Jump to content

Shoryuken.M

Üyeler
  • İçerik sayısı

    362
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    3

İletiler bölümüne Shoryuken.M kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Naruto Shippuden. Sonunda savaş başlayacak. >:( O kadar kişiyi bir arada görünce duygulandım cidden. :-X

    Haftaya filler olacak yine. Nisan boyunca hep filler. Naruto' nun yıl dönümüymüş, o yüzden.

    Şimdi Sket Dance izlicem.

    Yıl dönümü de olsa daha fillerden çıkalı ne kadar olduki ben bunların yapacağı işin içine ...... ne yapalım beklicez mecburen >:(
  2. Bankaya gidip açtırtıcaksın. Var onlarda anahtar. ;D :D

    Japonlar Türkleri seviyor ya. ::) Kabul ederler bizi. :-*

    Benim duyduğum ve takip ettiğim kadarıyla japonlar bizi iyi tanımıyorlar hatta geçen tv de izledim türkiyeye gelen bir japon bunu kendi diyordu ayrıca orada en çok hayranlık duydukları avrupalı ve amerikalılarmış afrikadan giden siyahiler kendilerini amerikalı diye tanıtıyorlarmış ancak buna rağmen avrupalı ve abd liler bile zorluklarla karşılaşıyorlarmış türkiyeyi ise bir orta doğu ve afganistan benzeri ülke sanıp türkçe konuştuğumuzu duyunca siz arapça niye konuşmuyorsunuz diyorlarmış neyse bu mışlar uzar gider :D Açıkcası bunları duyunca eğitim seviyesi bukadar ileri düzeyde olan bir ülkenin bizi tanımaması benim sinirimi bozmuştu tabi bizimde onlara kendimizi daha iyi tanıtmamız lazım bunda bizimde suçumuz var...
  3. Arkadaşlar benim japonya da yaşayanlardan duyduğum kadarıyla orası çoğu kişinin hayalini kurduğu pembe bir dünya değil turist olarak gidenlere karşı çok iyilermiş ama orada yaşıyorsan ayrımcılık çok fazla yapılıyormuş ayrıca orada yaşam aşırı derecede pahalı ve zor olduğunu söylüyorlar ben bile bazı şeyleri duyunca şaşırmıştım neyse ben orada yaşayanların yalancısıyım :)
  4. Bleach ara verecek diyorlardı tümüyle mi bitiyormuş bende bıraktığım yerden başladım son sürat gidiyordum zanpakutou isyanındayım animeye tekrar başlamam 1 sene sürmüşken adamların bitireceği tuttu :D Gerçi anime normal bölümden çok filler ve özetten oluşuyor ama görünce üzüldüm yinede :D Diğerlerine bakma fırsatım olmadı daha neyse hayırlısı olsun :)
  5. Arkadaşlar soul eater e başladım baktım çabuk bitiricem animeyi araya bir şeyler sıkıştırayım dedim nasıl oldu bilmiyorum ama içimden bir ses çok uzun bir aradan sonra bleach e bıraktığın yerden devam et dedi :D Şu an kaptırdım gidiyorum 51.ci bölümdeyim umarım bu büyü bozulmaz :D Kenpachi yi sevdim bu arada :D

  6. Bu yazıyı okuyunca gerçekten üzüldüm, herhalde bu çoğu ülkede bir sorun bizim ülkemizde böyle değil veya bu kadar değil ancak korumazsak ilerde olumsuzluklar olabilir, olmamasını diliyorum. Japonyada bunu aşar umarım...

    Japonya'da gunumuzdeki aile yasami dunyanin diger yorelerine gore cok cok farkli degil. Ancak ozellikle ikinci dunya savasindan sonra baslayan ve gectigimiz yillara kadar sikca gorulen ve iletisim noksanliginin oldukca buyuk oranda goruldugu bir aile modelinden soz etmek mumkun. Disariya en az yansiyan meselelerden biri olmasina karsin, Japonya'nin bugunku en onemli iki uc sorunundan birisi aile hayati.

