Jump to content

Liderlik Tablosu

Popüler İçerik

Showing content with the highest reputation on 03/03/19 tüm alanlarda

  1. Java Basittir. Java, kendisine yakın güçteki dillerin en basitidir. Örneğin, Java model olarak aldığı C++’tan çok daha kolaydır. C++’ın çok güçlü bir dil olduğu tartışılmaz. Ama C++ ve C# çoğu bir dilde bulunması çok da şart olmayan karmaşık bir çok özellik içermektededir. Bütün bu özelliklerin öğrenilmesi çok zaman alır. Oysa Java gereksiz çok fazla özellik içermez. Ve Java’da bir özelliğin öğrenilmesi ve kullanılması çok kolaydır. Başka dillerde çok zor yazılan işlemler Java’da çok basit ifadelerle gerçekleştirilebilmektedir. Java’nin basitliği yanlış anlaşılmamalıdır. VisualBasic/ASP, Delphi/Pascal, Perl, PHP gibi dillerden ve ortamlardan daha basit değildir. Bu sayılan diller çok kolay öğrenilebilen, kısa zamanda yeterli düzeye ulaşılabilen dillerdir. Ancak bu dillerde yapılabileceklerin belli bir sınırı vardır. Bu dillerde büyük çaplı ve karmaşık işler yapamazsınız veya yapmanız durumda çok zorluk çekersiniz. Oysa Java programlamanın her dalında iddia sahibidir. Her geçen gün Java yeni bir alanda söz sahibi olmaktadır. Bu bağlamda ’basit’ demek, ’çok gelişmiş işlemlerin basit bir şekilde yapılabilmesini sağlayan’ demektir. Yoksa ’programcı bunu anlamaz’ diye düşünülmesinden ötürü hiç bir özellik dışarda bırakılmamıştır. Java Nesneye Yöneliktir. Java tamamen (bazı kişilere göre %99) nesneye yönelik’tir. Diğer bazı diller gibi nesneye yöneliklik sonradan dile eklenmemiştir, başından beri Java’da bulunmaktadır. Bir Java programında olabilecek her şey ya nesnedir ya da bir nesnenin parçasıdır. Java nesneye yönelik programlamayı sadece mümkün değil aynı zamanda kolay kılmıştır. Java’da bir nesnenin yapılması, kullanılması, geliştirilmesi, başka bir yere aktarılaması çok kolaydır. Java Dağıtıktır. Java ’dağıtık’ bir dildir. ’Dağıtık’ birden fazla bilgisayarda çalışan programların bir biriyle uyumlu çalışabilmesidir. Bir yazılım parçasının bir kısmının bir makinede diğerinin başka makinede aynı anda çalışması mümkündür. Bu yüzden Internet’in dilinin Java olduğu söylenmektedir. Günümüzde tek bir makine üzerinde çalışan, başka hiç bir yerle bağlantısı olmayan uygulama kalmamış gibidir. Bir çok işletme Interenet üzerinden iş yapmaktadır. Bir çok işletmede birden fazla makine birbirine bağlı olarak çalışmaktadır. Bu yüzden Java dağıtık programlama için en uygun çözümlerden biridir. Java Sağlamdır. Java sağlam bir dildir. Programlamadaki hataların çoğu daha yazılma aşamasında anlaşılabilmektedir. Yazılma aşamasında anlaşılmayanlar, programın çalışması esnasında yakalanabilmektedir. Bir ’exception’la, programda hatanın ne olduğu, nerede olduğu ve hangi işlemi yaparken olduğu bile belirtilebilmektedir. Başka dillerin aksine çalışma esnasında bir Java programı "Bir hata oldu!" deyip çökmez. Bir çok durumda hataya rağmen program çökmeden çalışmaya devam eder. Hata olması durumunda da programı çalıştıranlar hatayı ayrıntılarıyla öğrenme olanağına sahip olur. Java Güvenlidir. Java güvenli bir dildir. Java diliyle virüs yapılamaz. Hiç bir virüs bir Java programına bulaşamaz. Bir Java programının yaptığı her hareket takip edilir. Kötü niyetli bir program, bir işlemi eğer izin verilmediyse yapamaz. Bu özellik, Internet gibi herkesin