Jump to content

Polisiye-Süper Güçler | Multi-Player | [Özgün Hikaye] [01/01] [23.06.2020]


Önerilen İletiler

Multi-Player

Spoiler

 

        Soğuk bir kasım günüydü. Denize nazır, İstanbul boğazının kenarında, alelade bir bankın üzerinde oturuyordu. O günkü çayını henüz içmemişti, ama kahvesi her zamanki gibi yanındaydı. Elini hırkasının cebine attı, bir dal sigara çıkardı, yaktı ve kenara bıraktı. Sadece kokusuydu ona lazım olan, sadece kokusu…

Telefon çaldı, arayan daha önce birkaç vaka’ da beraber çalıştıkları, cinayet masasında görevli bir polis memuruydu. Kendisi gibi o da biraz gri alanlarda takılıyordu. İnsanlara göre ahlaksız ve haysiyetsiz sayılırdı. Arkadaş denebilirdi ama öyle beraber bir şey paylaştıkları da yoktu, ölmüşlerin cesetlerini saymıyordu. Sonuçta o bir işti.

-          Alo

-          Elimde tam sana bir durum var.

-          Ne kadar?

-          Ney ne kadar?

-          Mağdurdan bana ulaşmak için ne kadar söğüşledin?

-         

-          Adresi ver. Parayı sonra konuşucaz.

 

        Oraya ulaştığında acılı bir aile tablosuyla karşılaşmayı bekliyordu. Öyle de oldu. Aylar önce cinayete kurban gitmiş bir kız çocuğunun Ailesi. Anne artık ağlamaktan yorulmuş, gözlerinin altı şişmiş, adeta yürüyen bir enkaz haline gelmişti. Baba, o biraz daha iyi durumdaydı, geçen süre yaramış gibi duruyordu.

“Hiçbir şey söylemeyin, hiçbir şeye karışmayın, hiçbir şeye şaşırmayın, ancak ben sorarsam cevap verin. Aksi bir saniye bile yaşanırsa ben bu işte yokum.” Dedi ve evin her tarafını dolanmaya başladı. Bu genelde günler süren bir işti ama ilk defa bu kadar küçük bir evde olduğunu düşünürsek 1 gün dolmadan işin içinden çıkabilir gibi görünüyordu.

        Önce kızın odasına girdi. Belli ki cinayet sonrasında odaya hiç dokunulmamıştı. Bütün dolapları, bütün kitapları, karıştırdı. Her iki aynayı da inceledi. Neyin nerede olduğunu gözlemledi. En üst raftaki solmuş kaktüsü gördü, aynanın önündeki sahte siyah gül gözüne ilişti. Makyaj malzemeleri arasında en çok göz kaleminin kullanıldığı dikkatinden kaçmadı. Ondan sonra da allık isimli büyülü, yüz kızartıcı maddenin de bitmek üzere olduğunu gördü. Göz kalemi neyse, ama bu ona göre adeta insanın kişiliğini değiştiren, inanılmaz bir makyaj malzemesiydi. Odadaki her bir detayı inceledikten sonra evin diğer odalarını da aynı titizlikle inceleyecekti. Bahçeyi, çevreyi, her yeri… Not defterini ve kırmızı çizgili siyah tükenmez kalemini çıkarıp not almaya başladı.      

        Aradan saatler geçmişti. Polis memuru annenin ikram olarak getirdiği hazır keki gömerken bir yandan da içinden hayıflanıyordu. Çay istiyordu…

Dedektif kılıklı adam tekrar ailenin yanına döndü. Kızlarının var olan bütün videolarını istediğini söyledi. Anne ilk başta duraksadı ama kocası çoktan oturduğu koltuktan kalkmıştı bile. İçeriden bir flash bellekle geri geldi. “Diğer polisler bunları çoktan incelediler, bir şey bulamadılar.” diye eklerken belleği adama uzattı.

-          Videoların uzunluğu ne kadar, toplam yani?

-          7 saat kadar olsa gerek.

-          7 saat, 7 gün. 7 gün sonra tekrar görüşeceğiz.

