Jump to content

Liderlik Tablosu

Popüler İçerik

Showing content with the highest reputation on 03/18/15 tüm alanlarda

  1. Bi zamanlar tanıtım yazıları yazıyordum burada, sonrasında şu an kapalı olan bir sitede de yazmaya başlamıştım. Ama ne olduysa bıraktım yazmayı, az önce MyAnimeList'de bişeyler okurken bi kıvılcım geldi de yine sizinleyim. Başlığa inceleme yazdım ama sanırım incelemeden öte iğneleme olacak bu yazı. Wall of text incoming! Sword Art Online Evvel zaman içinde bize çok uzak diyarlarda yağız bir delikanlı yaşardı. Bu delikanlı ki o diyarların en iyi kılıç ustasıydı, adını duyan herkes tir tir titrerdi. Bu delikanlı ki kızların ağzının suyunu akıtırdı, onunla sohbet edebilme şansını bulan bütün kızları kendine aşık ederdi. Öyle yağız bir delikanlıydı ki oynadığı oyunlardaki kuralları baştan yazardı. 30-40 kişinin karşısında duramadığı yaratıkları tek başına dize getirirdi. Sword Art Online, işte bize bu delikanlıların en delikanlısının epik hikayesini anlatıyor. Aslında SAO'nun konusu oldukça ilgi çekici duruyor. 10.000 oyuncu bir virtual(sanal gerçeklik diyelim) MMORPG'de kapana kısılmış, çıkmaları için de oyunu bitirmeleri lazım. Ama işleri kolay değil, çünkü bu oyunda öldüklerinde kafalarındaki alet beyinlerini kızarttığı için bu oyunda ölüm gerçek hayatta da ölüm anlamına geliyor. Şöyle bi düşününce konu müthiş görünüyor. Düşünsenize, bir yandan hayatta kalma mücadelesi verirken bir yandan da oyunu bitirmeye çalışan 10.000 oyuncunun bu trajik çabalarında olabilecek olayları. Her şeye rağmen birlikte kalmak, bazen fedakarlık yapmak, ihanetlere ve kötülüklere karşı ayakta durmak, en olmadık durumlar karşısında bile insanlıklarını korumak. 30-40 kişiyle girilen boss savaşları, karakterlerin güçlenmek için gösterecekleri çaba. Keşfedilmesi gereken devasa bir dünya. Ama tabii ki romantizm ve harem varken bütün bunlara ne gerek var ki... Ne yazık ki, hayatta kalma oyunu tamamen şov amaçlı. Akıl oyunları, taktikler, psikolojik etmenler, doğruyu yapmak isterken yanlışa sürüklenen karakterler, hatta zekice diyaloglar falan beklemeyin çünkü elimizdeki tek şey saf saf amaçsızca tek başına gezinirken dünyayı kurtaran gereksiz güçlü bir karakter. Dünyayı kurtarmak demişken, herifin dünyayı kurtarma sebebi bir kız. Evet, bir kız. Hani kendi ölüm tehlikesi, başkalarının ölüm tehlikesi, ailesine geri dönmek isteyenler falan hiç bişey umrunda değil de bi kız uğruna adam rambo oldu. Zaten hikayeyle ilgili en büyük sorun da burada. Fersahlarca derinlik kazanabilecekken bütün bunları bir kenara atıp harem çeşnili Yeşilçam animesi olmak için bomboş ilerlemeyi seçiyor. Kendi kendine devamlı güçlenen bir ana karakter, ana karakter kadar güçlenmese de(haşa!) kendi kendine güçlenen bir hatun karakter, görevleri ana karaktere vurulmak olan harem karakterleri, ana karakterin şanı altında yaşayan diğer erkek karakterler falan derken bir de bakıyosun ki aslında herifler almış gelecek vaat eden konuyu anime içinde 3. sınıf bir romantizm-hareme çevirmiş. Hikaye Aslında ilk 2 bölüm fena değil. Konuya bir giriş yapılıyor, Kirito'yla tanışıyoruz falan derken 2. bölümün başında 2000 oyuncunun ilk ay içinde öldüğünü öğreniyoruz. Ulan bi dakika, 2000 demek her 5 kişiden biri ölmüş demek, ne ara nasıl öldü bunlar? Bir kaç tanesinin nasıl öldüğünü falan bile göstermiyorlar. Neyse, olabilir diyip devam edince farkediyoruz ki aslında bu 2 bölüm fena olmayan tek bölümlermiş, yani bu 2 bölümün kıymetini bilmek lazım. 3. bölüme geliyoruz. Yeni karakterler giriyor işin içine, bir bölüm içerisinde bu karakterler ile duygusal bağ kurmamız gerekiyor, çünkü bu bölümün sonunda ölüyorlar. Hem de sebepsizce. Sebepsizliğine falan sonra değincem şimdilik geçiyorum. Bu 3. bölüm bizim Kirito'nun seksi cazibesiyle hatunların gönlünü yakmaya başladığı filler esintili bölümlerden ilki. Devamında Kiritocuğumuz seksi kılıç kullanma yetenekleri ve kızların aklını alan derin kelime dağarcığı ile haremine yeni üyeler katmaya devam ediyor. Arada biraz optimizm de var. Ölen karakterleri hayata döndürmek gibi. Gerçek hayatta beyinleri kızaran elemanları nasıl hayata döndürdükleri hakkında hiç bir fikrim yok gerçi. Şimdi bu noktada ana olay örgüsü ,yani oyundan kurtulmak falan, öyle bişey yok. Ara sıra ufak bilgiler veriliyor "Aha şu kadar oyuncu Hak'kın rahmetine kavuştu, ahanda şu kata gelindi" falan şeklinde ama bizim izlediğimiz tabii ki Kirito'nun hatunları tavlama teknikleri. Sonunda bir hatun yani sevgili Asunacığımız Kirito'yu kalbinden vurmayı başarıyor. Böylece işin Yeşilçam boyutuna adım atıyoruz. Benim anlamadığım ise Kirito'nun Asuna'ya veya Asuna'nun Kirito'ya nasıl hemencecik aşık olduğu. Hem de öyle böyle değil, Kirito Asuna için adam öldürecek kıvama geliyor çabucak. Mantıklı açıklaması tabii ki bizim görmediğimiz bir yığın olay. Bu da animeyle ilgili bir diğer büyük problem. Biz filler kıvamında Playboy Art Online izlerken arka planda bir yığın şey oluyor, hiçbiri bize gösterilmiyor. Asuna ile romantizm oluyor, ama bize gösterilen yalnızca Kirito'nun Asuna ile çayırlarda seksi uyuklayışı ve Asuna'nın Kirito'ya yemek pişirmesi. Sonra Kirito bu Asuna'nın gardiyanı oluyor sonra Kirito tek başına koskoca bossu devirince Asuna Kirito için ağlıyor. Yahu bi dakika, ne ara aşık oldu lan bu Asuna. Yalnızca bu olaylarla bunların birbirine kör kütük aşık olması gibi bi olayı yutmamız bekleniyor animede, ben de buna isyan bayrağı açıyorum haliyle. Ve tabii ki Kirito'nun yenilmez olduğu gibi bir gerçek var. Bu tek başına takılan yalnız kovboyumuz ilk aylarda bulduğu muhteşem fevkalade ekipmanları 2 sene giymesine rağmen oyunun sahibi hariç bütün oyuncuları hatta 30-40 kişiye bana mısın demeyen bossları bile dövebiliyor. Nerede nasıl kendini güçlendirdiği ise muamma. Hatunlarla Date Simulator oynarken nasıl bu kadar güçlendiği anlatılmıyor elbette bize. Hikayemizin kalanında Kirito ile Asuna bi tane de ufak kız bulup evcilik oynuyorlar. Evcilik oynadıktan sonra Kiritocuğumuz oyunun sahibiyle vs atıyor, aşkın gücü sayesinde kazanıyor. Arada ölüp beyni kızaran Asunacığımız Allah'ın bir hikmeti sonucu hayata geri dönüyor ve oyunu bitirmemelerine rağmen bir şekilde mutlu sona kavuşuyoruz. Sonra duygusal sahneler, gözyaşları, sevgi sözcükleri falan derken animeyi bitiriyoruz... Elbette ki bitmiyor. Buraya kadarki kısım iyi olanı. Devamı daha bi Yeşilçam, daha bi dram, daha bi sevginin gücü falan. Yeni kötü karakterimiz tarafından kapana kısılan Asunayı kurtarmak için Kirito ölüm olmayan yeni bir oyuna başlıyor ve şov devam ediyor! İnek güzel hayvandır. Sütünü sağarsın, satarsın para kazanırsın. Sonra yine sütünü sağarsın, yine satıp para kazanırsın. Süt de güzeldir, para kazandırır. Burada da öyle bi durum var, 12 bölümde sonlanan animeden yeterince süt sağamadıkları için animenin konusuna ve mantığına tamamiyle ters düşen yeni bir oyuna geçiyoruz. Süt falan dedim. Niye? Çünkü bu 2. arc tamamiyle gereksiz. Kafesteki prensese ulaşmaya çalışan Kirito falan, ulan Super Mario mu bu? Super Mario'ya yenilmez ana karakter, biraz tentacle, biraz ensest, amaçsız kötü karakter ekle al sana Aincrad. Ensest demişken, cidden sebebini merak ettim. Ben animelerde enseste karşı biri değilim, izlerken bana bunu kabul ettirebildikleri sürece. Yahu Kirito x Asuna olması ihtimali %129382183 iken işin içine kuzenini sokmanın amacı nedir? Tabii ensest fetişistlerine fan service sunmayı bir amaç olarak saymazsak. Bu arcta olan biteni bize daha çok gösteriyorlar. Artık "Ahanda şu kadar oyuncu öldü" gibi yazılarla geçiştirilmiyor bazı şeyler. Bu iyi bir şey demek isterdim ama bizim izlediğimiz kısım da boş olunca iyi diyemiyorum işte. En azından 1. arcta bize gösterilmese da bişeyler oluyordu devamlı, 2. arcta bir savaş durumu var ama ana hikaye ile o kadar alakasız ve önemsiz ki izlerken ilgi göstermek zor. Bi noktada "Ulan yeter bıktım kurtarın şu Asuna'yı da bitsin şu anime" dedirtmiştir çoğu izleyiciye. Kısa kesersek, Kiritocuğumuz oynadığı oyunun