    Genellikle babanin ekonomik sorumlulugu disinda cok fazla sorumlulugu yok. Geleneksel Japon yasaminda (basta bana bu konuda yardimci olan arkadaslar olmak uzere hicbir Japonu rencide etmek istemedigim icin istisnalar oldugunu, bugun belirli bir oranda degisimin yasandigini ve bu soylenenlerin hepsinin 'geleneksel japon yasami' icin gecerli oldugunu tekrar tekrar belirtmek isterim) babanin tamamen soyutlanmis, kendine ait bir hayati var. Gun boyu cok kati bir disiplin altinda calismis babanin isten cikinca arkadaslariyla bizdeki tabirle "iki tek atmasi", karaoke bar eglenceleri, kollu makinalarla oynanan bir cesit kumar olan "pachinko" ve bowlingten olusmus bir eglence kulturu bu iletisimsizligin en onemli nedeni.

    Zaten genel anlamda japonlar icki ictiklerinde cok neseli, sicak kanli iken normal zamanlarda oldukca agresif gozukuyorlar. Gecenin ilerleyen saatlerinde eve gelen baba hickimseyle konusmadan yatacak oldugu zamana kadar oturur, acsa yemek yer, yatar, sabah kalkar ve isine gider... Babanin evde oldugu zaman icindeki sure de dahil olmak uzere evdeki herseyden anne sorumludur. Baba kazandigi paranin tamamini anneye verir ve annenin kendisi icin uygun gordugu harcligi aldiktan sonra bir dahaki aybasina kadar aileyle ilgili hicbir sey yapmaz. Ancak anne de cocuklarin okullari, alisveris de dahil olmak uzere butun diger yorucu islerle ilgilenmek zorunda oldugundan bu yuku kaldiramaz.

    Bunun dogal sonucu olarakta eve gec gelen, bazen gelmeyen cocuklar ve bunlarin yasadigi mutsuz, iletisimden uzak bir hayat... Ben de bu satirlari okudugunda sasirdiginiza emin oldugum sizler gibi sasirdim ve ozellikle kiz cozuklarinin gecenin gec saatlerine kadar disarda olmalarini nasil acikladiklarini sordugumda aldigim cevap "bunun hesabini kimse sormuyor ki!" oldu. Sozu gecen iletisimsizlik boyle birsey yani.

    Boyle bir ortamda artik aile hayatinin hicbir cazibesinin kalmadigini, hicbir gencin evlenmek istemedigini, yasi 40'in ustunde olan yuzbinlerce bekar isnanin oldugunu, inanilmaz bir hizla dunyanin en yasli toplumu olma yolunda ilerlendigini ve bunlarin da bir ulke icin cok ciddi sorunlar oldugunu anlayan Japon devletinin cok ciddi calismalariyla, radyo ve tv'lerde unlu sanatcilara acikca "dunyada en onemli sey ailedir,aile kurun" mesaji verdirerek bu isin promosyonunu yapmasiyla, sevgi temasi islenen dizilerin tvlerde gosterilmesiyle ciddi bir degisimin yasandigi da muhakkaktir.

    Ancak hala aile kurmak istemeyen genclerin azimsanmayacak sayilarda olmasi da dikkatten kacirilmamalidir. 2025 yilinda 120 milyon nufuslu olmasi beklenen ulkede 41 milyon kisinin 60 yasinin ustunde olacagi tahmin edildiginde durumun ne kadar acil bir sorun oldugu acikca ortaya cikmaktadir. Bugun icin yuzde 6 olan evlilik oraninin artirilmasi mevcut sorunun cozumu icin mutlaka yapilmasi gereken birseydir.

