Jump to content

Genel Araştırma

'Japon' etiketi için arama sonuçları.

  • Etiketlere Göre Ara

    Etiketleri virgülle ayırarak yazın.
  • Yazara Göre Ara

İçerik Türü


Forumlar

  • Duyuru & Kurallar
    • Forum Kuralları & Yardım
    • İstek, Şikayet ve Öneri
    • Tanışın Kaynaşın
    • Türk Anime TV Etkinlikleri
    • E-dergi
  • Türk Anime Çeviri Ekibi (TAÇE)
    • Tamamlanan Projelerimiz
    • Devam Eden Projelerimiz
    • Gelecek Projelerimiz
    • Askıya Alınanlar
    • TAÇE Duyuruları
  • Anime GENEL
    • Anime İstek ve Öneri Bölümü
    • Bilinmeyen Animeler ve Karakterler İçin Yardım Bölümü
    • Anime Genel
    • Anime Geyik
    • Animeler & Karakter Anketleri
    • Anime Tanıtım ve İncelemeleri
    • Anime Serileri Bölüm Tartışma Alanı
  • Manga GENEL
  • Fansub Takımları
  • Anime Manga Live-Action Download
  • Fan Kulübü
  • Japonya
  • Program Deposu
  • Konu Dışı
  • Roronoa Zoro's Roronoa Zoro Kimdir?

Sonuçları bul...

İçeren sonuçları bulun


Oluşturma Tarihi

  • Start

    End


Son Güncelleme

  • Start

    End


Filter by number of...

