Jump to content

Nefes alıyorum...


Mileydi

Önerilen İletiler

  • Forum Admin
            Uzun zaman önce yazdığım ufak bir çalışma, paylaşayım dedim. Herkesler yazıyor, benim neyim eksik (çok şeyim eksik) idare edin artık  :P 

 

 

 

**Argo kelimeler içerir, aslında argo kullanmayı pek sevmem ama bazı durumlarda, bazı durumları daha iyi ifade edecek kelime öbeklerini kullanmayı bilmiyorum.

 


 

 

 

-Ne-neler oluyor? -Hey, heyyy sallanıyoruz? -Deprem mi? -Lanet olsun bunlar da ne ? -Ha siktir...

 

 

Çığlıklar, sersemlemiş insanlar, yıkıntılar ve yaratıklar...

Ya-Yaratıklar mı? 

Hey heeeyy bu da ne böyle 3 sınıf korku filmlerinden fırlamış gibi, tamam kafamı bir yere vurdum ve bayıldım, kesinlikle baygınken rüya görüyorum ve dün gece izlediğim film rüyama karışıp bana el sallıyor, kesinlikle, başka bir açıklaması olamaz... 

 

Acaba baygınken insan rüya görür mü? Ahhhh nerden bileyim beee, daha önce hiç bayılmadım ki... 

 

Lanet olsun, o zaman neden önümdeki bu şey, şey, şey işte yaa hani yani bilirsiniz işte solungaçlı, dokungaçlı, bilmem kaç bacaklı...kulağı nerede lan bunun, kulak mı? Ne kulağı gerzek!!! gözü yok ki bunun, boş ver kulağı, sanırsam...şu tepedeki...iki çıkıntı...gözü oluyor...evet! gözü olmalı, kesinlikle göz...siktir...onlar göz değil!! 

 

Ağız? Ne!..iki ağzı mı var!!! Lanet, lanet, lanet....

 

Üzerime sıçrayan kanın sıcaklığı, alnımdan aşağı süzülen terler... soğuk mu? Bu kan...nereden geldi? ellerim, kollarım, bedenim, ayaklarım, başımı çevirmeliyim, evet başka tarafa bak, gözlerini kapa ve başka bir tarafa bak her şey rüya, her şey rüya, hadi uyan artık! Gözlerimi kapatırsam uyanacağım öyle değil midir? Uykunda gözlerini kapatırsan gerçekte uyanırsın...

 

-lanet olsun, yapma lütfen, yapma!! O benim ayağım! Lanet olsun! Bu acı....şaka mı bu yani gerçek olamaz ayağım...hey, hey, en sevdiğim spor ayakkabım! Kahretsin, şimdi diğer eşi yok zaten son bir tane kalmıştı...offf yeni ayakkabı almam lazım...

 

Çığlıklar kesiliyor...

 

Nefes al, nefes al, nefes al...

 

-Yine mi sallanıyoruz? -Bu sefer ne oluyor? -Başkaları mı var! -Yeter artık, yeter!..-Lütfen! Lütfen! Biri kurtarsın!!! Lanet, lanet, lanet...

 

Acıyor...

 

 

Tam olarak neler olduğunu anlamak için, aradan ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum. Aslında hala anlamış değilim olayların üzerinden 6 ay geçti evrenimiz de yaşayan, başka uzaylı sakinler gelip, bize -merhaba demek istemişler , kanlı bir merhaba, uzaylılar haa...

 

İşin daha da garip tarafı, başka bir uzaylı ırk tarafından kurtarılmamız...

 

Bizi öldürenler de, bizi kurtaranlar da yaşadığımız bu dünyadan değil...

 

Saldırgan uzaylılar, onlara GRON deniliyormuş, ilk ortaya çıkanlar bir öncü birlikmiş, sadece yok etmeye dayanan bir sistemleri olduğunu ve acıdan etkilenmediklerini söylediler, bir bakıma piyade birliği diyebilirmişiz onlara,asıl olay piyadelerden sonra gelenlerde bitiyormuş kendi, aralarında bilmem kaç sınıfa ayrılıyorlar, ahhh 

beynim yanıyor resmen...

