Jump to content

Anime Ja Nai!! (3. Hafta)


Kaxell

Önerilen İletiler

アニメ じゃ ない !!

 

Şu ana kadar hiç komedi yazmamıştım. Hem bir deneme olsun, hem de anime dünyasındaki bütün klişelerle dalga geçeyim diye kısa öykü yazdım. Başka bir fantazisi yok ya saf işsizlik. B)

 

Tür: Komedi. Sapıklık. Aşırı derecede sapıklık. Ama komik yani... 

+16  Cinsellikle ilgili espiriler içerir. AŞIRI DERECEDE!!

 

Bu çocuk neyin kafasını yaşıyor diyenlere gelsin: Hikayenin asıl konusu:

 

*Ana karakter yetişkin içerik bağımlısı.*

 

Artık bölüm demekten sıkıldığımdan haftalara çevirdim. Ana karakterimiz her hafta başka bir olayla karşılaşıyor. 

 

Örnek bir yazı, hazırlıklı olun.   :P

 

Gördüğüm ilk şey beyaz bir ışıktı.

Arkasında ise şu ana kadar kalbini kazanabildiğim bütün sanal kızlar!

Beni çağırıyorlardı!

Belli ki harem kuracaklardı.

??

Işığa doğru yaklaştıkça bunun iyi bir fikir olmadığına inanmaya başladım.

Bıyık? Sakal?

Gözümü açıp kapayınca ise kızların yarısı bıyıklı, yarısı sakallı olmuştu.

Lan?

Hayır!

Len çekmeyin beni!!

Hayır!!

Bunun sonunu bilecek kadar futanari izledim!

İmdatttttt.

 

-Birinci Hafta-  Dalga Geçilenler: Transfer Öğrenci... 

Yıllardan 2015-

Okula giden, kendi çapında takılan, sıradan bir öğrenciyim. Huzurlu bir hayatım var. Bir yaş küçük kız kardeşim ve  ailemle yaşıyorum. Tekdüze olan hayatımda memnun bir şekilde yaşarken, şu an olduğu gibi hafif atraksiyonlar beni terletmiyor değil.

-Abi… Bu ne?

-CD.

-Peki, neden üzerinde çıplak bir kız resmi var?

-Çıplak değil o. İsviçreli bilim adamlarının yaptığı son çalışma sonucu tamamen transparan olan kıyafetleri bu kıza denetip videosunu çekmişler. Yüzyılın buluşu olduğunu duyduğumdan bende CD’ye kopyaladım.

-… Öyleyse neden üzerinde ‘Benimle ateşli bir gece geçirmek ister misin?’ yazıyor?

- Kıyafet aynı zamanda ateşe de dayanıklı.

-Seni… Seni SAPIK!

 

Ben öldüm. Kesin öldüm. Kız kardeşim gizlice –yatak altına-  stokladığım koleksiyonumu bulmuş ve özel organıma sağlam bir tekme atmıştı. O, CD’yi kafama atıp odadan çıktıktan sonra ise ben yere düşmüş, gözümün önünden geçen yıldızları sayıyordum.

Artık Soko’ların soyu sona erecekti.

Hayır!

Bunca emeğin, düzenli şekilde çalışmanın sonucu böyle olmayacaktı! Dayan küçük Yuiçiçiçiro! Sana gösterdiğim sevginin, ilginin karşılığını bir tekme ile süpüremezsin!  

Yerde kıvranırken bir an gözüm saate kaymıştı. 8:10… 8:10? Okula geç kaldım!..

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

-Arkadaşlar, size güzel bir haberim var. Sınıfa bir transfer öğrenci geliyor.

-Ne?! Yılın bu zamanında mı?

-Onu böyle mi karşılayacaksın Sakatato-san?

-Özür dilerim.

-Neyse. Sanayi-san, içeri gelebilirsin.

Sınıfa giren kız bomba etkisi yaratmıştı. Uzun siyah saçları, kahverengi gözleri…

Zerre kadar umurumda değil…

Başımı ellerimin arasına gömüp uyumaya karar verdim.