sahibini öldüğünü sandığımız ama aslında kendisini oyuna programlayan(wtf?) eski oyun sahibi sayesinde alt ederek Asuna'yı kurtarmayı başarıyor. Tabii arada biraz dramatik sahneler, biraz duygusal anlar falan. Animemiz bitti mi? Bu kez bitti. Daha 2. sezonu var gerçi, ama onu izlemediğim için ona geçemem. Devam ediyorum. Kurgu Aslında hikaye başlığı altında incelemek isterdim, ama öyle müthiş bi konuyu öyle berbat ve dandirik işlemiş ki herif yeni bir başlık altında devam etmem gerekiyor sanırım. Şimdi bizim okuduğumuz konuya ve kurguya göre karakterler bir ölüm-kalım durumunda. Yani oyunda öldüklerinde cidden ölüyorlar. Yani durum oyun olmaktan çıkmış. Peki niye halen sanki oyunmuş gibi davranıyorlar? Mesela bildiklerini paylaşmayan beta oyuncuları. Niçin? Bir yarışma gibi bişey mi var? Bildiklerini söylediklerinde diğer oyuncular onları geçip oyunu mu bitirecek? Ulan zaten bitirmeleri kötü bişey mi sanki? Bi de aynı şekilde beta oyuncularına yönelik bir nefret var. Niye? Daha fazla şey bilmelerini kime ne zararı var? Her şeyi geçtim aslında oyunu bitirme ihtimalini arttırdıkları için daha fazla şey bilmeleri iyi bişey değil mi? Bir de gerçek dünyada bedenlerinin durduğunu bilmelerine rağmen keyfine takılan tipler(bkz. Kirito) var. Gerçek dünyada ne olup bittiğinden haberi olmadan "Eheh bindik bi alamete gidiyoz gıyamete xdxdxd" kafasında hatun kovalıyor eleman. Kızlarla işi bittikten sonra Asuna ile ciddi bir ilişkiye başlıyor, Asuna buna yemek pişiriyor falan. Aslında şimdi düşündüm de Asuna'nın ordan çıkmak isterken aynı zamanda yemek yapma yeteneğine puan vermesi ne kadar mantıklı? Bunca oyuncunun nasıl öldüğünü bilmememiz de ayrı bir durum. Binlerce eleman ölüyor, bize söylenen "Anası babası kafasından aleti çıkarmış, uyurken düello atıp öldürmüşler, PK clanları XD, dungeonlar zor"dan ibaret. Yahu bikaç tanesinin kafasından aleti çıkarmış olsalar da çocuk ölse diğer anne babaların bi tarafı yer mi çocuğa dokunmaya? Akıl var mantık var. Uyurken düello ve PK olabilir, iyimser davranıp hadi 1000 kişiyi öldürmüş olsunlar diyorum. Ya geri kalanı? Dungeonlara mal gibi bodoslama girip bosslara kurban mı oldular? Bence öyle. Niye? Çünkü bir örneğini bize gösterdiler 3. bölümde. Bir düşünün, zor bir dungeona girmek üzeresin, party üyelerinden birinin levelı hakkında yalan söylediğini öğreniyorsun yani o dungeon için party oldukça güçsüz bir durumda, girersen büyük ihtimalle nalları dikeceksin, ne yaparsın? A- Öleceğini bildiğin için hayatta kalacak olan seksi Kirito'ya bir mesaj kaydedersin. B- Şehre geri dönüp biraz daha güçlendikten sonra dungeona geri dönersin. Zor bir soru oldu sanırım. Güçlenmek demişken, karakter nasıl güçlenir? Level atlayıp yeni yetenekler öğrenerek ve yeni ekipmanlar kullanarak. Ulan bütün ana karakterler bütün anime boyu aynı ekipmanı kullanır mı yahu? Kirito ilk ayda ne bulduysa 2 sene boyunca aynı şeyleri giydi, Asuna aynı şekilde, diğer bütün karakterler aynı şekilde. Anlıyorum karakter dizaynı denen bişey var ama senin yaptığın anime MMORPG animesi yani sabah akşam ekipman değiştirilen bir oyun türünün animesini yapıyorsun, insaf. Hatta ekipmanların bir çok levela eş değer olabileceğini söyleyen bizim Kirito değil miydi? Bi de bazı tipler var, oyun dünyasını çok sevdiği için gerçek dünyaya dönmek istemeyenler. PK yapanlar, oyun dünyasında ev alıp her şeyi boşverip orada yaşamaya başlayanlar falan. Ama çok ciddi bir problem var ortada, bunların bedenlerinin halen gerçek dünyada olması gibi. Hatta animede bazılarının bedenleri iflas ettiği için oyunda da öldüğünden bahsediliyor. Bunun gibi bariz bir gerçeği göz ardı edip oyun dünyasında yaşamaya karar vermek ne kadar mantıklı, orası beni aşar. İşin en garip yanıysa, bunu bizim Kirito düşünemiyor da Asuna söylüyor Kirito'ya, Kirito da şaşırıyor falan. Afferin Kiritocuğuma, zeka fışkırıyor mübarek. Karakterler Şu ana kadar 3 tane karakterin adını andım, Asuna-Kirito-Suguha. Niye? Daha bir yığın karakter var aslında, ama hiç birisi önemli değil. Diğer kız karakterler: Var olma sebepleri Kirito'ya aşık olmak. Hepsi utangaç, hepsi savaşmaktan pek anlamıyor falan öyle şeyler yani. Diğer erkek karakterler: Var olma sebepleri Kirito'dan güçsüz olup ona destek olmak. Bazıları Kirito'nun müthiş silahlarını tamir ediyor bazıları savaşta Kirito ile savaşma şerefine erişiyor. Kötü karakter #1: SAO'yu kodlayan eleman. SAO'yu yapma amacı kişisel zevk. Gerçeğe benzer sanal bir dünya yaratıp oyuncuları takip etmek yani. O kadar derin bir karakter ki bu fikir ile ilgilenme sebebini hatırlamıyor. Öyle işte. Kötü karatker #2: Bu kötü karakterimiz daha da berbat. Kötülük yapma amacı, kötülük yapmış olmak için. Siyah ve beyaz kadar net ayrılmış iyiler ve kötüler. Tek amacı komadaki bir kızdan faydalanmak. Bir tarafta Aincrad sayesinde sahip olabileceği milyonlarca dolar para, diğer tarafta komadaki Asuna. Tabii ki kötü karakterimiz çok kötü olduğu için Asuna'yı tercih ediyor, çünkü o bir kötü karakter. Bu çok kötü karakter aynı zamanda öyle bir dahi ki Asuna'nın yanına gidip gelirken kullandığı şifreyi Asuna'ya gösteriyor falan. Gel de zekice bir kurgudan bahset şimdi. Asuna'nın ailesi de bir garip. Komadaki kızlarını bu elemanla evlendirmeye çalışıyolar devamlı. Ülkede başka zengin erkek kalmamış gibi özellikle bu elemanla. Hem de kızları komadayken. Neyse. Kirito: Delikanlıların en delikanlısı, yiğitlerin yiğidi, kötülerin korkulu rüyası bütün ateşli hatunların tek gerçeği. Bunlar haricinde boş. Ufakken az biraz dojo tozu yutmuş, asosyal, kendisine aşık kuzeniyle yaşıyor. Diyalogları boş. Derin ve felsefik laflar, zekice espriler, kafa karıştıran sözler falan ne gezer. Bütün diyalogları o dünyanın sanal olmasından, oyun mekaniklerini açıklamasından, herkesi kurtarmak istemesinden ve Asuna'ya sevgi sözcüklerinden ibaret. Böylesine derin konuşarak kızları peşine kuyruk etmesi cidden etkileyici. Asuna'yla yemek hakkında konuşurken Asuna soyunuyor falan hayran olmamak elde değil. Ayrıca kendisi yenilmez. Kelimenin tam anlamıyla. Yenilmemesine bir lafım yok, dövüşlerinde kafasını kullansaydı. Bütün dövüşlerini bilek gücüyle kazanıyor eleman. Yahu yetenek falan bile kullanmıyor. Taktiksel hareketler falan yok. Varsa bile bize söylenmiyor, yani olmasının bir anlamı yok. Bizim gördüğümüz Kirito'nun sahneye çıkıp kötüleri ve bossları hep aynı seksi kılıç hareketleriyle devirmesi. Gerçi belki de yetenek puanlarını çok zekice harcamıştır, böylece çok etkili bir yetenek ağacı oluşturmuştur kendisine. Tabii, bu benim teorim. Çünkü bize böyle bişey gösterilmiyor. Olmuşsa yine bize gösterilmeden olmuştur. Yahu elemanın en iyi yeteneği *dırırırırırırırım* Dual Wield(2 el ile silah kullanmak) ve bu yeteneğe nasıl sahip olduğu hakkında hiç bir fikrim yok. Bossla 1v1 atarken öylesine var oldu bi anda. Daha da kötüsü bazı yeteneklerini unutması. Şu can doldurma yeteneği gibi. Bir çok dövüşünda baya işine yarayabilecek bir yetenek olsa da herif unutmuş yahu. Basbaya unutmuş. Sonra gidip bosslarla 1v1 atıyor, ejderhaları dövüyor falan. Daha yeteneklerini bile aklında tutamıyorken. Asuna: Kirito'nun yavuklusu, bacımız. Kirito kadar olmasa da oldukça güçlü olduğunu söylüyorlar, baya da güzelmiş. İzledikçe aslında en önemli özelliğinin olabildiğinca tatlı bir karakter olduğunu anlıyoruz, yani bir nevi fan service. Bu kadar. Suguha: Bu da Kirito'ya aşıklar kervanından. Ama bir diğer görevi de ensest elementini sunmak, yani bir nevi fan service. Çizimler & Animasyonlar & Seslendirmeler & Müzik Bütün paraları buraya akıtmışlar anlaşılan. Animasyon kalitesine diyecek laf yok, soundtrackler de oldukça iyiydi. Seslendirmenin sırıttığı bir sahne hatırlamıyorum. Çizimler bana pek ilgi çekici gelmese de emek verildiği belli. Genel Kötüleyip durdum, iyi tarafları da vardı prodüksiyon kalitesi gibi. Yine de genel olarak berbattı. Aslında konusundan bağımsız bakınca 2. sınıf bir aksiyon-romantizm-harem animesi olarak görülebilir, gerçi bu da iyi bişey değil. Neyse.
