Jump to content

Çevirmen-J

Üyeler
  • İçerik sayısı

    263
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    10

İletiler bölümüne Çevirmen-J kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. 2. Bölüm eklenmiş ve hikaye artık yavaş yavaş şekillenmeye başlamış bulunmaktadır :D 

     

    Yeniden hoş geldin. Zodiac Hackers çok güzeldi. İnşaallah devam eder.
    Bu arada biraz eleştireceğim: Adamın kardeşinin ölümünü birinci bölümde daha detaylı açıklayabilirsin. Çünkü ilk bakışta mantıksız geliyor. Bunun dışında hapse düşmenin korkunçluğu, zirveden çukura düşüş çok iyi anlatılmış.

    Zodiac Hackers için başka planlarım var malesefe :/ O gibi detayları bilerek açıklamıyorum, cliffhanger olayı oluştursun diye biraz. Zaten Arc sonunda çoğu şey belli olacak. Bu ilk Arc'ı prologue olarak kullanmayı planlıyorum zaten, karakterin ne gibi yetilere ve hikayenin gidişatının ne yönde olacağına dair açıklamalar olacak.

     

    Hmmm mm mmm oldukça ilginç görünüyor. Bir de karakterlerin görsellerini eklersen tadından yenmez. Şu ana dek okuduğum bu ilk bölüm bende büyük ilgi uyandırdı. Devamını merakla bekliyorum, bakalım bizi nereye sürükleyecek bu hikaye. 

    Sürükleyeceği yeri ben bile henüz tam olarak hesaplayabilmiş değilim ancak şu anki planıma göre hikayeyi götürebilirsem, çok uçuk şeyler göreceğini sana garanti edebilirim :D Ve çizerim çizim tabletini alır almaz karakter tasarımları konusunda da ilerleme göstereceğim.

  2. aM2LLd.jpg

    Dublajlardan, Forum yokluğundan, Üniversitelerden, Sınavlarından, Vizelerinden kurtulmakla birlikte; uzun süredir epic bir seriye başlamak istiyordum, (Evet kaybolduğum süre zarfı içerisinde) bu serilerden "Imprisoned Sins" ve "Zodiac Hacker için başka başka fikirlerim olduğundan askıya almak zorunda kaldım ve yeni bir fikir için kendimi etrafa saldım. En sonunda bir kaç gün önce aklıma gelen A.R.T projesini ilk olarak blogumda yayınlamaya, sonra ise buraya taşıma kararı verdim.

     

    A.R.T sadece belli bir olay çerçevesi içerisinde geçecek bir hikaye olmayacak ve sıradan olmayacak. A.R.T'ı tam bir SAGA olarak düşünebilirsiniz bu yönden. Belli başlı Arc'ları olacak ve bu Arc'lar 1 ile 10 bölüm arasında (Hatta belki daha fazla) değişecek. 

     

    A.R.T benim için tamamen deneysel olacak çünkü sonunda ne olacağına karar vermediğim ilk serim. Umarım bu yolda ilerlerken bana sizde eşlik edersiniz :D ^-^

     

     

    Öz Tanıtım; Hikayelerle bütünleşmiş ve daha önceden çevirmenlik yapan ben, Üniversite sınavları yüzünden hikayelere uzun bir süre elveda demiştim ve Zodiac Hacker serimi yarım bırakmıştım. Ancak şimdi ise yeni bir periyota girmiş ve yeni bir hikayeyle size selam veriyorum; Merhabalar!

     

     

    Alacakaranlık Rambo Takımı

    A.R.T

     

    Konu; Paralel bir evrende, paralel bir Dünya'da, Alacakaranlık (Twilight) kuruluşu Dünya'nın tüm pis işleriyle ve bunu getirileriyle uğraşmaktaydı. Bu kuruluş kendi içerisinde görev bakımından 4'e ayrılmıştı;

    Küçük saldırı gurupları için: A.S.T yani Alacakaranlık Saldırı Takımı

    Sosyal Olaylarda Kullanılması için; A.K.T yani Alacakaranlık Komando Takımı

    Anormal vakıalar üzerinde kullanılması için; A.E.T yani Alacakaranlık Elit Takımı

    ve son olarak ise, uzun zaman gerektiren ve yüksek rütbe isteyen olaylarda ise

    A.R.T yani Alacakaranlık Rambo Takımı kullanılırdı.

     

    Bu hikaye, A.R.T'ın dönüm noktasına girmeye başladığı  ve karşılaştığı vakıaların hikayelerinin bir toplamıdır.

     

     

     

    Karakterler;

     

     

    Henüz orjinal tasarımları tamamlanmadığı için yoklar. Ama yakında burada olacaklar. ;)

     

     

     

    ARC 1: Karanlık Hapishane; Bölüm 1:

     

     

    Yavaşça koridoru boyluyorduk; daha doğrusu itekleniyordum, o benim kolumdan tutmuş, ben ise kafamı eğmiş bir şekilde.
     
    Etraftaki kafeslere çeviriyordum bazen kafamı, tıpkı eski çağlardaki zindanlar gibiydi burası. Hatta direk zindandı, insanları kapatmak için kullanılıyordu, sadece şu an ismi biraz daha şatafatlı bir hale getirilmişti; hapishane.
     
    Bazı parmaklıkların üzerindeki his ve pas izleri bu kısımların bir daha kullanılmayacak üzere bırakıldığını belli ediyordu, buraya ne tür insanların ve ne amaçla tıkınacaklarını da belli ediyordu. Pas izi ne kadar fazlaysa, çıkma olasılığı o kadar az demek oluyordu yani.
    İlerledikçe, etraftaki iğrendirici koku ve parmaklıklardaki pas oranı da o kadar artıyordu. “Daha ne kadar gidebiliriz ki” diye düşünürken en sonunda dibi gözükmeyen karanlığın içerisinde, adeta pislikten çıkmış gibi duran bir hücrenin önünde durduk. Adam elini anahtarlarına attı, birkaç tanesini eledikten sonra ise önünde durduğumuz hücrenin anahtarını buldu ve kapıyı açtı.
     
    “Gir hadi içeri, adi yaratık!”
     
    Bir hamlede elimdeki kelepçeleri söküp, içeriye doğru iteklerken beni, ağzından bu cümleler çıkıyordu bu insan müsveddesinin. Öyle ki ellerim bağlı olmasaydı, beni hücreye kadar getirdiğinden ve kurtulmak için onu ezmem gerektiğinden değil de bu korkaklığı arkasına saklanıp birde büyüklük tasladığı için öldürürdüm onu.
     
    “İkiniz iyice eğlenirsiniz artık! Değil mi Mon!”
     
