Jump to content

Saki Asamiya

Üyeler
  • İçerik sayısı

    104
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    4

Saki Asamiya kullanıcısının paylaşımları

  1. Saki Asamiya

    Bugün Hangi Animeyi İzlediniz?

    Golgo 13 the series
  2. Uzaydan ne gelirse gelsin, korkmayın gençler. Biz buradayız.
  3. Annem ile babamı ilk gördüğümde onlara bu resmi göstermeyi düşünüyorum. Zamanında az canımı yakmadılar bu oyun ve anime ilgim nedeniyle. "Beterin de beteri var bak başkentinde bile böyle oluyor" diyeceğim. Ya da göstermem herhalde... Ne önemi var ki artık? Kağıt ta şahaneymiş yani. Çocukla empati kurmaya çalışıyorum çünkü zamanında ben de kendi yabancı dil sınav kağıtlarımda böyle uydururdum.
  4. Ne kadar oyuncak silah varsa onlarla oynardım. Bir tane AKS74U'ya benzeyen çakma bir tüfeğim vardı. Şimdi nerede bilmem. Bunun dışında Transformers (Orijinaller, Michael Bay'ın yaptığı ucubeler değil), Ninja Tosbağalar, G. I. JOE ve legolar. (Sürekli tank filan yapardım.) Ha birde Sega Master System. (Konsollar o zamanlar oyuncak sayılırdı hala sayılıyor)
  5. Gundam'da başroldeki karakterlerin, en azından ana serilerde, özellikleri genelde hep aynıdır. - Reşit olmamaları - Pasifist, savaştan hoşlanmayan, savaşmaya zorlanmış olmaları - Nasıl olduysa 18 metrelik bir insansı savaş aracını ilk kez kullanmasına rağmen sanki 40 yıllık pilot gibi olmaları - Bir süre sonra hayatın onlara ne kadar haksız davrandığı ile yakınıp zırlamaya başlamaları Şimdi düşündüm de bana benziyorlar biraz. Pilot kısmı hariç.
  6. Bekleye bekleye ağaç olduk ama sonunda geldi. Steam'de satışa sunulmuştur. Ramazan'da çıkması zamanlama olarak manidar ama hayırlı olsun.
  7. Diğerlerini bilemem ama Hamaan Karn (Gundam) ve Major (GITS) bu listede olmayı sonuna kadar hakediyorlar. Listede daha yüksek olmaları gerekirdi bence.
  8. Saki Asamiya