başkasının makinesine erişebildiği bir ortmada çok önemlidir. Java’yı güvenlik gereksinimi yüksek bir çok firma bu yüzden tercih etmektedir. Mimarilere Yansızdır. Sıradan kullanıcıların bildiğinin aksine dünya üzerinde bir çok işletim sistemi vardır. Hatta kullanıcın çoğunun iyi bildiği Windows işletim sistemi bazı bilgisaya alanlarında hiç kullanılmaz. UNIX/Linux, Apple Mac, IBM’in çeşitli işletim sitemleri dünya işletim sistemi pazarında büyük yer tutmaktadır. Bir çok masaüstü kullanıcısının tek bildiği işletim sisteminin, bazı sektörlerde adı dahi geçmemektedir. Java’da yazılan bir program hemen hemen bütün işletim sistemlerinde hiç değiştirmeye gerek duymaksızın çalışır. Diğer dillerde bu özellik yoktur. Hatta Windows’un bir versiyonunda çalışan program diğer bir versiyonda çalışmayabilmekte, bazen makinenin çökmesi gibi büyük sonuçlar bile doğurabilmektedir. Windows’u üreten Microsoft firmasının yazdığı programlar bile kendilerinin işletim sistemlerinin bazılarında çalışmamaktadır. Kendilerinin yazdığı belgelerde hangi işletim sistemlerinin hangi versiyonlarında hangi programlarının çalışmadığını belirtilmektedir. Bu durum bütün işletim sistemi ve bütün programlar için geçerlidir. Ürettiği yazılımların her platformda çalışmasını isteyen firmalar giderek daha çok Java’ya yönelmektedir. Java Taşınabilirdir. Java programları her ortamda aynı veya benzer bir şekilde çalışır. Her ortam/makine için ayrı bir program yazmaya gerek kalmaz. Programcı programın çalışacağı makinenin durumunu göz önüne almak zorunda kalmaz. Bir programın görüntüsü çalıştığı hey yerde hemen hemen aynıdır. C programları da hemen hemen her işletim sisteminde yeniden derlenmek suretiyle çalışabilir. Ama programcı bunun için hazırlık yapmalıdır. Bir işletim siteminde tamsayı -2^15 ile 2^15 arasında değer alırken diğerinde -2^31 ile +2^31 arasında alabilir. Ama Java bu farkları programcıya şeffaf kılar. Programcı her işletim sistemi ve her sürüm için ayrı bir program yazmak zorunda kalmaz. Java Yorumlanır. Java ’yorumlamalı’ bir dildir. Yani bir Java programının komutları, çalışırken makinenin anlayacağı formata çevrilir. Java’da bu Java Virtual Machine (JVM) tarafından yapılır. Bunun avantajı bir programın kullanıdığı standart kütüphanelerin programla birlikte taşınması zorunluluğunu ortadan kaldırmasındır. Bir yorumlayıcı herhangi bir ortamda varsa, bir dildeki standart her özellik o ortamda var demektir. Programla birlikte bu kütüphanelerin de taşınması gerekmez. Bu da bir Java programının bir makineden başka makineye indirilmesini çok hızlandırır. Çünkü sadece programcının yazdığı nesneler yolculuk yapar. Applet’lerin çalışma prensibi budur. Ana makinede bulunan applet, tarayıcı tarafından kullanıcının makinesine alınır ve çalıştırılır. Java ortamı, yani JVM tarayıcının içinde mevcutur. Java Yüksek Başarımlıdır. Diğer dillerde olmayan bir çok özelliğe sahip olmasına rağmen, Java’da bunun için fazla bir performans kaybı yoktur. Java’nın ilk versiyonlarında çalışan programlar diğer dillerde yazılan eşdeğerlerine göre elbette yavaştır. Ancak Java’nın gelişmesiyle birlikte Java bu farkı, üstün özelliklerinde vazgeçmek zorunda kalmaksızın kapatmaktadır. En son Java sürümüyle birlikte JIT (Just-In Time-Tam Zamanında Derleme) teknolojisi devreye girmiş bulunlaktadır. Bununla birlikte