    O sırada içeride köşeye usulca oturmuş olan, üzerine karanlık içerisinde rengini tam olarak seçemediğim bir kapüşon geçirmiş çocuğu gördüm. Boyutları ve duruşundan yaş olarak benden bir hayli küçük olduğunu çıkarabildim ancak gerisi hikâyeydi, hiçbir şey seçilmiyordu başka çocukta.
     
    “Eğlenceye dâhil ol istersen, üçüncü bir kişiye asla hayır demeyiz. Bilirsin, konukseverimdir.”
     
    Sesi yumuşaktı, konuşma tarzından baktığımda her hangi bir aksan sezmiyordum. Melankolik bir hava yayıyordu etrafına her bir cümleyi söylediğinde.
     
    “Kalsın.”
     
    Tek kelimesini söyledikten sonra, karanlığın içinde kayboldu gitti gardiyan, ben ise yeni “Oda” arkadaşımla sonunda baş başa kalabildim.
     
    “Fazla bu tarafa dönmesen iyi edersin, kendi sağlığın için söylüyorum bunu. Yoksa burun spazmı falan geçiriverirsin.”
     
    “Nasıl yani?”
     

     

    Daha cümlemi kurmamla birlikte içeriden süzülen inanılmaz tiksindirici koku, burnumu parmaklıklara ve koridorun esintisinin azizliğine vermemi sağladı. Sanki içeride 1000 yıldır beklemiş bir ceset vardı ve bu ceset hiç çürümemiş ve içeriyi sürekli kokutmaya devam etmişti. Eğer ki koridor olmasaydı eminim ki, burun spazmı denen bir şey yoktuysa da burada başlangıcını yapardı.
     
    “Fark etmişsindir diye düşünüyorum, onlara karşı yaptığın şey ne kadar kötüyse, kaldığın ve gördüğün muamele de bir o kadar kötü oluyor. Bu kokunun sebebi de-“
     
    “Tuvalet izni.”
     
    “Aynen öyle. Günde sadece 1 kere çıkmana izin veriyorlar.”
     
    “Günde 1 kere yetmiyor mu peki?”
     
    “Dediğimi duymadın sanırım. Sırf günde bir kere yetmesin diye yağ oranı fazla ve su oranı düşük yemekler veriyorlar.”
     
    Koku yüzünden uyuşan beynim, kendini hafifçe toparlamaya başlayınca, gelecek hakkında planlar ve olasılıklar kurmaya başladım. Bu olasılıklar ve planlar arasından ise “Buradan nasıl çıkarım?” ve “Tüm gün böyle parmaklıklar arasında burnumu dışarı uzatıp, tuvalet sıramı beklemekle mi geçireceğim?” gibi sorularda geçti.
     
    “Adın nedir?”
     
    “Adım mı? Nasıl bir cevap duymak istediğine bağlı?”
     
    “Mümkünse soruma verdiğin cevap gibi olmayan, birkaç harfin bir araya gelmesinden oluşan, basit bir anlamı ve geçmişi olan, sana seslenirken kullanmam gereken kelimeyi rica ediyorum.”
     
    “Adım… Beki.”
     
    “Tanıştığımıza memnun oldum Beki, bende Mon.”
     
     “Garip bir ismin varmış”
     
    “Senide öyle.”
     
    Gecen sessiz dakikalar içerisinde Mon’un arkada tarafta bir şeylerle uğraştığını fark ettim, daha doğrusu duydum; halen koku yüzünden arkamı dönmeye korkuyordum.
     
    Tıkır tıkır seslerle birlikte sonunda geçen uzun bir boşluktan sonra Mon en sonunda ağzını tekrar açtı;
     
    “Nasıl bir şey yaptın da bu kadar derinde bir yere gelmeyi becerdin bu hapishanede?”
     
    “Konuşmayı pes istemediğim bir şey. Kişisel algılama lütfen.”
    “Algılamadım merak etme.”
     
     
    Burnumun kokuya biraz alışmasıyla birlikte arkamı hafiften dönüp Mon’a küçük bir bakış attım. Elinde küçük bir tahta parçası vardı ve tırnaklarıyla hafifçe bu tahta parçasını soyuyordu. Bu sırada yüzüne daha net bakabilme fırsatına sahip olmuştum, hafiften çamur içinde gözüken yanakları, küçük yuvarlak yüzü ve parlak gözleriyle birlikte, aklımda daha önceden sormam gereken bir soru olduğunu fark ettim.
     
    “Peki, Mon, peki sen neden buraya düştün?”
     
    Soruyu sormamla birlikte Mon bana dehşete düşmüş bir bakışla döndü, yüzünde hiçbir ifade yoktu. Sanki bir şeytan tarafından ele geçirilmiş bir insan gibiydi, gözleri parlıyordu ama ışıkla değil, daha çok ateşle. Bu bakışları görünce kafamı parmaklıklara tekrar döndürmekten başka çarem kalmamıştı.
     
    “Hırsızlık yapmıştım.”
     
    Sorduğum soru, onu, beni susmaya ittiği kadar rahatsız etmemişti nedense. Konuşmak istiyor gibi bir sesi… Hayır, daha çok, anlatıp kurtulmak isteyen tarzda bir sesi vardı.
     
    “Bilirsin, fakirlik falan işte. Eve ekmek götürme derdi, ayyaş baba-”
     
    “Klasik sebepler demek istiyorsun yani? Anlayabiliyorum.“
     
    “Hayır, böyle şeyler duymayacaksın benden, diyecektim aslında. İnsanların cümlesini tamamlamasını bekle biraz.”
     
    Mon’un konuşması bir anda ilginç bir hal almaya başlamıştı.
     
    “Babamın tahtını elinden çalmaya çalıştım. Daha doğrusu, bende çalmaya çalıştım diyelim şuna. Bu eylemi gerçekleştirmeye çalışan bir tek ben değildim sonuçta.”
     
    “Mon, soyadın… Soyadın ne senin?”
     
    “Kanesaki” (金崎)
     
    “Kralın çocuğu musun sen!”
     
    “Yani, bir ara prens dendiğim zamanlar vardı evet.”
     
    Arkamda oturan, birkaç dakikadır sakince, tırnaklarıyla küçük bir tahtayı yontan bu çocuğun, aslında Kanesaki soyuna ait olduğunu öğrenmemle bir anda tüm olayın seyri ve anlatacaklarına olan önyargılarım sapmaya başladı.
     
    “Küçük kardeşim ve ben babama karşı bir suikast düzenledik ama buraya bakarak da anlayacağın gibi, pek işe yaramadı. Şunu bilmelisin Beki, babam elinde tuttuğu krallığı sonuna kadar hak ediyor ancak bu demek değildir ki onu o konumda istiyorduk.”
     