    Nyotaika - Komutanlar

    Maresuke Nogi Rus-Japon Savaşı sırasında Port Arthur'u Ruslardan ele geçirmesiyle büyük üne kavuşmuştur. Savaş sırasında gerek yerel Çin halkına gerekse de teslim olan Rus askerlerine insan gibi davranması sebebiyle her iki tarafında saygısını kazanmıştır. Kendisi Japonya'da sadakatin ve alçak gönüllülüğün vücut bulmuş hali olarak kabul edilir. Satsuma Ayaklanması sırasında sancağını kaybedince isyancı mevzilerine intahar saldırısı düzenlemek istemiş ama son anda engellenmiştir. Rus-Japon savaşından sonra savaşta emri altında ölen 50000 kadar asker için imparatordan seppuku yapmak için izin istemitir ama reddedilmiştir. Meiji İmparatorunun öldüğü gün inthara etmiştir. Iwao Oyama 1. Çin-Japon savaşında emri altında ki askerleri kontrol altında tutamadığı için Port Arthur Katliamının sorumlusu olarak görülür. Rus-Japon Savaşında tüm Japon kara birliklerinin komutanı olmuştur. Japon Milli Marşı Kimigayo'nun yazılışına katkısı bulunmuştur. Heihachiro Togo Japon Amirali. Rus-Japon Savaşı sırasında, Tsushima Deniz Muharabesinde Rus Baltık Filosunu batırdığı için Japonya'nın milli kahramanlarından biri olmuştur. Kendisi için "Doğu'nun Nelson"u denir. Gemisinde taşıdığı "Z bayrağı" şans getirmesi için Pearl Harbor'a saldırmaya giden Japon uçak gemileri tarafından göndere çekilmiştir. Paul Von Hindenburg Alman feld mareşali ve devlet adamı. 1. Dünya Savaşında 66 yaşında olmasına rağmen kazandığı Tannenberg Muharebesi ile üne kavuşmuş ve savaş boyunca Alman kuvvetlerinin komutanı olmuştur. Savaş bittikten sonra Weimar Cumhuriyeti'nin ikinci başkanı olmuş ama Hitler'in yükselişini engelleyememiştir. Ölmeden önce Hitler'e neredeyse sınırsız güç veren anlaşmalara imza atmıştır. Aleksei Brusilov Rus generali. En azından 20. yüzyılın başında Rus ordusunun teknolojisinin gelişmesinde etkili olmuştur. Brusilov Saldırısı sırasında kullandığı taktikler ileride Almanlar tarafından Blitzkrieg taktiklerinde kullanılmıştır. Rus iç Savaşında Bolşeviklerin tarafında olduğu içim Çarcı tarihçiler tarafından pek anılmaz. John Jellicoe Britanya'lı amiral. 1. Dünya Savaşında, Jutland Deniz Muharebesinde Alman Açık Deniz Filosuna ağır hasar verip limanına dönmeye zorlamıştır. Resimde biraz haşat olmuş olarak çizilmiştir zira Jutland'da kendi filosu da ağır hasar almıştır. Robert Nivelle Fransız generali. Çok yetenekli bir komutan olmasına karşın Chemin Des Dames bölgesinde ki kendi tasarladığı harekat başarısız olup ta Fransız ordusu ağır kayıplar verince, orduda ayaklanma çıkmıştır. Resimde bu olay espirili bir şekilde anlatılmış. Douglas Haig Britanyalı feld mareşali. Batı cephesinde komuta ettiği askerler, Somme Muharebesi sırasında ağır kayıplar vermiştir. Yaklaşık 2 milyon Britanyalı askerin komutasında yaptığı hatalar yüzünden öldüğü bilinir. Kendisi için "1. Dünya Savaşının en kötü generali" ya da "Kasap Haig" denir. Sırf sosyal statüsü için liderlik verilmiş yeteneksiz komutanlar kategorisine çok uygun biridir. Resimde ki mezarlık yeteneksizliğine yapılmış bir göndermedir. Ferdinan Foch Fransız mareşali. Fransa da hala tartışılan bir komutandır. Bazen çok agresif ve dikkatsiz bazen de çok sakin ve kontrollü davrandığı söylenir. Strateji ve savaş tarihi hakkında hazdığı kitaplar meşhurdur. Kendisi Avrupa'nın siyası ve askeri durumunu çok iyi kavramış biriydi. Versay Antlaşması imzalandığı sırada, sanki geleceği görmüşcesine "Bu bir barış değil, 20 senelik bir ateşkes" demiştir. John Pershing Amerikalı general. Resimde 1. Dünya Savaşından önce Meksikalı eşkiyalara dalması resmedilmiş. Heinz Guderian Alman Feld Mareşali. Guderian çoğu tarihçi tarafından Nazi Almanyası'nın "Blitzkrieg" taktiklerinin babası olarak kabul edilir. Resim bir Guderian'nın cephede elinde, bir tankın üstünde elinde bir telefon ile çekilmiş bir fotoğraftan çizilmiş. Erwin Rommel Alman Feld Mareşali. İkinci Dünya Savaşının en popüler Alman komutanıdır. Afrika'da ki mükemmel taktikleri sayesinde "Çöl Tilkisi" lakabını almıştır. Karizmatik bir insan olması sebebiyle askerleriyle arası gayet iyidir. En disiplinsiz askerin bile onun saygısını kazanmak için çabaladığı söylenir. Esir düşen düşman askerlerine de insan gibi davrandığı için müttefiklerin bile saygıdını kazanmıştır. Savaşın başında Hitler'i desteklerken savaşın ortalarına doğru Hitler'in saçma hareketleri yüzünden Almanya'nın sonu geleceğine inandığından istemedende olsa "Valkyrie Operasyonu"na katılmıştır. Operasyon başarısız olduğundan sonra olayla alakası olduğu ortaya çıkınca kendisine ya mahkemeye çıkması yada intahar etmesi söylenir. Mahkeme'ye çıkmayı isteyinde Gestapo ajanları ona suçlu bulunması halinde ailesininde cezalandırılacağını söyleyince siyanür hapı ile intahar etmiştir. Ölümü ile ilgili gerçekler savaş bittikten sonra ortaya çıkmıştır. Kısacası, adamın dibi, hammadesi, magma tabakasıdır. Erich Von Manstein Alman feld mareşali. Barbarossa Harekatı, yani Nazilerin Sovyet işgalini planlayan ve komuta eden kişidir. Çoğu tarihçi tarafından 2. Dünya Savaşının en iyi stratejisti kabul edilir. Karl Donitz Alman donanma amirali. Alman donanmasının meşhur denizaltı filosunun gelişmesi ve savaşta müttefiklerin ikmal yollarının kesilmesinde büyük rol oynamıştır. 1945'te Hitler'in intaharından sonra 10 günlüğüne, Almanya teslim olanarak kadar Almanya'nın lideri olmuştur. Hermann Goering Alman hava kuvvetleri (Luftwaffe) komutanı. Egzantirik ve renkli bir kişilik olan Goering 1. Dünya Savaşında meşhur bir savaş pilotuydu. Aslında sadece kendine sadık olan bir adam olarak tanınır. Yeteneksiz bir komutan olmasına rağmen, Hitler'e verdiği koşulsuz destek nedeniyle bu kadar yükselebilmiştir. Gösteriş merakı, İki yüzlülüğü ve bencilliği meşhurdur. Rakiplerini egale edebilmek için yaptığı ayak oyunları da kişiliği hakkında bir ipucu verir. Goering tıpkı resimde ki hali gibi gerçek hayatta da obez bir insandır. Uyuşturucu bağımlısı olduğu da bilinen bir gerçektir. Savaşın son günlerinde Hitler'e ihanet edip kendini kurtarmak üzere müttefiklerle anlaşma yapmak istemiştir ama işe yaramamıştır. Nüremberg mahkemelerinde idama mahkum edilmiş ama infaz gerçekleşmeden siyanür hapı içip inthar etmiştir. Rudolfo Graziani İtalyan mereşali. Kendini Mussolini'ye ve faşizm'e adamış biridir. Resimde bıçağı yalayan biri olarak çizilmesi, acımasız ve insan hayatına değer vermeyen biri olmasından gelir. İtalyan kolonisi olan Libya ve Etiyopya'da yaptıkları nedeniyle "Kasap" lakabıyla anılır. Kısacası Denyonun tekidir. Carl Gustaf Emil Mannerheim Finlandiya'lı mareşal. Kış Savaşı, yani Sovyetlerin Finlandiya'yı işgali sırasında Finlandiya'nın sınırlı imkanlarına rağmen, araziyi çok iyi bilmesi sayesinde Sovyetler ağır hasar vermiştir. Finlandiya'lıların milli kahramanıdır. Belinin kenarında tuttuğu şişeler molotv kokteylleridir. Sanılanın aksine Molotov Kokteyllerinin adı Rusya'dan değil, Finlandiya'dan gelir. Savaş başladığında Sovyet Dış İşleri bakanı Finlandiya'ya yapılan hava saldırılarını eleştiren tarafsız devletere, "Biz Finlandiya'lılara havadan yiyecek dönderiyoruz" diye dalga geçer gibi bir laf etmiştir. Finaldıyalı'larda "İyi o zaman içecekleride biz gönderelim" demişlerdir ve cam şişenin içine yakıt doldurulması ile yapılan silahın ismi "Molotov Kokteyli" olmuştur. Hugh Dowding Britanyalı hava mereşali. İkinci Dünya Savaşında "Britanya Muharebesi"nde yağmur gibi yağan Alman uçaklarını, Kralliyet Hava Kuvvetlerini iyi bir şekilde kordine etmesi sebebiyle geri püskürtmesi ile ün kazanmıştır. Pilotlarına kibar ve içten davranan birisiydi. Andrew Cunningham Britanyalı amiral. Resimde 1940'ta İtalyan'ların Taranto limanına eski uçaklarla yaptığı başarılı saldırı resmedilmiş. Bernard Montgomery Britanyalı feld mareşali. Montgomery bir çok tarihçi tarafından 2. Dünya Savaşının en iyi Britanyalı generali kabul edilir ama bu ünvanın ne kadar iyi olduğu tartışılır çünkü 2. Dünya Savaşı sırasında Britanya, savaşta ki en kötü komutanlara sahip olmuştur. Yeteneklidir ama aynı zamanda egoist ve inatçı bir adamdır. Resimde gördüğünüz harekat, Montgomery'nin planladığı ve tüm uyarılara rağmen uyguladığı Market Garden harekatından gelir. Bu harekat büyük bir hezimetle sonuçlanmıştır ve müttefiklere çok fazla asker ve zamana patlamıştır. "A Bridge Too Far" filmi Market Garden operasyonunu anlatır. Yıldız oyuncu kadrosu ile güzel filmdir. Dwight D. Eisenhower Amerikalı general. İkinci Dünya Savaşında Avrupa'daki müttefik kuvvetleri komutanıdır. Arkadaşlarının ona verdiği isimle "Ike"ın en iyi yaptığı iş, müttefik ülkeler arasında mükemmel bir arabuluculuk işlevi görmesiydi. Hem diğer generallerle hem de basın ile arası iyidir. Savaş bittikten sonra başkan olmuştur. Tom Selleck'in oynadığı "Ike" adlı filmde İkinci Dünya Savaşında yaptıkları anlatılır. George S. Patton Amerikalı general. İkinci Dünya Savaşının en renkli ve tartışmalı kişiliği desek herhalde abartmış olmayız. Patton basın ile arasını iyi tutan biriydi ve şan ve şöhret kazanmak istemesi onu diğer askerler tarafından bir "primadonna" olarak görülmesine yol açmıştır. İnanılmaz derecede agresif bir komutan olduğu için emri altındaki askerler görevlerini tamamlamalarına rağmen ağır kayıplar vermiştir. Dindar, küfürbaz ve biraz ırkçıdır. Ruslara uyuzdur ve koministlere duyduğu antipati başını en az kendini kontrol edememesi kadar başına iş açmıştır. Sicilya Harekatından sonra bir hastanede şoka girmiş bir askeri tokatlaması nedeniyle görevinden alınmış ve Müttefikler Fransa'ya girene kadar görev verilmemiştir. Acayip bir insandır. Reenkarnasyona inanmıştır ve kendisinin önceki hayatında bir romalı komutan olduğunu iddaa etmiştir. Bütün bu kötü huylarına rağmen, kendisi müthiş bir komutandı. Amerikan ordusunda ki belki de en entellektüel, kitap okumayı seven kişiydi. George Scott'un oynadığı bir sürü oscar alan 1970 yapımı "Patton" filmi hayatını anlatır. Charles de Gaulle Fransız mareşali. Fransa'da general rütbesini almış en genç komutandır. Savaş başlamadan önce diğer komutanları Tankların ne kadar güçlü olduğu konusunda ikna etmeye çalışmış ama başaramamıştır. (Fransız ordusu İkinci Dünya Savaşının başında dünyanın en büyük ordusuydu ama teknolojik açıdan geriydi.) Fransa teslim olduktan sonra Britanya'ya çekilmiş ve orada Fransızları savaşmaya devam etmek için ikna etmeye çalışmıştır. Özgür Fransa