Jump to content

Ohayou_Kerem

Üyeler
  • İçerik sayısı

    78
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    10

İletiler bölümüne Ohayou_Kerem kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. Freesia, Bir saat önce tarihinde yazdı:

     

    Haha. Güzelmiş :D Şuan evde kınık var. O yüzden kınık içtim. Acaba kınıkın bu hikayede yeri nedir ? 

     

    pegasusejder, 50 dakika önce tarihinde yazdı:

    Hahahaha çok iyi. :D 

     

    Çaydanlık mı soğumuş? Nasıl? :D Afiyet olsun. :)

    Oradaki garson. :D 

    Hahaha aynen öyle, oradaki garson da Kınık içiyormuş :D

     

    Valla bizimkiler inanılmaz çaycıdır, koca demliği bitirmişler bana da dibi kaldı o da ne hikmetse soğumuş :/

    Herhalde sürekli çay doldura doldura öyle oldu :D

  2. Freesia, 8 dakika önce tarihinde yazdı:

     

    Belirli bir marka içtiğim yok açıkçası hepsi bana aynı geliyor. Genel olarak evde ne varsa onu içiyorum :D 

    Aa bak şimdi o zaman sana o meşhur hikayeyi anlatmam lazım.

     

    Bir gün Sırma, Kızılay ve Beypazarı'nı sahipleri bir lokantaya gelmişler, oturmuşlar. Yemekler yenmiş, yemek sonrası bir soda almak istemişler. Sırma'nın sahibi "ben bir sırma alayım" demiş. Kızılay'ın sahibi "ben de bir Kızılay alayım" demiş. Beypazarı'nın sahibi ise "ben bir su alayım" demiş. Garson "siz neden su alıyorsunuz?" diye sorduğunda, Beypazarı'nın sahibi yavaşça dönmüş ve demiş ki; "arkadaşlar su alıyor, ayıp olmasın ben de su alayım" demiş.

  3. Herkese selamlar. Düzenli Bakılan Dutluk'taki çeşitli sohbetlerimizden sonra beni bu incelemeyi yapmaya teşvik eden @pegasusejder'e teşekkürlerimi sunuyorum. Vakit kaybetmeden incelemeye giriyorum :)

     

    Öncelikle, son dönemlerde oldukça meşhur olmasından mütevellit belki "The Witcher" adını duymuşsunuzdur. Özellikle dünyayı kasıp kavuran bilgisayar oyunu The Witcher 3 - Wild Hunt sayesinde ünü inanılmaz bir şekilde yayıldı (şahsen bayılarak oynadığım bir oyundur :D). Oyunun bu kadar popüler olmasının bir getirisi olarak çeşitli firmaların da ilgisini çekmeyi başaran bu evren (evren diyeceğim zira The Witcher'ın da kendine ait fantastik bir evreni var), Netflix'in daha hızlı davranmasının bir sonucu olarak bir dizisi de çekildi. Şahsen fantastik diyarlara hayranlık duyan biri olarak gözümü kararttım ve The Witcher serisinin tüm oyunlarını oynayıp bitirdim, dizisini de izledim ve halihazırda o evren ile alakalı detaylı bilgiye sahibim fakat takdir edersiniz ki bir evren ile ilgili detaylı bilgiye sahip olmanın en iyi yolu, o bilgiyi direkt kaynağından yani kitaplarından öğrenmektir. Ben de ne zamandır fırsatını kollayıp okumak istediğim bu kitap serisinin ilk kitabını okudum. Bu yazımda da bu serinin ilk kitabı özelinde konuşacağım. Umarım diğer kitaplarını da yakın zamanda okuyup onların da yazılarını yazabilirim, belki benim gibi bu tarz evrenlerden hoşlanan veya The Witcher oyunlarını seven insanlarla güzel bir sohbet ortamı oluşturabiliriz :D

     

    GİRİZGÂH

     

