Jump to content

Genel Araştırma

'Anime Tanıtım ve İncelemeleri' etiketi için arama sonuçları.

  • Etiketlere Göre Ara

    Etiketleri virgülle ayırarak yazın.
  • Yazara Göre Ara

İçerik Türü


Forumlar

  • Duyuru & Kurallar
    • Forum Kuralları & Yardım
    • İstek, Şikayet ve Öneri
    • Tanışın Kaynaşın
    • Türk Anime TV Etkinlikleri
    • E-dergi
  • Türk Anime Çeviri Ekibi (TAÇE)
    • Tamamlanan Projelerimiz
    • Devam Eden Projelerimiz
    • Gelecek Projelerimiz
    • Askıya Alınanlar
    • TAÇE Duyuruları
  • Anime GENEL
    • Anime İstek ve Öneri Bölümü
    • Bilinmeyen Animeler ve Karakterler İçin Yardım Bölümü
    • Anime Genel
    • Anime Geyik
    • Animeler & Karakter Anketleri
    • Anime Tanıtım ve İncelemeleri
    • Anime Serileri Bölüm Tartışma Alanı
  • Manga GENEL
  • Fansub Takımları
  • Anime Manga Live-Action Download
  • Fan Kulübü
  • Japonya
  • Program Deposu
  • Konu Dışı
  • Roronoa Zoro's Roronoa Zoro Kimdir?

Sonuçları bul...

İçeren sonuçları bulun


Oluşturma Tarihi

  • Start

    End


Son Güncelleme

  • Start

    End


Filter by number of...