Ve gözümün önüne dün oynadığım görsel romanda kalbini kazandığım kız aklıma geliyordu.

Bana hayatım demesi, yanaklarımı ellerinin arasına alması…

Küt!

Kafama yediğim sert cisim hayallerimi karartmıştı.

Adının Sanayi olduğunu söyleyen kız bir anda elimden tutup dışarı çekti.

 

-Yuiçiçiçiro-kun, sonunda seni bulabildim.

-…

-Sana ihtiyacım var.

-Hım. Tamam, o zaman bana bir dakika ver.

-??

Hızlıca içeri girip cam kenarındaki sıramın yanına geldim. İçinden bir kağıt ve tükenmez kalem çıkarıp kızın yayına gittim.

-Buyur. Kontratım.

-Ha?

-Eğer sana yardım etmeyi kabul edeceksem kurallarım şu:

*Benim evimde kalmayacaksın.

*Başka birilerini getirmeyeceksin.

*Kendini öldürtecek durumlara sokup kurtarmamı beklemeyeceksin.

*Bana özel güçler vermeyeceksin.

*Evimi yıkmayacaksın.

*Okuldakilerden şüphelenip onları takip etmeyeceksin.

*Ayağın kayıp üstüme düşmeyeceksin.

*Seni çıplak görürsem çığlık atıp kafama vurmayacaksın.

*Kız kardeşime  sevgili olduğumuz yalanını söylemeyeceksin.

*Beni başka boyutlara götürmeyeceksin.

*Eğer ahtapot kollu bir şey  görürsek olduğum yere oturup seni izleyeceğimi, bu yüzden kendine dikkat etmen gerektiğini unutmayacaksın.

*Pornolarıma hayatta dokunmayacaksın.

*Pornolarıma ölüysen bile dokunmayacaksın.

*Bir önceki kuralı bozma durumunda en yakın satış yerine gidip bir kopyasını alacaksın.

*Bu üç kuralın bozulması durumunda, Atlanta’ya giden ilk uçağa bilet alacaksın.

 

Sanayi-san’ın eline verdiğim liste onu şoke etmiş olmalıydı. Ama artık bu durumlara alıştığımdan kulak tıkacımı cebimden çıkarıp olabildiğince hızlı uzaklaşmaya çalıştım. 

Arkamda duyduğum tek ses ‘Yuiçiçiçiro-san seni salak!’ olmuştu…

Ve Sanayi-san okuldan ayrıldı.

 

Ben Yuiçiçiçiro Soko. Ana karakter olmak istemeyen sapık bir gencim. Gerçek kızlara ilgi duymuyorum. Yine de her hafta –bir şekilde- başka bir kız hayatıma giriyor. Ve en büyük eğlencem de onları değişik şekilde kovmak!!!

 

-İkinci Hafta- 

2. Hafta- Dalga Geçilenler: Küçük kız kardeş. 

 Okuldan geldikten hemen sonra posta kutusunu açmak için tekrar dışarı çıktım. Güneşin yavaş yavaş batmasıyla beraber zar zor gördüğüm zarfların arasında bana ait olan bir şeyi  arıyordum. Elime gelen her şeyi mıncıklarken ve ne olduğunu anlamaya çalışırken heyecanlanmamak elde değildi. 

 

Posta kutumuzun bu kadar dolu olması çok da şaşırtıcı sayılmazdı. Ben  –ayda bir iki kez- internetten bir şeyler sipariş ederken kardeşim Reiwa  her gün durmaksızın ürün alıyordu. Bunun sonucunda da bir sürü gereksiz malzeme her akşam postaya geliyordu. Ailemin ona kızmamasının sebebi  üstün başarı bursuyla kazandığı paraydı. (Aslında inek değildi ama gördüğü şeyleri aklına kazıyabildiğinden okulumuza gelen dernek üyelerini etkilemeyi başarmıştı.) Durum böyle olunca istediğini yapabiliyordu.

 

Elimi iyice derinlere daldırdım. İçini hiç göremediğim posta kutusunun diplerinde sert bir cisme dokundum.  

