Jump to content

Liderlik Tablosu

Popüler İçerik

Showing content with the highest reputation on 08/25/14 tüm alanlarda

  1. rek

    Barakamon FC

    Barakamon FC Hikayemiz; ünlü bir kaligrafi sanatçısına yumruk attığı için küçük bir adaya gönderilen ve genç bir kaligrafi sanatçısı olan Handa Seishu’nun etrafında geçiyor. Şehir dışında hiç yaşamamış olan Handa, traktörlerle yolculuk etmeye alışmaya çalışırken; birden küçük çocuklar onun evini oyun alanı olarak kullanmaya başlarlar. Bakalım Handa bu adada da olsa Kaligrafi sanatına yoğunlaşabilecek midir? Tür: Komedi, Slice of life Kesinlikle sıkıntılı olduğunuzda izleyebileceğiniz, bittiğinde yüzünüzde gülümseme bırakan yeni bir seri. 12 bölümden oluşuyor. Opening (Sözlerinin Türkçe çevirisi çok tatlı. :3) http://www.youtube.com/watch?v=qN9uQYwDFYM Ending (Bununkiler daha tatlı. :3) http://www.youtube.com/watch?v=EpS3W43VsDc Gifler! (Aşırı tatlılık uyarısı!) İmzalar! Üyeler! Kurucu - Recdo h3n4 itadakimass NewMooN DeathMariposa Mireille Sena Al_Setsuna
    3 points
  2. burda çizimlerimi paylaşıcağım çizimlerimi geliştirmeye manga akademisi ile başladım ve öle bir melete bulaştırdılarki beni adam akııllı anime izliyemiyorum artık aklımda sürekli yeni hikaye fikirleri yeni karakterer yani duruşlar canlanıyor o kadar zor durumda kaldımki surat çizmekle yetinemedim bir kaç yeni fikirden bir kaç yeni karakter bile çıkıyor ben size son hallerini burda paylaşıcağım öncellikle burda paylaştıklarımın çoğu bir kaç kez çizilmiştir :D bu karakterler tamamen bir tarafımdan uydurulmuştur kim diye sormayın :D 4. (YENİ) bu yukardaki gibi yeni karakter tasarımları yapmaya çalıştığımda ortaya çıkan bir karakterler burda paylaştığım her resim bunun gibi olucak şu an sizinle paylaşamıyacağım bir hikaye üzerinde çalışıyorum bunlarda karakterleri burda paylaştıklarımdan farklı olarak bu hikayenin mangasını çizmek istiyorum ilerde o yüzden bunu şimdilik burda paylaşmamaya karar verdim kusura bakmayın merak eden olduysa : :)şimdi daha karakterlerin bazılarının ismi bile yok şimdilik takma isim verdim ilk resimdeki şimdilik sadace yüz tasarımı bulan abimiz "ossan" 2 ve 3 resimlerin konusunda olan kişi ise "winner" ve şimdi paylaştığım karakterin ismi bunu belirledim bi baya hoşuma gitti çünkü "Hebi" anatomi oarak öğrenmem gereken çok şey var ama genel olarak hatlarını bu resimden anlarsınız umarm :) internetim şimdilik bu kadarına izin verdi ama daha paylaşmadığım bir karakter daha var onuda yakında internet bağlanınca paylaşıcam ve bu konu altından bu 4 karakterin kısa 1 yada 2 sayfalık kısa hikayelerini amatör manga halinde yayınlıyacağım umarım beğenirsiniz :D ve yeni bir karakter daha adı "rage" ve bu skecimiz Rage vs sivrisinek diye adlandırdım tamamen orinal değil bir manganın bir bölümünden alıntı yaptım sanırım etkilendimmi diyim ama kısa hikayeler bu şekilde olucak diye bir özet olur her halde :)
    3 points
  3. Anime Adı : Shigatsu wa Kimi no Uso Anime Türü : Dram Müzik Romantik Okul Shounen Bölüm Sayısı : 23 / 22+ Yapım Yılı : 2014 Çevirmenler : Setsuna Düzenleme : KuramaUN, Sine Güneş (Sinsine) Özet; Piano dahisi Arima Kousei, çocuk müzisyenler yarışmasını kazandıktan sonra herkes onun adını öğrenmiştir. Fakat; ona en çok destek veren annesinin ölümünden sonra zihinsel ve duygusal bir çöküş yaşayan Kousei, artık kendi piyanosunun sesini bile duyamaz olmuştur. Bu olayın üstünden iki sene geçtikten sonra bile, piyanoya dokunamayan Kousei, bütün yaşamını böyle gideceğini düşünürken tanıştığı bir kız her şeyi değiştirecektir.Başına buyruk bir kemancı olan Miyazono Kaori, Kousei’nin müzik hayatına geri dönmesine yardım eder ve onu alışık olmadığı bir stilin içine sürükleyerek yeni şeyler keşfetmesini sağlar.Hikâyemiz, ikilinin ve arkadaşlarının müzik ile yaşadıkları maceraları konu alıyor.Aynı adlı mangasından uyarlanmıştır. Klasör Linki [hide][/hide]
    2 points
  4. Anime hakkında araştırma yaparken böyle bir şeye denk geldim. 280. sayı doğrultusunda oylamaya sunulmuş ve böyle bir sonuç elde edilmiş. Siz bu tablo hakkında neler düşünüyorsunuz ? 1: Offense/Saldırı: Büyü gücü, fiziksel güç, dövüş deneyimi, dövüş yeteneği(yakın dövüş,kılıç ustalığı gibi...), tek vuruşta verebildiği maximum hasar, saldırı menzili ve yönlülüğü,büyü çeşitliliği baz alınmıştır. 2: Defense/Savunma: Savunmaya yönelik teknik ve yetenekler, büyüleri etkisiz hale getirici ve bastırıcı yetenekler, saldırılara karşı hasar almasını engelleyecek kalkan sağlama kabiliyeti baz alınmıştır. 3: Speed/Hız: Tam hareket hızı, refleksler ve tepkiler, çeviklik baz alınmıştır. 4: Intelligence/Zeka: Durumu idrak etme, kritik düşünme, bilgi kapasitesi, strateji ve taktik bilinci, mantıklı sonuç çıkarabilme yetenekleri, uyumluluk, analitik kabiliyeti ve düşmanın zaafını çözebilme yeteneği baz alınmıştır. 5: Durability/Dayanıklılık: Saldırılara karşı koyma gücü, yorulma ve gerilme derecesi, genel dayanıklılık, tek seferde verilen maximum hasara dayabilme gücü, fiziksel kondisyon ve yaş baz alınmıştır. 6) Stamina/Güç,Canlılık: Büyü kapasitesi, birçok büyü yapmaya yetecek büyü gücü, dayabildiği dövüş süresi uzunluğu, yaş, sağlık ve büyü emme gücü baz alınmıştır. 7) Diğer Çeşitler: Eğlenceli olmak, yaratıcılık, arkadaş sevgisi ve bağlılıktan gelen güç gibi şeyler baz alınmıştır. alıntıdır.
    2 points
  5. 5. sezonun çevirileri çok zor değil yani o konuda bir sıkıntı olmayacak. Videolardan bakıp çevirmemiz gerekecek o kadar. Rusca altyazı olduğundan dolayı tek tek zamanlamayla uğraşmamız gerekmeyecek.
    2 points
  6. Çevirilen Bölümler: Sword Art Online II 6-7-8. Bölümler Toki wa Meguru: Tokyo Station Omoide no Marnie PV (Bölümlerin altyazılarına şuradan ulaşabilirsiniz.) Bir aksilik çıkmazsa yeni bir seriye de başlamayı düşünüyorum. Şu an çevirisi %15 civarında. Satr sayısı biraz fazla. 2-3 güne biter gibi.
    2 points
  7. Barış adminim doğum günün kutlu olsun
    2 points
  8. Ben kaşınmadım da kaşıdılar yine de... İsyan da mı etmeyelim abi ara sıra. Dert yanamıyoruz valla :(
    2 points
  9. Arkadaşlar içiniz rahat edecekse bundan sonra her cumartesi 2 bölüm diyelim, yoksa çıldıracağım yani. Günde 2 bölüm çeviriyorum yine yaranamıyorum sizlere.
    2 points
  10. Merhaba tekrardan :D Guilty Crown'un daha önce "Krone" adlı parçasını çalmıştım, yine Guilty Crown'dan bir parça çalmak istediğim için bu seçtim :) Umarım beğenirsiniz... Yaklaşık 8 ay sonra sonunda bir Anime parçası yüklemeyi başarabildim :D Bu seferki parçam Parasyte' dan '' Next To You''... Animesini çok sevmiştim ve melodiyi de sevince bu parçayı çalmak istedim, umarım sizde severseniz :D Ve kanalıma abone olmayı unutmazsanız sevinirim. Daha fazla kişiye ulaşmak beni hem gururlandırıyor hem de daha fazla video yüklemem için beni motive ediyor ^^ Ve küçük bir uyarı yapmak istiyorum (Animesini izlemeyenler için) videoyu izlerken parmaklarıma bakın, yandaki videoya değil :D Küçük bir sürprizle karşılaşabilirsiniz ^^'' Herkese iyi seyirler :D Eski Videolar Herkese merhaba ?? Daha önce Naruto'nun Sadness and Sorrow adlı parçasını çalmıştım (Belki izleyenler olabilir) Şimdiyse Piyano resitalinde sahnede çaldım ama bu sefer Hocamda bana Flütle eşlik etti ? Ufak bir hatam oldu ama o da heyecandan, daha önce sahnede kimseyle birlikte çalmamıştım çünkü ^^" Neyse fazla uzatmayayım... Umarım beğenirsiniz ???? Merhaba ^_^ Önceden Naruto çalmamı isteyen çok olmuştu bende Sadness And Sorrow adlı parçayı çalmaya karar verdim umarım beğenirsiniz :) Bu sene üniversite sınavına gireceğim için piyanoya çok fazla ağırlık veremiyorum ama sınavdan sonra daha fazla parçayla sizlerle olacağım ^^ Desteklerinizi esirgemezseniz çok memnun olurum ^_^ Daha fazlası içinde instagramdan takip edebilirsiniz :) : https://www.instagram.com/alican5/ Tekrardan Merhaba :) 6 ay önceki sahne çalışmamdan sonra tekrar yeni bir parçayla yani yeni bir Anime parçasıyla sizlerleyim ^_^ Bu seferde Tokyo Ghoul'dan bir parça çalmak istedim.Eski videolarımı izledikçe bir sonraki videomun daha hatasız ve daha kaliteli olması için uğraşıyorum. Umarım beğenirsiniz ^_^ Her zaman söylediğim gibi amacım animeyi yani Animelerdeki bu güzel müziklerin Türkiye de daha fazla yayılmasını sağlamak hatta bir Türk olarak Türkiye dışına ulaşabilirsem ne mutlu bana :D Sizdende ricam desteklerinizi esirgememeniz... Paylaşıp daha çok insanın görmesini sağlarsanız çol mutlu olurum :) Ve çalışmalarıma zaman ayırıp izleyen herkese teşekkürler... :) Önceki Videom Herkese Merhaba :) En son böyle bir Konuyu 1 yıl önce açmıştım , şimdi daha iyi bir şekilde karşınıza çıkmak cidden çok güzel ^_^ Hemen kendimden bahsedeyim ;Beni tanıyanlar olabilir Fairy Tail Natsu coverım dan ve Geçen seneki Fairy Tail parçamdan (Klasik konuya giriş şeklim :D) Amacım Türkiye de Animeyi daha çok duyurmak bunu da müziğin gücünü kullanarak yapmaya çalışıyorum ^_^ Bu amaç uğrunda her seferinde kendimi geliştirmeye çalışıp daha iyi şeylerle karşınıza çıkmak istiyorum :) Bu video da tam 6 gün önce restalimde çekilmiş bir video, bu sefer Fairy Tail çalmak istemedim ve farklı bir Anime den olmasını istedim araştırırken de Guilty Crown un Krone parçasına denk geldim , parçayı ilk duyduğum anda hayran kaldım çünkü bana direk Guilty Crown daki duyguları hatırlattı , bende hemen gösteride bunu çalmalıyım diye düşündüm. Çok uzattım kısa keseyim... Gösteride kapanışı ben yaptım bu yüzden üzerimde büyük bir heyecan vardı yani hatalarım ondan kaynaklı :D Parçayı bitirip öğretmenimin yanına gittiğim zaman ikimizinde gözleri dolmuştu :D ( Kendiside bir animecidir) Sadede gelirsem sizlerden ricam bana amacımı gerçekleştirmemde yardımcı olmanız, bu yüzden siz animecilerin ve TurkAnime nin desteğini bekliyorum :) Umarım sayenizde hedeflediğim yerlere ulaşa bilirim ^_^ ^_^ Önceki Çalışmalarımı Aşağıda bulabilirsiniz Öncelikle herkese kocaman bir Merhaba :D Yine ben ve yine bir Anime müziğiyle karşınızdayım :) Belki beni daha önceden sahnede çaldığım Fairy Tail Main Theme parçasından tanıyanlarınız olabilir. Fakat bu sefer size çok daha iyi bir parça ile geldim, bu videoyu sizlere sunmayı uzun süredir bekliyordum ama doğru zamanı bekledim... Kendimi daha fazla geliştirip, daha dinlenebilir bir parça çalmak istedim. Tekrar bir Fairy Tail parçası ama ilk videomu paylaşırken söylediğim gibi Fairy Tail in yeri bende çok ayrı. Kendimi bilerek başladığım ilk Anime, hatta Fairy Tail sayesinde bu parçayı ( ve diğer bütün parçaları) çalmamda yardımcı olan Piyano öğretmenim bile Animeci oldu :D Çok uzatmışım >.< :) Sadede gelirsem amacım hem Animeyi hem de Anime Müziklerini daha geniş kitlelere duyurmak, sizlerden ricamsa bu amacım doğrultusunda bana yardımcı olmanız. Videomu paylaşarak bana destek olursanız cidden çok sevinirim ( ve şimdi her zaman ki sözüm :D ) 1 paylaşım bile benim için çok değerli :) Özellikle TürkAnime yöneticileri bana destek olursa çok mutlu olurum :rolleyes: . İlk videomda beklemediğim anda bir artış yaşanmıştı nedenini bulamamıştım ama daha sonra sizin sitede paylaştığınızı öğrendim bu yüzden geç de olsa çok teşekkür ederim :3 uzun bir metin oldu ama bana vaktinizi ayırdığınız için tekrar teşekkür eder ve iyi seyirler dilerim ^_^ Ayrıca yorumlarınız benim için çok önemli, lütfen yorum yapmadan geçmeyin :D Önceki videomu aşağıda bulabilirsiniz :) EVET MİNNA GEÇENLERDE İLK KEZ PİYANO RESİTALİNE ÇIKTIM VE DAHA FARKLI Bİ ŞEYLER YAPMAK VE ANİMEYİ DAHA DA YAYMAK ADINA RESİTALDE FAİRY TAİL DEN MAİN THEME İ ÇALDIM, HEM ÇALDIĞIM YERDE HEMDE DİĞER ANİMECİ ARKADAŞLARDAN ÇOK GÜZEL TEPKİLER ALDIM :D İLK PİYANO RESİTALİM OLDUĞU İÇİN HEYECANDAN HATALAR YAPTIM TABİ ^^" SONUÇ OLARAK BİR RİCAM VAR, SİZ YANİ BÜTÜN ANİMECİLERDEN YARDIM İSTİYORUM VİDEOMUN DAHA FAZLA YAYILMASI İÇİN 1 KERE BİLE PAYLAŞSANIZ ÇOK MUTLU OLURUM... ŞİMDİDEN YARDIMI ESİRGEMEYEN HERKESE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM ^_^ DAHA FAZLA VİDEOYLA YENİDEN KARŞINIZDA OLMAK DİLEĞİYLE :) :)
    1 point
  11. Genelde japon-kore-amerikan gördüm sitede dedim bakalım hint filmlerini beğenenlerde var mı acaba. :D Mesela ben çok severim Aamir Khan filmleri çok kaliteli ve mükkemmeldir bence. Kesinlikle tavsiye ederim :D Sizinde beğendikleriniz varsa bana tavsiye edebilirsiniz :D İzlediğim filmler 3 İdiots Her Çocuk Özeldir My Name is Khan Ghajini Fanaa Jodhaa Akbar Ghajini ve 3 idiotsu şiddetle tavsiye ederim :D
    1 point
  12. Diyecek bir sürü şey var belki ama kendimi pek iyi hissettiğim söylenemez. Diziyi bilmeyen arkadaşlar mutlaka izlemeli herkesin izlemesi gereken mükemmel bir dizi kesinlikle pişman olmayacağınızdan eminim. Dün akşam yayına giren The time of the doctor bölümünü daha yeni izledim ve evet Matt Smith geldiği zaman diziyi bırakan ben ağladım gidişinde. Neredeyse hiç ağlamam hayatımda ama gerçekten insanın içine işliyor. Düşündükçe hala gözlerim doluyor desem de yalan olmaz. Bu konuyu da bölüm hakkında başka whovianların düşüncelerini almak için açtım buraya.
    1 point
  13. jans09

