Jump to content

Genel Araştırma

'fiction' etiketi için arama sonuçları.

  • Etiketlere Göre Ara

    Etiketleri virgülle ayırarak yazın.
  • Yazara Göre Ara

İçerik Türü


Forumlar

  • Duyuru & Kurallar
    • Forum Kuralları & Yardım
    • İstek, Şikayet ve Öneri
    • Tanışın Kaynaşın
    • Türk Anime TV Etkinlikleri
    • E-dergi
  • Türk Anime Çeviri Ekibi (TAÇE)
    • Tamamlanan Projelerimiz
    • Devam Eden Projelerimiz
    • Gelecek Projelerimiz
    • Askıya Alınanlar
    • TAÇE Duyuruları
  • Anime GENEL
    • Anime İstek ve Öneri Bölümü
    • Bilinmeyen Animeler ve Karakterler İçin Yardım Bölümü
    • Anime Genel
    • Anime Geyik
    • Animeler & Karakter Anketleri
    • Anime Tanıtım ve İncelemeleri
    • Anime Serileri Bölüm Tartışma Alanı
  • Manga GENEL
  • Fansub Takımları
  • Anime Manga Live-Action Download
  • Fan Kulübü
  • Japonya
  • Program Deposu
  • Konu Dışı
  • Roronoa Zoro's Roronoa Zoro Kimdir?

Sonuçları bul...

İçeren sonuçları bulun


Oluşturma Tarihi

  • Start

    End


Son Güncelleme

  • Start

    End


Filter by number of...

