Jump to content

Soul of the little flower [Haikyuu! FF] One-Shot Kagehina


Önerilen İletiler

 
Spoiler

 

"Git buradan, canavar!" Genç çocuk atılan taşla tökezleyip geriye doğru iki adım atmıştı, taşa takılıp düşmesinin ardından gözleri hafifçe dolmuş olsa bile hiç belli etmeden ayağa kalkmış ve ağlama isteğine engel olmuştu. Kendisine yapılan bu şeyin aynısının tekrar etmesini istemedi, onlar da hissetsin istedi hissettiği bu acıyı. Eğildi ve önüne gelen küçük bir taşı alıp istemsiz bir hızla karşıdaki çocuğa attı. Çocuğun çığlığı yankılanmıştı havada, taşa da bulaşmış olan ve kafasındaki küçücük sıyrıktan dışarı sızıp yavaşça çenesine doğru akan koyu renkli sıvıyı görünce bir anlık korktu genç çocuk. Amacı kesinlikle bu değildi, zarar vermek istememişti karşısındakine. Yavaşça göz bebekleri küçülüyor; yaşadığı hiddeti, korkuyu belli ediyordu. Geriye doğru birkaç adım attı, arkasını döndü ve olağan hızıyla başka bir yere doğru koşmaya başladı. Arabanın korna sesini duyduğu zaman bile durmadı, hızla geçip gitti; koştu. Uzaktan gelen birkaç ses dışında hiçbir şey duymadığı o ana kadar koştu. Durmaya ihtiyacı olduğunu anladığı o ana, nefes nefese kalana kadar durmadı; koşmaya devam etti. Durduğu an elinde bunca zamandır sıkıca tuttuğu su şişesini kafasına dikti. Su içerken fark etti altında durduğu üst geçidi ve karşısındaki soluk çiçeği. Suyu içmeyi bıraktı ve şişeye baktı. Az bir miktarda kalmıştı şişenin içinde, hala susuz olan genç çocuk bir suya bir de hüzünlü, soluk çiçeğe baktı. Henüz suya doymamış olmasına rağmen son damlasına kadar suyu çiçeğin üstüne nazik bir biçimde dökmeye başladı. Çiçek sanki bir anda canlanmıştı; bir anda canlanamayacak olduğunu bilmesine rağmen öyle hissetmişti, öyle görmüştü genç çocuk. 
 
"Hey güzel çiçek, canını yaktım mı sularken seni? Boynunu büktüm mü suyu yavaşça döktüğümü sandığım zaman? Güzel yaprakların incindi mi bana, canını yaktığım için?" diye sordu çiçeğe genç oğlan. 
 
"Herkesin canını yakıyorum ben, istemeden kırıyorum insanları. Oysa kim ister kırmayı arkadaşı saydığı, değerli gördüğü kişileri?" kendini çiçeğe açıklarken çocuk, göz yaşlarını da sözlerinin beraberinde çiçeğin üstüne akıttı. 
 
"Yalnız hissediyorum küçük çiçek, senin gibi solgun ve hüzünlü." 
 
"Kim ister olmayı solgun ve hüzünlü? Kötü hissediyorum, yalnız hissediyorum. Sen de yalnız mısın küçük çiçek, hissediyor musun benim kadar üzgün ve yalnız?" 
 
Saatin farkına varan genç çocuk ayaklandı ve etrafını inceledi, karanlık havada bile görebileceği parlak bir tabelanın yanıp sönen ışığı gözüne çarptı, ismini ezberledi tabelanın ve çiçeğe dönüp "söz veriyorum, yalnız kalmayacaksın. Her gün geleceğim ziyaretine küçük çiçek." dedi. Arkasını döndü ve yavaşça oradan uzaklaştı. Eve vardığında küçük çiçeği düşündü, etrafında hiç çiçek yoktu turuncu yapraklı güzel çiçeğin; hiç olunmadık bir yerde çiçek açmıştı. Arkadaşsız ve ailesizdi, aynı genç çocuk gibiydi küçük çiçek. Çocuk gülümsedi bir anlık, yalnız değildi; yalnız değildiler. Artık küçük çiçek ona, o da küçük çiçeğe sahipti; birbirlerine sahiptiler. Yavaşça gözlerini kapattı ve çiçeğin turuncu, güzel yapraklarını düşünerek uykuya daldı. 
 