 

Birde kurtarıcılar var, yani öyle diyorlar, dünyamızı işgal güçlerinden kurtaran ve bizimle teknolojilerini, bilgilerini paylaşan diğer komşularımız... onlara da NOVA deniyor, filmlerde, kitaplarda hep gösterilen dünyayı insanlar kurtaracak demagojisinden sonra, ironiye bakınız ki, insanlar kendi kıçlarını avuçlamaktan başka bir şey yapamadılar, kahramanlar asla ortaya çıkmadı, mucize gerçekleşmedi..

 

Uzaylıları, başka bir uzaylı tür yendi, biz sadece seyrettik...

 

Bu 6 ay içinde her şey son hızla değişti, aids, kanser, ebola vs.vs hiç biri kalmadı, insanlar artık grip bile olmuyor, yaşlanma süreci o kadar yavaşladı ki 90lık ihtiyarlar 35 yaşında gibi gözüküyorlar, hava kirliliğiymiş, açlıkmış, atmosferin bilmem kaçıncı tabakasında meydana gelen incelmeymiş hepsi birden puffff yok oldu.

 

Dünya artık mükemmel bir yer ve biz insanlara ihtiyacı yok...

 

NOVA 'lar dünyanın evrende bulunan en güzel gezegenlerden biri olduğunu söylediler ve biz insanların bencilliği, 

aç gözlülüğü yüzünden bu güzel gezegeni bize bırakamazlarmış... İlk iş olarak dünyaya zarar vermememiz için bizi iyileştireceklerini söylediler, tümden yok edebilirlerdi ama nedendir bilinmez yapmadılar önce hastalıklarımızı sonra yaşlanma korkumuzu yok ettiler, açlık mı? Ha-Hahahaa artık bire bin veren başaklar, sadece 5 dakikada olan meyveler, istenildiği zaman istenilen yere yağan yağmurlar ile bu sorun ve diğer bir sürü sorunu da  çözdüler..

 

Silahlarımızı aldılar, zaten bir bokuma yaramıyor, saldırı esnasında tüm o teknolojik, biyolojik silahlar sadece bir oyuncakmış gibi kaldığından etkisiz hale getirilmesine kimsenin gıkı çıkmadı...En başa döndük herkes aynı dili konuşuyor, anlıyor, beynimize yerleştirdikleri minicik çip gibi bir şey ile dünyadaki tüm insanlar aynı dili konuşuyormuş gibi anlaşıyorlar, aslında hepsi hala kendi dilini konuşuyor... 

 

Sanki babil kulesi efsanesi yeniden yaşanıyor...

 

Şarkılar, tatlar, kokular yok olmuş gibi... tamamen yavan bir yaşam...

 

Sözsüz müzikler dinliyorum, sanki önceden anlamadığım ama sevdiğim tüm o şarkılar sihrini kaybetmiş gibi geliyor, bedensel anlamda ne kadar mükemmele ulaşırsak ulaşalım, ruhumuzun eksikliklerini, açlıklarını, zaaflarını o kadar çoğaltık aslında...bizi kurtarmak imkansız, çünkü bizler bencil ve aç gözlüyüz ve böyle olduğumuz için, insanız...

 

Bu durumdan memnun o kadar çok insan var ki, her şey mükemmel ve doyuma ulaşmış, tüm ruhsal çelişkilerden arınmış gibi bedensel zevklere kanan ve Nova 'ların ne kadar üstün bir ırk olduğunu savunan onları neredeyse ilahlaştıran insanlar, bundan çok değil sadece 6 ay önce yaşadıklarımızı unutan kaybettiği oyuncağı için ağlamaktan vaz geçmiş, eline verilen yeni oyuncağı ile oynamaktan hoşnut insanlar, o eski oyuncağın hatıralarını birer birer kaybeden insanlar...belki de sırf bu yüzden kaybettiğim parçamı geri almadım...kaybettiğim...sağ bacağım...

 

-Günaydın..

-Günaydın..

-Offf!.. Topunuza... Günaydın yaaa...her sabah aynı seramoni..

-Hey! Ne bu sinir? Sabah sabah, daha rahat olmalısın, neden bir liv noktasına gidip kontrol olmuyorsun.

-Kes şunu, oraya gitmem için bir sebebim yok sadece afyonum patlamadı daha o kadar...

-Hoo, beyimizin afyonu patlamamış, ben sana bir patlatırım şimdi bırak Afyon 'u, Erzuram 'a kadar gidersin.

-Peh, espri mi bu şimdi ha, esprimi yaptın yani gerizekalı!