    Göz (FF)

    GÖZ BÖLÜM 1 Bilinçsizce yolda yürümeye devam ederken, çıktığı hastanenin ışıkları, yerdeki su birikintilerine yansıyor ve zaten gözyaşlarından dolayı buğulu olduğu için karanlıkta net göremeyen gözlerine türlü türlü oyunlar oynuyorlardı. Ölüm; ne kadar da soğuk. Oysa sadece dört bilindik harfin yanyana gelmesinden ibaret, bu kadar basit; taşıdığı anlamın aksine. Nereye ve neden gittiğinden habersiz bir şekilde yürürken aklından sadece bu geçiyor ve olan bitenle ilgili o durmak bilmeyen komplo ve yaratıcı teorilerinin hiç biri ortalarda bile görünmüyordu. Su birikintilerine bakarak kaldırımların aslında ne kadar düzenden yoksun olduğunu bile düşünecek kadar uzaklaşmıştı düşünceleri bir çözüm aramaktan. Bacağını çarptığı, dışa doğru açık küçücük ahşap bir kapıya ve ardındaki küçük sevimli parka bakarken gözünde az önceden beri birikmiş olan damlacık yanaklarından süzülmüş ve görüşünü açmıştı. İleride bulunan banklardan birine oturma düşüncesi ile adım atmış olmasına rağmen içinden bir ses yürümeye devam etmesini öğütlüyordu. Neden yürüyecekti ki? Ne de olsa bir kaç saat içinde morga dönüp O'nun bedenini almayacak mıydı? En iyisi burada beklemek değil miydi? Nedense ayakları bu kararını dinlemiyorlarmışcasına yürümeye devam etti. On-onbeş adım sonra durdu ve geri dönerek parktaki o banka gidip oturdu. Kararına uyup geri dönmek bilincini biraz olsun açmıştı ama hala otomatikleşmiş hareketlerinden kurtulamamıştı. Elini ceketinin iç cebine götürdü ve oradaki paketi aldı; yanındaki çakmakla beraber. Yaktığı sigaranın her içine çektiği nefesinden ve parlayan alevinden sonra nasıl da azaldığını izledi, sanki ilk defa farkına varıyormuş gibi. "Son onbir yılımı ne için harcadım, ne uğruna...? Neden ben yürüyebiliyor, konuşabiliyor, düşünebiliyor hatta onun o çok sevdiği sigarayı derin derin içime çekebiliyorken o ölü bedeniyle bir hastane morgunda başındaki delikle yatıyor? " Haberi aldığında neredeyse delirecekti ama otopsi raporuna baktığında kanı donmuştu; yakın mesafeden tek el! "Bu nasıl olabilir? Neden? Hayatı boyunca benim yüzümden yaşadığı onca şeyden sonra hemde!" "Dönmeliyiz." Sesin geldiği yöne doğru döndü bu, ona durumu polisten önce bildiren arkadaşı Wilson'dı. "Demek beni buraya kadar takip ettin ha" diye düşündü. Hastaneye giderken Wilson'ın kafasındaki onlarca soruyu sormamak için kendi ile nasıl mücadele içinde olduğunu farkedebiliyordu. Bunun üzerine "Ben olduğumu sandılar" dedi. Wilson ifadesiz bir suratla baktı. Bu cevaba ifadesizliğinden başka verebileceği bir tepki de yoktu zaten. Şaşırmamıştı, korkmamıştı ya da sorularının cevabını alacak kadar tatmin olmamıştı. Sanki çözülmüşcesine konuşmaya devam ediyordu: "Projedeki eksikler için aramışlardı. Onlara bıraktığım için ilgilenmediğimi söyledim. O lanet heriflerin desteği olmadan da onu tedavi edebileceğimden emindim. Belki de onlara geri dönem için onu öldürmüşlerdir diye de düşündüm, ama bu olasılık çok saçma çünkü nefret insanın en kolay sahiplendiği duygudur bilirsin. Böyle bir şeyin beni korkutacağını düşündüklerini sanmıyorum. Ama..." Wilson'a döndüğünde olayın aslını hala kabullenemediğini söyleyen gözlerle karşılaştı. Kendisini susturan yaptığı bu itiraf mı yoksa o an Wilson'ın bakışlarından dolayı farkına vardığı gerçekler miydi bilmiyordu ama kardeşini senelerdir kurtulamadığı o lanetten kurtarmak için küçüklüğünden beri bu durumu saplantı haline getirmişti. Bilimsel, tıbbi, kimyasal her türlü çalışmayı takip ettiğini, üstelik daha üniversitede iken hastalığın, insan ve hayvan üzerindeki semptomlarını bildiğini dahası bunun bir hastalık olmadığının farkında olduğunu söyleyen o bakışlar. "Orada olan orada kalmadı" dedi Wilson'a. BÖLÜM 2 Sabah ayazından sıcak ama keskin B vitamini kokusunun hakim olduğu hastaneye girdiler. Asansöre binip en alt kata indiler. Sağ tarafta bir ameliyathane girişi vardı koridorun sonunda ise morg. Bu Tatsuo'da ölümcül ya da ölmesi muhtemel vakaları burada ameliyata aldıkları gibi bir izlenim bıraktı, sanki morga götürmek daha kolay olacakmış gibi... Dün akşam üstü ayarladığı cenaze işlemleri ile ilgilenen ofisin arabası geldi ve nasıl olduğunu bile anlayamadığı bir hızla halledilen cenaze işlemleri sonunda o gün öğlen Tsuyoshi'nin bedeni toprak altındaydı. Cenazede bir çok kişi vardı ama akrabaların dışında neredeyse hepsi Tatsuo'nun arkadaşlarıydı. Tsuyoshi onbeş yaşından bu yana hiç arkadaş edinememişti ki. "Senin yüzünden" Beyninde birden şimşek gibi çakmıştı bu ses. Bu bir düşünce değildi. Sanki biri beyninin içine girip ona seslenmişti. Hatta suçlamıştı. "Senin yüzünden" işte bir kez daha. Gözlerini açtığında Wilson, Aimi ve profesör Hiroshi başında duruyorlardı. Arabanın arka koltuğunda ne işi olduğunu düşünürken senin yüzünden seslerinin ardı arkası kesilmeden beyninde yankılandığını hatırladı. Demek bayılmıştı. Beraber önce bir şeyler yemeye gittiler, ardından da Tatsuo'yu eve götürdüler. Aralarından biriyle kalması için çok ısrar etseler de halletmesi gereken şeyler vardı ve onları bir bahaneyle atlatmak zorundaydı. Teselli etmek için içeri girip biraz oturdular. Çay içtiler ve kimse konuşmadı. Bir süre sonra kalktılar ve bir ihtiyacı olursa aramasını söyleyerek çıktılar. Onlar gider girmez çalışma odasına daldı ve bilgisayarın başına oturdu parmakları deliler gibi çalışmalarını farklı farklı dosyalayarak kopyalıyor ve sabit diske kopyalanan her veriyi siliyordu. "Senin yüzünden" Dehşet içinde uyandı. O göz... Üstelik beynindeki ses! Ses Tsuyoshi'nin sesiydi. Bunu nasıl da farkedememişti? On beş yıl öncesinden sinsice çıkıp gelen o suçlayıcı çığlık. Haklıydı yaşadığı her şey onun hatasıydı. Göle gitmeyi isteyen kendisiydi, ışığı merak edende ve o ışığı yakından görmek isteyende... Ama girdaba kapılan o oldu... Titrek ellerle ışığı açtı. Odanın aydınlanması içindeki karanlığı bastıramıyor ve son üç yıldır Aimi'nin söylediği sözler artık kendisini rahatlatmasına yetmiyordu. İçinden taşan kendinden nefret etme hissi "senin suçun değil" sözlerini kabul edemeyecek kadar vicdanını yırtıyor, parçalıyordu. Saate baktığında gecenin üçü olduğunu gördü. Biraz hava almak için pencereyi açmaya gittiğinde evinin karşısındaki kaldırımda, oturan birini gördü. Pencereyi açmaya neden korktuğunu bilemiyordu ama tedirginlik benliğini perdeyi dahi aralayamayacak kadar sarmıştı. Adam yanına yaklaşan kişiyi gördüğünde oturduğu yerden kalktı. Gözlerine inanamıyordu, adamın yanına gelen Aimi'ydi. Beraberce karşıya geçerek Tatsuo'nun evine doğru geliyorlardı. Karanlıkta pencerenin arkasından yanlış görüp görmediğini anlayabilmek için dikkat kesildi; hayır o Aimi'ydi. Eve gireceklerdi; kapıyı mı çalacaklar yoksa gizlice içeri mi sızacaklar diye düşünürken aşağı katın yolunu tuttu ve çalışma odasına daldı. Kaydettiği tüm verilerin bulunduğu diski aldı ve pencereden dışarı atladı. Kapı ile oynandığını duymanın verdiği panikle karışık mide bulantısı o kadar baskındı ki kusmamak için kendini zor tutuyordu. "Aimi ha?" Beyni deli gibi çalışıyor ve görünmeden saklandığı çalıların arasından nasıl kaçacağını düşünüyordu. Yan komşusunun bu saatlerde uyanmaması ve çalılıklarda bir gariplik olduğunu farketmemesi için dua ederken pencerede bir silüet belirdi. "Kaçmış" dedi yanındaki erkek sesi. Her kimse onu tanımıyordu. Sadece sert bir sesi vardı. Acaba şirketin adamlarından biri mi diye düşündü. Pencere açıldı. Aimi başını dışarı doğru çıkararak sağa sola baktı. "Akşam çayına attığım ilaç onu sabaha kadar uyutmalıydı." Mide bulantısı. Baş dönmesi. Panik. Korku. Sorular. Tüm hepsi beyninde patlıyor ve hareket etmesini öylesine etkiliyorlardı ki katatonikler gibi taş kesilmişti. Odadaki loş ışıktan bilgisayarı açtıkları çok belli oluyordu. İçindekilerin silinmiş olduğunu anladıklarında ne olacaktı peki, peşine mi düşeceklerdi? "Çayıma ilaç koyduktan sonra içip içmediğimi kontrol etmemen senin hatan" diye garip ve yersiz bir sevinç duydu. Ardından gelen ne yapacağını bilmeyen birinin paniği ile aklında cevapsız bir yığın soru birikti tekrar. "Neden? Ne yapmalıyım? Buradan nasıl çıkacağım? Beni fark edecekler mi? Bu verileri ne yapacağım? Kime güvenebilirim? Aimi!" BÖLÜM 3 Tüm vücudundan ter fışkırıyordu. Çalılıkların diğer tarafına nasıl geçeceğini düşünürken eve dönüp baktığında bilgisayarın ışığı ve silüetin kaybolduğunu fark etti. Çalılıkların içinde yere çökmüş üzerinde sadece pijamalarla elinde neredeyse kıracak kadar çok sıktığı diskle korkudan titreyerek neler yapacağını