kuvvetlerinin komutanı olduktan sonra Afrika'dan, Fransa'ya kadar savaşmıştır. Resimde kurtarılan Paris'e girişi resmedilmiş. Savaştan sonra Fransa cumhurbaşkanı olmuştur ve "Gaulist" politik felsefesini yaratmıştır. Georgy Zhukov Sovyet Mareşali. İkinci Dünya Savaşının en yetenekli Sovyet Generalidir ama askerlerine kurbanlık koyun gibi davrandığı için çok eleştiri almıştır. "Sovyet ordusunda geri çekilmek, saldırmaktan daha çok cesaret ister" lafı ona aittir. Stalin'i (resimde pipolu hatun) savaşa bu kadar karışmaması ve işi generallerine bırakmasına ikna etmesi, Sovyetlerin savaşı kazanmalarının en büyük nedenlerinden biri olarak düşünülür. Ivan Konev Sovyet Mareşali. Zhukov kadar olmasa da çok ün kazanmış, yetenekli bir komutandır. Zhukov ile Berlin'e ilk kim girecek diye bir rekabete girmişlerdir. Son anda Stalin'in emri ile Konev ordularını durdurmuş ve Zhukov'un kazanmasına izin vermek zorunda kalmıştır. Konev bunun yerine Çekoslovakya'ya girmiştir. Resimde yüzündeki acı gülümseme ve sınırda başını yere vurması ile bu iddayı kaybetmesi resmedilmiş. Isoroku Yamamoto Japon amirali. Yamamoto Japon İmparatorluk Donanmasının komutanı ve Pearl Harbor saldırısının planlayıcısıdır. Yamamoto sanılanın aksine Amerikalılar ile savaşa girmeyi istemiyordu. Amerika'da askeri ateşe olarak görev yapmış Yamamoto, Amerikalıların sanayi gücü ve yeraltı kaynaklarının farkındaydı. (Bunların ikiside Japonya'da yoktu) Bu nedenle elinden geldiğinice hükümeti savaşa girmemek için ikna etmeye çalıştır. Savaş hakkında "İlk altı ay Amerikalılara ağır hasar veririz. Ama sonrası için kesinlikle zafer beklemiyorum" demiştir. İleri görüşlü bir adamdı kısacası. 1943'te Güneydoğu Asya'da bir teftiş turunda iken Amerikan uçakları tarafından uçağı düşürülmüştür. Cesedinde herhangi bir yara görülmediği söylenir. Resimde, kart oynarken resmedilmiş. Yamamoto şans oyunları oynamayı seven bir insandı. Bu tür oyunların tahmin ve içgüdü yeteneklerini geliştirdiğini söylerdi. Arkadaşlarına, "Belki savaş bittikten sonra Monte Carlo'da bir kumarhane filan açarım" demişliği vardır. Chuichi Nagumo Japon amirali. Pearl Harbor ve sonrasındaki kritik Midway Muharebesine katılmıştır. Resimde Midway muharebesi sırasında yaşadığı ikilemi anlatmıştır. Harekat sırasında saldırıdan dönen uçaklar inmek üzere gelirken, bir Amerikan uçak gemisi görülür ve Nagumo'dan emirleri beklenir. Nagumo, uçakların inmesine izin vermezse uçakların yakıtların bitip denize düşeceklerini ama inmelerine izin verirse ve Amerikan uçakları saldırırsa güvertede ki uçakların keklik gibi avlanacağını bilmektedir. Malesef korkuları gerçekleşmiştir. Nagumo gemisi ile birlikte Midway muharebesinde batmıştır. Tamon Yamaguchi Japon amirali. Princeton mezunu. Midway muharebesinde gemisi ile battı. Yemek olayını anlayamadım. Jizaburo Ozawa Japon amirali. Cesur ve adamlarını koruyan bir adam olarak bilinir. Her ne kadar Japonya'nın en iyi deniz komutanlarıdan bir olarak kabul edilsede, Amerikalıların teknolojik ve sayısal üstünlüğü karşısında fazla bir şey yapamamıştır. 1944'te komuta ettiği uçak filosu o kadar fazla uçak kaybetmiştirki, Amerikalıları o çatışmaya "Mariana adaları büyük hindi avı" adını vermişlerdir. Aşırı derecede uzun (2m) bir adam olarak tanınırdı. Japon donanmasında savaşın sonunu görebilen birkaç komutandan biridir. Tomoyuki Yamashita Japon generali. Filipinleri fethettikten sonra Britanya kolonisi olan Singapur'u kuşatma altına almıştır. Resimde ki "Yes-No" yazan yastıklar, Yamaguchi'nin Singapur'u koruyan İngiliz General Percival'a verdiği ultimatom'u resmeder. Kendisi ateş kes görüşmeleri sırasında Percival'a yumruğunu masaya vurarak şu soruyu sormuştur. "Teslim oluyor musun? Evet ya da Hayır!". Yamaguchi Japonya teslim olduktan sonra Tokyo Mahkemelerinde Filipinler'de esir düşen Amerikan askerlerinin yaşadıkları (Bataan Ölüm Marşı) ve Japon askerlerinin Filipinli sivillere yaptıkları nedeniyle idama mahkum edilmiştir. Aldığı ceza çok tartışmalıdır zira bu olaylar olurken Yamashita komutan değildir. Bazıları McArthur'un kendi malı gördüğü Filipinlere saldırdığı için Yamashita'yı idam ettirdiği bazıları ise tam tersine McArthur'un Yamashita'ya bir asker olarak saygı duyduğu ve idam edilmesine engel olduğu söylenir. Renya Mutaguchi Japon generali. Resimde Güney Asya'da savaşırken açlıktan kırılan askerlere geri çekilme emri vermeyi reddetmesi ve askerleri açken kendi tıkınması resmedilmiş. Chester Nimitz Amerikalı amiral. Nimitz, 2. Dünya Savaşında ki en yetenekli Amerikalı amiral kabul edilir. Pasifik Savaşı'nı uçak gemilerinin kazanacağını bildiği için özellikle bu gemiler etrafında filolar kurulmasını sağlamıştır. Kendisi savaş sonunda Japonlara antipati beslemeyen bir kaç Amerikalı komutan'dan biridir. Savaştan sonra hükümeti bir iyi niyet göstergesi olarak Amiral Togo'nun sancak gemisi olan Mikasa'nın restorasyonu ve Japonya'ya vermesi için ikna etmiştir. (Bkz. Resim) Frank Jack Fletcher Amerikalı amiral. Pasifik Savaşında, dönüm noktaları olarak kabul edilen Coral Sea, Midway ve Guadalcanal deniz savaşlarında filoları ağır hasar almalarına rağmen büyük başarılar elde etmiştir. William Halsey Amerikalı amiral. Agresif ve saldırıya odaklı taktikleri nedeniyle "Boğa" lakabı almıştır. (Bkz. Resim) Resimdeki "Kill Japs" yazısı daha önce söylediği bir laftan gelir. Bir komutan kendisine savaşı nasıl kazanmayı düşündüğünü sorduğunda, "Japonları öldürerek, Japonları öldürerek ve daha fazla japon öldürerek cevap vermiştir. Kendisi uçak gemilerini sevmemesine rağmen savaşın neredeyse tamamında uçak gemilerine komuta etmiştir. Raymond Spruance Amerikalı amiral. Japonların Meşhur gemisi Yamato'yu batırmayı kafasına koyan ve sonunda bunu başaran birisidir. Douglas McArthur Amerikalı general. McArthur savaş başladığında emekli olmuş bir savaş gazisiydi ve o zamanlara Amerika'nın toprağı olan Filipinlerde askeri vali olarak görev yapıyordu. Ama Japonların yayılmacı politikaları ayyuka çıktığında kendisi ordudaki görevine geri dönmüştür. Bütün çabalarına rağmen Filipinler düşünce ayrılırken "Gidiyorum ama geri geleceğim" demiştir. Savaşı Avustralya'dan yöneten McArthur, Güneydoğu Asya'da ki müttefik kara kuvvetlerinin komutanlığını yapmış ve en sonunda hükümeti, Filipinleri geri almak konusunda ikna etmiştir. Resimde Filipinlere 4 sene sonra ilk kez ayak basınca yaptığı "Filipinler, geri döndüm" lafını söylediği anı resmeder. Resimde ki gibi tahtadan bir pipo olmadan çıkmayan birisiydi. McArthur'un savaş performansı tartışmalıdır. Bazıları onun en az Patton kadar egoist olmasına rağmen, Patton kadar yetenekli olmadığını söylerler. McArthur zamanında Türkiye'yi ziyaret etmiş ve Atatürk ile arkadaş olmuştur. Atatürk'ün Avrupa'da savaş çıkması haline bu savaşın Hitler'in çıkaracağını söylemesi generali etkilemiştir. Bir iddaya göre Filipinlere Japonlar ilk saldırdığı zaman McArthur "Keşke yanımda Atatürk gibi bir komutan olsaydı" dediği rivayet edilir ama bu doğru mu bilemem. Louis Mountbatten Britanyalı amiral. Savaşa Avrupa cephesinde başlamış ama sonradan Güneydoğu Asya'ya görevlendirilmiştir. Hindistan'ın son valisi olmuştur. Resimde tam olarak neye gönderme yapıyorlar anlamadım. Hyman Rickover Amerikalı amiral. Amerikan donanmasının nükleer enerji ile çalışan gemilere geçmesinde büyük etkisi vardır. Curtis LeMay. Amerikalı general. Hava kuvvetlerinde görevli bir komutan olan LeMay zamanında acımasız ve agresif tavırlarıyla bilinirdi. Resimde, Vietnam savaşı sırasında kullandığı bir lafa göndermek yapılmış. "Onlara o kadar fazla bomba yağdırırım ki, taş devrine geri dönerler." Vo Nguyen Giap Vietnamlı general. Giap, savaşmaya Vietnam işgal altındayken başlamış, sonra Vietnam'ı yeniden koloni yapmak isteyen Fransızlara sonra Amerikalılara karşı savaşmıştır. Resimde Dien Bien Phu muharebesinde Fransızları malup etmesi ve entellektüal yanı resmedilmiş. Vo savaş tarih dalında bir çok kitap yazdığı gibi yetenekli bir piyanistti. Mitrofan Nedelin Sovyet generali. Nedelin farkında olmadan SSCB'nin uzay çağına girmesinde büyük rol oynamıştır. Üretilmesini emrettiği roketler silah olarak işe yaramamasına rağmen, Sputnik uydusunun fırlatılmasında kullanılmıştır. Resimdeki patlama Sovyetler tarafından uzun süre hasır altı edilen "Nedelin Felaketi"ne aittir. Uzaya fırlatılması gereken bir test roketinin birden havaya uçması sonucu aralarında Nedelin'in de olduğu 120 kişi ölmüştür. Norman Schwarzkopf Schwarzkopf, 1990'da Irak'ın Kuveyt'i işgali sonucu patlak veren Körfez Savaşı'nda müttefik kuvvetler komutanlığını yapmıştır. Savaş sırasında geliştirdiği planlar sayesinde savaşın tahmin edilenden çok daha kısa sürede bittiği söylenir. Kendisi her ne kadar çabuk sinirlenen biri olmasına rağmen, basın ile arasını iyi tutan yetenekli bir general olarak bilinir.
  9. Daha önce dünya liderleri için yapılan Nyotaika albümünün, 20. yüzyılın başından soğuk savaş'ın sonuna kadar geçen sürede tanınmış general ve amirallerini konu alan bir başka versiyonunu yapılmıştır. Hentai sayılmaz ama çok fazla pantyshot olduğu için ecchi sayılabilir. Viewer Discretion Advised yani. Açıklamalar kısa bir süre sonra eklenecektir. Rus-Japon Savaşı Maresuke Nogi (Japonya) Iwao Oyama (Japonya) Heihachiro Togo (Japonya) Birinci Dünya Savaşı Paul Von Hindenburg (Alman İmparatorluğu) Aleksei Brusilov (Rus İmparatorluğu) John Nellicoe (Britanya) Robert Nivelle (Fransa) Douglas Haig (Britanya) Ferdinand Foch (Fransa) John Pershing (ABD) İkinci Dünya Savaşı Carl Gustav Emil Mannerheim (Finlandiya) Heinz Guderian (Nazi Almanya) Erwin Rommel (Nazi Almanya) Erich Von Manstein (Nazi Almanya) Giorgi Zhukov (SSCB) Karl Donitz (Nazi Almanya) Herman Goering (Nazi Almanya) Rudolfo Graziani (İtalya) Hugh Dowding (Britanya) Andrew Cunnigham (Britanya) Bernard Law Mongtomery (Britanya) Dwight D. Eisenhower (ABD) George Smith Patton (ABD) Charles De Gaulle (Fransa) Ivan Konev (SSCB) Isoroku Yamamoto (Japonya) Chuichi Nagumo (Japonya) Tamon Yamaguchi (Japonya) Tomoyuki Yamashita (Japonya) Renya Mutaguchi (Japonya) Chester Nimitz (ABD) Frank Jack Fletcher (ABD) William Halsey (ABD) Raymond Spruance (ABD) Douglas McArthur (ABD) Louis Mountbatten (Britanya) Soğuk Savaş Hyman Rickover (ABD) Curtis LeMay (ABD) Vo Nguten Giap (Vietnam) Mitrofan Inanovich Nedelin (SSCB) Normal H. Schwazkopf (ABD)
  10. Saki Asamiya