    Televizyonun insan hayatindaki yerini almasiyla Japonya'da insanlari bu zamana kadar rahatsiz etmeyen bu iletisimsiz (Ama asla sagliksiz dememek gerektigi kanisindayim. Cunku sonucta kendi dusunce sistemimize gore baskalarinin dusunce sistemini elestirmeye hakkimiz yok herseyden once...) aile hayatinin artik tartisilmaya baslanmis olmasi da isin baska bir boyutu.

    Son derece monoton gecen yasamda arkadaslariyla eglenebilen erkege nazaran kadinin hayati cok daha bunaltici. Oysa televizyonda seyredilen dizilerde, sinamadaki filmlerde surekli kadin icin fedakarlik yapan erkek hikayelerinin olmasi, ask hikayelerinin anlatilmasi ozellikle Japon kadininin disardan gelenlere karsi hayranlikla karisik gosterdigi ilginin en onemli nedeni bu...

  7. Resmi ekleyen

    Dünyada İslam'a olan ilgi her geçen gün daha da artıyor. Bu ilginin
    merkezlerinden biri de Uzakdoğu dinlerinin yıllardır revaçta olduğu
    Japonya… Son 5 yıldır İslam'a büyük ilgi gösteren Japon Gençliği tıpkı
    Leyko Hanım gibi huzur ve mutluluğu İslam'da buluyor. Bir zamanlar
    Budizme inanan Leyko Hanım; Ürdün, Suriye ve Türkiye'ye yaptığı
    ziyaretler sonucu Müslüman olmaya karar vererek ismini Leyla olarak
    değiştirmiş. “Müslüman olduktan sonra kendimi yeniden doğmuş gibi
    hissetmeye başladım. Bu his beni hiçbir zaman terk etmedi.” diyen Leyla
    Hanım'ın hem Müslüman oluş serüveni, hem de İslam ve Müslümanlarla
    ilgili tespitleri oldukça ilginç.


    -Nasıl bir ortamda büyüdünüz? Bize ailenizden ve çevrenizden bahseder misiz?

    Hiroşima'da
    büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist'ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli
    vardı ve Buda'nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel
    günlerde de evimizdeki Buda Heykeli için törenler düzenler, ona çeşit
    çeşit tatlılar, meyveler ve yemekler ikram ederdik. Buda'nın yaşayan
    ruhunun ikram ettiğimiz yiyecekleri yediğine inanırdık. Bir gün
    geçtikten sonra da annem Buda'ya ikram ettiğimiz yemekleri bu sefer
    bize yedirirdi. Özellikle liseye başladığım yıllar Buda için evde
    yapılan törenlere katılmamaya, Buda'ya ibadet etmemeye başladım.

    “KALBİM BUDA'YI İSTEMİYORDU”

    -Niçin? Buda'nın neyi sizi rahatsız ediyordu?
    Kalbim istemiyordu. Buda'ya secde etmeye başladığım andan itibaren
    içimde büyük bir acı hissediyordum ve kalbim patlayacak gibi yanmaya
    başlıyordu. Sanırım fıtratım Buda'ya ibadet etmemi kabul etmiyordu.
    Hatta annem bu durumumu fark edince, benim Buda'nın ruhunun azabına
    uğradığımı düşünmeye başladı.
    -Lise yıllarınızda İslam ve Müslümanlar hakkında ne düşünüyordunuz?
    İslam hakkında çok fazla bir şey bilmiyordum. Sadece okul
    kitaplarında diğer dinler hakkında olduğu gibi İslam'la ilgili de kısa
    bilgiler vardı. Bir de televizyonda İslam Ülkeleriyle ilgili birkaç
    belgesel seyretmiştim. İslam hakkında zihnimde net bilgiler yoktu,
    fakat her Japon gibi ben de Buda'ya inanmadıkları için Müslümanların
    sapkın kafirler olduklarını düşünüyordum.
    -Daha sonra ne oldu? Müslüman olma serüveninizi dinleyebilir miyiz?
    Liseyi
    bitirdikten sonra Tokyo'ya gittim ve Tokyo'da bir elbise şirketinde
    çalışmaya başladım. Tokyo'da bulunduğum yıllar zihnim sorularla dolmaya
    başladı. Sabahlara kadar düşünüyordum ve kendi kendime sorularıma
    cevaplar arıyordum.

