Jump to content

Saki Asamiya

Üyeler
  • İçerik sayısı

    104
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    4

Saki Asamiya kullanıcısının son zaferi 19 Ekim 2019

Saki Asamiya en beğenilen içeriğe sahiptir

1 Takipçi

Saki Asamiya hakkında

  • Doğum günü 7 Aralık

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Belirtilmedi
  • Konum
    Takanoha Gakuen

Son profil ziyaretçileri

12298 profil görütülenme

Saki Asamiya üyemizin başarıları

  1. Saki Asamiya

    Persona 5

    PC versiyonu yolda. Yanında P3 Portable ve P4 Golden ile. Hadi gene iyisiniz, master race!
  2. Saki Asamiya

    Sengoku Jidai

    Hristiyanlık Hristiyanlık, Japonya’ya 16. Yüzyılın ortalarında gelen Avrupalıların (Japonların onlara taktıkları isimle; “Nanbanjin”lerin) inancıdır. Fazla detaya girmeden açıklamak gerekirse, Hristiyanlıkta tek bir tanrı ve üç kişi vardır: Baba, Oğul ve Kutsal Ruh. Oğul yani İsa Peygamber bir insanın vücuduna girerek 16 yüzyıl önce Dünya’ya gelmişdir. Romalılar tarafından ayrılıkçı faaliyetler ve kafirlik suçlarından idam edildikten sonra yeniden dünyaya gelmiştir. İsa'ya inananlar inanç ve iyi davranışlar ile bir insanın kurtulabileceği söyleyerek bu dini dünyaya yaymaya başlamışlardır. Hristiyanlık Avrupa’da ki hakim inançtır ve Asya’da da takipçileri vardır. Bu dinin en büyük mezhebi Roma Katolik mezhebidir ve merkezi Roma’da bulunan Vatikandır. Papa ise mezhebin başındaki kişidir. Japonya’da ki Hristiyanlık çoğunlukla Roma Katolik koluna bağlıdır. Miyako, Osaka, Nagoya gibi bazı büyük şehirlerde Daimyo’ların izni hatta bazen yardımları ile kiliseler kurulmuştur. Daimyolar çoğu zaman bu yeni dine girmek yerine bu dinin Japonya’da ki temsilcileri olan “Nanbanjin”lerle (“Batılı Barbar”) iyi ticaret ilişkileri kurmak amacıyla bu kiliselerin kurulmasını yardım etmişlerdir. Bu tavır misyonerler için önemli değildir zira onlar bu ilişkileri sadece inançlarını yaymak için bir fırsat olarak görürler. Cizvitler ve Fransiskenler Japonya’da ki misyonlerlik faaliyetleri Cizvit (Jesuit) ve Fransisken (Franciscan) rahipleri tarafından yapılmıştır ama iki mezhep arasında ciddi bir rekabet vardır. Cizvitler (diğer adları ile “İsa’nın Topluluğu”), iyi eğitimli, seçkin öğretmen-rahiplerdir ve favori taktikleri üst sınıfları kendi dinlerine geçirip tabana yayılmasıdır. Fransiskenler ise daha alçak gönüllü, daha az eğitimlidirler ve mezheplerini tabandan yaymayı tercih ederler. Cizvitler Fransiskenleri işlerine karıştıklarını düşündükleri için çoğu zaman bulundukları yerden atılmaları için Daimyo’lara baskı yaparlar. Cizvitlerin çoğu Japonca bilirler, hatta bazıları ana dilleri gibi konuşabilirken, Fransiskenlerin çok az bir kısmı Japonca konuşabilir. Cizvitler topluma uyum sağlayabilmek için Safran rengi cübbeler giyerler zira Japonya’da safran din adamlarının rengi olarak kabul edilir. Fransiskenler bundan hoşlanmazlar ve sade cübbeler giyerler. Protestanlar İngiltere’den gelen bu Hristiyanlık mezhebi Roma’da ki tek adam inancına bir tepki olarak doğmuştur. Kendilerine Protestan (Kökeni “Protesto”dan gelir) diyen bu mezhebin takipçileri sadece inanç ve dua ile insanın cehennemden kurtulabileceğine inanırlar ve Roma Katolik mezhebinde bulunan günah çıkarma gibi faaliyetlerin insanlar tarafından dine dahil edildiğine inanırlar. Tahmin edebileceğiniz gibi Protestanlar ve Katolikler bir araya geldiklerinde tartışmalar ve kavgalar genelde kaçınılmazdır. Protestanlar daha çok Hollanda ve İngiltere’de daha yaygındırlar. Japonya’da ki Portekizliler Katolik inancının yayılması için çalışırken, İngiliz tüccarlar Protestanlığın yayılması için mücadele etmişlerdir. Bu iki mezhebin Japonya’da ki mücadelesi ülkemizde de yayınlanmış “Shogun” dizisinde anlatılmıştır. Baptizm ve Misyonerlik Japonya’da ki Hristiyan misyonlerin gayet başarılı olduklarını söyleyebiliriz. Çoğu Japon hatta aralarında Nobunaga Oda’nın oğullarından birinin olduğu bazı Daimyo’lar Hristiyan olmuşlardır. Her ne kadar herkes bu yeni dini düşmanlıkla karşılamasalar bile bazıları Hristiyanlığı ve Hristiyan olanları şüphe ile karşılamışlardır. Bazı Daimyo’lar bu yeni dine düşmanlık gösterirken bazıları baptist edilmek istemiş ama çoğunluğu sadece görmezden gelmiştir. Daimyo’lardan bazıları sırf bu misyonerlerle aralarını iyi tutmak amacıyla emirleri altındaki bazı lordlara Hristiyanlığa geçmelerini emretmişlerdir. Misyonerler genelde bunu şüphe ile karşılamış olsalarda baptist edilen lordların inançlarının yayılmasına yardım edeceklerini düşündükleri için genede buna izin vermişlerdir. Din değiştiren Japonlar Anglo-Saxon isimleri alırlar ve misyonerler onlara yeni isimleri ile hitap ederler. Diğer Japonlar ise onlara eskisi gibi Japon isimleri ile hitap ederler. Bu din değiştiren Japonlar genelde Kyushu’da ve Honshu’nun güney yarısında bulunurlar. Bu baptist olan kişilerin bazıları yeni geçtikleri dinin gerekliliklerini yerine getirip rahip olmak amacıyla dinin eğitimini almalarına rağmen, Vatikan Japonya’ya bir yerel merkez açma gereğini görmemiştir. Japon Hristiyanlarının hayatını zorlaştıran en büyük problemlerden biri Japon yöneticilerinin onlara arada bir gösterdiği düşmanlıktır. Din değiştirme izni rastgele olarak verilir ve geri alınabilir. Nobunaga Oda ve Hideyoshi Toyotomi hükümdarlıkları süresince ikide bir bu yeni dine olan bakışlarını değiştirmişlerdir. Eğer hem bu yeni dini bastırıp hem de Avrupalı tüccarlarla aralarını iyi tutabilecekleri bir method bulsalardı herhalde çok mutlu olurlardı. Dini Seyahatler Hem Şintoizim hem de Budizm’in inananları zaman zaman dini görevlerini yerine getirmek için seyahatlere çıkarlar. Bu yolcuların atlara ya da elle taşınan arabalara binmek yerine yürüyerek ve çok lazım olursa gemi ile bu yolculuklarını tamamlamaları gerekir. Bu insanların sosyal statüsü ile alakası olmayani uzaktan kolayca tanınabilecek özel bir elbise giymeleri gereklidir. Bu seyahatlerin amaçlarından biri de tanrıların gözünde diğer inananlarla eşit olmaktır. Bu tür yolculukların belli bir amacı ve hedefi vardır. Mesela tek bir tapınağı ziyaret etmek yerine, Kyushu’da ki bütün tapınakları ya da Kannon’un 33 tapınağına ardı ardına gitmek isteyebilirler. Festivaller Japonya’da “matsuri” adı verilen festivallerin çoğunun kökeni Şintoizmden gelir ama Ryoubu Shinto yüzünden hangi festivalin hangi tanrı ile alakası olduğu kesin değildir. Sadece birkaç festivalin kökeni Budizm’e bağlıdır. Festival günlerinde tapınakların yakınında standlar kurulur ve küçük muskalar ve kolyelerden çocuklar için ucuz