Jump to content

JJ: Ushinawareta-ō [ FF ] [ 3.Bölüm / 21.06.2020 ]


Önerilen İletiler

hikayekrh2.png 

24 Yaşındaki NEET , Hixoma, bir gün uyandığında alışık olmadığı bir manzara ile karşılaşır.

Nerede olduğundan ve başına geleceklerden habersiz bir şekilde bilgi toplamaya çalışırken giderek olaylar gelişir

ve kendini çılgın bir bilim insanının deneği olarak bulur. 

 

  Ep.1 ( Lashawarada ilk saatler

Spoiler

     HikayeKhr1bol.png

   

     Büyük bir baş ağrısı ile uyandım. Her yerimin sızladığını hissediyorum, en son hatırladığım şey ise bir anda yatağımda beliren kırmızı bir ışık hüzmesi idi. Bekle bir dakika, burayı ilk defa görüyorum; bu oda, bu yatak, bu mobilyalar... Yerimden fırlayıp etrafı kontrol etmeye başladım.

     Oda geleneksel bir tapınak odası gibi dizayn edilmişti. Klasik bir futon bulunuyordu. Duvara dayalı bir kıyafet dolabı vardı. Hemen yan tarafında ise bir adet daha kapı bulunuyordu. İncelemek için ayaklandım. Kapıyı açtığımda orada bir tuvalet ve banyo olduğunu gördüm.Odanın içerisinde birkaç adım daha attım, tabanında hasır tatamiler bulunuyordu. Yatağı elimde biraz kaldırarak altına baktım. Temizliğinden başka göze çarpan bir şey yoktu. Burası da neresi böyle..? Tekrar oturmak için yatağıma ilerlerken, yatağın başucunda bulunan tek çekmeceli komodini fark ettim. Çekmecesini açtım, tahmin ettiğim gibi boştu. Komodinin üzerinde 2 adet saat yer alıyordu. 1 taneden fazlasına ihtiyacım olduğunu sanmıyorum(gülerek). Sanırım biri bozulmuş, ilerlediğine dair bir iz göremiyorum. Üstümdeki kıyafetler ise uyduruk bir hapishane filminden fırlamış gibiydi. Kıyafet dolabında da yaklaşık 5 adet kopyası bulunuyordu. Hepsi benim bedenim içindi. Bana özel hazırlanmış sanki. Dışarıya göz atmak istiyordum ama odada minik bir pencere bile bulunmuyordu. Belki de gerçekten mahkumumdur(kendince eğlenerek). Odadan çıkıp etrafı incelemem gerekiyordu fakat böyle bir durumda kapıların kilitli olması mümkün. Neler olacağını bekleyerek görmek en iyisi...
   

     Yatakta uzanıp hayallere dalmışken birden kapıdan gelen sesler ile irkildim. Sonunda burada olduğumu hatırlamışlardı(sırıtarak). İçeriye siyah takım elbise giymiş bir kadın girdi. Soru sormak için ağzımı açmamla beraber lafı ağzıma tıktı;
     "Usta seni bekliyor."
     Yeteri kadar uzun bir açıklama olduğunu mu düşünüyordu acaba. Sert tavrına bakılırsa soru sormama izin vermeyecekti. Belki sorularımın cevabı şu 'Usta'dadır. Sakinliğimi koruyarak yavaşça yanında hareket etmeye başladım. Odanın dışarısı fazla aydınlıktı, koridorun bir duvarı tamamı camdan oluşuyordu. Hava çok aydınlık ve açıktı, görünürde bir tane bile bulut yoktu. Anlaşılan bir yapının üst katlarında idim, zeminle aramdaki mesafe bunu anlamama yetti. Etrafta betondan yapılmış birkaç yapı daha görünüyordu ama daha önce gördüklerime hiç benzemiyordu. Daha ilerilerde ise krater benzeri oyuklar dikkat çekiyordu ne tarz bir felaketin neden olduğunu kestiremiyordum. En azından normal bir insanın bir çok yolla yapamayacağı barizdi. Alanın geri kalanı ise denizden oluşuyordu. Şu ana kadarki gözlemlerime dayanarak bunun dünya üzerinde bir yer olmadığını rahatlıkla kanıtlayabilirim. Dışarıyı seyrederek yürümeye devam ediyordum. Koridor beklediğimden de geniş ve uzundu. Gerçekten böyle olmasına gerek var mıydı ki? Attığım her adımda kafamdaki sorular da giderek artıyordu. En azından birkaç soruya cevap almayı umuyordum. Yanından geçtiğimiz her odanın kapısında numaralar bulunuyordu. Acaba benimkinde de bulunuyor muydu? Dışarıya fazla odaklandığım için ihmal etmiş olmalıyım, ama bir önemi olduğunu düşünmüyorum ne de olsa geri döneceğim. Umarım...