Adam hızlıca evden ayrıldı, aile durumu anlamamış gibi görünüyordu. Polis memuru onlara durumu açıklamaya çalıştı. “Bu adam hep böyledir. Tam 7 gün sonra kapınızda belirecek ve muhtemelen sizle dalga geçtiğini düşüneceğiniz hareketler yapacak. Gerçekten öyle değil, işini kolaylaştırmak istiyorsanız onun oyununu oynayın, ne kadar sinir bozucu görünürse görünsün.” Aile bir şey anlamamış gibi görünüyordu, polis tekrar ve tekrar üzerine basa basa söylediğinde anlar gibi yaptılar.

        Aradan bir hafta geçmişti. Saat akşam 9’a doğru geliyordu. Sonra kapı çaldı, hemen ardından da anahtarın kapıyı açmaya çalışırken çıkardığı sürtünme sesi duyuldu. Ardından da kapı üç kez çalındı. Annenin içini bir ürperti sarmıştı, babanın da öyle. Titrek bir el hareketiyle anne kapıyı açtı. Gelen dedektif kılıklı adamdı. Elinde küçük bir paket baklava ve bir tüp leblebi tozu vardı.

Baba sinirlenip lafa girdi.

-          Bunlar da ne demek oluyor, sen bizimle dalga mı geçiyorsun?

-          Babacık iyi misin? Anneee, babam yine ilaçlarını unutmuş! Bak, her Cuma size getirdiğim şeyler bunlar, niye şaşırdın ki?

 

Anne bozuntuya vermedi, polisin sözlerini hatırlamıştı.

-          Hoş geldin kızım, aman bırak, ne hali varsa görsün. Bıktım onun bu tavırlarından!

-          Öyle deme ay tanem, üzülür babacık.

 

        Dedektif kılıklı eleman sanki onların küçük kızları gibi davranıyordu. Niye yaptığını anlayamamışlardı ama polisin sözleri akıllarına gelince oyunu oynamaya karar verdiler. Kaybedecek neleri vardı ki?

       Adam koşar adımlarla elindekileri mutfağa bıraktı, “babasını” yanağından öptü, “annesine” sıkı sıkı sarıldı. Tıpkı kızlarının her gün yaptığı gibi. Sonra merdivenleri koşarak çıkarak odasına gitti. Oradan bağırarak “Anne! Yine kaktüsümü sulamışsın! Sana kaç kez dedim, her hafta sulama şunu, öldüreceksin diye! Bak, solmuş işte!”

        Kadının dizlerinin bağı çözüldü. Bunlar tıpkı kızının söylediği bir şeydi, seçtiği kelimelere kadar aynıydı.  Sanki kızlarının ruhu adamın içine girmiş gibi hissetti bir an. Baba ise korkudan boncuk boncuk terliyordu. Benzer düşünceler onun da aklındaydı ve hayaletlerden korkan birisi olarak; gelen kızının hayaleti olsa bile, onu korkutmaya yeterdi. Adam yanında getirdiği pijamalarını giyip mutfağa girdi, tıpkı kızlarının yaptığı gibi baklavayı getirdi, tıpkı onun gibi sundu. Ağzından çıkan her kelimede kızlarının varlığı hissediliyordu. Her bir mimiği onu yüzde yüz doğrulukla taklit ediyordu.

Kadın dayanamayıp sordu:

-          Kızım, sen misin?

-          O ne demek anne, tabi ki benim!

        Bu tuhaflık gece boyu sürdü, saat artık geç olmuştu. Baba, adamın ne zaman ayrılacağını merak ederken adam, “Annem, babacık, bugün işte çok yoruldum, ben yatışa geçer” diyerek kızın odasına gitti. Adam burada mı uyuyacaktı?

           

        Üç gün bu şekilde geçti, adam sanki onların kızıymış gibi üç gün boyunca gelip gitti, geceyi orada geçirdi.    

       Dördüncü gün eve kızları değil, kendisi olarak gelmişti. Aileden özür diledi. Çokta umursamıyordu gerçi ama insanların değer verdikleriyle dalga geçer gibi davrandığının farkındaydı ve en azından özür dileyerek niyetinin bu olmadığını belirtmek ona iyi geliyordu. Sonra kızlarının telefonundan son bir mesaj attı. Mesaj attığı kişi Cenk isminde biriydi.

        Telefon rehberinde Cenk’i göstererek “Katiliniz bu.” dedi dedektif kılıklı adam. Baba sonunda dayanamayıp patladı.