Kayıt tarihi

  • Start

    End


Üye Grubu


Hakkımda


Outlook


Web Sitesi


ICQ


Yahoo


Jabber


Skype


Konum


İlgi Alanları

1 sonuç bulundu

  1. Merhabalar! Uzun zamandır otobüste falan hayal ederek oluşturduğum FF'ime başlayacağım. Ana karakteri kendimden özendim(Özenmedim hatta kopyaladım Tek bir isim farklılığı var onu da anlamca benzer yaptım) Kendimden özendiğim için kendi hayalimdekini yazacağım. Markaları ve bu dünyada var olan isimleri değiştirdim(onlar da çok yakın) Ha bir de DxD Light Novel'dan daha animede olmayan yerlerde geçecek. Umarım beğenirsiniz BÖLÜM 1- Great Red'in Sırtındayım?! Hey! Ben Leon. 15 yaşında okulu ve evi arası kısır döngüde olan gençliğini sap gibi yaşayan biriyim. Bugün de dün, ondan önceki ve ondan önceki gün gibi aynı oldu ve yine müzik dinleyerek otobüsle eve dönüyorum. Yanımdaki dayının 1 aydır suları kesik galiba. Leş gibi kokuyor. Neyse, bu kokuyla eve kadar gitmektense 7-8 durak yürürüm daha iyi. Zaten sağlıklı değil mi? ''DUR' yazan düğmeye basıp en yakın durakta indim. Oh be! Temiz hava gibisi yok ya. Öteki kokuya adapte olmuşum temiz hava burnumu yaktı. Yürürken bi yandan da favori grubum olan Skiller'i dinliyorum. Ooo, ''Not Defeated'' çalmaya başladı. Güzel şarkı demeye kalmadan kulaklıklardan ses gelmemeye başladı. Umarım sağır olmuşumdur. Bu ay aldığım 5. kulaklık bu be! Kulaklıkları çıkardım biraz şehir sesi duya.. -! Hiçbir şey duyamıyorum! Hayır, hayır, hayır, hayır! Yoksa az önceki dediğim şey yüzünden mi?! Ah, olamaz bu çok kötü! Üstüne üstlük gözlerim kararmaya, dizlerim titremeye başladı ''Lanet! Annemi aramam lazım!' demeye kalmadan ayağımın altındaki betonu da hissetmemeye başladım. Düşüyordum... Ama nereye? Gözlerimi son bir kez açmaya zorladığımda gördüğüm şey etraf rengarenkti. Evet şuanki durumum mükemmel. Sokağa yığılmış hasta bir çocu.. bi' saniye hala yığılmadım ki düşüyorum hatta düşmüyorum süzülüyorum. Acaba içtiğim bir şey kafa mı yaptı? Hayır, bunları düşünecek vaktim yok. Şuan ne hale varacağımı bilmiyo.. Hıaaaa? Nerede uyuduysam artık kolum falan her yerim ağrıyor. Okula falan gidemem bu hal... ''NEREDEYİM LAN BEN?!'' Şuan bulunduğum yer dikenli kırmızı kayalıkların olduğu bir yer. Hemen telefonumu çıkarttım. Ailemi aradım. Aslında aramaya çalıştım çünkü sinyal yok.Gökyüzüne baktım. Rengarenk... ''RENGARENK?! BU NASIL OLABİLİR Kİ!?'' ... O kadar şaşırmış gözükmeme gerek yoktu çünkü o dün yaşadığım garip kafada da aynı şeyi görmüştüm. Yaşadığım o garip durumu atlatıp ''Neyse, bir çıkış vardır elbet'' diyerek yürümeye başladım. Neredeyse bir yarım saat yürüdükten sonra ince uzun bir kaya gördüm. Yanına doğru koşmaya başladım. Koşarken ayağım takıldı ve toparlayayım derken yürüdüğüm yerin yanındaki daha aşağıda olan yere yuvarlandım. Ayağa kalkıp etrafa bakındım. Yanımda kocaman, pasparlak bir sarı duvar gibi bir şey vardı. Bir anda açılıp kapandı. Korkudan koşarak uzaklaştım ama bu sefer sol tarafım tamamen boşluk. Yanii, en ufak bir hata ölüm olabilir. Koşarak o uzun kayanın yanına ulaştım ama tam olarak istediğim şey olmadı. Önüm uçurumdu. ''O kadar vakti bunun için mi harcadım.'' deyip dönerken bir anda yer sarsılmaya başladı. İçimden tonlarca küfür savururken bir anda havaya fırlatıldığımı fark ettim. Geri geri uçuyorudum. Az önce üstünde yürüdüğüm şey.. bir ejderha kafasıymış? Havada uçarken sırtımı çevirdim. Artık öne bakıyordum. Bir anda önümde bir boşluk açıldı ve içinde benim yaşadığım dünya vardı. İçine girdikten sonra neredeyse 1 metre yükseklikten kaldırıma düştüm.Ow Ow Ow! Sol dizim ölesiye ağrıyor. Zorla da olsa ayağa kalktım ve karşımda..... oldukça iyi tanıdığım tipler vardı. Tam ortada benim favori Light Novel serim olan High School DxD'nin tamamen kurgu olması gereken ana karakteri Hyoudou Issei vardı. Sol kolunda yine kurgusal olması gereken Rias Gremory, sağ kolunda Himejima Akeno ve etrafında 