    Efendim hikayemiz elflerin, insanların ve cücelerin yaşadığı, her türlü şifalı ve lanetli büyünün veya eşyanın etrafta cirit attığı, vahşi hayvanlar yetmezmiş gibi garkolanlar, kurtadamlar, basiliskler, çatalkuyruklar, ejderanlar, horozbaşlar, golemler, cinler, periler, cadılar, grifinler, sirenler, hortlaklar, impler, hayaletler ve aklınıza gelebilecek her türlü garabet yaratığa ev sahipliği yapan bir dünyada geçmekte. Bu garabet yaratıkların dünyamıza nasıl ve neden geldiğini bilen çok çok az kişi var. Onlar ile başa çıkabilmek ise... çok ayrı maharetler gerektirmekte. Ne elfler, ne cüceler ne de insanların, bu inanılmaz yaratıklar her yerde cirit atarken yaşama şansları pek fazla değil. Umutsuzluğun kol gezdiği bu zamanda fark edilen şey ise yaratıklarla savaşmak için yaratık olmak gerektiği. Böylece zamanın büyük büyücüleri ve fikir önderleri, ailesinden ayrı düşmüş veya zorla koparılmış çocukları etraftan toplayıp bu çocuklar üzerinde çeşitli deneyler yaptılar. Çoğu bu deneylerden sağ çıkamadı fakat sağ çıkanlar ise "witcher" adı verilen insanüstü hıza ve reflekslere sahip mutantlara dönüştüler. Bu insanlar olabilecek en iyi şekilde eğitildiler. Savaş sanatına hakim olan, yaratık külliyatlarını ezberleyen, hangi yaratığın ne tür zayıflıklara sahip olduğunu bilen birer canavar avcıları oldular. Bu kadar girizgahı neden yaptığımın yanıtı ise hikayemizin ana karakteri olan Geralt(a.k.a. Geralt of Rivia)'ın bir witcher olması elbette.

     

    Bir Witcher her ortamda kendini belli eder ki kendilerini saklamaya çalıştıkları da pek söylenemez. Atletik yapılıdırlar, kılıçlarını ustalıkla kullanırlar, kendilerini hayatta tutacak veya onları güçlendirecek çeşitli ilaç ve iksir yapımı ve dolayısıyla botanik bilgisine sahiptirler. Tüm vücutları mutasyona uğradığından, insanların kaldıramayacağı iksirleri içerek kendilerini kısa süreliğine daha da güçlü kılabilirler. Karanlıkta görebilirler, koku duyuları gelişmiştir. Tam manası ile birer avcıdırlar. Tüm witcherlar sırtlarında iki adet kılıç taşırlar. Birisi gümüş diğeri ise demirdir. Bazı rivayetlere göre gümüş kılıcı yaratıklar, demiri ise insanlar için taşıdıkları söylenir fakat bu tamamen asılsızdır çünkü witcher düzenin kesin kuralları vardır. Witcherlar insan öldürmez. Yani, mecbur kalmadıkça... Bazı yaratıklar için demir, bazıları için ise gümüş birer zehir etkisi göstermektedir, kılıçların asıl olayı budur. 

     

    Şuraya evrenin bir haritasını bırakıyorum;

    Spoiler

    62v0ktmwlzx51.jpg

     

    Çoğu hikaye evrenlerinden aşina olduğunuz gibi, genelde hikayelerde "iyiler" ve "kötüler" vardır. Genelde iki zıt kutbun birbiri ile çarpıştığını, bunun aslında ezelden beri süren bir savaş olduğu anlatılır fakat The Witcher'da işler hiç de öyle değil. Bu evrende bulunan herkes ama herkes "gri". Burada yaşayan herkes iyi veya kötü değildir. Tek önemli olan şey seçimler ve sonuçlardır. Tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi. Birinin size yardım ediyormuş gibi gözüküp ertesi gün çıkarları uğruna sizi satması gayet sıradan bir gündür bu evrende.  Bu yüzden The Witcher evrenini diğer fantastik evrenlere nazaran daha ilgi çekici bulmaktayım. Bir karakteri okumaya başladığınızda bir yerden sonra önemli olan tek şey o karakterin hangi tarafı seçeceğidir. Bu seçim onun kaderini belirler fakat The Witcher'da seçebileceğiniz bir taraf yok. Sürekli seçimler yapmalı ve bunun sonuçlarına katlanmalısınız. 

     

    ÖZET

     

    Hikayemiz, efsanevi Ak Kurt olarak bilinen meşhur witcher Rivialı Geralt'ın, Temeria Krallığı'nın başkenti Vizima şehrinin kenar mahallesindeki bir hana ayak basması ile başlar. O sıralar Temeria Krallığı'na Kral Foltest hükmetmektedir. Geralt'ın bu şehre gelmesinin tek sebebi burada ödülü yüksek bir kontratın bulunmasıdır. (Witcherlar kontrat ile çalışırlar. Bedavaya veya hayrına canavar öldürmezler. Canavarın başına bir ödül konulur, witcher bu kontratı alır, işini yapar, ödülü alır ve yoluna gider.)