Kayıt tarihi

  • Start

    End


Üye Grubu


Hakkımda


Outlook


Web Sitesi


ICQ


Yahoo


Jabber


Skype


Konum


İlgi Alanları

16 sonuç bulundu

  1. Anime Tanıtım Hotarubi no Mori e Tür: Dram, Romantik, Doğaüstü Yayınlanma Tarihi: 5/09/2013 Bölüm Sayısı: 1 Süre: 44 dakika Yönetmen: Takahiro Omori Manga: Yuki Midorikawa Animasyon – Dizayn: Akira Takada Firma/Stüdyo: Brain’s Base Müzik: Makoto Yoshimori Küçük bir kız olan Hotaru, hakkında efsaneler anlatılan Yamagami Ormanı’nın içinde kaybolmuştur. Yolunu bulmaya çalışırken bir oraya bir buraya koşuşturmaktan yorulur ve sonunda olduğu yere oturup, ağlamaya başlar. Tam bu sırada yüzünde maske takılı bir genç (Gin) onu görür. Ormanda biriyle karşılaştığına çok sevinen Hotaru birden Gin’e doğru koşar fakat beklediği sevgi dolu karşılamayı göremez. Gin bir Youkai’dir (ruh) ve eğer ona bir insan dokunacak olursa yok olacaktır. Gin, eli yerine bir odun parçasını Hotaru’ya uzatır ve onu ormandan çıkartır. Hotaru, ona yardımcı olduğu için Gin’e karşı minnet duyar ve yarın bir hediyeyle geleceğini söyleyerek yanından ayrılır. Böylece Hotaru bütün yaz mevsimi boyunca her gün Yamagami ormanına Gin’i görmeye gelir. Yaz bittiğinde ise ayrılık vakti gelip çatmıştır. Hotaru’nun tatili bitmiş artık evine dönme zamanı gelmiştir. Gin’in yanından ayrılırken, ona her yaz geleceğine dair söz verir. Bu şekilde yaz, ikisininde dört gözle beklediği bir mevsim haline gelir. Yıllar boyu sürecek olan bu arkadaşlık Hotaru genç bir kız olunca çok daha derin duygular yaşamasına sebep olacaktır. Peki bu ilişki ne zamana kadar devam edecekti? One-Shot mangadan uyarlanan bu anime kısacık sürmesine rağmen insanın kalbini ısıtacak türde bir hikayeyi anlatıyor. Başarılı çizimleri, animasyonları ve harika müzikleri beni gerçekten derinden etkilemiştir. Eğer şöyle bir 45 dakikanız varsa mutlaka bu anime için ayırın ve izleyin. Pişman olmayacaksınız… İyi seyirler. ___________________________________________________________________ Kaynak: AnimeFantastica: http://www.animefantastica.com/hotarubi-no-mori-e
  2. Anime Tanıtım Hal Tür: Trajedi, Romantik Yayınlanma Tarihi: 08/06/2013 Film Süresi: 60 Dakika Yönetmen: Makihara Ryoutarou Firma/Stüdyo: Wit Studio Müzik: Michiru Oshima Başlıca Seiyuular: Yoko Hikasa, Yoshimasa Hosoya, Mamoru Miyano Romantik hikâyemiz; olası uzak bir gelecekte robotların insanlarla iç içe yaşadığı bir zamanda geçmektedir. Mutlu bir hayatları olan Kurumi ile Hal’ın talihsiz bir uçak kazası sonrası hayatları altüst olur. Kazadan sonra sevdiğini kaybeden Kurumi büyük bir travma geçirir ve kendini insanlardan soyutlayarak günlerini hep evde geçirir. Kurumi’yi hayata yeniden bağlamak içinse Q01 adlı robot görevlendirilir. Q01, Hal’ın yerine geçerek Kurumi’nin yaşadığı küçük Japon kasabasına gider. Robot Hal, insan duygularından bir haber olduğu için Kurumi’yi nasıl ikna edeceğini bilemez. Tam da bu noktada herkesin elinde dolaşan rübik küpler sayesinde bir şeyler yapabileceğini anlar. İnsanlar bu küplerin üstüne gerçekleşmesini istedikleri dilekleri yazarlar ve bu bulmacayı çözdüklerinde de dileklerinin gerçekleşeceklerine inanırlarmış. Robot Hal bu rübik küpler sayesinde Kurumi’nin geçmişte kendisi ve Hal için dilediği şeyleri çözerek Kurumi’ye yavaş da olsa yakınlaşmaya başlar. Konu bir çiftin hüzünlü aşk hikâyesi ve ölen kişinin ardından hayatta kalan kişiyi hayata döndürmek içinse bir insanın yardımı yerine robottan faydalanılıyor. Japonların şimdi olmasa bile böyle bir şeyi gelecekte yapacaklarına kesinlikle inanırım açıkcası. Tabii hisleri olmayan bir makine sizi nasıl anlayabilirse artık!? Robot Hal bunu çok iyi başarabiliyor hem de o kadar başarılı ki Kurumi’yi saklandığı dolaptan çıkarmayı başarıyor ve onun gizemli dünyasına giriyor. Kurumi adlı kızımız ise Robot Hal’ın gelmesine ilk başta sinirlenmiş olsa bile onun kendisi için yaptıklarını gördükçe önyargıları azalıyor ve ona Hal ile yaşadıkları anıları anlatıyor. İşte bu noktada Kurumi ve Hal’ın mutlu, ama arada tartışmaları da olan bir ilişkileri olduğunu görüyoruz. Ayrıca Hal’ın geçmişi bir o kadar da karmaşıktır. Her ne kadar teknoloji harika bir hızla gelişmiş olsa bile hâlâ kasabalarda yaşayan insanların küçük eski evleri ve dükkânların aynı şekilde var olduğunu görmek aslında biraz ilginç geliyor. Yani hayat aynı şekilde ve aynı tarzda devam ediyor. Burada yeni olan tek şey insanların arasında artık robotların da var olduğudur. Gerek karakter gerek arkaplan çizimleri oldukça güzel görünüyor. Hele bazı sahnelerde oldukça gerçekçi çizimler hoşunuza bile gidecektir eminim. Aynı şeyi müzikleri için de söyleyebiliriz. Romantik bir seri için rahatlatıcı müzikler seçilmiş. [ İyi Seyirler ] _____________________________________________________________________________ Kaynak: AnimeFantastica: http://www.animefantastica.com/hal
