Jump to content

IkigamiDeliverer

Üyeler
  • İçerik sayısı

    8
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Erkek

Son profil ziyaretçileri

433 profil görütülenme

IkigamiDeliverer üyemizin başarıları

  1. Merhaba, Ruhun hareketliliğe; bedenin dinginliğe ihtiyacını asosyallik için değil de daha çok eve kapanmak ve hareketsiz kalmaya yönelik yazmıştım fakat yazdıklarımı tekrar okuduğumda o kısmı -istemeden- asosyalliğe dahil etmişim gibi görünmüş, bu hatamdan dolayı çok özür diliyorum. Hareket etmekten kastım insanların içine karışmak değil vücudu geliştirmektir. Herhangi bir spor dalı ya da hareket gerektiren bir şey olur. Hareketten kastım sadece yürümek, insanlarla iç içe olmak gibi gözükmüş, sanıyorum ki bu da benim hatam, özür dilerim. Dinginlik modern dünyada nasıl sağlanır bilmiyorum, bunun için sizin imkan oluşturmanız yeter. Deneyim eksikliğinin oluşması bunu bir intihar yapmaz fakat kelimenin tam anlamıyla izole olmak, hiçbir iş yapamayacak, hiçbir beceri edinemeyecek hâle gelmek -bence- intiharın ta kendisidir. Deneyim eksikliğine gelecek olursak: Deneyim eksikliğinden de kastım, kişinin toplum içinde yaşayamayacak kadar izole olmuş olması. Eğer bir insan yeteri kadar toplumdan izole olursa toplum içinde nasıl davranacağını, ne yapacağını, üzerine verilen sorumlulukların altından nasıl kalkacağını doğal olarak bilmeyecektir. Ayrıyeten, nasıl davranabileceğini bilemediğinden ve daha önce görmediği (bundan kastım durumlar, olaylar, belki mekanlar) şeyler ile karşılaştığından daha çok odasına kapanmayı yeğler ve bu işin sonu da bir yere varmaz. Velhasıl, deneyim eksikliği, kişinin toplum içinde iş yapamayacak duruma gelmesidir. Yoksa hiçbir insan Ağrı Dağı'nın zirvesine tırmanamadı diye intihar ediyor sayılamaz. Modern dünyada avcıyken av olma, saldırıya uğrama riski (normal şartlarda) çok az. Modern dünyada insan bunu yaradılışının bir gereği olarak yaşayabilir ya da sonradan seçebilir, bir sonraki cümlede ise bunun sadece kendini izole etmiş ve (söylememiş olsam bile) etmeye çalışanlar için söylemiştim. En nihayetinde asosyallik, bir travma da olabilir, bir şeyin etkisinde kalarak böyle bir şeye girişme çabası da olabilir. Ben ne psikoloji okuyorum ne de bunun üzerine daha önce eğitim aldım, yorumlarım tamamen gözlemlere dayanıyor. Yani bir şekilde birilerinin canını sıktıysam, yanlış laf ettiysem, incittiysem affola. İyi geceler.
  2. Selamlar, Diğer yazılanlara pek göz atmadım, bunun için özür dilerim. Bundan dolayı yazacaklarımı diğer yazılanlara hitaben değil direkt soruya cevaben yazıyorum. Yazacaklarım nesnel gibi görünse de tamamen öznel düşüncenin ürünleridir. Konunun üzerinden epey vakit geçmiş olsa bile bu konuda biraz yazmak istiyorum. Yazacaklarıma başlamadan önce söylemek isterim ki toplumdan ayrı olmayı yeğlemek ile insanın kendini eve kapatması aynı şey değildir. Toplumdan ayrı düşmenizin size birtakım getirisi olabilir; kendini eve kapatmanın ise insana hiçbir getirisi olmaz. Daha doğrusu bu gibi psikolojik konuları artı ve eksiye göre ayırmak pek doğru olmaz bana göre. Zaman, mekan, durum öğeleri, bir şeyin ne zaman iyi ve ne zaman kötü olacağını belirler. Basit bir örnek ile sevgi, korku, endişe ve neredeyse diğer bütün duyguların tamamı zamana, mekana ve duruma göre gelişir ve değişir. Bugün sevdiğiniz birisini başka bir zamanda, başka bir mekanda, başka bir durumda sevmeyecek olabilirsiniz. Binaenaleyh toplumdan geri durmanın (eve kapanmak değil) zamana, mekana ve duruma göre iyi ya da kötü sonuçları vardır fakat bu sonuçlar sabit değildir ve sürekli değişir. Velhasıl, verilen artı yön, vakti geldiğinde ya da başka bir kişiye göre