'yine kurgusal olması gereken' diğer karakterler vardı. Hepsi de bana şaşırmış gözlerle bakıyorlardı. Ancak onların yaşadığı şaşkınlık benim şuan yaşadığım şaşkınlık yanında hiçbir şeydi. Ellerimdeki kan çekilmiş, yüzüm kireç gibi, her yerimden ter fışkırıyor ve gözlerim neredeyse yerinden fırlayacak gibiydi. Ses tellerim kopacak bir şekilde bağırdım. ''NAAAAAASSIIIIIILLLL YAAAAAA!!!!!!!'' BÖLÜM 2 - Karşımda Sekiryuutei Var?! Az önceki bağırışımdan dolayı karşımdaki DxD grubunun şaşkınlığı iyice artmıştı. Bir iki dakika bakıştıktan sonra Hyoudou Issei: ''Eeemm.. Sen kimsin?'' ''A-A-Aman Tanrım.. cidden gerçekler!'' ''Ha?'' ''İnanamıyorum?! Cidden varlar! İmkansız! Nasıl olabilir?!'' ''Ummm.. Ne nasıl olabilir?'' ''Sizin var olmanız imkansız değil mi? Sonuçta hepiniz kurg-'' Xenovia Quarta o anda araya girip ''Şu an garip durumda olan sensin. Söyle sen kimsin? Eğer Khaos Brigade'nin casusuysan sen burada Durandal ile doğramaktan gocunmam.'' Bunları derken başka bir boyuttan kilitlediği Durandal'ı çıkarıyordu. Hasseveyim! Galiba daha ne olduğunu anlamadan öleceğim. ''Bi-Bi' saniye! Hemen saldırmaya gerek yok. K-Khaos Brigade'den değilim. O-O kadar da değil di'mi?! Hem sonuçta ben bu dünyadan bile değilim!'' Issei o an ''Bu dünyadan değil misin?'' dedi. Toujou Koneko '' Haklı. Ondan bu dünyadaki canlılara ait bir Ki sezmiyorum.'' ''Koneko-chan haklı. Ben de herhangi bir aura sezmedim.'' Himejima Akeno, Koneko'ya destek çıktı.Ben de '' DEĞİL Mİ! Himejima-san ve Koneko-san haklı! Ben buradan değilim.''. Phew! az daha hayatımdan oluyordum. Saygı eklerini de kullanayım ki barışçıl olduğumu düşünsünler artık. ''O zaman isimlerini nasıl biliyorsun?'' Rias Gremory(EN SEVDİĞİM KARAKTER) onlara göre haklı bir soruyla bana cevap verdi. Onu geç de sesi çok tatlı neredeyse burnum kanayacak. Haaaaaaahhh.... ''İsimlerinizi biliyorum. Çünkü... Çünkü.....'' Eveet. Az önceki ufaktan yaptığım hata sayesinde hepsi bana karşı atak pozisyonuna geçti.Aferin Leon! Az önce ölüm fermanını verdin. ''HEY! HEY! HEY! İsimlerinizi biliyorum çünkü benim dünyamda sizlerin bir Light Novel serisi var!'' ''Ne kadar da basit bir yalan. Buna inanmamızı bekledin mi cidden?'' Xenovia hala bana inanmamak da ısrar ediyordu. Şey, gerçi şu an hiçbiri bana inanmıyor. ''Light Novel?'' Issei kafasını bükmüş bi şekilde kafasında soru işaretiyle bana bakıyordu. ''Evet evet Light Novel! High School DxD adında Ishibumi Ichiei tarafından yayınlanan bir Light Novel! Animesi falanı da var. Ben de severek okuyorum. Her şeyi biliyorum hakkınızd..'' ''Her şey?'' Koneko-san'ın bana attığı bakışı bir yerden biliyorum. Hah! Issei'nin sapıkça şeyler düşündüğünde ona attığı....bakış. S***tir! Yine batırdık! ''Yo! Öyle değil... Aslında öyle ama değil! Yani.. Aslında... Kitap Hyoudou-san'ın gözünden anlatıldığı için az biraz şey görmüş olabilirim...'' Kızların hepsi bana çok kötü gözlerle bakmaya başladı. ''Hayır hayır! Ben o gözle okumadım kitabı! Hyoudou-san'ın gelişme hikayesi, yaşadığınız mega savaşlar, Rias Gremory ile yaşadığı ilişkiyi seviyorum!'' Bakışları az biraz da olsa düzeldi... ama Rias Gremory'nin yüzü kızarmış sanki heheh tatlı oluyorlar ya bu ikisi böyle durumlarda. ''Madem her şeyi biliyorsun. Bana toplumun bilmediği bir şeyimi anlat'' dedi Issei. O an telefonumu çıkartıp notlara kaydettiğim DxD Wiki'den bulduğum bilgileri okumaya başladım. ''P-Peki, favori animen Dragon Ball! Hatta Boosted Gear'ı ilk aktif etmen bir ''Kamehameha'' pozu ile oldu.En sevdiğin yiyecek ise cheesecake. Son bir şey daha var ama onu kulağına söylemem lazım.'' ''İ-İyi... Söyle bakalım'.' Kulağına yaklaştım ve dedim ki: ''Sirzechs Lucifer'dan sonra Grayfia-san'ın vücudunu gören tek kişi sensin.'' ''-!'' Bu tepkiyi duyduysam havama girdim demektir. DxD Fanboyluğum burada işe yarayacak artık. ''Heee! Bunları bilmemi beklemiyordun değil mi? Ben aslında hepinizin