    “Bildiğim kadarıyla vergi oranları, diktatörlük anlayışı yüzünden bu ülkede birçok isyan vakası yaşanıyormuş.”
     
    “Sana söylediklerinden çok daha fazla hem de. Belki 10 katı, hatta belki 100 katı daha fazlası ancak babam çoğu daha kıvılcım dahi çıkaramadan hepsini söndürüyordu. Bu yüzden çoğundan kimsenin haberi olmuyor.”
     
     
    Mon’un ayağa kalkmasıyla birlikte içimde bir tedirginlik oluşmaya başladı. Sormam gereken bir soru daha vardı sanki.
     
    “Onu tahtından kaldırmayı başaramayınca buraya tıktı beni. Ne kadar acıklı öyle değil mi? Arap kumaşıyla donatılmış odalardan, geniş yumuşak yataklardan, her gün beni eğlendirebilecek kadınlardan; böylesine bir cehenneme düşmeyi göze almak.”
     
    O sırada Mon’un gölgesini arkamda daha bariz bir biçimde hissetmeye başladım, öyle ki artık önümdeki minicik ışıltıda daha onu görebiliyordum.
     
    Tam o sırada, çok daha önceden sormam gereken soru sonunda aklıma geldi.
     
    “Buradaki yemekler, muhtemelen 3 öğün çıkmıyordu, değil mi?”
     
    “Sadece 2 öğün işkence amaçlı yapılmış yemekler. Bazen onlarda olmuyordu hatta.”
     
    “Onları da çıkardıktan sonra aç kalıyordun muhtemelen. Kendi soyu dahi olsan, sonuçta krala saldırdın, seni böylesine küçük bir cezayla bırakması garip öyle değil mi?”
     
    Aradan geçen küçük bir sessizlikten sonra, en sonunda aklıma gelen o soğuk soruyu sordum.
     
    “Mon, bir kardeşin olduğunu söylemiştin. O şu an nerede?”
     
     
    “Kardeşimi yedim Beki.”

     

     

    A.R.T; Karanlık Hapishane: Bölüm 2
    Gerçek (事実)

     

     

    Bazı gerçeklikleri varlığı, kişiye zarar vereceğinden saklanır, dışarıya duyurulmaz; saklanır tüm bütünlüğüyle. Bu bütünlük lakin bozulur zamanla yağan yağmurun ak ve hür suyuyla, vaftiz olmuş gibi ortaya çıkar tüm pisliğinden arınarak. Ancak bazı yalanlar vardır ki bu yalanlar kişiye değil karşıdakine zarar vereceği için en derin çukurların dibine düşer; bu derin çukurlar ki bataklık gibidir, çekti mi dışardan bir yardım alana kadar hiçbir şekilde dışarıya çıkarılamaz.

     

    Mon arkamda dikilmiş, gölgesiyle beni ürkütmeye çalışıyor gibi hareketler yapıyordu. Sanki eski çağ filmlerin birisinden çıkmış gibiydi. Bana saldıracağı kesindi ama buna cüret etmek nedense ona halen zor geliyordu.

     

    Kafamı yavaşça avuçlarımın arasına aldım ve her şeyi yavaşça ve yerlerine oturtarak düşünmeye başladım. Tüm olasılıkları ve bu olasılıkların sonuçlarından sonraki çıkarlarımı ve bu çıkarlarım dâhilinde elime geçebilecek sonuçları teker teker elimden geçirdim.

    Bu sırada Mon arkamda sıkılmış olmalı ki, o yumuşak ama derin düşünceler içerisindeki sesiyle konuşmaya başladı;

     

    “Kaçmayacak mısın?”

     

    “Şu an onu düşünüyorum, bir saniye olsun bekleyemez misin?”

     

    Arkamı dönmemiş olmama rağmen Mon’un yüzündeki ifadeyi aklımdan geçirebilmiştim. Şaşırmış olmalıydı, bu da buraya gelen ilk kişinin ben olmadığımın kanıtıydı. Elinde tuttuğu tahta parçasını yoğuma şeklini ve tutuşu da bunu kanıtlar nitelikteydi. Nereyse mükemmeldi. Hayır; mükemmeldi. Gerçi bu asil zamanda aldığı eğitimden kaynaklanabilirdi de ki bu da geçmişi ve ismi hakkında söylediklerini kanıtlardı. Ancak;

     

    “Kardeşin; onu yemedin öyle değil mi?”

     

    “Ne diyorsun sen, kulakların işitmez, beynin işlemez mi oldu korkudan yoksa. Sana onu kendi ellerimle öldürdüm diyorum!”

     

    “O kısım doğru ancak bunu gerçekten yemeksiz kaldığın için mi, yoksa buna zorunda kaldığın için mi yaptın?”

     

    Cümlelerim üzerinde bir gram olsun etki bırakamamıştı, halen duruşunu koruyor ve bana saldırmak için, neden halen, bekliyordu. Gerçekten asil soydan geliyordu bu çocuk.

     

    “Ne saçmalıyorsun sen?”

     

     

    “Diyorum ki; Kardeşini, onu yemek için değil de, daha çok o seni yemek istediği için öldürdün. Gerçi, buna pek öldürme diyemeyiz, daha çok; Kaza.”

     

    Omzumdan kafamı uzatıp ona doğru bakar ve bu cümleleri kurarken yüz ifadesindeki netliği daha net görebilmiştim. Cümlelerim yine etkisiz kalmıştı ancak bir öncekilere göre biraz daha vurucu olmuştu ki, gözlerindeki keskinlik artmış ve kolundaki kaslar, çok değil, sadece biraz gevşemiş ancak sonra yeniden sıkılaşmıştı. Sadece bir saniyeliğine dikkatini dağıtabilmiştim bu teorimle.

     

    “Birazdan ölecek birisi için gayet güzel teoriler kurabiliyorsun, korkudan dolayı salınmış olan adrenalin beynini genişletmiş olmalı.”

     

    “Senden korktuğuma çok eminsin.”

     

    “Neden korkmayasın ki? Elimdeki tahtayı geçsek de yılların kılıç eğitimine sahip bir prenstim ben, beni yumruk yumruğa bir kavgaya girsek dâhi yenemezsin. Söyle, ölümden korkmamanı sağlayan nedir şu an?”

     

    “Sana bunu sonra açıklayabilirim, sonuçta Teros kadar zamanımız var daha.”