-Ayy! Yeter! Seviyesizce konuşmayın daral geldi haa...

-Hay hay prenses hazretleri, siz nasıl isterseniz, acaba çayınıza kaç şeker atayım?

-Uff, dalga geçme be gidin işinize... 

 

Kahkahalar, konuşmalar, her sabah, tekrar tekrar, buluşan insanlar ama aradaki bu gözle görülmeyen mesafeyi kapatamayan ben...gerginim, çünkü onları anlamıyorum,nasıl bu kadar enerjik, ve rahat olabiliyorlar bu durumdan memnunlar tek açıklama bu.. ben neden memnun değilim?.. 

 

Tuğra; -Heyy! Asil; balık mı tutuyorsun, sünger mi çıkartıyorsun?

Asil;   -Ne balığı, ne süngeri, ya ne diyorsun be?

Tuğra; -Ne bilim daldın gittin yine, bari boşa dalma.

Şiva;   -Ayy Tuğra, senin şu esprilerin ölümüm olacak bir gün, Asil sende daha işe başlamadan yorgunluktan ölmüş gibisin,liv noktası 24 saat açık, mesaiden sonra beraber gidelim istersen?

Tuğra;  -Vay vay vayyyyy prensesimiz Şiva, Asil ile baş başa kalmak istiyor?

Şiva;    -Tuğra, kapa çeneni gerzek!

Tuğra;  -Hani küfür yasaktı... 

Şiva;   -Bu küfür değil.

Tuğra; -Ne peki?

Şiva;   -Senin, beyinsel fonksiyonlarının yeterli çalışmadığına dair bir tespit sadece...

Tuğra;  -Ha...Nereden bildin? Geçen kontrollerde de aynısı demişlerdi...

Şiva;   -Of! Of! Of! Neden ben? Neden, neden, neden...

Tuğra; -Ne oldu Şiva?

Şiva   -Çildiriciğiiimmmmm!!!! Bir gün gelir etrafa saldırırsam bu senin yüzünden olacak Tuğra, ay yeter! Uğraşamayacağım işimin başına gidiyorum ben.

 

3 kişik bir ekibiz, yerin 753 km altında yapımına başlanan ve tamamlandığında yaklaşık 2101 km uzunluğunda olacak olan bir tür rampanın yapımına katkı sağlayan, diğer 101 ekipten biri, normalde 2000 km olarak hesaplanan bu yapının kurulmasında katkısı bulunan bizler için son bölüme 101 km lik bir ek ilave daha yapıldı. Bir nevi teşekkür diyebiliriz sanırım. -nova 'lar düşünceli varlıklar canımmmmm- 

 

Tuğra, Şiva ve ben 3 'müz de saldırıdan bir şekilde sağ kurtulmayı başardık, ben sağ bacağımı, Tuğra neredeyse vücudunun %65 'lik bir kısmını, Şiva ise kollarını kaybetmiş, buna rağmen bulunduğumuzda hala yaşıyor

olmamız büyük bir şans olarak nitelendirildi -alt tarafı sağ bacak- Tuğra asıl mucizeyi gerçekleştiren kişi vücudunun sol kısmı neredeyse tümden kopmuş bir şekilde, kız kardeşine siper olmuş ama o yaşarken kız kardeşi hiç bir dış yarası olmamasına rağmen hayatını kaybetmiş, Şiva ise sinema çıkışında yakalanmış saldırıya beraber olduğu sevgilisi onu bırakıp kaçarken, düşen molozların altında can vermiş, kendisi ise birini kurtarmak istersen iki kolunu birden alan gron lardan biri ile yüz yüze kalmış..

 

Novalar geldiğinde insanların %25 'i yok olmuş kalan %75 'in ise, %71 i kolu bacağı olmayan yaralı insanlar bunlardan sadece % 45 ini kurtarabilmişler, beynimiz ölmediği sürece %75 zarar gören bir vücudu kurtarabiliyorlar ve eskisinden daha sağlam oluyoruz... 

 

Liv noktası dediğimiz yer ise bir tür sağlık merkezi, vücudumuzda yada sinir sistemimizde meydana gelecek herhangi bir ufacık anormalliği bile tespit etmek için kurulmuş, hem psikolojik, hem bedensel sağlık hizmeti veren, novaların insanlar için oluşturduğu kontrol noktası..