    Yıkık Dünya : Starhawk Projesi

    PART 3 RUKOV: Da Costa! Sheffield! Sağ tarafı alın! Kim! Daniels! Kapıyı kollayın! Askerler silahlarına mermi sürüp camların önünde siper aldılar. Rukov kendi AKS-74U'sunu kontrol ettikten sonra bana döndü. RUKOV: Will! Onları durdurmaya çalışacağız! Sen bu çantayı al ve hemen Baykonur'a git! WILL: A-ama-- RUKOV: Sen asker değilsin Will! Onlara karşı şansın yok! KIM: Hedef menzilde! Ateş! Silah sesleri binada yankılanmaya başladı. İstemsizce elim kulaklarıma gitti. RUKOV: Arka tarafta duvarda bir delik var. Masalarla kapadık. Oradan çıkabilirsin. Dikkatlerini çekeceğiz. Karanlıkta dur ve sadece koş! Rukov bana masanın üstündeki MP5'i bana uzattı. RUKOV: Umarım kullanmak zorunda kalmazsın. Unutma. Tetiği çekme, sık. WILL: ...??? Bütün bunlar gerçek mi? Elimde bir silah mı var? Kabus mu görüyorum? RUKOV: ...Tanrı aşkına... Aklımı kaçırmış olmalıyım. Bir çocuğa silah veriyorum. Silah tahmin ettiğim gibi ağırdı. Ellerimin titremesini bir türlü durduramıyordum. RUKOV: Eğer her şey yolunda giderse seninle uzay limanında buluşacağız. Kalbim sanki yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Silahı masaya koyup sırt çantasını giydim. RUKOV: Evlat... seni buna bulaştırdığımız için üzgünüm. WILL: ...Efendim... ben... Sonra ne olduğunu anlatabilmem pek mümkün değil. Korkunç bir patlama sesiyle daha önce hiç görmediğim, parlak, yeşil ışık topları açık camlardan odanın içine doğru düşmeye başladı. Neydi bunlar böyle? Aklımı mı kaçırıyordum? DA COSTA: Plazma! Plazma! Siper alın! WILL: ...(Plazma..?) Aman Tanrım... Bunlar enerji silahları mı?! DANIELS: Patron! Buraya gel! RUKOV: Git evlat! Tanrı aşkına git! Elimde MP5 ile Rukov'un gösterdiği yere doğru koşmaya başladım. Duvardaki delik, benim geçebileceğim kadar küçüktü. Hızla çömelerek alından geçtim. Çatışmanın etkisiyle hava hafifçe aydınlanmıştı ama benim gitmem gerek yol hala kapkaranlıktı. RUKOV: Kaç tane saydın!? SHEFFIELD: En azından 20 tane! "Arkadaşlar"ımın bağırışları ile silah sesleri birbirine karışmıştı. Bense hala bir korkak gibi kaçıyordum. ...Evet. Ben bir korkaktım. 4 tane cesur adam benim hiç bir anlamı olmayan hayatımı kurtarmak için kendilerini siper ediyorlardı. Ayaklarım korkudan uyuşmaya başlamıştı. WILL: ...!?! Birdenbire tepemden ne olduğunu anlayamadığım bir şey geçti. Üzerinde garip ışıklar vardı. Korkunun verdiği refleks ile kendimi karanlık bir sokağa attım ve yere yattım. Kalp atışlarımı duyabiliyordum ama o aracın ne olduğuna bakmam gerektiğini düşündüm. Belki yardım gelmişti. Öncelikle bir helikopter zannettim. Ama pervane sesine benzeyen bir şey duyamıyordum. Tam tersine garip, fazla yüksek olamayan bir titreşime benzeyen bir şey duyuyordum. Belki bir VTOL filandır diye düşündüm. WILL: ...Bu da ne?... İkiside değildi. Hayatımda daha önce görmediğim garip bir dizayna sahipti. Sanki bir F-117 gibi keskin, sert hatları vardı ama altındaki parlayan yuvarlak şeklinde nesnelere gözüm takıldı. Hayır. Bu araç her neyse, insan eliyle yapılmamıştı. DANIELS: U-F-O! U-F-O! Daniels'in sesi beni kendime getirdi. Garip uçan nesne Rukov ve diğerlerinin olduğu binaya doğru süzülüp daha demin gördüğüm yeşil renkte parlayan topları binaya sıkmaya başladı. WILL: Aman tanrım... Aman tanrım... Bu korkunç araç ve daha kim olduklarını bile göremediğim esrarengiz düşmanlar bana sadece birkaç dakika içinde hayatım boyunca hissetmediğim bir korku yaşatmıştı. En son ara karneleri verdiklerinde bile bu kadar gergin değildim. Buradan gitmeliydim. Sırtımı duvara vererek ilerlemeye başladım. Bildiğim tek şey Baykonur'un kuzeyde olduğuydu. Kendimi toplamam gerekiyordu. Nefes alıp verişlerimi kontrol altına almaya çalıştım. Yolum uzundu. Etrafta kullanabileceğim bir araç olsaydı iyi olurdu diye düşündüm. WILL: ...Hah... Olsa ne olur ki? Ben doğru düzgün bisiklet bile süremiyorum... (...) WILL: ...Kendi kendime konuşuyorum... Bu iyiye işaret değil... Koşmaya başladım. Ana yola çıkabilirsem belki yol işaretleriyle yolumu bulabileceğim düşündüm. O mekiğe ulaşmalıydım. İleride ana yolu aydınlatan bir yol ışığı gördüm. Silah seslerinden uzaklaştıkça sanki daha güvende olacağım gibi bir hisse katılmıştım. ...Ve her zaman ki gibi yanılmıştım. Bu lanet yerden kurtulmam bu kadar kolay olmayacaktı. ???: ... WILL: ...AH!!!!!!! Birden bire karşıma ne olduğunu anlayamadığım bir figür belirdi. O an hissettiğim dehşet hissini kelimelerle anlatabileceğimi zannetmiyorum. Karanlığın vücudunu kapatmasına rağmen bazı hatlarını görebiliyordum. Karşımdaki ince, uzun bir insanımsı bir şekildi. Elinde tuttuğu yeşil ışık yayan dikdörtgen şeklinde ki şeyin bir silah olduğu anlamak için bir dahi olmam gerekmiyordu. Ama beni esas korkutan gözleriydi. Bir çift altın renginde parlayan göz bana bakıyordu. İşimin bittiğine kendimi inandırmıştım. Refleks olarak elimde ki silahı ona doğrulttum ve tetiğe bastım. RATATATATATATATATA -CLICK- Sıktığım mermiler, şaşırtmayan bir şekilde hedefim hariç yer yere gitti. İlk kez silah kullanıyordum ama 30 mermiden hiç birini isabet ettirememem çok aptalcaydı. Ama bu rezalet performansım için kendime kızacak zamanım yoktu. Tetiği bir daha çektiğim de çıkan "klik" sesi mermimin ve büyük ihtimalle işimin de bittiğinin habercisiydi. Karşımda ki korkunç figür inanılmaz bir hızla siper aldı ve ne olduğunu anlayamadığım, konuşma dilinden çok, garip bir hayvanın hırlamasına benzeyen bir ses ile bir şeyler haykırdı. ???: \?)!###||||>>>>!!!! Oynadığım oyunların verdiği bir refleksle elim yedek şarjörlere gitti. Ama büyük bir dehşet içinde Rukov'un bana yedek mermi vermediğini hatırladım. Adrenalinden midir neden bilmiyorum ama sanki zaman durmuş gibi geldi. Korkunç düşmanım herhalde mermimin kalmadığını anladığından olsa gerek siper aldığı yerden çıkarak elindeki silahı bana doğrulttu. Bense sanki felç geçirmiş gibiydim. Ellerim kıpırdamıyordu. Ayaklarım hareket etmeyi reddediyordu. Demek buraya kadarmış. Bir insan ölmek üzereyken hayatı gözlerinin önünden geçermiş derler. Bense hiçbir şey göremiyordum. ...Bu kadar boş ve anlamsız bir hayatım vardı. RUKOV: Ураaaaaaaaaaaaaaa!!!!! Rukov'un çığlığı beni kendime getirdi. Ben kendimi toplamaya çalışırken, Rukov hızla saldırganın arkasından gelip üzerine atladı. RUKOV: Сукин сын!!! Rukov'un ani saldırısı saldırganın dengesini bozmuştu. Elindeki garip silahı yere düşürdü. Rukov ile yerde debelenmeye başladılar. RUKOV: KOŞ! GİT BURADAN!!! Rukov bir yandan saldırganı boğazlarken bir yandan da bana sesleniyordu. Şimdi ki aklım olsaydı ona yardım ederdim. Ama o zamanlar daha da önce söylediğim gibi, bir korkaktım. Elimde ki MP5'i bırakıp kaçmaya başladım. Arkamı döndüm ve koşmaya başladım. Ama aklım hala arkamdaki canavardaydı. Ya Rukov'u halledip peşime düşerse? İnsanlar böyle işte... Her zaman önce kendilerini düşünüyorlar. Rukov için endişelenmem yerine o şeyin peşimden gelip gelmeyeceğini düşünüyordum. Merakıma yenik düştüm. Koşarken birden bire arkama baktım... WILL: ..!!!!! Rukov'u göremiyordum... Aslında hiç bir şey göremiyordum. ...Üzerime doğru hızla gelen parlak, yeşil bir ışık süzmesinden başka. WILL: AAAAAAAHHHHHHHHHHHHHHH!!!!!!!! O an hissettiğim acıyı anlatabilmem mümkün değil. Sanki birisi vücudumun sol tarafını kaynar suya batırmış gibiydi. Hayatımda bu kadar yüksek bir şekilde bağırdığımı hatırlamıyordum. Acı korkunçtu. RUKOV: WILL!!! HAYIRRRRRR!!!! Rukov'un sesi kulaklarımda yankılanırken bende yere düştüm. Yaramın ne kadar kötü olduğunu bilmiyordum. Umurumda da değildi. Canım o kadar yanıyordu ki sadece her şeyin bitmesini istiyordum. Herşey karanlıktı. Yol ışıklarını bile göremiyordum. WILL: (...Anne... Baba... ) (Devam Edecek)
  11. Saki Asamiya