  3. Sıcak Sıcak Anime Tanıtım Noragami Tür: Aksiyon, Macera, Shounen, Doğaüstü Güçler, Komedi Yayınlanma Tarihi: 05.01.2014 Bölüm Sayısı: 12 Yönetmen: Tamura Koutarou Senaryo: Akao Deko Firma/Stüdyo: Bones Başlıca Seiyuular: Kamiya Hiroshi (Yato), Uchida Maaya (Iki Hiyori), Kaji Yuuki (Yukine) Mangaka: Adachi Toka Açılış: Goya no Machiawase – Hello Sleepwalkers Kapanış: Heart Realize – Tia Noragami, konusunu Japonya’nın milli dini olan Şintoizm’den alan bir diğer anime yapımıdır. 8 milyon Tanrı’nın var olduğuna inanılan din akabinde birçok efsaneyi de beraberinde getirmiştir. Yine Tanrılardan ilham alınan hikayemizde ise ana karakter başıboş bir Tanrı olan Yota. Gerçek dünya ve ahiret arasında kalan ruhların bir kısmı Tanrılara hizmet ederken bir kısmı ise ayakashiye dönüşerek insanların işlerine burnunu sokmaktadır. Yota, 5 yen karşılığında insanların dileklerini yerine getirerek bu huzursuz ruhları kovmaktadır. Başıboş Tanrı Yato’nun amacı para biriktirip kendine bir tapınak inşa ettirebilmek ve saygınlık kazanmaktır fakat işler istediği gibi gitmez. Ayakashileri yok etmek için kullandığı kutsal silahı (Shinki) görevinden istifa etmesiyle savunmasız kalan Yato günün geri kalanını ruhlardan kaçarak geçirir. Bir diğer ana karakter olan Iki Hiyori ortaokullu, sevimli bir kızdır. Kayıp bir kediyi arayan Yato ile yollarının kesişmesiyle kaderi değişir. Yato’yu kurtarmak isterken kendi kaza kurbanı olan Hiyori iki dünya arasında sıkışıp kalır. Ne tam insan ne tam ayakashidir. Başıboş ve eşofmanla gezen bir Tanrı olsa da Yato’dan eski haline dönmesi için dilekte bulunur. Dileği kabul edilen Hiyori ve Yato ikilisinin bundan sonraki maceralarını izleyerek göreceğiz. Aylık Shounen Dergisinde 2010 yılında yayınlanmaya başlayan Noragami, Bones stüdyosu tarafından anime serisi olarak yayınlanmaya başlamıştır. Hem animasyonları hem de karakter tasarımları çok güzel. İlk bölüm itibariyle gözüme itici gelen bir şey olmadı. Müzikleri de oldukça başarılı. Kapanış şarkısı “Heart Realize” supercell grubundan Tia’nın sesine pek bi yakışmış. Ses demişken seiyuu ekibine bakacak olursak Levi’nin seiyuusu olan Kamiya Hiroshi (Kami? Bu da mı tesadüf?) Yato karakterini seslendirmekte. Kamiya Hiroshi’nin hem Levi gibi aksi bir karakteri hem de Natsume Takashi gibi nazik bir karakteri seslendiren başarılı bir seiyuu olduğunu düşünüyorum. Hikaye ilk bölüm tanışma-kaynaşma olaylarını eğlenceli bir şekilde ele aldı. Şayet senaryodan şaşmazlarsa Noragami, 2014 yılının ilk başarılı yapımlarından biri olabilecek kapasitede. [ İyi Seyirler. ] ________________________________________________________________________ Kaynak: AnimeFantastica: http://www.animefantastica.com/noragami
  4. Anime Tanıtım Space Dandy Tür: Bilim kurgu, komedi Yayınlanma Tarihi: 04.01.2014 Bölüm Sayısı: 26 Yönetmen: Shinichirō Watanabe (Cowboy Bebop, Samurai Champloo) Firma/Stüdyo: Bones Başlıca Seiyuular: Junichi Suwabe (Dandy), Uki Satake (QT), Hiroyuki Yoshino (Meow) Açılış: Viva Namida – Yasuyuki Okamura Kapanış: X Jigen e Youkoso – Etsuko Yakushimaru Aylardır anime dünyasının gündemini oluşturan Space Dandy nihayet başladı. Cowboy Bebop, Fullmetal Alchemist, Soul Eater ve Samurai Champloo gibi başarılı animelerin arkasındaki önemli isimler Cowboy Bebop ve Samurai Champloo’nun yönetmeni Shinichirō Watanabe’nin yönetiminde Space Dandy için bir araya gelmişti. Toonami’nin büyük yatırımlarıyla başlayan Space☆Dandy için dolayısıyla da beklentiler oldukça büyüktü ve dünya genelinde belki de hiçbir animede yaşanmayan bir rekabeti yaşattı. Acaba Space Dandy bunca rekabete ve beklentiye değen bir anime olabilecek miydi? Sen misin Dandy’e göz kırpan? Uzaylı avcısı olan Dandy, geçimini farklı gezegenlerden bilinmeyen uzaylı türlerini yakalayıp kayıt altına alarak sağlamaktadır. Geçinmek zor iş tabi. Animenin başında her erkeği yaşamı boyunca en büyük kararsızlığa(?) iten kadınlarda göğüs mü kalça mı sorunsalına karşı tavrını koyan Space Dandy soluğu Boobies’te alır. Nasıl