 

-Heheyt! Tam bir haftadır beklediğim oyun sonunda geldi!

Sevinç naraları eşliğinde kutuyu tam olarak tutmaya çalıştım.

Ama tuttuğum şey garipti.

 

Elimi dışarıya çıkarmadan –diğerini de sokup- cismi avuçlarımın arasına aldım. Evirip çevirdikçe gözlerimin önünde oval bir cisim oluşuyordu. Boyu yaklaşık  30 santimlik cetvel kadar, genişliği ise bir muzun genişliği kadar olmalıydı.

...

-Ha?

 

İçimi garip bir his kapladı. Başımdan aşağıya soğuk soğuk terliyordum. Görmemem gereken bir şeyi görüp günah işlemiş gibiydim.

Tuttuğum şey küçük Yuiçiçiçiro’nun plastik akrabasıydı.

-İşte şimdi bittim...

 

Işık hızında arkamı dönerek ellerimi ceplerime soktum.  Islık çalarak hiçbir şey olmamış gibi etrafıma bakındım. 

 

Bakmamalıyım bakmamalıyım… Çok geç, kesin bakmalıyım!

 

Merakıma yenik düştükten sonra son bir kez daha etrafı kolaçan ettim. Sokakta  görünürde kimse yoktu. Tek bakacağım şey üzerinde ne yazdığıydı.

Posta kutusuna tekrar elimi soktum ve iliklerime kadar donduran cismi yavaşta dışarı çıkardım. Önce patlayacak mı diye yere fırlattıktan ve çöp tenekesinin arkasına saklandıktan sonra, zamanımı boşa harcadığımı düşünerek sessizce cisme yaklaştım.  

 

Gözlerimin tekini açıp dış kabına baktım. Hediye kabı ile kaplanmıştı bu yüzden ne renk olduğunu göremiyordum. (Ha? Ne renk olduğu neden umrumdaydı?) Birazcık daha göz gezdirdikten sonra ise küçük bir etiket fark ettim.  

 

Etiketi okumak için iki parmağımla aleti havaya kaldırdım.

Ve avcumun içine alırken yanlışlıkla bir düğmeye bastım. Düğmeye bastıktan sonra bir anda titreşmeye başladı.

O sırada üstünde yazan ismin ‘Reiwa Soko’ olduğunu gördüm.

-Abi!

...

EBENİN BALKABAĞI!!!!!!!

 

Kardeşim evin kapısını açmış ve içeriden bana seslenmişti.

Haha.... Ben öldüm. Kesin öldüm...

 

Ilık ılık terlerken kardeşim bana doğru yaklaşıyordu. Ellerimi arka tarafımda birleştirmiş titreşen dildoyu kapatmak için orasına burasına bastırıyordum. Yüzümde aptal bir gülümseme gözlerimde ise cezamı kabullenmiş bir ifade  vardı.

 

-Abi matematik kitabımı gördün mü?

-Ha? Evet evet matematik kitabın... Aaaaa. Şey. Benim odamda masamın üstündeydi.

-??  Orada ne işi var benim kitabımın?

-Şey... Hah! Ben onu geçen sene gördüğüm bir konuya tekrar bakmak için almıştım.

-Neden? Senin matematiğin zaten 100 değil miydi?

-Şey... Bu unutmama engel değil, di mi?

-Sen ve unutmak? 5 Sene önce sipariş ettiğin anime kızı posterinin seri numarasını bile hatırlayan sen?

 

Vücudum da cisimle beraber titriyordu.  Söylediğim cümleyi kardeşim yüzünden iki kez düşünmek zorunda kalıyordum.

 

-... Senin ellerinde ne var?

-Aa! Senin romanını yatağımın üzerinde bıraktım! Ve odanın camı açık!

-Ne? Seni salak!

 

Kardeşim her şeyi unutup odama doğru koşmaya başlamıştı. Ben de o uzaklaştıktan sonra ‘cismi’ posta kutusuna geri tıkmıştım.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Aletin hala titreşmekte olduğu ise 4 saat sonra aklıma geldi.