     Yorucu bir merdiven çıkma faslından sonra büyük, siyah ve göz alıcı bir kapının önüne gelmiştik. Kadın birden durup bana döndü ve;
     "Burada bekle, hepiniz bir arada olmadan giremezsiniz. Ustanın vaktini boş yere harcayamazsın."

     Hepimiz..? Demek ki benden başkaları da vardı. Beklenmedik bir şey değildi aslında. Biran önce neden burada olduğumu öğrenmek istiyordum. Diğerleri neden gecikti acaba, ilk gelen olmak biraz tedirginlik veriyordu ki birden merdivenden ayak sesleri gelmeye başlamıştı. Arkamdan 4 kişi daha gelmişti. Hepsi de bakıcı kadınların gözetiminde buraya kadar gelmişler. Kadınlardan birisi hiddetle üstüme yürümeye başladı. Ürpermeye başlamıştım ki hedefinin ben olmadığını anladım. Gözleri benim yanımdaki kadındaydı. Yüksek bir sesle; 
    "Neden acele ettin. Bizi beklemeliydin, bıktım senin umursamaz tavırlarından..." 
     Diyerek azarlamaya başlamıştı. Benimle beraber herkes şaşkın şaşkın olanları izlerken diğer kadınlardan daha yetkili biri gibi görünen beyaz takım elbise giymiş bir kadın yavaşça bize doğru yaklaşarak lafa atladı;
    "Sessizlik! Burası didişmeniz gereken son yer. Çenenizi kapatın ve kendinize çeki düzen verin, Ustanın huzuruna çıkmak üzeresiniz!"

     Dedi ve bize göz gezdirerek devam etti;

    "Hepsini getirdiniz mi?" 

     Tüm kadınlar evet manasında aynı anda kafa salladı. Bunun üzerine kapıya doğru minik bir hamle yaparak kapının açılmasını sağladı. İçerisi beklediğimden daha şatafatlıydı. Altın işlemeli avizeler, askılar ve masa lambaları yetmezmiş gibi odanın nüfusunun büyük bir çoğunluğu da ipekli döşemelerden ve pahalı tablolardan oluşuyordu. Odanın sonunda ise alışılmışın dışında bir taht vardı. Odanın atmosferine uygun olup olmaması tartışılırdı fakat can güvenliğim açısından bu konuda yorum yapmamaya kadar verdim. Tahtın üzerinde Usta olduğunu tahmin ettiğim kişi oturuyordu. Baştan aşağı süzmeye çalışıyordum, giydiği şeyler böyle bir odaya sahip birinin giyebileceği türden değildi. Günlük eşofmanların yanı sıra yüzünde de ilginç bir maske vardı. Yüzünü saklamasının sebebi biz miydik yoksa başka bir neden mi merak ettim doğrusu. Lacivert uzun saçları ise göz alıcı bir şekilde omuzlarından aşağı süzülüyordu. Çok geçmeden beyaz takım elbiseli kadın diz çökerek konuşmaya başladı;

    "Efendim, emrettiğiniz gibi tüm denekleri getirdik. Başlayabiliriz."

    Bu sözleri duyduktan sonra beşimiz de istemsizce birbirimize baktık. Herkes aşağı yukarı kafasında bir hikaye kurmuş olmalı. Aramızdan biri titremeye ve terlemeye başlamıştı, sanırım bu atmosfer ona ağır gelmiş olmalı. İçimizdeki zayıf halka açığa çıkmıştı. Bunun ne gibi bir avantajı veya dezavantajı var bilmiyorum ama öğrenmemiz objektif açıdan yararımıza olmuş olmalıydı. Kafamın içinde durumu analiz etmeye devam ederken Usta tok bir ses tonu ile; 