bir yer olduğu adından belli olan Boobies breastoranlar (evet, çok yaratıcı bir isim) zincirinin bir parçasıdır. Dandy’nin en büyük hayali de bu breastoranlara sahip olmaktır. Her animede ana karakterin amacı dünyayı kurtarmak, en güçlü olmak ya da dostlarını korumak olacak değil ya. Breastoranlar varken gerek yok böyle amaçlara. Meğer bu meşhur sahnede bizim Dandy kamuflaj oluyormuş. Böyle kamuflaja can kurban. İlk bölümü hem İngilizce hem de Japonca olarak izledim. Öncelikle animelerde İngilizce dublaj konusunda çağ atlandığını söyleyebilirim. Öyle duygusuz bir seslendirme söz konusu değil ve karakterlere oldukça yakışan sesler tercih edilmiş. Ian Sinclair ve ekibi tebrik etmek lazım. Demek ki istenirse İngilizce olarak da iyi işler çıkarılabiliyormuş. Space Dandy anime serisinin orijinal dili hem İngilizce hem Japonca. Hatta İngilizce olarak daha önce hazırlandı ve şu an Japonya bile animeyi daha sonra seyretmek durumunda. Seiyuulara yani Japonya tarafına gelecek olursak Grimmjow’u seslendirdikten sonra rol aldığı her animede gözlerin üzerinde olduğu Junichi Suwabe’nin performansı tek kelimeyle muhteşem. Yıl sonunda bu rolüyle ödül alırsa şaşırmamak gerek. Seiyuu olarak pek bir tecrübesi olmamasına rağmen 9nine grubundan şarkıcı Uki Satake de Dandy’nin yoldaşı QT’ye sesiyle hayat verip, şirin mi şirin bir karakter yapmış. Ayrıca haberlerimizi takip ettiyseniz konuk seiyuu kadrosunda da çok büyük isimlerin olduğunu görmüşsünüzdür. Her ne kadar çok büyük ilerleme olsa da İngilizce seslendirmeyi muhteşem seiyuu performanslarının konuştuğu Japonca seslendirmeyle karşılaştırmak büyük bir hata olur. Karşı cins ona göz kırpıyorsa Dandy’nin gözünü açma zamanı gelmiş demektir. Müzikler için ayrı bir paragraf açmak gerek. İlk olarak animenin açılış şarkısı Yasuyuki Okamura’nın “Viva Namida” adlı parçası da animenin kendisi gibi Japonya’da aylar öncesinden oldukça popüler olmuştu. Kendisi daha önce de City Hunter 2 ile anime severlerin karşısına çıkmıştı. Tek diyebileceğim bu animeye yakışan harika bir açılış parçası olduğu. OST’lere baktığımızda Space Dandy, Yoko Kanno’nun sayesinde, Cowboy Bebop’ın yolundan ilerliyor gibi görünüyor. Animenin eğlenceli yapısına ve atmosferine uygun müzikler kulağa hitap etmekle kalmıyor, seriyi izlerken aldığınız zevki de arttırıyor. Sadece ilk kapanışı pek beğenmedim, ama o kadar da olur artık. Space☆Dandy’nin oldukça renkli bir dünyası var. Animasyon ve çizim yönünden oldukça iyi bir çizgide. Dandy’nin sık sık değişen komik surat ifadeleri oldukça iyi çizilmiş ve tebessüm ettirebiliyor. Animeyi sevip sevmemeniz biraz Dandy karakterini sevip sevmemenize bağlı. İlk bölümde Dandy’nin peşindeki düşmanları biraz görsek de hikayede neyin ne olduğunu tam olarak anlayamıyoruz. Zaten Dandy de olaylardan bihaber, adamın olayla alakası yok sanki. O, daha çok kadınlara ve mesleği gereği farklı uzaylılara ilgi duyuyor. Dandy’nin her bakışına bir numara versek sayılar yetersiz kalır. Toparlayacak olursak Space Dandy vadettiği eğlenceyi izleyiciye sunabiliyor. Görsel açıdan çok iyi, işitsel açıdan harika bir yapım var karşımızda. Animenin hemen hemen her noktasında ayrı bir kalite kendini hissettiriyor. Daha çok eski anime severlerin bu kaliteyi hissedeceğini düşünüyorum. Burada en belirleyici unsurlardan biri, 26 bölümlük anime serisinin hikaye olarak nasıl ilerleyeceği ve bölümlerin ne kadar doyurucu olduğu olacak. Bu, dönüşünde de bekletiyor ha. Space Dandy çok büyük bir potansiyele sahip. Bu potansiyelin tamamını kullanırsa klasik olur, kullanamazsa yazık olur. Belki Shingeki no Kyojin kadar geniş bir kitleye hitap etmiyor ama Space Dandy’e bir şans tanımalısınız. Belki sizin için de bir sonraki bölümün merakla bekleneceği bir yapım olur, ben öyle yapacağım. See you Space Dandy… Ayrıca ,Space Dandy'nin ilk 10 dakikası: -http://www.animefantastica.com/space-dandy-ilk-10-dakika __________________________________________________________________________ Kaynak: AnimeFantastica: http://www.animefantastica.com/space-dandy