     

    Vizima şehrinin haritası;

    Spoiler

    2280009704_71c89a7ea0_b.jpg

     

    Bu kısımda yazar, Geralt'ın ağzından çeşitli diyaloglar kurarak evren hakkında bize çeşitli bilgiler vermekte. En nihayetinde buradaki işi kabul eder, işini yapar fakat bu onun için bile (efsanevi bir witcher olduğunu söylemiştim) zorlu bir iştir ve ağır şekilde yaralanır. Yaralarını tedavi etmesi için eski dostu Nenneke'nin yanına gider. Kendisi bir tapınak rahibesidir ve Tanrıça Melitele'ye tapar (evrende çeşitli dinler de var elbette). Bu tapınakta yaralarını tazelerken biricik sevgilisi kudretli büyücü Yennefer ise onu aramaktadır. Bu esnada eski dostu, gezgin şair ve ozan Dandelion onu bulur. Burada beraber biraz hasret giderdikten sonra, yaralarını iyice saran Geralt tekrardan yola çıkmak ister fakat Nenneke onu kalması için zorlar zira geleceği görme yetisi olanlar, Geralt hakkında bazı kehanetler görmektedirler ve Geralt'ın geleceği hiç de parlak gözükmüyordur. 

     

    KİTAP HAKKINDA

     

    Elimden geldiğinde ana hikaye akışını sizlere aktarmaya çalıştım fakat elbette kitap bundan çok daha fazlasını vâad ediyor. Öncelikle kitabın anlatım diline değinmek gerekirse; açıkça çevirmenler gerçekten güzel bir iş çıkarmışlar. Kitabın orijinal dili Lehçe fakat ülkemizde Lehçe çeviri yapabilecek insanların sayısı mâlum olduğundan kitap Almanca'dan çevrilmiş fakat yine de güzel bir iş ortaya çıkmış. Yer yer betimlemeler ile sizi birazcık sıksa da, genel olarak sürükleyici bir kitap olduğunu söylemeliyim (belki de ben sevdiğimden bana öyle gelmiştir :D). 

     

    İkinci olarak kitabın anlatım yöntemine değinmek istiyorum zira burada farklı bir yöntem kullanılmış. Yazar kitaptaki ana hikayeyi anlatırken orijinal tabiri ile "flashback"lere başvurmuş (bu kısımdan sonra flashback kelimesini "geçmişe dönüş" olarak kullanacağım). Mesela örnek vermek gerekirse; kahramanımız Geralt'ın bir sürü lakabı var. Bazıları Ak Kurt olarak tanır, bazıları ise Blaviken Kasabı (Butcher of Blaviken). Bir yerde kahramanımıza bu hitapla seslenildiğini görüyoruz, bir kaç satır sonra bölüm bitiyor ve diğer bölüme geçiyoruz ve bu bölümde de Blaviken Kasabı lakabını nasıl aldığını görüyoruz. Yazar bu geçmişe dönüşler esnasında bize hiçbir şey söylemiyor. Yani bir bölümü bitirdikten sonra diğer bölüme geçip bambaşka bir hikaye okumaya başlayıp şaşırabilirsiniz, şaşırmayınız efendim. Ben ilk okuduğumda "acaba sayfa mı eksik?" demiştim :D Sabırla devam ediniz, yazar hikayeler esnasında küçük ipuçları vererek hikayeyi kafanızda toparlamanızı sağlıyor fakat bu kitabın en negatif noktası sanırım. Belirli bir hikaye akışı olmadığından, tüm kitap belirli geçmişe dönüş sekanslarından oluşuyor. Aslında günümüzde geçen asıl kısım, özet kısmında size anlattığım kadardır yani. Ben tüm oyunlarını oynayıp, evrene belli bir derecede hakim olmama rağmen, benim de bazı kısımları birbirine bağlamakta zorlandığım kısımlar oldu. Mesela bir örnek daha vermek gerekirse; Geralt Nenneke'nin tapınağında yaralarını sardığı esnada arkadaşı Dandelion onu ziyarete geliyor. Onların konuşmalarına bakarak çok eski dost olduklarını söyleyebiliyoruz. Kendi aralarındaki diyalog bitiyor, bölüm bitiyor ve diğer bölüme geçiyoruz ama bu sefer bambaşka bir hikaye okumaya başlıyoruz. İlerledikçe anlıyoruz ki, bu geçmiş bir zaman dilimine ait, Geralt ile Dandelion'ın yolculuk anılarından birini okuyoruz ve sonra diğer bölümde günümüze geri dönüyoruz. Bu geçmişe dönüş sekansları (sekans demek ne kadar doğru bilemiyorum zira kitabın büyük kısmı bunlardan oluşmakta) evreni ve karakterleri tanımak açısından güzel düşünülmüş fakat keşke okuyucuya biraz daha ipucu verilse iyi olurdu diye düşünüyorum. 