oyuncaklara, ramen ve pirinç kekleri gibi atıştırmalıklara kadar her şey satılabilir. Kuge ve Buke sınıfı da bu festivallere katılmalarında rağmen, bu festivaller aslında Bonge sınıfının eğlenmesi içindir. Omikoshi adı verilen ve uzun sırıklarla taşınan süslenmiş el arabalarını Bonge sınıfının üyeleri taşır. “Matsuribayashi” adı verilen festival müzikleri genelde festivale katılanların arasında bulunan amatör müzisyenler tarafından çalınır. Temelde iki tür festival vardır: yerel ve ulusal. Yerel festivallere örnek Miyako’da kutlanan Gion Matsuri’dir. Ulusal festivallere örnek ise ülkenin her yerinde kutlanan Tanabata Matsuri’dir. Her festivalin üç kısmı vardır. “Kami Mukae” kısmında bir tapınakta ya da kutsal bir yerde kami’ler dünyaya buyur edilir. “Shinko” festivalin ana kısmıdır. Omikoshi adı verilen elle taşınan araçlar sokaklarda dolaşır ve izleyenler festivali kutlarlar. “Kami Okuri” ise festivale gelen kamileri saygı ile evlerine uğurlamak amacıyla festivalin sonunda yapılan törendir. En Popüler Festivaller Şintozim festivallerinde en çok görülen sahnelerden biri ayrı takımlara ayrılan insanlar tarafından taşınan omikoshi’lerdir. Omikoshi’leri tapınaklara taşıyanlar “Wasshoi-wasshoi” diye bağırırlar. Bu takımlar arasında (çoğunlukla) dostça bir rekabet vardır ama bazen alkolün de etkisi ile kavga çıktığı görülür. Gion Matsuri (Miyako) Bütün bir ay boyunca devam eden bir festivaldir. Odak noktası ise "Yamahoko-junko" yani ayın 17. Günü yaklaşık bir ton ağırlığında kayıkların sokaklarda çekildiği bir kutlamadır. 9. Yüzyılda başlamıştır ve festivalin popülerliği ülkenin diğer bölgelerinde de kutlanmasına yol açmıştır. Hina Matsuri (Ulusal) “Kızlar Festivali” olarakta bilinir. Küçük kızların yaşadığı evlerde aileler eski imparatorluk ailesini temsil eden küçük oyuncak bebekleri bir standın üstüne dizerler. Bu teknik olarak büyük festival sayılmaz zira öyle büyük bir kutlama yoktur. Izumo Taisha Jinzaisai (Izumo) Japonya’nın Izumo hariç diğer tüm bölgelerinde “Kaminazuki” (tanrısız ay) adı verilen 10. Ayda bütün Şinto tanrılarının Izumo’da ki büyük tapınağa gidip birbirlerini ziyaret ettiklerine inanılır. Bu ay süresinde ve sadece Izumo’da bu ay “Kamiarizuki” (Tanrıların ayı) olarak bilinir. Buraya toplanan tanrılara saygı göstermek amacıyla sakin ve gürültüsüz kutlamar gerçekleşir. Namahage (Karlı bölgeler) “Toshindon” adı verilen, cin kostümleri giyen kişiler pelerinleri, perukları ve korkutucu maskeleri ile sokakları dolaşırlar. Bu kostümlü şahıslar ellerinde bıçaklar (!) ile kapı kapı dolaşıp çocukları yaramaz yapmamaları, çalışkan ve iyi huylu olmaları konusunda uyarırlar. Nebuta Matsuri (Ulusal) Bu hasat öncesi festivali Japonya’nın her yerinde, ağustos’un ilk haftası kutlanır. Festivalin amacı tembelliği ve uykuculuğu önlemek ve bu sayede hasatın gecikmememsi içindir. Aomori, Hirosaki ve Kurashi Nebuta bölgelerinde devasa, ışıklı kayıklar gece sokaklarda insanlar tarafından çekilir. O-Bon (Ulusal) Ölenler için kutlanan Budist festivalidir. Miyako’da Nyoigatakeyama ve diğer dağların yanında devasa ateşlerin içine insana benzeyen yaklaşık 80 metrelik kuklalar atılır. Bunun amacı O-Bon için dünya’ya gelen ölmüş atalara yer göstermektir. “Bon Odori” adı verilen danslar genelde akşam saatlerinde yapılır. Kalabalık insan grupları davulcuların etrafında bir çember oluşturarak neredeyse kareografik bir şekilde dans ederler. Ômisoka (Ulusal) “Ganjitsu” olarakta bilinir. Yılın son gecesinde evin yakınındaki tapınakları ziyaret etmek gelenektir. Tapınaklarda “dotaku” adı verilen çanlar 108 kere çalınırlar. Buna “Joya no Kane” adı verilir ve çanın her çalışında insanlara miras kalan 108 günahtan birinin silindiğine inanılır. Yakılan ateşler ziyaretçileri ısıtırken, “amazake” adı verilen ılık, kalın mayalı tatlı bir sake verilir. Tapınağa yapılan yeni yılın ilk ziyaretine “hatsumode” (ilk ziyaret) adı verilir. Setsubun (Ulusal) Bahar yaklaştıkça, insanlar tapınakla giderek aynı yılda doğan (kaplanın yılı, ejderhanın yılı vs.) meşhur samuraylar ya da yerel sumo şampiyonları gibi tanınmış insanları onurlandırırlar. Tapınağa fasülye atarak “Oni wa soto! Fuku wa uchi!” (Şeytanlar gitsin, iyi şans gelsin!) diye bağırırlar. İnsanlar bu töreni evlerinde de karanlık köşelere fasülye atarak tekrarlarlar. Sôma Nomaoi (Mutsu’da ki Soma bölgesinde) Mutsu’da ki Soma klanı festival olarak askeri tatbikatlar yapma gibi bir geleneği vardır. Zırh giyen süvariler at yarışı yaparlar ama bu üç günlük festivalin odak noktası ata binen savaşçıların yakındaki bir tapınağa giden dar bir yolda vahşi bir atı yakalaması olan bir yarıştır. Bayraklar ve flamalar havada dalgalanırken, biniciler bu vahşi atı yakalamaya çalışırlar. Atı yakalayan süvarinin yakındaki bir tepede, bir omikoshi’nin üstünde müsabakayı izleyen tanrının nimetini alacağına inanılır. Tanabata Matsuri (Ulusal) Bir Çin efsanesine göre, Cennet İmparatoru’nun kızı, (“Dokumacı” lakabı ile anılır ve Samanyolu Galaksisi’nin doğusunda yaşadığına inanılır) Galaksi’nin batısını yöneten olan “Çoban” lakaplı hükümdarla evlendirilir. Balaylarında çok fazla zaman harcayıp görevlerini ihmal ettikleri için cezalandırılırlar ve yılda sadece bir gece, yedinci ayın yedinci gününde, bir araya gelmelerine izin verilmiştir. Genç kızlar bu gece, onları dikiş dikmek konusunda yetenekli kılıp, tıpkı Çoban gibi sadık eşler bulmalarına yardım etmesi için Dokumacıya dua ederler. Edilen duaların yaklaşık üç yıl içerisinde gerçekleşeceğine inanılır. Festival davullarla, danslarla, içkilerle ve genel eğlencelerle devam eder. Tango no Sekku (Ulusal) “Oğlanların Festivali” adıyla da bilinir. Aileler erkek çocuklarına bir çubuğun ucuna takılan Japon Balığına benzeyen, rüzgarda dalgalanan flamaları verirler (“Koi nobori” ismi buradan gelir). Köylülerden, lordlara kadar herkes bu kutlamalara katılır. Tıpkı Hana Matsuri gibi bir festivalden çok toplulukların beraber yaptığı bir kutlama gibidir. Taue Matsuri (Ulusal) Beşinci ve altıncı aylarda gerçekleşen bu festivallerde pirincin toprağa yerleştirilmesi ve tanrıların iyi bir hasat için çağrılması kutlanır. Farklı bölgelerin kendine özgü gelenekleri vardır ama hemen hemen hepsinde danslar, davullar vardır ve renkli kostümler giyilir. Tenjin Matsuri (Osaka, Tenman-gu) Bu Japonya’nın üç büyük festivalinden biridir. Omikoshi’ler sokaklarda sırtlandıktan sonra kayıklara yerleştirilirler ve bu kayıklar Dojima-gawa nehrinde yüzdürülür.
  3. Günün anlam ve önemine hitaben: (Amaterasu Kuvay-i Milliye'yi kutsasın)
  4. Saki Asamiya