çoğu şeyini biliyorum. Rias Gremory; doğum günün 9 Nisan, küçükken yaşadığın bir kaza sebebi develerden korkuyorsun ve küçükken piyano çalabiliyormuşsun. Ancak şimdi çalabildiğin konusu benim dünyamda belirsiz. Hey, söylesene çalabiliyor musun şimdi?'' ''-!? Yani biraz biraz çalabiliyorum.'' ''Hmmm... Peki! Himejima Akeno; doğum günün 21 Temmuz, şimdi ki [Canis Lykaon]u kullanan nam-ı diğer SLASH DOG Ikuse Tobio ile akrabalığınız var ve....Ah doğru! En son hangi düşmanla savaştınız? Gelecek hakkında bilgi verirsem bu zamanı bozabilir.'' Issei biraz düşündükten sonra: ''En son Euclid'in Takli-'' ''Taklit Gear Scale Mail'ini alt edip Rossweisse-san'ı kurtardın!'' ''E-Eh doğru'' Rossweisse'ye bakarken yüzünün aşırı kızardığını gördüm. Burnum bu sefer cidden kanayacak! ''Bakın ben biliyorum dedim size. Şimdi iyi tarafta görüyor musunuz beni?'' Issei kafasının arkasını kaşıyarak ''Eeeh.. Yani.. İyi birine benziyorsun.'' ''Masum birine benziyor.'' Asiaaaa! Konuşmanın başından beri susuyordu şimdi de bana destek veriyor!! Bana destek çıktığın teşekkürler! En sevdiğim LN karakterler.. yo kişileri tarafından övülmek çok güzel bir şeymiş ya. Ya bir de bunlar Issei'yi seviyorlar. Çok şanslı la bu çocuk. Tabi iyi tarafa alındığımı duyunca kendime hakim olamayıp içimde tuttuğum en çok istediğim şeyi dedim. ''O-O zaman lütfen beni eğitin!!'' Eğilerek bunu sordum.. Cidden şimdi demek zorunda mıydım? Neyse, dişlerimi sıkıp bekleyeceğim. ''H-Huh?!'' ''Ah doğru! Eğitilmem için Şeytan falan mı olmam lazım? Rias Gremory'nin taşlarının hepsi kullanılmış. O zaman bu gruba giremem. Hah! Issei senin ta- Yo! Bunu da söyleyemem daha zamanı gelmedi.Aaah! Ne yapmalıyım? Irina-san gibi Cennet tarafına mı katılsam? Hayır onda da uzun süren bir süreç var! Düşmüş Melek? O imkansız zaten..Aaaah! Bulamıyorum! Elime gelen şans da bile şanssızlık var!'' ''A-Ahh.. Normal insan olarak da eğitebilirim aslında.'' ''Cidden mi?!?!?! TEŞEKKÜRLER!'' BÖLÜM 3 - HYOUDOU AİLESİNİN EVİNDEYİM?!! Aman Tanrım! Az önce önceden sadece hayal olacağını düşündüğüm şey gerçek oluyor! Bu- Bu mükemmel bir şey! Acaba eğitimin nasıl olacak? Varlığım benim dünyamdaki kitabı etkiler mi? Benim dünyam.. BENİM DÜNYAM!! Gremory takımı ile yürürken bir anda durdum. "Bi' saniye!" Hepsi durup bana baktı. Rias en son bana baktı. "Bir sorun mu var?" "Hayır! Yo! Var! gibi.." "Nedir o?" "Benim dünyamda şuan ben yokum ve burada kalacağım için ailem endişelenecek ve aramaya başlayacak. Benim dünyama Hyoudou'nun anne babasına yaptığınız gibi bir büyü yapabilir misiniz?" "Hmm.. Söylediklerin mantıklı. Ağabeyim ile görüşüp bu durumu halledebiliriz." Issei kafasına takılan bir şey var gibi araya girip bir soru sordu. "Peki senin dünyanı nasıl bulacağız?" "Şey.. Benim dünyamda herhangi bir olağanüstü varlıklar yok" . "Ah! O zaman Prime Dünya'dan bahsediyor olmalı" Konuşan kişi tam arkamızda beliren Azazel'di. Kendisi aşırı sevdiğim karakterlerden özellikle de [Down Fall Dragon Another Armor]'u çok güzel. Biz az biraz şaşırmış şekilde bakarken: "Yo! N'abersiniz?" “Azazel?” “A-A-AZAZELL?!!” Karşımda DxD’deki en havalı karakterlerden Azazel var. [OH MY GOD] “Laboratuvardayken çok farklı bir yapı sezdim. Merak ettim, ben de geldim. Bu mu Prime Earth’ten olan adam?” Adam? Bana mı dedi? “Ummm.. ben aslında hepinizden küçüğüm 15 yaşındayım.” Issei şaşkınlığını gizleyemedi ve “YOK ARTIK! Sen 15 yaşında? Emin misin bu dünyaya ait olmadığına dev falan olabilirsin.” “Yo ben tamamen değilim buradan.” Hepsi şaşırdı ama Koneko-senpai umarım boyundan dolayı bana negatif yaklaşmaz. Rias-sama(sonuçta yakınlığımız yok ve kendisi asil birisi) ortamdaki havayı değiştirmek için ilk konuşan oldu. “Hazır Azazel de gelmişken senin yanıltma büyünü hazırlayalım.” “İyi o zaman kişisel laboratuvarıma gide-” “Hayır. İmkansız.” Issei bunu derken gözlerinden eski anıları geçiyor gibiydi. Kitapta böyle