düşünüyordu. Arabanın anahtarları, cüzdanı, kimliği, telefonu kısacası kaçtıktan sonra işine yarayabilecek her şey evdeydi. "Kaçtıktan sonra mı? Ben bir suçlu değilim ki. Kurtulduktan sonra demek daha mantıklı olur bu da sanki esirmişim gibi oldu-- Aptallaşma! Şuan bunu düşünecek zaman değil". "Kendi kendime zırvalamaya başladım" diye düşünerek başını iki yana salladı. "Sen bir bilim adamısın Tatsuo, polis ya da dedektif falan olmasan bile durumlara çözüm üretebilmen gerekir. Bu şekilde zırvalayarak kurtulamazsın." Düşünceler kafasında ışık hızıyla birer birer geçerken üst katta arka odalardan birinde cılız bir ışık belirdi. "Şimdi! Şimdi kaçma zamanı. Ama nereye? Kime?" Önce buradan çıkması gerektiğinin bilincindeydi ve onlar üst kattayken çalıların arasında görünmeyecek kadar kısa olan iki evin bahçesini ayıran çitin üzerinden atlamalıydı, ama hareket etmeye o kadar korkuyordu ki yerinden kımıldayamıyordu bile. Bu ışık da kaybolmuştu. Bahçeyi aramaya gelirlerse ne yapacağını bilemiyordu bu yüzden onların merdivenlerde olduğunu düşünerek bir anlık dürtü ile karşıya atladı. Korkudan öylesine nefes nefese idi ki soluk alış verişini duymamaları için elini uzun kollu pijamasının içine sokup arta kalan kumaşı ağzına tepiştirdi. Kalbinin atışları damarlarının hatta bedeninin her yerinde hissediliyordu. Ayak sesleri! Ayak sesleri nerdeydi? Evden çıkmamışlar mıydı yoksa? Görmüş olabilirler miydi onu? Kafasını eve doğru çevirmeye öylesine korkuyordu ki. Sanki o tarafa baksa çitin arkasında çalılara gizlenmiş olduğunu anlayıvereceklerdi. Ve ayak sesleri... Önce evin çıkışındaki taş zeminde ardından yumuşak çimlerde, ama ters yöne doğru. İçinden geçen sevinç dalgası çok da uzun sürmedi çünkü iki kişiydiler ve diğeri hala kapının önündeydi. Çalılar o kadar sıktı ki aralarından hiçbir şey görünmüyordu; Tatsuo da başını kaldırmaya cesaret edemiyordu. Sonuçta durumlara çözüm üretebilecek kadar kaçıp kurtulma işinde bir dedektif ya da polis kadar olsa da nihayetinde bir bilim adamıydı ve o kadarına cesaret edecek kadar kendine o tip işlerde cesareti yoktu. "Senin yerinde Yuu olsaydı hiç aldırmazdı" YUU! İşte yardım isteyebileceği tek kişi. Nasıl da düşünememişti onu? "İyi de Hokkaido'ya nasıl gideceksin seni salak? Eve girdiğinde sana ilaç içirmeyi düşünmüş olan Aimi sence telefonunu ve cüzdanını bıraktığını fark etmemiş midir?" Kendisine doğru hareket hissetmediğinden yavaş yavaş çite dokunmamaya çalışarak ama komşusuna da görünmemesi gerektiğinin farkında olarak yerde sürünmeye başladı. Zaten sesli olan solukları gittikçe hızlanarak daha sesli hale gelmeye başladı. Sigarayı azaltmalıydı. Tam bahçe duvarı ve çitin kesişimine gelmişti ki; "Burada ne yapıyorsunuz böyle Profesör Arata?" Tatsuo yavaş yavaş arkasını dönerken nasıl olup da kalp krizi geçirmediğine şaşıyordu. BÖLÜM 4 Arkasından gelen ses boylu boyunca yattığı yere çivilenip kalmasına neden oldu. Ne ayağa kalkabiliyor ne de arkasına dönebiliyordu. Yavaş yavaş arkasına dönmeye başlamıştı ki o gür sesli adam yanına doğru çöktü ve "Profesör sanırım başınız belada." dedi. Tam "Ah gerçekten mi?" diyecekti ki yanında çökmüş ona meraklı gözlerle bakan kişinin yan komşusu Miyazawa Sawagari olduğunu gördü. Sawagari ha? Korkudan kulaklarının bile kendisine böylesine ihanet etmiş olması inanılır şey değildi. Dört yıllık komşusunun sesini tanımamak ha? Kısa bir sessizlikten sonra "Evet durumlar biraz karışık." diye cevapladı fısıldayarak. Kekelemesine rağmen hayatında bu kadar rahatlatıcı bir an dahi yaşamamıştı. O tarafa doğru gelen ayak sesleri ile birden irkildi. Sawagari'nin ayağa kalktığını gördüğünde neredeyse çığlık çığlığa bağıracaktı. Sawagari ismini söylediği için geliyorlardı kesin. "Ah siz misiniz bayan. Bir an profesör döndü sandım" Bu da ne demek oluyor Sawagari de mi onlarla birlikte yoksa? Gözleri karardı bir an ama Sawagari'nin konuşmasını dinledikçe bir rahatlama yaşamadı da değil... "Döndü mü? Nasıl yani?" "Profesör bir iki saat kadar önce bir kaç adamla evden ayrıldı." dedi. "Gerçekten mi? Kim olduklarını biliyor musunuz?" Aimi'ydi konuşan! Sawagari yavaş yavaş çitin ilerisine doğru yürümeye başladı ve çitin sonuna geldiğinde Tatsuo'nun bahçesine geçip onlarla konuşmaya devam etti. "Aslında net göremedim ama sanki Profesör Arata baygın gibiydi. Kendisini kötü hissettiğini sandım bir an. Kötü bir şey olmadı ya?" dedi. Bu adam müneccim falan olmalı. Aimi'nin penceredeyken ilaç hakkında söylediklerini mi duymuştu yoksa? "Ah hayır. Biz sadece kardeşi yüzünden üzgün olduğunu düşünerek gelmiştik fakat kapıyı açmayınca... Bilirsiniz... Şey bir yakınının ölümü insanı çok etkiler ve ikiz kardeşi olduğunu da düşünürseniz... Tatsuo sanki diğer yarısını kaybetmiş gibiydi. Akşam üstü evden ayrılırken çok üzgündü, biz de teselli etmek ve onu rahatlatmak istedik." "Ah anlıyorum. Sanırım birileri sizden önce davrandı. Üstelik gerçekten de kötü görünüyordu." Sawagari sen nasıl bir adamsın diye düşünmeden edememişti. Nasıl da rahattı. "Ah! Osamu, Tatsuo evde değilmiş. Bizden önce başkası gelip almış. Sanırım onu düşünen başka arkadaşları da var." Tanrım ne kadar da yapmacık geliyordu o nazik ses. Aimi, Osamu denilen adama gitmeleri gerektiğini söyledi. Sawagari de onlar uzaklaşana kadar izlemiş olmalı ki uzunca bir süre ne Sawagari göründü ne de bir ses çıktı. Sessizlik fazla rahatsız ediciydi. Aimi'den sonra güvenebileceği insanları daha dikkatli seçmesi gerektiğini düşündü. Sawagari belki de onlarlaydı ve şuan fısıltıyla, işaretlerle onun yerini söylüyordu. Ama bu olmadı. Sawagari geri dönüyordu. "Gittiler." Ağlayacaktı neredeyse! Koskoca adam ağlayacaktı! Mide bulantısı yine başlamıştı ve başı da deli gibi dönüyordu. Belki çaydan aldığı tek yudumun yegane etkileriydi bunlar. "Yine de bir süre daha burada kal. Daha sonra eve geçeriz. Hey suratıma öyle bakma ve korkma Kojika evde değil. Bir süreliğine kız kardeşine gitti." "Teşekkürler." "İyi misin?" "Sence." İkinci kez bayılmıştı. BÖLÜM 5 "Bu kadar çok mu stres altındasın? Sorun ne? Nasıl bir belaya bulaştırdın kendini bilmiyorum ama sana hiç uymadığını söylemeliyim. Aslında daha evden çıkamadan bayılmamış olmana şaşıyorum." Gözlerini açtığında bayıldığı andaki -İyi misin?- sorusunun yerine direkt olarak bu azarlamalarla karşılaşmak şaşırtmıştı ve elinde olmayan bir çaresizlikle güldü. "Hey, hey! Sinir krizi falan geçirmeye kalkma sakın." Kahkahalarını tutamıyordu. Her şey nasıl bu hale gelmişti? "Onlar gittikten sonra evine girip bunları aldım." dedi sinirli bir sesle ve orta sehpanın üzerinde duran cüzdanını, bir kaç parça kıyafeti, telefonunu, anahtarını gösterdi. "Sen de kimsin Tanrı aşkına!?" deyiverdi Tatsou. "Komşun Sawagari'yim. Beraber bahçede sabahlara kadar oturup sake içtiğin, kaplıcaya gittiğin, kotatsunun etrafına toplanarak kış gecelerinde çay içtiğin, çocuklarına her gördüğünde tatlı, şekerleme ve o garip oyuncakları verdiğin adam." "Biliyorum." dedi utançla ağzından çıkan mırıltılı bir sesle. Sawagari ayağa kalkarak parmaklarını saçlarından geçirdi ve "Bak sorun ne bilmiyorum ama başının gerçekten de belada olduğunu dört yaşındaki kızım bile anlayabilir. Üstelik evine devamlı girip çıkan şu kadın da bunun içinde. Sanırım bana bir cevap borçlusun ha? Ne dersin?" Sawagari bir yazardı. Olayları kavrama konusunda da çok akıllıca hareket edebilen biri olduğu, az önceki davranışlarına bakınca su götürmeyen bir gerçekti. "Aslında anlatması biraz karmaşık, inanması ise zor bir durum." diye sözlerine başladı. Sawagari elinde birer bardakla oturma odasına geri döndü. Gözleri yerlerine geri oturmuştu bir kaç yudum sonra. Öyle şaşkın ve berbat görünüyordu ki! "Eğer sorun olmayacaksa önce bir telefon görüşmesi yapsam. Bunu ertelemek istemiyorum." Dışarı çıkarken arkasından sesini net bir şekilde duyuyordu. "Tabi ki sorun olmayacaktır. Kimi istersen ara. Birinin yardımı olmadan bu işten yakanı sıyıramazsın. Hatta yardım alacağın kişilerin de başı belaya girecektir." Gözlerindeki "Sen ne yaptın?" sorusu o kadar net ve açıktı ki Tatsuo daha fazla orada kalabileceğini sanmıyordu. Tüm bunları daha önce bilse büyük ihtimalle bahçede o halde görmesine rağmen kendisine yardım etmeyeceğini düşünerek Yuu'nun numarasını çevirdi. Cep telefonu kapalıydı. Belki de değiştirmişti. "Sanırım bir de ofisi denemeliyim." diye düşündü. "Nishiura Dedektiflik Ofisi." "İyi günler bayan. Nishiura ile görüşebilir miyim?" "Kim arıyordu?" "Profesör Arata deyin lütfen." "Tatsuo?" Sesi o kadar