Sukirai

"Üç büyükler" denen seriler içinden (böyle bir şey genel olarak ABD'de varoldu. Japonya'da hiçbir zaman olmadı), bir zamanlar çok düşük noktada gördüğüm ama zamanla beraber, ne kadar güzel şeyler işlediğini ve anlattığını farkettiğim seri. Bleach'in iki hikayesi vardır: bir önde sunulan, bir de arka planda işlenen. Arka planda işleneni fark etmeye başlamam ve deşmem, aynı zamanda bir zamanlar her yerde olan olumsuzluktan uzak kalarak kafamı dinlemem sayesinde, seri şu an favorilerimden bir tanesi haline geldi. Bleach'in lore (irfan) kısmını araştırdığım zaman aldığım zevki, hayatımda çok az şeyden aldım.
 
Bleach, yapboz gibidir. Hikayesinin bütün parçaları ordadır ama okuyucunun bir araya getirmesini bekler. Araştırmayı seven insanları teşvik eder. Sadece, kimi zaman birisinin bunun varlığını, hafif de olsa göstermesi gerekebiliyor. Aynı sebeple, mangasını daha çok severim. Animede belli nüanslar, ister istemez kayboluyor. Kubo'nun çizimlerinde karakterlerin yüz ifadelerine verdiği önemin bir sebebi vardı.

Merhabalar, ahali.
 
Bir süredir, belki uzun, belki de kısa bir süredir anime ve manga takip eden birisiyim. Bilirsiniz, bu tarz konular çok tartışmalı olabiliyor. Sayı veremesem de, en sevdiklerimden bazılarını söyleyebilirim. Manga ve türevleri olarak, Bleach ve Berserk sanırım en sevdiğim ikilidir. Çizim ve anlatım tarzları, iki farklı ucun şahsımca en güzel örneklerindendir. Aku no Hana, Sundome, NHK, Tate no Yuusha gibi serileri de ayrı bir severim.Elbette Tamen de Gushi, Tomo-chan ve Nagatoro-san gibi daha eğlenceli seriler de güzeldir. Animelere gelecek olursak, çok anime izlediğim söylenemez. Açıkçası yazmaya da üşendim. Zaten saydığım isimlerin hoşuma giden şeyleri aşağı yukarı göstermesi açısından, şimdilik yeterli olacağı fikrindeyim. Manga ve anime severler olarak kimliğimizi sonuçta sevdiğimiz seriler ve karakterler belirliyor, değil mi?
 
Genel olarak sanatları ve sanatsızlaştırılmalarını, daha doğrusu sanatın taklidi olan başka bir sanat haline getirilmelerini oldukça severim. Sonuçta, her şey paraya dönüşüyor. Anime endüstrisinin bugün geldiği nokta bunu göstermiyor mu?
 
Herhalde bu kadar bilgiyle, kimisine göre normal, kimisine göre anormal bir tanıtım yapmışımdır.

İlk olarak uzun arc Bountolardı (64-109 ) açıkçası ben onda 64'ten 80'e kadar dayanabilmiştim sonra 105'e atlamıştım.Ana olayı öğrensen yeterdi burada.Ama hepsini atlasan da bence pek bir  şey değişmezdi.Ben sıkılmıştım.Sonra da arcın ismini tam hatırlamasam da (128-137) dünyadaki ruhlar ve Hollowlar için Rangiku , Hitsugaya ,Ikkaku ,Yumichika  filan geliyordu.Çok eğlenmiştim ben .Ardından Rukia'nın yan hikayesi başlıyor(147-149 ) Hueco Mondo'da. Açıkçası Rukia'nın kendisinden pek haz etmem ama fillerdaki geçici karakter çok hoşuma gitmişti.Güzel bir fillerdı.Sonra Yeni Kaptan Arc'ı var(168-189) .İlk 3-4 bölüm izledim güzeldi ama sonra sıkılmaya başladım.Ana olayı öğrenip son bölümlere geldim.Çok da beğendiğim bir filler değildi.Ardından Zanpaktou Arc'ı var.(227-265)En eğlendiğim arctı.Uzundur yine sıkılırım diye düşünmüştüm ama bence gördüğüm en güzel fillerlardandı. Bence bu arcı  izle. Son olarak da  (317-341) Gotei 13 e saldırı vardı.İlk bölümler güzeldi yaklaşık 325 e kadar geldim sonra atlayıp atlayıp izledim konu çok yavaş ilerliyordu.Son 5 bölümü de izledim.Bitti.Bu arada aradaki  kısa fillerlar var, ben hepsini izlemiştim.Sevmiştim.Arada sevmediğim vardı mesela Kon'un 5-6 bölümlük fillerı vardı.Saçma geldiğinden atlamıştım.
Sana kalmış bir şey bu ama şöyle diyeyim. Naruto  izlemişsen eğer Naruto fillerları gibi değil çoğunluğu daha kaliteli.