“Yeter be adam, kaç gündür yapmadığın eziyet, içine etmediğin anı kalmadı. Belki gerçekten suçluyu bulursun diye sabrettim ama burama kadar geldi artık. Şimdi de kızımın en iyi arkadaşlarından birini, aile dostumuzun oğlunu mu mahvedeceksin! Yeter, dur artık!”          

        Dedektif kılıklı adam anlatmaya başladı. “Benim” dedi, biraz duraksadı. Camın kenarına geçip sigarasını yaktı, kenara bıraktı. Sigaranın dumanı çevresini sarmalarken sözlerine devam etti. “…bir hastalığım var. Uzmanlar kişilik bozukluğu diyor, ben daha ötesi olduğunu hissediyorum. Yakın bir zamanda başkalarının kişiliklerini kopyalayabildiğimi fark ettim. Kişiliklerini sahiplenince hayatlarının ilerleyişlerini de görüyor, yaptıkları veya muhtemelen yapmak üzere oldukları hataları, yaşamış ya da yaşamak üzere oldukları olayları görebiliyorum. Empati denen illet duygu da bununla birleşince ortaya bu sonuç çıkıyor. Dediğim gibi bu bir hastalık, ancak daha önce birkaç kişinin işine yaradı. Ben de artık Sherlock misali “süper güçlerimle” insanlara yardım edip hayatımı kazanmaya çalışıyorum.”

Aile afallamış bir şekilde adama bakakaldı. Sonra annenin sesi duyuldu.

-          Kaybedecek neyimiz kaldı ki Mehmet Bey, ben bu adama güvenmek istiyorum.

-          İyi de Ayşe Hanım, Cenk’in ailesi bizim bu dünyadaki geriye kalan tek insani bağımız, hayat yoldaşlarımız. Ya yanılıyorsa?

-          Ama ya kızımızın katili Cenk’se? Hepsini geçtim, bu düşünce aklındayken çocuğun yüzüne nasıl bakacaksın?

Mehmet Bey’in sesi kesilmişti. Pencereye doğru yürüdü, dedektif kılıklı adamın yanına geldi. Yanık sigara bitmek üzereyken onu küllükten alıp kalan son nefesi çekti. Küllükte söndürüp nefesini camdan dışarı verirken adama doğru döndü.

-          Zaten mahvolmuş şu hayatımızı iyice bir çalkaladın, şimdi de kalan az biraz iyi yanını yok etmek üzeresin. Ama biz senin adını bile bilmiyoruz. Sen… Kimsin?

-          Ben hasta, yalnız, birazda deli diyebileceğiniz birisiyim. Tek derdim işimi yapmak, hayatımı yapabileceğim en faydalı şey ile kazanmak. Hitap edecek bir isim arıyorsanız… Bana Ekrem derlerdi, siz de öyle diyebilirsiniz.

-          Ekrem bey, umarım yanılmıyorsunuzdur.

Saat Gece 10’u biraz geçiyordu. Kapı çaldı. Gelen Cenk’ti. Hafif tombikleşmiş, saçı sakalı salmış, yarı ayık yarı sarhoş bir haldeydi. Gözlükleri bayağıdır silinmemiş gibi görünüyordu. Kapının girişinde yanan lambanın ışığı gözlük camlarındaki parmak izlerini belirginleştirirken, yüzündeki ter de ışıktan dolayı parlıyordu. Ayşe hanım onu o tatlı anne sesiyle içeri davet etti. “Gel olum, gel.”

-          Şey… Kızınızın telefonundan bir mesaj aldım, beni çağırıyordu.

-          Biliyorum evladım, geç içeri.

Çocuk kapıdan girer girmez Ekrem lafa girdi. Kızın kişiliğinden kalan kırıntılarla, kızın tonlama ve mimiklerini taklit ederek ona seslendi. “Ceeenk! Merhaba! Totoyu başı salmışsın bakıyorum. Ne o? Sevgilinden mi ayrıldın?”

Çocuk korkarcasına sırtını kapıya dayadı. Ekrem ise hız kesmeden devam etti.

** Ah, benimi seviyorsun! Ah canım, yeriim. Güzel şakaydı ama, gerçekten.

** Ne, sen ciddi misin? Tatlım, bak tatlım diyorum, seni gerçekten önemsiyorum, bunca yıllık dostumsun, seni çok iyi tanıyorum ve saygı da duyuyorum. Ama sana hiç o gözle bakmadım ki?