şüpheciydi ki karşıda konuşanın Yuu olduğundan emin olmasa telefonu kapatabilirdi. Fakat Yuu o bir anlık şaşkınlığını hemen atlatmayı başardı ve inanılmaz bir neşe ile konuşmaya devam etti. "Hey ses versene? Bunca yıl sonra sesimi duyup kapatmak için aramadın ya?" Susar susmaz her zamanki o kulakları sağır eden gürültülü kahkahasını patlattı. "Aslında başım dertte." Diyebileceği başka bir şey yoktu ki. "Biliyorum işim düştüğünde aramış oldum ama gerçekten birinin bana bir yol göstermesi gerekiyor." "Hemen buraya gel. Seni bekleyeceğim." Birden sertleşen sesi onun aslında ne kadar ciddileşebileceğinin bir kanıtıydı. "Teşekkürler, Yuu." "Beni aradığın için sağol Tatsuo. Gerçekten." BÖLÜM 6 Odaya döndüğünde Sawagari boş bardakları koymaya mutfağa gidiyordu. Geri döndüğünde tam Tatsuo ağzını açtığı sırada... "Sana bir şekilde yardım etmek için çok düşündüm. Aslında işim gereği bir çok insanla ilişki içindeyim ve çok fazla araştırma yapıyorum. İlk aşamada seni eleştirmiş gibi görünebilirim ama şaşkınlığımı mazur görmelisin. İstersen hemen-" "Sawagari, ben halledeceğim. Biraz önce bir akadaşımı aradım." diye sözünü kesti. Ailesini tehlikeye atacak bir hareket yapmasına izin vermemeliydi. "Arkadaş mı? Şu kadın gibi çıkmasın o da?" "Yuu bu dünyada ailem kadar çok güveneceğim bir insan hatta daha bile çok." "Tamam. Peki. Şimdi planın ne? Bu çalışmaları ne yapmayı düşünüyorsun? Bunlar.. Çok.." "Biliyorum onları yok etsem bile beni ele geçirdikleri sürece yok olmuş olmaları bir işe yaramayacak ve inan benim de ölmeye hiç niyetim yok. En azından bu sebepten. Güçlü ya da cesur biri değilim ama benim de bir yaşama iç güdüm var." "Tıpkı hayvanlar gibi." "İnsanlar da hayvanlar da bu dünyanın birer parçaları ve yaşamak için iyi ya da kötü her yolu denerler." "Benimle bir şekilde iletişim halinde olacağına söz vermelisin. Bir de biletini ben alsam iyi olur, yeterince nakitim var. Belki de kontrol ederler. En azından seni havaalanında arıyorlarsa işe yarar. Eğer başka bir şey varsa, söyle hemen hallederim!?" "Havaalanı konusunda haklısın. Sanırım senden isteyeceğim şey veremeyeceğin bir şey." Tatsuya'nın dudaklarının gülümseyarek kıvrılmasına, şaşkın bakışları ile cevap vererek ne olursa diyordu sanki. "Şu pratik zekan." Cevabını duyunca o da gülümsemeye başladı. "Aslında ben de hızlı düşünürüm; sayılar ve formüllerle tabii.. Ama sen tüm her şeyi kapsayan bir pratik zeka ile doğmuşsun." Sawagari sanki Tatsuo'yu bir daha göremeyecek gibi bakıyor bu da Tatsuo'nun ciddi ciddi korkmasına neden oluyordu. Sawagari'nin garajdaki arabasına binerek saklandı. "Umarım Aimi bir yerlerde pusu kurmamıştır da sabah saatin beşinde Sawagari'nin nereye gideceğinden şüphe etmez" diye düşündü. Bir çok konuda umut etmekten başka şansı kalmamıştı artık. Havaalanında Sawagari aracını park yerine park etti ve bileti almaya gitti. O gelene kadar Tatsuo koca Armadanın içinde kalmıştı. Sabah saat sekizdeki uçakta boş yer vardı. Şimdi geriye sadece uçuşu beklemek kalmıştı. BÖLÜM 7 Yukarıdaki hikayede adı geçen; kurum ve kişiler tamamen hayal ürünü olup gerçek kurum ve kişilerle hiçbir ilişkisi yoktur :)
    1 point
  14. Evet arkadaşlar, konu spoiler içerebilir ondan ötürü sizi uyarıyorum şimdiden. :rolleyes: Hikayemizin asıl karakteri Maron Kusakabe, 16 yaşında ve liseye gidiyor. Maron'un ailesi o daha çok küçükken, ortadan kayboluyorlar ve bir daha görüşmüyorlar, Maron ise her gün apartmanındaki posta kutusunu kontrol ediyor ve ailesinden bir haber almanın umudu ile yaşantısını sürdürüyor. Maron'un en yakınları, aynı zamanda Finn ve Miyako diyebiliriz. , Maron'un çok önemli bir özelliği var; Kendisi Jeanne D'arc'ın reenkarnasyonu, yani; Jeanne D'arc'ın yeniden doğuş hali. Jeanne D'arc'ın reenkarnasyonu olması ise ona iblisleri mühürleyebilme gücü veriyor. Maron bunu Finn tarafından öğreniyor, çünkü Finn bir melek. Finn'in bunu Maron'a söylemesinde bir sebep var tabii ki. Finn, Maron'dan Kaitou Jeanne olarak iblisleri mühürlemesini istiyor çünkü eğer mühürlemezse Dünya'ya kötülük hakim olacak ve insanlar acı çekecek. Maron ilk başlarda tereddüt etse de, hassas bir yapıya sahip olduğu için yakınlarının acı çekmesini istemiyor ve kabul ederek, Kaitou Jeanne oluyor. Bu arada, Kaitou Jeanne oluyor dediğim; Normal hayatına yine Maron olarak devam ediyor ama bir iblis sinyali aldığında Finn'in ona verdiği Rosary sayesinde Kaitou Jeanne'a dönüşüyor ve çekkımeyto -yani şahmat, lakin ben buna şahmat değil çekkımeyto demesem içim rahat etmezdi ajsajvdjav- yaptıktan bir süre sonra yine kendi haline dönüyor. :) Şöyle bir şey var; İblisler genellikle eşyaların içine saklanıyorlar ve bu eşyalara sahip kişiler genellikle temiz kalplere sahipler. O eşyaya sahip olan kişinin ruhunu ele geçirerek, huzursuz hissetmesine ve çevresine kötü davranmasına sebep oluyorlar, ama Kaitou Jeanne bunu yaptıktan sonra normale dönüyorlar, ama aynı zamanda eşyaları da ortadan kayboluyor. Eşyaların kaybolmasının bir sonucu olarak, insanlar Kaitou Jeanne'u hırsız sanıyorlar. :) Maron'un Kaitou Jeanne halinden bir görüntü; Bu arada, Miyako'nun babası bir polis dedektifi ve bu da Miyako'nun hayali olan meslek ve Miyako'nun en büyük arzularından biri ise; Kaitou Jeanne'u yakalamak. Bu esnada, apartmanlarına yeni bir çocuk taşınır; Chiaki Nagoya ! Chiaki'nin Miyako ve Maron'a ilk görünme sahnesi çok havalı ! B) Chiaki ilk başlarda Miyako'nun dikkatini çekiyor, ama Miyako, Chiaki'nin Maron'a ve Maron'un da sonradan -her ne kadar Maron ondan başta hoşlanmasa da, aslında içinde bir şeyler kıpırdıyor- ona karşı boş olmadığını fark edince artık Chiaki'den pek hoşlanmıyor. Ama Chiaki ile ilgili bir gerçek var; O, Maron'un sırrını biliyor ve Maron ile yakınlık kurmaya başlamasının asıl sebebi ise Kaitou Jeanne'u durdurmak. Nereden biliyor derseniz, Chiaki'nin de bir meleği var; Access ! Ve Chiaki'nin de dönüşebildiği bir karakter var; Kaitou Sinbad. Böyle K.Jeanne'a engel olmaya çalışmaklı anlatınca, Access'in kara kıyafetli görüntüsünü koyunca falan sanki Chiaki kötüymüş gibi oldu ama aslında öyle değil, onu Anime'nin sonunda öğrenirsiniz o kadarını anlatmayayım ^-^ Evet, sevgili Chiaki'imiz bu kıza ilk başta K.Jeanne'u durdurmak amacı ile yaklaşsa da; Sonrasında aşık oluyor. :wub: İlk öpüşmeleri sanırım 16.bölümdeydi, ah o revire götürmesi, ah o şemsiyeli sahne. :admire2-onion-head-emoticon: Sizi bilmiyorum da beni benden alıyordu yani, artık gerisi sizin kararınız ajajdvjadjv Öhöm. Konumuza gelirsek; Dizimiz 2 sezondan oluşuyor ve toplam 44 bölüm, her bölüm ortalama 24 dk. İlk sezon sanırım 29 bölümdü. Yapımı da 99 olsa gerek. Finn ilk sezonun sonunda ortadan kayboluyor ve 2.sezonda bomba gibi ortaya çıkıyor, ne olduğunu tabii ki de söylemiyorum :3 1.Sezon/Açılış: 1.Sezon/Kapanış: 2.Sezon/Açılış: 2.Sezon/Kapanış: Maron'un, Kaitou Jeanne'a dönüşümü (ilk ve ikinci sezon bi arada): Bayıldığım bir sahne var, ondaki replikleri ekliyorum ^-^ Eklemezsem rahat etmem sanırım :7: :7:::> Chiaki: Why are you two always alone together ?! Maron: What ? Are you jealous ? Chiaki: Is that a crime ?! Maron: That's my business. We're not dating or anything ! Chiaki: Then we should. :wub: Neyse, sonuç olarak. Umarım bunu izlemiş olan vardır ve hakkında bolca tartışırız ^-^ İzlemediyseniz de duygusal bir Anime izlemek isterseniz, izlemenizi öneriyorum. :rolleyes: Not: Tüm yazılar şahsıma aittir, başka bir yerden kopya edilmemiştir.
    1 point
  15. Doğum günün kutlu olsun Barış abi nice senelere :)
    1 point
  16. Sağolasın janset, ayrıca Gökten para yağsa bize fatura düşer :P sağlık olsun, bizim cebimiz boş ama gönlümüz zengin muhaha :D
    1 point
  17. Nice yıllara Barış Bey.. vallahi başka ne yazacağımı bilemedim.. kutlu mutlu sağlıklı sevdiklerinle bi de burda bizimle filan yaşlan git işte.. ne deyim başka.. bi de zengin ol emi işallah :P
    1 point
  18. Hohoho Baris adminim yaslaniyorsun be. Buraya geldiginde genceciktin. Hey gidi gunler hey. :( Saka bir yana iyi ki dogmussun. Senin gibi bir admin abim oldugu icin kendimi sansli hissediyorum. Gerci cogu zaman zitlasiyorum ama olsun. Bu da bir seydir. :P
    1 point
  19. İşte bu benim mangakalarıma kimse zarar veremez :D
    1 point
  20. Kolay gelsin :D Aralara ince espiriler katarsan sevinirim :D Anime çeviri kariyerinde başarılar dilerim :D
    1 point
  21. ellerine sağlık ^_^ yeni bölümler için teşekkürler ;)
    1 point
  22. aynen ya en sevdiğim 2si Davit ve Donnaydı
    1 point
  23. LeornKayn