    Sengoku Jidai

    Budizm Japonya’da “Bukkyo” ya da “Butsudo” adıyla bilinen Budizm, Japonya’ya ilk defa 6. Yüzyılda bir Kore kralının İmparator Kinmei’e hediye olarak sutra adı verilen vecizelerini göndermesi ile gelir. Doshin ve Tonei kısa süre sonra ülkeye gelirler ve ilk Budist tapınağını inşaa eden Soga no Iname’nin korumasında yeni dini yaymaya başlarlar. Şinotizm’in en inatçı savunucuları Mononobe ve Nakatomi yeni inanca karşı cephe alırlar ve 587 yılında imparatorun yeni inancı tanımasına kadar gayri resmi bir iç savaş gerçekleşir. Budizm’i tam olarak açıklamak zordur çünkü içinde düzinelerce mezhep ve alt mezhepler bulunur. En dindar Budist’ler reenkarnasyona ve karmaya inanırlar. Doğum, ölüm ve yeniden doğuşun olduğu sonu gelmeyen bir kısırdöngünün insanın kaderi olduğuna inanılır ve bu karma hapishanesinden kurtulmadığı sürece kaderinin değişmeyeceği söylenir. Bir Budist’in amacı iyi bir hayat yaşayıp dünyevi sorumluluklarından kurtulmak ve Nirvana’ya ulaşmaktır. Bunu yapabilmesi için “satori” (aydınlanma) ya ulaşması gereklidir. Bir kişinin aydınlanmaya nasıl olaşacağı, mezhepten mezhebe değişmektedir. Sutra adı verilen vecizelerin Buda’ların öğretileri olduğuna inanılır. Budist rahiplerinin en önemli görevleri Buda’nın öğretilerini diğer insanlara anlatmak ve Budist kanunlarına göre yaşayıp diğer insanlara örnek olmaktır. Budizm’in 10 ilkesi: - Canlılara zarar vermeyeceğim. - Çalmayacağım. - Zina yapmayacağım. - Yalan söylemeyeceğim. - Abartmayacağım. - Kötü konuşmayacağım. - Kaçamaklı konuşmayacağım. - Açgözlü olmayacağım. - Nefret etmeyeceğim. - Doğru yoldan ayrılmayacağım. Rahipler Tercüme farklılıkları nedeniyle bütün bütün Budist rahipleri keşiş olarak görmek yanlış olduğu gibi, bütün Budist tapınaklarınıda manastır olarak görmek yanlıştır. Batılıların manastır dedikleri yerler genelde bir sürü rahibin birlikte yaşadığı yerlerdir. (Zen tapınakları buna örnektir) Bazı mezhepler, rahiplerinin evlenmelerini istemiştir. Budist rahiplere “so” ya da “soryo” adı verilir. Tapınağın baş rahibine “Sojo” adı verilir. Cinsel ilişkiye tövbe eden keşişlere “bozu” adı verilir. Rahibelere “ama” ya da “bikuni” adı verilir. Savaşçı rahiplere ise “sohei” denir. Her ne kadar savaşçı rahiplerin sayıları 12. Ve 13. Yüzyıllarda olduklarından çok daha az da olsa, Sengoku döneminde neredeyse her budist manastırının kendi ordusu vardır.”Shugenja” kelimesi ise “Shugendo” adı verilen Budist mezhebinin rahiplerine denir. Budist rahipler, cinsiyetleri farketmezsizin kafalarını traş ederler. Birkaç haftada bir kafalarını 3 numara kestirirler. Her ne kadar resmi olarak vejeteryan olmalarına rağmen, etten başka yiyecek bir şey yoksa et yiyebilirler. Bir çok rahip genelde fakir oldukları için, kendilerine et sunulduğu zaman bunu kabul ederler. Et yemek, yapılan bir iyiliği reddetmekten ya da yemeği boşa harcamaktan daha hafif bir günah olarak kabul edilir. Sadece “Shugenja” rahipleri ne pahasına olursa olsun et yemeği reddederler. Budizm’e göre günahlar: Hafif: Bir canlıya zarar vermek, Zina etmek, Yalan söylemek ya da abartmak, kötü konuşmak, açgözlülük etmek, et yemek, kaçamaklı konuşmak, Nefret etmek, çalmak, yemeği boşa harcamak Ağır: Bir canlıyı öldürmek, Buda’lara lanet etmek ya da saygısızlık etmek Tapınaklar Şinto tapınakları ile karşılaştırıldıklarında Budist tapınakları devasa yerlerdir. İçinde evli ya da bekar düzinelerce rahip yaşar. Tapınaklardan vergi alınmaz ve tıpkı orta çağlarda Avrupa’da ki kiliselerde bulunan “serf”ler gibi “bonge” sınıfından insanların çalıştığı çiftlikleri vardır. Tapınakların ana duvarları içersinde bir çok yan bina bulunabilir. Bu binaların her birinde Buda heykelinin bulunduğu bir dua etme yeri bulunur. Tapınakların girişinde “torii” kapıları vardır ama tapınakların girişlerinde savaşçı divaların ya da “shishi”lerin olduğu heykeller vardır. Belirli mezheplerin bağlı olduğu tapınaklar doğal olarak o mezhebin takipçileri için çok önemlidir. Bu tapınaklara ek olarak, tüm Japonya için büyük manevi öneme sahip olan tapınaklarda vardır. Nara şehri ve Miyako’nun civarı düzinelerce tapınaktan oluşan devasa bir tapınak-şehri gibidir. Aşağıda bu tapınaklarının en meşhur olanlarını tanıttık. (İnşaa yeri, inşaa tarihi) Byodo-in “Anka kuşu” tapınağı olarakta bilinir. Bu, müthiş bir görünüme sahip tapınak ilk inşaa edildiğinde aslında Fujiwara klanından kalma bir villa idi. Anka denmesinin sebebi bir bölün üzerinde tünemiş bir anka kuşuna benzemesi yüzündendir. (Uji, 1052) Chion-in Budizm’in “Joho” mezhebinin doğum yeridir. Japonya’da ki en büyük ve meşhur tapınaklardan biridir. (Miyako, 1211) Engaku-ji 13. yüzyılda ki Moğol işgalini geri püskürtürken ölenlerin onuruna inşaa edilmiştir. Kamakura döneminde bu Rinzai-zen tapınağı çok önemliydi. (Kamakura, 1282) Enryaku-ji Miyako’nun dışında bulunan Hieizan dağında bulunan büyük bir tapınaktır. Bu devasa komplekse, kısaca “Hiei Dağı” adı verilir. Tendai mezhebinin merkezidir ve yüzyıllar boyunca savaşçı rahiplerden oluşan bir ordusu olmuştur. Gücünün zirvesindeyken, dağın etrafında 2500 kadar irili ufaklı tapınak kurulmuştur. Nobunaga Oda, Yoshikage Asakura’nın tarafındayken 1571 yılında bu tapınağın rahiplerine savaş açmıştır. Savaştan sonra tüm tapınağı yerle bir ettikten sonra içinde yaşayan herkezi, kadın, çocuk, yaşlı demeden öldürtmüştür. (Yamashiro, 788) Hasedera Bu tapınakta yaklaşık 10 metrelik bir Kannon (11 yüzlü buda) heykeli vardır. Sengoku döneminde bu heykel Japonya’da ki en uzun tahta heykeldi. (Kamakura, 733) Hongan-ji “Jodo Shinsu” mezhebinin merkezidir. 1591 yılında Hideyoshi Toyotomi, rahipleri kendi tarafına çekmek için tapınağı restore etmiş ve genişlettirmiştir. (Miyako, 1272) Kencho-ji Zen rahiplerinin eğitimin gerçekleştirildiği bu tapınak Kamakura döneminde önemli bir yerdi. (Kamakura, 1253) Kinkaju-ji “Altın Köşk” lakabıylada bilinen bu tapınak ilk inşaa edildiğinde Shogun Yoshimitsu’nun inziva yeriydi. Sonradan Rokuon-ji’nin bir parçası olmuştur. (Miyako, 1397) Kiyomizu-dera Bu muazzam tapınak, Miyako’nun hemen dışında bir uçurumun kenarına inşaa edilmiştir. 11 yüzlü Kannon’a adanmıştır. (Miyako, 780) Kotoku-in Daibutsu’nun yeri olarak tanınan bu tapınakta, Buda’nın 12 metrelik bir bronz heykeli bulunur. To-Daiji tapınağında ki heykelden sonra en uzun heykeldir. 1495 yılında devasa bir dalga heykelin bulunduğu tahtadan binayı yok etmiştir. (Kamakura, 1252) Koyasan Tıpkı Hieizan gibi bu tapınağında için rahiplerle ve keşişlerle doludur ve savaşçı rahipleri bazen sorun çıkartmıştır. Bazıları bu tapınağın Japonya’da Budizm’in merkezi kabul ederler. 11. Yüzyıldan beri bu tapınağa bağlı binalardan birinde iki adet “sonsuz ateş” adı verilen sürekli yanan meşaleler vardır. Koyasan, Sengoku döneminde sürgüne gönderilen “kuge” ve “buke” soylularının gönderildiği yer olmuştur. (Koyasan, 816) Nanzen-ji Bu, Miyako’nun en önemli Zen tapınağının binaları “Onin Savaşı” sırasında yokolmuştur ve 16. Yüzyılın sonunda yeniden inşaa edilmiştir. İlk inşaa edildiğinde İmparator Kameyama’nın villasıydı. (Miyako, 1264) Ryoan-ji Bu tapınak aynı zamanda dünyanın en meşhur taş ve kum bahçesinin olduğu yerdir. Bu Zen tapınağı meditasyon için inşaa edilmiştir ve hiçbir açıdan baktığızda (hava hariç) tüm taşları göremezsiniz. Bahçesine bakıldığı zaman bir kum denizinde ki taştan adalara benzeyen bir görüntü çıkar. (Miyako, 1473) Sanjusangen-do Diğer adıyla Rangeo-in olarak bilinen bu tapınak içindeki 130 metreye 11 metre genişliğinde 33 tane sütundan oluşan salonu ile meşhurdur. Okçular bu salonda duvarları, tavanı ya da sütunları vurmadan başından sonuna kadar gidecek bir ok atıldığı yarışmalar yapmışlardır. En önemli parçalarından biri 1000 yüzlü Kannon heykelidir. (Miyako, 1164) Senso-ji Asakusa Kannon adıyla da bilinen bu tapınak, Edo’nun en eski ve en meşhur tapınağıdır. Efsaneye göre, 628 yılında bir balıkçının ağına bir Kannon heykeli takılmıştır ve bunun Kannon adına bir tapınak inşaa edilmesi gerektiğinin bir işareti olduğu kabul edilmiştir. Tapınğa doğru giden, dükkanlarla dolu cadde Edo döneminde çok meşhur olmuştur. Ana kapısı, “Kaminari Mon” (Yıldırım Kapısı), sert bakan yıldırım ve rüzgar tanrılarının resimleri ile süslenmiştir. (Edo, 645) Shinsho-ji Bu Shingon tapınağı Fudo’ya adanmıştır ve heykeli tapınağın en önemli parçasıdır. Taira no Masakado isyan çıkardığında, Fudo’nun müdahalesi ile yenildiğine inanılır. Heykel aslında başka bir yerde inşaa edilmiştir ama bir rahip rüyasında Fudo’nun burada kalmak istediğini ona söylediğini iddaa eder ve İmparator Shijaku binanın genişletilmesini emreder. Tapınağın hazinelerinin arasında dokunulduğu taktirde deliliği ve şeytan kaçmasını iyileştiren bir kılıç olduğuna inanılır. (Narita, 940) Shoren-in Awata Sarayı olarakta bilinen bu tapınak, Tendai mezhebinin liderinin mekanıdır. Bu ünvan o kadar önemlidir ki, mezhebin lideri genelde İmparator ailesinin bir üyesidir. Soami tarafından inşaa edilen bahçesi Japonya’da ki en meşhur bahçelerden biridir. (Miyako, 1263) To-daiji Bu tapınağın ana binası dünyada ki en meşhur binalardan biridir. Daibutsu-den’in içerisinde 18 metre uzunluğunda bir Buda heykeli vardır. 