     

    En son ve aslında en önemli geçmişe dönüş sekansımız ise kitabımıza da ismini veren "Son Dilek" sekansıdır. Bu sekansın konusu ise kahramanımız Geralt'ın tek ve biricik aşkı Yennefer (a.k.a. Yennefer of Vengerberg) hakkında. Eğer oyunlarını oynadıysanız bu ikili arasında ilişki dinamiklerinin biraz farklı olduğunu biliyorsunuzdur :D Oyunlarını oynamadıysanız, okuyarak öğrenmenizi tercih ederim ama size bir ipucu vereyim; Özgürlüğüne inanılmaz düşkün alfa bir adam ile her şeyin kendisine hizmet etmesini isteyen alfa bir kadın hayal edin. Ve bu iki karakter birbirine sırılsıklam aşık olsun... Gerisini siz hayal edin işte :D

     

     

    Evet efendim, benim söyleyeceklerim bu kadar. Elimden geldiğince spoiler olmadan genel olarak evren ve kitap hakkında bilgi vermeye çalıştım. 

     

    Okuduğunuz için teşekkürler, gününüz güzel geçsin :whistling-onion-head-emoticon:

     

    Edit: Kitaptan bir diyaloğu sizlerle paylaşmak isterim, okurken hoşuma gitmişti :)

    Spoiler

    Ozan bir bacağını eyere atıp lavtasını dizine dayadı ve hüzünlü melodiler tıngırdatmaya başladı; hem çalgısını çalıyor hem de güçlü omuzlarına çapalarını vurmuş, kıkır kıkır gülerek yol kenarında yürüyen etekleri önlüklü kızlara arada sırada el sallıyordu.

        "Geralt" dedi ansızın. "Canavar diye bir şey var yahu! Belki bir zamanlar olduğu gibi çok sayıda değiller, belki ormandaki her ağacın arkasında pusuya yatmamışlardır ama yine de var onlar. Yaşıyorlar. Peki, insanların olmayan canavarları uydurmalarının nedeni nedir? Dahası, uydurdukları şeylere neden inanırlar? Hıh? Rivyalı Geralt, ünlü Witcher? Sen bunun nedenini sormadın mı kendine?"

         "Sordum ünlü şair. Nedenini biliyorum."

         "Merak ettim şimdi."

         "İnsanlar," Geralt başını karşı yöne çevirdi, "canavar ve canavar hikayeleri uydurmayı severler. Bunu yaptıkları zaman kendi canavarlıklarını görmezler. İçkinin dibine vurduklarında, sahtekârlık yaptıklarında, hırsızlık yaptıklarında, karılarını kayışla dövdüklerinde, yaşlı büyükannelerini aç bıraktıklarında, tuzağa düşmüş bir tilkiyi gübre yabasıyla delik deşik ettiklerinde ya da dünyada yaşayan son tekboynuzu ok yağmuruna tuttuklarında gün ağarırken kulübelerin arasında dolanan Bane'in onlardan daha kötü biri olduğunu düşünmek işlerine gelir. Böylece yüreklerine su serpilir. Yani yaşamak kolaylaşır."

         "Hepsini aklıma yazdım," dedi Dandelion bir an sessiz kaldıktan sonra. "Uygun kafiyeyi bulup balata dönüştüreceğim."

     

  4. Freesia, 4 dakika önce tarihinde yazdı:

     

    Bu vazifeyi yapmanıza belki engel olamayabilirim, ama elbet bir gün açık bulduğumda hiç acımadan ve tereddüt etmeksizin bu kutsal vazifeyi elinizden alacağıma emin olabilirsiniz. Buna hiç şüpheniz olmasın! O zaman gelesiye kadar gölgeler içinden sizi izliyor olacağım.  Görüşmek üzere kendinize dikkat edin.