Kayıt tarihi

  • Start

    End


Üye Grubu


Hakkımda


Outlook


Web Sitesi


ICQ


Yahoo


Jabber


Skype


Konum


İlgi Alanları

13 sonuç bulundu

  1. Birlikte japonca öğrenme/eğitme Merhaba arkadaşlar, benim amacım ileride çevirileri şuan olduğu gibi ingilizce den türkçe ye değil , direk olarak japonca dan türkçe ye çeviri yapabilmek.Böylelikle bir anime/film/manga gibi bölümlerin çıktığında ingilizce çevirisini beklemek zorunda kalmayacak ayrıca daha sağlıklı bir çeviri yapacağız.Bu amaç için japonca öğrenmek isteyen kişilerle birlikte öğrenmeye başlamak istiyorum.Örnek olarak ben japonca öğrenmek için gerekli olan kitapları almış durumdayım.Eğer sizde böyle bir amaca hizmet etmek istiyorsanız iletişime geçebilirsiniz yada sadece japonca öğrenmek istiyorsanız bile.İnternet üzerinden konuşarak hem japoncamızı geliştirebiliriz birlikte hemde sıkı bir dostluk kurabiliriz.Eğer bu konu kaldırılma/ban sebebi ise özür dilerim.(saat 4 de tamamen müsait olacağım o zaman cevapları kontrol edeceğim)
  2. Bir çoğumuz izlediğimiz anime ve okuduğumuz mangalardan türlü türlü Japon efsanesi duymuş ve etkisinde kalmışızdır. Hatta öyle ki çeşit çeşit tanrıları bir yana dağların, ağaçların, nehirlerin ruhları ve bunlara benzer bir çok yerel inanışları ile de karşılaşmışızdır. Bunlardan hangileri sizi daha çok etkiledi acaba? Bugün Ore Monogatari adlı bir mangaya başladım ve orada Kızıl Şeytan isimli, oyun haline de getirilmiş yerel bir efsaneyi gördüm ve araştırdım. Hikayesi kısaca; Kızıl şeytan ürkütücü görünüşüne rağmen çok yumuşak kalpli bir dağ şeytanıdır. İnsanlarla arkadaş olmayı çok istemektedir fakat dağın eteğindeki köyde yaşayan insanlar onu ne zaman görse korkudan saklanmaktadırlar. Bunu gören Mavi Şeytan arkadaşının durumuna çok üzülür ve buna çare olarak bir fikir öne sürer. Kendisi köy ahalisine saldırır gibi yapacak ve Kızıl Şeytan da gelip insanları ondan kurtaracaktır. İkilinin bu oyunu işe yarar ve Kızıl Şeytan köylülerin gözünde çok değer kazanır. Günler, haftalar, aylar geçer ve bir gün Kızıl Şeytan'ın aklına Mavi Şeytan'ın nasıl olduğu ne yaptığı düşer. Dağa çıkıp yaşadıkları yere baktığında Mavi Şeytan'ın ardında bir not ile orayı terk ettiğini görür. Notta ise; "Eğer bir gün gelip beni bulmaya kalkarsan ve bunu köydeki insanlar fark ederlerse senin benimle dost olduğunu anlarlar. Bu yüzden gitmeliyim ki, seni asla kötü olarak düşünmesinler" yazmaktadır. Oyun yazarı: Hamada Hirosuke Varsa eğer bildiğiniz efsane ya da hikayeler sizler de paylaşın... İyi okumalar :)
  3. Merhaba; Uzak Doguda; YouTube Kanalima Bi goz Atin hayrina S.a. Arkadaslar 25 yasindayim, mimarlik mezunuyum. 8 yildir anime&manga takip ediyorum, hatta biraz japonca ogrenip japonya'ya calismaya gittim. Anilarimi goruslerimi Uzak Doguda adli kanalimda paylastim. Lutfen izleyip yorumlarinizi birakin ki ne yaptigimi bileyim. Geri donus olmadan bi is yapmak zor. Anime&manga ya gonul verenlerin desteklerini bekliyorum tesekkur ederim. Forum kurallarini okudum kanal linki koymamda sakinca yok sanirsam. Tesekkur ederim. https://www.youtube.com/channel/UCT-fN02m3P61BZs6rUdIe8A
  4. Japon Mafyası Yakuza Japon mafyası Yakuza'nın durumu, son derece ilginç bir konudur. Piramit şeklindeki örgütlenişi, alt üst ilişkisi, insanlara yaklaşımı, katı kuralları, devleti ve ülkeyi herşeyden üstün tutuşu ve görüntüsü ile Yakuza, ender bir yapıya sahiptir. Siyah takım elbiseli, beyaz kravatlı, güneş gözlüklü, çoğu ustura traşlı, vücudu dövmeli, serçe parmağı kesik Japon mafyası, işleyiş tarzıyla, Rus ve İtalyan mafyalarını geride bırakır. Yakuza'nın, Japonya'da saklanma ya da yer altına çekilme gibi bir sorunu yoktur. Çünkü her zaman gözler önündedir, alkışlarla siyasal zemindedir, devletin içindedir, polisle kol koladır. Devlet görevlileriyle olan bu danışlıklı hareket tarzı, Japon mafyasına toplum düzenini koruma misyonu yüklemiştir. Suç unsurlarını asgariye indirip çözümü polise havale etmek de, en önemli işlevlerindendir. Tamamen geleneksel Japon anlayışı üzerine kurulmuş olan Yakuza, yaklaşık 20 bin kişilik ordusuyla, ülke genelini en ücra sokaklarına kadar kontrolü altında tutmasıyla meşhurdur. Üyelerini aşırı sağcı sokak gençlerinden de seçen Japon mafyası, büyük holdinglerden, köşe başlarındaki küçük iş yerlerine, partilerden karakollara kadar geniş bir yelpazede görülür. Sadakat, uyum, sevgi, saygı, suç, ceza motivleriyle süslü Yakuza, iç yapılanması ve hiyerarşik ilişkisini kusursuz bir şekilde yerine