1567 yılında savaş sırasında bina yanmıştır ama heykele bir şey olmamıştır. Birkaç yüzyıl boyunca bina restore edilmemiştir. Kegon mezhebi tarafından kullanılır. Yan binalarından biri, Kaidan-in, Japonya’da ki en önemli tören yerleriden biridir ve yeni budist rahiplerinin mezun edildiği yer olarak ünlüdür. Shoso-in adlı dünyanın en meşhur hazine odası bu tapınağın içindedir. (Nara, 752) Tosho-daiji Bu tapınak, diğer bütün Japon tapınaklarının arasında en ilginç tarihe sahiptir: asla yangın çıkmamış ve deprem yaşamamıştır ve ana binası hala ayaktadır. Bu tapınak aynı zamanda Nara’da ki eski İmparatorluk sarayının parçasıydı ve eski saraydan geriye kalan tek binadır. (Nara, 759) Yakushi-ji Yakushi Nyorai’ye adanmış olan bu tapınak, Tosho-daiji’nin yakınındadır. Bu tapınağa aynı zamanda “Cennet Sarayı” adı verilmiş ve birçok imparator tarafından ziyaret edilmiştir. (Nara, 718) Zuigan-ji Kuzey Japonya’da ki en önemli Zen Tapınağıdır. Tapınağın yanında ki kayalıkların üzerine Buda’nın yüzleri oyulmuştur. Bu oyma işlemi, rahip adayları için eğitim sayılmıştır. Bu bölgeyi yöneten Date klanı için önemli bir tapınaktır. (Matsushima, 827) Tanrılar Japon Budizm’i Buda’yı inaçlarının önemli bir parçası kabul ederler ama taptıkları tanrılar içinde bazıları Asya’dan bazıları Şinto mitolojinden gelen bir çok tanrıda vardır. Japon Budizminde “Nyorai” adı verilen birden fazla Buda bulunur. Gruplar Bosatsu Bunlar bir zamanlar insan olan ama “Budalığa” çok yaklaşmalarına rağmen cennete gitmeyip, dünyada kalarak diğer budistlere yardım etmeye karar verenlere denir. En önemli olanlarına “daibosatsu” adı verilir. Go Chi Bunlar beş meditasyon budalarıdır. Taho, Yakushi, Dainichi, Askuku ve Shaka olarak bilinirler. Myo-o Nyorai yani Buda’ların şiddete başvurmaları yasaktır. Evren’in devam edebilmesi için savaşılması gerekirse bunu Myo-o adı verilen inanılmaz güçlü ve devasa tanrıların yapması gereklidir. Myo-o’lar binaları kolaylıkla yıkabilen, ağaçları köklerinden sökebilen ve elleriyle toprakta çukurlar kazabilecek güçte varlıklardır. Genelde devasa, aşırı kaslı, zırh giyen ve çift yüzlü kılıç taşıyan tanrılar olarak resmedilirler. Nyorai Bir buda, yani aydınlanmaya ulaşan kişi. San Senjin Bunlar Budizm’de ki üç savaş tanrısıdır. İsimleri, Marishiten, Daikokuten ve Bishamonten’dir. Genelde ya Çin zırhı giyen üç devasa savaşçı ya da üç kafası, altı kolu olan ve bir yaban domuzuna binen tek bir savaşçı olarak resmedilirler. Shi Daitento Dünya’nın dört köşesini iblislerden koruyan dört ilahi kraldır. Genelde Çin zırhı giyen savaşçılar gibi resmedilirler. İsimleri, Jikoku, Komoku, Tamon (Bishamon) ve Zocho’dur. (Persona???) Budist Tanrıları Amida Batıdaki saf dünyanın efendisi olan tanrıdır. Özellikle Budizm’in “Jodo” mezhebinde çok anılır. Dainichi Nyorai Budist üçlüsünden biri olan bu Buda, bilginin ve saflığın temsilcisidir. Amaterasu ile aynı tanrı olduğu düşünülür. Beş meditasyon tanrısından biridir. Enma Ou Budist cehenneminin yetkilisi ve ölü ruhların yargıcıdır. Kral Enma’nın görevi, ölen bir insanın ruhunun kaderini belirlemektir. Üç seçenek vardır: Ödenmeyen bir borç ya da tamamlanamayan bir görevin bedeli nedeniyle bir hayalet olarak dünyaya geri gönderilmek, kötü karmayı yakmak amacıyla cehennemin bir ya da birkaç yerinde zaman geçirmek, ya da yeniden doğmak. Cenneti hakedenler direkt olarak cennete gönderildikleri için Kral Enma ile karşılaşmazlar. Fudo Myo-o Fudo, iblislerle savaşan bir tanrıdır. Genelde etrafı alevlerle sarılı, bir elinde büyük bir kılıç, diğer elindede iblisleri yakalamak için bir ip ile resmedilir. Yüzünde hep kızgın bir ifade vardır. Hachiman Daibosatsu Hachiman, İmparatoriçe Jingu’nun oğludur. Kendisi savaş tanrısı olarak tanrılaştırılmıştır ve Minamoto klanının büyük tanrısıdır. Jikoku Dört cennet kralından biridir. Dünya’nın doğusunu iblislerden korur. Jizo Jizo, gezginlerin ve yolcuların koruyucu tanrısıdır. Kendisi gibi “jizo” ismi verilen küçük heykelleri yolların kenarlarında görülebilirler. Genelde bir elinde mücevher, diğer elinde dini seyahate çıkanların taşıdığı ucunda halkalar olan bir asa taşıyan, kısa, şişman, kel bir adam olarak resmedilir. Kendisi aynı zamanda çocukların ve hamile kadınların koruyucu tanrısıdır. Bazen bir çocuğun öldüğü bir yerde de jizo heykeli dikilir. Bonge sınıfı arasında çok popülerdir. Kannon Daibosatsu Budizm’de merhamet tanrısıdır. Amida’nın yardımcısıdır. Farklı şekilde resmedilir. 11 kafalı ya da 1000 kafalı Kannon heykelleri bulunur. Komoku Dört cennet kralından biridir. Dünya’nın batısını iblislerden korur. Marishiten Cennetin kraliçesidir. Sekiz kollu olarak resmedilir. Taho Nyorai Beş meditasyon tanrısından biridir. Tamon Bishamonten’in diğer adıdır. Dört cennet kralından, Dünya’nın kuzeyini koruyanıdır. Yakushi Nyorai Bilgelik tanrıçasıdır. Aynı zamanda beş meditasyon tanrısından biridir. Zocho Dört cennet kralından biridir. Dünya’nın güneyini korur. Budist Mezhepleri Çoğu mezheplerin alt sınıfları ve dalları, ana mezhepten farklı inançlara sahip olan kolları bulunabilir. Bu farklı mezheplerin hepsi Budist olmalarına rağmen, dogmaların ve emirlerin uygulanması konusunda aynı fikirde olmayabilirler. Bu Avrupa’da ki Hristiyan kiliselerinin arasında ki farklılıklar gibidir. Mesela, Avrupa’daki Ortodoks kilisesinin, Sırp, Rus, Bulgar, Yunan, Amerikan gibi kolları vardır. Bu mezheplerin hepsi aynı ağaçtan gelir ve teknik olarak aynı inançta birleşirler. Öte yandan bu mezhepler, Roman Katolik, Lutheran ya da Baptist kiliselerinden farklıdırlar. Bu ayrı mezhepler genelde merkezlerinin nerede olduğu ile ayırt edilir. Örnek vermek gerekirse: Jodo Shinshu mezhebinin Hongan-ji kolu kurulduğu zaman Miyako’da bulunan Hongan tapınağında idi. Hokke mezhebinin Myoman-ji kolu, Yamashiro’daki Myoman tapınağında başlamıştır. Hokke (Nichiren) Lotus mezhebi olarakta bilinen Hokke, 13. Yüzyılda Nichiren tarafından kurulmuştur. Hokke’nin 9 kolu vardır: Itchi, Shoretsu, Honsei-ji, Myoman-ji, Hachinon, Honryu-ji, Fuju-Fuse, Fuju-Fuse-Komon ve Komon. Kurulduğu zaman merkezi Musashi’nin Ikegami bölgesindeydi. Hokke mezhebinin takipçileri, Japon Budist’lerinin içinde en fanatik olanlarıdır. “Üç Büyük Sır”ra odaklanırlar: İnanç, Kanun ve Ahlak. Amida Budizm’inin “Nenbutsu”su yerine, kendi yazdıkları “Namu myoho renge kyo” (“Lotus sutrasına sığınırım”) mantrasını tekrarlarlar. Buda’nın son emri olduğuna inandıkları bir doktrini takip ederler: Lotus Sutra’sının tartışılmaz olduğu. Lotus sutra’sına inanç, agresif bir şekilde diğer inançları hatta diğer Budist mezheplerini bile reddetmektir. Kurucusu Nichiren zamanında söyle demiştir: “Nenbutsu cehennemdir, Zenler şeytanlardır, Shingon bir ulusal felakettir, Risshularda ülkeye ihanet eden hainlerdir.” Bu sert kanunlara eksiksiz uymak, Hokke’nin inananları için günahtan arınmanın en önemli şartıdır. Bu mezhebe inanan biri hiçbir şekilde, asla “kafirlerden” para, yiyecek ya da herhangi bir yardım almaz, zira yardım almak onların mezheplerine suç ortağı olmaktır. 1498 yılında Hokke mezhebi öyle yayılmıştır ki, Miyako’nun yarısı bu mezhebin takipçileri olmuştur ve sürekli olarak Hieizan’ın savaşçı rahipleri tarafından sürekli saldırıya uğramışlardır. Bu saldırılar ve Nobunaga Oda’nın savaş açması sonucu Hokke, başkentteki kontrolünü kaybetmiştir. Bu mezhebin içinde olan Fuju-Fuse kolu, ana mezhepten çok daha sert ve fanatiktir. Hosso Hosso, 657 yılında Chitsu tarafından kurulmuştur ve Nanji-den ve Hokuji-den adında iki kolu vardır. Kuruluş merkezi, Settsu’da ki Genko-ji dir. Hosso, Çin’den Japonya’ya gelmiştir ve bilinç ile insanın çevresi ile bir olması gerektiğine inanır. Ikko Sonradan “Jodo Shinshu” (Gerçek saf ülke) adı verilen Ikkoshu, Shinran tarafından 1224 yılında kurulmuştur. 