 

-Eğer ölmek istemiyorsan bu görevi başarıyla tamamlamalısın Yuiçi!

 

Kendi kendime konuşuyordum. Yemek yedikten hemen sonra kardeşim odasına ödevini bitirmeye gitmişti. Posta kutusuna ödevini bitirdikten sonra bakmasının ihtimali çok yüksekti.

 

Gizlice dışarı çıkıp posta kutusunu açmıştım. İçinden  plastik şeyi –adını söylemek kötü şans getirir diye düşünüyordum.- alarak odama koştum ve kapıyı kapadım.

Hala titreşiyordu lanet olasıca şey!

 

Kapatmak için tekrar evirip çevirdim. Ama bir türlü düğmeyi bulamıyordum. Kabını açmam gerekecekti.

 

Açıp hemen kapardım, Reiwa bir şey fark etmezdi.

Paketi ameliyat yapıyormuşçasına incelikle açtım. Yatağımın üzerinde ellerimde kırılgan ve pahalı bir cam varmış gibi dikkatle tutuyordum. Hâlâ titreşirken düğmeyi sonunda görmüştüm.

 

Tak!

Kapı açıldı ve kardeşim içeriye girdi.

Yatağımın üzerinde avcumun içinde titreşen bir dildo tutuyordum.

O ise bana bakıyor ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Önce gözlerini kocaman açtı.

Sonra tamamen yumdu.

Ellerimi yumruk yapıp titremeye başladı.

Kaçmam lazım! Kaçmam... kaç... Cam açık mı?

-Sen...

Lanet olsun! Cam kitliydi ve açacak kadar zamanım yoktu!

 

Reiwa’nın yüzünde bir gariplik vardı. Sarı saçları önüne düşerken psikopat bir katil gibi gülüyordu.  Bana neler yapacağını düşünüyor olmalıydı.

Aslında!!!!! Aslında kurtulmamın bir yolu vardı.

 

-Reiwa... Ben bu aletin kalitesini kontrol ediyordum. Sana uygun mu diye.

-…

-Hehehe, yanlış cevap, değil mi?

 

Herhalde söylenebilecek son cümleyi söylemiştim. Küçük Yuiçiçiro’ya son bir kez kapalı fermuarlar arkasında baktıktan sonra gözlerimi yumup hayata veda ettim.  

 

 

Gördüğüm ilk şey beyaz bir ışıktı.

Arkasında ise şu ana kadar kalbini kazanabildiğim bütün sanal kızlar!

Beni çağırıyorlardı!

Belli ki harem kuracaklardı.

??

Işığa doğru yaklaştıkça bunun iyi bir fikir olmadığına inanmaya başladım.

Bıyık? Sakal?

Gözümü açıp kapayınca ise kızların yarısı bıyıklı, yarısı sakallı olmuştu.

Lan?

Hayır!

Len çekmeyin beni!!

Hayır!!

Bunun sonunu bilecek kadar futanari izledim!

İmdatttttt.

--------------------------------------------------------------------------------------------------

 

Gözlerimi tekrardan açtığımda kendimi odamda buldum.

İlk yaptığım şey ise yatağımın altına girip porno koleksiyonumu çıkarmaktı.

598 CD’yi, 59 DVD’yi, 105 Dergiyi, 240 Görsel Romanı teker teker saydıktan sonra ise  derin bir oh çektim.

Küçük Yuiçiçiçiro’da sayımdan sonra mutlu görünüyordu. Bir sıkıntı yoktu. 

 

Herhalde orama yediğim tekme beni bayıltmış ama yıkamamıştı.

Işığı ben açtığıma göre Reiwa odasında olmalıydı. Sanki evde yalnız olmamız yetmezmiş gibi bir de benle konuşmayacaktı.

Of of…

 

Reiwa üç gün boyunca benimle konuşmadı.

Bu üç gün içerisinde ise tekdüze hayatıma devam ettim.

Ve bu olaylardan sonra ise başka bir tehlike olduğunu fark ettim.

Sebebi çılgınlar gibi öten içgüdülerim mi daha emin değilim.