 

Tuğra ve Şiva ilk müdahelelerin de izinleri alınamadığından dolayı, teklifsiz bir şekilde tedavi edilmişler, benim ise bilincim yarı açık olduğu için gereken müdahaleyi yapmaları esnasında karşı çıkmışım... Neden acaba istemedim... Şu an protez bir bacak kullanıyorum istenildiği takdirde, etten kemikten ve kandan oluşan neredeyse orjinaline %99 yakın olan bir bacak sahibi olabilirim ama hala bu fikre alışamadım...

sanki %1 'lik o kısım tüm yargı ve düşüncelerimi değiştirecekmiş gibi geliyor...Tuğra ve Şiva gözümde hala insan, lakin.....

 

Tuğra; -Heyyyyyy! Asil, iş başında uyuma tam bir baş belasısın diğer ekip ile buluşma noktasına gitmemiz gerek çabuk ol biraz.

Asil;   -Doğru ya, bu gün 5.bölgenin inşaatı bitti, diğer ekip ile buluşup 41.bölgeye geçmemiz lazım.

Şiva;   -Hey, bu diğer ekipte nasıl birileri var acaba?

Tuğra; -Onlarda bizim gibi işte neyini merak ediyorsun?

Şiva;   -Peki şu ekip şefi, nasıl biri acaba? Duyduğuma göre içlerinden biri tek başına bir gronu öldürmüş.

Tuğra; -Saçmala nasıl olur öyle şey...

Şiva;  -Ahh hadi ama, ateş olmayan yerden duman çıkmaz merak etmiyor musun yani Tuğra?

Tuğra -Şiva bazen gerçekten, ama gerçekten saçmalamakta üstüne yok.

Şiva;  -Peh! Bunu senden duymak istemiyorum, saçmalıklar kralı Tuğra...

Asil;   -Hey! Siz ikiniz, ne kadar daha çene yapacaksınız, buluşma noktasına gitmemiz gerekmiyor.

Tuğra; -Vayyyyy Asil ilk defa iş bilincinde, bu lafları senin gibi bir uyur gezerden duymak da hoş değil haberin olsun.

Asil;   -Cık cık cık, ben uyur gezer halimle bile sizden daha fazla iş yapıyorum, hatırlatırım...

Tuğra; -Bunu da hatırlamak istemiyorum..

................

 

 

 

İşte geldik 41.bölge...

Tuğra; -Burası bayağı havadar haa çocuklar..

Şiva; -Gerçekten nefes alması daha kolay, yüzeye yaklaştığımız için olsa gerek havalandırma sistemi daha verimli çalışıyor.

Asil; -Bu teknolojiye göre böyle çalışma şartları saçma değil mi sizce?

Şiva: -Sanırım bölgede bulunan alkali ve mineraller içeren magmanın fazlalığından kaynaklanıyor.

-....

-...

Şiva; -Ne bakıyorsunuz öyle?

Tuğra; -Sen bunları nerenden uydurdun?

Şiva; -Kıçımdan! Töbe töbe, ne uydurması gerzek, bulunduğumuz yüzey astenosfer denilen yer, bunu bilmediğinizi söylemeyin...

Tuğra; -Okulda kesin ineklerden biriydin dimi hadi hadi itiraf et.

Şiva; -Offf, tam bir baş ağrısısınız, biliyor musunuz?

 

Ertuğ; -Hey! Sizler ekip 71 den gelenler misiniz?

Tuğra; -Evet veee sizler de ekip 9 mu?

Ertuğ; -Şef! Çaylaklar gelmiş.

Tuğra; -Çaylak mı? Çaylak diye bize mi diyor? Ne saçmalıyor bu, aynı zamanda başladık çalışmaya.

Ertuğ; -Çaylaksınız çünkü canım öyle istiyor.

Şiva;  -Salak mısın sen?

Ertuğ; -Sen kime salak diyorsun?

Şiva;  -Sana, başkası ile mi konuşuyorum yoksa...

Ertuğ; -Bana baksana sen...

Şiva;  -Bakıyorum ya...

Ertuğ; -Seni...

Şiva;  -Umalım da, diğerleri de bu kadar salak olmasın.

Ertuğ; -Eğer kız olmasaydın sana yapacağımı bilirdim!

Şiva;  -Evet, evet hep öyledir zaten.

Afra;  -Kesin şunu!