9 kolu vardır: Hongan-ji, Takada, Bukko-ji, Kosho-ji, Kibe, Sensho-ji, Chosei-ji, Josho-ji ve Gosho-ji. Ikkoshu, sadece dini değil, siyası amaçları da olan bir mezheptir ve bu nedenle yıllar boyu diğer daimyolar tarafından düşman olarak görülmüşlerdir. Bu mezhebin inananları Kanazawa’da bir daimyo’yu devirerek yaklaşık 100 yıl boyunca özerk bir bölge kurmuş ve Osaka’da Nobunada Oda ile 11 yıl savaşmışlardır. Ikko mezhebine göre, bir insan ne yaparsa yapsın, (iyi bir insan olmak, dua etmek, bir keşiş olmak vs.) asla cennete gidemeyecektir. Cennet, Amida Buda’nın merhameti ile verilecek bir hediyedir. Japonya’da ki en zengin ve sayıca en büyük mezheplerden biridir. Bu mezhep ailenin önemini vurgular ve tapınakların önemini küçümser. Rahiplerinin neredeyse hepsi evlidir. Jodo mezhebinin “Saf Ülke” doktrininin farklı bir versiyonu olduğu için Nenbutsu duasının tekrarlanmasında ısrar eder. Nenbutsu (“Nami Amida butsu” ya da “Amida Buda’ya sığınırım”) sürekli olarak tekrar edilir ve en az bir kere doğru söylenirse cennete girileceğine inanılır. Diğer mezheplerden farkı, Nenbutsu’nun tekrarlanma nedenidir. Ikko inancına göre, Nenbutsu, insanda doğuştan olan Amida’nın merhametini uyandırmak ve bütün kötülüğün kökeni olan insanın kötü karmasından uzaklaştırmak için sürekli olarak tekrar edilir. Bir insanın aklı başında olarak yaptığı hiçbir hareket ona sevap kazandırmayacağı için Nenbutsu, yaptığı tek doğru şeydir. Bu farkındalığa “Shinjin” denir. Bu ne yüce bir varlığa inanç ya da mucizevi bir arındırma anlamına gelir. İnsan bu farkındalığa bilinç altında ulaştığı zaman, kendi içinde ki “Saf Ülke”ye ulaşmış olacak ve oraya yaşarken ulaşacaktır. Bu Jodo mezhebinin “Saf Ülke”nin cennette, öldükten sonra ulaşılacak bir yer olduğu inancına zıttır. Ikko mezhebi öldükten sonra insanın dünyada kalıp diğerlerine yardım edeceğine inanır. Ji Bu mezhep 1275 yılında Ippen tarafından kurulmuştur. 12 adet kolu vardır: Honzan, Yuko, Ikko, Okudani, Taima, Shijo, Rokujo, Kaii, Reizan, Kokua, Ichiya, Tendo, ve Mikagedo. Kurulduğu zaman merkezi Sagami’de ki Shojoko-ji tapınağıydı. Ji mezhebinin inancı, Jodo ve Ikko mezheplerinden daha merhametlidir. Ji’de bir Buda’ya inanç bile gereksizdir çünkü inanç bile yozlaşmış bir zihnin ürünüdür ve Netbutsu’yu söylemek bile bir insanı cennete gönderebilir. Bu mezhebin erkek üyeleri genelde “Ami” ya da “Da” ile başlayan isimler alırlarken, kadınlarda isimlerine “ichibo” (tek Buda) kelimesini katarlar. Savaşta ölenlere cenaze hizmeti sundukları için Ji mezhebi, savaşçı kesim içinde çok taraftara sahiptir. Ji aynı zamanda diğer Budist mezhepleri arasında, Shinto tanrılarına (Amida Buda’nın farklı versiyonları olduklarına inandıkları için) taptıkları için farklıdır. Ji mezhebinin üyeleri sanat (özellikle resim ve edebiyat dalında) yetenkli olduklarından daimyo’ların muhitlerinde sanat ile ilgilenen grupları vardır. Ji her ne kadar “Saf Ülke” doktrininin zamanında en çok tercih edilen mezhebi olsada, 16. Yüzyılın karmaşası içerisinde yeniliğe kapalı olduğu için gücünü kaybetmiş ve çoğu üyesi Ikko mezhebine geçmiştir. Jodo 1175 Honen tarafından kurulmuştur. Her ne kadar “Saf Ülke” teorisisi Çin’den gelmesine rağmen orada hiç tutulmamıştır. 13. Yüzyılda Japonya’ya gelmiş ve Honen ve Jakurei gibi adamların sayesinde bağımsız bir mezhep olmuştur. Beş ana kol vardır ve bunlarında aralarında kendi kolları bulunur: Chinzei (Shirahata, Fujita, Nagoshi, Obata, Sanjo, Ichijo), Seizan (Nishidani, Fukakusa, Higashiyama, Saga), Choraku-ji, Kuhon-ji, Ichinengi. Jodo, Amidist bir mezheptir: inananlar Amida Buda’nın “Batıdaki Cenneti”nde yeniden doğmayı isterler. Bu dünya görüşüne göre, bir çok farklı Buda vardır ve her biri faklı bir Buda-diyarına hükmederler ve Amida içlerinde en temizidir. Amida’nın cennetine “Gokuraku” (Mutluluk) adı verilir. Tıpkı Ikko mezhebi gibi Jodo Nenbutsu’nun sürekli tekrarlanmasını isterler ve sadece bir kere bile doğru söylenirse cennete kabul edileceklerine inanırlar. “Saf Ülke” inancına göre, Amida özellikle başka kurtuluş yolu olmayanları kurtarmak istemektedir: Fakir, günahkar ve zülme uğrayanlar. Jodo’da sadece Amida’ya sade bir şekilde inanmak genelde yeterli kabul edilir. Bu mezhep kısa bir sürede İmparatorluk sarayında ve hatta samuraylar arasında yayılmıştır. Kegon 735 yılında Dosen tarafından kurulmuştur. Merkezi Yamato’da ki To-daiji tapınağıdır. Bu mezhep çok eskidir ve Nara’da ki altı mezhepten biridir. Ama zaman geçtikse sayıları çok azalmıştır. Japonya’da Sengoku döneminde 100 kadar tapınağı kalmıştır. Buna rağmen bu mezhebin alimleri çok saygı görürler. Ritsu Ganjin tarafından 754 yılında kurulmuştur. Merkezi Yamato’da ki Tosho-daiji tapınağıdır. Bu mezhep, Sengoku döneminde ciddi bir gerileme dönemine girmiştir. Sade bir yaşam yaşanması gerektiğini savunur. Ritsu’nun bir kolu bu mezhebin öğretileri ile Shingon’un ezoterik Budist doktrinini birleştirmiştir. Shingon Kukai tarafından 806 yılında kurulmuştur. Kogi ve Shingi adında iki kolu vardır. Kuruluş yeri Yamashiro’da ki To-ji tapınağıdır. Shingon ezoterik Budist doktrinlerine odaklanan büyük bir Budist mezhebidir. Kurulduğu andan itibaren Budizm’e bir yenilik getirmemiştir. En önemli parçaları Mandala çizmek ve Mantralardır. Shingon’da inanç akıl ve mantığa dayanır, ve bir insanın ruhunun kökenini bulmasına yardım edmeye çalışır. Davranışlarını günahtan arındırıp Buda’lığa ulaşması gereklidir. Shingon her ne kadar Amida’ya beş bilgelik Budasından biri olarak saygı duysa da, inançlarının ortasında Dainichi Buda vardır. Kukai, Dainichi’yi 6 büyük elementin (toprak, rüzgar, ateş, su, uzay, bilinç) 3 insan özelliği (öz, özellik ve işlev) ve 4 mandala ile birleşmesi olarak görür. Vücudun duruşu, el hareketleri, mantralar Shingon meditasyonunda çok önemlidir. Shugendo mezhebinin merkezide bir Shingon tapınağıdır: Miyako’da ki Daigo-ji tapınağı. Tendai 805 yılında Saicho tarafından kurulmuştur. Sanmon, Jimon ve Shinjo adında üç kolu vardır. Merkezi, Omi’de ki Enryaku-ji tapınağıdır. Tendai inancına göre bir insanın kötülükten uzak durması, iyi işler yapması ve insan ya da hayvan farketmeksizin tüm canlılara iyi davranması mükemmeliğe ulaşmasına yardımcı olacaktır. Lotus Sutra’sını öğretmesine rağmen, Hokke mezhebi gibi fanatik değildir. Heizan’da ki kaleleri Nobunaga’nın gazabına uğramıştır. Yuzu Nenbutsu Ryonin tarafından 1123 yılında kurulmuş olan bu mezhebin merkezi Sumiyoshi’de Settsu’da bulunur. Sengoku döneminde popülerliği büyük bir hızla azalsada, zamanında Amida’ya tapan ilk mezheplerden biriydi. Nenbutsu mantrası bu mezhepten çıkmıştır. Zen Eisai tarafından 1205 yılında kurulan bu mezhebin üç ana kolu ve bu kollarında kendi yan yolları vardır: Rinzai (Kennin-ji, Rofuku-ji, Kencho-ji, Engaku-ji, Nanzen-ji, Eigen-ji, Daitoku-ji, Tenryu-ji, Myoshi-ji ve Shokoku-ji), Fuke (Kinsen, Kasso, Kichiku, Kogiku, Kozasa ve Umeji) ve Soto. Kurulduğu zaman merkezi Heiankyo’da idi. Zen en popüler Budist mezhebi olmasada, özellikle “Buke” arasında çok taraftarı vardır. Zen meditasyona önem verir ve bir insanın “kendini bilmesi ve anlamasının” Buda’lığa ulaşması için en önemli yol olduğuna inanılır. Zen mezhebinin kolları için: “Rinzai generaller, Soto ise çiftçiler içindir” sözü söylenir. Shugendo Bu mezhebe inananlara “Shugenja” ya da “Yamabushi” denir. Kurucusunun adı En no Gyoja (Mucize adam En) adında 8. Yüzyıldan yarı-efsane bir insandır. Shugendo ve Shugenja terimleri anime severlere tanıdık gelebilir. Anime ya da Chanbara dizi / filmlerinde Shugenja’lar genelde büyücü, sağlıkçı ya da kötü ruhları çıkartan kimseler olarak resmedilirler. Shugendo, Şintoizm’in belirli inançlarıyla (belirli yerlere, özellikle dağlara, sanki kutsal yerlermiş gibi tapmak) Shingon ve Tendai gibi birçok Shugenja’nın geldiği ezoterik Budizm mezheplerinin ritüellerini, sembolizimini ve doktrinlerini birleştirmiştir. Shugendo’nun Shingon kolu (Tozan-ha) Miyako’da ki Daigo-ji tapınağını merkez seçmişken, Tendai kolu (Honzan-ha) Miyako’da ki Shogo-in’de bulunur. Bu iki kol arasında pek bir fark bulunmaz. Shugenja’nın kökenleri “hijiri” adı verilen dağda yaşayan ermişlerden gelir. Dünyevi zevklerden arınmak, oruç tutmak, buz gibi soğuk şelale ve nehirlere girmek, ve Lotus Sutrası gibi kutsal yazıtları tekrarlamak için dağlarda yalnız başlarına yaşamaya başlamışlardır. Hastalık getiren kötü ruhları kovmak için kendilerini eğitmek istemişlerdir. Vücutlarını hem soğuğa hem de sıcağa dayanıklı hale getirerek ruhlarını hem cennete hem de cehenneme istedikleri zaman girebilecek hale getirmek istemişlerdir. Heian döneminde, kendileri gibi düşünen gruplar kurmuşlardır. Shugenja’ların bu ritüelleri çok gizlidirler ve asla bir yere not edilmezler. Bütün eğitim ve bilgiler ağızdan aktarılır ve sadece kendi tarikatlarına giren öğrencilere söylenir. En önemli ritüellerden biri “Mineiri” (dağa girmek) dir. Her mevsim, belirli kutsal bir dağa tırmanılır. Bu tırmanış sadece sembolik (günahkar dünyayı geride bırakıp cennete yaklaşmak) değil aynı zamanda insanın kendini fiziksel açıdan güçlendirmesi içindir. Tırmanırken mümkün oldukça az yemek yenilir. İnanca göre bu şekilde elde edilen mistik güçler, ruh halinde düşmanları, doğa üstü hayvanları etkisiz hale getirmek ve öfkeli hayaletler ve ruhlar ile savaşmak için kullanılabilir. En kutsal sayılan dağlar; Ominesan (Yamato’da bir dağa En’in kendisi tarafından kurulmuş Kinbusen-ji tapınağı), Koyasan (Yamato’da dağın tepesinde bulunan Katsuragi tapınağı), Ushiroyama (Bitchu), Daisen (Hoki) ve üçlü tapınağın bulunduğu Kumano (Kii) ve Dewa (Uzen) dağlarıdır. Yamabushi tapınaklarına “yamadera” adı verilir ve sadece kutsal dağlarda bulunur. Yamabushi’lerin duaları ve mudra (mistik el hareketleri) hakkında daha fazla bilgi almak için “Men who Tread on Tiger’s Tail” filmine bakabilirsiniz.
  5. Saki Asamiya