   "Sen Yukiha olmalısın. Endişelenmene gerek yok. Niyetimiz size zarar vermek değil, en azından şimdilik(alaycı bir ses tonuyla). Şu an size bilmeniz gereken birkaç önemli şeyden bahsedeceğim. Öncelikle isimlerinizi bildiğimi öğrenmiş oldunuz ancak bununla sınırlı değil. Hakkınızda ihtiyacım olan çoğu bilgiye sahibim. Bunlara kişiliğiniz ve yakın çevreniz de dahil. Ah lütfen; beni sapık olarak nitelendirmeyiniz, ben sadece araştırmalarımdan verimli sonuç almak istiyorum. Bununla birlikte kendimi de tanıtmış olayım; ben bazı tanrılar tarafından 'çatlak bilim insanı' olarak adlandırılan teknoloji konusunda eşsiz bir beceriye sahip bir bilim insanı Xulien(Göğsünü kabartarak, sesini yükselterek). Ayrıca şuan içerisinde bulunduğumuz süzülen ada Lashawara'nın da sahibiyim.(boğazını temizlercesine) Öhöm. Lafı daha fazla uzatmadan sizinle ilgili planlarımdan bahsedeyim..."

 

 

  Ep.2 ( Deney

Spoiler

hikayekrh22bolum.png

 

 

     Xulien derin bir nefes alarak kaldığı yerden konuşmaya devam etti;

     "3 kişilik 5 takım halinde birbiriniz ile mücadele edeceksiniz. Çeşitli arena ve tuzaklarla donatılmış bir kaç deneye tabi tutulacaksınız. Her deneyin sonunda 1.sırada bitiren ekip 3 puan kazanacak geri kalanlar puan kazanıp kaybetmeyecek fakat eğer takım arkadaşlarınız ağır yaralanır veyahut ölürse..." 

     Duraksadı ve gülmeye başladı. Ardından direk aynı şevk ile ekledi;
     "1 puan kaybedeceksiniz. Ancak endişelenmeyin, takım arkadaşlarınıza deney sonunda sağ salim kavuşabileceksiniz." 

     Bu da ne demek oluyor böyle? Ağır yaraları iyileştirmek ve ölenleri diriltmekten bu kadar rahat bir şekilde bahsedebilir mi? Burada neler döndüğünü anlamak için zamana ihtiyacım olduğunu düşünüyordum ancak dediklerini düşününce buraya ayak uydurmak zor olacak gibi geliyor. Teknolojide bu kadar ilerlemiş olabilir mi gerçekten? Yüzümdeki şaşkınlık ifadesi yapışıp kalmıştı. Diğerleri de ,benim kadar olmasa bile, yüzlerinde şaşkınlık ifadesi barındırıyordu. Bunu normal karşılayacak birinin aklından şüphe ederim zaten...

    Nabzımızı yoklamak isteyen Xulien tepkilerimizden tatmin olmuşçasına;

    "Anlaşılan bu duyduklarınızı şaşırtıcı buldunuz. Merak etmeyin bu yalnızca buz dağının görünen yüzü. Benim teknoloji ile harmanlanan yeteneklerimin sınırını hayal bile edemezsiniz." 
    Bu sözleri söylerken adeta kendinden geçiyordu. Göğsünü kabartıp yüksek sesle cümlesini tamamladı. Ardından;

    "Keşke o zaman da..."

    Dedi. Bu sırada sesi giderek alçaldı ve birden kesildi. Düşüncelere dalmış olmalı. Demek bu kadar yetenekli biri olmak bile tamamı ile huzurlu bir hayata sahip olmak anlamına gelmiyor.

    "(boğazını temizleyip) 5 deneyin sonunda en yüksek puana sahip olan kişinin 1 isteği koşulsuz şartsız yerine getirilecek. Şu anda yapmanız gereken tek şey zafere odaklanmak. Sırada takım arkadaşlarınızdan bahsetmek var; her deneğin 2 adet yardımcı seçme hakkı var, bunlar için istediğiniz herhangi bir güç ve ya yetenek belirleyebilirsiniz. Biz de istediğinize uygun olarak yetenek sahibi yardımcılarınızı üreteceğiz ancak! Yardımcılarınız yetenekleriyle beraber bir adet de dezavantaj sahibi olacak(gülerek). Bu ise tamamen bizim ellerimizde. O yüzden görevlerin ne olduğunu bilmeden işinize yarayacak 2 adet yardımcı isteyebilirsiniz. Bunun için akşama kadar vaktiniz var."