Java programları, diğer dillerde en iyi yazılmış programların hızını hemen hemen yakalayabilmektedir. Java yapılması ’imkansız’ gibi görüneni çok da fazla performans kaybına yol açmadan yapar. Java’nın yavaşlığı en fazla eleştiri alan özelliklerden biridir. Bir programın hızlı çalışması, makinelerin hafıza veya işlemcisini terfi ettirerek çözülebilir. İşlemcinin ve hafızanın çok ucuzladığı günlerde, bu, bir işletme için pek fazla maddi bir yük değildir. Bir programcının sağlam, güvenli ve Java’nı sahip olduğu üstün özelliklere sahip program üretmesi daha fazla masraflıdır. Bir işletmenin, durup dururken bir programın makineyi çökertmesinden dolayı katlanacağı külfet az değildir. Programı yapanların bile hatayı anlamak için saatlerce bazen günlerce uğraşması işletmeye yine maliyet olarak yansıyacaktır. Bu kadar eleştiri almasına rağmen Java’nın giderek daha fazla yaygınlaşmasının elbette nedenleri vardır. Java’nın yavaşlığından sadece Java’yı bilmeyenler ve kullanmayanlar şikayet etmektedir. Ancak Java ’hızla’ yayılmaktadır. Java Çok Kanallıdır. Java dili başından ’çok kanallıdır’ (multi-threaded’dir). Çok kanallılık, bir programın aynı anda birden fazla işlemi yürütebilmesi demektir. Bir program herhangi bir şeyi beklerken arada başka bir işlemi gerçekleştirebilir. Beklenen olay gerçekleşince ilk işlem kaldığı yerden aynen devam ettirilir. Üstelik bunun için programcının fazla bir şey yapması da gerekmemektedir. Çok kanallılık bir çok dilde hiç yoktur. C++ gibi dillerde de dilin özelliği değil, ona sonradan eklenmiş kütüphanelerle kullanılabilmektedir. Ama Java’nın kendisi doğuştan çok kanallıdır. Bu yüzden çok kanallı program yapmak için en kolay dil Java’dır. Java Dinamiktir. Java’da bir programla kullandığı birimlerin (kütüphaneler,modüller veya sınıfların) birbirine bağlanması çalıştırma anında yapılır. Buna ’sonradan bağlama’ (late binding) denir. Kullanılan birimlerin iç yapısı değiştirildiğinde, bu birimleri kullanan programın değişmesi gerekmez. Yeter ki birimlerin dışarıdan çağırma şekilleri değişmesin. Oysa C++ gibi dillerde herhangi bir değişiklikte (bu bir modülün iç yapısında çağıranları ilgilendirmeyen çok ufak bir değişiklik bile olsa) herşeyin yeniden işleme tabi tutulması gerekir. Buna da ’erken bağlama’ (early binding) denir. Java’da late-binding bu özellik olmasaydı, Java kütüphanlerindeki her hata düzeltme ve değişiklikte dünyadaki bütün programları yeniden işleme tabi tutmamız gerekirdi ki bu mümkün değildir. Sonuç Java iyi bir programlama dilidir. Giderek yaygınlaşması, diğer dillerin giderek Java’ya benzemeye başlaması ve taklitlerinin çıkması da bunu göstermektedir. Java’yı tercih etmeyenler elbette olmuştur ve olacaktır. Ama buzdolabının bile Java bildiği bu dönemde bu dili hiç bilmemek, tümüyle yok saymak bilgisayar alanında var olmak isteyen insanlar için büyük bir eksiklik olacaktır. Alıntıdır.
    2 points
  2. Yanni' den de zaten böylesi beklenirdi. Ne zaman izlesem tüylerim diken diken oluyor. Şu zamana kadar izlediğim en güzel performanslardan biri oldu.
    2 points
  3. Yukarıda yazılanlara ek bende bir liste bırakayım Bazılarının konusu okuyup izlemekten vazgeçmeyi düşünebilirsin yada yorumlara falan bakarak, ama en azından 1-2 bölüm izleyip kendi fikrine göre devam etmeni tavsiye ederim. Şimdiden iyi seyirler.