     

    Üzerimdeki elbiseyle burnumu tıkayarak ayağa kalkıp, Mon’la yüz yüze geldim. Gözlerinde ki bakış benden bir şey bekliyordu, bir şey umut ediyordu. Bende ona bu umut ettiği şeyi nihayetinde vermem gerektiğini düşündüm;

     

    “Şöyle ki Mon, aklımda birkaç soru var sana sormak istediğim. Farz et ki beraberinde sürekli dolanan bir kardeşin var ve bu kardeşinle tüm imparatorluğu çökertebilecek bir plan dâhi yapabilecek kadar yakınsın. Bu kardeşin senden yaşça küçük, bu yüzden onun için rol modeli niteliğindesin. Ki bu kişinin ses tonunu ve bakışları hiç değişmeyen, rol modelliğinin sonuna kadar hakkını veren birisi olduğunu düşün. Şimdi sorum ise şu; Bu çocuk ve kardeşi bir odada günlerce aç bırakılsın, ilk hamleyi tecrübe olarak yüksek bir abiden mi, yoksa vücudunun ayakta kalabilmesi için yaşça büyüklerinden daha fazla enerji tüketen bir kardeşten mi beklersin?”

     

    Mon, daha ağzını açıp konuşmaya başlamadan, sorularıma devam ettim. Hâlbuki daha birkaç saniye önce beni uyarmıştı başkalarının sözünü dinlemem konusunda, sanırım biraz da olsa ölüm için istekliyim;

     

    “İkinci olarak ise; Bu abi kardeşine saldırmış ve onu yemiş, öldürmüş olsun diyelim. Bu abi bozuntusu, beynine bir iğneyle kazınmış bu hatırayı hatırlamak için aynı hataya tekrar düşer mi? Bir kez daha aç kalsa tekrardan aynı harekete girebilecek cesareti kensinide bulabilir mi?”

     

    Mon’un bakışları artık yavaştan yavaşa değişmeye başlıyordu, atışlarım düşmeleri gereken noktaları buluyor ve ağırca olsa da onu bana doğru iteliyordu;

     

    “Üçüncü olarak, bu abi bir prens olsun ve büyük kökenli bir aileden gelsin. Kraliyet ailelerinde köken çok çocukluluk olur. Bu çocuklar belli başlı alanlarda uzmanlık yapar ve kraliyeti ileriye taşımak için uğraşırlar ve aralarındaki bağ güçlüdür; en azından Teros’da böyledir bu durum. Aralarında güçlü bir bağ vardır. Peki, bunlardan birisine zarar gelse, diğerleri onu kurtarmak için ne yapar?”

     

    Artık soruları sormayı bırakıp, cevapları dinlemem gerektiğini düşünmüştüm;

     

     

    “Dördüncü ve son olarak; Bu abi öldürme aç kalmasa da neden hücresine gelen kişileri öldürsün?”

     

    Burnuma tuttuğu kıyafeti sonunda aşağıya doğru bıraktım, o sırada Mon yüzümdeki gülümsemeyi fark ettiğinde, birkaç adım geriye çekildi ve vücudundaki kasları germeyi bıraktı. Ardından ise olayı anladığı gibi bana döndü;

     

    “Neden ölümden korkmayacak kadar kabiliyetli bir suikastçı bu hapishaneye düşsün? Söyler misin, Beki? Ya da bilinen adıyla, son 6 ay içerisinde birçok suikastı karanlığa dahi hissettirmeden yapmayı başarabilmiş, çoğu kişinin korkulu rüyası, kralın dahi ayrı bir birlik kurmasına sebep olan, yüce Ookami (狼)

     

    “Tekrar tanıştığımıza sevindim. Bu arada, eğer biraz çekilirsen, etrafın kokusuyla sağ olsun fazla uğraşmadan anahtarı kusup geri çıkarmam gerekiyor.”

     

    Mon yanından geçerken, düşünceli bakışlarla yere bakıyordu. Halen yerine oturtamadığı bir şeyler vardı veya birden buradan çıkmak ona halen garip geliyordu. Belki de ikisini birden düşünüyordu. Yüzündeki netlik artık yok olduğundan, onu okumam zorlaşmıştı.

     

    “Seni gerçekten kardeşlerim mi yolladı?”

     

    “Şu ana kadar göndermeyi denedikleri anahtarlar sürekli başka hücrelere denk geldiğinden dolayı seninle neredeyse aynı rütbeye sahip birine ihtiyaçları vardı, bu yüzden beni tuttu kardeşlerin. Daha doğrusu benimle ilk konuşan, senden hafifçe küçük sarı saçlı kız kardeşindi veya ablandı. Tam olarak bilemiyorum, şu günlerde bayağı bir karıştırıyorum yaşları.”

     

    “Alice.”

     

    “Sanırım oydu, her neyse anahtarı çıkardım. Bu arada hücrene gelen herkesi yamyamlık bahanesiyle katletmen hiç hoş değil. Benim yaptığım gibi de çıkarttırabilirdin anahtarı.”

     

    “İnsanlar senin cümlelerin kadar basit olabilseydi, anahtarı gizlice yedirmemiz ve ardından parçalara ayırıp midesinde anahtarı aramama gerek kalmazdı.”

     

    “Demek öyle.”

     

    Elimde anahtarla birkaç saniye bekledikten sonra, Mon’a doğru ilerleyip önünde bana hücresine geldiğimden beri sergilediği bakışla karşıladım. Elimdeki anahtarı eline tutuşturup küçük bir iç çektikten sonra konuşmaya başladım;

     

    “Anahtarı çıkardım.”

     

    O sırada Mon’un yüzündeki şaşkınlığı bakmadan dahi görebiliyordum. Sorma istiyordu içten içe “Ben hiçbir ses duymadım?” diye ama acelesi bu soruyu sormasını engelliyordu. Kapının önüne hızla ilerlerken merakını bastırmak adına bir şeyler yapmam gerektiğini düşünüp hafif bir sesle;

     

    “İnanmıyorsan günlük tuvaletini kontrol edebilirsin, gerçi pek tavsiye etmem bu davranışı. Kokudan ölme ihtimalin çok yüksek.”

     

     

    “Kalsın.”

     

    Mon anahtarı kapı deliğine sokup hızla çevirdikten sonra artık “Gerçek” oyunun başladığını hissedebilmiştim. Operasyon, nihayet son evresine girebilmişti. Geriye sadece küçük detayları halletmek kalıyordu.

     

    “Hadi gidelim.”

