Jump to content

Liderlik Tablosu

Popüler İçerik

Showing content with the highest reputation on 08/01/21 tüm alanlarda

  1. Bir zamanlar kitap incelemesi yapmaya başlamıştım ama biraz katılım azlığı biraz da üşengeçlikle beraber uzun zamandır yapmıyordum. :) Şimdi kitabın güzelliği olsun ve birkaç arkadaşın gazıyla tekrar inceleme yazısı yazayım dedim. Öncelikle kitaplar konusunda üstadım olan @Lycaenidae-sama'ya yaptığı kitap önerisi için teşekkürlerimi sunarım. Martin Eden Yazar adı: Jack London Tür: Roman/ Macera/ Psikolojik Kurgu/ Biyografik Kurgu/ Künstlerroman Sayfa sayısı: 520 Yazar Hakkında: Asıl adı John Griffith London olan Jack London 1876'da San Francisco'da doğdu. Annesi Amerikalı, babası ise İrlanda'lı bir serseriydi. Düzensiz bir öğrenim gördü. Bir yıl koleje, bir yıl da California Üniversitesi'ne devam etti. Denemediği iş kalmadı. En büyük tutkusu açık denizler ve uzun yollardı. Vahşetin Çağırışı ile üne kavuştu. 22 Kasım 1916'da intihar etti. Kendi yaşamından kaynaklanan olağanüstü serüvenlerle dolu yapıtlarıyla ABD'nin ve dünyanın en önemli yazarlarından biri olan, ülkemizde de birçok yapıtı yayımlanan ve çok tanınan yazardır. (1876-1916) Kitap işçi sınıfından olan Martin'in burjuva sınıfına ait olan Ruth adlı kıza aşık olmasını ve Ruth'a yakışmak için gösterdiği çabayı anlatıyor. Geçimini denizcilik ile sağlayan Martin güçlü ve kuvvetli bir yapıya sahiptir, boş zamanlarında çetesiyle beraber takılıp içki içer, dövüşlere katılır ve eğlenmesine bakar, hayatta pek bir amacı yoktur. Ruth'un abisinin hayatını kurtarması sonucu abisi Arthur Martin'i akşam yemeğine davet eder ve Ruth ile orada karşılaşır. İlk görüşte kıza aşık olur ve burjuva sınıfına hayran kalır. Hatta o kadar hayran kalır ki kendi sınıfını artık sürekli eleştirmeye başlar ve kendisini burjuva sınıfına ait görmeye başlar. Ruth ile konuşabilmek ve ona denk olabilmek için Martin kendisini kütüphanelere verir. Okudukça okumaya, öğrendikçe öğrenmeye başlar. Artık arkadaşlarıyla veya başka insanlarla takılmadan kendisini sadece kitaplara adar. Ruth aracılığıyla görgü kurallarını vesaire öğrenmeye başlar. Bütün bunlar olurken Martin gittikçe Ruth'a aşık olur ve kendi sınıfından hoşlanmazken sürekli burjuva sınıfına nasıl çıkacağını düşünür. Parası bittiği zaman gene denizlere çıkar, yeterli para kazanınca geri döner ve tekrar kendini kitaplara verir, kitaplar artık onun için her şeydir. Bir gün denizlere açılırken gördüğü güzellikleri Ruth'a ve hatta tüm dünyaya anlatmak ister. Bunu nasıl yapabileceğini düşünürken yazar olmaya karar verir ve dergilerde yayımlanan hikayelere bakar. Dergilerin hikayeler için verdiği ücreti duyunca iyice bu iş için heveslenir çünkü aylarca denizlerde durarak kazandığı parayı 1-2 tane hikaye yazarak kazanabildiğini fark eder. Maalesef ki her şey bu kadar güzel değildir çünkü yazdığı hiçbir yazıyı uzun bir süre dergilere kabul ettiremez. Ruth açısından ise Martin işlenmemiş cevher gibi, Ruth ona yön verdikçe, onu serserilikten beyefendiliğe doğru yönlendirdikçe bundan keyif almaya