    2 points
  4. Bir süredir çeviri paylaşmamıştım bugün iki OST çevirisi ile geldim: Naruto Shippuden ED 5 https://animeciejderha.wordpress.com/2019/03/03/naruto-shippuden-5-kapanis-sarkisi/ Naruto Shippuden OP 20 https://animeciejderha.wordpress.com/2019/03/03/naruto-shuppuden-20-acilis-sarkisi/ İkisini de dinlemek çok güzeldi. Bu aralar Naruto Shippudeni tekrar izlediğim için hoşuma giden OST'lerini çevirmeye çalışıyorum. Hazır ED 5'i çevirmişken... Sizin de yeni ve dürüst bir gökkuşağı çizmeye karar vermiş olduğunuz bir zaman oldu mu hiç? Varsa bloguma yorum yapabilirsiniz :) Ya da ufacık bir teşekküre de hayır demem, çevirimle ilgili yapıcı eleştirileriniz varsa ve yazarsanız çok mutlu olurum. -Anka
    1 point
  5. Aoi Bungaku Death Parade İnitial D JoJo no Kimyou na Bouken Kill la Kill Made in Abyss Monogatari Series Slam Dunk Tiger & Bunny Devilman Crybaby Sora yori mo Tooi Basho Bakuman. Hunter X Hunter
    1 point
  6. Legend of the Galactic Heroes Satoshi Kon filmleri Samurai Champloo Baccano Mushishi Armored Trooper Votoms Armor Hunter Mellowlink Mobile Suit Gundam 00 Black Lagoon Black Jack OVA Black Jack the Movie Neon Genesis Evangelion Denpa-teki na Kanojo Fate Zero Kino no Tabi Gungrave Monster Megalo Box NHK ni Youkoso Planetes One Outs Psycho-Pass Rurouni Kenshin Tsuioku-hen Seirei no Moribito Boogiepop Phantom Serial Experiments Lain
    1 point
  7. Oooo Trabzona akıyoruz Hoş geldin Ali
    1 point
  8. Evet bakalım.. Derin konu bu sanki. Normalde o kadar korkak bir çocuk değildim ama bu olay beni şoka uğratmaya yetti :/ Evet bendeniz 6,5 yaşında, dizleri her daim kabuk bağlamış, hafif dengesiz, işte bildiğiniz Naru'un insan versiyonu gibi birşeydim. Ve nereye gidersek gidelim bir halt yerdim B) Alışveriş merkezinde annemle gezerken, net hatırlamıyorum bir reyona gidip dönmüştüm. Arabamız lacivert bişeydi. Bindik işte falan filan. Ama benim kafam nasıl güzelmişse artık, olayların ters gittiğini o zaman anladım. Anne diyecek oldum ama bir baktım ki ne göreyim, tombalak bir kadın!? Birbirimize bakakaldık. Sonra yandaki adam da döndü bana baktı. "Ayşen bu kim?" gibisinden birşey falan dedi (tabii ben şokum) Neyse indik gittik danışmaya annemler de ordaydı, yanlarında da bir kız. Meğersem onların kız bizimkilere ben de onlara gitmişim. Aileler gülüştü falan (kızla ben hala şok) Tatlıya bağlandı olay yani. Benim için değil tabii ben hala şoktayım.
    1 point
  9. Ne kalori basan adamlarmışsınız arkadaş, yemin ediyorum motivasyonum arttı, daha da saydıklarınıza dokunmam. Aranızdaki dişiler 40-50 arası şirin köylü teyze olacaklar kokusu alıyorum. Tamam vurmayın.
    1 point
  10. Birkaç yıl önce hayatımın en kötü dönemlerinden birini geçiriyordum. Hayatımda her şey ters gidiyordu. Hani böyle evde otururken duvarlar, dışarı da ise binalar üstünüze geliyormuş gibi olur ya, onun gibi. Kısaca ölümün daha kabul edilebilir olduğu bir durumdaydım. Zamanında çok yakın olduğumuz, (en azından ben öyle olduğumuzu düşünmüştüm) platonik olarak hisler duyduğum bir insan ile bağlantı kurdum. Bir şey yapmasını beklemiyordum en azından bana cesaret verebilecek bir şeyler söylemesini bekliyordum. Çünkü bende yıllar önce bu insanın en kötü anında yanında olmuş elimden geldiğince bir delilik yapmasını engellemiştim. Keşke o gün ölseydim de, intiharın eşiğinde ki bir insanı hakaret ederek başından savan bir insana hislerim olduğunu fark etmeseydim. O gün içinde bir şeyler can verdi. Bugün bile hala kimseye güvenmiyor, kimseye içimi açmak istemiyorum. Pek bir değişiklik te yok hayatımda... Klinik depresyonun 20. yılını devirdim. Ölmüyorsunuz merak etmeyin. Yani o kadar kötü bir şey değil. Kin tutmak kötüdür. Ama bir gün bu insanın benim o dönem tecrübe ettiklerimi kendisinin yaşadığını duyarsam... herhalde mutlu olurum. Uzun lafın kısası hayat acımasız ve adaletsiz. Herkese kolay kolay güvenmeyin ve içinizi açmayın. Egoist, narsist insanlardan uzak durun. Gülümseyen bir yüzün, çekici bir dış görünüşün, etkileyici bir zekanın ardında bir sosyopat yatıyor olabilir.