    Göz (FF)

    Ben yorum niye atmamışım buraya :D şimdi fark ettim...hikaye dikkat çekici...merak ettim kardeşine olmuş...deneye kurban gitti herhalde...
    1 point
  24. Kolay gelsin Furkan :good-job-onion-head-emoticon:
    1 point
  25. Kolay gelsin, başarılar :)
    1 point
  26. eğer 26 bölümde bitirmeyi planlıyorlarsa yokohoma'yı tahminim 24 de başlar savaş. tez yarışması var. yarışma çok uzun sürmüyor ama. bi bölümde hallederler herhalde onu. mahouka'nın romanı sword art online gibi değil. sword art online da sayfalar boyu bulunduğu ortamı anlatmaya harcıyor. 30 sayfalık yer 2 dklık animeyle anlatılır ama mahouka da sayfalar boyu teori konuşuyorlar ki bunu animeye yansıtmaya kalksan millet sıkılmaya başlar çünkü konuşma çok uzun yer kaplıyor. SAO'da ilk sezon 4.5 vol. anlattılar. mahouka da da nerdeyse aynı sayıda vol anlatmaya çalışıyorlar ve sonuç olarak çok fazla şeyi atlıyorlar.
    1 point
  27. ARE-YOU-SURE

    Moon Fansub

    Eline sağlık ^_^
    1 point
  28. ellerinize sağlık çok güzel bir baş yapıta el attınız uzun süredir sizi takip ediyorum ama ilk defa yorum yazıyorum :D(yorum yazma gibi bir alışkanlığım yok k.bakmayın) ben tüm sezonları inglizce altyazı izledim 5. sezonda öyledi galiba yanlış hatırlamıyorsam o zaman daha sadece 1 sezon çevrilmiş 2.sezon ise 7-8 bölüm çevrilmişti tüm sezonlar tr altyazı olunca bir daha izlemeyi düşünüyorum bilmenizi isterim ki çevirilerinizi dört gözle bekleyip ama yorum yazmayan duyarsız bir çok kişi vardır ben kendi adıma özür diliyor ve çalışmalarınız devamını dört gözle bekliyorum yaptığınız ve yapacağınız tüm çalışmalar için tüm içtenliğimle teşekkür ediyorum kolay gelsin not: 7-8 yıldır anime izliyorum forumdaki yorum sayısı bakarak ne durumda olduğumu görebilirsiniz :(
    1 point
  29. Sezonun ilk bölümünü izleyince görüyor insan Peter 'da iyi bir doktor olacak yani rolünü iyi yapıyor :) Her doktorun gitmesi benim için zaten bir salyalı sümüklü isyankar modda gerçekleşiyor alıştım artık :D Tabi benim kalbimde 10. ve Donna ikilisi kadar sevebildiğim başka bir ikili olmadı ama kişisel tercih sonuçta bu :)
    1 point
  30. Mangasını okuyordum animesi şimdi öğrendim çeviren arkadaşa kolay gelsin ellerine sağlık :)
    1 point
  31. Yeni olduğumdan pek tanımasam da doğum günün kutlu olsun Barış Admin :)
    1 point
  32. 45. Bölüm Eklenmiştir. İyi Seyirler...
    1 point
  33. Bu iğrenç günümü paylaştığınız için sonsuz tenks, eren 32 yaşına bastım, 25 nereden çıktı Doğumumu aynı zamanda ölümüm olarak görenlerdenim, bu cümle ile el-maarri reyiside anmış oldum
    1 point
  34. Mileydi

    Göz (FF)