    4 points
  2. Yaz Sezonunun Beklenen Animesi Prison School’dan İlk Video Geldi Prison School (Kangoku Gakuen) resmi sitesinin açılmasıyla ilk videosu da yayımlandı. Ecchi-seinen türündeki seride tamamen kızlardan oluşan bir liseye ilk defa erkekler alınacaktır. Sadece Kiyoshi ve 4 arkadaşının girebildiği liseye harem kurma hayalleriyle giden bu delikanlıları umduklarından çok farklı bir hayat beklemektedir. Kodansha manga ödülü sahibi Prison School’un animeye uyarlanacağı geçtiğimiz yaz duyurulmuştu.Prison School animesi 2015 Temmuz’unda başlayacak. KAYNAK; http://www.animefantastica.com/prison-school-video
    2 points
  3. Anime Adı : Arslan Senki (TV) Anime Türü : Aksiyon, Macera, Dram, Fantastik, Tarihi, Shounen Bölüm Sayısı : 25 / 25 Yapım Yılı : 2015 Çevirmen : Eldorwyn Düzenleme : Sinsine Özet: Görkemin ve mucizenin başkenti Ekbatana'da uzanan refah içindeki Pers Krallığı, müthiş ve yenilmez Kral Andragoras tarafından yönetiliyordur. Pers prensi Arslan, elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmasına rağmen, babası gibi uygun bir kralda gereken şeylere sahip birisi olarak görülmemektedir. Arslan, 14 yaşında ilk savaşına katılır ve her şeyini, yerini kavrulan alevlere bırakan kanlı savaş sisinde kaybederek bir zamanlar şerefli olan krallığının başka ellere geçişiyle yüzleşir. Ancak yönetici olmak ve sorunlarla karşı karşıya gelmek Arslan'ın kaderidir. Şimdi, düşmüş krallığını yeniden kazanmak için bir maceraya çıkmalıdır. Klasör Linki [Hidden Content] TAÇE Discord Sunucusu
    1 point
  4. Heyecanla (!) beklediğiniz çeviri artık sizinle... Scribd adlı siteden okuyabilir, indirebilir ve arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.... Yapıcı yorumlarınızı bekliyorum. https://tr.scribd.com/doc/258805478/Sword-Art-Online-Cilt-1-Aincrad-Turkce-Ceviri PDF formatında indirmek, sanal kütüphanenize eklemek için: https://yadi.sk/i/-FCG96YwfLnZD SWORD ART ONLINE GİRİŞ Çelik ve taştan yapılmış devasa bir kale, sonsuz gökyüzünde süzülüyordu. Bu dünya bundan ibaretti. Be yerin incelenmesi değişik meslek gruplarından ustaların bir ayını aldı. En alttaki katın çapı 10 kilometreydi. Bütün Setagaya’yı içine alabilecek kadar büyüklüğe sahipti. Birbirinin üzerine yığılmış 100 kat vardı. İnanılmaz derecede yüksekti. Ne kadar veri içerdiğinin tahmini bile imkânsızdı. İçerisinde iki büyük şehir, sayısız küçük kasaba, ormanlar, göller ve ovalar bulunuyordu. Katları birbirine sadece bir merdiven bağlıyordu ve bu merdiven içinde çok sayıda canavarın kükrediği zindanlardaydı. Bu yüzden keşfedilmesi ve bir sonraki kata çıkılması hiç de kolay değildi. Ancak birisi bir üst kattaki şehre ulaşmayı başardığında oradaki ve aşağı katlardaki ışınlanma kapıları herkesin özgürce girip çıkabilmesi için açılırdı. Bu koşullar altında, iki yıl boyunca devasa kale sürekli olarak fethedildi. 74. kata kadar ulaşıldı. Aincrad adıyla anılan bu kale, kılıçlarla süren savaşlar devam ederken yaklaşık 6 bin insanı içine çekti. Ya da bir diğer adıyla; “Sword Art Online”
    1 point
  5. Hikayenin Başladığı Yer (Spoiler içinde o ana kadar ölen karakterlerin ismi yazmaktadır.) Hikaye animenin 18. bölümünden sonrasında geçmektedir. -Night Raid- Tatsumi: Canlı Bulat: Ölü Sheele: Ölü Chelsea: Canlı Najenda: Canlı Akame: Canlı Leona: Canlı Mine: Canlı Lubbock: Canlı Susanoo: Canlı -Jaegers- Bols:Ölü Dr. Stylish: Ölü Wave: Canlı Esdeath: Canlı Kurome: Canlı Run: Canlı Seryu: Canlı Bu Hayran Kurgusu hikayede okumak için iki yoldan birini seçmelisiniz. Olaylar başladıktan sonra seçeceğiniz yolu takip ederek aynı başlangıçtan bambaşka bir son elde edeceksiniz. Aşağıdaki bilgilerden hangi hikayenin ilginizi daha fazla çekeceğine karar verebilirsiniz. Akame Ga Kill savaş odaklı bir anime olduğundan iki hikayede de aksiyon bulunmaktadır*. *Bu FF'i daha önce okumuş olanlar doğrudan 2. hikaye, yani "Dördüncü Yaprak Düştüğünde"yi seçmelidir. ;) Aynı zamanda isterse birinci hikayenin düzenlenmiş ve içerik açısından zenginleştirilmiş versiyonunu da okuyabilirler. Ay Kanamaya Başladığında | Dördüncü Yaprak Düştüğünde Tür: Romantizm, Aksiyon, Fantazi | Aksiyon, Trajedi, Dram, Psikolojik Odaklanılan Karakter: Akame | Chelsea Yaş sınırı: +13 | +18 (Yarışmaya Dahil Değildir!) Tema Müziği* : X | X *God Eater adlı oyundan alınmıştır. "AKB Yolu" Ay Kanamaya Başladığında Bütün Sorunlar Çözülecek. Geceleri Avlananları, Gecenin Kendisi Avlayacak. "DYD Yolu" Dördüncü Yaprak Düştüğünde Eğer Çığlıklar Son Bulursa, Kızıl Ateşin İçinde, Huzur Bulunabilir mi? AKB (Ay Kanamaya Başladığında) Rotası Tamamlanmıştır. PDF halini ister tarayıcıdan, isterseniz indirerek okuyabilirsiniz. :) https://drive.google.com/file/d/0B2a7i75FpsaVUWVwdUlJLVQtc2c/view?usp=sharing BİRİNCİ KISIM (Giriş ve 1. Bölüm iki hikayede de aynıdır.) -Prolog- -Buraya nasıl girdin? -… -Sana, burayı nasıl bulduğunu sordum. -Najenda’yla konuşmam gerek... Çekil önümden. -Üssümüze gizlice girip konuşmaya geldiğini söylüyorsun. Çocuk mu kandırıyorsun sen?! Karşımda bana nefretle bakan pembe kıyafetli bir kız… Yüzüme doğrultulmuş bir silah… Görmekten nefret ettiğim bir yüz ifadesi… -Sadece konuşmaya geldim. Sadece— -Sana inanmıyorum. Herkesi alarma geçirdim bile. Yakalama ilanlarında birkaç kez gördüğüm kız, Mine, gardını indirmeden beni tartıyordu. Birkaç metre uzağımda olmasına rağmen elindeki koca tüfeği tereddüt etmeden bana doğrultmuştu. Bir yandan da göz ucuyla kemerime bakıyordu. -Bana başka bir seçenek bırakmıyorsun. Ben kendi yolumu bulurum. -Hah. Zaten silahla gelen birinin sözüne güvenmemi beklemeyemezsin. Ancak ölün beni geçebilir, Pumpkin! Cümlesini bitirdiği anda silahını ateşlemişti. Büyük bir ateş bulutu saliseler içinde silahından çıkarken hemen kılıcıma davranmış ve önümdeki silaha doğru çekmiştim. Eğer saldırıyı bloklamayı ya da kaçırtmayı denersem geç kalırdım. O yüzden kılıcımın ucuyla Pumpkin’in namlusunu arkamdaki cama doğrultmuştum. Büyük bir patlamayla beraber kattaki bütün camlar kırılmış ve etrafı duman kaplamıştı. Yüzünde şaşkın bir ifade olan Mine bir saniyeliğine açık vermiş ve dumanı da fırsat bilerek arkasına geçmiştim. -Neden?! Neden bu kadar güçlü patladın Pumpkin?! Avantajlı durumda olan bendim! Mine silahının özelliğinin aktif olmasına şaşırmış bir şekilde etrafına bakınıyordu. Dumanın içinde beni arıyor bir yandan cama doğru yaklaşıp temiz hava almaya çalışıyordu. Dediği son laf sayesinde yüzümde küçük bir tebessüm belirmişti. Benden önce ateş ederse avantajlı olacağını zannetmişti kız. Halbuki Pumpkin gerçeği ondan önce farketmiş olmalıydı. Şanslıydı ki dediklerim yalan değildi. Gerçekten de, Night Raid’in üssüne konuşmaya, en azından bazı şeyleri değiştirmeye gelmiştim. Önümdeki ilk engeli kolay şekilde aştıktan sonra doğruca hedefime gidiyordum. Bölüm 1. İmkansızı Yok Et. (DYD ve AKB rotası) Her gece, o kabusu tekrardan görüyorum... Yanık