    İsminizin Japonca karşılığı :)

    Rippuru Akshuaru (Heheheheh...)
  12. Saki Asamiya

    En Beğendiğiniz Oyun ...

    - Bionic Commando (GB) - Streets of Rage 3 (Mega Drive) - Yakuza 2 (PS2) - XCOM (PC) - Valkyria Chronicles (PS3) - Duke Nukem 3D (PC) - Front Mission 3 (PS1) - Wargame : Red Dragon (PC) - Dragon Age : Origins (PS3) - Mass Effect 2 (PS3) - Ace Combat : Belkan War (PS2)
  13. Saki Asamiya

    Bugün Hangi Animeyi İzlediniz?

    Evangelion. ...ve hiç bir şey anlamadım. Yaşlanıyor muyum ne?
  14. Saki Asamiya

    Favori yiyecek kombolarınız.

    Kola + Enerji İçeceği + Sigara + Patso + bilimum abur cubur + cep telefonu pili
  15. Grafikler şahane de, senaryo ne olacak? FF13 gibi tren kazasına benzemese bari. Bu dediğim oyunun kendisi içinde geçerli.
  16. İç savaş nedir? Nasıl çıkartılır? Hazır filmi çıkmışken, hala okumayan ve haberi olmayanlar için bu meşhur serinin kısa bir detayını verelim. Marvel: Civil War (İç Savaş) 2006 vw 2007 yılları arasında yayınlanmış 7 bölümlük bir çizgi roman serisidir. Mark Millar tarafından yazılmış, Steven McNiven tarafından çizilmiştir. Hikaye, bir felaket sonrası Amerikan devletinin bütün süper güçlü insanları kayıt altına almak ile ilgili bir yasa geçirmesi ile bu yasaya karşı olan süper kahramanlar ile yasayı destekleyen kahramanlar arasında ki mücadeleyi (iç savaş) anlatır. Konu (Feci Spoiler. Aman diyim.) Civil War aslında birden bire olmuş bir olay değil, ardı ardına gerçekleşen süper kahramanlarla alakalı problemler sonucu en sonunda patllak vermiş bir olaydır. Nick Fury'nin Latveria'da ki müdahalesi (Secret War) sonucu gerçekleşen karşı saldırı, Hulk'ın Las Vegas'ı dağıtması gibi olaylar halkın süper güçlü kişilere karşı olan antipatisini git gide arttırmıştır. Ama olayların koptuğu nokta Stamford, Connecticut'da gerçekleşmiştir. Bir televizyon programında süper kötüleri kovalayan "New Warriors" adlı bir genç süper kahraman grubu şehirde bir grup kötü karakteri kovalarken Nitro adlı bir süper kötü, bir patlama yaratarak sehrin bir kısmını yerle bir eder ve aralarında birkaç düzüne çocuğunda bulunduğu 600 kadar insanın ölümüne neden olur. Bu felaketten sadece Speedball ve Nitro canlı kurtulur. Her ne kadar meşhur süper kahramanların çoğu yardıma geldiyse de halkın süper kahramanlara duyduğu şüphe yerini artık öfkeye bırakır. Uzun süredir devlet tarafından düşünülen süper kahramanları kayıt altına almak ile ilgili yasa tasarısı artık gerçekleşmenin eşiğindedir. Bu tasarı Süper Kahramanları da ikiye bölmüştür. Daha önce tasarıya karşı savaşan Demir Adam, artık değişen politik durum nedeniyle, tasarıya karşı çıkmanın anlamsız olduğunu söyleyerek, tasarıyı destekleyen grubun lideri olurken, Kaptan Amerika bunun kişisel hak ve özgürlüklere yapılan bir saldırı olduğunu iddaa eder ve tasarıya karşı çıkar. Kaptan Amerika, Luke Cage ve Falcon gibi kahramanlar, tasarı geçtiği taktirde, süper kahramanların gizli kimliklerinin tehlikeye gireceğini, hem kendilerinin hem de ailelerinin hayatlarının tehlikeye atılacağını söyler. Tasarıya karşı olan kahramanlar aynı zamanda kimin iyi ve kimin kötü adam olacağını artık devletin belirleyeceğini ve kendi kararlarını veremeyeceklerinden korkmaktadırlar. Tasarıya karşı olanların tüm çabalarına rağmen, Amerikan senatosu yasayı geçirir. Bu kanuna göre artık tüm süper kahramanlar birer devlet memuru sayılacaktır. Her eyalete bir süper kahraman takımı görevlendirilecek ve tüm süper kahramanlar mecburi eğitimden geçirilecektir. Normalde Birleşmiş Milletlere bağlı bir organizasyon olan SHIELD, Amerikan devleti tarafından yasayı reddeden süper kahramanları tutuklamak ile görevlendirilir. SHIELD komutanı Maria Hill, Kaptan Amerika'ya bu harekatın lideri olmasını emreder. Kaptan, "bunca sene omuz omuza savaştığı insanları bir suçlu gibi avlamayı" reddeder ve anında SHIELD askerleri tarafından saldırıya uğrar. Kaptan anında SHIELD'in uçan gemisinden kaçarak kendisi gibi düşünen kahramanlar ile yeraltına iner. Bu noktadan sonra artık ülkedeki tüm süper kahramanlar ikiye bölünmüştür. Tasarıya karşı olan süper kahramanlar bir yandan peşlerinde olan SHIELD askerlerinden kaçarken bir yandan da halka yardım etmeye ve kötülerle savaşmaya devam ederler. Tasarıyı destekleyen kahramanlar ise ülkenin her yanında "isyancı" süper kahramanların peşindedirler. İki taraf bir yandan da taraflarına destekçi çekmeye çalışmaktadırlar. Örümcek Adam ne kadar büyük bir salak olduğunu tüm dünyaya gösterirken. Örümcek Adam, (benim görüşüme göre, yapabileceği en salakça hareketi yaparak) Demir Adam'ın isteği ile basın mensuplarının önünde maskesini çıkartarak gerçek kimliğini açıklar ve tasarıyı destekleyen tarafa geçer. Demir Adam bu arada X-Men'in Prof. Xavier öldükten sonra lideri olan Emma Frost ile görüşerek desteğini ister. Frost katılmayı reddeder ama yasanın mutantlara uygulanmaması karşılığında Kaptan'ın tarafına da geçmeyeceklerini söyler. Ama Bishop, kendi zaman diliminde mutant'ların nasıl baskı altında olduğunu bildiği için bir kontrol mekanizmasının olması gerektiğini söyler ve Demir Adam'ın safına geçer. Bütün bunlar olurken Wolverine'de Nitro'nun peşine düşer. Örümceğe karşı hislerin olduğunu biliyorduk Punisher Demir Adam bu arada Doktor Strange'den de yardım ister ama Strange, Demir Adamın tarafına katılmayı reddeder ve kendisini bir daha aramamasını söyler. Doktor Strange, her iki tarafında kendi çapında haklı ve haksız olduğunu söyleyerek, bu anlamsız savaşın bir an önce bitmesi için dua etmeye başlar. İki taraf arasında ipleri koptuğu an Kaptan ve diğerlerinin bir petrol rafinerisinde ki yangına müdahele ettikleri zaman gerçekleşir. Bu yangının aslında Demir Adam ve SHIELD tarafından kurulan bir tuzak olduğu ortaya çıkar. Demir Adam, Kaptan'ı teslim olmaya ikna etmeye çalışır ama durum kısa bir süre içerisinde kontrolden çıkar. Demir Adam, Kaptan'ı ayağa kalkamayacak hale gelene kadar dövdükten sonra tam onu teslim alacakken, Thor savaşa dahil olur. Beklenmeyen bir şekilde Thor Kaptan'ın tarafında ki kahramanlardan biri olan Goliath'ı öldürür. Herkes şokta iken bu Thor'un aslında Bay Fantastik (Reed Richards) tarafından klonlanan bir robot olduğu ortaya çıkar.(*) Demir Adam ve tasarı tarafında ki süperler klonu durdurmaya çalışırken, Kaptan'ın tarafında ki ler ağır yaralı olan Kaptan'ı alıp kaçarlar. Kocasının ne tür bir canavar yarattığını gören Sue Richards ve kardeşi Johnny Storm Kaptan'ın tarafına geçerler. (*) Thor kendisine sorulmadan diğer kahramanların canını yakan bir ölüm makinesi yaratan Demir Adam'a bunun hesabını ileride misliyle soracaktır. Artık iki taraf arasında bir barış olması imkansızdır. Sadece Amerikan halkı değil, süper kahramanlarda taraflarını belirlerler. İki taraftan biri çökene kadar bu savaş devam edecektir. Frank senin ben varya yapacağın işin... Okuyuculara sorulan soru ise şudur: "Siz hangi taraftasınız?" Tasarıyı Destekleyen Başlıca Karakterler (Pro-Registration) Demir Adam Bay Fantastik Henry Pym Black Widow Ms. Marvel Örümcek Adam (Sonra dan Kaptan'ın tarafına geçti) Marvel Man Bishop Tasarıyı Reddeden Başlıca Karakterler (Anti-Registration) Kaptan Amerika Falcon Luke Cage Wolverine Storm Punisher (Kaptan tarafından ekipten atıldı) Submariner Sue Richards Johnny Storm (Şaka maka, ne seriydi ve arkadaş...)
  17. Civil War'ı izledim ama pek beğenmedim. Çizgi roman'da ki karmaşık konuyu fazla basitleştirmişler gibi geldi. Genede Marvel Ultimate Alliance 2'de ki dandik Civil War hikayesinden çok daha iyiydi.
  18. Saki Asamiya