Ertuğ; -Ahh şef! 

Afra; -Ben Afra, bu salaklar ekibinin şefiyim, diğer baş salak, Ertuğ ve hey, Galip, ses ver!

Galip; -Heyoooooo!! Heyoooooo!! Diğer salak Galip ses veriyor.

Afra; -Gördüğünüz gibi bu salaklar takımı da 3 kişiden oluşuyor, bundan sonra siz akıllılar ile biz salaklar bir takımız iyi geçinelim ha!

Şiva; -Daha ne kadar salak demeye devam ediceksiniz tamam tamam özür dilerim ben Şiva. 

Tuğra; -Selam baş salak, yani şef özür, öhömm, ben Tuğra diğer akıllı Asil, Asil Asillllllllllllllll 

-....

-....

Tuğra; -Asill!!! Seni gerzek nereye kayboldun?

Ertuğ; -Bunlar akıllı haa, tiplere gel..

Tuğra; -Hey, Asil ses versene denyo!

Asil;   -Bağırma bee! Adımı mı ezberliyorsun buradayım, 7 kişilik ekip ayarlamalarını yaptım, havalandırma ve yiyecek sistemi aktif buna göre her 3 güne bir yüzeye çıkabiliriz.

Afra; -Hımm sanırsam tek aklı başında ki kişi sensin, herkese selam ben Afra.

Asil;   -Oha memelere bak! 

Tuğra; -Şişttt, sessiz olsana biraz, hımmmm sende benim düşündüğümü mü düşünüyorsun? 

Asil;   -Söylesene nasıl başarmış bunu, sence gerçek midir?

Tuğra; -Ellemeden zor bir tahmin ama, görüntü fena, sanırsam burnum kanayacak!

Şiva;  -Ne oldu Tuğra? Fazla mı sıcak neden burnun kanayacak?

Tuğra  -Aaa Şiva naber *diğer tarafa bakmak istiyorum* 

Şiva;  -Hey Tuğra, Asil neyiniz var sizin bir garip bakıyorsunuz...nereye bakıyorsunuz siz?

-...

-...

Şiva -Sapıklarr!!! 

Tuğra ve Asil ; -ah lanet olsun neden vurdun şimdi. 

Şiva;  -Siz, siz, siz ikiniz göğüs manyakları, sapıklar, 

Asil;    -Belirtmek isterim ki onlar, göğüs değil meme.

Tuğra; -hadi güzelim yaaa, sendekiler iki tepeciğin birleşmesi, onunkiler 2 everestin dar bir ova kanalıyla ayrılması, tanrım bu bir insanlık suçu sayılmalı

Asil;   -evet evet kesinlikle bir suç, bir hatunda böyle göğüsler olmamalı!

Tuğra; -Evet, evet kesinlikle katılıyorum, ömrümüzün kısalma sebebi bunlar. 

Afra; -Sizler neydi adınız, aa evet Tuğra ve Asil, gelin size bir sarılayım! Malın iyisinden anlıyorsunuz.

Tuğra; -Ne gerçek mi bu, hayallerim gerçek oldu

-...... Ahh

-...... Ahhh

Tuğra; -Sanırsam artık çocuğum olmayacak.

Asil;   -Bir daha işeyebileceğimi sanmıyorum.

Ertuğ; -Hahahahhahahaahahah size müstehak, beter olun, eline sağlık şef, lanet olsun bu neden di şimdi ahhh kesin kırıldı kesin, yada biraz içine kaçmış olabilir, geleceğim.....

Afra; -Ah, özür, bacağımın ayarı kaymış, arada sende kaynadın...

................

 

 

-Sizlerin böyle anlaştığını görmek oldukça güzel, ben Safir sizlerin ekip başıyım, yani bu 6 kişi bana bağlısınız demek oluyor ...

 

Tuğra; -Şişştt, şişşttt Asil o da fena sayılmaz mı ne dersin?

Asil;   -Hımm, evet güzel kalçalar...

Şiva;   -Siz ikiniz.... Baş belaları... 

Tuğra; -Kahretsin başım, 

Asil;   -Ahh! sanırsam kafatasım çatladı..

Şiva;  -Beter olun!

Ertuğ; -Şu ekip başının güzel kalçaları var dimi?

Asil;  -Salak, malak ama malın iyisinden anlıyor haaa...