  5. Sıcak Sıcak Anime Tanıtım Nisekoi Tür: Komedi, Romantik, Shounen, Harem Yayınlanma Tarihi: 11.01.2014 Yönetmen: Tatsuwa Naoyuki Senaryo: Shinbou Akiyuki, Tou Fuyashi Firma/Stüdyo: Shaft Başlıca Seiyuular: Uchiyama Kouki (Ichijou Raku), Touyama Nao (Kirisaki Chitoge), Hanazawa Kana (Onodera Kosaki) Mangaka: Komi Naoshi Açılış: CLICK – ClariS Nisekoi, bu dönemin en çok dikkat çeken romantik komedi serisi. Mangası 2011 yılından beri düzenli olarak devam eden seri kış sezonunda animasyon olarak sevenleriyle buluştu. Ichijou Raku, normal bir hayat sürmek isteyen, normal şartlar altında bir üniversiteye girmeyi amaçlayan ama normal olamayan liseli bir gençtir. Raku, bölgede söz sahibi olan yakuza ailesinin tek çocuğu ve mirasçısıdır. Yakuza ailesinde büyümesine rağmen olaylara hiç ilgisi yoktur. Bir an önce üniversiteyi kazanarak evden uzaklaşma derdindedir. Bu sevdası yüzünden öğrencilik hayatı boyunca sürekli ders çalıştığından hiç sevgilisi de olmamıştır fakat bir çocukluk aşkı vardır. Adını ve yüzünü hatırlayamadığı bu çocukluk aşkıyla 10 yıl önce birbirlerine büyüdüklerinde evleneceklerine dair bir söz verirler. Bu sözün anahtarı kızda, kilidi ise Raku’da kalır. Gelecekte birbirlerini tekrar bulduklarında kilidi açarak evleneceklerdir. Raku bu sözünü unutmamıştır ama kızın hala böyle bir sözü hatırlayıp hatırlamadığından emin olamaz. Raku bu düşünceler içerisinde, normal saydığı günlerden birinde okula geç kalan Kirisaki Chitoge ile çarpışması sonucu hayatı tam bir karmaşaya döner. Kirisaki Chitoge çarpışmanın etkisiyle Raku’ya bir güzel tekme atar. Daha sonra Chitoge’nin sınıflarına transfer olan yeni öğrenci olduğunu öğrenir. Chitoge ve Raku karşılaştıkları ilk andan beri kelimenin tam anlamıyla kedi köpek gibidirler. Karşılaştıkları her anda kavgaya tutuşan ikilinin birbirlerine tahammülleri yoktur. İkili tartışırken aynı zamanda şehirde çete olayları boy göstermiştir. Yakuzaların bölgesinde olay çıkaran gangster çetesi ve yakuzalar ortalığı birbirine katmaktadır. Savaşa son vermek adına yakuzaların ve gangster çetesinin patronu bir karar varır; çocuklarını sevgili yapmak. Gangster çetesinin kızının Chitoge çıkmasıyla ortalık iyice karışır. Birbirlerine tahammül edemeyen bu ikili artık sevgili gibi davranmak zorundadırlar, sahte sevgililer gibi. Anime tam anlamıyla bir romantik komedi. Sürükleyici ve keyifli bir izlenim sunuyor, ne zaman başladı ne zaman bitti anlamadım bile. Çok fazla gizlisi saklısı yok gibi görünüyor. İlk bölümden önemli olan karakterleri ve ilişkilerini tanıttı. Onodera Kosaki’nin olayıda az çok ortaya çıktı. Onodera, kendisini 10 yıl önce Raku’nun söz verdiği çocukluk aşkı sanıyor fakat o durum da biraz karışık. Animenin kapanış şarkısında gördüğümüz üzere ortada bir kilit ve iki anahtar mevcut. Kimin çocukluk aşkı olduğu belli değil. Çocukluk aşkı Onodera olsa bile Raku bu sözünü ne kadar tutabilecektir? [ Raku vs Chitoge ] Manga vari animasyonunu pek beğendiğimi söyleyemem, arka plan olayını tamamen bitirmiş seri. Görsellik açısından çok bir şey beklemeyin. İlk bölümde duyduğumuz üzere şimdilik ortada bir tane şarkı var. Onunda açılış mı kapanış mı olduğu belli değil, ikinci bölümde anlarız ne olduğunu. Seiyuu ekibinde ise birçok animeden tanıdığımız başarılı seslendirmenleri var. Kısaca anime izlemeye değer. Harem sevmeyen bir kişi iseniz konusu ve eğlenceli karakterleri için bir şans vermenizi öneririm. Nisekoi, 2011 yılından beri devam eden mangasının yanı sıra tek bölümlük bir mangası daha ve iki bölümlük kitap serisi de bulunmakta. [ İyi Seyirler. ] http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=WLXW5JIqkBg _______________________________________________________________________ Kaynak: AnimeFantastica: http://www.animefantastica.com/nisekoi
  6. Sıcak Sıcak Anime Tanıtım Witch Craft Works Tür: Aksiyon, Doğaüstü, Seinen Yayınlanma Tarihi: 05.01.2014 Bölüm Sayısı: 12 Yönetmen: Mizushima Tsutomu Senaryo: Yoshida Reiko Firma/Stüdyo: J.C. Staff Başlıca Seiyuular: Seto Asami (Kagari), Kobayashi Yuusuke (Takamiya), Matayoshi Ai (Ai) Mangaka: Mizunagi Ryuu Açılış: Fhána – Divine Intervention Kapanış: Witch Activity Takamiya Honoka klasik öğrenci sorunları olan bir öğrencidir. Her gün Kagari isimli, okulda prenses olarak anılan ve bütün öğrencilerin adeta taptığı kızla aynı otobüse biner ve diğerleri tarafından ezilir. Okulda sıraları yan yana olmasına rağmen hiç konuşmamışlardır. Aralarında en ufak bir şey olsa prensesin hayran kulübü Takamiya’ya eziyet eder. Günün birinde Takamiya okul bahçesindeyken okul binasının bir kısmı üstüne düşer. Öleceğini düşünen Takamiya’yı Kagari kurtarır. Ancak Kagari cadı kıyafetleri içerisindedir ve bir süpürgenin üstünde duruyordur. Ne olduğunu anlamaya fırsat kalmadan Takamiya’ya bu sefer de savaşçı tavşanlar saldırır. Onları da yakıp kül eden Kagari, Takamiya’ya artık kendisini gizlice koruması gerekmediğini, açıktan koruyacağını söyler. Böylece ikili arasındaki gizemli ilişki başlar başlamasına ama okuldaki diğerleri bundan hiç memnun değildir. Prensesi öyle bir kişiyle görmek istemeseler de prenses “efendisinin” yanından ayrılmaya niyetli değildir. En nihayetinde kedi kulaklı bir kız gelip Takamiya’yı götüreceğini söyler. Bu sefer yanında tavşan ordusu getirmiştir. Kagari yine Takamiya’yı kurtarır. Ancak karşı tarafın Takamiya’nın peşini bırakmaya niyeti yoktur. 