    Seiyuu

    Bayanlar için Megumi Hayashibara, erkekler için Shuichi Ikeda'yı bilmeyeni bizim oralarda askere almıyorlar. Ek olarak: Yuu Asakawa, Kotono Mitsuishi, Hiroshi Tachi, Takaya Kuroda
  6. Saki Asamiya

    Sengoku Jidai

    DİN VE İNANÇ Japonya’da neredeyse 8 milyondan fazla “kami” (tanrı) vardır. Budizm’den gelen tanrıları içine katarsak, bu sayı daha da artar. Japonya’da Sengoku dönemine kadar ana inançlar Şintoizm ve Budizim dir. 1540’lı yıllarda Hıristiyanlık adaya gelmiş ve bazı yerlerde kendine inananlar bulmuştur. Japonlarda “Panteizm” yani birden fazla tanrıya inanç vardır. Hiçbir Japon sadece tek bir tanrıya inanmaz. Sadece Bishamonten’e ya da sadece Amaterasu’ya inanan bir Japon yoktur. Bütün tanrılara eşit derecede saygı duyarlar. Tek bir tanrıya adanmış bir tapınağın rahipleri bile bütün tanrılara dua ederler. Ancak çok inatçı rahipler (ki bunların sayısı çok azdır) ısrarla tek bir tanrıya dua ederler. Konu inanç olduğunda Japonların ayrımcılık yapmadıklarını söyleyebiliriz. Bu durumun tek istisnası, bazı ailelerin ve bireylerin belirli bir tanrıya özel ilgi göstermeleridir. Örneğin, savaş tanrısı Hachiman, Minamoto klanı tarafından koruyucu tanrı olarak görüldüğünden ona daha çok dua ederlerdi. Genede tek bir tanrıyı diğerlerine tercih etmemişlerdir. Şintoizm Şinto dini, Budizm Japonya’ya gelene kadar Japonların milli dini olmuştur. Şinto’nun kutsal hadisleri, ahlaki kununları, azizleri, dogmaları, günah konsepti ya da ilahi ceza gibi konuları yoktur. Amacı insanın diğer insanlarla ve evren ile uyum içerisinde yaşamasına odaklanır. Bu odaklanmanın hedefi, insanı “ruhsal kirleticilerden” uzak tutmak ve insanın kendini arındıracak aktiviterle uğraşmasıdır. Şintozim’de ruhsal kirliliğe neden olan bir çok şey vardır. Herhangi bir hastalık, ölü bir bedene dokunmak, adet görmek, ve bazen cinsel ilişki bile kirlenmeye neden olabilir. Şintoizm hem ruhsal hem de bedenen temiz olmaya teşvik eder. Budizim’in Japonya’ya gelmesinden önce, Şinto dini Japon İmparatorluk ailesi ile bağlantılıydı. Japonya’da ki en büyük tapınaklar, (Ise, Miyako’da ki Heian tapınağı) İmparator’un çocukları tarafından idare edilirdi. Budizim’in gelmesi ile birlikte Şintoizm daha organize bir hale gelmiş ve her ne kadar İmparatorluk ailesi Budizim ile daha yakınlaşmasına rağmen, bütük Şinto tapınaklarına atanan rahipler İmparatorluk ailesinden çıkmıştır. Her ne kadar MS 552 yılında Budizim’in Japonya’ya gelmesi iki inanç arasında gerginliğe neden olsa da, iki dinede inanananlar kısa bir süre sonra aynı topraklarda beraber yaşamaya başlamışlardır. Şinto her ne kadar birden fazla tanrıya inanmayı gerektirse de, bütün tanrılar Amaterasu ya da Susano-o gibi isim almamıştır. Çok yaşlı bir ağaç “Kami” sayılabildiği gibi, şiddetli akan bir nehir hatta devasa bir tayfun bile (1281 yılında Japonya’yı işgale gelen Moğol filosunu batıran tayfuna “Kamikaze”, yani “İlahi Rüzgar” adı verilmesi mesela) bir tanrı kabul edilebilir. Şinto Mitolojisi Şintoizim’de ilk tanrının ismi, bütün yaratılışın ortasında hareketsizce duran Ame-no-Minakanushi’dir. Hemen arkasından Takamimusubi, Kamimusubi, Umashiashikabihiko, Kunitokotachi, Kunisatsuchi, Toyokunnu, Uichini, Suichini, Tsunukui, Ikukui, Otonochi, Otomabe, Omotaru, Izanagi ve Izanami gelir. Japonya’nın karı-koca olan Izanami ve Izanagi tarafından yaratıldığına inanılır. Ukibashi adı verilen, cennetten dünya’ya inen bir köprü ile dünya’ya gelirler. Izanagi, mızrağını primordiyal birikintiye batırıp çıkardığında mızraktan damlayan damlalardan biri Onokorojima adında ileride bu iki tanrının evi olacak adayı yaratır. Onokorojima’nın neresi olduğu tam bilinmemekle beraber, bazı tarihçiler Awaji’nin yakınındaki birkaç küçük adadan biri olduğuna inanırlar. İlk başta, evliliklerinin meyvesi kendileri gibi çocuk-tanrılar değil, adalar olmuştur. (???) İlk sekiz “ada-çocukları”, Awaji, Shikoku, Oki, Sado, Ikishima, Tsushima ve Honshu’dur. Ardından, Kibikojima, Azukishima, Oshima, Himeshima, Chikashima ve Futagoshima’dır. Bundan sonra Izanagi ve Izanami tanrı-çocuklar dünyaya getirmeye başlamışlardır ve bunların sayısı milyonlarcadır. Su, rüzgar, ağaç, dağlar, yıldırımlar, yiyecek, yağmur, nehirler, yollar, alevler, vs. Ateş tanrısı son çocuklarıdır. Bu tanrının doğumundan sonra Izanami ölür. Üzüntüden deliren Izanagi, öfkeyle ateş tanırısının kellesini aldıktan sonra, Yomotsu-no-Kuni’ye (Karanlıklar diyarı) inerek, Izanami’yi geri vermeleri için yalvarmıştır. Karısnın çürümekte olan cesedi Izanagi’yi dehşete düşürür ve koşarak dünya’ya döner. Kendisini ölümün getirdiği kirlilikten arındırmak için elbiselerini yıkar ve bu arındırma işlemi sırasında 26 tane tanrı daha doğar. Amaterasu Ookami, güneş tanrısı ve Japon İmparatorluk ailesinin atası kabul edilen tanrı Izanagi’nin sol gözünden doğmuştur. Ay tanrısı Tsukiyomi-no-Kami, sağ gözünden doğar, burnundan ise toprak tanrısı olan Susano-o no Mikoto (kısaca Susano-o) doğar. Amaterasu’nun dünya’da ki evine Takamagahara adı verilir ve Yamato/Izumi bölgesinde olduğuna inanılır. Tsukiyomi’nin mekanına Unabara denir ve ya Ryukyu adalarında ya da Kore’dedir. Susano-o’nun evi Amegashita’nın ise Honshu’nun Bizen/Bitchu bölgesinde bulunur. Bütün bunlardan sonra Izanagi, Hi no Waka no Miya’ya inzivaya çekilir. Yıllar sonra Amaterasu, torunu Ninigi no Mikoto’yu Japonya’yı yönetmeye gönderir ve onun büyük-büyük torunu olan Jinmu Tenmo, Japonya’nın ilk imparatoru olur. Susano-o, Amaterasu’yu mekanında ziyaret eder ama Susano-o’nun kaba davranışları Amaterasu’yu öyle gücendirir ki, Amaterasu bir mağarada kapanır ve asla çıkmayacağına yemin eder ve dünya karanlığa gömülür. Diğer tanrılar ne yapmaları gerektiğini tartışmak üzere bir araya gelirler. Tanrılardan biri bir ayna , diğeri mücevherler, bir diğeri ip üretir. Bir başka tanrıçada mağaranın girişinde şarkı söyleyip dans etmeye başlar. Amaterasu aynada kendi yansımasını görüp mağaradan dışarı çıktığında, diğer tanrılar ip ile mağaranın girişini kapatırlar ve Amaterasu’nun dönmesini engellerler. Susano-o terbiyesizliği nedeniyle Izumo’ya sürgüne gönderilir. Rahipler Şinto rahiplerine “kannushi” ya da “Shinkan” denir. Bir tapınağın baş rahibine “guji” adı verilirken, diğer yardımcı rahiplere “gon-guji” denir. Alt rahiplere “negi”, yardımcılarına ise “gon-negi” adı verilir. Eğer bir tapınakta sadece bir tane rahip varsa ona rütbesi ne olursa olsun guji denir. Şinto rahiplerinin hepsi vejeteryandır. Bir bina inşa edilmeden önce, inşa edilecek toprağın bir rahip tarafından kutsanması gereklidir. Bu yapılmazsa, tanırların inşa edilecek binayı lanetleyeceklerine ve içinde yaşayacak insanlara kötü şans getirileceğine inanılır. Bazı kaynaklar bu işlemin bir bakıma yeni binanın tanrılara tanıtılması gibi görürler. Bazı köylerde ki küçük tapınaklarda görevli rahipler yarı-zamanlı rahiplerdir. Normalde bir meslekleri vardır ve sadece ihtiyaç duyulduğunda tapınakta rahiplik yaparlar. Yeni doğan bebekler, arındırma işlemi yapıldıktan sonra rahipler tarafından kutsanırlar. Kutsanma işlemi evlilikler içinde yapılır. Şinto rahipleri cenaze işlerine bakmazlar. Şinto inancına göre ölüm “ruhsal kirletici” sayıldığı için defin işlemleri Budist rahipler tarafından yapılır. Rahiplik genelde babadan oğula geçer ama bazen ailesinde hiç rahip olmayan biri bile rahip olabilir. Şinto inancına göre kirlilik yaratan olaylar şunlardır: Hafif kirlenme: Bir cenazeye katılmak, et yemek, bir Kami’ye saygısızlık etmek ya da gücendirecek bir şey söylemek, doğum sırasında yakınlarda olmak, cesetlerin, kanın ya da bir hasta birinin yanında olmak, tarım ya da hasat ile ilgilenmek. Ağır kirlenme: Bir tapınağa