bir şey görmemiştim. “Peki... Hyoudouların evindeki gizli laboratuvara gideriz.” Ne? NE?! Evi yenilerken laboratuvar da mı eklediler? Acaba Azazel mi rica etti Lucifer-sama’dan? “Peki biz siz gelmeden önce oradaki dağılmış projeleri toplayalım. Akeno, hadi gidelim.” “Tamam, başkanım” Rias-sama’nın bilime ilgi duyduğunu bilmiyordum. Yine kitapta yoktu ve yazar da Pwiter’da paylaşmadı. Bilmediğim çok şey var. Maceram heyecanlı geçecek gibi. Rias-sama ve Akeno-senpai(evet saygı ekini kullanma zorunluluğu hissediyorum artık) ışınlanma çemberi oluşturup eve bizden önce gittiler. Evlerine giderken bir süre sonra Kiba ve Gasper kendi evlerine gittiler. Acaba evleri nasıl? Ben de mi orada kalacağım? Hiçbir fikrim yok. Belki Hyoudou ailesinin yanında kalırım. Aaa! Onlar daha Hyoudou’nun şeytan ve Humanoid bir ejderha olduğunu bilmiyorlar. Eğer orada yaşamaya başlarsam çaktırmamam lazım. Ben bunları düşünürken mahalledeki ufak dubleks evlerin yanında kocaman duran malikaneye girdik. Malikanenin tam detaylarını bilmiyorum ama birkaç şeyin varlığından eminim. Ben etrafa bakarken Issei’nin anne babası ile karşılaştık. Issei’nin annesi bizi karşılamak için dedi ki “Hoş geldiniz! Ah Issei, bu yeni arkadaşın mı?” Ah... Evet... Ne yapacağımı bilmiyorum. Issei hemen durumu toparlamaya çalıştı ve aslında başardı. “E-Evet okula yeni gelen transfer öğrenci. Şu an kalabileceği bir yer yo-. Kalabileceğin bir yer var mı?” Issei; İyisin, güçlüsün ama bazen dediğin gibi salaksın kardeşim. Ben daha yeni geldim bu dünyaya nerede kalmamı istersin? “Eeemmm.. Şu an kalabileceğim bir yer yok? Hani yeni geldim bu dünyaya?” Issei’nin anne babasında Issei’lerde olduğu gibi çok-dillilik gücü yok. O yüzden benim dilimi anlayacaklarını sanmıyorum. “Aaa! Issei arkadaşın yabancı ülkeden mi?” Evet, doğru tahmin etmişim... AMA! Ama çok ufak bi’ detay var onu Issei’nin fark etmesi lazım. Hadi Issei batırmamamız lazım bu durumu “D-doğru yabancı ülkeden kendisi ama Japonca’yı anlıyor.” ISSEI! Başardın kardeşim.... bi’ saniye... o Japoncayı anlama olayı ufak kandırmaca olması lazımdı ama ben gerçekten de Issei’nin annesinin konuşmalarını anlıyorum. Acaba bana kısıtlı bir çok-dillilik büyüsü mü yaptılar? Denemem lazım. “M-Merhaba?” “Aaa Issei bak! Konuşabiliyormuş dilimizi” “Yani çok az konuşabiliyorum.” Isse’nin kulağına fısıldadım. “Azazel Çok-dillilik büyüsü mü yaptı bana” “Galiba. Ona sor.” İyiymiş bu durum ya. Buraya alışırım ben bir iki güne. Issei’nin annesi bizi karşıladıktan sonra mutfağa yöneldi. Biz de Azazel’in eve gizli eklettiği laboratuvara yöneldik. Biz laboratuvara giderken Kiba da kıyafetlerini değişip geldi. Laboratuvarın girişinde ufak bi dezenfekte işlemine girdik. Laboratuvar önlüğünü de giyip içeri girdik. İçeri Rias-sama ve Akeno-senpai bizi bekliyordu. Azazel bir anda boşluğa konuştu. “Yo Karen!” Karen? O kim ya? Neler bilmiyorum oğlum ben? “Buyurun Azazel-sama” Ne?! Ses var görüntü yok? N’oluyoruz!? Benim aşırı şaşırmış halimi gören Azazel bana durumu açıkladı. “Bu duyduğun Karen. Benim oluşturduğum bir yapay zeka. Y A P A Y Z E K A ? ! Hani şu “Artificial Intelligence”. Benim dünyamda bir sürü filmi olan. Adı da Karen! Ömürcek Adam’dan çalmışsın Azazel. “Whoa! Baya iyiymiş bu ya.” Azazel sırıtarak “Heh! N’apacaksın, benim yaptığım şey işte.” dedi. Azazel’den çok fazla Tony Stank aurası hissediyorum. Acaba Ishibumi-sensei Azazel’i yazarken Tony Stank’ten mi esinlendi? Neyse daha fazla DxD Trivia’sına girmeye gerek yok. Rias-sama ana konuya geri dönmek için benim dünyamı nasıl bulacakları hakkında konuşmaya başladı. AMA! Ben çok önemli bir şeyi hatırladım! “Arkadaşın... Bunu hala nasıl bilmediğimize inanamıyorum ama ismin ne?” “A-Adım Leon ama şuan çok daha önemli bir şey var.” Azazel haricinde herkes şaşırmış şekilde bana bakıyordu. Azazel biraz düşünüp ne olabileceğini anlamış şekilde bakıp dedi ki “Sanırım