başlar, kendisini bir anne veya öğretmen olarak görür ama bazen Martin ona endişe verir çünkü her zaman Ruth'un istediği gibi hareket etmez veya onun istediği gibi düşünmez. Aslında kendisi de ona ve onun vahşi doğasına aşıktır ama daha farkında değildir. Ruth hiçbir şekilde Martin'e yazarlık konusunda destek vermemiştir çünkü yazarlığın para getirmeyen bir şey olduğunu düşünür ve Martin'i büyük yazarlar seviyesinde görmez. Ruth tamamen dışarıdan bilgiye kapalı birisidir ve toplumun genel geçer kurallarını takip eder hep, toplum beğeniyorsa o da beğeniyordur beğenmiyorsa beğenmiyordur. Martin ise kendi hür iradesiyle olayları yorumladığı zaman Ruth çok şaşırır ve asla Martin'e katılmaz, çünkü ona göre Martin daha üniversite eğitimi bile almamış birisi ve onun toplumun beğenisine karşı çıkmasına anlam veremiyor. Martin okuyup kültürlendikçe kendi özgün düşüncelerini kazanır ve Ruth'la düşüncelerinin çoğu zaman çeliştiğini fark eder, yine de umursamaz çünkü Ruth'a deliler gibi aşıktır. Martin için en büyük sıkıntı paradır, her ne kadar öğrenmek için beyni sürekli açlık duysa da parası olmayınca bunları yapamaz. Bir ara çamaşırhanede bir işe girer ve 3 ay boyunca yoğun şartlar altınca çalışır, o çalıştığı süre boyunca tek bir kelime bile okuyamaz veya yazamaz haldedir. Bu yüzden aç karna insanın filozof olamayacağını anlar, çünkü iş yapmaktan dolayı kendisini okumaya veremez. Martin burjuva sınıfının içine girdikçe onların aslında ne kadar çürümüş olduğunu fark eder, içlerinden birazı eğitimli ve kültürlüyken büyük bir çoğunluğunun hiçbir şey bilmeyen, ezberden başka bir şey söyleyemeyen bir toplum olduklarını görür. Artık burjuva sınıfına girmek istemez ama eskisi gibi işçi sınıfına da giremez, ortada bir yerde kalıp sürüklenmeye devam eder. Tek dileği Ruth ile birlikte olmak ama yazarlık işi tam bir raya oturmadığı için buna ne Ruth ne de ailesi yanaşıyor. Martin'e en büyük darbeyi vuran Ruth dahil ona kimsenin inanmaması. Sürekli kendi başına bir yolda ilerlemektedir ve bu süreç Martin'i psikolojik anlamda oldukça yormaya başlar. Özet işini çok uzatmış ve biraz da saçmalamış olabilirim kusura bakmayın şimdiden. :) Kitap insanı her açında motive ediyor, Martin'in çektiği zorlukları ve gösterdiği çabayı okurken ister istemez okuyucu da gaza geliyor. Ben yavaş yavaş okuyarak yaklaşık 1 ayda kitabı bitirdim ama kitap sürükleyici bir kitaptı sadece ben bilerek yavaş okudum. Kitabı kesinlikle tavsiye ediyorum ama okurken arada bazı kısımları anlamada zorlanabilirsiniz çünkü bazen felsefeye biraz giriyor, Spencer ve Nietzsche'nin çok fazla bahsi geçiyor zaten Spencer Martin'in gıpta ile baktığı bir düşünür. Yarı otobiyografik olmasına rağmen Martin ile Jack London'un düşünceleri terstir bu açıdan. Jack London sosyalist iken Martin tamamen bireyci bir insandır, Jack London bunu şöyle ifade etmiştir; "Aslında kitapta bireyciliğe karşı ince eleştiriler yaptım ama tam anlaşılmamış" ve bu kısım spoiler'a giriyor; Bu kısımlarda kitaptan spoiler içermektedir. Bayağı acemice bir inceleme oldu tekrardan kusura bakmayın. :) Kitabı okuyan başka kişiler varsa onlarında yorumlarını beklerim. Bu tarz bir şeyi yaygınlaştırmaya çalışmak için sizin de desteklerinizi bekliyorum, siz de kendi okuduğunuz kitapların incelemesini yaparsanız çok sevinirim. :) Herkese iyi okumalar. :)