    “JAPON TOPLUMU TIPKI BİR MAKİNA GİBİ”
    -Ne tür sorular?
    Ben doğmadan önce 3 kardeşim aralıklarla annemin karnında ölmüşler.
    Kendi kendime; “Niçin kardeşlerim dünyaya gelmeden öldüler ve ben niçin
    dünyaya geldim” diye soruyordum. Ayrıca bu dünyada niçin yaşadığımı,
    ölünce nereye gideceğimi, hayatın anlamının ve hakikatin ne olduğunu
    merak ediyordum. Budizimden iyice uzaklaşmıştım; çünkü Budizmin
    felsefesi ve Buda için yapılan ibadetler bana çok saçma geliyordu. Bu
    arada Japon Toplumunun yaşamını da sorgulamaya başladım. İnsanlar
    sürekli çalışıyorlardı ve makinelerden pek fazla farkları yoktu. Bu
    insanlar dünyaya sadece çalışmak için mi gelmişlerdi. Bir çok soru
    soruyordum; fakat bu sorulara cevap bulamıyordum. İyice bunalıma
    girmiştim. Bu nedenle yaz gelince iznimi kullanmak için şirketten
    ayrıldım. Seyahat etmenin bana iyi gelebileceğini düşündüm. Şirketteki
    arkadaşlarımın bir çoğu tatillerini geçirmek için Amerika veya Fransa
    gibi meşhur Batı ülkelerine gitme kararı almışlardı. Bu tercih bana çok
    cazip gelmedi. İnternette araştırma yaparken Suriye ve Ürdün dikkatimi
    çekti. Arap ülkeleri Japonya'da pek fazla bilinmiyordu. Benim içimde de
    Arap ülkelerine karşı uzun zamandır merak vardı. Bu nedenle bir tur
    şirketiyle Ürdün ve Suriye'yi ziyaret etme kararı aldım.