bizim dünyamızın kendi Multiverse’i olduğunu hatırladın.” “EVET! Sizin dünyanızın dışında DxD ile alakalı dünyalar da var! Bu da demek oluyor ki biz bir Multiverse için de değiliz de.. Multi-Multiverse’in içindeyiz? Böyle mi söylenir ki ismi?” Koneko-senpai ne demek istediğimi anladı. “Yani senin Multiverse’in içindeki senin dünyanı bulmamız lazım.” “Aynen öyle! ...ama nasıl yapacağız?” Azazel ufaktan gururlu şekilde dedi ki. “Issei’nin Chichigami*¹ ile konuşmasından sonra diğer dünyaları bulacak bir cihaz geliştirdim. Hatta şuan bu Multiverse’i dolaşabilir durumda. Bana bir iki gün verin. Ben onu Prime Düny- Prime Multiverse’i bulacak şekle getiririm.” Azazel mükemmel birisi. Aboo! Bu baya iyi oldu. Büyü yapılacağı zaman verilecek mazereti düşünürüz sonra. “O zaman bu işi de tamamladığımıza göre Leon için halletmemiz gereken işlere geçelim.” Rias-sama bunu dedikten sonra laboratuvardan ayrılmadan önce durdum. “Şey aslında şimdi yapabileceğimiz bir şey olacağını düşünüyorum.” “Nedir o?” “Dil problemi. Artık buradayım yani.” Azazel kafasını kaldırmadan “Onu boşver sana çok-dillilik büyüsünü yaptım.” “Tam da tahmin ettiğim gibi.” “Vay be bu konuda baya bilgilisin.” Kiba benim gereksiz bilgi diye tabir ettiğim topluluğu takdir etti. “Ah, evet. Yani boş zamanımda bazen kafama takılıyor bu tip şeyler.” “Tamam! Bu ufak problemi de çözdük. Şimdi diğer işleri halledelim.” Rias-sama bu konuda ısrarcı gözüküyor. Niyeyse Hyoudou evinin önem sıralamasında birinci sıraya geçmiş gibi hissediyorum. Bu biraz utandırıyor beni ama hadi bakalım. BÖLÜM 4 - ARTIK BURADA YAŞIYORUM?!?! Gremory ailesinin evi yenilemesinden sonra aşırı genişleyen oturma odasına geçtik. Mobilyalar, televizyon, halı, perdeler... Hepsi aşırı lüks gözüküyor. Kıyafetlerime baktım. Great Red’in üstünde dolaşıp, kaldırıma düştüğüm için biraz kirlenmiş gözüküyorlar. O koltuklara böyle oturursam ayıp olur ya. Issei içinde olduğum durumu anlayıp sırtıma hafifçe vurdu. “Geç otur ya hiç önemli değil. Kendi kıyafetlerimden verirdim de işte görüyorsun sana olmaz. Yarın kızlar da alışverişe çıkacak onlara katılırız! Irina! Size de uygun mu yarın katılmamız?” “Oluur! Hem de Leonla kaynaşma imkanımız olur.” AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA! Dışa vurmamak için elimden geleni yapıyorum ama içten içe haykırıyorum! Daha dün kitaplarını okuyordum. Şimdi ise onlarla alışverişe çıkacağım! A.... Ben kendi içimde delirirken tek ayakta ben kalmışım! [SHIIIIIIIT!] Hızlıca ama yine de utanarak kanepelerden birine oturdum. Rias-sama bana dönerek konuşmaya başladı. “Şimdi Leon’un temel ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağız onu düşünelim.” “Dil problemimi çözdük. Elde var bir. Bana göre kalanlar barınma, eğitim, yaşadığım yerin kültürü. Bunları öğrenmem ve çözmem lazım. Fakat şuan kafama takılan bir şey var. Sizlere nasıl sesleneceğim?” Issei hemen önemli değil dercesine elini salladı. “Ah! Bana Issei diyebilirsin” “Peki.. şey.. ben herhangi saygı eki eklemeli miyim? Çünkü animeyi izlerken ve okurken kim size nasıl sesleniyorsa öyle kalmış aklımda” “Hmm.. Bana nasıl sesleniyordun?” “Issei... sadece Issei. Yani sizin kurgu olduğunuzu düşündüğüm ve hiç konuşmayacağımı düşünüp isminizle düşündüm. Bazılarınızın ismi zaten yabancı isim olduğu için isim-soyisim şeklinde gidiyor. Mesela Rias Gremory ve Xenovia Quarta. O yüzden kazayla öyle seslenebilirim. Şimdiden özür diliyorum bu konuda.” “O zaman bana Issei diyebilirsin çok önemli değil benim için açıkçası” “Hepinizden küçük olduğum için isimlerinizin sonuna -senpai eklesem olur mu? Aslında zaten öyle seslenmem lazım ama yani.. şey isimlerinizle seslenebilir miyim? Bu yaptığım şey kaba gibi hissettiriyor. Belki de sormamalıydım.Aaaaağğğ....” Kendimi başka sevdiğim bir anime olan MHA’daki Midoriya’nın fısıldarkenki hali gibi hissettim. ... Sessizlik oldu. Ağğğ! Korkunç derecede