Ertuğ; -Sen kime salak diyorsunuz beee...

Safir; -Sizler kesin artık!

-.....ıghhh

-.....agghhh

-.....uyffff

Tuğra; -Sanırım 3 müz de bir liv noktasına gitsek iyi olacak...

Asil;   -Evet bu sefer katılıyorum.

Ertuğ; -Ne şartlar altında çalışıyorum görüyorsunuz değil mi, salak olmak doğal değil mi, bu kadar kafaya vurulan darbeden sonra...

Asil; -Salak olduğunu kabul ediyorsun yani.

Ertuğ; -Siz ikinizin de benden aşağı kalır yanı yok.

Tuğra; -Söz konusu kalça ve göğüs olduğunda... 

Şiva; -Bak o konuda haklısın, Asil, Tuğra ve sen salak, siz erkekler söz konusu o dedikleriniz olunca, işe yaramaz birer mala dönüşüyorsunuz,

 

Safir; -Grup kaynaşmanız bittiyse işe dönelim artık gençler,

Tuğra; -Gençler mi o zaman sen 95 yaşında falan mısın?

Asil;  -Artık kim hangi yaşta anlamak işkence gibi yaa...

Şiva; -Anlayabiliyor musun ki?

Asil; -Hayır

Şiva; -Peki ne işkencesi çekiyorsun?

Asil; -........ kafamın içinde kuşlar uçuşuyor... 

Şiva; -Yine ne söyledim ben yaaa... Senin yanında ağzımı açmak gibi bir hata yaptım dimi, evet evet, kesinlikle hata bende...

Tuğra; - Şiva ne oldu?

Şiva;  -Gidip kendimi öldüreceğim olan şey bu.

Tuğra; -Asil gene ne saçmaladın kızı çileden çıkardın.

Asil;   -Hemen de suçu bana atın.

Safir; -Of offf, bu kadar konuşacak ne var hey toplanın.... Pekala öncelikle şu tanışma faslını aradan çıkartalım, ben safir, 37 yaşındayım ve evet gerçek yaşım, şu gençlik oyununa daha dahil olmadım, belki bir

30 sene sonra falan, şimdilik öyle bir planım yok, vücudumda zarar gören ve tamir olmuş herhangi bir bölge de yok, yani anadan doğma şeklimle karşınızdayım -tabi biraz deforme olmuş hali ile- sorusu olan..

Afro; -Saldıran zarar görmediniz yani,

Safir; -Hayır.

Tuğra; -Nasıl?

Safir; -Şans.

Şiva;  -Sadece şans yeterli bir cevap değil.

Safir; -Üzgünüm, başka bir açıklaması yok, şimdi sizler tanıtın kendinizi.

-Ben Şiva, 26 yaşındayım, sadece iki kolum livlendi, onun haricinde olduğum gibiyim.

-Ben Ertuğ, 29 yaşındayım, sol kolum sol bacağım livlendi, onun haricinde ben de olduğum gibiyim.

-Ben Galip, 21 yaşındayım, omuriliğim, kalçam ve iç organlarımdan bir kısmı livlendi, gerisi aynı.

-Ben Afra, 31 yaşındayım, bel altım komple livlendi, şu gençlik iksirinden içmedim, şefin dediği gibi belki bir 30 sene sonra falan.

-Ben Tuğra, 30 yaşındayım, sol tarafım komple livlendi, diğer her şey aynı.

Galip; -Ne! sol taraf komple mi dostum yaşaman mucize,

Ertuğ; -Gerçekten neredeyse %50 'lik kısım gitmiş, 

Tuğra; -Aslında %65 'lik bir kısım ama gördüğünüz gibi yaşıyorum.

Safir; -Heyy şu kaynaşma şeysini sonraya saklayın,  

-Ben Asil, 33 yaşındayım, livlenen bir kısmım yok,

Afro; -Ne! sen de mi hiç zarar görmedin, 

Asil;  -Hayır, sağ bacağımı kaybettim.

Galip; -O zaman livlisin işte, 

Asil;  -Protez kullanıyorum, yani liv işlemi yapılmadı.

-....

-....

-....

 

-Pekala şimdilik bu kadar tanışma faslı yeter çalışma şartlarını biliyorsunuz, Asil gerekli ayarlamaları yapmış, hepinizin şiftleri hazır, herkes işinin başına..

...............