    Film ve Dizi Replikleri

    "Aklından ne geçtiğini biliyorum. Acaba beş mermi mi sıktı yoksa altı mı? Doğrusunu söylemek gerekirse bu karışıklıkta bende unuttum. O tüfeği alıp beni vurabilirsin. Ama elimde ki tabanca bir 44lük magnum, dünyanın en güçlü tabancası ve o kafanı uçurabilir. Şimdi kendine şu soruyu sormalısın: Kendimi şanslı hissediyormuyum? Ee serseri? Hissediyormusun?" Harry Callahan (Clint Eastwood) - Dirty Harry (Hayatımda bir filmde gördüğüm en şahane diyalog:) "Ben başçavuş Hartman, sizin kıdemli eğitimcinizim. Şu andan itibaren sadece sizinle konuşulduğu zaman konuşacaksınız ve o pis ağızlarınızdan çıkan her cümle 'efendim' ile başlayıp, bitecek. Anladınız mı beni pislikler?" "Evet Efendim" "S*******! Sizi duyamıyorum! T****** herifler gibi bağırın! "Evet Efendim!" "Eğer siz hanım evlatları adamdan ayrılabilirseniz, eğer acemi eğitiminden canlı kurtulabilirseniz, iste o zaman birer silah olacaksınız. Savaş için dua eden ölüm rahiplerine dönüşeceksiniz. Ama o gün gelene kadar bir b** değilsiniz. Dünya da ki en aşşağılık yaşam formusunuz. İnsan bile değilsiniz! G***** toplamaktan aciz, basıbozuk amfibi yaşam formlarısınız. Sert olduğum için beni sevmeyeceksiniz. Ama benden ne kadar nefret ederseniz o kadar çok sey öğreneceksiniz. Sertim ama adilim. Burada ırkçılık yok. Zencilere, yahudilere ya da italyanlara tepeden bakmam. Burada hepiniz eşit derecede değersizsiniz. Bana da sevgili deniz piyadelerimde bulunan tüm yeteneksizleri ppstalamam emredildi. Anladınız mı beni pislikler?" "Evet Efendim" "İsmin ne senin pislik?" "Er Brown Efendim!" "S*****! Artık ismin Er Kartopu. Yeni ismini beğendin mi?" "Evet efendim!" "Beğenmeyeceğin bir şey var er kartopu. Yemekhanede her gün kızarmış tavuk ve karpuz vermiyorlar. "...bu sen misin John Wayne? Yoksa ben miyim?" "Kim söyledi onu? HANGİ P** SÖYLEDİ LAN ONU? O ölüm fermanını imzalayan aşşağılık, sinsi i*** evladı kominist p*** hanginiz?! ...Kimse demek? S******min ruhları söyledi o zaman! Harika. Sizi idmanda GEBERENE KADAR çalıştıracağım! G***nüzden kan gelene kadar koşturacağım! Senmiydin lan yoksa sıska p***?!" "Hayır Efendim!" "Seni küçük p**! Lanet bir solucana benziyorsun! Emimim sendin!" "Ben söyledim efendim!" "...bak sen? Aramızda bir komedyen var. Er palyaço! Dürüstlüğüne hayran oldum. Sevdim lan seni. Bir ara eve uğrada kız karkerşimi s**." (Hartman, Joker 'in karnına vurur ve Joker yere yığılır.) "Hayvan herif! Adını aldım, artık benimsin! Ne güleceksin ne de ağlayacaksın! Herşeyi harfi harfine öğreneceksin! Simdi kalk ayağa! Bir an önce kendine bir çeki düzen ver yoksa gözlüklerine s****** dünyayı b***** görürsün!" "Evet efendim!" "Er palyaço sevgili deniz piyadelerime neden katıldın?" "Öldürmek için efendim!" "Demek sen bir katilsin?" "Evet efendim!" "Savaş suratını göster!" "...Efendim?" "Savaş suratın var mı? AAAAAAAAAHHHHH! İşte bu bir savaş suratı. Şimdi senin savaş suratını görelim!" "AAAAHHHH!" "S*****! Beni ikna edemedin! Esas savaş suratını göster!" "AAAAAAAAAAAAAAAAAHHHHHHHH!" "Beni kortutamadın. Üzerinde çalış!" "Evet efendim!" Çavuş Hartman (R. Lee Ermey) - Full Metal Jacket
  19. Uyan-》iş-》ev-》yemek-》anime-》oyun-》yat (tekrar) Persona 3-4 gibi bir programımız olmuyor malesef.
  20. Saki Asamiya