 

Bu geceden sonra aradan 4 gün geçmiş olacaktı.

Umarım benimle barışır…

 

***********************************************************

??***

Küçük Yuiçiçiçiro selektör yakıyordu.

Ama sapık bir rüya görmemiştim.

??***

Üstümde hissettiğim bu ağırlıkta neydi?

 

-Abi! Uyan artık okula geç kaldık!

-Ha?

 

Gözlerimi açtığımda Raiwa’nın üzerimde olduğunu fark ettim.

Okul kıyafetlerini giyinmiş , beni uyandırmak için üzerime çıkmış olmalıydı.   

Yüzü kıpkırmızıydı, ve konuşurken kekeliyordu.

Nefes alıp verişi hızlanıyor hafif hafif tepiniyordu.

Ne? Hani bana küsmüştü…

Yo…Yo… Yo!!!!!!!

Hayır hayır! Yanlış yol yanlış yol… Hangi ara kardeş görevini açmıştım?

Çıkmam lazımdı, bu durumun sonu kötüye gidecek gibiydi.

 

-Bi dakika bi dakika.

-Ha?

 

Reiwa’yı üstümden yanıma –yatağın üzerine-  attım ve  yataktan bir metre uzaklaşarak en yakın şişme anime sevgilimin yanına gittim. Ahh yumuşacıktı!

 

-Reiwa? Bana küs değil miydin?

-Salak şey… Sana küsüm! Senden nefret ediyorum!

-O zaman neden beni uyandırmaya geldin?

-… Ben… Bilmiyorum. O olaydan sonra 4 gün geçti, ve düşündüm ki ------

 

-İYİ Kİ GELDİN!!!!!

-Ne?

-Sana yeni aldığım bir oyuncağı gösterecektim.

-Ne? Abi dur napıyorsun?!

Işık hızında dolabıma bodoslama daldım. Gerekli gereksiz her şeyi dışarıya attıktan sonra aradığım eşyayı buldum.

Ve Reiwa’nın gözü önünde, kocaman pembe bir dildoyu  yüzüne doğru sallamaya başladım.     

 

-Bak ben ne aldım?!!

 

Ağzını hiç bu kadar açık görmemiştim.

 

-Geçen oynadığım görsel romandaki karakterin kullandığı dildo replikası!! Çok tatlı değil mi? Hem şu düğmeye basınca renk değiştiriyor!!!

 

Düğmeye bastım ve daha hızlı sallamaya başladım.

Birkaç saniye sonra ise yanlışlıkla elimden kaydı ve onun kucağına düştü.

 

-Hehehe!! Çok tatlı değil mi?

 

Reiwa 10 saniye boyunca buz tuttuktan sonra yüzünde Oskarlık bir sinir-utanma tipiyle çığlık atmaya başladı.

 

Ve her zamanki gibi kulak tıkacımı takarak odadan kaçtım.

 

-Onii-chan seni salak!!

 

2. Hafta: Son  

 

 

 

-3. Hafta-  

 

Iyyyyy!!!!

En nefret ettiğim haftalardan birine girmiştik.

Bu hafta 'eroge yok!!' haftasıydı. Nedeni ise aptal sınavlardı. 

Kardeşim sınav haftalarında 7 günlüğüne interneti kapatır, bilgisayarımı saklar. Bütün hafif romanlarımı, mangalarımı kendi odasına götürürdü. Telefonumu ise 'No Game More Work' moduna geçirirdi.

Bu haftadan nefret ediyorum. 

Çalış çalış... Ne anime kızı var ne de aşk!

 

-Yuiçiçiçiro-kun yoksa bizi bırakıyor musun?

-Ne yok öyle bir...

-Ama bir haftadır oyuna hiç girmedin?

-Şey ben... hayır... 

-BİZE DOĞRUYU SÖYLE!!

-Ben... sınavlarım... 

-Sayanora, yuiçi-kun.

-Yo... Yo... yo... Ben açıklayabilirim. Hayırr!!!!!!