gerginlik hissediyorum. Sessizliği bozan Xenovia oldu. “Bana Xenovia diye seslenebilirsin.” “Ah! Teşekkürler!” Xenovia’nın bu öne çıkışını görünce Asia ve Irina da katıldı. “Bana da Irina diyebilirsin!” “İsmimle seslenmen benim için problem olmaz.” Koneko da (kendi içimde konuşurken ek eklemeyi düşünmüyorum sadece konuşurken eklerim) biraz bekledikten sonra dedi ki “Koneko..” “Ah.. Anladım teşekkürler.” Kaldı geriye Rossweisse, Akeno, Rias, Ravel.. Ravel? Onu hiç görmedim. “Umm.. şey Ravel-san/senpai/ Phenex’i görmedim.” Issei bana dönerek cevap verdi. “Ah! Ravel mi? Sabah ailesiyle görüşmesi gerektiğini söyleyip Yeraltı Dünyası’na indi. Çok önemli bir şey değil. Yarına gelirim demişti.” Haaa... Kitapta çok normal olan şeyleri göstermiyorlar o zaman. Nerede kalmıştık? Hah! İsimler! Doğru. Geriye Rossweisse, Akeno, Rias kaldı. Cevap almak istercesine onlara döndüm. Akeno dedi ki “Okulda bize nasıl sesleniyorlarsa öyle seslenmen doğru olur. Çünkü okuldaki öğrenciler senin bize daha farklı şekilde hitap etmeni garip karşılayabilirler.” Hmm.. doğru. “O zaman size Rossweisse-sensei, Akeno-senpai ve Rias-senpai şeklinde seslenmem doğru mu olur.” Üçü de evet şeklinde başını salladı. Okuldakiler gibi sesleneceğim ha.. okuldakiler.. okul... OKUL! B-B-Bi’ saniye!! Kuoh Akademi’ye mi gireceğim? Hem de o mükemmel öğrenci formalarıyla v-ve o okul binası ve GİZLİ ARAŞTIRMA KULÜBÜ İLE?!? Derin nefes al, ver. Nefes al, ver. Tamam sakinleştim. “Size okuldakiler gibi sesleneceksem ve öğrencilerle beraber olacaksam Kuoh Akademi’ye mi giriyorum?” Rias cevap verdi. “Evet. Böylece eğitim problemini de çözdük. Şimdi kalanlara bakalım. Barınma ve kültür kaldı. Değil mi?” “Evet. Barınma konusunda Gasper-senpai ve Kiba-senpai’nin ayrı bir evde kaldığını biliyorum. Bu malikanede de boş bir iki oda olduğunu da biliyorum. Gerçi o odalardan bazılarına Kuroka-san geçti diye hatırlıyorum. Bir de Ophis’in kaldığı yer var gibi. Tam bilmiyorum aslında.” Irina gözlerini kocaman açıp dedi ki “Kiba-kun haklı! Çok bilgilisin burası hakkında!” “...biraz fazla bilgili...” Koneko gözlerini kısıp sessizce cevap verdi. Ya ben onlar için okumadım ki bunu ya! Koneko’nun gönlünü almamız lazım ilerde. Issei durumu açıklamak için bana döndü ve cevap verdi. “Kuroka en son Cao Cao ile olan savaştan beri eve gelmedi Ophis de zaten odamın köşesinde durup uyuyor. Yani 2 boş odamız var. Fakat Kiba’ların dairesinde durum nasıl bilmiyorum.” “Gasper’la biz aynı evde kalıyoruz ancak.. daire dolu.” Kafamı kaşıyıp Issei’ye baktım. O da omuzlarını silkti ve ikimiz de Rias’a baktık. Rias biraz düşündü, diğer kızlara baktı. Sonra kararsız bir şekilde yere bakıp biraz daha düşündü. “Yani.. hepimizden küçüksün.Bize anlattığına bakılırsa Issei gibi de hormonlarının tavan yapmadığını düşünüyorum. Isse’nin arkadaşları gibi davranmamak kaydıyla kalabilirsin.” “Hey! Matsuda ve Motohama iyi çocuklar ama... haklısın Rias.” Issei arkadaşlarına sahip çıkmaya çalıştı ama olmaz ki onlar öyle insanlar bro. “Peki. Zaten dediğim gibi ben DxD’yi benim dünyamdaki çoğu abaza gibi “o” amaçla izlemedim. Zaten izleyenler abaza oluyor. Kitabı okuyacak kadar meraklı olanlar hikayeyi seviyor. Neyse konudan sapmayalım. Ben zaten öyle davranmayan biriyim.” “Tamam. O zaman ben yarın ağabeyimle görüşüp senin odanı hazırlatayım. Bu gece salonda uyumanı istemek zorunda kalıyorum. Üzgünüm.” “Yo Yo! Hiç önemli değil. Burada şu anda bulunmak bile benim için hala şok edici bir şey.” Buraya kadar aşırı soğukkanlı davranmış olabilirim ama düşüncelerim yazıya dökmek gerekirse kafamı klavyeye vurmuş gibiyim. Şöyle(SNDIWHFIWBDJQHDJGUDHWUCAHCIDFJSG) “Barınma sorununu da çözdük geriye kültür kalıyor ki onu da galiba birinin bana öğretmesi lazım. Acaba Venelana Gremory-sama’nın Issei’ye yaptığı ahlak testi gibi bir şey mi olacak. Yoksa..” Asia elini kaldırdı. “Ben öğretebilirim.” “Ah! Teşekkürler!” “Benim