    2 kere okudum ya beynimi nereye gönderdim ben :blink: güzel bir giriş, merak uyandırıcı lakin ya cümleler düşüktü yada ben düştüm okurken anlamakta zorlandım azcık ama anlamamam doğal nerdeyse 30 saattir ayaktayım normal yani :P kendi yazdığımı okudumda onu bile anlamakta zorlandım :D eline sağlık balım ^_^ devamı merak ile bekliyorum ;)
    1 point
  35. Şunu baştan söylesene ben hergün flood neyim dinlemem atarım yorum :ahaaah-onion-head-emoticon: başka yerlerde reklamını bile yapıyorum haberi yok :hehe-onion-head-emoticon: benden öte hayran mı olur :big-eye-onion-head-emoticon:
    1 point
  36. Nice senelere barış admin :)
    1 point
  37. ellerinize sağlık. eğer çeviri grubu olmasaydı biterdim :12: kolay gelsin :D
    1 point
  38. Gintama 478 - El Çantana Bir De Kusmuk Torbası Koy yayınlanmıştır. Bölüme ulaşmak için buradan devam! Yorumlarınızı bekler ve keyifli okumalar dileriz!
    1 point
  39. Masakazu Morita (森田成) 21 Ekim 1972 Tokyo doğumlu, Aoni Şirketi’ne bağlı bir ses sanatçısı ve oyuncudur. Morita, seslendirme için resmi bir eğitim almamış ancak çocukluğundan beri süper kahraman dizilerine, video oyunlarına ve shounen dergilerine meraklı biriymiş. Lisesindeki bando takımında kazandığı deneyimlerin ardından oyunculuk kariyerine ciddi bir ilgi beslemeye başlamış, seslendirme alanındaki ilk çıkışını ise Final Fantasy X oyununun baş kahramanı Tidus ile gerçekleştirmiştir. Final Fantasy X – Tidus Hideo Ishikawa (Bleach – Juuishirou Ukitake, Naruto – Uchiha Itachi) Aoni Şirketi’ne katılıp seslendirme sanatını geliştirmesini tavsiye edene kadar küçük şirketlerde amatörce uğraşan Morita’nın, Aoni Şirketi’ne dahil olmasının ardından anime serileri ve video oyunları endüstrisinde popülaritesi artmış oldu. Ishikawa Hideo ve Masakazu Morita (Neoromance ♥ Festa Kiniro no Corda ~primo passo~ Seiso Gakuin Festival 2 etkinliğinden) Seslendirme işine devam ederken, tiyatro oyunculuğuna ilgisi yeniden canlanan Morita, Kentaro Ito’nun (Bleach – Abarai Renji) 2003 yılında kurduğu K-Show isimli tiyatro grubunda çalışmaya başlamıştır. Sanat hayatı bir o kadar hareketli diyebileceğimiz Morita, Ishikawa ve Ito’nun yanı sıra Fumiko Orikasa (Bleach – Kuchiki Rukia) ve Fumihiko Tachiki (Bleach – Zaraki Kenpachi) ile de samimi bir dostlukları var imiş. Bleach ekibiyle gerçek bir aile gibi olan Morita, yine Tomoko Kawakami (Soi Fon) ve Masaaki Tsukada (Yamamoto Genryuusai)’nın vefaatından da büyük üzüntü duymuştu. Morita’nın en bilinen rolü elbette ki Kurosaki Ichigo’dur. Zira bu rolü sayesinde 2007 yılında düzenlenen İlk Seiyuu Ödülleri’nde En İyi Acemi Aktör Ödülü’nü kazanmıştır. Kurosaki Ichigo’nun en zorlu rollerinden biri olduğunu söyleyen Morita-san, buna rağmen Bleach animesinden favori karakterinin Ichigo olduğunu belirtiyor. İşte BLEACH SOUL SONIC 2006 Summer Festival’inden bir parça. Şahsen ben her izlediğimde çok eğleniyorum. (Videoda merhum Tomoko Kawakami de yer alıyor, dileriz kimse bu kadar genç yaşta hayata gözlerini yummaz.) BLEACH SOUL SONIC 2006 - The Gangsters of Soul Society (Türkçe Alt Yazılı) http://youtu.be/DDoibWxOu-8 Ne olduğu henüz tam olarak çözülememiş, shounen dünyasının yegâne ismi Kurosaki Ichigo Eh o günden beri çok zaman geçti tabi. Sanatçı karakterle o kadar bütünleşti ki birkaç yıl önce Ichigo cosplayı bile yapmıştı. İşte Coscosplayplay programından o eğlenceli görüntüler. Ayrıca Morita-san’ın manga üzerinden seslendirme yaptığı Bleach Özel Programı ise büyük ilgi toplamıştı. Bleach denilince elbette başta Ichigo x Rukia ve Ichigo x Orihime fanları arasındaki rekabet geliyor akıllara… Sanatçı AX 2010 Press Junket röportajında kendisine yöneltilen Ichigo’nun yerinde olsa hangi bayan karakteri seçeceği sorusuna ”Bir erkek olarak Rangiku-san’ı seviyorum. Bir kız arkadaş olaraksa Orihime’yi seçiyorum.” cevabını veriyor. Gerekçesi ise Orihime’nin fazlasıyla kadınsı olması imiş, bunu söylerken bıyık altından gülmeyi de ihmal etmiyor. Açıkçası bendeniz, Ichi x Ruki çiftinden yana olduğumdan bu cevabı duyduğuma üzülmedim desem yalan olur. “Rukia’nın varlığı Ichigo için ne ifade ediyor?” Morita, Kawaii KON 2010 etkinliğinde anime-manga severlerle buluştuğu bir panelde de aynı şeyleri dile getirirken; Rukia karakterini ise bir dosttan daha öte, Ichigo’nun bir parçası gibi gördüğünü söylüyor. Fade to Black için yapılan hayran buluşmasından Hatta Bleach serisinin en sevilen filmlerinden Fade to Black hakkında yapılan bir röportajda “Rukia’nın varlığı Ichigo için ne ifade ediyor?” sorusuna “Rukia özünde sert, güçlü biri olmasından ötürü Ichigo için manevi bir destekçi. Ancak Rukia, Ichigo’nun ne sevgilisi ne de ailesi ki Ichigo’nun arkadaşı demek de yanlış olur. Farklı bir boyut içinde başka bir şey yattığını düşünüyorum.” cevabını veriyor. Bu açıdan bakıldığında Rukia, Morita-san için daha özel bir yere sahip diyebiliriz, kim bilir? Kawaii KON panelinde yaşanan en ilginç olaylardan biri ise bir hayranın Morita’dan, Ichigo’nun ”Rukia, seni seviyorum.” demesini istemesi oluyor, Morita da sağ olsun hayranını kırmıyor. İşin komik yanı bu olayın ardından Fumiko Orikasa’nın (Kuchiki Rukia) 2012 yılında katıldığı Animazement anime toplantısında bir hayran Morita-san’ın “Rukia, I love you.” dediğini hatırlatıp, kendisinin Rukia olarak bu cevaba ne karşılık vereceğini soruyor. Fumiko ne dese beğenirsiniz? “APTAL!” Anime etkinlikleri, panelleri, toplantıları demişken Morita’yı diğer Japon seiyuulardan farklı kılan bir özelliği de Amerika’da büyük bir hayran kitlesinin olması. Bakıldığında İngilizce dublaj bağlamında Amerika’da genel olarak Amerikan ses sanatçıları daha çok sevilmektedir. Ancak Morita ise ülkede en sevilen ve gelmesi için en çok davet alan Japon seiyuulardan birisi haline gelmiş durumda. Masakazu Morita dahil olmak üzere seiyuular elbette animelerin oyunlarını da seslendiriyor. Hatta söz konusu Bleach seiyuuları olunca sadece seslendirmekle kalmıyor, oynayıp kendi aralarında turnuvalar yapabiliyorlar. İşte onlardan biri; Masakazu Morita vs. Kentaro Ito (Kurosaki Ichigo vs. Abaraji Renji) Morita-san’ı biraz daha yakından tanımak için özel olarak katıldığı SMASH! 2013 fuarında kendisiyle yapılan röportaja bir göz atalım. Seni bir seslendirme sanatçısı olmaya iten, ses aktörü olmayı istemeni sağlayan neydi? En başta, oyuncu olmamdan önce bir ses sanatçısı olmayı hiç düşünmemiştim. Ancak Final Fantasy X için hareket yakalama (motion capture) konusunda yardım ederken karakter seslendirmelerinin de işin içinde olduğunu farkettim ve bu işe başvurdum. Böylece ses sanatçılığının kapısını da açmış oldum. Kendine benzettiğin anime, manga ya da oyun karakteri hangisi? Final Fantasy X’den Tidus karakterine benziyorum çünkü seslendirme yaparken rol yapmak zorunda değildim, sadece kendim oldum. Ayrıca Tidus tam olarak benim gibi bir karaktere sahipti dolayısıyla rol yapmama gerek yoktu ki rol dahilinde de olduğum kişiydim. Kurosaki Ichigo olarak uzunca bir ses sanatçısı yolculuğu yaptın, peki Bleach animesinin sona ermesi hakkında neler hissediyorsun? Bleach’in henüz bitmediğini hissediyorum, şu anda da Weekly Shonen Jump’ta Bleach için final arc anlatılıyor o yüzden mangayla birlikte animeye devam etmek ve sonuna kadar Kurosaki Ichigo olarak rol yapmayı sürdürmek istiyorum. 