getirmesiyle, tam bir aile gibidir. Temel alınan nokta ise elde edinilen gelirin sağlıklı bir şekilde bir üst şefe ulaştırılması ve özellikle insanlara sevecen gözlükle ayrıca dış dünya ile ilişkilerde ölçülü olmadır. Japon mafyası yüklendiği görev nedeniyle kendisini gerçek yurtsever sayar, vatanın asıl koruyucusu olarak algılar, ülke çıkarlarını zedeleyici hiçbir davranışta bulunmaz. Özellikle yerel istihbarat ağının güçlü oluşu, ister istemez Yakuza'yı devletle yakınlaştırmış, hatta bazı durumlarda polisten daha avantajlı duruma getirmiştir. Nitekim çoğu sağcı ve liberal parti liderlerini Yakuza üst düzey şeflerini yanlarında bulundurmalarını yine Yakuza dostları ile üst düzey şeflerinin hareket alanlarını belirleyici toplantılar düzenlemeleri sıkça yaşanan olaylardır. En sert katı kurallarla donatılmış Japon mafyasının kendi arasında çelişki ya da çıkar hesaplaşmasına girdiği pek nadirdir; aksine son derece uyumlu bir çalışma tarzı vardır. Hangi üyenin hangi gruba bağlı olduğu, vücutlarına işlenmiş dövmelerle belirginleşmiştir, hangi mafya grubunun hangi alanı kontrolünde tutacağı da çok önceden beri netleştirilmiş, bölgeler paylaştırılmıştır. Kendi içinde hata yapan üyesinin küçük serçe parmağını keserek cezalandıran Yakuza, hataların çoğalması ile diğer parmakları da sırasıyla keser. Eğer hata affedilecek ölçüyü zorluyorsa direk polise teslim edilir, birkaç yıl cezaevine gönderilir, kendisini düzelterek gelmişse aynı grup içine terfi edilerek yeniden alınır. Bu nedenle Japonya'da işaret parmağı kesik kişilerin fabrikada çalışırken iş kazası geçirdiği düşünüldüğü gibi, küçük parmak ya da yüzük parmağı kesik olanların da Yakuza üyesi olduğu imajını uyandırırlar. Bazı durumlarda da bu görünüş farklılığının yanı sıra kaba saba davranış, küfürlü konuşma, çevredeki insanları rahatsız edici tavırlarda bulunarak kendilerine Yakuza süsü vermek isteyenler de vardır. Ancak gerçek şu ki, bu tip kişiler sadece Yakuza'nın alt birimlerince ayak işlerinde kullanıldığı, yeri geldiğinde de kenara attığı, çoğunluğu eğitimsiz, özellikle gençlerden oluşurr. Çünkü Japon mafyası Yakuza üye olarak arasına aldığı kişilerin akıllı, uyumlu, kuralları bilen, Japonya'nın birliğine, aileye sadık ve yeri geldiğinde acımasız bir kişiliğe sahip olmasını ister. Genellikle devlete ait olmayan özel işyerlerini haraca bağlayan Yakuza, para toplama işini aksatmadan, periyodik olarak mükemmel bir şekilde organize eder. Japon mafyasının elde ettiği gelir, büyük holdinglerin ülke payına düşen kazancından daha da fazladır. Ekonomik işleyiş diğer bazı ülkelerin tersinedir. Mafya babasının elemanlarına para vermesi söz konusu değildir. Aksine üyeler dostlarını beslerler. Daha önceleri topladığı "vergi"lerle ayakta duran ve insanlarda derin korkulara yol açan Japon mafyası Yakuza, son yıllarda uyuşturucu ve fuhuş sektörüne yönelince, eski popülaritesini kaybetmeye başladı. Özellikle ülke çapında organize ettiği ve kontrolünde tuttuğu rendevuevi gibi beyaz kadın ticaretinin yapıldığı yerlerde yaşananlar, son derece ilginçtir. Japon mafyasının eline düşen genç kızlar, böylesi yerlerde çok iğrenç bir şekilde kullanılırlar. Para karşılığında erkeklerle ilişkiye zorlanırlar. Her türlü pisliğe bulaştırılıp alıştırıldıktan sonra gelirden kendilerine küçük bir pay verilir. Tayland, Filipinler, Kore gibi bazı Güney Asya ve Kolombiya, Arjantin, Birezilya gibi Güney Amerika ülkelerinden getirilen kadınlar, Yakuza aracılığıyla, fuhuş merkezlerinde Japon erkeklerine bahisle sunulurak, herkesin gözü önünde, izleyenlerin alkış temposuyla fuhuş gösterileri yapılır. Böylesi yerlere, Japon olmayan erkekleri almazlar. Japon kadınlarının girmesine izin verilmez. Bu sektörden korkunç gelir elde eden Yakuza'ya, polis hiç bir şekilde müdahale etmez. Kirli işlerde yabancıları kullanmada uzman olan Japon mafyasının, özellikle buraya para kazanmak amacıyla gelen başta üçüncü dünya ülkeleri insanı olmak üzere, "gözükara" kişileri seçmesi de diğer bir noktadır. Uyuşturucu trafiğinde Çin, İran, Pakistan gibi ülkelerin insanlarını taşeron olarak kullanan Yakuza, "vizesiz gençlerden seçtikleri kişileri", görevleri bitince paçavra gibi polise teslim eder ve yurtdışı edilmesini sağlar. Bu anlamda, Japonya'ya yıllar önce gelmiş olan başta İran'lılar ve Çinliler, bu ülkeyi ve insanlarını, yakından tanımak avantajını yakaladılar. Yakuza-polis ilişkisini çok iyi bir şekilde çözdüler. Çinliler, halen Yakuza ile içiçe olmayı sürdürürken, Japonlara