eksi yön; eksi yön ise vakti geldiğinde ya da başka bir kişiye göre artı yön olarak doğacaktır. Sonuçların sabit olmadığını -düşündüğümü- söylemiştim fakat insan doğasında bazı yavaş gelişen durumlar vardır. İstisnalar olabilecek olsa bile bir insan yalnız olmayı içgüdüsel olarak yeğlemez. Çağlar öncesinden aktarılan özellikler, bir insanın yalnız kaldığında tehlikeye daha çok yaklaşıyormuş gibi hissetmesinin asıl sebebi fakat değişen insan hayatı da bu gibi içgüdüsel şeylerin yok olmasına bir sebep. Buna binaen yalnız olmayı yeğlememiz için zorunlu olarak bir dış etken gerekiyor diye düşünüyorum. Bir film, bir olay, belki de örnek aldığımız bir kişi. Yani bu ufakken (8-12 yaş aralığı) izlediğiniz bir filmin etkisiyle de gelişebilir (ufak olmanıza gerek bile yok), bir çocukluk travmasıyla da gelişebilir. Bir insan yaradılışından dolayı buna eğilim gösterebilir fakat benim söylediklerim izole olmuş insanlar için geçerlidir. Önceki paragraflarda yazdığım gibi sonuçları sabit değildir fakat genel olarak bir getirisi de yoktur bana göre. İnsanlardan izole bir şekilde yaşamak bir noktada sizin duygularınızı köreltir, algınızı bozar, gelecekte zorunlu olarak yaşamanız gereken (hayatta kalmak için bir iş sahibi olmak gibi) noktalarda sizi tökezletir. İnsanlardan ayrı yaşıyor olmanız -ki bu bir noktaya kadar mümkün değildir- birtakım davranış bozukluklarını, ruhsal problemleri de siz kabul etmeseniz bile beraberinde getirecektir. Duygularınızı köreltmesinden kastım aslında bazı şeyleri pek iyi kavrayamayacak olmanızdır. Yani demek istediğim, insanların arasında gelişen ve onlar için (ve daha büyük çoğunluk için) gayet normal olan bir durum, duygu, davranış ya da düşünce size tamamen yabancı gelebilir. Algı konusu fazlasıyla tartışılır, apayrı bir konu. Evvela, algı ne demektir onu öğrenmek gerek, şimdilik atlayacağım. Bütün bunlardan ziyade insanlardan izole bir şekilde yaşamak demek deneyim eksikliği demektir. Deneyim eksikliği ise beraberinde duygusal ve fiziksel zayıflığı getirir. İnsanlardan acısıyla, tatlısıyla almanız gerekenleri alıp bunu bir deneyime çevirmek ve yine aynı şekilde onlara karşı kullanmak bu döngünün bir parçası. Toplumdan izole olup, evinizden çıkmayarak yazar olabilirsiniz fakat edebiyat hakkında bilgi sahibi olamazsınız. Ne beşeri (sözel) ne de sayısal bilimlerde insanı tanımış ve onun bir parçası olmadan bir şey elde edemezsiniz. Deneyim eksikliği, kendisini eve kapatan vakalarda görülmesi daha muhtemeldir. Lafı daha fazla uzatmadan söylemek istiyorum: İnsanlardan belirli olayların etkisiyle uzak duruyor ya da başka bir şeylerin etkisiyle yalnızlığı tercih ediyor olabilirsiniz fakat tamamen izole bir şekilde yaşamanız, yalnızca yıllar süren bir intihardan ibaret. Ruhunuzun gücü için hareket; bedeninizin gücü için de dinginlik gerekir. O yüzden asosyal olmayı tercih etseniz bile eve kapanmayı, hareketsiz kalmayı tercih etmeyin. Size kısa bir hikaye anlatayım: Damo (Budizm'i yükseklere taşımak için Çin'i baştan aşağı gezen Hintli bir rahip), Çin'de yerleştiği manastırda yaşayan rahiplerin meditasyon yaparken -yapmaya çalıştıkları esnada- pek çok kez odaklanma sorunu ve düşüncelerini yoğunlaştırmada sıkıntı çektiklerini gördü. Damo, bu durumu düzeltmek ve onları sağlıklarına geri getirebilmek için bazı dövüş hareketleri öğretti. Zamanla bu hareketler, Hatha Yoga hareketleri ile birleştirildi ve I Chin Ching adını aldı. Yıllar geçtikçe kendi içinde kollara ayrıldı, bozulmalar yaşadı fakat rahiplerin beden ve ruh dengesini korumakta temel dayanakları bu oldu. Umarım alakasız olarak görünen bu hikayeden bir şeyler çıkartırsınız, sevgiler.
  3. IkigamiDeliverer