     

     

  3. Mangayı bayağıdır takip ettiğim için sevinmeden önce aklıma gelen ilk soru şuydu: Çizimleri siyah - beyaz HD fotoğrafları andıran bu manganın animesinin çizimleri nasıl olacak? Ben ağzım açık okuyordum mangayı, hele ki savaş sahnelerinde. Bu animeyi yaparsa anca Projection IG yapar başkasının elinin karı değil böyle bir manga :/

  4. Uzun bir süreden sonra 10. Bölümü koymuş bulunmaktayım :D Beklediğiniz veya sırf bu bölüm için bile gözden geçirdiğiniz için teşekkürler ^_^ Uzun süredir yazmaya çalışıyordum ancak elim ancak bugün bölümü tamamlamaya gitti :/ Diğer bölümler seri olur diye düşünüyorum ancak durumlara bağlı tekrardan :D "ZH" ile birlikte hem dublaj hem çeviri hem de manga senaryosuyla uğraşıyorum çünkü :(

     

    Bu arada tekrar dönmek güzel :D Sırf bunun şerefine biraz uzun tuttum hatta bölümü ;)

  5. Gökhan'ın canım ciğerim yine nelere kalkışmış yahu. Dublaj tercihim olmasa da arada açar çalışmalar nasıl meyve vermiş bakarım. O kadar uğraşıyorsunuz sonuçta. :D

     

    Eee ne demişler Ezgi hanım; Müslümana durmak haramdır :D Gerçi ben biraz fazla yükleniyorum sanki ama... Neyse :D Bak mesela başka bir planımda seninle Dünya'yı ele geçirmekti ama askıya almak zorunda kaldık :ph34r:  Bu arada sağol tekrardan  ^_^

  6. Yaptığınız işle gurur duyuyorum ve tebriklerimi sunuyorum. :)  Gerçekten her karakterin sesi ayrı bir güzel ve başarılı olmuş. (Diğer arkadaşların dediği gibi babada biraz problem var ama düzeltebileceğinize inanıyorum.) Böyle bir şeyi yapıyor olmanız gerçekten büyük cesaret ve emek gerektirir. Japonca'ya alışkın olmamıza rağmen yinede karakterlerin yaşadığı duyguları bize hissettirebildiğinizi ve zamanla daha da gelişeceğinizi düşünüyorum. ^_^  Umarım emeklerinizin karşılığını hakkıyla alırsınız. Başarılarınızın devamını dilerim :)

     

    Gerçekten bizi en çok sıkan kısım, birden Japonca'dan Türkçe'ye dönmemiz oldu, bu yüzden bir kaç aksak bölümlerimiz var, ancak bunları ileride düzeltebileceğimizi düşünüyorum [Yapmak zorundayım :/]  :D Yorumunuz için teşekkürler bu arda  :ph34r:  :D

     

    Elinize sağlık kolay gelsin arkadaşlar :)

    Forumda ne benim gibi üye ne de admin olun arkadaşlar tam bir kötü örneğim ama ,

    Çevirmen J Gökhan bro napion nasılsın ya hiç arayıp sormiiiiin bizi :(

     

    Admin olmak zor ya... Herhalde yani -_- Napayım doktor hanım işte çeviriler, gitar falan derken Dublaj'a merak saldım :D

  7. İngilizce ingilizce nereye kadar ? helal olsun size çalışmalarınızın devamını bekliyorum ve hemen sankrea 1. bölüme atlıyorum :D

     

    Demi ama ya! :D Yorumun için teşekkürler  ^_^

     

    başarılı gerçekten başarılı  eğer sesi stüdyo ortamında kaydederseniz sanki üstün bir çalışma ekibiyle hazırlanmış gibi olur ayrıca sizinle gönüllü olarak çalışmak istiyecek profesyonel sanatçılarada davet gönderin derim büyük oranda destek verirler diye umuyorum ayrıca üstüne tekrar basarak söylüyorum stüdyo temin edin derim ses kaba yerine temiz ve berrak kaydolur keşke bi stüdyom olsada bağışlasam davetide unutmayın lütfen yazdıklarıma dikkat edin çok işinize yarıyacak bilgilerdir bunlar ve bu işe gönül vererek yaparsanız karşınıza güzel rakipler edinebilirsiniz bildiğim en iyi türkçe dublajlanmış tek seri Hellsing serisinin Mtv döneminde türkiyede yayınlanmış olan 12 bölümlük versiyonudur onun kadar kaliteli yapımlar çıkarabilirsiniz buna gönülden inanıyorum sesler tam oturmuş laki stüdyo şart stüdyoda sesiniz yankılanmadan temiz olarak kaydedilir profesyonel dublaj ekibi gibi olur lütfen yazdıklarımı dikkate alınız eleştiri gibi gelebilir ama türkçe dublaj olarak izlemek ayrı bir duygu ve tat katıyor...

     

    Dediğin gibi stüdyo şart, ondan öte düzgün bir mikrofon ve mixer :/ Bunlar olduğu zaman gerçekten güzel işler başarabileceğimizi düşünüyorum  ^_^  Yorumun için teşekkürler ve şunu demek isterim, yorumun eleştiriden çok dostça bir tavsiye öneri gibi olmuş :)

     

    hep japon olarak duyduğumuz için bi garip oldum türkçe dublajda herkes aynı hissetmişdir kesin 

     

    Edit: emeğiniz için teşekkürler süper olmuş

     

    Dediğinde haklılık payı var :D Bunca yıldır çeviri yapınca ilk seferinde benim bile kulağıma farklı gelmişti ancak bi' yerden sonra alışıyor insan :D Yorumun için teşekkürler :D

     

    aslında güveniyorum ama editleme e daha çok yardım dokunur eksik sesde ses kalınlaştırma programları falan var tek kalınlaştırma değil değiştirmede var D: yani siz bir ekip bir sürü karakteri böylece yapa bilirisiniz pc üzerinden yapmak bana daha iyi gelir :D valla takımınızda bir yararım olsa örn seseleri falan oturdurma vb şeyler :D de yardım lazım olursa burdayım :D yani ses sorun olmaz o sese programları sayesinde bi ikitane vardı bildiğimde : :Dşuan adları aklımda değil :D ayrıca ben böyle seseimi başka bir yerde görmek garipime gider : :Dçevirmeler hoş olmuş az  önce anlatım şekilde yardım istersniz herzaman ilgilenirim ama gene o sese oturturma olayı rahat 1 saat alır :D tabi üstüne konuşmadımız zaman seseleri alan alan kaydetip sonra tam konuşma sahneleri ile birleştir fallan rahat 1-2 saat gider 

     

    Edit işi uzun sürüyor gerçekten :/ Dediğim gibi eğer kendine güveniyorsan PM atarak veya forumumuza gelerek  istekte bulunabilirsin :D Adminlerimiz gayet hoş karşılayacaktır seni emin ol  ^_^

     

     
     

    İnanılmaz gerçekten.Bu işe kalkışmak bile başlı başına bir zorluk.Ekipmanları toplamak, sesleri düzenlemek , sesleri videoya gömmek ,böyle bir iş için zaman ayırmak ve küçük bir yanlışta tekrar tekrar denemek her biri ayrı bir zorluk gerçekten.Helal olsun.İnşallah devamlılık sağlayabilir ve başarılı olursunuz.Ayrıca ilk proje gayet başarılı olmuş :)