** Dur, ne yapıyorsun! Sen, sarhoşsun! Dur yapma diyorum!

** Annem… Annem… Kaktüsü sulamasın, söylersin değil mi?”

Çocuk Ekrem’in gölgesinden bile sığınırcasına büzüşmüş, sanki kapının altından kaçabilirmiş gibi dibine kadar çökmüştü. Duyduklarından dolayı dili kilitlenmişti. Ağzından sadece anlamsız sesler çıkıyordu. Ekrem Bey çocuktan uzaklaşmak için salona geçti. Sonuçta duyduklarını hazmetmek için biraz zamana ihtiyacı vardı. Az önce, ölümüne sebep olduğu kızın son sözlerini tekrarlamış olmalıydı. Başarılı olmayı umarak beklemeye başladı. Birkaç dakika sonra kendine gelen çocuk koşarak adamın yanına gitti.

-          Bilerek yapmadım! Kazaydı!

-          Biliyorum.

-          O… Ben… İçmeye gitmiştik. Sonra tartışmaya başladık, sonra tartışma şiddetlendi ve… ve…

-          Bir kaza oldu değil mi?

-          Evet! Evet! Yoldan geçen bir araba ona çarptı! Yani çarpmak üzereyken onu çektim. Sonra o da dengesini koruyamadı ve yere yığıldı. Başta anlamadım ama birkaç saniye sonra gördüm ki kafasını taşa çarpmıştı, kanıyordu.

-          Biliyorum.

-          Ve, ve… Bir dakika! Nereden biliyorsun.

-          Çünkü orada ölen bendim.

-          Ne?

        Ayşe hanım ve Mehmet beyin şaşkın bakışları arasında çocuk her şeyi itiraf etmişti. Yarı sarhoş kafayla olanların farkına varıp kaçmaya çalıştıysa da Ekrem’in küçük bir ayak hareketi neticesinde kendini yerde bulmuştu.

Ekrem bey telefonunu çıkardı, son arayanlardaki spam aramalar ve reklamlar arasından cinayet masası komiserinin numarasını buldu.

-          Alo, adresi biliyorsun.

-          Bu sefer biraz sürdü sanki?

-          Duygusuz pislik.

-          Ne var? Ölenle ölünmez ya?

-         

        Daha sonra polisler, komiser eşliğinde olay yerine geldi. Çocuğu alıp götürdüler. Olayın sonunda bir sonuca bağlanması aileyi buruk bir sevince kavuşturmuştu. Sonunda, en azından, kızlarına ne olduğunu anlamışlardı. Mehmet Bey ayak sürüyerek Ekrem’in yanına geldi. Dizlerinin bağı tutmuyordu.

-          Ne kadar?

-          Ney ne kadar?

-          O şerefsiz polisten ne kadarını kopardın? Tavırlarına bakılırsa avucundaki bir kukladan ibaret?

-          Ah, sadece kirli bir polis, o kadar. Paraya gelince, belki birkaç kuruş bırakırım. Sonuçta tasasız bir şekilde tutuklama işini hallettik. Onun dışında hepsini almayı düşünüyorum.

-          O pislik benden bütün birikimimin yarısını söküp almıştı. Ona kalmadığına sevindim, teşekkür ederim Ekrem Bey, çok teşekkür ederim.

        Ekrem cebinden sigara paketini çıkardı. İçinde son bir tane kalmıştı. Bahçedeki bir vidası düşmüş eski banka oturup içeriden getirdiği küllüğü yanına koydu. Mehmet Bey de yanına oturdu.

-          Son bir tane daha yakabilir miyim Mehmet Bey?

-          Bir şartla, hikayeni benimle paylaşırsan.

        Ekrem biraz düşündü, sonra “Neden olmasın ki?” anlamına gelen bir nefes aldı, verirken de konuşmaya başladı.