    Yıkık Dünya : Starhawk Projesi

    PART 2 "Sayın yolcularımız, Kızılorda Hava alanına iniş yapmış bulunmaktayız." Pilot iniş anonsunu yaparken bende telefonumu açtım. Tahmin ettiğim gibi bir mesaj gelmişti. "Kazakistan'a hoşgeldin. Korkarım yolun kalanını kara yolu ile almak zorundasın. Baykonur, Kazakistan'da olmasına rağmen Rusya toprağı olarak sayılıyor ve bu yüzden oraya direkt uçuş yok. Mekiğinin kalkmasına yaklaşık 4 saat var. Ama önce seni karşılayacak ekip ile buluşmalısın. Gelişinden haberleri var. Sana daha önce söylemedim ama sen aradığımız tek aday değilsin. Elimizde fazla adam olmadığı için sana ayrı bir takım gönderemedik. Onların görevi sen ve diğer adayı mekiğe binene kadar korumak. Mekiğe bindikten sonra güvendesin. Mesajın sonunda kordinatlar olacak. Telefonunun GPS'ini kullanarak ulaşabilirsin. Taksi tutman akıllıca olur. Yeni hayatına çok yakınsın. İyi yolculuklar." ...Bu kadar fazla gizilik ve önlem beni rahatsız etmişti ama bu kadar gelmişken sonra bu işin sonunu görmeliydim. Taksi şöförünün sınırlı İngilizcesine rağmen ona telefonumda ki GPS'de ki noktaya götürmesini anlatabildim. Geldiğimiz yer Baykonurun hemen dışında terkedilmiş gibi görünen bir kasabaydı. Binalar sanki hepsi aynı mimarın elinden çıkmış gibi düzenli ve renksizdi. Babam burada olsaydı bu binalar için "Sovyet ruhu taşıyor" derdi. Gecenin karanlığında terk edilmiş binaların arasında dolaşacak kadar cesur olacağımı asla tahmin edemezdim. Etrafıma gergin bir şekilde bakarken yavaş yavaş bir pişmanlık hissi oluşmaya başladı. ???: Hey Evlat! Bu taraftan! Aniden duyduğum bu ses beni korkutmuştu. Kendimi toparlayıp sesin geldiği yöne baktım. Üzerinde asker üniforması olan bere takmış biriydi. Bana elini "buraya gel" der gibi sallıyordu. Koşaral yanına gittim. Yanına gelir gelmez eliyle omuzumu tuttu ve etrafı kontrol etti. Elindeki AKS-74U dikkatimi çeken ilk şey olmuştu. Takip edilmediğiminden emin olduktan sonra beni binanın içine girmem için el işareti yaptı. Kapının arkasında ki kimyasal ışık onu daha rahat görmeme yardımcı oldu. Yaklaşık 1.90 boylarında yapılı bir adamdı. Kapıyı kapattıktan sonra elini omuzuma götürdü. Aksanlı bir İngilizce ile konuşmaya başladı. ???: İsmin nedir evlat? WILL: Will... RUKOV: Tanıştığımıza sevindim Will. Bende Victor Stephanovich Rukov. Kendini tanıttıktan sonra bana elini uzattı ve el sıkıştık. RUKOV: Yolculuğun sorunsuz geçmiştir umarım. WILL: (Rusça: Herhangi bir sorun yaşamadım efendim.) RUKOV: Hahahaha. (Rusça: Bak bu süpriz oldu işte. Hadi içeri geçelim.) Rukov'un dostane davranışları beni rahatlatmıştı. İstemsiz bir biçimde gülümsemeye başladım. Sanki çok uzun bir süredir ilk defa bir arkadaşın yanındaymışım gibi hissettim. Benim gibi fazla arkadaşı olmayan birisi için böyle size yakınlık gösteren tanımadığın birisinin yanında olmak bile size rahatlık verebiliyor. RUKOV: Seni takımın kalanıyla tanıştırayim. İngilizce konuşursan daha iyi olur. Bizim organizasyonun "Lingua Franca"sı İngilizce. Rukov beni binanın içine götürdü. Kaldıkları salon büyüklüğünde geniş bir odaydı. Taşınabilir bir ateşleyici, boş yiyecek kutuları ve yer yatakları görebiliyordum. Biz içeri girer girmez asker üniformalı 4 kişi daha yanımıza geldi. RUKOV: Toparlanın. Bu Will. Aramıza yeni katılacak. Will, bunlar da benim takım arkadaşlarım. Ardından elinin işaret parmağıyla teker teker diğer askerleri bana tanıttı. RUKOV: Daniels, Sheffield, Da Costa ve Kim. DANIELS: Genç birini beklediğimizi söylemişlerdi ama bu daha bir çocuk yahu. Ardından hepsi teker teker elimi sıktı. SHEFFIELD: Uzay çocuğu sonunda teşrif etti. Merak etme. O mekiğe binene kadar bize emanetsin. KIM: Çocuğun kafasını şişirmeyin. Uzun yoldan geldi. Açmısın? WILL: Eh... Şey... Haklılar. Uçakta yediğim yemek dışında midem boştu. DA COSTA: Elimizde sadece asker kumanyası var. Kusura bakma. WILL: Sorun değil... RUKOV: Şikayet etme Da Costa. Sen hiç Rus ordu kumanyası yemedin. Nasıl bir şey olduğunu bilmezsin. Onlarla karşılaştırıldığında bunlar İtalyan yemeği gibi kalır. Gülmeye başladık. Benim gibi genelde suratı asık biri bile böyle dostane bir ortamda gülümsememesi imkansızdı. Dikkatli baktığımda hepsinin üniformalarının sol kollarında bağlı oldukları ülkenin bayrağı vardı. Daniels Kanadalı, Sheffield Britanyalı, Da Costa Brezilyalı ve Kim'de Koreliydi. Ama sol göğüslerine ve taktıkları berelerdeki amblemi daha önce hiç görmemiştim. Birleşmiş Milletler sembolü gibi mavi üstüne beyaz renklere sahipti ama sembolün kendisi tanıdık değildi. RUKOV: Misafirimiz biraz dinlensin. Sizlerde nöbet yerlerinize. DA COSTA: Tamamdır. Al bakalım. Umarım kurutulmuş biftek seversin. WILL: Teşekkürler. RUKOV: Kim, temiz bardak kaldı mı? KIM: İşte. RUKOV: Sağol. DANIELS: Yüzbaşım, demlenmek için erken değil mi? RUKOV: Saçmalama Pete. Görevdeyken asla içmem. Kahve koy bana. Da Costa bana yemek kabını uzattıktan sonra Rukov hariç diğerleri diğer odalarda ki nöbet yerlerine gittiler. RUKOV: ...Tahmin ediyorum ki aklında bir sürü soru var. Rukov da kahvesini alıp masanın karşısına oturdu. Tanınabilir ısıtıcının verdiği ısı ve ışık bu derme çatma binadaki tel lüks gibiydi. RUKOV: Büyük patron sana ne kadarını anlattı bilmiyorum. Ama sormak istediğin bir şey varsa elimden geldiğince cevap vermeye çalışırım. WILL: Efendim... Siz... tam olarak kimsiniz? RUKOV: En önemli soru... Pekala. Rukov kahvesini masaya koyarak sandalyesine yaslandı. RUKOV: Sana fazla detay veremem. Ama biz uluslararası bir organizasyon için çalışıyoruz. WILL: BM? RUKOV: Eh... Sayılır. Birleşmiş Milletler desteği ve yetkisiyle çalışıyoruz. Ama bunun dışında tamamen bağımsızız. Altair'e ulaştığın zaman kim olduğumuzu daha iyi anlayacaksın. WILL: ... RUKOV: ...Şüphe duymanı anlıyorum. Ama sana şu kadarını söyleyebilirim ki, biz insanlığın geleceği için savaşıyoruz. Gizlilik hayatta kalabilmemiz için gerekli olan bir önlem. WILL: ...Peki neden ben? RUKOV: Bunun cevabını ben veremem evlat. Ben sadece bir askerim. Ama seni seçtilerse mutlaka bir nedeni vardır. "Neden ben?" "Benim ne özelliğim var?" Bu soruları galiba uzaya çıkana kadar öğrenemeyeceğim. WILL: ...Tek adayın ben olmadığım söylendi. RUKOV: ...Ah, evet. Rukov masada ki kahve bardağını alıp bir yudum aldı. RUKOV: Görevimiz iki kişiye eskortluk etmekti. Ama son anda operasyonun parametreleri genişletildi. Kullandığı askeri jargonu anlamakta güçlük çekiyordum. RUKOV: ...Son anda bir yere gidip bir paket almamız gerektiği söylendi. Bu nedenle sana ve diğer adaya ulaşamadık. Normalde ikinizde alıp oturduğunuz yerden alıp Baykonur'a getirmemiz gerekiyordu. Rukov odanın karşısında yerde duran bir sırt çantasına baktı. RUKOV: Sana bunu söylememem gerekiyor ama... şu çantanın içinde bir konteyner var. Sana ulaşamamızın nedeni buydu. Ardından bana döndü. RUKOV: O konteynerin ne pahasına olsun Altair'e ulaşması gerekiyor. İçinde ne olduğunu bilmiyorum ama bize insanlığın geleceğinin o şeyde olduğunu söylediler. WILL: Yani... RUKOV: Evet. Yanında götüreceksin. WILL: ... RUKOV: Endişelenmene gerek yok. Radyoaktif yada kimyasal bir tehlikesi yok. Bir çocuğa öyle tehlikeli bir şeyi taşıttıracak kadar kalpsiz değiliz. WILL: Siz benimle gelmiyor musunuz? RUKOV: Hayır. Bize Dünya'da ihtiyaç var. Kendimi neye bulaştırdım ben böyle? RUKOV: ... Rukov içini çekti ve boş kahve bardağını masaya bıraktı. RUKOV: Sen cesur bir çocuksun. Herkez böyle riskli bir işe kalkışmaz. En azından bu yaşta. WILL: Ben cesur değilim efendim... Burada olmam tamamen bencilce nedenler yüzünden... RUKOV: Ama buradasın. Önemli olan bu. WILL: Bir soru daha sorabilir miyim? RUKOV: Tabiki. WILL: Siz Spetsnaz mısınız? RUKOV: Hahahaha... Evet. Spetsnaz VMF. Atlet mi ele verdi? İşaret parmağıyla açık yakasından görünen mavi-beyaz çizgili atleti gösterdi. RUKOV: Bazı alışkanlıklar kolay bırakılmıyor. Herneyse... Biraz uzan istersen. Mekiğin kalkmasına iki saat var ama bir saat önce Baykonur kosmodrom'unda olmamız gerek. Ben diğerlerini-- Rukov lafını bitiremeden odanın kenarında ki telsiz sinyal vermeye başladı. ???: Goalkeeper burası Manager. Derhal cevap verin. Acil durum. Tekrar ediyorum acil durum. RUKOV: ! Rukov koşarak telsizin yanına gitti ve ahizeyi kulağına götürdü. RUKOV: Goalkeeper dinlemede, Manager. ???: Görev tehdit altında. "Tribün" ile kontak kesildi. "Holiganlar" sizin olduğunuz tarafa geliyor olabilirler. Derhal "Saha"ya gidin ve "golü" atın. Tekrar ediyorum. "Gol"ü atın. RUKOV: Anlaşıldı. Telsizde ki adamın ne dediğini anlamamıştım. Klüp? Gol? Bu tür gizli operasyonlarda şifreli konuşmalar adetten sanırım. RUKOV: Toparlan! Rukov ayağa kalkıp diğerlerine seslendi. Daniels, Sheffield, Da Costa ve Kim hızla yanımıza geldiler. Rukov'un yüzünden işlerin kötüye gittiğini anladım. Kalbim hızla atmaya başladı. Ellerimin titrediğini hissedebiliyordum. DA COSTA: Patron neler oluyor? RUKOV: Labratuar'ı vurmuşlar. Buraya geliyor olabilirler. DANIELS: Ha***** ya... SHEFFIELD: Hey laflarına dikkat et. Aramızda bir çocuk var. RUKOV: Kesin boş konuşmayı. Derhal toparlanın. Bu çocuğun ve "paket"in o mekiğe binmesi gerek. -BEEP- -BEEP- -BEEP- Birden bire odada gerip bir sinyal sesi yankılanmaya başladı. DA COSTA: Hareket dedektörü! RUKOV: Neredeler?! KIM: Etrafımızı sarmışlar! Gösterge çılgına döndü! RUKOV: ...Bizi buldular... Silah başına! Başım büyük dertte... (Devam edecek)
  21. Saki Asamiya