     Yardımcılarımızın insan olacağından şüphelenmeye başladım. Üreteceğiz derken ne demek istiyordu acaba? Hem neden bizi böyle bir deneye sürüklemek istiyor. Bundan kazancı ne olacak, katılmak istemeyen olursa nasıl karşı çıkabilir ki? Diye kafamda onlarca soru oluşmaya devam ederken Xulien birden ayağa kalktı ve bize doğru minik adımlarla yürümeye başladı. Otururken pek fark edilmiyordu ama tahmin ettiğimden daha kısa duruyordu. Yavaşça bize yaklaştı ve benim karşımda durarak;

    "Evet, şu an sizi düşünmeniz için odalarınıza yollayacağım ancak gitmeden önce hepinize birer soru sorma hakkı veriyorum. Merak ettiğiniz bir şey varsa çekinmeden sorabilirsiniz"

    Dedi ve maskesinin alt kısmını biraz yana sıyırarak bize ilginç sırıtmasını gösterdi. Ağız ve dudağından anlaşıldığı kadarıyla bir kadın olmalıydı. Bu bilgiden sonra bu adadaki erkek nüfusu hakkında endişelenmeye başladım. Şu ana kadar gördüğüm herkes ,denekler hariç, kadındı. Bu mimiğinden sonra derin bir nefes alarak maskesini düzledi ve;

    "İlk olarak sana sormak istiyorum Hixoma, merak ettiğin bir şey var mı?"

    Bir anda kafamdaki tüm sorular gözümün önünde belirdi. En mantıklı, cevabı en çok işime yarayacak olan soruyu seçmeye karar verdim;

    "Bizi kendi isteklerimizin dışında buraya topladın ve deneğin olduğumuzu söylüyorsun. Kendi irademizle bu deneylere katılmak istemezsek ne yapmayı planlıyorsun? Ayrıca kazananın bir isteğini yerine getireceğini söylüyorsun ancak bu durumda senin kazancın olan hiçbir şey göremiyorum. Eline ne geçecek. Amacın ne !?"

   "İlginç bir soru, tam da senden beklediğim gibi(kendince eğlenerek). Öncelikle kendi 'iradeleriniz'den bahsedeyim. Ben tabii ki de sizi deneylere katılmak için zorlamıyorum. İsterseniz deneylere katılmayabilirsiniz ancak kendi dünyanıza dönmenize de izin veremem. Hayatınızın sonuna kadar, uyandığınız odalarda huzurlu(!) bir hayat sürmeye devam edebilirsiniz. Kendi dünyanız demişken; sizleri buraya ışınlamak için harcadığım çaba ve enerjiyi bilseydiniz, saygınızdan deneylere katılmak isterdiniz. Ayrıca bu deneylere katılmak sizin için en ufak bir tehlike bile teşkil etmiyor. Deneylerde sizin kılınıza bile zarar gelmeyeceğini temin ederim. Bununla beraber kaybedeceğiniz tek şey zaman oluyor, o da tahmin ettiğinizden daha önemsiz. Benim çıkarıma gelecek olursak, bu kısmın sizi ilgilendirdiğini düşünmüyorum. Her bilim insanının kendi sırları olması gayet doğal değil mi? O yüzden bunlara kafanızı yormayıp deneylere odaklanmanız lazım. Böylelikle senin sorunu bitirmiş oluyoruz. Peki ya senin sormak istediğin şey nedir Krauzer ?"

   Diye tamamladı yanımdaki kişiye yönelerek. En azından aklımdaki 2-3 sorunun cevabı açığa kavuşmuştu. Bu, yatağımda gördüğümü hatırladığım ışık hüzmesini de açıklıyordu. Bu saatten sonra bu sorulara kafa patlatmanın bir manası yoktu. Tek odaklanmam gereken şey kazanmak, bu konuda doğru söylüyordu... 

   " Burada geçireceğimiz süre zarfı boyunca fiziksel ve zihinsel ihtiyaçlarımızı nasıl karşılayacağız?"