barut kokusu, yer yer oluşan kan gölleri, sisten önümü bile göremezken uzakta havaya saçılan uzuvlar... Her yerde... Ama her yerde, çığlık sesleri... Ben ise, ayakta, hareketsiz bir şekilde duruyordum. Bir kabustu bu. Hemde geçmişte gerçekten yaşadığım bir kabus... İnsanların birbirlerini acımadan öldürmelerini izlediğim, oluşan ceset kulelerinin yıkıldığına şahit olduğum, yanındakileri kurtarmaya çalışmak yerine acılarına son vermek için öldürdüklerini gördüğüm bir kabustu. Orada neden bulunduğumu hatırlamıyordum. Nasıl hayatta kaldığım, ondan sonra ne yaptığım şokun etkisiyle zihnimden silinmişti. Tek bir kişi hariç... “Talsen, ayağa kalk!” Gözlerimi açtığım anda refleks olarak sağa doğru atılmıştım. Kafamın önünden geçen uzun kılıç kayaya çarpmış ama anında yön değiştirip tekrar üstüme geliyordu. Kendime gelmiştim. Ben... Ben, tekrar savaşıyordum... Kılıcı sağ elimdeki silahla hızlı bir şekilde blokladım ve mümkün olduğunca arkaya zıpladım. Durumumu tekrar gözden geçirmek için kendime birkaç saniyelik vakit yaratmak istemiştim. Karşımda bir kız vardı. Uzun, siyah saçları gözlerinin önüne düşmüş, kırmızı gözleri bedenimi delercesine bakıyordu. Giydiği siyah kıyafet toz, toprak olmuş, elindeki katana ise doğrudan boğazımı gösteriyordu. Bu kızı tanıyordum, “arananlar” listesindeki adı dudaklarımdan bir anda çıkmıştı: -Akame.. Katana tekrardan yüzüme geliyordu. “Yeter artık...” Üzerime gelen katanayı tüm gücümle sola ittim ve boşta kalan elimi açıp avucumla karnına vurdum. Bu ani darbeyi beklemeyen Akame darbenin etkisiyle öksürmüş ve savunmaya geçmeye çalışmıştı. Bu vuruşum onu bir saniyeliğine nefessiz bırakmıştı. Şu an istesem ona hasar verebilir hatta birazcık şansla beraber öldürebilirdim. Ama bitirici vuruşu yapmadım. “Sonuçta bütün amacım bunu engellemek değil miydi?” Yerde takla attıktan sora nefes almak içi geri çekilmişti. Gözlerindeki nefret gittikçe derinleşiyor, ruhumu yaralıyordu. Neden onunla savaşıyordum? Aynı tarafta değil miydik? Daha iyi bir gelecek için, insanların acı çekmesini önlemek için uğraşmıyor muyduk? Hayır, onunla aynı tarafta değildim. Çünkü onu da yok etmeye çalışıyordum. Aynı Kapitol’e ve Jeager’lara yapacağım gibi... Bundan 2 saat önce bir karar vermiştim. Bu savaş, devrimcilerin ve Kapitol’ün arasındaki bu yıkım... Asla iyi sonuçlanmayacaktı. Yozlaştığını bildikleri bir sistemi çökertmek için aynı yönteme başvurmaları sadece daha fazla yıkım gerekirdi. Komik olan tarafı ise, devrimcilerin gerçekten yapabilecekleri başka bir şey yoktu. “Katilleri öldürerek, yerlerine başkalarını düşünen yöneticiler getirmek..” Çok doğru bir amaç gibi geliyordu, değil mi? Doğru olan şey uğruna savaşmak, değişim için fedakarlık ettiğini görerek ölmek.. “Yeter artık..” Yanlış seçimler, yanlış kararlar... Kendini feda ettiğinde başkalarının da çökeceğini bilsen bile, yine de senden öncekilerin fedakarlıkları için savaşmak.. Akamenin yaptığı buydu, Night Raid’in yaptığı buydu. Onlarda biliyorlardı. Bu savaşın nasıl sonuçlanacağını, yanındakileri nasıl kaybedeceklerini.. Benden iyi biliyorlardı.. Bu yüzden, onları yok edecektim. Ve bunu en kısa şekilde yapacaktım: Önce, Akame’yi yok ederek. Çünkü onları kanatmanın en kolay yolu buydu. Ay kanamaya başladığında, Hepsi teker teker düşecekti. Peki, ben kim miydim? Bu soruyu bende kendime soruyorum... Kılıcımı tekrardan sımsıkı tuttum. Elimdeki rapier, belkide bu kararı verirken güvendiğim tek şey olmuştu. Sonuçta onun sayesinde bu gücü dengeli bir şekilde kullanabiliyordum. Artık zamanı gelmişti, savaşı bitirip adımı duyurmalıydım. Geri çekildim. Saçlarımın ve ellerimin elektriklenmesine izin vererek, öne doğru atılmak için yaylandım. Raiperin ucu doğrudan Akame’yi gösteriyordu. Akame ise hazır bir şekilde bekliyordu. Harekete geçtiğim anda bunun bir daha geri dönüşü olmayacaktı. Ya o, ya da ben bu savaşı kaybedecektik. Tüylerim diken dikendi, rapierin ucundan küçük kıvılcımlar çıkıyor, sadece sağ ayağım yere tam olarak basıyor, havadaki sol topuğum ise yere kıvılcımlar gönderiyordu. İki elimle rapieri kavradım. Ve hiçbir şeyi düşünmeyerek doğrudan Akame’nin üstüne atıldım. Akame gözlerimin içine bakıyordu. İlk kılıç saldırımı bloklamış ve aramızdaki mesafeyi açmak yerine daha da yakınlaşmıştı. İkinci saldırımı kılıcı tutan sağ eline yapmıştım. Rapier hızlı bir şekilde eline gelirken vücudunun sağ kısmını geriye çekmiş ve kafama tekme atmak için arkasını dönmüştü. Bunu fark etmemle eğilmiştim ve yeni saldırıyı karnına yapmak için tekrar yakınlaştım. Tehlikeyi fark eden Akame hareketi yarıda kesip kılıcımı bloklamıştı. İki kılıç arasında kıvılcımlar çıkıyordu. Sağ, sol derken sürekli birbirlerine çarpıyorlardı. Artık geri çekilmek gibi bir seçenek yoktu. Bunu ikimizde bildiğimizden durmadan saldırıyorduk. Onun kılıcının özelliğini çok iyi biliyordum; eğer bir kez bile derimi keserse beni öldürebilirdi. Bu yüzden ona saldırmak için yakınına gelmem aslında benim aleyhimeydi. Ama bunu ben istemiştim. Çünkü... Son saldırıyı Akame yapmıştı. Rapieri sert bir kılıç darbesiyle aşağıya çekerek omzumda yara açmak için kendi kılıcını uzatmıştı. Hemde kendisini çok kısa bir süre için savunmasız bırakarak... Amacı belliydi. Beni başka türlü yenemeyeceğini anladığından bu yolu seçmişti. Bu saldırı bana değdiğinde birkaç dakika içinde ölecektim. Ama eğer bu anı değerlendirirsem onu da benimle beraber mezara sokabilirdim. Gerçekten... Anlamadıkları tek şey buydu. Night Raid’in üssünü basıp, onları ikna etmeye çalıştığım konu buydu. Yozlaşmış bir krallığı, kan dökerek düşüremezlerdi. Yine de bana karşı çıkmışlardı. Ne olursa olsun, bu amaç uğruna fedakarlık etmeye hazırlardı. Ve bende, bu yüzden onlara savaş ilan etmiştim. “Yeter artık...” Omzuma gelen kılıcı büyük bir hışımla sol elimin içine almıştım. Şans eseri düz kısmını tutmayı başardığımdan elimin kesilmesini önlemiştim. Bütün vücudum bir anda titremişti. Rapieri yere bıraktığım anda sağ elimi Akame’nin göğsüne koydum. Ve karşımda, bana şaşırarak bakan kıza şu sözü söyledim. -Artık bitti... Gözlerimi kapattım. Tekrar açtığım anda ise varlığını hissettiğim kuvvetin elimden Akame’ye akmasına izin verdim. Çıkan ilk kıvılcımla beraber Akame’nin bütün vücudunu elektrik kaplamıştı. Masmavi parlayan elektrik bedenini sarmasıyla beraber Akame çığlık atmaya ve acı içinde kıvranmaya başlamıştı. Yaklaşık 5 saniye boyunca onun acı çekişini izlemiştim. Bu görüntüye dayanmak tahmin ettiğimden daha zordu. Ama, ama yapabilecek başka bir şeyim yoktu. Avcumun içinde tuttuğum kılıç kısa bir süre sonra kırılmış Akame ise acının etkisiyle bilincini kaybetmişti. Bedeni tam düşecekken onu tutmuş, kollarımın arasına almıştım. Ama biraz önce yaptığım şeyin etkisiyle dengemi kaybetmiş ve Akame kucağımdayken dizlerimin üstüne çökmüştüm. Bedenim titriyordu. Göz pınarlarım ona yaptığım şey yüzünden boşalmış, yanağıma gelen timsah gözyaşları kendime olan nefretimi arttırmıştı. -Başka yolu yoktu Akame... Ben... Özür dilerim. Akamenin teigusu parçalara dağılmış, rapier ise toprağa saplanmıştı. Kucağımda Akame’nin kalp atışlarını duyabiliyordum. Güçlü ama bir o kadar da kırılgan olan bedeni ellerimin arasında sakin bir şekilde duruyordu. Uyanması biraz zaman alacaktı ve benimde yaptığım saldırı yüzünden ayağa kalkabilecek gücüm yoktu. Yükselmeye başlayan aya bakıyordum. Sanki ne yaptığımı biliyormuş gibi kızıl rengiyle bana bakıyordu. Bu ıssız alanda, yaptığım ilk savaşı ben kazanmıştım. 