    :evil-smile-onion-head-emoticon:

    @pegasusejder Kendinize bir rakip edindiniz efendim :D 

     

  5. pegasusejder, 5 dakika önce tarihinde yazdı:

    Konu açarak başlarız sonra işleri büyütürüz. :D 

     

    Hahaha benden önce ilham almayınız. :D 

    Haha replikten kastım aslında işimi çalmak, günü benim başlatmam lazım. :D 

    Haa o mesele. Replik deyince ben kelime kullanımı olarak algıladım :D

     

    Evet bu gerçekten ciddi bir vazife efendim. Vazifeniz, forum istikbalini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmeniz ve günü başlatan mesajı atmanızdır  :D:super-onion-head-emoticon:

     

     

  6. Freesia, 35 dakika önce tarihinde yazdı:

    Hayırlı sahurlar. :D Umarım gününüz güzel ve serin geçer. 

    Teşekkürler :D Hayırlı sahurlar :D :relax2-onion-head-emoticon:

    pegasusejder, 21 dakika önce tarihinde yazdı:

    Hahaha adminlere danışalım yeni konu açsınlar. :D 

    Benim repliklerimi çalmayın. :/ :D

     

    @syncdes ve herkese hayırlı sahurlar. Gününüz güneşli, verimli, güzel ve mutlu geçer inşallah. :)

    Hahaha olabilir :D

    Sana da hayırlı sahurlar :whistling-onion-head-emoticon:

    E tüm replikleri aldın bize bir şey bırakmadın :D Ben de gününüz bombastik geçsin diyim bari :D

  7. Freesia, 20 dakika önce tarihinde yazdı:

    Nasılsınız, yatıyorsunuz heralde iyi geceler o zaman size:3

     

    Burasıda çok sıcaktı evde durulmuyor ama yinede yazı özlemişim be :D

    Tabi sivrisinekler hariç onları hiç özlememişim. :yipee-crazy-rabbit-emoticon:

     

    Valla ben sahura kadar buralardayım :D 

     

    Sorma ya, dün böyle değildi birden oldu. Ben de yazı severim ama şöyle hafif esse fena olmazdı :D

    Freesia, 18 dakika önce tarihinde yazdı:

     

    Önce bir hayatta kalmayı başaralım da sonra dışarı çıkarız. :D

     

    Kalırız ya biz neler atlattık ülkece :D Bunu da hallederiz. En olmadı @pegasusejder bize toplu terapi yapma sözü verdi :D

     

    Bu arada yeni pp güzelmiş :good-job-onion-head-emoticon:

  8. Caprihorn, 17 dakika önce tarihinde yazdı:

    Monogatari izliyordum, sen ne yapıyorsun?

    Ben de dediğim mangaya devam ediyorum, ödev yaptım biraz. Saat çabucak geçmiş :D

     

    Bir de burası aşırı sıcakladı ya (İstanbul), birden bire yaz havası geldi :D

    ErenY, 14 dakika önce tarihinde yazdı:

    anime dedinde fark ettim bende izleyecek anime kalmadı   1 2 tane anime önerebilirmisiniz ? müzik ve ecchi olmasın (müzik klasik  olursa olur ) lütfen 

    Ne tarz animeleri seviyorsun? Ona göre bir şeyler önerebiliriz. 

  9. 5555, 11 dakika önce tarihinde yazdı:

    manga okuyan arkadaşlara bir sorum olacaktı, manga okurken müzik dinliyor musunuz? dinliyorsanız ne tür

    Ben genelde yavaş müzikler dinliyorum. Alternatif müzikler veya eski japon şarkıları felan :) 

    Caprihorn, 11 dakika önce tarihinde yazdı:

    İyidir bende. :)

    Sevindim :) Neler yapıyorsun?

    pegasusejder, 2 dakika önce tarihinde yazdı:

    Sağ ol. :) Yani bazı şeyleri yapsa da mecbur tamamen ona bırakımıyorum. :D 

     

    Haha geldi diye tahmin ediyorum. :D :D  

    İyi yapıyorsun. Ben de buraya yazdıktan sonra dayanamadım gittim yardıma zaten :D

     

    Evet ya şükür kendime geldim nedense bugün böyle oldu :D 

  10. 3442SLayer, 57 dakika önce tarihinde yazdı:

    pek imkanım yok umut konusunda düşüğüm bu konuda yurt dışında her iş için açık var sadece daha azına yönelirsem daha yüksek miktar kazanc demek olduğunu düşünüyorum

    Aslında yurt dışına iş yapmak için oraya gitmene bile gerek yok, yeterince İngilizcen varsa buradan bile iş yapabilirsin bence. Biraz fırsat kovalamak lazım sadece.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli bilgi

Forum kurallarımızı okudunuz mu? Forum Kuralları.