“Gençken çok aklı havada birisiydim. Motorla dolanır, önüme gelen her kızla flört eder, yaşım yetmemesine rağmen barlardan çıkmazdım. Sonra bir kızla tanıştım. Kafalarımız acayip uyuşuyordu. İşin aptalca kısımlarını bırakmış, onun isteyeceği türden birisi olmaya özen göstermeye başlamıştım. 6 ay kadar görüştükten sonra beni ailesiyle tanıştırdı. Çok efendi bir babası vardı, kendi babam gibi sevmiştim onu. Ama tek kusuru, yani kızı böyle düşünüyordu, çok fazla sigara içmesiydi. Günde 3 paket bitiriyordu. Bende içiyordum ama öyle çok değil, günde 3-4 dal. Bir gün bir kaza oldu, trafik kazası. Sevdiğim kızı hayattan kopardı…”

Durdu, yutkundu. Biraz soluklanmaya ihtiyacı var gibi duruyordu. Mehmet bey Ekrem’in sırtına hafifçe vurdu. Sonra Ekrem anlatmaya devam etti.

“O günden sonra ikimiz de sigarayı bıraktık. Kızın babası bir daha ağzına sürmedi, yanından bile geçmedi. Bense böyle bir küllüğe yakıp bırakarak dumanının beni sarmasını izliyorum. Bana onu hatırlatıyor.”

 

        Mehmet Bey arkasına yaslandı, kendi cebinden kendi sigarasını çıkardı. Bir tane de o yaktı. Ama içmedi, Ekrem gibi bekletti. Kafasını kaldırıp bakışlarını yıldızlara doğru dikti. Sigaranın son nefesine kadar, kendi kendine sönene kadar elinden bırakmadı. Küçük kızarıklık süngere dayanıp yok olduğunda, artık çoktan sönmüş olan diğer sigaranın da içinde bulunduğu küllüğe bastırdı.

“Aç mısın Ekrem oğlum? Çok güzel bir pideci biliyorum.”

 

İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

  • Huseyinekrem başlığı Polisiye-Süper Güçler | Multi-Player | [Özgün Hikaye] [01/01] [23.06.2020] olarak değiştirdi
  • 2 hafta sonra...

İmlada yine de hatalar var. Sanırım eksik birde cümle okudum diye hatırlıyorum.

Şahsen dedektif kılıklı yerine bağımsız bir dedektif olmasını tercih ederdim. Yaşadığı herhangi bir olay yüzünden meslekten kendi rızasıyla ayrılmış bir alfa görmek hoş olurdu. Karakterle hayran kalmak yerine kendi adıma nedendir bilinmez acıdım. Hikayesi de cabası. O konuya da gelirsek baş karakterin geçmiş hikayesinden ziyade nasıl böyle bir güce ulaştığını açıklasaydın daha hoş olurdu.

 

-Bence- birazcık haksızlık etmişsin baş karakterine o kadar ^^

Bunlar dışında hikaye ilginç ve güzeldi. 

 

Hayal gücüne sağlık.

İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Nones, 15.07.2020 - 05:41 tarihinde yazdı:

İmlada yine de hatalar var. Sanırım eksik birde cümle okudum diye hatırlıyorum.

Şahsen dedektif kılıklı yerine bağımsız bir dedektif olmasını tercih ederdim. Yaşadığı herhangi bir olay yüzünden meslekten kendi rızasıyla ayrılmış bir alfa görmek hoş olurdu. Karakterle hayran kalmak yerine kendi adıma nedendir bilinmez acıdım. Hikayesi de cabası. O konuya da gelirsek baş karakterin geçmiş hikayesinden ziyade nasıl böyle bir güce ulaştığını açıklasaydın daha hoş olurdu.

 

-Bence- birazcık haksızlık etmişsin baş karakterine o kadar ^^

Bunlar dışında hikaye ilginç ve güzeldi. 

 

Hayal gücüne sağlık.

Çok doğru tespitler.

Bu benim bayadır kabaca aklımda olan bir konuydu. Vakit ayırmaya üşendiğimden üstünkörü bir şeyler karaladım açıkcası. Yoksa 24 bölümlük animeyi 10 bölüme sığdırma gibi bir şey şu yaptığım :D İşte üşenmezsem bir ara devamını karalarım, yada muhtemelen baştan yazarım.

Okuduğunuz için, zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. 

İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Sohbete katıl

You are posting as a guest. Bir hesabın varsa, hesabınla göndermek için şimdi oturum aç.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Misafir
Bu konuya yanıt ver...

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı.   Restore formatting

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Editör içeriğini temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

  • Konuyu Görüntüleyenler   0 üye

    • Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli bilgi

Forum kurallarımızı okudunuz mu? Forum Kuralları.