göre sert yapıya sahip İranlılarla Yakuza üyeleri arasında daha önceleri yaşanan yeraltı hesaplaşmaları ise zaman zaman kanlı oldu. Bunun üzerine, basın-devlet koordineli büyük bir anti propaganda kampanyası başlatıldı ve görüntü olarak bu ülke insanlarına benzeyen diğer kişilerin çoğu da, yer altına çekilmek zorunda kaldılar. Öyleki bazı olaylarda adı verilen ya da yakalanan alt birimdeki kişileri, 30 yıldır Japonya'da yaşamını kurmuş veya aynı zamanda Yakuza içinde en üst düzeyde şeflik görevinde olan aynı ülkenin insanları bile kurtaramaz. Japon mafyasının, toplum düzenini sağlayıp bir anlamda ön kontrülür görevini yapması ve bunu yürütürken polisle olan paralelliği ve danışıklığını, sokaktaki ilişkilerinden de anlamak mümkündür. Örneğin, tren istasyonları önlerinde kurulu, İsraillilere ait gömüş mücevher ve takıların satıldığı tezgahlar vardır Japonya'da. Gerçek patron hiç bir zaman ortalıkta gözükmezken, bu tezgahları çalıştıran kısa dönemli İsrailli gençler, her ay başı kendilerini ziyaret etmeye gelen mafya elemanlarına, belirli miktadaki parayı öderler. Böylece Yakuza elemanları, para ödeyen kişilerin tezgah yerlerini korumaya alır. Yaşanan her hangi bir problemde de, hemen olay yerine gelerek eğer sorunu çıkaran polis ise mafya elemanı görevliye, bu kişiyi tanımadığını söyler. Eğer polis olayı büyütüyorsa, bu kez üst düzeyde telefon görüşmeleri yapılır, her şey halledilmiş olur. Japon mafyası Yakuza'nın, sokakları kontrolünde tutarken, haraç olayına "haraç yada kendi değimleriyle vergi olayına" karşı gelenlerin üzerine polisi kışkırtması da, madalyonun diğer yüzüdür. Ayrı bir örnek te, Tokyo'da yaşandı. Ortadoğu usulu Fast-Food işyerinin önüne gelen iki Yakuza taşeronu, her ay 50 bin Yen paranın, vergi olarak kendilerine ödenmesini istediler. Durumu yasal olan işyeri sahibi, bu parayı ödememekte diretince, hemen sonra aynı kişiler polisle birlikte geldiler. Mafya elemanları, işletme belgesi olan iş yerine tekmeler savurup küfürler ederken, iş sahibi, karakola götürülüp saatlerce sorgudan geçirildi ve kendisine, Japon yasaları okundu. Karakoldaki görevli polis, her türlü formalite bittikten sonra, açık bir şekilde eğer Yakuza'ya bir miktar para ödenseydi, bu problemlerin yaşanmamış olacağını üzüntülü rollerle ifade etti, bunun da, Japonya'daki sistem olduğunu kendisine hatırlattı. Yani Yakuza, polisten önce kontrol görevini yapmış, karşısındaki güç kendisini maşgul edip direndiğini anlayınca, polisi kışkırtmıştı. Polisin, kendisine 50 m uzaklıktaki iş yerine neden iki ay boyunca gelmediği, neden Yakuza elemanlarıyla birlikte geldiğide olayın gerçek yönüdür. Ayrıca bu yapıdakı elemanların, son derece işlek olan tren istasyonları yakınında, elini ağzına götürüp sesler çıkararak işaretle uyuşturucu satmaları, hergün gözönünde yaşanan bir gerçektir. İşte, bu tip örnekler çoğaltılabilir. Japonya'da, Yakuza-polis ilişkisinin sokaklara yansıması böylesine açık ve nettir. Kaynak: Tokyo Mektubu - Wiki Hakkında çeşitli videolar: Hakkında çeşitli resimler:
  5. Adı : Ano Hana The Flower We Saw That Day (2015) Tür : Dram,Fantastik,Romantik Imdb: 8.1 Vizyon Tarihi: 25 Eylül 2015 Çevirmenler: Numan Karapınar & Can Özdemir Yönetmen: Masaki Nishiura Senarist: Yoshihiro Izumi Oyuncular : Minami Hamabe & Marie litoyo & Airi Matsui & Jun Shison ÖZET Chichibu'da yaşamakta olan lise öğrencisi Jinta (Nijiro Murakami) kendini eve hapsederek toplumdan çekilmiştir. Bir yaz günü Jinta oyun oynamaya dalmışken önünde bir kız belirir. Bu kız Jinta'nın çocukluk arkadaşı Meiko (Minami Hamabe)'dan başkası değildir. Fakat Meiko'nun olması imkansızdır çünkü Meiko uzun zaman önce hayata gözlerini yummuştur. Meiko, öldüğü zamanki beyaz elbisesini giymekte fakat daha uzun görünmektedir. Meiko, Jinta'dan bir isteği olduğu için hayalet olarak geri gelmiştir fakat bir sorun vardır; Meiko dileğinin ne olduğunu unutmuştur. Meiko'nun dileğini gerçekleştirmek için, Jinta arkadaşları, Atsumu (Jun Shison), Naruko (Airi Matsui), Chiriko (Marie Iitoyo), Tetsudo (Yuta Takahata) ve Meiko ile yedi yıl aradan sonra tekrar bir araya gelir. Jinta bir süre sonra farkeder ki, Meiko'yu yalnızca kendisi görebilmektedir. Link: https://ok.ru/video/89382390331 Altyazısız Link: https://yadi.sk/i/JNxZ6YEmqVLs9 Türkçe Altyazı Linki: http://www.turkcealtyazi.org/sub/646640/the-flower-we-saw-that-day.html İyi Seyirler.