2. Bölümün en başı iki hikayede de aynıdır. Bölüm 2. Birinci Yaprak (DYD Rotası) 1 gün sonra... *Night Raid’in Üssü* Öğleden sonra, yavaş ve temkinli adımlarla bir hafta önce bastığım üsse tekrar giriyordum. Ama bu sefer gizlice değil, doğruca ön kapıdan, belki bir tuzağın içine doğru... Kemerimde beni dizginleyen kılıcım, kucağımda ise baygın ve güçsüz düşmüş bir bedenle... Kapının önünde ise, “o” bana bakıyordu. Acımsayarak, küçümseyerek, üzülerek, şaşırarak---- ----Chelsea’nin yüz ifadesini anlamak mümkün değildi. Beni gördüğü gibi koşmaya başlamıştı. Ama gardımı indirmeme rağmen savaşmak istediğini hiç düşünmüyordum. Çünkü baktığı tek şey Akame’nin savunmasız bedeniydi. Yanıma geldiğinde dizlerinin üzerine çökmüştü. Ağlamaklı yüz ifadesi başımı ağrıtıyor, göğsümde ince bir acıya sebebiyet veriyordu. Kucağımdaki kızı nazikçe ona devretmiştim. Eline aldığında ise ağlamaya başlamıştı. -Akame! Akame!!!! Chelsea’nin gözyaşları yanağından akarken ağzımdaki iğrenç tadı unutup daha fazla ağlatmadan gerçeği söylemiştim. -O yaşıyor... Ağlamayı bir anda kesip kulağını Akame’nin göğsüne koymuştu. Yüzünde oluşan küçük bir tebessüm ve rahatlamadan sonra konuşmaya devam ettim. -Ama artık Teigusunu kullanamaz. Yüzündeki ifade yerini nefrete bırakmıştı. Gözlerimin içine bakarken ağlamak istiyordum. -Sen?! Planımı uygulamaya devam ettim. -Evet, ben... Birebir çarpıştık, ve o kaybetti. -... Sinirliydi. Belki de buraya ilk gelişimde dediklerim ona ulaşmamıştı. -Şimdi, ne kadar ciddi olduğumu anlıyor musun, Chelsea? -Keşke... Keşke karşıma hiç çıkmasaydın! Bunca zaman sonra... -Bunca zaman sonra... tam 12 yıl olmuştu, değil mi? Yüz ifadesi bir anda değişmişti. Artık beni görmüyor, boş bakıyordu. -Eğer o gün ölseydin.. -Eğer o gün ölseydim, seni bu savaştan sağ şekilde kurtaramazdım. -Sana katıldığımı kim söyledi?! Sen... sen Akame’yi ..! -Onu öldürmedim. Ama artık eski Akame değil, savaşması kesin ölümü olur. Chelsea gözlerini yere devirmişti. Akame’nin göğsünde oluşan yanık izine bakıyor, bir yandan da düşünüyordu. -Hey... Talsen, Seni öldürücekler... Biliyorsun, değil mi? -O gün geldiğinde, ne yapacağımı çok iyi biliyorsun. Seni, arkadaşlarını, benimle savaşmak isteyen herkesi yok edeceğim. Gözleri dediğim son şeyden sonra gövdeme dikilmişti. Büyük ihtimalle belimin sol tarafındaki kılıca bakıyordu. -... O elindeki şey, seni ele geçirecek... O zaman, istediğin kadar pişman olabilirsin, ama sonucu değiştiremeyeceksin. - Hayır Chelsea, yanlış düşünüyorsun. O şey beni ele geçiremezdi. Ama----- -Eğer bu şey beni kontrol edemezse... İşte o zaman her şey yok olucaktı.. Bugün savaşmak için gelmemiştim. Sadece Akame’yi güvenli bir yere bırakmak ve uzun süredir görmediğim Chelsea’yi tekrardan görmek istemiştim. Bundan 12 yıl önce, ben ve Chelsea, aynı kasabada yaşıyorduk. Diğer çocuklardan şanslı olarak, barışçıl ve sakin bir bölgedeydik. Avlanmak için basit eğitimler alırken, genelde birbirimizle oynuyor ve büyüklerimizi gözlemliyorduk. Ta ki, o güne kadar. O kanlı günde, kendimi savaşın ortasında bulduğumda, Chelsea artık yanımda değildi. Çünkü onu kaçırmışlardı. Hatırladığım sadece bu kadardı. Kendime ne olduğunu bilmediğimden, onu aramaya gidip gitmediğimi hatırlamıyordum. O zaman istesem de kurtaramazdım zaten. Ama beni hâlâ hatırlaması... Bunu beklemiyordum. Belki de planımı değiştirmeliydim. Aslında... Değiştirmem gerekiyordu. Çünkü arkamı döndüğümde, yüzüme doğru gelen buz parçası beni savaşmaya zorlayacaktı. Kılıcımı çıkardığım anda buz parçasını ortadan ikiye delmiştim. Küçük kristaller yanımdan geçerken, önümdeki manzarayı tam olarak algılamak için tekrar bakıyordum. -Bizi buldular! Chelsea titreyerek ayağa kalkmıştı. Bu benim suçu olmalıydı. Tam önümde, üsse yaklaşık 500 metre uzaklıkta, kapitol’ün ölümcül ekiplerinden birisi duruyordu. 5 kişilerdi, sayıları az görünse de yaydıkları ölümcül aura beni bile tedirgin ediyordu. -Chelsea. Akame’yi çabuk buradan uzaklaştır! Ayakta sakin şekilde durmaya çalışan Chelsea bir çıkış yolu arıyordu. Dediğimi pek duymuşa benzemiyordu. -Takım arkadaşların burada değil bunu biliyorum. Artık gizli üssünüz bulunduğuna göre burada kalamayacağını da biliyorum. -... -Ama beni iyi dinle! Akame’nin hayatı senin ellerinde, onu buradan götürmelisin! -Ama sen---- -Bu benim suçum. Onları buraya ben getirmiş olmalıyım. -Talsen ama sen----- -Chelsea yeter! Sizi yok edeceğimi söyledim ama ölmenize izin veremem! Senin ölmene izin veremem. Chelsea’ye konuşması için fırsat bırakmamıştım. Onu bir an önce uzaklaştırıp zaman kazanmalıydım. Bunları düşünürken, yüzümde bir gülümseme belirdi. Kafamı son kez arkaya çevirip Chelsea’ye şunu dedim. -Son olarak, mümkünse yalıtkan bir yerde saklanın. Sonrasında ise kılıcımı sımsıkı tutarak önümdeki ekibe doğru koşmaya başladım. Zorlu ama tek taraflı bir savaş olacaktı. Söylediğim... Tabiki onlar için geçerliydi... Bölüm 3. İkinci Yaprak (DYD Rotası) Neden? Neden olaylar istediğim gibi gitmiyordu? Böyle olmaması gerekirdi... Böyle olmaması gerekirdi.... Böyle olmaması---- ----lazımdı. Bir saldırıyı daha bloklamıştım. Wave kılıcını bütün kuvvetiyle omzuma itmiş ve rapierle bloklanmıştı. O anda sağ tarafıma gelen buz kütlesini engellemek için kılıcını itip geriye takla atmıştım. Savaş beklediğim gibi gitmiyordu. Onları ciddiye almamam beni sistematik şekilde zayıflatmayı başarmalarına neden olmuştu. Tek istediğim Chelsea ve Akame için biraz zaman kazanmaktı. Asıl planım onlar güvenli bir yerde saklandıktan sonra Jaeger ekibini püskürtmekti. Ama şu an planımı gözden geçirmem gerekiyordu. Hepsini teker teker takip edemiyordum.Kurome 7 kuklasını da yönetiyordu. Run uzaktan destek ateşi açarken Esdeath takımı yönetiyor ve boş anımı yakaladıkça buz kristalleriyle beni dürtüyordu. Wave ise birebir çarpışarak diğerlerine ulaşmamı engelliyordu. Beni daha önceden tanıyor olmaları imkansızdı. Gücümü, kim olduğumu daha onlara göstermemiştim. Eğer bugün buraya gelmeselerdi birkaç gün sonra onları teker teker avlayacaktım. İçimi bir anda büyük bir korku kapladı. Bir kişi eksiklerdi! Wave’in kılıcını rapierle tekrar blokladıktan sonra eğilmiştim. Solumdan yaklaşan kukla saldırdığı anda altından geçip sağ tarafımdan gelen kuklaya tekmeledim. Kazandığım birkaç saniyede herkesi tekrar