     
    Vallaha kurucu adminimiz işin yükünü bayağı bi' kendisi üstlendi :D Ben sonradan videoyu 720p yaptım ancak dediğim gibi bizi bir arada tutan oydu :D Yorumun için teşekkürler  :ph34r: :D
     
     

    Hayret ettim doğrusu,herkesin mutlaka seslendirme konusunda çok hevesli olduğuna eminim,ben bile "İlk Türk FanDub'u"başlığını görünce ne yalan söyliyim elim ayağım birbirine dolandı,çünkü animeleri ilk izlediğimde ingilizce dinleyerek başlamıştım,daha sonradan altyazıya dönünce işler değişti hem orjinal seslendirmeyi elbet herkes daha çok takdir eder,ama ortada "türkçe dublaj"yoktu,genelde bilindik animelerin tv'de gösterimleri ile olmuyordu,ben de ne zamandır bunu düşünüyordum,bu yüzden başlığı görünce buraya misal koştum diyebilirsiniz : :D,bölümü izledim bence gayet başarılı eminim herkes zor zamanlar geçirip bu konuda çok çalışmıştır,hakkını vermek gerek,bu fikri ortaya koymakla ve gerçekleştirmekle büyük bir emek harcadığınızı ve pes etmeden başardığınız için ki ben bu konularda çok ilgiliyim,gerçekten seslendiren ve emeği geçen düzenlemelerde,yardımcı olan tüm arkadaşlara burdan teşekkürler,kesinlikle devamını bekliyicem,ve bende katılmayı çok isterim,elinize sağlık,iyi günler ^_^ 

     

    Sende tıpkı benim gibiymişssin o zaman :D Gerçekten orjinal sesleri güzel iyi ancak Türkçe'nin kendine çeken bir tarzı var :D Yorumun için teşekkürler  :lol:  :D

     

    başta ön yargılıydım ama ilk bölümü izledim çok iyi olmuş böyle devam ederseniz türk kanallarında çıkmaya başlarlarsa şaşırmam:D ağızlarınıza sağlık

     

    Umarım böyle bir şeyi Türkiye kanallarına kazandırabiliriz :D En azından Türkçe altyazılı bölüm tekrarları değil de Türkçe dublajlı bölüm tekrarları izleriz animezde... BKZ: 1 Yıldır yayınlanan Naruto'nun ilk 20-60 arası bölümleri :| Yorumun için teşekkürler  :D

  8. japoncam biraz iyidir :D gene böyle baya bilsem aranıza katılırdım :D çok şey bilmiyorum gene 

     

    Zaten bi' Mayuri'yi yapan arkadaşım bide ben Japonca üzerinde tam bi' üstünlüğe sahibiz :D Sesinizin güzel olması yeter veyahut karaktere uyması bizim için yeterli :D Katılmak istiyor ve kendine güveniyorsan başvur  ^_^

     

    Fikri gerçekten çok beğendim çok iyi düşünmüşsünüz tebrik ederim umarım her şey yolunda gider :) Ama biraz zor değil mi yani sonuçta bazen ben de kendi kendime dublaj yapıyorum bir çok karakterin sesini çıkartabiliyorum ama sözlerini Türkçe olarak söyleyince bazen konuşmayla duygu sarpa sarıyor, cümle yerine oturmuyor ve çok komik bir şey oluyor :)

     

    O konuda ben giriyorum işte devreye :D Mesela Furuya'nın arkadaşını diyaloglarını tekrar olarak değiştirmek zorunda kaldım :D Lokalize ettim yani :D Bunu yaptıktan sonra pek zor olmuyor açıkçası  :D  Yorumun için teşekkürler bu arada  ^_^

     

    ilk işinizi izledim ve beğendim fakat sesler yeterince anlaşılır değil, dublajı yapanlar kelimeleri daha belirgin söylerse ve daha canlı olursanız mükemmel olur.

    Devamını bekliyorum.

     

    İlk projemiz olduğu için kayıtları üzerinde tam bir hakimiyet sağlayamadık, şu anlık bu işin temeline ve mekanizma bölümüne odaklanmış durumdayız ancak bu demek değildir ki ilerideki projelerimizde bunu düzeltmeyeceğiz :D Mixcraft 6 adlı gayet kullanışlı bir programla sonraki projelerimizi düzenleyeceğim :D  Yorumunuz için teşekkürler  :D  ^_^

     

    harika olmuş fakat ben babanın sesinin oturmadıgını düşünüyorum bence biraz daha baskın (kalın) ve konuşurken o duyguyu veren birini kullanmalısınız  seslendiren arkadışın ellerine sağlık ama birz duygusuz olmuş 

     

    O ses aslında oluyordu lakin mikrofon sıkıntımız var biraz  :( Fakat dediğim gibi programla düzenleyeceğim :D Yorumunuz için teşekkürler  ^_^

     

     

     

    o.o

     

    seslendirmenlerin sesleri çok hoş :D ellerinize sağlıık

     

    Teşekkür ederim güzel yorumun için  ^_^

  9. Bak sen, seiyuu'nuz "tutturu" desin "mayuri" gibi bi bakayım, gerçekten duymak isterdim :) neyse tebrikler, emeğinize sağlık ;)

     

    http://vocaroo.com/i/s0hANOw91vlC istediğin Tutturu olsun  ;) :D

     

    :D zor bir iş ne diyelim kolay gelsin :D 

     

    Gerçekten zor bir iş. Tebrik ediyorum sizi. Yalnız biraz duygusuz konuşuyorsunuz gibime geldi. Azıcık daha duygu katabilirsiniz. Sesleriniz de karakterlere uymuş. Devamını bekleriz tebrikler..

     

    Japonca'dan Türkçe'ye direk olarak geçirince bir kaç problem yaşadık :D Bide kayıt ortamlarımız biraz dar  :ph34r: İlerideki projemizde bu hususta biraz daha çaba göstereceğiz :D Teşekkürler  ^_^

     

    Hİç fena değil aslında helal olsun.

     

    Teşekkür ederiz  :D< :D>

  10.  

    Yaptığınız iş gerçekten çok zor ve emek gerektiriyor.Böyle önemli bir işi yaptığınız için tebrik ederim.Başarılar.  :)

     

    Özellikle editör arkadaşım için bayağı zor bir proje oldu Sankarea :D OST haricinde birde ses efektlerini aramak zorunda kaldı :D Güzel yorumun için teşekkür ederim :)

     

    Bu sadece Türkiye'de veya sadece animeler ile ilgili değil. Artık dünya çapında dublajdan kaçınılıyor. Orijinal dilinde izlemek, orijinal ses tonlarını, diyalogları, tepkileri vs duymak izleyicinin daha çok ilgisini çekiyor. 