    Yıkık Dünya : Starhawk Projesi

    BAŞLANGIÇ "Keyfini çıkarın buradan ayrılamayacaksınız!" BÖLÜM 1 Günlük tutmak adetim değildir. Benden çok daha zeki bir adam zamanında "Sırlarını herkesin günün birinde okuyabileceği bir yere kaydetmek akıllıca bir iş değil" demişti. Şu an canım çok sıkkın. Belki bu noktaya gelene kadar neler olduğunu tekrar gözden geçirirsem nerede hata yaptığımı bulabilirim. En azından aklıma hakim olurum. Ama bu tek neden değil. Eğer günün birinde bu savaşı kaybedersek, birilerinin bu yazıları okuması ve hem benim hem de omuz omuza savaştığım insanların neler yaşadıklarını bilmeleri. Bunların kaydedilmesi gerek. İnsanlık ve bu gezegen adına neler çektiklerimizi bilmeleri gerek. (...) Herşey bundan dört yıl önce başladı. Liseye yeni başlamıştım. Hayatımda bundan öncesi için değinilmesi gereken bir şey yok. Ne yaşadığım yerde ne de okulumda çok popüler bir insan değildim. Neredeyse kimse varlığımdan bile haberdar değildi. Ailemde buna dahil. Notlarım kabul edilebilecek düzeyde olduğu sürece bana bulaşmazlardı. Sıkıcı, tekdüze ve boş hayatım evden okula, okuldan eve gitmekten ibaretti. Oyunlarım hayatıma renk katan bir kaç şeyden biriydi. Harçlığımın neredeyse tamamını ya oyun kasetlerine ya da atari salonlarına (Evet, benim yaşadığım yerde hala var onlardan.) harcardım. Varlığımın ne kadar anlamsız olduğunu bana bir kaç saatliğine de olsa unuttururlardı. (...) Hayatım son bir kaç aydır şaşırtıcı bir şekilde değişmeye başladı. De ja Vu derecesinde tecrübeler ve garip, neredeyse kehanet derecesinde rüyalar görmeye başladım. Odamda ki eşyaların yeri anlayamadığım şekilde değişmeye başladı. Bir yere koyduğum bir şeyi açıklanamayacak şekilde yanımda bulmaya başladım. Rüyaları ciddiye alan bir insan değilim. Annem hep rüya tabirleri kitapları okur ama ben bu tür şeyleri takan bir insan değildim. Ama çok sıklıkla olmaya başladığı zaman korkmaya başladım. Önce aklımı kaçırıyorum diye düşündüm. İnternette bir foruma yazdım. Ve ertesi gün hayatımı değiştirecek bir mesaj aldım. (...) BİR SESLİ MESAJINIZ VAR GÖNDEREN: BİLİNMİYOR "Merhaba genç dostum. Beni tanımıyorsun. Ama ben uzun zamandır senin gibi insanları arıyorum. Öncelikle seni rahatlatayım. Aklını kaçırmıyorsun. Yaşadığın şeyler olağanüstü insanların tecrübe ettiği fenomenler. Tam tersine insanlığın geleceği için çok önemli bir rolün olacağını düşünüyorum. Hakkında kısa bir araştırma yaptım. Anladığım kadarıyla hayatından mutlu değilsin. Geleceğinden kuşkulusun ve kaygılısın. Sana yardım edebiliriz. Sana iyi bir eğitim, tatmin edici bir meslek ve en önemlisi bir gelecek verebiliriz. Çoğu insanın saygı duyacağı bir hayatın olabilir. Bunların hepsini sana verebiliriz. ...Karşılığında istediğim tek şey, zamanı geldiğinde bize desteğini vermen. Ailen için endişelen me. Bir yolunu bulup onları ikna ederiz. Prestijli bir okulda burs kazanmak herhalde onları rahatsız etmez. Bu anlattıklarımın hepsi inanması zor şeyler biliyorum. Ama emin ol bunların hepsi gerçek. Seni zorlamayacağım. Hayatın sana aittir. Eğer kabul etmezsen senden istediğim tek şey bu mesajı silmen ve bu konuşmayı yaptığımızı unutman. Ama şunu da bil: Eğer bize yardım edersen, ileride belki milyonlarca insanın hayatını kurtarabilirsin. Eğer kabul edersen sana yol masrafları için biraz para göndereceğim. Bir an önce Kazakistan'a, Baykonur uzay limanına gideceksin. Arkadaşlarımız seni diğer adaylarla karşılayacaklar. Neden bir uzay limanı? Hahaha... Söylemeyi unuttum. Biz Altair'deyiz. Seçim senin genç dostum. Doğru kararı vereceğinden şüphem yok." (...) Şimdi düşünüyorum da normal, mutlu bir hayatım olsaydı bu mesajı delinin bir attı diye siler ve dikkate almazdım. Ama benim gibi dibe vurmuş bir insansanız, böyle inanılması zor bir mesaj, gerçekleşmesi zor bir ihtimal bile çekici geliyor. Mesajı okuduktan sonra yatağıma oturdum ve hayatımı gözden geçirdim. Kendime şunu sordum: "Ne kaybederim ki? Kaybedecek neyim var ki?" ...Soruma cevap veremedim. Bana önerdikleri her neyse şu an sahip olduklarımdan daha kötü olamazdı... İşlevini yitirmiş, ilgisiz bir aile, olmayan bir sosyal hayat, olmayan bir gelecek... ...Hayır. Kaybedecek hiç bir şeyim yok. (...) Önce mesajı gönderen numarayı aramak istedim ama numara düşmedi. Sonra mesaj yazmayı denedim. "Teklifinizi kabul ediyorum." Yaklaşık 30 saniye sonra cevap geldi. Bu kez bir text mesajıydı. "Mükemmel. En yakın bankaya git. Senin için belli bir miktar para ayırdım. Ardından hava alanına gitmen gerekiyor. Pasaportun hazır bile. İsmini verince sana teslim edecekler. Business Class ile uçacaksın. Sana ilk kıyağım olsun. Güvenlik gereği için acil bir durum olmadığı sürece lütfen Baykonur'a ulaşana kadar benimle bağlantı kurmamaya çalış. Aklında bir sürü soru var, eminim. Ama bana güvenmeni istiyorum. Altair'e ulaştığın zaman bütün sorularına cevap vereceğim. Elini sıkmak için sabırsızlanıyorum. Aramıza hoş geldin." Ailem iş için şehir dışındaydılar. Bu benim için kusursuz bir fırsattı. Onlar dönene kadar ben çoktan yerleşmiş olurum. Umarım esrarengiz destekçimde ailemi ikna etmek konusunda ciddidir. Yanıma fazla bir şey almadım. Bir kaç giysi, kişisel eşyalar, PS Vita'm ve DS'im. Konsollarımı fazla yer kaplayacağı için alamadım. Altair'e vardıktan sonra ailemden göndermelerini isterim artık. İçimden bir his bu evi uzun süre bir daha göremeyeceğimi söylüyordu. Ama nedense herhangi bir hüzün hissedemiyordum. Tam tersine bu evden, bu mahalleden, beni hapsetmiş bu yerden bu insanlardan kaçmak için can atıyordum. Ama genede korkuyordum... Ya bunuda yüzüme gözüme bulaştırırsam? (...) Yağmur hala devam ediyordu. Mesajda dediği gibi en yakındaki bankaya gittim. Kullanmam üzere bir banka kartı verdiler. Kontrol etmek için yakında ki bankamatiğe gittim. Kartta küçük bir servet vardı. En azından benim gibi biri için bu bir servetti. Kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Bu para emanetti ve ben esrarengiz destekçimi daha şimdiden kızdırmak istemiyordum. Sadece gerektiği kadarını çekecektim. Hava alanına gitmek üzere az bir miktar çektim. Taksi beni hava alanına götürürken ben de düşüncelerimin içinde kaybolmuştum. Bir yandan endişeliydim, bir yandan da sonunda ikinci bir şansım olduğu için heyecanlıydım. Neler olacaktı? Yeni evimde beni ne tür bir gelecek bekliyordu? Hava alanına çok kısa bir sürede ulaştık. Ben çantamı alıp mesajda bana söylenen masaya pasaportumu almaya gittim. Bir seyahat ajantasından alacağımı sanıyordum. Yanılmıştım. Geldiğim yer bir ajanta değildi. Birleşmiş Milletler Uluslararası Ulaşım Görevi ******** Şube Yönlendirildiğim masa Birleşmiş Milletlere aitti. Kiminle çalışmak üzere olduğum git gide beni daha da meraklandırmaya başlamıştı. İçeride ki personel aksanlı ama düzgün bir İngilizce ile konuşuyorlardı. Beni bekliyor gibiydi. Herhalde küçük çocuklar sık sık gelip bir BM pasaportu istemiyorlardı. Elime mavi renk deri bir pasaport verdiler. UNITED NATIONS İNGİLİZCE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NATIONS UNIES FRANSIZCA BİRLEŞMİŞ MİLLETLER Laissez-passer FRANSIZCA SERBEST GEÇİŞ ...Evet. Yanılmamıştım. Birleşmiş Milletler personeline verilen bir pasaporttu bu. Ama neden? BM'nin benim gibi biriyle ne işi olabilirdi ki? Aklımda ki sorular daha da artmıştı. Ama bir yandan da içimde bir rahatlık oluştu. BM güvenilir, saygın bir uluslar arası bir kurumdu. BM korumasında iken başıma ne gelebilir di ki? Neyse... Hiç olmazsa artık kaçırılıp, seks kölesi ya da organ hasadı için kullanılma ihtimalim yok artık... (Devam edecek)
  22. Saki Asamiya

    Beyin yakan şarkılar

    LG G5 reklamında, Jason Statham'ın Hatsune Miku'nun Ievan Polka'sı eşliğinde çosmasını izledim. Jason Statham + Vocaloidler = Mükemmel bir action film senaryosu. Hollywood buna el atsın.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli bilgi

Forum kurallarımızı okudunuz mu? Forum Kuralları.