   Krauzer'in sorusu beklediğimden ilginçti. Böyle bir durumda hâlâ normal hayatına devam etmeye mi çalışacaktı ki? Bence gereksiz şeylere vakit harcamak yerine bir an önce şu durumdan kurtulmak için dediklerine boyun eğmeli idi. Xulien bir an duraksadı, sonrasında;

   "Fiziksel ve zihinsel ihtiyaçlar derken, anladığım kadarıyla yemek yemek, uyku, barınma, temizlik ve kafa  dağıtacak aktivitelerden bahsediyor olmalısın. Yemek hakkında konuşacak olursak sabah ve akşam olmak üzere 2 öğün yemekleriniz her gün bakıcılarınız tarafından odanıza teslim edilecek. Barınma ve uyku için uyandığınız odaları deneyler bitene kadarki süre zarfı boyunca istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Temizlik için ise odalarınızdaki tuvalet ve banyoyu fark etmediğinizi varsayıyorum. Bununla beraber kafa dağıtmak için yapabileceğiniz tek şey kitap okumak onun için de odalarınızın bulunduğu koridorun sonundaki kütüphaneyi kullanabilirsiniz. Yardımcılarınız eşliğinde oraya giderek vakit geçirebilirsiniz. Tabii ki de yardımcılarınız başınızda olması kaydı ile. Bu kadarı senin için yeterlidir sanırım(alaycı bir tavırla gülerek). Evet Greza senin kafanda bir soru var mı?"

    Diyerek bir diğer kişiye yöneldi. Anlaşılan burada can güvenliğimizin yanı sıra mental açıdan da iyi olmamızı istiyorlar. Bu, deneyler sırasındaki zihinsel faaliyetlerimizin onlar için önemli olduğu anlamına mı geliyor?

    "Neden sabah kalktığımda başucumda 2 adet saat vardı? Ayrıca biri çalışmıyordu bile, bu ne demek oluyor? Madem teknolojin ile bu kadar hava atıyorsun böyle bir şeyin olması çok saçma. Ve bu süzülen ada saçmalığı da ne böyle, uçtuğumuzu mu ima ediyorsunuz?"

    Diye gereksiz bir çıkış yaptı Greza. Gerçekten bozuk olması mümkün değildi, mantıklı bir açıklaması olması gerek.

    "Hanginizin soracağını merak ediyordum doğrusu. Her seferinde birisi bu soruyu soruyor. Aslında size ipucu verdiğimi düşünüyorum. Burada geçen zamanın sizin için önemsiz olduğunu söylerken ciddi bir şekilde bunun önemsizliğinden bahsediyordum. Çünkü burada geçen 12 saat kendi dünyanızdaki 1 dakikaya eşit, yani duruyormuş gibi gözükmesinin temel nedeni bu. Kendi dünyanızdaki zamanı merak etmeniz ihtimaline karşın hepinizin odasında o saatlerden mevcut. Şimdi ada konusuna gelelim. Bu konuda hassasım o yüzden lütfen buraya ismiyle hitap edin. Lashawara tamamı ile kendi tasarımım olan bir araştırma üssü. Büyüklüğüne pek aldırış etmeyin tamamen güvenli bir şekilde seyahat ediyor. Korkulacak bir şey olmadığını temin ederim. Ayrıca 3 kat koruma kalkanı ile olağan bütün dış etkenlerden korunuyoruz. Eğer kaçış planlarını altüst ettiysem özür dilerim(alaycı bir ses tonuyla). Evet küçük bey şimdi sen sor bakalım."

    Diyerek Yukiha'nın üzerine doğru minik adımlar attı. Dediklerine bakılırsa bizden önce de deneyler yapılmış olmalı. Bunun hakkında üzülmeli miyim yoksa sevinmeli miyim bilemiyorum doğrusu. Şimdi bunu düşünecek vaktim de yoktu  Yardımcılarımı düşünmeye başlamam gerekiyordu. Yukiha endişeli bir ses tonuyla sormaya başladı; 

    "Şey, peki bu deneyler ne kadar sürecek? Ailelerimizi özlersek ne yapmalıyız? Hiçbir zaman onlardan bu kadar uzakta kalmamıştım. Ne yapmam gerektiğini de bilmiyorum." 