  6. Selamun aleyküm arkadaşlar. Maalesef japoncam yok fakat çizim ve vakıalardan çıkarımlarım; Ertuğrul Fırkateyni İran - Irak savaşında THY yardımı ile Japon sivillerin tahliyesi Türkiye de yaşanan zelzele afetlerinde japonların desteği ile Japon Türk dostluğu konu edilmiş. Japonca bilenlerden çeviri bekliyoruz.. Aşağıdaki link aracılığı ile MANGANIN tamamına ulaşabilirsiniz. http://www.moae.jp/comic/tesekkurederim Osmanlı- Japon (Türk) dostluğuna vesile olan Ertuğrul (fırkateyn) - Vikipedi Japonlar, Ertuğrul faciasını böyle andı - Hürriyet DÜNYA 1985 yılı İran- Irak savaşından 215 Japon vatandaşın Türk Hava Yolları yardımı ile kurtarılmasına da yer verilmiş.. İran-Irak Savaşı Japonların Tahliyesi - ニュース / ニュース - ユヌス・エムレ インスティトゥート Yüzyılın kurtarma operasyonu Türk-Japon dostluğu beyazperdede Japonya-Türkiye ilişkileri - Vikipedi Türk pilota teşekkür ziyareti- Arşiv - Milliyet.com.tr Son kareler ise tahminim Türkiye de yaşanan zelzele vakıasında Japonların desteği ile alakalı Son sayfadaki anıt Kuşimoto da bulunan Ertuğrul Şehitliği...
  7. Japonya Kültürüne Konnichi Wa! Japonya deyince sadece çekik gözlü insanlar mı geliyor aklınıza? O zaman bizi Japon kültürü ile tanıştıran Japon Kültür ve Enfermasyon Merkezi Kurucusu Muharrem Demirci ile Japon ve Türk kültürü hakkındaki söyleşimize bir göz atın. Şevval Yıldız: Neden Japonca? Muharrem Demirci: Güzel bir soru. Ben Avusturya’da okudum. 1984’te Japon diline başladığım zaman Türkiye’de daha Japon Dil ve Edebiyatı Bölümü yoktu. Almanca hazırlık sınıfında Japon arkadaşlarım çok sert olduğundan dolayı Japonlara biraz ısındım. Çok hoşuma gitti ve böylece başlamış oldum. Şevval Yıldız: Japon Kültür Merkezi’ni açmadaki amacınız nedir? Muharrem Demirci: Aşağı yukarı 30 sene oldu okula başlayalı. Benim okul yıllarında “Öğrendiklerimi nasıl öğretebilirim?” diye bir hayalim vardı. 1990lı yıllarda Türkiye’de Japonca öğreten bir yer yoktu. “Kendi öğrendiklerimi öğretebileceğim bir okul yapabilirsem herkese faydalı olur.” dedim ve oldu. Şevval Yıldız: Japonca dendiğinde insanlar bu dili öğrenmenin çok zor olduğunu düşünüyor, sizce bunun sebebi ne olabilir? Muharrem Demirci: Buradaki belki bir algıdır. O algıyı kırmak lazım. Japonca bütün dünyada genel anlamda zor bir dil olarak algılanmıştır. Sebebinin de yazı karakterlerinden yani Kanji’den (Çince karakterlerden) dolayı olduğunu tahmin ediyorum. Yoksa Türkler için Japonca gramer bakımından fevkalade kolay bir dildir ama diğer dillerle mukayese edildiği zaman zordur. Şevval Yıldız: Japonca öğreten Türkçe bir kitap yazdınız. Neden? Muharrem Demirci: Japonca öğrenmenin temel kuralı dil bilgisidir. Japonca Altay dili olduğundan dolayı ben İngilizce ve Almanca üzerinden öğrendim. Bu kulağı ters göstermek gibi bir şey. Ama dil bilgisinde Türkçe ile aynı olduğundan dolayı öğrencinin zorlanmaması için kitabın Türkçe olmasını tercih ettim. Kendi zorlandığım şeyi öğrencilere uygulamak istemedim açıkçası. Şevval Yıldız: Japonlar anime ve manga konusunda oldukça başarılı. Peki, bu konuda Türkler sizce ne kadar başarılı? Muharrem Demirci: Anime ve manga yapmak çok sabır gerektirir. Biz sabırsız bir milletiz diye düşünüyorum. Bir şeyin üzerinde çok fazla inatla, sabırla durmadığımızdan dolayı da pek çok konuda iyi değiliz. Bizde bireysel başarılar çok fazla. Japonlarda bizdeki gibi bireysellik yoktur. Grup zihniyeti olduğundan dolayı başarılılar. Aslında bizde de çok iyi manga çizenler var ama ortada hiçbir şey yok. Çünkü herkes bireysel çalışıyor. Bizdeki en büyük sıkıntı bu. Şevval Yıldız: Japon yemek kültürü ile Türk yemek kültürünü kıyaslasanız bize neler söylersiniz? Muharrem Demirci: Tamamen farklı iki kültür. Tarihsel olarak baktığımız zaman Japonlar yokluktan buraya gelmişler yani hiçbir doğal zenginliği olmayan, sebze, meyve yetiştiremediğinden her tarafı da deniz olup denizden ne çıkarsa yerim muhabbetinden dolayı yemekleri daha sadedir. Yani diğer Asya ülkelerinde olduğu gibi bizde de yemekler daha baharatlıdır ama Japonya’da baharat kullanımı hiç yoktur. Şevval Yıldız: Türklerde Japonca öğrenme merakı ne kadar? Muharrem Demirci: Zor bir soru. İstanbul’un nüfusuna baktığımızda talebin az olduğunu görüyorum. Fakat düne kadar Japonca yalnızca ticari anlamda öğrenilirken şimdi insanlar bu dili sevdiği için öğreniyor ama anime ve manga kültürü olmasaydı Japonca merakı bu derece olmazdı. Şevval Yıldız: Japonların Türkiye ve Türk halkına bakışı nasıl? Muharrem Demirci: Genel anlamda ne biz Japonları ne de Japonlar Türkleri tanıyor. Belki Japonlar bize göre çok daha fazla kitap okuduklarından