 

Kafamı delicesine salladım. Bu kötü bir düşünceydi. O kızları yalnız bırakmamın tek sebebi ders çalışmaktı. Eğer başarılı olursam daha fazlasını alabilecektim! Evet! Onları bırakmıyordum! Bu acımasız hayatta yaptığım şey sadece bir fedakarlıktı! Onlar için!!!!

Bütün hafta sonumu aldığım bu gazla sınavlara çalışarak geçirdim...

----------------------------------------------------------------------------------------------

Salı günü / Okulda 

 

-Yuiçi!

-Efendim Otoyi?

-Kapıda seni bekleyen birisi var. 

-??

-Yan sınıftan Momomo-san! Seni şanslı çocuk! Okulun en güzel kızlarından birisi diye duydum! Ah çok kıskanıyorum. 

Kapıya doğru baktım. Sinirli bir şekilde sarı saçlı bir kız bekliyordu. Ve doğrudan gözlerime bakıyordu. 

 

Yoksa????

Yoksa bu tahmin ettiğim kız tipi miydi?

Evet!!!!!!!!

KESİNLİKLE BİR TSUNDERE!!!!

 

Reddettiğim kızlardan en zevklisi tsundere olanlardı. Gerçek kızlara ilgi duymasam da eğer 5 tane tsundere kızı kendimden nefret ettirirsem onlarla harem kurabilirdim.

Aptal davranışları beni baştan çıkarıyordu. Özellikle oyunlarda onları ele geçirmek için 3-4 günümü harcıyordum. Ve zaferlerimi ise dildoyu çalıştırarak kutluyordum. (O kadar para verdim bir işe yaraması gerekiyordu tabii. Kardeşime vermeye çalıştığımda yediğim dayağı bir daha yemek istemiyorum.)

 

 

Koşarak kapıya gittim. 

 

-Momomo-san. Çok beklettim mi?

-Seni salak!! Çabuk benle gel!

-Ha dur nereye gidiyoruz? 

-Kes sesini!!

 

Momomo-san beni okuldaki izbe alanlardan birine götürmüştü. 

Bir dakika?

Bugün çikolata verme günü değil mi?

İşte bu!!! Heyt!

Büyük ihtimalle bana çikolata verecekti. Ama aşırı derecede utandığından  "karşılığı olan çikolata"  falan diyecekti. 

 

Tahmin ettiğim şey olmuştu. Momomo-san'ın yüzü kıpkırmızı kesilmiş. Ellerini arkasına götürmüş benden bir şey saklıyordu. 

 

Ahhhh. İşte en sevdiğim sahne!!! Şimdi kekemelemeye başlayacak!

 

-Yu...yuiçiro!

-Efendim?!

-Ben... şey. Sakın senin için yaptığımı düşünme ...

-YOKSA BANA ÇİKOLATA MI VERECEKSİN?!

-? Ne?! H-hayır!!!

 

Bir anda hazırlıksız şekilde boşa çıkarttığı elini yakalamış ve gözlerinin içine bakmıştım. Artık kırmızılıktan yüzü görünmeyen Momomo tsunderelik modunu aktive edecekti. Yaptığım şeyi fark ettiği anda elini yumruk yapıp kafama doğru salladı.

 

Ama benim gibi bir eroge kralını asla yenemezdi. 

 

Elini yakaladığım gibi dizlerimin üzerine çökmüştüm.

 

-Momomo!! Evlen benimle!! 5 çocuk yapalım!!  

 

Ne olduğunu anlamaya çalışan Momomo o kadar şaşırmıştı ki diğer elindeki çikolata yere düşmüştü. Hızımı kaybetmeden ayağa kalkmış ve sert bir hamleyle onu duvara doğru itmiştim. Sonra, canının acımaması için elimi beline dolamış ve duvara yapıştırmıştım. Diğer elimi ise kafasının sol tarafına dayamış ve kulağına fısıldamaya başlamıştım. 

-Hatta evlenmeyi beklemeyelim. Direkt çocuk yapalım.

Üst üste kombo yaptığım kız az sonra olayları anlayacak ve bana yumruk atacaktı. Tsundereliği daha da abartmasını sağlamak için son hamleyi şu an yapmam gerekiyordu. Kulaına üfleyip bütün vücudunu titrektikten sonra ölümcül vuruşu yaptım. 