Uyandığı zaman yaptığı ilk şey rahat yatağından kalkmak pahasına da olsa eline iki şişe su alarak çiçeğin yanına gitmekti. Ayakkabılarını giydi ve yavaşça içinde kimsenin olmadığı eve doğru dönüp "gidiyorum." dedi. Kapıyı kapadı ve kilitledi, anahtarlarını cebine yerleştirip suları yanına aldığı küçük bez poşete koydu. Olağan hızıyla koşmaya başladı, onca durağı ve yolu geçti. Evinden bir o kadar uzak olsa da küçük çiçeğin bulunduğu yer, gidecekti. Yalnız kalmak istememesinin yanında çiçeğin de yalnız kalmasını istemiyordu. Vardığı an etrafına bakındı ve çiçeğini bir anlık görememenin kaygısıyla gözleri büyüdü. Etrafına dikkatlice bakındığı an rahatlıkla görebildi küçük çiçeği. Anlık korkuyla ve bir o kadar rahat bir biçimde çiçeğinin yanına gitti. 
 
"Hoşbuldum küçük çiçek, yalnız kalmayacağını söylemiştim." 
 
"Seninle konuşmak hoşuma gitti evet ancak keşke sen de benimle konuşabilseydin küçük çiçek. Yalnız hissetmiyorum, sayende. Yine de tek konuşan olmak rahatsız hissettiriyor." Durdu, etrafına baktı. Ona bakan garip insanları aldırmamış gibi yapsa da aldırıyordu, umursuyordu insanların düşüncelerini. İnsanları boş verip çiçeğine döndü ve "her neyse, beni dinlemen bile mutlu ediyor çiçeğim. Sorun etme sakın konuşamadığın için, amacım seni üzmek asla değil." 
 
Bir süre böyle sürdürdü çiçekle konuşmayı genç çocuk; günler, haftalar hatta aylar aldı çiçekle baş başa konuştuğu zamanlar. Her seferinde tek konuşan genç çocuk oluyordu, çiçek sessizliğini sürdürüyordu. Çocuk birazcık sıkılmıştı bu durumdan ancak bilmiyordu ki çiçeğin bu sessizliğinin bile onu iyi hissettirdiğini, o sessizlik giderse kendisinin de sessizleşeceğini. 
 
Günlerden bir gün geldiğinde genç çocuk çiçeğini göremedi, ilk başta endişesini belli etmemişti çünkü geçen sefer de görememişti, şimdi de öyle olmuş olmalıydı. Dikkatlice etrafına bakındı ancak çiçeğini yine göremedi. Çiçeğin hareket edemeyeceğini bilmesine rağmen geçidin altındaki kaldırımın en köşesine kadar her yerine baktı, çiçeği yoktu. Gözleri dolmaya ve yüzü beyaz, soluk bir renk almaya başlamıştı. Tüm sokak boyunca koştu, her yeri aradı ancak küçük çiçeğini bulamamıştı. Kendini en son bir parkta buldu. Çiçeği ve kendi için getirdiği sulardan birini aldı ve kendini bir bankın üstüne bırakıp suyunu içti. Bir süre düşünmeye fırsatı olmadı ancak düşününce yoktu? En sevdiği çiçeği, değerli çiçeği yoktu. Çok yalnız hissediyordu, çiçeğini özlemişti; sessizliğini, turunculuğunu ve her şeyini... Çiçeğini özlüyordu. 
 