zarar vermek, Bir cesede, kana ya da hasta birine dokunmak, adet görmek, hastalık kapmak Tapınaklar Şinto tapınaklarına “Jinja” ya da “Jingu” adı verilir ve Ise tapınağı gibi muazzam yapılardan, sokak köşelerinde ki küçük tapınaklara kadar farklı büyüklükte olabilirler. Bu ufak tapınakların boyutu, genelde 20. Yüzyılda ki posta kutuları büyüklüğündedir ve en çok kasabalarda ve dağ yollarında ya da ormanlarda görülebilirler. Şekil olarak bu tapınaklar küçük evlere benzerler. Hepsinin duvarları ve çatıları ve hatta küçük “torii” leri bile vardır. Adak olarak yemek bırakılır. Bir portakal, pirinç kekleri, hatta bazen küçük bir şişe sake bile bırakılabilir. Yolda kalmış ve açlık ile yüzyüze gelmiş gezginler çoğu zaman bu adak olarak bırakılmış yemeklerle ölmekten kurtulmuşlardır. (Her ne kadar tapınağın önünde ki yemeklerin alınması hoş karşılanmamasına rağmen) Tapınağın kapıları açılırsa, tapınağın sunağında küçük bir ayna ya da bir tesbih bulunabilir. Bunlar imparatorluk hazinelerinin iki meşhur parçasının kopyalarıdır. Çok nadiren kılıca benzeyen üçüncü bir nesne bulunabilir ama en çok bulunan eşya bir aynadır. Bu küçük tapınaklara ek olarak, başka nesnelerde tapınak olarak kullanılabilir: Çok eski bir ağaç, ilginç bir şekle sahip bir kaya hatta bazen bir nehir bile tapınak olarak kabul edilebilir. Bir Şinto tapınağının en tanınan parçası, “torii” dir, yani kapısı. Bu kapılar genelde kırmızı renkte ya da doğal tahta rengindedir. Bir tapınağın bir başka sembolü ise “shimenawa” adı verilen düğümlü, uzun iplerdir. Bu ipler genelde tapınağın onurlandırılması gereken yerlerinin etrafına bağlanırlar. Bu iplere zigzag şeklinde katlanmış kağıtlar eklenir. Tapınağın içinde birden fazla küçük tapınak olduğu gibi bazen kutsal sayılan bir ağacın etrafı da bu iplerle çerçevelenir. Şinto mimarisi, doğudan batıya doğru bir eksende inşaa edilir. Yaklaşık 20 yıl sonra tapınaklar yeniden inşaa edilir. Ise tapınağı gibi önemli tapınakların yeniden inşaası bir ulusal bayram havasında kutlanır. Çoğu tapınakta küçük tahtadan plakalar satan yerler vardır. Bu plakalara insanlar dileklerini ters olarak yazarlar ve bu plakaları bir ağaca ya da bir pencereye asarlar. Batı toplumlarının aksine Şinto dininde, dileğinizi başka insanların görmesinde bir sakınca yoktur. Dua etmeye gelen insanlar, ana binaya gelip bir kutuya madeni paralar atarlar. Bunun amacı tanrıların tutulan dileği gerçekleştirmelerine ikna etmek hem de tapınağın masraflarını karşılamasına yardım etmektir. Para atıldıktan sonra, bir çana bağlı olan bir ip çekilir, iki kere el çırpılır (kami’nin dikkatini çekmek için), dua edilir, eğilinir ve tapınaktan çıkılır. Geleceğinizi tahmin eden “omikuji” adı verilen küçük kağıt parçaları da çekilebilir. Bu kağıtlar, iyi şansın gerçekleşmesi ve kötü şansın gerçekleşmemesi için bir ağaç dalına bağlanırlar. Sengoku döneminde bazı kurnaz kişiler bu kağıtlar yardımı ile gizli bir şekilde haberleşmişlerdir. “Hürmet ve Huşu ile: Tsukushi’de Himuka’nın Woto Nehrinde, Tachibana’nın Ahagi Ovasında, büyük tanrı Izanagi’nin kendisini yıkaması ve arındırması sonucu dünyaya gelen bu arındırma yerinin büyük tanrısı, burada bulunanlar tarafından istemeden ya da bilerek işlenen günahların temizlenmesi ve arındırılmasını bahşetsin. Sözlerime kulak verin. Hürmetle söyliyorum ki…” - Şinto arındırma duasının başlangıcı Atsuta Jingu Japonya’da ki en önemli tapınaklardan biridir. Üç kutsal hazineden biri olan Kusanagi-no-Tsurugi (Çimen biçen kılıç) burada bulunur. Sengoku döneminde, Nobunaga Oda, Yoshimoto Imagawa’nın kuvvetlerine saldırmadan önce bu tapınakta dua etmiştir. 3. Yüzyılda Nagoya’da inşaa edilmiştir. Ise Jingu Japonya’da ki en önemli tapınaktır. Bir iç ve bir dış tapınağı bulunur. Dış tapınakta hasat tanrıları onurlandırılırken, iç tapınakta Amaterasu’ya dua edilir. İmparatorluk hazinelerinden, ayna ve mücevherler burada bulunur. Ise’de bulunur ama ne zaman inşaa edildiği bilinmemektedir. Izumo Taisha Okuninushi burada yatmaktadır. Kaminazuki, yani 10. Ayda diğer tanrıların bu tapınağı ziyaret ettiğine inanılır. Izumo’da inşaa edilmiştir ama ne zaman olduğu bilinmemektedir. Kasuga Taisha Nara’da bulunan bu tapınağın en ilginç özelliği ana binaya giden yolun 3000 kadar taştan fenerle süslenmesidir. Bu fenerler sadece şubat ve ağustosta yakılırlar. 710 yılında inşaa edilmiştir. Kirishima Jingu Kyushu, Kirishima’da bulunan bu tapınak Ninigi no Mikoto’ya adanmıştır. İnşaa tarihi bilinmiyor. Kotohira-gu Shikoku’da bulunan bu tapınağın diğer adı “Konpirasan”dır ve genelde denizciler ve diğer deniz yolcuları tarafından ziyaret edilir. Susano-o’nun burada yattığına inanılır. Zozusan dağında, çıkması yaklaşık bir saat süren 785 adımlık bir merdivenden çıkılarak ulaşılır. İnşaa tarihi bilinmiyor. Tsurugaoka Hachiman-gu Minamoto-no-Yoritomo’nun emriyle inşaa edilen bu tapınak savaş tanrısı Hachiman’a adanmıştır. Heike hikayesinde Minamoto klanı ile olan ilişkisi ve Yoshitsune’nin trajedisi nedeniyle çok popüler bir tapınaktır. Kamakura’da bulunan bu tapınak 1180 yılında inşaa edilmiştir. Tanrılar Daha öncede bahsettiğimiz gibi Japonya’da 8 milyon kadar tanrı vardır ve hepsini burada belirtmemiz imkansız bir şey. Çoğunun ismi bile yoktur. Bu nedenle en çok tanınan kami’leri burada tanıtacağız. Amaterasu Omikami: Güneş tanrıcası ve Japon İmparatoru’nun atasıdır. Izanagi ve Izanami’nin çocuğudur. Japonya’nın en önemli Şinto tapınağı Ise, Amaterasu’ya adanmıştır. Ame no Minekanushi: Evrenin yaratıcısı. Bütün yaratışın ortasında hareketsizce durur. Inari: Pirinç ve zenginlik tanrıçası. Tapınakları “kitsune” (tilki) heykelleri ile korunur. Kendiside genelde bir tilki olarak resmedilir. Izanagi: İlk Japon adasını yaratan tanrı. Minkanushi’nin 16. Nesilden çocuğudur. Şintoizm’de ki bir çok tanrıyı o yaratmıştır. Izanami’nin kocasıdır. Ölmediği ama “Emekli olduğu” kabul edilir. Izanami: Japon adalarını ve bir çok tanrıyı dünyaya getiren tanrıçadır. Izanagi gibi Minakanushi’nin 16. Nesilden çocuğudur. Öldüğü ve Yomotsu no Kuni’de olduğuna inanılır. Homusubi: Ateş tanrısı ve Izanagi ile Izanami’nin son çocuğudur. Doğumundan sonra annesi Izanami öldüğü için Izanagi öfkeden kafasını uçurmuştur. Bu onun tanrı olarak tapılmasını engellememiştir. Kamimusubi: Dünyanın üç yaratıcısından biridir. Ame no Minekanushi’nin çocuklarından biridir. Kunitokotachi-no-Mikoto: İlk tanrıdır. Genelde Omi bölgesinde kendisine tapılır. Yerel “Kami”ler: Bunlar ağaçların, nehirlerin, dağların vs içinde yaşadığına inanılan isimsiz kamilerdir. Ninigi-no-Mikoto: Amaterasu’nun torunudur. Üç kutsal hazine kendisine emanet edilmiş ve Japonya’yı yönetmesi için gönderilmiştir. Japonya’nın ilk imparatoru Jinmu, Ninigi’nin torununun oğludur. Okuninushi: Doktorların ve sağlıkçıların tanrısıdır. Susano-o’nun soyundan gelir. Shinatsuhiko / Shinatsuhime: Bu ikiz tanrılar Izanagi ve Izanami’nin çocuklarıdır ve rüzgar tanrıları olarak tapınılırlar. Susano-o no Mikoto: Amaterasu’nun erkek kardeşidir. Ağaçları söktüğü, yangın çıkarttığı ve hasatlara zarar verdiği için Amaterasu’yu öfkelendirmiş ve Izumo’ya sürgüne gönderilmiştir. Bazıları tarafından deniz, bazıları tarafından ay tanrısı olarak tapılır. Takamimusubi: Minekanushi’nin çocuklarından biri ve dünya’nın üç yaratıcısından biridir. Tsukuyomi: Ay tanrıçası. Izanagi’nin sağ gözünden doğmuştur ve Susano-o ile Amaterasu’nun kız kardeşidir. Unabara adı verilen, tahminen ya Ryukyu adaları ya da Kore’de bulunan bir yerde bulunmaktadır. Yomotsukami: Şintoizm’de ölülerin diyarı olan Yomotsu-no-kuni’nin (kısaca Yomi) tanrısıdır. Bazıları Susano-o ile Yomotsukami’nin aynı tanrılar olduğunu düşünürler.
  7. Saki Asamiya