    “ARAPÇA HATLAR BENİ ÇOK ETKİLEDİ”
    Ürdün'de 3 gün kaldıktan sonra Suriye'ye geçtik. Suriye'yi gezmeye
    ilk olarak Emevi Camii'nden başlayacaktık. Emevi Camii'ne girdikten
    birkaç dakika sonra ezan okunmaya başladı. Ezanı dinledikçe kalbime
    huzur dolmaya başladı. Caminin avlusunda bir köşeye oturup ezanı bitene
    kadar dinledim ve daha sonra da camiyi gezmeye başladım. Çocukluğumdan
    beri sanatla uğraşan biriydim. Hatta kendime ait bazı sanatsal
    çalışmalarım da vardı. Camiyi gezerken Arapça yazılmış hat yazıları
    dikkatimi çekti. Hayatımda bu kadar muhteşem bir sanat eseri
    görmemiştim. Yazıları anlamıyordum; fakat yazılardaki sanatsal yön beni
    aşırı derecede etkiledi. Emevi Camii'nde şimdiye kadar hiçbir mekanda
    hissetmediğim bir huzur vardı ve hatları incelerken ruhumdaki bu huzur
    daha da artıyordu. Arapça yazılara hayran kalmıştım, bu nedenle
    Japonya'ya döner dönmez Arapça'yı ve Arapça yazmayı öğrenmek için bir
    kursa başladım. Arapça İslam'la ilgili yeni bilgiler öğrenmemi de
    sağlıyordu ve İslam'a olan ilgim her geçen gün daha da artmaya başladı.
    1 sene böyle geçti ve daha sonraki yaz tatilimde de Türkiye'ye gittim.
    İstanbul,Bursa, Kayseri ve Konya'yı gezdim. Bu gezim esnasında sürekli
    olarak camileri ziyaret etmek istiyordum. Camileri her ziyaret edişimde
    ruhum size anlatmakta zorlanacağım derecede huzura eriyordu. Özellikle
    Konya ve Kayseri'de insanlar bize çok iyi davrandılar. Türk Kadınları
    bizi evlerine davet edip yemek ikram ettiler. Bu durum bana çok garip
    geldi. Çünkü Japonya'da insanlar tanımadıkları yabancıları evlerine
    kesinlikle davet etmezler. Türklerin bu sıcak tavırları İslam'a olan
    ilgimi daha da arttırdı. Türkiye'den Japonya'ya döndükten birkaç gün
    sonra da Kur-an'ın tercümesini okumaya başladım. Kur'an zihnimdeki
    bütün sorulara cevap veriyordu. Bana hayatın manasını öğretiyor ve
    dünyada nasıl yaşamam gerektiğini anlatıyordu. Özellikle dünyanın
    yaratılması ve kainatın işleyişiyle ilgili ayetlerden çok etkilendim.
    Kur'an okudukça ALLAH'ın büyüklüğünü daha da iyi kavrıyordum ve
    yaratıcı karşısındaki konumumu fark ediyordum. 2 hafta içinde Kur-an'ın
    Japonca tercümesini baştan sona bitirdim.
    -Müslüman olmaya ne zaman karar verdiniz?
    İslam'ın hakikat olduğunu anlamama rağmen Müslüman olmaya hemen karar vermedim.
    -Niçin?
    Kendimi İslam'a girmek için hazır hissetmiyordum. Çünkü Müslüman
    olmaya karar verdiğimde yeni bir hayata adım atacaktım ve yıllardır
    sürdürdüğüm alışkanlıklarımın bir çoğunu terk etmem gerekecekti. Kur'an
    okuduktan sonra İslam'la ilgili araştırmalarımı daha da arttırdım.
    Özellikle hadis kitapları beni İslam'a hazırladılar. Hadisler sayesinde
    eski alışkanlıklarımın yerini alacak yeni alışkanlıklar edindim. 6 ay
    kadar süren bu araştırma sürecinin ardından Tokyo'daki İslam Merkezi'ne
    giderek Kelime-i Şehadet getirdim ve Müslüman oldum.
    -Müslüman olduktan ne kadar zaman sonra örtündünüz?
    Kelime-i Şehadet getirdikten hemen sonra örtündüm ve örtümü bir daha
    çıkarmadım. Hatta Müslüman olduktan bir gün sonra çalıştığım şirkete
    başım örtülü bir şekilde gittim. Şirketin müdürü başörtülü bir şekilde
    çalışamayacağımı söyledi, ben de hemen şirketten istifa ettim.
    -İşsiz kalınca üzülmediniz mi?
    Hayır. Çünkü kalbimde ALLAH'a karşı büyük bir iman oluşmuştu. Ona
    tevekkül ediyordum ve ALLAH'ın beni yalnız bırakmayacağını biliyordum.
    ALLAH'a iman etmiştim ve ne olursa olsun onun bana emrettiği gibi bir
    hayat sürmeye karar vermiştim. Daha sonra da başörtülü olarak
    çalışabileceğim başka bir şirkette işe başladım. Müslüman olduktan
    sonra kendimi yeniden doğmuş gibi hissetmeye başlamıştım. Bu his beni
    hiçbir zaman terk etmedi.