Yavaşça ona yaklaşmakta olan turuncu saçlı, endişeli çocuğu fark etmedi genç. Çocuğun endişeli, birini arıyormuşçasına korkmuş yüzü genç çocuğa kendini anımsatıyordu. Turuncu saçlı çocuk da arıyordu kendi çiçeğini sanki. Çocuk onun oturduğu banka gelip yanına oturdu ve "Hey güzel insan; yanına otursam canın yanıyormuş gibi gözükürken, rahatsız eder miyim seni? Herkesi rahatsız ediyorum sanki turuncu, dikkat çeken saçlarımla. İstemsizce oluyor, oysa kim ister rahatsız etmeyi insanları? En çok da yalnız bir insan istemez rahatsızlık vermek. Arkadaş ister, aile ister yalnız hisseden kişi. Oysa baksa etrafına, hep vardır birileri." dedi kısa, turuncu saçlı çocuk. Tam tarif edemiyordu çocuğu genç, yüzüne bakamamıştı çünkü. Utanmıştı, çekinmişti. 
 
"Oturabilirsin..." dedi kekelerken genç çocuk. Turuncu saçlı çocuk sanki uzun zamandır tanıyormuşçasına "Henüz adını öğrenemedim, adın nedir?" diye bir soru yöneltti genç çocuğa. Çocuk istemsizce garipsese de turuncu saçlı çocuğa dönüp "Kageyama Tobio." dedi. Aralarındaki küçük sessizliğin uzun sürmesini istemedi genç çocuk, Kageyama. Uzun zamandır onunla kimse konuşmamıştı, çocuğa döndü; tam yüzüne bakmasa bile sorabilmişti sorusunu. "Ya senin?" diye sordu turuncu saçlı çocuğa Kageyama. Çocuk ilk soruyu anlamamış gibiydi, ardından da düşünceli bir hal alıp etrafına bakındı ve yüzü aydınlanmış bir biçimde Kageyama'ya dönüp "Shoyo!" dedi tüm heyecanıyla. Bir süre duraksamanın ardından tekrar ağzını açtı ve "Hinata Shoyo!" dedi. Kageyama bu ismi daha önce duymamıştı civarda ancak daha fazla şey sormak istemedi. Çocuğa döndü ve çevreyi izleyen yüzünü incelemeye başladı. 
 
Çocuğun susuz görüntüsünden dolayı ona poşetten çiçeği için getirdiği suyu bir an tereddüt etse bile uzattı Kageyama. Çocuk yüzünü alan parlamayla suyu alıp teşekkür etti ve sonuna kadar içti. Daha sonra tekrar önünü döndü ve parkı izlemeye devam etti. Bir süre sonra Kageyama'ya dönmeden yavaşça konuşmaya başladı. "Seni üzen şey... seni üzen şey ne, gözlerini dolduran; yüzünü solduran o şey?" İstemediği bir soru sorulduğu için rahatsız olmuştu Kageyama. Hinata özür dilemek istermişçesine ağzını açmışken ona izin vermeden konuşmaya başladı. 
 
"Çok yalnız hissediyorum,
Bazı şeyleri özlemekteyim.
Kaldırım kenarındaki küçük çiçeğin geri dönmesini dilemekteyim, sessizliğiyle de olsa dönmesini dilemekteyim. 
Yok sayamıyorum yalnızlığı eskisi gibi, 
Artık yapamıyorum." dedi Kageyama ve ardından sessizliğe büründü. 
 
Hinata söylemeye korkar gibi oldu bir şeyi ve söylememeye karar verip ayağa kalktı. "Yalnız değilsin..." diye mırıldandı. " Söz veriyorum yalnız kalmayacaksın! Her gün ziyaretine geleceğim, Kageyama Tobio." 
 
Birkaç gün boyunca her günlerini birlikte, parkta geçirdiler iki genç, Kageyama her gün birazcık daha rahat hissediyordu Hinata'nın yanında. Hinata ise biraz daha solgun ve rahatsız görünüyordu. 
 