    Anime Video, Caps ve Memes Paylaşım Bölümü

    Saber: imparator adına bu sektörü ele geçireceğiz kiz kardeşlerim. Horo: Chapter master ve elma için! *howl* Miku: A-gitatis ultramarini! Dominitis Ultramarini!... bi dakka ya, yanlış chapter. Reimu: (bayan space marine olmuyordu diye biliyorum ben ama... neyse hadi)
  8. Saki Asamiya

    Anime Video, Caps ve Memes Paylaşım Bölümü

    Bakalım bu espriyi kim anlayacak? Bu ablamız doğru yolu bulmuş.
  9. Saki Asamiya

    Anime Video, Caps ve Memes Paylaşım Bölümü

    - Bacım bilgisayar virüsü öyle temizlenmiyor yanlız. Neyse devam et, amaterasu çarpmasın şimdi.
  10. Saki Asamiya

    Anime Video, Caps ve Memes Paylaşım Bölümü

    Putin-onii-chan! Herkes bize bakıyor-nyaaa.
  11. Saki Asamiya

    Anime Video, Caps ve Memes Paylaşım Bölümü

    Dünyanın bütün işçi-onii-chanları, birleşin.
  12. Saki Asamiya

    Anime Video, Caps ve Memes Paylaşım Bölümü

    Attack on Titan'a henüz başlamamış ama hikayesini merak edenler için kısa bir özet. Ek olarak: Bu forum çoktan öldü.
  13. Kullanmaz ve ortadan kaldırırdım. Adaleti tek bir kişinin eline alması asla iyi sonuçlar doğurmaz. Çok sevdiğim bir laf vardır : "Güç yozlaştırır. Sınırsız güç, sınırsız bir şekilde yozlaştırır". Bu tür insanlar, Death Note'ta da görebileceğimiz gibi kısa bir süre sonra, kendileri ile aynı fikirde olmayan herkesi düşman ve suçlu olarak görmeye başlar ve topluma, avladıkları suçlulardan daha fazla zarar verirler. "Bu dünyada, kendi kalbinin tertemiz olduğuna inanan ve bu inancı yüzünden yaptıklarının doğruluğunun şüphe edilemez olduğunu düşünen birinden daha tehlikelisi yoktur. - James Baldwin
  14. Welcome aboard Türk Anime airlines. Enjoy your stay. (YOU ARE NOT LEAVING)
  15. Saki Asamiya

    Japonya'nın Eksileri

    Kadınların toplumda ki durumlarının pek değişmiş olmaması. Japonya ağır derecede ataerkil bir toplum. Kadınlardan beklenilenler geçmiş yüzyıllardan beri pek değişmemiş. "Birthday Cake" (25 yaşında hala bekar olan kadınlar) adı verilen aşağılayıcı bir terimin doğduğu yer neticede. Polis ve Silahlı Kuvvetler gibi üniformalı hizmetlerde kadınsanız yükselmeniz çok zor, hatta çoğu zaman girebilmeniz bile tamamen şansa kalmış. Diğer iş kollarında arkanız sağlam değilse ya da size sempati duyan bir müdüre denk gelmediğiniz sürece terfi alabilmeniz pek mümkün değil. Zamanında konuştuğum biri eğitim sektörünün kadınlar için güvenli olan bir kaç işten biri olduğunu söylemişti. Bir de gizli, seçici bir ırkçılık olması. Homojen bir toplum oldukları için diğer etnik kökenlere müsama göstermiyorlar. Eğer Amerikalı iseniz sıkıntı yok. (Japonların çoğu, özellikle genç nüfus "Amerifil" derecesindeler) Batı Avrupa ülkelerinden geldiyseniz de pek sorun yaşamazsınız. Güney Amerika, özellikle Brezilya gibi yerlerde büyük bir Japon diyasporası olduğu içinde oradan geldiyseniz rahatsınızdır. Ama Afrika ya da orta doğu ülkesiyseniz size en fazla tolere ederler. Çinlilerin ve Korelilerin yaşadıklarına hiç girmeyeyim, çok uzun ve hoş olmayan bir hikaye.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli bilgi

Forum kurallarımızı okudunuz mu? Forum Kuralları.