    0 points
  11. Şu an için korkunçluğunu yitirmiş olsa ve uzun süreli etkisinde kalmasam da aralarında karar veremediğim benim için üç trajikomik olayı da anlatayım en iyisi İlk olay küçüklüğümden beri arada salaklığımdan mı yoksa ara sıra motor becerilerimi bile düzgün kullanamamamdan mı bilmiyorum çenemi ve bir çok kez kafamı yarmak, bisikletle duran arabaya çarpmak, röveşata çekmeye çalışırken burnuma kendi dizimle vurup kanatmam gibi bir çok ufak tefek yaralanma yaşadım daha sonra sanırım bu mazoşistlikten ziyade nelerin nasıl bir acı verdiğini merak etmeye yönelttiğinden kendi koluma jilet atmak sigara basmak gibi eylemlere de sebep oldu her neyse sanırım ilk okul zamanları yaz tatilin de babaannemlerdeydim evde tek başıma kaldığım bir zaman sıkıntıdan kendime bir parkur hayal ettim ve koltuktan zıplayıp karşısındaki kapının eşiğinin üstündeki bir iki santimlik çıkıntıya parmak uçlarımla tutunacak daha sonra arasında fazla mesafe olmayan duvarlara ayaklarımı koyarak koridorun sonuna kadar gidecek ve en son duvardan yarım metre kadar ileride kalan halının üzerine zıplayacaktım daha sonra bunu yapmayı denedim başardım bir iki kere daha yaptıktan sonra terlediğim için artık el ve ayaklarım kaymaya başlamıştı son kez daha yapıp sonra bırakırım diyerek son kez koltuğun üzerine çıktım tişörtümü çıkartıp üzerine ellerimi sildim biraz kurusun diye sonra karşıdaki kapıya doğru zıpladım ve tam parmak uçlarım üstteki eşiği tuttu derken bir anda parmaklarım kaydı ve havada düşerken tam sırt üstü yere çakılmamak için son anda elimi yere koydum sonra hemen kalktım ve kontrol ettim bir şey oldu mu bir yerime diye bir şey bulamayınca içimden kendimce gülüp hehe ne kadar güçlü ve dayanıklıyım falan diyerek yürümeye başladım bir kaç saniye sonra bir şeyler farklı gelmeye başlayınca (aslında burada yere bakıp kendi bedenimi görsem tam bir korku hikayesi olurdu) sesli bir şekilde ne oluyor falan demeye çalışırken yere düştüğümden beri konuşamadığımı ve nefes alamadığımı fark ettim o an panik yapıp açık olan cama koşup bağırmaya çalıştım ama yine sesim çıkmadı sonra yavaş yavaş herhalde boğulup ölücem ama böyle ölürsem ben bile arkamdan dalga geçerdim bu ne saçma ölüm diye düşünürken daha da küçükken benzer bir olay yaşadığım aklıma geldi ve göğüsümü yumruklamaya başladım daha sonra normal şekilde nefes almaya başlayıp etrafı topladım kimse fark etmesin diye bir kaç saat sonra düşerken yere koyduğum elimin bileği acımaya başladı kimseye ne olduğunu açıklayamam diye iki gün kimseye bir şey söylemedim daha sonra şişmeye başladığında üzerine düştüm falan diye hikeye uydurdum bir şeyler sardılar bileğime ama iki gün sonra elimi bile oynatamaz hale gelince doktora götürdüler bileğim çatlamış sargı sıcak tuttuğu için daha da kötü hale gelmiş biraz daha geç gitseymişiz alçıya alacaklarmış bir hafta bileğimde buzla gezdim kendimi en tehlikeli ve en saçma yaraladığım olay bu sanırım -Bonus- daha da küçükken yaşadığım olay ise leblebi yerken babam aç ağzını demişti bende salak gibi açtım sonra karşıdan leblebi attı leblebi boğazıma kaçınca nefes alamadım sonra sırtıma vurdu falan babam işe yaramayınca ayaklarımdan tutup ters çevirip salladı öyle çıktı İkinci olay lisenin ilk yıllarında yol soran adamın biri daha sonra beni takip edip pasif misin falan diye sorup gel seni gideceğin yere kadar bırakayım falan diye arabaya bindirmeye çalışmıştı sonradan