Kageyama'nın, her zamanki gibi buluşacakları için sabah erkenden hazırlıklı bir biçimde iki tane su şişesi ile parka doğru yola koyulduğu bir gün Hinata'yı hiç ummadığı bir şekilde; solgun ve yerde yatarken buldu. Baygın bakan gözleri Kageyama'nın çok daha fazla endişelenmesine neden olmuştu. Anlık korku ile onu sarsmaya başladı ve "Hinata, Hinata!" diye seslenmeye başladı. Elindeki suyu genç çocuğa uzattı, tutamayacak durumda olan genç çocuğun gözleri bile açık değildi ki su içebilsin. 
 
Yavaşça suyun kapağını açtı ve suyu turuncu saçlı, güzel yüzlü çocuğa içirdi. Suyu yere fırlatıp çocuğu sırtına aldı ve hastaneye doğru koşmaya başladı. Hinata gözlerini açana kadar yol aldı ve çiçeğinin önceden bulunduğu üst geçitin altındayken Hinata'nın sesini duydu. "Dura..." duraksadı genç çocuk "Durabilir misin?" Kageyama aniden durunca hafifçe sarsıldı Hinata. 
 
"Sa... sana daha önce söylemek istedim ancak" duraksadı. "Ancak bir türlü söylemeye fırsat bulamadım. Anlatmaya çalıştım sözlerimle, söylediklerini söyledim sana ancak olmadı; anlamadın." Çocuk bekledi, tepki bekliyordu. Kageyama'nın bu sözlere verecek bir tepkisi yoktu, endişeliydi. 
 
Hinata, Kageyama'nın anlamadığını anlayınca hafif de olsa gülümsedi. Kageyama görememişti gülümsemesini, görmek isterdi. 
 
Turuncu saçlı çocuk, Hinata kulağına fısıldadı Kageyama'nın. "Hey güzel çiçek, canını yaktım mı sularken seni? Boynunu büktüm mü suyu 
yavaşça döktüğümü sandığım zaman? Güzel yaprakların incindi mi bana, canını yaktığım için?" Çocuk öksürdü ardından devam etti. "Herkesin canını yakıyorum ben, istemeden kırıyorum insanları. Oysa kim ister kırmayı arkadaşı saydığı, değerli gördüğü kişileri? Yalnız hissediyorum küçük çiçek, senin gibi solgun ve hüzünlü." Devam edemeyecek gibi hissetti çocuk ve bu hissini dile getirdi. "Devam edemeyeceğim siyah saçlı genç çocuk, küçük bir çiçek olarak tek dileğimdi seninle konuşmak. Daha önce senin benden istediğin gibi, demiştin ya" dedi ve Kageyama'nın önceden söylediği bir şeyi onun seni taklit ederek dile getirdi. "Seninle konuşmak hoşuma gitti evet ancak keşke sen de benimle konuşabilseydin küçük çiçek. Yalnız hissetmiyorum, sayende. Yine de tek konuşan olmak rahatsız hissettiriyor." Çocuk sessizleşti. Kageyama çocuğu sırtından indirip çiçeğin önceden bulunduğu yere oturttu ve göz yaşlarının ardından. "Dalga geçmesene, zamanı değil." dedi. Yorulmuştu, tekrar bir güç bulup Hinata'yı sırtına almaya karar verdi ancak Hinata engel oldu. "Hayır, dalga geçmiyorum. Dileğim yerine geldi benimle konuşan yeryüzündeki tek kişi, dileğim yerine geldi. Seni mutlu etmek amacıyla hayat buldum ve mutlu olduğuna göre artık hayatta olmam için bir gerekçe yok. Mutlu ol, mutlu olman için yaşadım ben." dedi Kageyama'nın sonunda kavuştuğu çiçeği. "Hayır, çiçeğim. Eğer sen benim çiçeğimsen Hinata, öldüğünde ben de öleceğim. Lütfen... lütfen" Kageyama daha önce hiç dile getirmediği birkaç sözün ağzından dökülmesine izin verdi. "Beni bırakma, çiçeğim. Yalnız kalmak istemiyorum." Adeta haykırdı göz yaşları çoğalırken. 
 