dolayı Türkleri biraz daha fazla tanıyor olabilirler ama onda da tüm dünyada olduğu gibi bugünkü modern Türkiye yerine Osmanlı biliniyor. Şevval Yıldız: Türkiye’de futbola bu kadar çok ilgi olmasına karşın Japonya’daki ilgi neden bu kadar az? Muharrem Demirci: Japonya’da diğer ülkelerle mukayese edildiğinde futbol diye bir şey neredeyse yoktur. Türkiye’de bireysel futbolcular, güçler yani her birinin kendi yeteneğini ortaya koyması var. Japonlara baktığımızda tamamen grup zihniyetiyle çalışıyorlar ama bu bazen iyidir bazen de değildir. Şevval Yıldız: Japonların çok çalışkan, disiplinli olmalarını neye bağlıyorsunuz? Muharrem Demirci: Sabırlı demek belki daha iyi. Çünkü sabırlı olduklarından dolayı çok çalışıyorlar ama bu başarıyı kazanırken sosyal anlamda da kaybediyorsunuz. Japonların bir atasözü vardır; “Bir taşın üzerinde üç sene oturursan yosun bağlarsın.” Başarının sabırla elde edileceğini anlatan bir cümledir bu. Şevval Yıldız: Dünyada en uzun yaşayan insanların Japonlardan çıktığı doğru mu? Muharrem Demirci: Olabilir. Çünkü bu kadar yağsız, tuzsuz, şekersiz beslenen bir toplum görmedim ben. Yağsız, tuzsuz beni de yaşatsanız ben de yüz elli yıl yaşarım herhalde. Yemek kültüründe daha bilinçli olmalarından dolayı daha uzun yaşıyorlar. Şevval Yıldız: Japon kültürü ile Türk kültürüne baktığımızda ortak özellikleri sizce nelerdir? Muharrem Demirci: Tarihsel olarak baktığımızda Osmanlı döneminden gelen aile ilişkileri, büyüklere saygı gibi örf ve adetler neredeyse aynı diyebiliriz. Sadece Türk insanı Japonlara göre daha samimi, sıcakkanlıdır. Soğuk duruşlarının sebebi de uzun süre dışarıya kapalı olma ve adada yaşıyor olmaları. Şevval Yıldız: Japon sineması hakkında ne düşünüyorsunuz? Muharrem Demirci: Klasik Japon edebiyatında parlak kişiler olmakla birlikte bugünkü modern Japon edebiyatında çok fazla bir gelişme gözükmüyor. Örneğin tüm dünyada televizyonlarda bir drama trendi var. Japonya’da da drama var ama diğer ülkelerdeki kadar çok tutulmadı. Bana göre Japonlar sinema konusunda pek başarılı olamamışlar yani sinema anlayışlarında biraz eksiklik var ama animasyon konusunda son derece mükemmeller. Kaynak: Avaz Gençlik Dergisi, Sayı 12, Ocak 2015, Marmara Koleji Hepsini okuduysanız madalya vereceğim. B) (Birkaç kez okudu) İlginizi çekebileceğini düşündüm. Umarım Japonya hakkında biraz daha bilgi edinmişsinizdir. ^_^
  8. Minna-san konnichiwa!! Ben Derin. Yarı hikikomori olan, oyun oynayan, otaku olan, Japon dili ve kültürüne ilgisi olan, İngilizcesi çok da iyi olmayan (en azından 1-2 hafta hayatta kalırım) bir insanım. Bir foruma sanırım ilk defa böyle bir metin yazıyorum. Lütfen LoL denilen oyundan bahsetmeyin (nefret ederim). Araştırmayı severim, anime buldukça izlerim (genelde ecchi, harem, dram veya shoujo izlerim. İstanbul'un Asya kıtasında yaşıyorum. Japonca eğitimi almaktayım. Lütfen iyi geçinelim.
  9. Merhaba arkadaşlar. Ankara Üniversitesi Japonoloji Öğrenci Topluluğu tarafından her yıl Japon kültürünü tanıtma amaçlı Geleneksel Japon Kültür Günü düzenlemekteyiz. Bu yıl 13.sünü 9 Mayıs 2014, Cuma günü gerçekleştireceğimiz kültür günümüze sizleri de bekleriz ^-^ Etkinlik Linki: https://www.facebook.com/events/674307062606067/?ref_newsfeed_story_type=regular Etkinliğimizin afişi:
  10. Acid... Japon müzik gruplarından biri olan Acid Band aslında kısa süreli bir grup olup dağıldı yakın bir zamanda :( Ama şarkıları ve albümleri hem animelerde hemde Pop ve Alternatif Metal sevenlerce çok beğenildi.Grubun 7 senelik ömrü içerisinde bir sürü değişiklik yaşadığıda aşikar. 2005 yılında Acid 1.5 olarak Albüm çıkarıp sonradan grubun ismine 1.5 da eklenerek güzel bir albüm çıakran gruba 2 kişi daha eklenerek kişi sayısı 7 'e çıkdı... Acid 1.5 Sosus Place of Love Renewal my Soul Zaisei Now Precious Day Business Kono Toki wo Tomete We are what we are Go 1 Sene sonrada diğer albümlerini çıakran Grubun gene isminde Albümlerinden etkilenerek Acid 2.0 çevirerek yeni albüm çıkardılar... Acid 2.0 Spiritual Circus 15才 - fifteen- Conjuration 竜宮城 (Ryuuguu Jou) Growing Up Still In The Dream? Big Bang Departure (Interlude) Brand New World 愛の火 (Ai no Hi) 青い想い (Aoi Omoi) (Album Ver.) Eat'em All Ardından Tokyo Maijin animesi için 4 tane şarkı yapman grup en beğenilen şarkılarını burada vermeye başladı... 0:00 A.M./花吹雪Edit 0:00 A.M. 