    Bu dediklerinden sonra kesinlikle ona, aramızdaki zayıf halka diyebiliriz. Ama ben bunda yanlış bir şey görmüyorum. Belki ona hak verebilirdim, bir ailem olsaydı... Bu soruyu duyduktan sonra son denek pis pis gülmeye başladı. Böylelikle az çok herkes hakkında bir fikrim olmuş oldu. Xulien istifini bozmadan cevap verdi;
    "Deneyler, bir problem çıkmadığı sürece her hafta bir adet ile sınırlı olacak, en iyi ihtimalle 2 ay sürer. Buradaki bu süre ise dünyanızda geçen 2 saate denk geliyor. Hepinizi gece vakti, uyurken ışınladığımız için endişelenmeniz gereken bir şey yok. Aile konusunda ise senin için anılarındaki görüntüleri işleyerek fotoğrafa aktarabilirim. Akşam bakıcının getirdiği yemek ile eline ulaşmış olur. Dediğim gibi sizin odaklanmanız gereken tek şey kazanmak. Şimdi son sorumuzu alalım Tetsuroû, senin merak ettiğin şey nedir?"

     Son kişinin üstüne yürüyerek sözünü bitirdi. Tahmin ettiğim gibi mental açıdan rahat olmamız deneyin sonuçları için önemli olmalı. Bir denek için böyle bir zahmete girdiğine göre teorimin doğru olması lazım... Tetsuroû yüksek bir sesle konuşmaya başladı.

    "Öğrenmem gereken her şeyi öğrendim. Tek yapmam gereken hepsini ezip kazanmak, değil mi? Olmuş bil."

    Kişiliğini az çok tahmin edebiliyordum ama bu kadar kibirli olmasını beklemiyordum. Gerçekten sinir bozucuydu. Bu kadar farklı kişiliklere sahip insanların burada, bir arada olmasına anlam veremedim. Nasıl bir kritere göre seçildiğimizi merak etmiyor değilim ancak bu saatten sonra bu soruya cevap alabileceğimi sanmıyorum. 

    "Demek öyle"

    Diyerek konuşmaya başladı Xulien;

    "O zaman herkesin sorusu hallolduğuna göre odalarınıza çekilip yardımcılarınız hakkında düşünmeye başlayabilirsiniz. Sanırım ben de dinlensem iyi olacak. Uzun zamandır böyle konuştuğumu hatırlamıyorum. 6 aylık kotamı doldurmuş olmalıyım(gülerek)Kureha! Hepsinin odalarına ulaşmasını sağla, onlar senin sorumluluğunda. Neler olacağını biliyorsun, değil mi?"

    Diye sözlerini tamamladı ve tahtına yöneldi. Beyaz takım elbiseli kadın endişeli bir yüz ifadesi takınarak;

    "Anlaşıldı efendim. Bana güvenebilirsiniz." 

    Dedi ve arkasına dönerek derin bir nefes aldı. Ardından bakıcılarımıza sert bir bakış atarak;

    "Haydi odalara! Boş boş dikilmenin sırası değil." 

    Diyerek ani ruh hali değişimi ile beni kendine hayran bıraktı. Bakıcılar hızlı bir hamle ile kollarımızdan sıkı bir şekilde tuttu, odaya doğru yola koyulduk...

 

 

Ep.3 ( Yetenekli takım arkadaşları )

Spoiler

hikayekrh23bolum.png?width=299&height=468

 

    Koridordan odalarımıza doğru ilerlerken bir gözümle dışarıyı seyre devam ediyordum. Bu sefer temiz havanın nedeninden haberdar olarak(gülümseyerek). Bir anda aklıma, bu sefer kapı numaramı kontrol etmek geldi. Bir önemi olduğunu düşünmüyorum ancak merak etmemek elde değil. 5 denek birden aynı yolda ilerliyorduk. Onlar da bu katta olmalı, bakıcım biraz aceleci olduğu için yukarı çıkmadan görme imkanı bulamamıştım.

    Beşimizin de ardışık odalarda bulunması tehlikeli değil miydi? Neden bu kadar pervasızca bir düzenleme yapmışlardı? Gerçi odadan çıkmamıza bile izin vermedikleri için bunu kafaya takmıyorlar... Sanırım burada uyanmıştım, evet bu oda benimdi. '294' numara demek, burada o kadar fazla odayı ne için kullanıyor olabilir ki? Altı üstü 5 adet denek, aslında buranın bir araştırma üssü olduğundan bahsetmişti. Tek deney bizim üzerimizde yapılmıyordur. Umarım...

    Bakıcım kavradığı kolumu odaya doğru çekiştirerek beni içeriye fırlattı. Dengemi koruyabildiğime sevindim. Orantısız güç kullanıyordu, neyin nesi bu kadın böyle? Kapıyı yüzüme kapatacakken minik bir aralık bırakarak;

   "Akşam yemeğine kadar yardımcıların hakkında düşünmeye başla. Düşünmek için daha fazla zamanın olmayacak!"