5 kişiden oluşan cadı grubu Takamiya’nın sınıfına nakil olurlar. Böylece hikaye şekillenir. Yukarıdaki 1. bölümün özetini okuduysanız aklınıza şu gelecektir: “Klasik animelerden işte. Kötü taraf erkeğe merak salıyor, kız onu koruyor. Sonra da kızlar erkeğin etrafına toplanır, olur harem animesi.” Böyle düşünmekte haklısınız çünkü ilk bölüm bize tam olarak bu izlenimi veriyor. İleride ne türlü şeyler göreceğiz henüz belli değil ama şimdilik sıra dışı yönü olmayan bir seri. Animasyonlar iyi düzeyde. Renkler biraz parlak gibi dursa da animenin atmosferiyle uyumlu. Alev efektleri biraz daha iyi olabilirmiş ancak yine de gözleri şenlendiriyor. Söylemeden geçemeyeceğim; müzikler gayet hoşuma gitti. Karakterlerden ise baş karakterimiz Takamiya normal ve klişe bir karakterlerin özelliklerini taşıyor, ancak yine de eğlenceli bir yapısı var. Güzeller güzeli prensesimiz Kagari ise bu tür serilerde olduğu gibi büyük göğüslü ve yine ana karaktere en yakın olan kız karakterler gibi sessiz ve de sakin. Belirtmekte fayda var; Takamiya’nın seiyuusu sektöre yeni katılan Kobayashi Yuusuke. İlk rolü olmasına rağmen oldukça iyi bir iş çıkarmış. Seride çok tanıdık seiyuu yok ancak olanlar da işlerini gayet güzel yapmışlar. Son olarak, serinin henüz ne tür bir yola gireceğini bilmiyoruz. 12 bölüm olacak olması, mangasının da devam ettiği düşünülürse yarım kalacağını gösteriyor gibi. Yine de bu 12 bölümde konu ilgi çekici bir şekilde işlenirse 2014′ün en azından kış sezonunda kendisine iyi bir yer edinebilir. http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=Pq4fPH-It5g __________________________________________________________________ Kaynak: AnimeFantastica: http://www.animefantastica.com/witch-craft-works
  7. Sıcak Sıcak Anime Tanıtım Toaru Hikuushi e no Koiuta Tür: Dram, Macera, Romantik, Askeri, Fantastik Yayınlanma Tarihi: 06.01.2014 Bölüm Sayısı: 12 Yönetmen: Suzuki Toshimasa Senaryo: Inotsume Shinichi Firma/Stüdyo: TMS Entertainment Başlıca Seiyuular: Hanae Natsuki (Kalel Albus), Yuuki Aoi (Claire Cruz), Taketatsu Ayana (Ariel Albus) Mangaka: Inumura Koroku & Morisawa Haruyuki Açılış: azurite – petit milady Kapanış: Kaze ga Shitteru – Akai Kouen Toaru Hikuushi e no Koiuta (The Pilot’s Love Song) açıkçası ben bu animeyi askeri ve savaş temalı diye izlemeyi planlıyordum fakat gerek birinci bölüm gerek kapanış şarkısı olsun romantizm ağırlıklı olacakmış izlenimi yaratıyor -Evet, ismine de sonradan dikkat ettim-. Sarışın ana karakter Kalel henüz bilinmeyen bir sebepten ötürü askeriyeye katılarak pilot oluyor. Üvey kız kardeşi Ariel ise onun yardımcısı olarak peşinden askeriyeye katılıyor. Askeriyerinin yerleşkesi olan Isla adası fantastik bir hikayesiyle birlikte havada süzülerek yol alıyor. Macera, Isla adasının zincirlerini kopararak bilinmeyene doğru yol almasıyla başlıyor. Animenin son dakikalarında da belirtildiği üzere bunlar daha iyi günleriymiş. İleride romantizmden sıyrılarak savaş sahneleri göreceğiz gibi. Romantizm olayı da pek bir aceleye getirilmiş. Kalel-Claire ikilisi tanıştı, birlikte bisiklete bindi ve aşık oldular. Ayrıca ikili arasındaki statü farkına hiç değinmiyorum bile bu yönden çok klişe bir romantizm olacak. Hikayenin merak edilen noktası soğuk tavırlarıyla dikkat çeken, beyaz saçlı Ignacio Axis karakterinin geçmişi ve prenses ile Kalel arasındaki ilişki. 12 bölüm gibi kısa bir anime olacağı için yakın zamanda merak edilen soruların cevaplarını alırız, korkum hikayenin çok aceleye getirilmesi yönünde. Grafikler açısından bakarsak daha iyi olabilirmiş. Görselliğin ön planda olduğu bir seri için grafikler sınıfta kalmış diyebiliriz. Ayrıca manzara ve uçak tasarımları orijinallikten çok uzak kalarak Laputa filmini anımsatıyor. Ortalama seiyuu ekibi, ortalama müzikler ve yine ortalama bir hikaye. Bu tarz yapımların takipçisiyseniz bu seriyi de seversiniz. Toaru Hikuushi e no Koiuta, roman serisi olarak Japonya’da 2009 yılında yayınlanmaya başlamış. Mangakası olan Inumura Koroku’nun bu seriyle aynı atmosferi taşıyan bir kitap serisi daha var ismi “Toaru Hikuushi e no Tsuioku”. Bu seferki ana karakteri prens yerine prenses ve hikaye 2011 yılında film olarak yayınlanmıştır. [ İyi Seyirler. ] _________________________________________________________________________ Kaynak: AnimeFantastica: http://www.animefantastica.com/toaru-hikuushi-e-koiuta