2. sezon için bir ihtimal var mı? Bu konuyla ilgili konuşacak pek bir şey yok, zaten anime sona erdiğinde tüm seiyuu ekibi serinin devam etmesini istiyordu, dilerim bu da gerçekleşir. Seslendirme denildiğinde bu konudaki en önemli unsur nedir? Belirli karakterlerin ruh haline bürünürken ne yapıyorsun? Bir karakteri oynamak için karakterin içine dalmanın son derece önemli olduğuna inanıyorum. Ayrıca bir izleyici kitlesinin olduğunu bilmeniz bu yüzden onları da hesaba katıp sadece kendi duygularınızı değil izleyicinin de duygularını göz önünde bulundurmanız gerekir. Gelecekte de seslendirme sanatçısı olarak mı devam edeceksin yoksa başka hedeflere de yönelecek misin? Sadece seslendirme sanatçısı değil bir oyuncu olarak da gelecekte ölene kadar seslendirme yapmaya devam etmek aynı zamanda mümkün olduğu kadar da kamera karşısında olmak istiyorum. Seslendirme sanatçılığı hikayeme benzer şekilde oyuncu olmak niyetinde değilim. Eskiden orkestradaydım ve grubun ön sırasındaydım. Sadece müzik değil yürüyüşler ve birçok gelişmiş sanat şekli içeren bir orkestraydı bu, haliyle benim için son derece eğlenceli bir olaydı.Liseden beri hayalim herkesi göz önüne alan yeni bir sanat şekli yaratmaktı ve hâlâ bunu başarmayı umuyorum.Bu yeni sanat şeklini gerçekleştirebilmek için ilk önce kendimi ifade edebilmem gerektiğini biliyorum. Bu, lisedeki hayallerimden biriydi ayrıca. Kendimi ifade edebilme hayaliyle de sanatçı oldum. Peki Tidus ve Kurosaki Ichigo arasında bir dövüş olsa sence kim kazanır? Neden? Eğer ikisi erkek erkeğe dövüşürse Tidus muhtemelen kaybeder, ancak Aeonlar ile bir araya gelirse o zaman Tidus kazanır. Her ne kadar Ichigo’nun çelişkili bir hollow formu olsa da ben ikisinin de kazanmasını isterim. Görüldüğü üzere Masakazu Morita denilince akla hep ilk Bleach geliyor ve söyleyecek pek çok şey ortaya çıkıyor. Bunun yanı sıra Morita’nın son dönemde en önemli işlerinden birisi de Tiger & Bunny serisinden Barnaby Brooks Jr.’dir. Sanatçı seride bilhassa Hiroaki Hirata ile sevilen bir ikili haline gelmiştir. Animenin seiyuu ekibi 2012 yılında Tiger & Bunny THE LIVE isminde bir oyunda bir araya gelmiş ve sergilenen oyunda her bir seiyuu seslendirdiği karaktere bürünmüştü. Düzenlenen gösteri/oyun birçok hayran tarafından oldukça beğenilmişti. UNISON SQUARE GARDEN grubundan anime serisinin ilk açılış parçası Orion wo nazoru şarkısı için özel kareografi hazırlayıp dans eden ekip ve seyircinin coşkusu ise görülmeye değer. Bir diğer izlenmeye değer etkinlik ise serinin ikinci filmi Tiger & Bunny Movie 2: The Rising filminin tanıtımı için düzenlenen Tiger & Bunny Super Prelude isimli tanıtım gezisi oluyor. O gün Morita’nın hiç beklemediği bir anda doğum gününü kutlanmış ve ortaya eğlenceli bir o kadar da duygusal görüntüler ortaya çıkmış. İşte Morita’nın dilinin tutulduğu o anlar… Diva Morita-san “Seslendirmemi yaparım havamı da atarım” (Tiger & Bunny World Premiere 2012) Malumunuz Morita Amerika’da çok seviliyor. Hayranları ile buluştuğu, konuk olduğu panellerde güler yüzü hiç eksik olmayan sanatçı 2012′de katıldığı Sakura-Con toplantısında yine bir hayranının isteği üzerine Barnaby Brooks Jr. olarak ”Kahraman Pozu” veriyor. Pozdan sonra cekete iltifat etmeyi de unutmuyor. Morita’nın en son seslendirdiği karakterlerden birisi de bu yaz çıkan K: Missing Kings filminden Yukari Mishakuji olmuştur. Sanatçıya bu sene de ilgi oldukça yoğundu. Anime Expo 2014 Bu yaz katıldığı Anime Expo 2014′te yine birçok anime-manga sever tarafında büyük ilgiyle karşılanan Morita-san, K: Missing Kings filminin (Japonya’da yayımlanmasından önce) Anime Expo 2014′teki galasında ilk seyircinin tepkisini görme fırsatı yakaladığını söylüyor. Bu tarz bir deneyimi Japonya’da bile yaşamadığını ifade eden sanatçı, filmin tanıtımını yapıp Yukari Mishakuji çıkana dek seyirciyi gözlediğini ifade ediyor. Yukari çıkar çıkmaz büyük bir coşku yaşandığını söylüyor. Filmin aksiyon sahnelerinde büyük bir heyecan yaşanıp sonrasında seyircinin sessizliğe gömüldüğünü belirtiyor. Başta seyircinin gerçekte ne hissettiğinden emin olmamasına rağmen Yukari karakterini gerilim havasını elinde bulunduran bir karakter olarak tanımlıyor ve seyircinin de bunun farkına varıp tamamen filme odaklandığını ifade ediyor. Bu sayede Morita-san da rahat bir nefes almış. :) Morita-san, Yukari karakterinin kendine has bir konuşma tarzının olduğunu, buna da Japonca’da ”Onee Kotaba” denildiğini söylüyor. Diğer bir ifadeyle kadınsı-efemine bir şekilde konuştuğunu söylerken, seyircinin karakterinin zarifliğine nazaran kararlılığına ve bunun arkasındaki güce odaklanmalarını istiyor. Ardından Yukari Mishakuji’nin seslendirme hikayesini anlatan sanatçı sonrasında film ekibinde yaşanan birkaç olaya değiniyor. Tanıtımımızın son demlerine yaklaşırken Morita-san ile ilgili birkaç detayı da sizlerle paylaşalım: 2009 yılında Morita’nın ikinci dereceden kuzeni, Hideo Ishikawa’nın kuzeni ile evlenmiş ardından Ishikawa Morita’ya “Anlarsın ya, akraba oluyoruz.” şeklinde bir mesaj atmıştır. Morita-san’ın en beğendiği ve saygı duyduğu seiyuu Toru Furuya imiş. Öyle ki çocukken Furuya-san’ın sesini ilk duyduğunda “Kahraman dediğinin sesi işte böyle olmalı.” diye düşünmüş. Hatırlatalım ki Furuya-san çok sevilen Sailor Moon serisinin biricik Smokinli Şövalyesi Mamoru Chiba’yı seslendirmiştir. Şarkı söylemeyi seven Morita-san, özellikle (herkes gibi) duşta şarkı söylemeyi çok seviyor. Genellikle karakterler şarkıları söyleyen sanatçı yine en sevdiği karakter şarkılarının Ichigo’ya ait olduğunu belirtmiştir. Şarkı demişken Morita-san Bon Jovi ile batı müziği dinlemeye başlamış ve lisede Japonca yerine batılı müzikler dinlermiş hep. Ancak şimdilerde durum tam tersine dönmüş ve Japon müzikleri dinler olmuş. Orange Range, TM Revolution ise dinlediği gruplardan sadece birkaçı. Sanatçı aslında en çok da hard rock dinlemeyi seviyor. Bakmayın siz Morita-san da fena şarkı söylemiyor hani, işte bazı örnekler; La Corda D’Oro: Primo Passo’dan Hihara Kazuki seslendiren Morita-san’ın, Stella Quintet adı verilen seiyuu ekibiyle söylediği serinin kapanış parçası Crescendo. Stella Quintet (La Corda D’Oro: Primo Passo) - Crescendo [ED 2] Yine Bleach Beat Collection albümünden Noriyaki Sugiyama (Uryuu Ishida) ile söylediği Aesthetics and Identity isimli parça da dinlemeye değerdir. Bleach Beat Collection - Aesthetics and Identity (Bleach Soul Sonic 2006) Higashi no Eden serisinin baş rol seçmelerine katılan Morita-san, Takizawa Akira rolünü çok istemesine rağmen ne yazık ki başarısız olmuştur. Yine de seride farklı bir role kabul edilen Morita, baş rolü Ryohei Kimura’nın seslendireceğini duyunca bunun daha doğru bir seçim olduğunu kabul etmiş.Hiç beklemediği halde Bleach’in süperstarı olan Masakazu Morita, geçtiğimiz yıl anafilaktik şok geçirip bir süreliğine bilincini kaybetmiş ve ölümden dönmüştür. Neyse ki ünlü sanatçı anime dünyasının en büyük felaketlerinden biri olabilecek bu durumu kısa sürede atlatmış, bazı ekip arkadaşları gibi sevenlerini üzüntüye boğmamıştır. Morita-san’ın sesini daha çok duymak istiyoruz. Dileriz Bleach serisi için yepyeni bir sezon gelir de Morita-san’ı yine “Bankai!” diye yeri göğü inletirken izlemiş oluruz. Sen ne dersin Morita-san? http://youtu.be/cFYA4qhlLD4 Sanatçının en bilinen rollerinden bazıları; Kurosaki Ichigo (Bleach) Claire Stanfield (Baccano!) Barnaby Brooks Jr. (Tiger & Bunny) Hiramaru Kazuya (Bakuman.) Marco (One Piece) Hihara Kazuki (La Corda D’Oro: Primo Passo) Mishakuji Yukari (K: Missing Kings) Maeda Keiji (Sengoku Basara) Xin Li (Kingdom) Sanatçının; Resmi internet adresi: www.aoni.co.jp/actor/ma/morita-masakazu.html Twitter adresi: twitter.com/edokko_dey Kaynak;Anime Fantastica http://www.animefantastica.com/masakazu-morita
    1 point
  40. forumdakilerin çoğunda garip özellikler var galiba :P
    1 point
  41. Mayu