saydım. Wave, Run, Esdeath, Kurome... SERYU EKSİKTİ! Nerde neRDE NERDEYDİ Bu KIZ?! Bir hışımla arkama bakmıştım. Benden 500 metre uzaktaki kapıda kocaman bir delik vardı. Hayır! Hayır Hayır!! Onun ve tiksinç köpeğinin Chelsea’ye yaklaşmalarına izin veremezdim. Akame gücünü yitirmişti, Chelsea’de onun gibi bir manyağa karşı kendini savunamazdı. Dikkatimin dağıldığını anlayan Esdeath yolladığı ince buz kristallerini göğsüme saplamayı başarmıştı. Acı içinde göğsümü tutarak geri çekildikten sonra Esdeath elini kaldırmış, diğerleri saldırmayı kesmişti. Bana doğru yürürken bir yandan da konuşmaya başlamıştı. -Kişisel olarak algılama sakın. İmparator seni öldürmemi emretti. Yoksa, sana teşekkür bile etmemiz gerekli, sayende seni takip ederek Night Raid’in saklandıkları yeri bulduk. Belki bunun hatrına imparatoru seni hayvanım yapmaya ikna edebilirim. Hem bizim karşımızda 5 dakika dayanabilecek kadar güçlüsün. Esdeath eğleniyor gibiydi. Ama konuşma tarzı beni zerre kadar irrite etmiyordu. Şu an tek düşündüğüm şey Akame ve Chelsea’nin nasıl olduğuydu. ‘’Bu benim suçum” “Eğer onun güçlerini elinden almasaydım böyle olmazdı. Ceketimden yere kan akıyordu. Bütün vücudum göğüs kafesime giren kristallerin etkisiyle titriyordu. Belki de titremelerini sebebi bu değildi. Belki de bana haber veriyorlardı. Artık ciddi olmam için... -Demek öyle, Esdeath. Artık saklayacak bir şeyim yoktu. Önümdeki grubu durdurduğum anda üsse geri dönmem gerekiyordu. Hepsini teker teker alt etmem çok zamanımı alırdı. Bu yüzden tek bir saldırıda bunu başarmaya çalışacaktım. Eldivenlerimi tek tek çıkarttım. Yere düşerlerken ise, göğsüm acımayı kesmişti. Vücudum kıvılcımlar çıkartırken rapierin kabzasını iki elimin arasına aldım. Ve Esdeath’in gözlerinin içine bakarak şunu söyledim. Esdeath kılıcı havaya kaldırmamla beraber durmuştu. Gözbebekleri bir anda küçülmüştü. -Eğer onlara bir şey olursa: Kork benden Esdeath! -Herkes geri çekilsin! Bütün gücümle rapieri yere soktum. Ve gizli saldırılarımdan biri olan yeteneğin adını bağırdım. -Eşsiz alan! Bölüm 4. Üçüncü Yaprak (DYD Rotası) Önce önüme bir yıldırım düştü. Sonra bir metre uzağıma... 10 metre uzağıma... Kısa süre içinde bir kilometrelik alana rastgele yıldırımlar düşmeye başlamıştı. Kararan gökyüzünde şimşekler çakıyorken kılıcı yerden çıkarmış ve arkama bile bakmadan koşmaya başlamıştım. Onları bulmalıydım. Seryu’dan önce, onları bulmalıydım! Üsse girdiğimde nefes nefeseydim. Yarattığım alan şu an üsse girilen yeri de etkisi altına almış olmalıydı. Eğer buraya girmesem, yarattığım o alanda hepsini öldürebilirdim. En azından... Etrafta kaçışmalarını izlerdim. Bana yaklaşık 10 dakikalık bir zaman kazandıracaktı, tabi buraya başka bir giriş bulamazlarsa... Üst katta değillerdi. Bu kısımdan gelen tek ses binanın üstüne düşen yıldırımlardı. Onlara yalıtkan bir yere gitmelerini söylemiştim. O zaman yer altında olma ihtimalleri daha yüksekti. Nefes nefese indiğim mahzende her yerde Chelsea’yi arıyordum. Bütün bunlar 15 dakikada gerçekleştiğinden binada olmayan Night Raid üyelerinin durumdan haberi yoktu. Bunlar tamamen benim suçumdu. Onları kurtarabileceğime inanmıştım. Kurtarmalıydım. Doğruluğuna inandığım amaç uğruna, Önüme çıkan herkesi yok etmeli, ama kurtarmalıydım. Duyduğum bir kükreme sesi üzerine bütün tüylerim diken diken olmuştu. Tahta kapının arkasından gelen sese doğru koşmuş ve tekmeyle kapıyı yerle bir etmiştim. Gördüğüm manzara karşısında ise... Ellerim bütün gücünü kaybetmişti. Rapier yere düşerken- --Gözlerimden gelen yaşlar yanağıma akarken. İçimde bir şeyler değişmişti. “Bu BENİM SUÇUMDU...” Yerde, kendi kanının içinde yüzen birisi vardı. Gövdesinden bölünmüş... Bağırsakları dışarı dökülmüş... Bacakları canavarın dişlerinin arasında kırılmış... Kendini bile savunamadan--- ‘benim yüzümden’ Haksız şekilde ölen Bir *ceset* duruyordu. -Akame... -Akame Akame--- ---Akame!!!! -Hahaha. Hahaha. Hahaha!!!!!! Sonunda ‘adalet’ yerini buldu! Cesetin yanında dizleri üzerine çöküp canavarın beslenmesini izleyen birisi vardı. Aklım durmuştu. “benim suçumdu” Gözlerim yere bakıyor, Ağzımdan kan geliyordu. İçimdeki nefret... Kendime doğrulmuştu. Yapabildiğim tek şey İleri doğru bir adım atmaktı. Çıkan sesten dolayı turuncu saçlı kız bana bakıyordu. Gözleri kararmış... Ağzı aldığı zevkten dolayı büzülmüştü. -Ahahahhahahahah. Akame’yi öldürdüm! Onu öldürdüm! Öldürdüm!!! Bir adım daha attım. Planında --- Yapmaya çalıştıklarımın da --- İçine sıçıyım. Eğer onların seviyesinde davranmam için beni zorluyorlarsa Bende öyle yaparım. Bölüm 5. Dördüncü Yaprak (DYD Rotası) 15 dakika önce -Lanet olsun! Arkama bakmadan koşarken olayların nasıl geliştiğine lanet okuyordum. Kucağımda baygın takım arkadaşımın silueti ve arkamda ise can düşmanlarımız vardı. Üste sadece ben ve baygın Akame varken baskına uğramıştık. Ama burayı nasıl bulmuşlardı? Talsen’i takip ederek mi... Hayır.. Lütfen onun yüzünden olmasın! Kapıyı tekmeyle kırmış ve hızlıca ana koridora girmiştim. Binanın yapısını düşünüyor, saklanacak bir yer arıyordum. En üst kat en uygun yerdi. Birbirine geçit olan onlarca oda varken şekil değiştirip gizlice içeri gelenleri haklayabilirdim. Yine de yalıtkan bir yer bulmam gerekiyordu. Bunu Talsen söylemiş olsa da, onun ne kadar tehlikeli olduğunu bilsem de bu dediğini görmezden gelemezdim. Belki gerçekten bizi bulmalarının sorumlusu oydu, Yine de şu an zaman kazanmaya çalışıyor olması bize yardım ettiğini gösteriyordu. Onu anlayamasam da, Ondan nefret etsem de, İçimdeki ses ona birazcık da olsa güvenmem gerektiğini söylüyordu. Üst kat seçeneğini eledikten sonra mahzene gitmeye karar kıldım. Uygun bir hücreye vardığımda, yanındaki gardiyan odasına Akame ile beraber girmiştim. Nefes nefese kalmamla, Akame’yi koltuklardan birine yatırdım. Bu tehlikeli durumda onu uyandırsam bile yardım edemezdi. Çünkü kılıcını Talsen kırmıştı. Bunu fark ettiğimde, içimde bir şeylerin yandığını hissettim. Bu nefretti. Bu kindi. Bu pişmanlıktı. Kelimelere dökmeye çalışmam sadece boşunaydı. 