  8. Anime Tanıtım Gintama: Kanketsu-hen- Yorozuya yo Eien Nare Tür: Bilim kurgu, Komedi, Shounen, Samuray, Parodi Gösterim Tarihi: 6 Temmuz 2013 Süre: 110 dakika Yönetmen: Fujita Yoichi Senaryo: Hideaki Sorachi Seiyuular: Tomokazu Sugita (Gintoki), Rie Kugimiya (Kagura), Shinpachi (Daisuku Sakaguchi)… Müzik: SPYAIR- Genjyou Destruction Firma: Sunrise, Aniplex, Dentsu, Bandai, Tv Tokyo Gintama için teşekkürler… Yorozuya için, arkadaşlık için ve en önemlisi bizi bunca zamandır güldürdüğün için teşekkürler… Gintama söz konusu olunca teşekkür yazısı bile başta yer alabiliyor. Bu parodi animesini hayatımıza sokan hatta süt sevmiyorsak bile çilekli olanından içmemize bizi teşvik eden Hideaki Sorachi’ye ne kadar teşekkür etsek azdır. İhtiyacımız olan tek şey gerçekten kalsiyummuş, evet hem de bol kahkaha içeren kalsiyum. Gintama’nın hikayesine kısaca değinirsek: Japonya Edo döneminin sonlarını yaşamaktadır. Dünyayı ele geçirmek isteyen, Amanto adını verdikleri uzaylılarla, büyük bir savaş olmuş ve Amantolar savaşı kazanmıştır. Savaşta birçok samuray hayatını kaybetmiş, Amantolar yönetimi ele geçirmiş, kılıç kullanılmasını yasaklamışlardır. Oysaki kılıcı olmayan bir samurayın ruhu da yoktur, samuray ve kılıcı asla ayrılamaz. Peki ya tahta kılıçlı ve shonen jump okumak gibi alışkanlığı olan bir samuray? Bahsettiğimiz kişi öğretilerine hala bağımlı, eski bir samuray olan ve Yorozuya’yı işleten Sakata Gintoki. Yorozuya’nın diğer üyeleri ise gücüyle nam salan Yato Klanı’ndan Kagura ve basit bir karakter hatta gözlük olarak nitelendirilen Shinpachi. Yorozuya’nın altın kuralı ise para için her işi yapmak . ”Geçmiş yada gelecek için endişelenme, seninle birlikte olduğumuz şu an için savaş” Gintama animesi geçtiğimiz mart ayında birçok anime gibi ekranlara veda etti. Manganın devam ediyor olması, anime konusunda sevenlerini hala umutlandırıyor; ancak animenin devamı konusunda bir gelişme yok. Bunun yerine daha önce animenin finali niteliğini taşıyacağı söylenen ve hayranlarının sabırsızlıkla beklediği Gintama: Kanketsu-hen- Yorozuya yo Eien Nore, 6 Temmuz’ da Japonya’ da gösterime girdi. Filmin konusu ise: Gintoki isteğinin dışında zamanda yolculuk yaparak, kendisini beş yıl sonra, harabeye dönmüş Edo’da bulur. Dünya sebebi belli olmayan bir virüs tarafından karanlığa gömülmüş, çok sayıda insan yaşamını kaybetmiştir. Artık Gintoki ve dünyanın geleceği son bulmuştur. Sevdiklerinin ve dünyanın böyle bir gelecek yaşamasını istemeyen Gintoki, geçmişiyle ilgili büyük bir görev üstlenir. Filmi gerçekten çok başarılı buldum. Animeyle aynı çizgiyi yakalamayı başarmış. Gülüyorsunuz ama içinizi acıtan sahnelerde var. Özellikle Spyair’in parçasının çaldığı sahneler insanda inanılmaz bir duygu uyandırıyor. Animede de birçok parçası yer alan Spyair, filme de yeni şarkısıyla harika bir iz bırakmış. Bunun dışında film bizi zamanda bir yolculuğa çıkarıyor. Kagura ve Shinpachi’nin yaşadığı değişim açıkçası eski hallerini özletiyor. Çünkü "aruu aruu" diyen küçük kızı ve silik bir karakter olan Shinpachi’ye olan sevgi başka. Gintama’nın son filmi olması, animesinin bitişinden sonra ayrı üzüntü yarattı. Sadece geçmişi ve Gintoki’yi konu alan bir film görmek isterdik. Çünkü geçmişle ilgili, Shiro Yasha hakkında çok gizem var. Kızların ümitleri boşa çıkacak ama filmde Takasugi ufacık bir karede gözüküyor her ne kadar Kagura filmin başında uyarsa da. Gintama konusunda ümitlerinizi kaybetmemeniz dileklerimle… ______________________________________________________________________________ Kaynak: AnimeFantastica: http://www.animefantastica.com/gintama-kanketsu-hen-yorozuya-yo-eien-nare