 

 

Bir şekilde hayat devam ediyor... Sadece nasıl devam ettiği bize kalmış...Bazılarımız gülerken, bazılarımız ağlamayı seçiyor, ben herhangi bir seçim yapmadım veya yapamadım. Sadece nefes alıyor ve nefes alırken günlük telaşlara ekleniyorum... Uzaylılar, yaratıklar, başımıza gelebilecek tüm tuhaflıklara rağmen bir süre sonra her şey rayına oturuyor yani, eskiyoruz...

 

Alışıyoruz...

 

Zamanın geçmesine ve bizi beraberinde sürüklemesine izin veriyoruz... İzin vermeyen bir kesim var buda onların tercihi...

 

Ben sadece yaşamaya çalışıyorum...

 

Bir şekilde hala nefes alıyorum...

İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

  • Forum Admin

sajsghdsajsahdgfhdf diyaloglar bomba yaaa :D 

 

Asil'de seni gördüm abla :D Sanırım kendinden esinlenmişsin :P

 

Devamını merakla bekliyoruz :) Bu arada Afro'nun göğüsleri dışında pek bir fiziksel betimleme göremedim abla Asil'in yeşil gözlü ve gözlüklü olduğu kesin de :P

İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

  • Forum Admin

Çok orjinal olmuş :o

Argolar aslında tam cuk oturmuş abla ellerine sağlık devamı gelicek mi acaba ? Cidden ilginç bir yaklaşım ve bakış açısıyla ele almışın çok beğendim ;)

Harbi mi  :ph34r: Beğendin yani hatta beğendiniz  :blush: Ayyy çok uzun uzun zamandır yazmıyordum, bu da geçen yazdan kalan son can çekişen karalamalardan biriydi, devam eder mi? Bende ki bu üşengeçlik ile zor ayrıca devamı konusunda hiç bir fikrim yok :blink:  

 

sajsghdsajsahdgfhdf diyaloglar bomba yaaa :D

 

Asil'de seni gördüm abla :D Sanırım kendinden esinlenmişsin :P

 

Devamını merakla bekliyoruz :) Bu arada Afro'nun göğüsleri dışında pek bir fiziksel betimleme göremedim abla Asil'in yeşil gözlü ve gözlüklü olduğu kesin de :P

Çok fazla mı diyalog kullandım acaba diye aklımdan geçirmedim değil, hiç alışık değilimdir diyaloglu yazılara bu ilk oldu  :mellow: Asil için kimseden etkilenmedim ama kendimin erkek versiyonu diyebiliriz tabi  :ph34r: aslında tüm karakterler bana benziyor çaktırma, çoklu kişilik bozukluğum ortaya çıkacak  :D Safir in kalçaları var birde  :P

İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

  • Forum Admin

 

 

Çok fazla mı diyalog kullandım acaba diye aklımdan geçirmedim değil, hiç alışık değilimdir diyaloglu yazılara bu ilk oldu  :mellow: Asil için kimseden etkilenmedim ama kendimin erkek versiyonu diyebiliriz tabi  :ph34r: aslında tüm karakterler bana benziyor çaktırma, çoklu kişilik bozukluğum ortaya çıkacak  :D Safir in kalçaları var birde  :P

 

Normal bir romanda fazla diyalog kafa karıştırabiliyor ama bu sonuçta bir anime senaryosu.. Yani ben öyle varsayıyorum :D O yüzden gayet hoş olmuş :) Üşenme devamına abla ya :D

İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

  • Forum Admin

Normal bir romanda fazla diyalog kafa karıştırabiliyor ama bu sonuçta bir anime senaryosu.. Yani ben öyle varsayıyorum :D O yüzden gayet hoş olmuş :) Üşenme devamına abla ya :D

Anime olur, film olur, olmadı dizi olur artık yönetmen neye karar verirse  :D Üşenmek, fikir kıtlığı, sırt ve bel ağrısı vs.vs. bakalım belli mi olur  :P

İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesajını gönderebilir ve daha sonra kayıt olabilirsin. Bir hesabın varsa, hesabınla göndermek için şimdi oturum aç.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Misafir
Bu konuya yanıt ver...

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı.   Restore formatting

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Editör içeriğini temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

  • Konuyu Görüntüleyenler   0 üye

    • Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli bilgi

Forum kurallarımızı okudunuz mu? Forum Kuralları.