花吹雪 (Hanafubuki) 0:00 A.M. (Instramental) 花吹雪 (Hanafubuki) (Instramental) 2007 de Geleceğe şükret adlı albümleride Animeden şarkılarıyla birlikde yayınladıkdan sonra grup japonyada baya tutulmaya başlandı... Pray for the Future (Instrumental) Existence Proof 0:00 A.M. Prayer ライフ (Life) Under the Shadows Sweet Shine SEED Sorrow in the Box 花吹雪 (Hanafubuki) Darling Bonus Track 2008 de ise son albümlerini çıkararak Grup dağıldı... 世界が終るまでは・・・ (Sekai ga Owaru Made o) FAKE 世界が終るまでは・・・ (Sekai ga Owaru Made o) (Instrumental) FAKE (Instramental) Bunun dışında birkaç şarkılarıda var... Dem Hips And Dem Lips Numba One Hustla Blastin Dat Music Parents Sandy Back Off Up In Da Zone School (Wrms) Villin Whitey Rapy Fuck You Daddy Insane Pain Ja Ja Insanely In Love Dis World Pray for the Future (2007) Benim yorumuma gelirsek :D Ben Tokyo Maijin animesine başlarken bulduğum bu grubu baya bir beğendim :D Özellikle Op. ve End. müziklerini indirdiğim animenin konusu dışında beni kendisine bağlayan şey müzikler olunca bu grubun müziklerini araştırmaya başladım ^_^ Umarım sizde grubun şarkılarını beğenirseniz ^_^
  11. Merhaba :unsure: Bana sensee diyorlar, amatör cosplay designer* ım. Forumlarda kendime istasyonlar kurup etkinlikleri takip etme ve kendi etkinliklerimi duyurma niyetindeyim *-* "Cosplay hakkında herşey" sloganı ile insanlara hizmet veren bir şahıs şirketi ve bu şirketin sitesini yönetiyorum. Memnun oldum millet! Herkese iyi forumlar! :lol: Siteme Buyrun *Cosplay Designer: Karakter kostümleri tasarlayan ve bunları giyecek modellere karakter performansı eğitimi veren bir tür tasarımcı veya sanat yönetmeni.
  12. Şimdi bizim buraya bir japon geldi sorularınızı alıyım onu soracağım ve diyaloğumuzu burada paylaşacağım :D Soru listesi 1- Nerelisin? (bunu ilk karşılaşmamızda sormuştum) = Honk kong'luymuş. Çin'e bağlı ama japonca biliyor. Tam anlamadım olayı :D 2- Sukiyaki'yi sever misiniz? ve Sukiyaki ne etidir? 3- Ayran'ı hiç duydun mu? Duyduysan seviyor musun? 4- Japonya'da Yılda bir kez yurt dışına çıkmak zorunlu mu? 5- japonya'da kadının yeri nedir? 6- Türkleri nasıl bilirler?Severler mi? 7- Başka ırktan birilerini nasıl ağırlarlar? 8- Türkleri birbirine benzettiğiniz doğru mu? 9- Hiç Türk dizisi veya filmi izlediniz mi? İngilizce soru listesi 2-do you like sukiyaki? What is the sukiyaki? 3-do you know ayran? Do you like ayran? 4-is it forced to go abroad one every year in japan? 5-what is the value of women in your country? 6-what do japans think about turkey and turks? 7- How do japans host foreigners? 8- is that true all turks look alike for japan? 9-Have you ever watched a Turkish film or soap opera? Türkleri aranıza kolay kabul eder misiniz? Bunu tam anlamıyla soramayacağımız için soran arkadaştan çok özür diliyorum. Bana yardım ettiği için Gizem'e (paprika) çok teşekkür ediyorum. Aldığım Cevaplar 2-Evet, sukiyaki'yi severim Ve Sukiyaki tavuk etinden yapılır. (unutmadan bir de resmini çizdi :D ) 3- Evet, ayranı duydum ama gerçekten sevmiyorum. Çünkü benim şehrimde yapılan ayran ile Türkiye'de yapılan ayranın tadı aynı değil. Ben tatlı ayranı seviyorum. 4-Hayır gitmek zorunda değiller ama ülkemizdeki insanlar gezmeyi severler 5- Ev işlerini iyi yaparlar ve naziktirler (bu soruyu yanlış anladı bende üstelemek istemedim daha doğrusu uygun kelimeyi bulamadım :D ) 6- Türkiye'nin havası güzel, temiz, gizemli ve Türkler çok güzel (burada kadınları kast etti) 7- Yabancıların ilginç kültürleri var. (burada soruyu yanlış sormuşum kusura bakmayın yabancıların kültürleri hakkında ne düşünüyorsun diye sormuş oldum aklımdan o geçmişti kusura bakmayın) 8-Tabiikide hayır :D (güldü burada) 9- Evet izledim tabiikide izledim, türk dizi ve filmlerini, renk tonlarını, giydikleri elbiseleri çok seviyorum. Son olarak kaç yaşında olduğunu merak ettim ve kaç yaşında olduğunu sordum ve aldığım cevap ise "Bu bir sır." oldu, çok merak ediyordum halbuki :(
  13. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi'nin düzenlediği Japon Kültürü Tanıtım Haftası adlı program çok ilginçti. (Özellikle Tekirdağ'da böyle bir etkinliğin olacağını beklemiyordum.) Programdaki etkinlikler çok dikkat çekiciydi. Hatta okuldan kaçmama değdi. (İzin alarak kaçtım tabi ^_^) Japon bir bayanla tanıştık. Adı Nana. Kendisi bir Türk ile evli. Bu yüzden bayağı iyi Türkçe konuşuyor. Programda Japonlara yardım ediyordu. Eşi ise programın sunumunda görev aldı. Böyle bir program hazırladıkları için Fen Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri Edebiyatı Bölümü'ne teşekkür ediyorum... Tarih: 22 Mart 2013 Yer: Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Piramit