    Bu gün hangi Manga'yı okudunuz?

    Noise! V1C1-V1C2 Okuyacak manga bulamamam hasebiyle malum üçlünün ilk serisi olan Noise!'a başlayıp tekrardan Netsphere evrenine giriş yaptım.
  4. https://www.youtube.com/watch?v=xillyR-PeXA Türeyiş (1970) grubunun nadide eserlerinden birisi. Sözleri, doğum tarihi tam olarak belli olmayan (16, 17 ya da 18. yyda yaşadığı söylenen) halk ozanı Gevherî'ye aittir.
  5. IkigamiDeliverer

    Selamlar,

    Teşekkür ederim, hoş buldum. Eminim sizin isminiz de çok güzeldir.
  6. IkigamiDeliverer

    Selamlar,

    Teşekkürler, hoş buldum.
  7. IkigamiDeliverer

    Selamlar,

    Estağfurullah, teşekkür ederim ve hoş buldum.
  8. İsmim Karahan, 18 yaşındayım. Beş yılı aşkın bir süredir düzensiz aralıklarla anime izliyor ve manga okuyorum. Animeler ve mangalar aracılığıyla edindiğim, kendimce köklü ve geniş saydığım bir çevrem olsa(ydı) bile izlediğim anime sayısının 100 bile olmadığına eminim. Genelde 12 ile 24 (istisnalar olabiliyor) bölüm arasında değişen animeler izliyorum ve çoğunu bitirmem muhtemelen 3 ile 6 ay arasında gerçekleşiyor. Bu sebepten ötürü hiçbir platformda bir hesap bulundurma gereği duymamıştım fakat bu sene anime ve mangalara daha çok vakit ayırmak istediğim için ilk defa hem sitede, hem de forumda hesap açtım. Tüm bunlara ek olarak Ergo Proxy ve Monster (hâlâ bitirmemiş olsam bile) izlediğim animeler; İkigami ve The Breaker da okuduğum mangalar arasında favorimdir. Türkanime sitesinin işleyişine aşina olsam bile forum ile ilk kez tanışıyorum, bir yanlışım olduysa affola. Kişisel bilgi olarak da Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisi olduğumu ve dilbilim, Altay dil ailesi, modern Türk dilleri alanlarına meraklı ve yetişmekte olan bir fidan olduğumu söyleyebilirim. Mesaj gönderiliyorsa beni rahatsız etmekten çekinmeyin. Anime ve özellikle manga önerilerine her zaman açığım. Sağlıcakla ve esenlikle kalın.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli bilgi

Forum kurallarımızı okudunuz mu? Forum Kuralları.