Hinata sadece gülümsemişti. Kageyama gözlerini kocaman açtı ve onun bu sakinliğine anlam vermeye çalıştı. Düşündü ve konuşmaya güç bulduğunda aklındaki soruyu sordu. "Mutsuz olursam... geri gelir misin? Mutluluğumdan vazgeçersem geri gelir misin benim için?" 
 
Hinata bu soru karşısında sessiz kaldı bir süre. Ardından sadece "mutluluğundan vazgeçeyim deme." dedi. Kageyama bir sürelik duraksamanın ardından Hinata'ya yaklaştı, sımsıkı sarıldı ve kulağına birkaç sözcük fısıldadı. Yok olduğunu hissedene kadar ona sarılmaya devam etti. Kageyama ağlarken kimsenin geçmediği sessiz, sakin sokakta sadece onun ağladığını belli eden korkunç çığlığı ve anlamsız sesleri yankılanıyordu. Hinata ise kaybolduğu ana dek gülümsemeyi sürdürmüştü ve en sonunda "Kageyama Tobio, sen bir çiçeğin sahip olabileceği en güzel şeysin; seni seviyorum!" diye bağırmıştı. Kageyama hiçbir şekilde etrafına bakınmadı, sadece Hinata'nın birkaç saniye önce bulunduğu boşluğa sarılmaya devam etti. 
 
Çiçeğini ikinci kez kaybediyordu.
 
Birkaç dakika önce çiçeği dünya üzerinden silinirken kimsenin olmadığı sokak kalabalıklaşmaya başlamıştı. Yavaşça ayağa kalktı ve evine kadar olan tüm sokağı koşmaya başladı. Çiçeği kaybolurken çiçeğinin kulağına fısıldadığı şeyi anımsadı "Tekrar çiçek olarak doğacak olursan, seni yalnız bırakmayacağım çiçeğim, seni bulacağım. Kageyama Tobio hiç olmadığı kadar seviyor seni. Kimseye vermediği değeri veriyor sana çiçeğim." Anımsadıklarını dışa vurmak istedi, çığlık atmaya başladı koştuğu tüm yol boyunca. "Seni seviyorum çiçeğim." Anımsadığı sözü sesli bir biçimde dile getirdi "Seni seviyorum, Shoyo Hinataa!" 
 
 Daha önce kimsenin gözleri önünde ağlamayan Kageyama Tobio, hiç dökmediği gözyaşını döktü küçük çiçek için. Çığlıkları tüm sokak boyunca yankılandı, tekrar yalnız kalmıştı ve yalnız olarak kalacaktı. 

 

 
İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

yumulonely, 45 dakika önce tarihinde yazdı:

Zamanım olduğunda bir okuyacağım ama bölümleri spoiler tagı içine alman gerekiyor. Tüm bölümü seçtikten sonra yukarıdaki göz işaretine basarsan içeriğin spoiler içinde olacaktır. Yarışmada bol şans ^^

ah, anladım. teşekkür ederim^^

İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

yumulonely, 47 dakika önce tarihinde yazdı:

Zamanım olduğunda bir okuyacağım ama bölümleri spoiler tagı içine alman gerekiyor. Tüm bölümü seçtikten sonra yukarıdaki göz işaretine basarsan içeriğin spoiler içinde olacaktır. Yarışmada bol şans ^^

bu sefer oldu sanırım.^^

İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

  • 3 hafta sonra...

Sohbete katıl

You are posting as a guest. Bir hesabın varsa, hesabınla göndermek için şimdi oturum aç.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Misafir
Bu konuya yanıt ver...

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı.   Restore formatting

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Editör içeriğini temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli bilgi

Forum kurallarımızı okudunuz mu? Forum Kuralları.