     

    Tabii altyazının dublaja göre daha kolay bir iş olması da var  :)

     

    Ekibinizin bütün üyelerinin şimdiden ellerine sağlık. Umarım ileride işleri ilerletir ve dublajlı bölümlerinizi TV kanallarına satarsınız  :)

     

    Dediğin çok doğru. Dediğim gibi çevirmen olarak bende genelde animeleri orjinal dillerinde izlemek, daha iyi anlamak  istiyorum ancak bu dublaj işleri çok güzel oluyor :D Hani her saniye alt yazı geliyor mu diye bakmak bi' yerden sonra gözlerimi bozuyor :/ Yorumun için teşekkürler :D

     

    Uzun süredir ortalarda yoktun, ve bomba gibi geldin. Eğer uzun süreli bir proje olucaksa, eylülden itibaren üniversite hayatımda size katılmayı çok isterim.

     
    Dersler, video editler vs. vs. derken bayağı bi' uzaklaşmıştım forum ailesinden :D Geri dönmek, özellikledi böyle bir projeyle dönmek senin kadar gerçekten beni de derinden etkiledi :) Güzel yorumun için teşekkür ederim :D
     

    Başarılı olmuş , beğendim  :) Dublaj yapmak gerçekten çok zor fakat buradaki gördüğüm çoğu dublajlar -filmler, animeler, diziler- kadar başarılı olmuş. Zaman geçtikçe dublajın daha da iyileşeceğini düşünüyorum. Elinize ve sesinize sağlık  :D Umarım bu iş ilerler :3

     

     

    Umarım geliştirebilir ve sizlere daha iyi çalışmalarla geri dönebiliriz :D Tekrardan teşekkür ederim yorumun için :D

     

    Cidden takdir edilesi. Tebrikler :D Devamını dilerim :D

     

    Devamını Bakemonogatari ve Angel Beats gibi animelerle getirmek istiyoruz :D Teşekkür ederim :D

     

     

    bunu bekliyordum ya sonunda biri yapmayı başardı sonuna kadar izledim çok başarılı... umarım istediğiniz yere gelirsiniz.... yolunuz açık olsun...

     

     

    Çoğumuzun beklediği şeydi zaten bu :D Tetiğin bizden çıkması gayet onurlandırıcı bir davranış oldu :D Yorumun için teşekkür ederim :)

  11. q91qEB.png

     

     

     

                                    Türkiye'nin Tam Organize İlk Fandub Grubu

     

     

    Amacımızı, nasıl toplandığımızı sizlere açıklamadan önce sizlere kendimi tanıtayım: Ben Gökhan Dağdevir, gerçi bu T.A forumlarında Çevirmen-J olarak tanınırım. Yaklaşık 1,5-2 senedir çevirilere kendimi vermiş ve insanlara anlayabilsin diye animeleri kendi dilimize çevirmekteyim. Lakin bu çevirileri yaparken  aklıma hep bir şey takılmıştır; neden ortada onlarca fansub grubu varken bir tane bile kendilerini Dublajlamaya atamış bir anime Dublaj ekibi yok? Televizyonda bir anime kanalı açılmıştı evet fakat istediğimi halen alamamıştım.

     

    Yaklaşık  3 ay 10 gün kadar önce bir arkadaşımdan "Anime Dublajlamaya" dair bir teklif aldım. Projede bir çok kişi vardı ve gerçekten potansiyeli yüksek bir grup gibi gözüküyordu. Benim de daha önceden bir "Bant Tiyatrosu" deneyimim olduğu ve sesimi kullanabildiğim için ve tabi ki de böyle bir teklifi uzunca bir zamandır beklediğim için direk atladım. 

     

    Bu olayın ardından kişiler tam olarak toplandı ve çevireceğimiz anime belirlendi; grupta bulunan kız sayısı fazla olduğu için ve karakterlere tam uyum sağlayabildiğimiz için "Sankarea" animesiyle başlamaya karar kıldık ve sonunda amacımıza ulaştık.

     

    İlk amatör çalışmamız olduğu ve  henüz içerisinde bulunduğumuz duruma "TAM" olarak kendimizi veremediğimiz için öyle aman aman bir şey çıktı diyemem lakin bir çevirmen olarak, Japonca'nın tam içerisinde bulunmama rağmen benim dahi hoşuma giden bir çalışma oldu.

     

     

    Umarım ilk projemizden sizde benim aldığım kadar zevk alırsınız :)

    Web Sitemiz [Dns Gerektirir] = http://mabushiifandub.yetkinforum.com/

     

     

    Aynı zamanda grubumuzda şu Seiyuu'ların tam taklidini yapabilen kişilerinde olduğunu belirtmek isterim;

     

    -Hanazawa Kana   {Steins;Gate = Mayuri

                               Angel Beats = Kanade}

     

    -Kamiya Hiroshi    {Durarara = Izaya

                               Shingeki No Kyojin = Levi}

     

    -Kakihara Tetsuya {Fairy Tail = Natsu

                               Tengen Toppa = Simon}

     

     

    -Koto Emiri          {Monogatari Series  = Hachikuji

                               Baka to Test = Hideyoshi}

     

     

    -Hirano Aya          {Fairy Tail = Lucy

                               Kimi No Todoke = Ume}

     

     

    az0n8q10.png

                                                    

     

     

                          

                                                                      

                                                         

  12. "Saint Seiya: Tapınağın Efsanesi" CG Filminin Posteri Yayınlandı

     

     

     

     

    Seslendirme kadrosunun açıklığa kavuşmasının hemen ardından, Saint Seiya: Tapınağın Efsanesi filmi Seiya evreninin baş karakterinin Altın Yay zırhı giydiği yeni bir poster yayınlandı. Posterin üzerinde yazanlar ise "Yak, Cosmo" Hatırladığınız kadarıyla orjinal seride de bazı sıkışık noktalarda altın zırh kullandığını görmüştük karakterimizin. Site aynı zamanda filme ait tam kapsamlı bir fragmanı da "Film" sekmesinde yayınladı.

     

    cda21303a00fd221c77940cbe86f5e9313944279

     

    Çift-taraflı temiz dosya barındıran (Bronz ver. ya da Altın ver.) avantajlı biletler Japon sinemalarında Martın 8'inden beridir satıştalar. Tamamen CG animasyonlardan oluşacak olan film Masami Kurumada'nın popüler manga serisinden uyarlanacak ve yönetmeni ise Keiichi Sato (Tiger & Bunny, Asura) olacak olan film, Japonya'da 21 Haziranda gösterime girecek.