11 sene önce yaşanılanlardan sonra onu ilk kez gördüğümde hissettiğimle aynı duyguydu. O gün, büyük salonda herkesi karşısına alarak kılıcını Najenda’ya doğrultması... Titreyen sesiyle konuşurken ciddi gözükmeye çalışması. Bize savaşmayı bırakmamızı, yoksa bizi yok edeceğini söylemesi, Najenda reddettikten sonra ise ilk Akame’yi yok edeceğini söyleyip bir anda yok olması. O an herkesin duyduğu hislerle benimki farklıydı. Evet, öyle bir durumda ondan nefret ediyordum. Ama, ona karşı duyduğum nefret çok daha geçmişe dayanıyordu... Gereken hazırlıklıkları tamamlamış, eğer biri gelirse diye tetikte bekliyordum. Yaklaşık 10 dakika geçmişti, Akame’nin üstünü örttükten sonra örümcek formuna girmiş ve kapının üstünde saklanmıştım. Eğer biri gelirse saldırmak için sadece bir şansım vardı. Zaten, her şey o andan sonra gerçekleşmişti. Üst katlardan yıldırım sesleri geliyordu. Bir canavar kükrüyor, mahzene doğru yürüyordu. Duyduğum sesle atağa hazırlandığımda içeri giren kişi tahmin ettiğim şey olmuştu. Seryuu önce küçük hale dönüşen köpeğini içeri sokmuş, sonra kendi girmişti. Kıkırdıyarak çıkardığı seslerden bir şey anlamasamda ensesini görebildiğim anı bekliyordum. Korkuyordum, yine de ölüm-kalım için sadece tek bir hamle hakkım vardı. Eğer onu öldüremezsem köpeği hem beni, hem de Akame’yi öldürürdü. “Şimdi.” Ensesini gördüğüm anda kendimi aşağıya bırakmış ve o anda insan formuna geri dönmüştüm. Ağzımdaki iğneyi elime aldığımda ise, Köpeği havlamıştı. Ve Seryuu’nun kolundan çıkan iğrenç silah beni karnımdan vurarak odanın diğer tarafına yollamıştı. -Hahaha seni salak suçlu! Koro’nun yapabileceklerini hafife aldın. Böyle olacağı belliydi. -Ahahahaha. Ağzımdan kan geliyordu. Burada ölecektim. -Seninle biraz sonra ilgileneceğim. Ön aperatif olarak Akame’yi yemem lazım! Koro! Diğer suçluyu bul! Görüşüm zayıflıyordu, Düşüncelerim bulanıktı. Yüzüme sıcak kan sıçramıştı. Arkadaşım, gözlerimin önünde ölmüş, ben ise ölümü bekliyordum. -Aferin Koro! Aferin! Neden peki? Neden hiçbir şey hissetmiyordum? Neden ölürken, İçim huzurla dolmuştu?.. Bölüm 5. Şansın Bittiği Yerde... Bir saniyede... Sadece bir saniyede.. İçimi kaplayan nefrete beni ele geçirmesine izin vermiştim. -Koro! Öldür Onu! Akame’nin vücudunu yere tüküren “Koro” bana doğru geliyordu. Şu an aklımdaki tek şey- Seryuu’yu öldürmekti. Canavar dev halinde ağzını açmış ve doğruca üstüme gelmişti. Yaptığım tek şey ise, bana yaklaşmasını izlemekti. Dişlerini ve aralarından akan kan damlalarını görebiliyordum. Eldiveni çıkarttığım elimi Koro’ya doğrulttum. Elimde bir anda oluşan küçük manyetik alan avuç içimi kapayıp açmamla yaratığın üzerine gitmişti. Aramızda yaklaşık bir metre varken yaptığım saldırı yüzünden Koro bir anda durmuş- Daha doğrusu durmaya zorlanmıştı. Tek adımda kapattığım boşluğu canavarın altına girerek tamamlamıştım. Elektriklenen elimi karnına sokmamla beraber canavarın kükremesi bir olmuştu. Saniyeler sonra canavar sarı renkte çakan kıvılcımlarla beraber tamamen küle dönmüştü. Seryu 10 saniye içinde gerçekleşen olayların etkisindeydi. Bu zamanı fırsat bilerek diğer eldivenimi çıkarmıştım. -Sen onu öldürdün! -Aynı sana yapacağım gibi.. Çığlık atan Seryu vücudundan çıkan silahların hepsini bana doğrultmuştu. Geber! Diye bağırmasıyla beraber tüm mermileri üstüme boşaltıyordu. Ama yaptığı boştu. -Seni öldüreceğimi söylemiştim değil mi? -Geber! Attığı mermilerden hiçbiri isabet etmiyordu. Sol elimi yumruk yapmamla beraber tüm mermileri elektrik alanı yaratarak üstüme yolluyordum. Gözlerinden yaş gelmeye başlayan Seryu aklını kaybetmişti. Bu binayı yıkmadan önce onu durdurmalıydım. -Kes şunu! Sağ elimi yüzüne doğru sallayarak bütün vücudunu elektrik kaplayacak bir saldırı yaptım. -Ahhhhh!!! Elimde rapier olmadığından saldırılarımın gücünü ayarlamıyordum. Şu an sinir hücreleri yanıyor olmalıydı. Vücudu acı içinde yerde titrerken yanına gelip diz çökmüştüm. Saçlarından havaya kaldırarak yüzüme bakmasını sağladım. -Yaptığın şeyin anlamını biliyor musun? -ıııııı. Elektrik vermeye devam ediyordum. Şu an hem bilinci yerindeydi hem de acılar içinde kıvranıyor olmalıydı. Ama bu yetmezdi. Sol elimi kulağına götürdüm, ve işaret parmağımı kulağının içini gösterecek şekilde tuttum. -AHHHHHHHHHHHHHHHH! AHHHHHHHHH!!!!! Bütün beynini yavaş yavaş yakıyordum. Paralize olmuş vücudu hala titriyor, deminki acıdan kat be kat fazlasını çekiyordu. Sol elimi çekerek saçını tuttuğum elimden güç alarak odanın arkasına attım. Bilincini açık tutması için yolladığım dalga gözlerini kapatmasını engelliyordu. Yerden kılıcımı tekrar almıştım. İçimdeki nefret geçmemiş, yerine daha da artmıştı. Rapier elektriklendikçe adımlarım hızlanıyordu. İlk olarak, tek hamlede kalbine kılıcı saplamıştım. Kalbi patladığı için yüzüme sıçrayan kanla beraber son hamle olarak kılıcın ince ucuyla kafasını kestim. Artık ölmüş olsada elektriğin etkisiyle vücudunun alt kısmı hala titriyordu. İçimde en ufak bir duygu değişikliği yoktu. Sadece nefret ve kin, Kendime olan nefretim Ve bütün dünyaya duyduğum kin. Planım artık başarısız olmakla kalmamış, Chelsea ve Akame’yi kaybetmiştim. Tüylerim diken diken olmuştu. Evet Akame’yi ölürken görmüştüm ama- -Chelsea nerdeydi?!
    1 point
  6. Herkese merhaba Bu videoda nasıl yurtdışından (Ebay) ucuza anime ve manga ürünü alabileceğinizi anlatıyorum, umarım faydalı olur :) (gecikme için kusuruma bakmayın :( havalar soğudu yine, geldi başımın belası grip) Destek olmak için abone olmayı unutmayın :) İyi seyirler. Şu ana kadar aldıklarıma birkaç örnek;
    1 point
  7. 1. charmer56 - Çalışmanın adı : AMV-Akame Ga Kill(Still Worth Fighting For) Ödül : forumda AMV bölümünde moderatörlük verilecek. Çalışma : İzlemek İçin TIKLAYIN 2. Horsehead Çalışmanın adı : Tokyo Ghoul [AMV] "Do You Feel Alive" Ödül : AMV'si 1 hafta duyurularda yayınlanacak. Çalışma : İzlemek İçin TIKLAYIN 3. Hiiyyep Gordneel Çalışmanın adı : Full Metal Alchemist Brotherhood AMV - Revelation Ödül : İstediği animeden imza yapılacak. Çalışma : İzlemek İçin TIKLAYIN Not: Yarışma videoları tek tek 3n4bL3 (Halil Karahan Tarafından kontrol edilmiştir.) Yarışmayı kazanan arkadaşlar ödülleri için Halil Karahan Adresine (ÖM) atabilirler. Yarışma Bilgisi: Merhaba arkadaşlar, Öncelikle kısaca AMV nedir? -Anime Music Video şeklinde açılımı olan ve kabaca açıklamasıyla animeden kesitler alınıp arkaya müzik konularak hazırlanan videolara denir. Daha fazla bilgi ve sitemize arkadaşlarımızın önceden yapıp eklediği AMV'leri görmek için forumdaki Anime Müzik Dünyası-AMV başlığını ziyaret edebilirsiniz. Kurallar: -Sadece kendi çalışmalarınızla katılabilirsiniz. -AMV (intro ve ending kısımları hariç) 1 dakikadan kısa olmamalı, 6 dakikayı geçmemelidir. -HD görüntü kalitesinde olmalıdır. -Tek bir animeden olmak zorunda değildir. Farklı animeler kullanabilirsiniz. Ancak anime müziği kullanırsanız müziği ve videosu aynı animeden olmamalıdır. -En fazla 3 AMV ile katılabilirsiniz. Sonuçlarda sadece daha çok beğenilen AMV'niz sıralamada yer alabilir. -Yaptığınız çalışmayı youtube sitesine yükleyebilirsiniz ki diğer kullanıcılarımız da yaptığınız çalışmaları izleyebilsinler. Telif hakkı problemi olması durumunda izlesene gibi sitelere de koyabilirsiniz. -Videoda ecchi unsurları bulunmamalıdır. -Çalışmalarınızı değerlendirebilmemiz için bu konunun altına gönderiniz.(Değişiklik durumunda düzenleme duyurulur.) -Videolarımızı mümkense spoiler içine alarak gönderelim. -Ödül(ler): 1. olan arkadaşa forumda AMV bölümünde moderatörlük verilecek. 2. olan arkadaşın AMV'si 1 hafta duyurularda yayınlanacak. 