eşcinsel ve pedofili olduğuna karar verip bir kaç yıl homofobik olmuştum tam travmayı atlatmaya başlamışken benzer bir olay daha oldu ama pek etkilemedi ve homofobim geçti derken üçüncü vaka üniversitenin ilk yılı izmirden döneceğim bizimkiler gelmişti otogarda beklerken canım sıkıldı ve sakallarım rahatsız hissettirdi dönünce direkt dışarı çıkar arkadaşlarımla buluşurum diye gidip bir tıraş olayım diye saat gece yarısına gelirken otogarda açık berber var mıdır diye aramaya başladım en son uzun bir merdivenin aşağısında iki tane berber buldum etraf biraz karanlıktı sadece iki dükkanın ışığı aydınlatıyordu baktım birinde tıraş oluyorlar diğerinin önünde dayının biri çay içiyor dedim boş olana gideyim söyledim dayı keçi sakalı bırakıyorum kalanını kes falan diye bir yandan tıraş ederken muhabbet açıyor işte nerede okuyorsun, kaç yaşındasın, nereden geldin, nerede kalıyorsun falan diye bir yandan elime dayıyor ben elimi çekiyorum o dayıyor falan neyse dedim berberlerde oluyor normaldir bilerek yapmıyordur sonra bu dedi kaşlarının etrafında ufak kıllar var onlarını da alayım falan tamam al dedim aldı sonra losyon krem bir şeyler sürdü ilk kez sakal tıraşı oluyordum berberde içimden dedim iyiymiş hep böyleyse diye dayı dedi gel çay ısmarlayayım diye o kadar şey yaptı ayıp olur zaten daha saatler var otobüsün kalkmasına diye kabul ettim dükkanın önüne oturduk muhabbet ediyoruz dayı dedi sevgilin var mı diye yok dedim sonra aktif misin pasif misin dedi anlamadım dedim eş cinsel değil misin dedi hayır dedim ben seni eş cinsel sandım dedi( saçlarım uzun ve kulaklarımda 10 tane küpe olduğundan öyle sandığını varsayıyorum) üstte iki kere araba çarpan arkadaşın dediği gibi içimden herhalde bu sefer üçüncü kesin kestaneyi çizdirdim gece yarısı olmuş etraf tenha çaya bir şey karıştırdıysa diye düşünüp apar topar eş cinsel olmadığımı falan açıklayıp otobüs kalkacak ben gidiyorum dayı diyerek kaçtım sonuç olarak başıma böyle badireler gelse de 21 yıl kestaneyi koruyup bu olaylar sonucu homofobik olmamayı başarı olarak görüyorum Üçüncü olay aslında iki olay bunlar hiç kavga etmemiş olmama rağmen iki kere yok yere dayak yemem oluyor ilki lisede okuldan kaçıp kızlı erkekli içerken kızın birinin sarhoş olup bizden yaşça büyük sevgilisini arayıp küfür etmesi ve yerimizi söylemesi sonra defalarca çocuk gelmediği halde gelip sizi dövecek kaçın diyerek kandırması en sonunda gerçekten çocuk gelirken bunu bize söylemesi bizim inanmamız ve olayın yalancı çobana bağlanması en önde ben duruyordum hala toy ve insanlarla mantık çerçevesinde konuşup anlaşılabileceğini düşündüğüm için savunmaya geçmedim sonra tepeden 150 kilo bir çocuk koşarak geldi ve avuç içiyle iki kere suratıma vurup arkadakileri dövmeye gitti arkadaşım beni şoktan çıkarıp uzaklaştırdı ikinci yok yere dayak Başka bir medya ekleyin yemem ise bir gece çıkmış çöp atarken karanlık bir sokakta tanımadığım biri arkadan gelip çekerek yere düşürüp yumruklamaya başladı bu sefer şoku erken atlatıp gard aldım ama gözüm morardı ve hafif kafamın arkası açılmış hastane de pansuman yaptırıp karakola gittim bir sokak öte de başka bir çocuğun dişini kırmış ama suçlu yakalanamadı o günden beridir arkamdan kimin yürüdüğüne dikkat ederim bu da böyle bir hikaye
    0 points
This leaderboard is set to İstanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli bilgi

Forum kurallarımızı okudunuz mu? Forum Kuralları.