 

-Çok güzelsin. Aynı eski sevgilim Yamato'ya benziyorsun. Onunda senin gibi pala bıyıkları vardı.

-??????? Ne?! Sen!!!!!!!!!!

- Bende seni seviyorum, görüşüz!!!!

 

-YUİÇİROOOO SENİ SALAK!!!!

 

Arkama bakmadan olay mekanından kaçmıştım. 

 

 

3. Hafta: Son. 

 

 

 

 

 

İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Şu ana kadar hiç komedi yazmamıştım. Hem bir deneme olsun, hem de anime dünyasındaki bütün klişelerle dalga geçeyim diye kısa öykü yazdım. Başka bir fantazisi yok ya saf işsizlik. :P

 

Tür: Komedi. Yarı Komedi. Çeyrek Komedi. Bir buçuk komedi ve sapıklık. 

 

 

Bu çocuk neyin kafasını yaşıyor diyenlere gelsin: 

 

*Ana karakter yetişkin içerik bağımlısı.*

 

Yıllardan 2015-

Okula giden, kendi çapında takılan, sıradan bir öğrenciyim. Huzurlu bir hayatım var. Bir yaş küçük kız kardeşim ve  ailemle yaşıyorum. Tekdüze olan hayatımda memnun bir şekilde yaşarken, şu an olduğu gibi hafif attraksiyonlar beni terletmiyor değil.

-Abi… Bu ne?

-CD.

-Peki, neden üzerinde çıplak bir kız resmi var?

-Çıplak değil o. İsviçleri bilim adamlarının yaptığı son çalışma sonucu tamamen transparan olan kıyafetleri bu kıza denetip vidyosunu çekmişler. Yüzyılın buluşu olduğunu duyduğumdan bende CD’ye kopyaladım.

-… Öyleyse neden üzerinde ‘Benimle ateşli bir gece geçirmek ister misin?’ yazıyor?

- Kıyafet aynı zamanda ateşe de dayanıklı.

-Seni… Seni SAPIK!

 

Ben öldüm. Kesin öldüm. Kız kardeşim gizlice –yatak altına-  stokladığım koleksiyonumu bulmuş ve özel organıma sağlam bir tekme atmıştı. O, CD’yi kafama atıp odadan çıktıktan sonra ise ben yere düşmüş, gözümün önünden geçen yıldızları sayıyordum.

Artık Soko’ların soyu sona erecekti.

Hayır!

Bunca emeğin, düzenli şekilde çalışmanın sonucu böyle olmayacaktı! Dayan küçük Yuiçiçiçiro! Sana gösterdiğim sevginin, ilginin karşılığını bir tekme ile süpüremezsin!  

Yerde kıvranırken bir an gözüm saate kaymıştı. 8:10… 8:10? Okula geç kaldım!..

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

-Arkadaşlar, size güzel bir haberim var. Sınıfa bir transfer öğrenci geliyor.

-Ne?! Yılın bu zamanında mı?

-Onu böyle mi karşılayacaksın Sakatato-san?

-Özür dilerim.

-Neyse. Sanayi-san, içeri gelebilirsin.

Sınıfa giren kız bomba etkisi yaratmıştı. Uzun siyah saçları, kahverengi gözleri…

Zerre kadar umrumda değil…

Başımı ellerimin arasına gömüp uyumaya karar verdim.

Ve gözümün önüne dün oynadığım görsel romanda kalbini kazandığım kız aklıma geliyordu.

Bana hayatım demesi, yanaklarımı ellerinin arasına alması…

Küt!

Kafama yediğim sert cisim hayallerimi karartmıştı.

Adının Sanayi olduğunu söyleyen kız bir anda elimden tutup dışarı çekti.

 

-Yuiçiçiçiro-kun, sonunda seni bulabildim.

-…

-Sana ihtiyacım var.

-Hım. Tamam, o zaman bir dakikaya ihtiyacım var.

-??