   Daha sonra duraksadı ve kısık bir ses tonu ile gözlerimin içine bakarak;

   "Herkesi alaşağı etmeyi düşünerek saçma sapan yetenekler düşünme. Kafanla kazanman gerek, bunu aklından çıkarma." 

   Diyerek kapıyı sertçe kapadı. Neden bana yardım etti? Ya da bu bir tuzak mı? Nasıl karar vermeliydim. Deneyler hakkında daha fazla bilgisi olduğu doğru ama bana bunları söylemesi çok şüphe uyandırıcı. Söyleyişinden anladığım kadarıyla diğer kızların duymamasını istemiş olmalı. Bu da gerçekten yardım etmek istediğini kanıtlıyor. Anlaşılan akşama kadar düşüneceğim tek şey yardımcılarım değildi. Bu olanları iyice sindirmek için güzel bir duş almalıyım. Sonrasında yatağıma uzanıp rahatça düşünmek için yeterince vaktim olacak. 

   Gitgide buraya alışmaya başladığımı hissediyorum. En azından burada bana değer verildiğini hissediyorum. Her bir bireye ait temiz bir oda, kıyafetler, sıcak bir duş imkanı, dinlenmek için yumuşacık bir yatak, sabah-akşam odamıza teslim edilen yemekler... Belki de sonunda ait olduğum yeri bulmuşumdur. Kenar mahallelerin birinde; bodrum kat, 1 kişilik odadan buraya gelmek... Daha ne isteyebilirim ki. Denek olmakta benim için bir sakınca yok. Hatta kazanırsam hayatımı daha güzel bir hale getirebilirim. Bu yüzden yardımcılarım konusunda doğru tercihler yapmalıyım. Bakıcım kuvvete odaklanmamın doğru olmayacağını söylemişti. Ancak kuvvete dayalı yardımcısı olanlar karşısında kendimi nasıl savunacaktım? Daha doğrusu buna ihtiyacım var mıydı? En azından deneylerin nasıl olduğunu öğrenseydim daha kolay tercihler yapabilirdim. Kıyafet dolabımdan temiz elbiselerimi alıp giymeye başladım. Yatağa uzandıktan sonra tavana gözlerimi dikerek odaklanmaya başladım. 

   Öncelikle, seçtiğimiz yeteneklere göre dezavantaj sahibi olmaları tam olarak ne demek? Sanırım yetenekleri engellemekten ziyade kısıtlamayı planlıyorlar. Bu konuda da haklı sayılırlar. Engellemediği sürece benim için de sorun olmayacağını düşünüyorum. Peki yetenekleri nasıl olmalıydı? Deneylerde ne gibi güçlere ihtiyacım olabilirdi? Keşke bu sorulardan birine cevap alabilseydim. O zaman da deneylerin bir heyecanı ve mantığı kalmazdı. 

  En mantıklı seçim; bir adet koruma amaçlı güçlü bir yardımcı. Koruması için seçebileceğim bir çok yetenek mevcut ancak savunmanın yanında saldırıya da ihtiyaç duyabileceğim için gayet iyi bir kılıç ustası istemek en mantıklısı gibi duruyor. Sırada daha işlevsel bir yardımcı seçmek var. Bizi çoğu durumdan kurtarabilecek, yol gösterebilecek, hangi durum ve koşulda olursak olalım bizi destekleyebilecek birisi olmalı. Bunun için aklıma gelen en iyi seçenek; istediği zaman istediği hayvana dönüşebilecek bir yardımcı. Hatta kılıç ustası ile iyi bir ekip olmuş olur. Dezavantajlar konusunda endişelenmek ise enerji kaybıydı. Onların kafalarındaki şey yetenekleri kısıtlamak ve bunu yüzlerce şekilde yapabilirler, bunu düşünmenin bir manası yok. Şu durumda aklıma gelen en iyi seçenekler bunlardı. Akşam yemeği saati gelene kadar kestirmeye karar verdim...

   Kuvvetli bir kapı örtme sesi  ile yerimden fırladım. Bakıcım yemeğimi odaya bıraktıktan sonra bir kelime bile etmeden gitmişti. Yardımcılarımı sorması gerekiyordu. Hemen kapıya doğru koştum ve olabildiğince güçlü bir şekilde;

   "Hey! Geri gel, yardımcılarımı sormadın"

   Duyup duymayacağından şüpheliydim. Gerçekten de diğer bakıcı çıkışmada haklı olmalı, oldukça sorumsuz. Benimle dalga mı geçiyor?