     

     

    010ee6aa0184072658217f40b232b13c13944284

               Avantajlı Biletler'le Gelen Çift-Taraflı Temiz Dosyalar

     

     

    8e2ddc1a46f6b668fc19d02b607d520513944282

    Fragman Posteri

     

     

    98831553419b905624c6e592e9608e0413934614 

    crunchyroll.png 

  13. Yamato veya Anko olma ihtimali var. Eğer Yamato gelirse, Hashirama Yamato'nun içerisindeki kök hücreleri Sasuke'ye verip Rinnegan açtırabilir Sasuke'ye. Eğer Anko ise gelen bu kişi, Jugo ile birlikte lanetli mührün [Daha doğrusu doğa enerjisini] iyileştirme gücü ile Sasuke'yi ayağa kaldırabilirler...

     

    Onun dışında Naruto zaten, Allah'a emanet gidiyo :D Onun tek çaresi, diğer Kyuubi.

  14. Bir çevirmen olarak öncelikle şunu belirteyim, biz oraya sansür koysak bile anlaşılan zaten anlaşılıyor dikkalice bakılınca... Oraya sansür koymanın yararından çok zararı var; hem gözü yoruyor, hemde hiç hoş durmuyor...

     

    Küfürlerin olduğu, daha doğrusu Türkçe'de geldiği karşılığına göre çevirmesi taraftarıyım... Şimdi çoğu kişi diyecek ki [Hatta demişler :D] Japonca küfür bakımından çok ezik bir ülke... Alakası yok... Sadece küfürler konusunda biraz tembel davranmışlar o kadar... Söyledikleri küfür, bulundukları duruma göre farklılık gösteriyor. 

     

    Mesela bir Yakuza üyesinin "Teme!" diye bağırmasını "Bilmemnenin Çocuğu!" [Forum yüzünden sansür koydum, sonuçta burası çeviri alanı değil :D] diye çevirebilirsiniz, ancak bir lise öğrencisinin veya bir kız öğrencinin "Teme!" diye bağırmasını en fazla "Şerefsiz!" veya "P*ç herif!" diye çevirebilirsiniz :D

     

    Mesela kendi çevirimden bi' örnek vereyim; bu küfür burada gerekliydi mesela. Ortamın durumuna ve işlerin gidişatına göre, gelebilecek en uygun küfür bu oluyor :)

     

     

    mLsEbHW.jpg

     

  15. bg1.jpg

    Sword Art Online, orijinal sitesinde yayınlanana göre, yeni bir sezonla birlikte yine Light Novel'inin izini takip ederek bizlere geliyor 2014'te.

    Daha giremeden çoğu seriye kucağını açıp hoşgeldin diyen 2014 senesi, yeni bir devam seriye daha hoşgeldin diyor canı gönülden. Konusunu yine Light Novel'inden alacak seri, tahmin edileceği üzere yeni bir maceraya sürüklüyor bizi yeni bir oyunla.

    Konusu; Kirito ve arkadaşları, Sword Art Online'daki katmanların tamamını bitireli 1 yıl olmuştur bile. Oyunun bitmesi ile birlikte, Kirito, Kikuoka'dan Gun Gale Online adında olan bir oyunu, özelliklede bu oyunda bulunan "Death Gun" adlı, Sanal Dünyada ölenleri gerçek dünyada da öldüren silahı araştırmasını ister. Kirito daha oyuna yeni girdiğinden Sinon adlı bir kızla tanışır. Sinon ile birlikte Kirito, GGO turnuvası olan Bullets Of Bullets [Mermilerin Mermisi]'a katılır ve oyuna yeni başlamış olmasına rağmen bir çok turnuvada başarı gösterir.

    Hikayenin ilerleyen kısımlarında Kirito, bu şüpheli ölümler ile bağlantılı olan gurubu, Laughing Coffin'i keşfeder...

    Anime'nin yapımcılığını tıpkı önceki serisinde olduğu gibi, A-1 Pictures alacak.

    İlk Video; http://www.youtube.com/watch?v=erbpWiSdcf8&app=desktop

    Eee? Sizler neler düşünüyorsunuz?

  16.    Bir manga karakteri veya daha genelden alırsak, bir hikâye karakteri, görünüşüyle birlikte kişiliğini de ortaya koymak zorunda değildir. Bu benim şahsi görüşüm fakat, karakter ne olacağını tipinden belli ediyor veyahut hafifte olsa bir ipucu veriyorsa, o zaman hikâye'nin ne kadar derin olduğu hiç bir önem sarfetmez, o karakter mahveder çünkü tüm hikâyeyi.

     
      Tiplemenin yanı sıra asıl önemli olan karaktere verilmiş olan diyaloglar, kişilik ve en önemlisi de farklı durumlarda verdiği farklı tepkilerdir.

       
      Peki, o kadar yazdım fakat karakter tiplemesi o kadar önemsiz midir? Hayır... Fakat üstte saydığım şeylerden de üstte değildir maalesef...

     

    [bu kadar detaylı ve eleştirisel yaklaşmamın sebebi, benimde bir FF yazarı olmam ve yaptığım çoğu çeviride bu olayla karşılaşmam yüzündendir bu arada :D]

  17. 5th TV Anime 5. TV Serisi Olacak Olan "Yu-Gi-Oh! ARC-V"in Bahar 2014'de Çıkacağı Belirlendi

     

     

     

    TV Tokya bugün Yu-Gi-Oh! serisinin yeni serisi olan Yu-Gi-Oh! ARC-V için bir site açtı. Bu yeni serimizin yeni karakterinin ismi Yuuya Sakaki. Karakterimiz, içerisinde bulunduğu zalim gerçeklikten kaçabilmek için devamlı gülümsüyor. Fakat yapacağı bir düello ile gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacak ve bu sayede sonsuz olasılıkların gücünü elde edecek. Serinin yeni ana müziği " Take A Step Forward With Courage!!" olacak. Beşinci Yu-Gi-Oh! Televizyon serisi uluslararası düzeyde popüler olan mangadan ve kart oyunlarından uyarlanacak olan seri, 2014'ün baharında, şu anda devam eden Yu-Gi-Oh! Zexal serisinin ardından TV Tokyo ve ona bağlı kurumlar tarafından yayınlanmaya başlanacak.

     

     

    Animeden Bir Ana Görüntü

     

    9e2f96d31cac29608752c8b186fd7d4213871717

     

     

    Serinin Logo'su 

     

    605d27428871af441fb41441baaf419c13871718

     

     

    Kaynak; Crunchyroll

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli bilgi

Forum kurallarımızı okudunuz mu? Forum Kuralları.