Hızlıca içeri girip cam kenarındaki sıramın yanına geldim. İçinden bir kağıt ve tükenmez kalem çıkarıp kızın yayına gittim.

-Buyur. Kontratım.

-Ha?

-Eğer sana yardım etmeyi kabul edeceksem kurallarım şu:

*Benim evimde kalmayacaksın.

*Başka birilerini getirmeyeceksin.

*Kendini öldürtecek durumlara sokup kurtarmamı beklemeyeceksin.

*Bana özel güçler vermeyeceksin.

*Evimi yıkmayacaksın.

*Okuldakilerden şüphelenip onları takip etmeyeceksin.

*Ayağın kayıp üstüme düşmeyeceksin.

*Seni çıplak görürsem çığlık atıp kafama vurmayacaksın.

*Kız kardeşime  sevgili olduğumuz yalanını söylemeyeceksin.

*Beni başka boyutlara götürmeyeceksin.

*Eğer ahtapot kollu bir şey  görürsek olduğum yere oturup seni izleyeceğimi, bu yüzden kendine dikkat etmen gerektiğini unutmayacaksın.

*Pornolarıma hayatta dokunmayacaksın.

*Pornolarıma ölüysen bile dokunmayacaksın.

*Bir önceki kuralı bozma durumunda en yakın satış yerine gidip bir kopyasını alacaksın.

*Bu üç kuralın bozulması durumunda, Atlanta’ya giden ilk uçağa bilet alacaksın.

 

Sanayi-san’ın eline verdiğim liste onu şoke etmiş olmalıydı. Ama artık bu durumlara alıştığımdan kulak tıkacımı cebimden çıkarıp olabildiğince hızlı uzaklaşmaya çalıştım. 

Arkamda duyduğum tek ses ‘Yuiçiçiçiro-san seni salak!’ olmuştu…

Ve Sanayi-san okuldan ayrıldı.

 

Ben Yuiçiçiçiro Soko. Ana karakter olmak istemeyen sapık bir gencim. Gerçek kızlara ilgi duymuyorum. Yine de her hafta –bir şekilde- başka bir kız hayatıma giriyor. Ve en büyük eğlencem de onları değişik şekilde kovmak!!!

 

  Sizden iyi yazar olurdu, bence biraz çizim yeteneğinizi geliştirip bu hikayeyi karikatür üzerine kesinlikle dökmelisiniz, muhteşem. 

İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Ahaha bunu hangi kafayla yazdığımı bir bilseniz... :P (arka planda boku no pico'nun açılış muzigi çalıyordu, bi de bu iki gun icinde 3 tane daha finalim var, o yuzden yuzumdeki aptal tebessumu silemiyorum.)

O degilde japonca dersi alıp Ja Nai'yı Janai diye yazınca kendimi aptal gibi hissettim. Zeynep abla duzelttigin icin tesekkur ederim ^^
 

Sizden iyi yazar olurdu, bence biraz çizim yeteneğinizi geliştirip bu hikayeyi karikatür üzerine kesinlikle dökmelisiniz, muhteşem.

En son denedigimde cop adamlar mutasyona ugramis solucanlara benziyordu. O yuzden cizime pek yakin değilim ^^

Düzenlenme: Papillon tarafından
Ben düzeltmedim o.O Barış düzeltmiş olabilir belki...
İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Ikinci hikayeyi de hazır. :P bu aksam ya da yarın falan koyarım, ilkinden daha komik oldu. B)

*kim değiştirdiyse ona teşekkür ediyim o zaman ^^ yeni acilan konuya ilk bakan genelde hep sensin ya zeynep abla, o yuzden aklima ilk sen geldin :P

İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesajını gönderebilir ve daha sonra kayıt olabilirsin. Bir hesabın varsa, hesabınla göndermek için şimdi oturum aç.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Misafir
Bu konuya yanıt ver...

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı.   Restore formatting

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Editör içeriğini temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

  • Konuyu Görüntüleyenler   0 üye

    • Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli bilgi

Forum kurallarımızı okudunuz mu? Forum Kuralları.