    1 point
  2. Okuyup, yorumladığın için teşekkür ederim. :) Bahsettiklerinde haklısın, bu hayatta Ruth gibi kişiler çok, bir şeyi sadece popüler olduğu için seven ve karşı görüşü sevmeyenler her yerde. Martin gibi insanlar da oluyor, her şeye rağmen ilerliyor ama bir çok insan Ruth gibiler yüzünden arka planda kalıyor ve içine kapanıyor. :/ Kimisi gerçekten yapmak istediği ne onu bile bilmiyor, sadece ezberleşmiş eğitime devam ederek ilerlemeye çalışıyor. Hahaha ne saçmalaması, estağfurullah. :) Rica ederim. .)
    1 point
  3. Öncelikle eline emeğine sağlık. Ben kitabı okuyalı yıllar oldu ve net ayrıntıları tam olarak hatırlayamasam bile incelemeni okudukça tekrar hafızamda canlandı çoğu şey. Zaman ve mekan ne kadar değişirse değişsin insanlar ve özellikleri baki kalıyor. Her karakter tipi bir başka dönem içinde tekrar tekrar varoluyor. Oldukça gerçekçi ve kişinin kendisinden bir şeyler bulabileceği bir kitap. Toplum içerisinde yer alma, bir yere kendini ait hissetme, değer görme ve onların bastırdığı duygular, istekler, eleştiriler hepsini içeriyor aslında ve o arada kalmışlığı gayet güzel yansıtıyor. İnsanın kendisini keşfetmesinin temsili gibi. Birçok insanın arada sıkıştığı olmuştur eminim ve aramızda hala Ruth gibi karakterler çokça fazla. Ezbere devam eden bir düzen yeniliğe açık olmayan baskı kalıp fikirler. Her yeni şeye tarihte ilk başta karşı çıkıldığı gibi kişilerin hayatlarında alacağı kararlara dahi karşı çıkıp, destek olmak yerine modunu düşürebiliyoruz ne yazık ki. Hatta belki birçok insan hayallerine oldukça uzak yaşıyor. Martin karakteri başta Ruth için kitaplar okuyup kendini geliştirmeye kalkmasa belki o burjuva sınıfı onun gözüne hep öyle parlak görünecekti ama insanların zihinlerini anlayabilmesi, gerçek yüzlerini görebilmesi ve onlara karşı durup kendi fikirlerini savunabilmesi oldukça hoş çünkü toplumda kendi fikirlerini fısıltı halinde içine atan çok fazla insan var. Kimi toplum korkusundan, kimi yanlış anlaşılmaktan, kimi dışlanmaktan korkuyor. Belki kaç tane yetenek böyle yitip gidiyor. Kişinin herkese rağmen kendi olması gayet güzel. Ruth karakteri bana göre gerçek bir birey olamamış, kukla gibi biri. Martin'in intihar olayı ise beklendik bir sondu bana göre. Belki somut olarak değil ama soyut anlamda birçok insan kafasında bu intiharı gerçekleştirmiş olabilir hatta. Biraz saçmalamış olabilirim ama kendimce yorumladım. Olayları gayet güzel özetlemişsin tekrardan teşekkürler :)
    1 point
  4. 4. bölüm eklenmiştir. İyi seyirler.
    1 point
  5. 5. bölüm eklenmiştir. İyi seyirler.
    1 point
  6. Öğrenmenin zamanı gelmedi mi? :D Ay utandım. Günaydın herkese. :)
    1 point
This leaderboard is set to İstanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli bilgi

Forum kurallarımızı okudunuz mu? Forum Kuralları.