   Yaklaşan topuklu ayakkabı sesleri duyuyorum. Geri geliyor olmalı. Sertçe kapıyı açtı;

   "Ahh! Biraz dikkatli olamaz mısın?"

   Kapı yüzüme çarpmıştı. Buna rağmen umursamaz yüz ifadesi ile devam ederek;

   "Seni uyarmıştım, süren akşam yemeği vaktine kadardı. Uyuyor olman senin problemin. Hadi söyle, bu son şansın"

   Diyerek gözlerini yüzüme dikti. 

   "En azından daha nazik olup seslenmeyi deneyebilirdin. Her neyse; biri oldukça yetenekli bir kılıç ustası , diğeri ise istediği zaman istediği hayvana dönüşebilecek biri olsun. Bu arada..."

   Lafımı bitiremeden donakaldım. Söylediklerimi duyunca memnun bir gülümseme ile bana baktı. İlk defa gülüşünü görüyorum, hoşuma gitti doğrusu.

   "(boğazını temizleyip) Bu arada sana ne diye seslenmeliyim? Adın nedir?"

   "Adımı öğrenmen gerektiğini düşünmüyorum."

   Tahmin ettiğim gibi bu soğuk tavırlarını gidermek imkansızdı.

  "Peki ya yeniden sana seslenmem gerekirse? Ayrıca kütüphaneye gitmek istediğim zamanlarda da yanımda olman gerekiyor. Odadan rahatça dışarı çıkamadığımız için. İhtiyacım olduğu zaman kolayca seninle iletişime geçmem lazım."

   "Göründüğünden daha zekisin sanırım. Nulphia-sama demen yeterli. 2 dakika içerisinde gelirim fakat beni fazla uğraştırmamaya çalış, yoksa bedelini ödersin."

   Dedi ve kaşlarını çatarak lafını bitirdi. Kapıdan dışarı çıkarken tekrar bana döndü ve;

   "Sabah yemeğinde yardımcıların ile tanışmaya hazır ol."

   Diyerek kapıyı sertçe kapadı. Gerçekten o kadar kısa sürede hallolacak mıydı? Bu yardımcılar neyin nesi böyle, tanışmayı dört gözle bekleyeceğim. Yerden yemek tepsimi alıp yere oturdum. Enfes görünüyordu; sıcacık köfteler, yumurta, çorba ve salata. Hızlıca yemeğe giriştim fakat yediğim her şeyden pirinç lapası tadı geliyordu. Demek durum böyle, teknolojinin aşçılıkla yarışamayacağını öğrenmiş oldum(gülerek).  Sanırım benim gibi günde 3 öğün hazır noodle yiyen birinin bu durum hakkında yorum yapmaması gerek. Bu kadarı bile benim için yeterliydi... 

   Yemeğimi bitirip yatağa geçtim. Yarını yardımcılarımla tanışacağım için 4 gözle bekliyorum. Gözüme uyku girer mi bilemem ama uyumak zorundayım. Yatağa girdikten sonra yan tarafımda bulunan 2 saat yeniden dikkatimi çekti. 2. saat gerçekten de sabaha göre 1 dakika ilerlemişti. Burayı sevdim doğrusu...

 

 

Devam edecek...

NOT: Bir yanlışım olduysa kusura bakmayın. İlk defa bir metin yazıyorum. YKS yakın olduğu için biraz aksayabilir ama devam edeceğinden emin olabilirsiniz. Görüşlerinizi belirtmeyi unutmayın. Hepinize teşekkürler ^^  :embarrassed4-onion-head-emoticon:

 

İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

  • KRHerusaizu başlığı JJ: Ushinawareta-ō [ FF ] [ 3.Bölüm / 21.06.2020 ] olarak değiştirdi
  • 4 hafta sonra...

Sohbete katıl

You are posting as a guest. Bir hesabın varsa, hesabınla göndermek için şimdi oturum aç.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Misafir
Bu konuya yanıt ver...

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı.   Restore formatting

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Editör içeriğini temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

  • Konuyu Görüntüleyenler   0 üye

    • Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli bilgi

Forum kurallarımızı okudunuz mu? Forum Kuralları.