Salon Saat: 10.00 - 12.30 (Sabah programı) ve 14.00 - 16.00 (Öğleden sonra programı) Sabah Programı: - Dört Mevsim ve Memleketim Şarkıları: 1. Soshunbu (İlk Bahar Sevgisi) 2. Natsu no Omoide (Yaz Hatırası) 3. Sato no Aki (Sonbaharda Memleketim) 4. Fuyu no Yoru (Kış Gecesi) 5. Furusato (Memleket) - Seiobo no Tiyatrosu Şarkısı - Shigin Tarzı Şarkı - Piyano ve Melodiyon resitali: 1. Tsuki no Sabaku (Ay Çölü) 2. Kaasan no Uta (Annem Şarkısı) 3. Hana (Çiçek) 4. Kosmos (Kozmos Çiçeği) - Taisho Koto (Geleneksel Japon Müzik Enstrumanı): 1. Sakura-Sakura (Kiraz Çiçeği) 2. Gion Kouta (Gion Şarkısı) 3. Nada Soso (Göz Yaşları) - Japon-Kore-Çin Geleneksel Kıyafet Defilesi - Japonca Şarkılar (Koro): 1. Hamabe no Uta (Sahil Şarkısı) 2. Nada Soso (Göz Yaşları) 3. Miagete goran Yoru no Hoshio (Gökyüzündeki Yıldızlara Bak) Öğleden Sonra Programı: Eş zamanlı iki tanıtım yapılacaktır. Büyük Salon: - İkebana (Çiçek Düzenleme Sanatı) - Sado (Çay Sanatı) - Furoshiki (Bohça Sanatı) - Shodo (Kaligrafi) Küçük Salon: - Origami (Kağıt Katlama Sanatı) - I-Go (Go Oyunu) - Shogi (Uzakdoğu Satrancı) - Othello (Othello Oyunu) Aynı anda 2 program olunca malesef sadece bir tanesine katılabildim ve katıldığımdan da çok memnunum (Büyük salondaki programa katıldım.). İlk önce çiçek düzenleme sanatını gördük. Bir saksının içinde çubuklar var. Çiçeğin sapının alt kısmının ortasından ikiye ayırıp o çubuklara saplıyorsun. Bu şekilde çiçekler düz durmuş oluyor. Tabi bu geniş ve büyük saksılar için geçerli. Bir de tabağa benzeyen saksılar var. Onlar için de saksının içine çivili tahta koyuluyo ve çiçekleri çiviye saplıyorsunuz. Çay sanatı bana göre içlerinde en güzeliydi. Çay içmeden önce lokum yiyiyorsunuz. (Şeker yerine lokum kullanılıyor, çay şekersiz içiliyor.) Bizim lokumdan farkı kırılabilir yani daha sert bir lokum olması. Binevi şeker gibi. Lokumu ağzınıza attığınızda yumuşacık oluyor. (Tadı çok güzel.) Çayı içmeden önce çay bardığının altından sol elimizle tutup saat yönünde 2-3 defa çeviriyoruz. Sonra 3 yudumda çayı bitirmemiz gerekiyor. Son yudumda biraz şapırdatmalıymışız ki bu onlara çayı beğendiğimizi ifade ediyor. Çay bitince gene sol elimizde bardağın altından tutup içtiğimiz yeri elimizle silip bardağı saat yönünde 3 defa döndürüp masaya bırakıyoruz. İlk bakışta insana biraz tuhaf geliyor ama insan zamanla alışır, değil mi? Bize ikram ettikleri çaya Green Tea diyorlardı. (Yeşil çay anlamına gelse de bizim bildiğimiz yeşil çaya benzemediği için orijinal adıyla kullandım.) Denemenizi tavsiye ederim, çok güzeldi. Ayrıca çayı herkesin önünde bir masaya oturarak içiyorsun. Bu masadaki konuşmaları sizinle paylaşmak istiyorum. (Orada Japoncayı az çok konuşabilen kişilerin ben ve en yakın arkadaşım olduğunu da not edeyim.) Çay içtikten sonra Arkadaşım: Honto ni oishi des. Arigatou Gosaimasu. Nana: Oww... Sugoii! Çay içtikten sonra Ben: Oishii!! Seyirciler: Alkış. Eski Japon başkanlarından Hosokova Monihiro tarafından yazılmış bir yazı. Japonlar için çok değerli. (Orada da pek elletmediler.) Anlamını tam olarak çeviremiyorlar. Fakat kısaca "Doğada bulunan tüm varlıklar eşittir." diyebiliriz. Bohça sanatında ise kare bir örtüyle yapılabilecek çantaları gösterdiler. Hem kullanışlı hem de sevimli bir çanta yapıyoruz. Kaligrafi de ise Japoncada 3 alfabe olduğunu ve bu 3 alfabeye göre yazı örnekleri gösterdiler. Japonlar, Türkiye'ye Toruko diyorlar. (Çok sevimli!!) Bu yazıları yazarken çok sakin olmamız gerekiyormuş ve kaligrafideki yazıları yazmak için kömür ile suyu karıştırıyorlar. İsteyenler kaligrafi yazan bayana gidip istedikleri yazıları yazdırdılar. (Ben de onlardan biriyim.) "Türkiye" yazıyor. Program sonunda isteyenler kimono deniyebiliyordu. Ben de giymezsem olmaz. Kimono çok rahattı. (Bel kısmına bağlanan kemer hariç.) Soldan en baştaki kıyafet Kore'nin geleneksel kıyafeti, ikinci ise Çin'in geleneksel kıyafeti, geri kalanlar ise Japonların kimonoları. Not: Bu yazıyı yazmam biraz uzun sürdüğü için özür dilerim. Cuma günü yazamadım, çok yorgundum. Dün bilgisayara geçemedim, sınav vardı. Öğrenci hayatı işte. :D Bu programı kaçırdım diye üzülen varsa erkenden söyleyemediğim için özür diliyorum... Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Piramit Salonunda 27 Mart 2013 tarihinde "Japon Geleneksel Müziği Koto - Shamisen ve Çello Konseri" olacaktır. İsteyenler katılabilir.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli bilgi

Forum kurallarımızı okudunuz mu? Forum Kuralları.