3. olan arkadaşa istediği animeden imza yapılacak. AMV Yapmak İçin Gerekli Olan Programlar: - En iyi görüntü ve AMV için edit performasını sağlamak amaçlı " Total Video Converter - Gerekli görüntü ve müzikleri elde edebilmek için Internet Download Manager - Yeni başlayan arkadaşlar için kullanımı basit ve güzel bir Video editleme programı olan Video Edit Magic veya Microsoft'un kendi programı olan Movie Maker - Videolarınız için güzel efektler ve düzenleme için. Sony Vegas Pro 13(12,11,10,9 da güzeldir, çok farklı değiller) - Programlar Hakkında kısa bilgi almak için forum'da Video Programları Bölümü'ne göz atabilirsiniz. /Önceki yarışmadan alıntıdır. Hem yapanlar hem izleyenler için yarışmanın eğlenceli geçmesi temennisiyle... Halil Karahan Abiye yarışma için izin verdiği için ve desteklerinden ötürü teşekkürler : :) Çalışmalar: NatsuGremory: https://youtu.be/rTIn7KO6_O0 https://youtu.be/p84BxBj6_r4 https://youtu.be/7SLr1zSxtOA Jeekepy: http://www.izlesene....ow-burn/8252858 Pandaria: https://youtu.be/2npafKRn5kM https://youtu.be/TW_vTE3vlPc https://youtu.be/twY_Hveoh-M Hiiyyep Gordneel: https://youtu.be/CPbR-n8oD_w https://youtu.be/-BDAGZo2O60 https://youtu.be/OFM19YHxOds Silvers Rayleigh: https://youtu.be/eIk9HpL91-w Chatlac: https://youtu.be/YbrrERi5vns emslkr: https://youtu.be/OM9kjn10G0Y Tsundere Akali: https://youtu.be/GaeEFc--uNs https://youtu.be/DWaqCiE_56Q Ömer Şahin: https://youtu.be/-DVKOov1cAM Abs Zero: https://youtu.be/BXNc5565X9k https://youtu.be/hBiJyrFkPnw https://youtu.be/Xb8nOqKOA2E SncOne: https://youtu.be/Xz4DmLHBdh4 WatashiWaShiro: https://youtu.be/hV4jCstFw7A AnimeİsMyLife: https://youtu.be/PzHgzpsThqc https://youtu.be/BynkD3dW-FI https://youtu.be/3eY5xfIYwno Otaku-Suat: https://youtu.be/qQcByQunIXg https://youtu.be/k9tTc8OdIPs Dilara Akkuzu_18786: https://youtu.be/yQ8dqY6fp5Y https://youtu.be/M_2fB_5WaUM https://youtu.be/JRNWWl3InuE celikali: https://www.youtube.com/channel/UChUH-fkG-xyz4ra22GnVlqQ/videos gorbaçovamv: https://youtu.be/K24ViS8c-WU Canavar Vasfi: https://youtu.be/FiQVt-mSL9w karyunas: https://youtu.be/tGfcmwfkGh0 Zodiach: https://youtu.be/YxM5sJ93sbY https://youtu.be/1bCK-gtZe7s https://youtu.be/u0rXY1RA19Q Chitanda: https://youtu.be/8SyYjq8KdAM https://youtu.be/Is10QQ48P9o Zeref D. Ace: https://youtu.be/kXgwqGa9rD0 bLacqRoot: https://youtu.be/5SIKqRJWCxI Dj Morphosis: https://youtu.be/EXm9K3h99QY https://youtu.be/_3oLr38xg-o elessar45: https://youtu.be/7v11ZHLSKyk mozsoy: https://youtu.be/c1bMiGdO9rg Tsunayoshi Kun: https://youtu.be/NC4FTkCIhC8 https://youtu.be/VUVetWKyVOQ Berkay Kahraman: https://youtu.be/7ulzN3kHAyk Phoenixs: https://youtu.be/M-aXN3FfY14 https://youtu.be/0Va3NJaa3jw Emre Ulusoy: https://youtu.be/PMMQxtbDgzc https://youtu.be/X3rXDHjrnLg https://youtu.be/xc_9NoxnOGs Eren Arpaz: https://youtu.be/pslSXUN1eKA Owari: https://youtu.be/Din6b4bQ0bY Helix471: https://youtu.be/xw2R7OibMjo https://youtu.be/xw2R7OibMjo https://youtu.be/UG8Jwqj5_48 myoujouu: https://youtu.be/66u3C_LAtzA https://youtu.be/jyMHl7_1Y8A BlackRed: http://www.izlesene.com/video/nanatsunotaizai-amv/8314847# Trepad0r: https://youtu.be/JaORxr0t6FU https://youtu.be/fn9CyJoAuvs https://youtu.be/_9Ny1byrKYw elessar45: https://youtu.be/pSxewcHRMi8 Poison-Kiss: https://youtu.be/2ifOw5vk62I https://youtu.be/RZ-VTsZXhgk https://youtu.be/BUVwUsh9UGU Sekki: https://youtu.be/n8DXDPFBjTA İlkim Tanrıverdi: https://youtu.be/XRkCI3UtORo Lochos: https://youtu.be/rZ1LakEiHHw charmer56: https://youtu.be/suJVNVEmeMk https://youtu.be/63sgPM_5Jl4 https://youtu.be/wYWBVlAqJ9M İnayetullah Selcuki: https://youtu.be/mT1wozgXxyo Ziusutra: https://youtu.be/CDmmy-NfvRc Allen_Walker: https://youtu.be/eBRpK_p3yto CihatA55: https://youtu.be/TT_f0pC-cDQ https://youtu.be/bvIqvZbRXiA https://youtu.be/UJv929Vnlbc Dinçer Özgür: https://youtu.be/DTG2KCZzJaM horsehead: https://youtu.be/EKU1Kl-P5cc Yarışma katılımı tamamlanmıştır. Oylama kısmına geçtik. Beğendiğiniz AMVlere oy verebilirsiniz. Beğendiğiniz AMV'leri seçebilirsiniz. Normalde her gruptan 1 editör seçilir ama eğer bir gruptaki 2. diğer gruplartaki 1.'yi geçerse onun önüne geçebilir. Not:NegativeAMV kullanıcısı kendi videolarını kaldırmış. Kaldırmasından yarışmadan çekildiği sonucunu çıkardım ama yine de eğer aynı videolarla katılmak isterse bizimle iletişime geçmesi gerekmekte.
    1 point
  8. Güzel olmuş eline sağlık merak ettim dewamını cidden güzel yazmışsın . kolay gelsin ^_^ ~nyaan~
    1 point
  9. Yamaoto 3. olmamalı :D anime'de bile ateşin gücünü gösterdi bize manga'da zaten aşıyo kendini.
    1 point
  10. Bartolemeo katıla bilir
    1 point
  11. Ben daha başlamadım ama başlamayı planlıyorum tavsiye eder misin ??
    1 point
  12. luffy mera mera no mi yi yemeliydi
    1 point
  13. Ellerine sağlık. Yazdıklarının çoğuna katılıyorum, gereksiz harem-romantizm animesi görünümü hoş değildi. Mükemmel bir konusu var, işleyemediler. Devam edersem seninle aynı şeyleri yazabilirim onun için burada keseyim. :D SAO benim için yine de 6/10'dur. Bana bazı duyguları yaşatabildiği için. Ve güzel karakterleri için. ._. Ve mükemmel konusu için.
    1 point
  14. 1 point
  15. Misafir

    Japonya'daki Okuma Yazma Oranı

    Okuma yazma oranından başlayıp geldiğiniz konular için tebrik ederek konuyu kilitliyorum.
    1 point
  16. Daha önceden yapmıştım bende bununla katılıyım bari :)
    1 point
  17. Teşekkürler,hepimizin ortak rüyası tam bi sanal gerçeklik :D
    1 point
  18. Memeler bir erkeğin hayatından daha ağırdır :D
    1 point
  19. Buda 2. beğenip beğenmeyenlere şimdiden teşekkürler :
    1 point
  20. Sağol yardımcı olduğun için 1 , 2 hafta sonra almayı düşünüyordum çok faydalı oldu
    1 point
  21. Buyurun, yaptığım 2. buraya koyduğum ilk AMV Fairy tail AMV - Natsu vs. Jellal Anime: Fairy Tail Music: War Of Change - Thousand Foot Krutch https://www.youtube.com/watch?v=kXgwqGa9rD0
    1 point
  22. https://www.youtube.com/watch?v=K24ViS8c-WU
    1 point
  23. Bende katılmak istiyorum :D -https://www.youtube.com/channel/UChUH-fkG-xyz4ra22GnVlqQ/videos -Monkey D Luffy [beast AMV] ile katılıyorum :) -Face https://www.facebook.com/profile.php?id=100000198939683 ------------------ :ph34r: :ph34r: :ph34r: -----------------
    1 point
  24. School Days tekrar
    1 point
  25. Seri 5 Nisan'da yayınlanmaya başlayacak. PV'ler: Karakterler Posterler Ekip 01.03.2015 Fate/Zero (2011) ED - Memoria https://www.youtube.com/watch?v=l8R-RiL7q6s Mobile Suit Gundam AGE (2011) OP 4 - Aurora Sword Art Online (2012) OP 2 - Innocence Kill la Kill (2013) OP - Sirius Sword Art Online: Extra Edition (2014) OP - Niji no Oto https://www.youtube.com/watch?v=Ewx0VDbmqvY Sword Art Online II (2014) OP - Ignite https://www.youtube.com/watch?v=W4ldf7beu58 Aldnoah. ZERO II (2015) ED - Genesis https://www.youtube.com/watch?v=yNoFoa6exe8 Yeni bilgiler çıktıkça buradan paylaşacağım artık.
    1 point
This leaderboard is set to İstanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli bilgi

Forum kurallarımızı okudunuz mu? Forum Kuralları.