de senin gibi Japon kültürüne ve yaşam tarzına alışmayı öğrenmem gerekti. Japonya’ya geldiğim ilk günlerde çok kafam karışıyordu ama Issei-san ile tanışınca bana çok yardımcı oldu.” Issei gülümseyerek cevap verdi. “Doğru. Eski günleri hatırladım şimdi.” “Ben de.. ilk sezon ilk 5 bölümdü gali-“ Herkes bana dönmüş bakıyordu. Oh fucc! Azazel kahkaha attı. “Hahahahaha... Demek 5 bölüm ha?” Aağğğğğ... daha çok utandım. Issei yanıma yaklaştı ve Xenovia, Irina, Koneko, Azazel; Issei ile beraber yaklaştı. Issei ilk konuşan oldu. “Telefonunda bizim animenin resimleri vardır di mi? Varsa bi göstersen olur mu?” “Animenin resimleri de var. Light Novel’in de var ancak Light Novel’deki resimlerin çoğunluğu gelecekteki olayları kapsıyor.” Xenovia elini sallayarak “Tamam tamam onları sen dikkat ederek gösterirsin bizim animeleri göster sen.” “Peki... Animenin ancak 3. Sezondan sonra stüdyo değişimi oldu. 4. Sezon çizimleri daha değişik.” Tam elim çantamdan tableti almaya uzanmışken Rias saate bakıp konuştu. “Bence bugünlük bu kadar yeterli. Leon’a da bugün zaten yorucu gelmiştir. Rahat bırakalım da dinlensin. Bizim de yarın okulumuz var zaten. Akeno, Obaa-san’a soralım da bize Futon'ların*² yerini göstersin. Buraya serelim.” “Boş odalardan birine sersek nasıl olur?” “Boş odalar soğuk olur. Burası senin için daha iyi” Cevabımı Rias’tan da aldığıma göre kafamda başka soru kalmadı. Ben yine üstüme bakıp uygun olur mu diye sorarcasına Rias’a baktım. O da kıyafetimi inceledi ve dedi ki: “Haklısın. Kıyafetlerin biraz kirlenmiş. Rahat olmayabilirler ama Şeytani Güç ile sana okul forması oluşturabiliriz.” SLFKWKFJWPFJWPSJAOSJCOSH! Deliriyorum. Kuoh Akademi formasını şimdiden giyeceğim. Uyumak biraz rahatsız olacak ama olsun! “Problem olmaz benim için.” “Peki. Akeno?” Cevap verdikten sonra Akeno ellerinde büyü çemberi oluşturup Şeytani Güç çıkartıp onu okul formasına çevirdi. “Hmmm... doğru hatırlıyorsam Şeytani Güç hayal gücü ile çalışıyordu. Ancak büyü daha çok formüller ile yapılıyordu galiba.” Rossweisse doğru diye kafasını salladı. Acaba Magic Caster gibi bir şey mi olsam yoks- tabi ki ne olacağımı biliyorum onu sonra Azazel’e sorarım. Ben bunları düşünürken Akeno formayı katlanmış bir şekilde bana uzattı. “Teşekkürler... ama üstümü nerede değişebilirim?” Issei omzuma elini attı. “Gel iki dakikada benim odada üstünü değiştirirsin.” “T-tamam o zaman” Yeraltı katları dahil 6 katlı olan malikanenin merdivenlerinden çıkmaya başladık. Ben bir yandan odaların kapılarına bakıyorum. Irina, kapısına ortasında “Irina” yazan yanlarında beyaz melek kanadı olan bir tabela asmış. Ben bakarken Issei katlardan birinde durup bana döndü. “Gel benim oda bu katta.” Issei’nin odasının kapısını açtı. Dönüp ışıkları yaktı. Issei odadaki şeyi görünce bir anda duraksadı. “Eh?” “EEEEEEEEHHHHHHHHHH!!!!” ODADAKİ ŞEYİ GÖRÜNCE IŞIK HIZINDA ODADAN ÇIKIP KAPI ARKASINDAKİ DUVARA YASLANDIM. ODADA RAVEL YATAĞIN ÜSTÜNDE İÇİ GÖZÜKEN SİYAH BİR GECELİK İLE OTURUYORDU! O-O-OPPAİLERİ G-G-GÖZÜKÜYORDU! OPPAİ OLDUĞUNU ANLAR ANLAMAZ ODADAN KAÇTIM! Ahhhhhh!!! İyi ki bi kurala uyalım dedik ilk geceden olanlara bak ya! Bi saniye.. ayaklarım niye ıslak? Kafamı aşağı çevirip ıslaklığa baktım... ... Burnum kanamış... Burnum kanayabiliyor mu burada? Şimdi aklım o kadar boş ki ne hissetsem bilemiyorum. Kanayabilmesine mutlu olsam mı? Yoksa kanamasına sebep olan şeye mi üzülsem? Ya bi de çok kanamış ya... yavaş yavaş zihnim boşalıyor gibi. Yamışmaya başlıyorum. Çok mu kan kaybettim? Yavaşça kayıyorum duvardan aşağı.... -GÜM!- Ç.N 1-Chichigami: DxD evrenindeki 2.Dünya'dan olan bir Oppai God. Issei ile telepatik olarak bir kez konuşabilmiştir. 2-Futon: Japon yer yatağı. Shikibuton, kakebuton ve makura olmak üzere üç parçadan oluşan yataklardır.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli bilgi

Forum kurallarımızı okudunuz mu? Forum Kuralları.