    Moon Fansub

    Herkese teşekkür ederim :) Bir Love Live! Günceli verilmiştir. iyi seyirler dilerim ^^ -Love Live! School İdol Project 2 - 2,3,4,5,6.bölüm eklenmiştir.
    1 point
  42. 44.bölüm için çok teşekkürler haftaya 45.bölümü bekliyoruz ;)
    1 point
  43. 6 sezon luk bir seri :mellow: 1 sezonu yedin ayak üstü helal olsun :D 5.sezon İngilizce altyazısı bulunamadı Rus ça olarak var diye biliyorum aklıma bir isim geliyor çevirici için ama :ph34r: 9876573293485 gözle serinin tamamlanmasını bekliyorum şimdiden kolay gelsin diğer sezonlar için de çevirmen arkadaşa ayrıca teşekkürler ^_^
    1 point
  44. Lucy Lokenin anahtarına sahip olmasına rağmen Loke nın Lucy den güçlü olması... :bird-onion-head-emoticon:
    1 point
  45. 10 numara anime, .sabırsızlıkla 4. bölümün çevrilmesini bekliyorum :)
    1 point
  46. Öncelikle bir doctor hayranı daha görmek :hell-yes-onion-head-emoticon: Spoiler'a aldım sebeb izlemeyen arkadaşlara full 7-8 sezonu anlattım resmen :D Şimdi ben taaa Doctor Who yu bilmezken cnbc-e de ilk sezonu yayınlanırken bana göre first doctor ama aslında 9. doktor diye bildiğimiz Christopher Eccleston (sama) ile o diziye bağlandım.Daha sonra işde zaman ilerledi ve boş günlerimde " aaa doctor who oynuyor iyi güzel tv de de birşey yok zaten" tarzıyla ben başladım.Sonradan iyice sarıncada bi tarihçesine bakayım dedim. Aslında baya köklü geçmişi varmış.Dünyanın en uzun soluklu bilimkurgu dizisi( yanlışım yok sanırsam ) Herşey iyi güzel ama sonrada o en önemli finali geldi çattı.Doctorun You are Fantastic..You Know What? İm Fantastic diyim gitmesi... :bsod-onion-head-emoticon: Hoppala diyim ben yayına küsmüştü hatta :D Baya bi modlara triplere girmişdim.Sonrada aman kim bu cılız şey diye izleye izleye David Tennant a alışdım.Sevdim bağrıma bastım resmen :cheer1-onion-head-emoticon: Onunla yürüdük Sibermanlar arasında,onunla dolaştık yağan Dalek orduları altında :embarrassed4-onion-head-emotico Rose Tylerın Doomsday bölümde vedası aynı acıyı bana tekrar yaşatsa da sonradan en büyük hayal kırıklığını O ünlü "i don't want to go" diyip onunla ağlayarak gitmeee daviddd Plssss nidalarıyla veda ettim ona ben :crying2-onion-head-emoticon: Hala daha Matt Smith'i diğer doktorlara göre ikinci planda tutsamda,başalrda ona da tepkiyle baksamda...Adamlar kendilerini bağlıyorlar resmen yaaa,seviyorum hepsini özellikle 50. yıl özel bölümünde (Dark Doctoru) John Hurt oynaması ve sonda onları görmem...Şimdilik Peter Capaldiye karşı ufak bir tepkim olsada biliyorum oda bir doktor ve gayetde güzel bir doktor olacak...Whooo Noise :good-job-onion-head-emoticon:
    1 point
This leaderboard is set to İstanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli bilgi

Forum kurallarımızı okudunuz mu? Forum Kuralları.