    “BAŞÖRTÜM HERŞEYİM”
    -Başörtüsü sizin için ne anlama geliyor?
    Başörtüsü benim her şeyim. Örtüm başımda olduğu zaman ALLAH'ın bana
    olan şefkat ve sevgisinin daha fazla arttığını hissediyorum.
    -İslam'a girdikten sonra Müslümanlarla ilgili hayal kırıklıklarınız oldu mu?
    Evet, hem de çok… Bazı Müslümanların İslam'ın emirlerini yerine
    getirmemeleri beni çok şaşırttı, hatta bu durum nedeniyle bir çok kez
    ağladığımı hatırlıyorum. Müslümanlar İslam'ı çok iyi yaşamasalar da
    İslam'a ve Peygamber efendimize karşı içimde çok büyük bir sevgi var.
    Bir de Hz. Hatice'yi çok seviyorum ve elimden geldiği kadar Hz.
    Hatice'yi kendime örnek almaya çalışıyorum.
    -Japonya'da İslam'a olan ilgi şu an ne durumda?
    ALLAH'a şükür çok iyi. İslam Merkezi'nden aldığım bilgilere göre her
    gün en az 5 Japon Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oluyormuş.
    Önümüzdeki yıllar bu sayının daha da fazla artacağını düşünüyoruz.
    -Siz, bir başkasının İslam'a girmesine vesile oldunuz mu?
    Evet. İki Japon Arkadaşım benim davetimle İslam'a girdiler. Bir arkadaşım Ayet, diğer arkadaşım da Zeki ismini aldılar.
    -Tekrar Japonya'ya dönmeyi düşünüyor musunuz?
    2 sene daha Şam'da kalıp Arapçayı öğrendikten sonra Japonya'ya geri
    döneceğim. Çünkü Japonların İslam'ı iyi bilen davetçilere ihtiyacı var.


    Anlattıkları hem ilginç bir okadarda güzel ve sevindirici devamının gelmesi dileğiyle...

  8. Ellerine sağlık güzel çizmişsin bence ikinci çizimin hangisi olur bilmem ama bayan bir karakter olsun ayrıca sayfaya baktım güzel çizimler var bende katılmak isterdim ama çizemediğimden dolayı malesef diyorum :D bizi haberdar edersin artık sana başarılar...


  9. MONSTER RANCHER

    (Monster Farm)


    Bölüm Sayısı:73
    Tür:Oyun, Fantastik, Macera
    Tanıtım:11 yaşındaki Genki, “Monster Rancher” yarışmasında finale kalır ve finalde de başarılı olarak şampiyon olur. Bir gün okul dönüşü Genki, evde “Monster Rancher” şampiyonluğu ödülü olarak kendisine yeni “Monster Rancher 200X” CD-ROM oyununun gönderildiğini görür ile oynamaya başlar. Oyunun daha başında bir canavar yaratmaya çalışırken Genki kendisini “Monster Rancher” evreninde bulur.
    Bu sıradışı evrende Holly adındaki bir kız ve göz şeklindeki canavar Suezo kötü canavarlardan kaçarlarken birdenbire karşılarına Genki çıkar. Ne olduğunu anlayamayadan üçlü birlikte kaçmaya başlarlar.
    Holly, bütün canavarları kötü canavara dönüştüren Moo’nun egemenliği altına giren bu evrende canavarları eski şekline dönüştürebilecek tek şey olan Phoneix’in peşindedir ve Phoneix hakkında bildiği tek şey onun bir “Disk” içinde uyumakta olduğudur.


    Anime.gen.tr den alıntıdır.

    Arkadaşlar hatırlarsınız belki zamanında Türkiye'de Kanal D de yayınlanmıştı, ve yanlış hatırlamıyorsam iyide bir izleyicisi vardı, en azından ben kaçırmadan izliyordum. Animenin orjinal ismi monster farm yani anlayacağınız heycanlı aksiyonu bol güzel bir anime malesef Türkçe çevirisi yok aslında çok ojinal bir yapımdır, kimsenin niye dikkatini çekmemiş anlamadım umarım yakın zamanda tekrar izleyebilirim veya izleyebiliriz...

    Anime Resimleri


    Resmi ekleyen

    Resmi ekleyen

    Resmi ekleyen

    Resmi ekleyen

    Resmi ekleyen


    OPENİNG


    http-~~-//www.youtube.com/watch?v=LpodNMsrEbE



    Resmi ekleyen

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli bilgi

Forum kurallarımızı okudunuz mu? Forum Kuralları.