  9. Anime Tanıtım Shingeki no Kyojin: Ilse no Techou Tür: Shounen, Aksiyon, Drama Yönetmen: Tetsuro Araki (Death Note) Manga: Shingeki no Kyojin (2009) (Attack on Titan) *OVA, manganın 12. cildiyle beraber çıkmıştır. Mangaka: Hajime Isayama Başlıca Seiyuular: Kamiya Hiroshi (Levi), Romi Paku (Hanji Zoe) En önemsiz, arka planda görünen karakterlerin de hayatları değerlidir; çünkü herkes kendi küçük dünyasının ana karakteridir. Şimdi anime serisinindeki olayları hızlıca bir hafızanızdan geçirin. Birçoğunuzun aklına yitirilen hayatlar, karakterlerin o son anlarındaki içinizi burkan bakışlar ve çaresizlik geldi, değil mi? Aslında Hajima Isayama tarafından hazırlanan bu serinin arkasında, mangakanın bir internet kafede çalıştığı zamanlarda, sarhoş bir müşterinin kendisinin yakasına yapışması, Hajime Isayama’nın iletişim kuramayacağını anladığı dev gibi birinin karşısında yaşadığı çaresizlik vardı. Serinin en güçlü yönlerinden biri dramatize edilmiş sunumuydu. Hatta zamanında Weekly Shonen Jump’ta başlayacak olan manga, uygun olmadığı gerekçesiyle bu dergide yerini alamamıştı. (İyi de olmuştu aslında, her şeye karışan Weekly Shonen Jump, seriyi bu haliyle yayınlatmazdı.) Peki bu okuduklarınızın OVA ile bağlantısı nedir? İşte seriden alışık olduğumuz gibi dramatik bir şekilde hayatını kaybetmiş bir asker olan Ilse Langnar’ın hikayesini konu alıyor Shingeki no Kyojin: Ilse no Techou (Attack on Titan: Ilse’s Journal). OVA, geçmişte yaşanan bir olayı işlediğinden Eren, Mikasa, Armin gibi karakterler, en baştaki hatırlatıcı kısım dışında görünmüyor doğal olarak. Burada ana karakter olarak Ilse dışında Hanji Zoe ön plana çıkıyor. Levi de bol bol göründüğünden OVA’da ana karaktere yakın bir role sahip. Bunun dışında Petra Ral, Oluo Bozado gibi karakterleri de yeniden animede görmek gözlerimizi yaşartıyor. Hikayenin detaylarını özellikle pek anlatmıyorum. Zaten açılış kapanışları çıkardığınızda 20 dakikanın altında bir OVA kalıyor. Açılış demişken, anime serisinin bu yıla damgasını vuran ilk açılışı Linked Horizon – Guren no Yumiya’nın kullanılmış olması herhalde herkesi sevindirecektir. OVA’nın çalışmalarına çok önceden başlanmıştı ve sizlere duyurduğumuz üzere ilk verilen çıkış tarihi 9 Ağustos’tu, sonradan yıl sonuna ertelenmişti. Dediğim gibi bu kısa bölümdeki olayları da anlatıp keyfinizi kaçırmaya niyetim yok. Ancak hikaye açısından da izlemenizde yarar var. Devlerle ilgili olarak, anime serisinde hiç görmediğiniz bir olaya şahit olacaksınız. Doğası gereği insanoğlu; bilmediği, anlam veremediği şeylerden korkar. Zaten bu olaydan sonra insanlar, düşmanı karşısında ne kadar cahil olduğunu ve bilgi toplaması gerektiğinin iyice farkına varıyor. Mangaların satış kampanyasını yapmak için hazırlanan onlarca içeriği boş OVA gibi değil Shingeki no Kyojin: Ilse no Techou. Sadece “Keşke biraz daha sürseydi.” dedirtiyor ve anime serisinin devamını şimdiden özlediğimizi bir kez daha bizlere gösteriyor. Anime serisini beğenen, özleyen herkese Shingeki no Kyojin: Ilse no Techou’yu tavsiye ediyorum. http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=W9i8OUMZl7M _______________________________________________________________________ Kaynak: AnimeFantastica: http://www.animefantastica.com/shingeki-no-kyojin-ilse-no-techou
  10. Anime Tanıtım Steins;Gate: Fuka Ryouiki no Déjà vu Tür: Bilim-Kurgu, Dram, Korku Gösterim Tarihi: 21.05.2013 Yayınlanma Tarihi: 13.12.2013 Yönetmen: Hamasaki Hiroshi Orijinal Hikaye: Nitro+ Firma/Stüdyo: White Fox, AT-X, Movic Başlıca Seiyuular: Miyano Mamoru (Okabe Rintarou), Imai Asami (Makise Kurisu), Shiina Mayuri (Hanazawa Kana), Seki Tomokazu (Hashida Itaru) Müzik: Abo Takeshi Açılış: Kanako Ito – Anata no Eranda Kono Toki wo Kapanış: Ayane – Itsumo Kono Basho de Steins;Gate… 2011 yılına damgasını vurmakla kalmamış, birçok anime ödülünü de kapmıştı. Anime dünyasında hayranlar tarafından bir başyapıt olarak kabul edilen seri her yönden -animasyon, müzik, seslendirme, kurgu- başarılı bir performans ortaya koymuştu. 2012 yılında çıkan OVA’sı ise diğer çoğu OVA gibi boş içerikli değil de eğlenceli ve birtakım boş yerleri dolduran başarılı bir OVA idi. Biz tam da Steins;Gate hikayesinin bittiğini düşünürken yapımcılardan kalplerimizi yerinden hoplatan bir haber geldi. Serinin gerçek finalini anlatacak olan bir film çekilecekti. “Zaten bitmiş bir hikaye daha nasıl devam ettirilebilirdi ki?” Çoğumuzun aklına gelen bu soru bizleri hem tereddüde düşürdü, hem de sevindirdi. Ticari amaçlar uğruna çekilecek bir film olduğunu düşünenlerimiz oldu. “Steins;Gate ise kesin izlenir” diyenlerimiz oldu. Zaman geçti ve film 21 Nisan 2013′te Japonya’daki sinemalarda gösterime girdi. Hasılat rekorları kırdı. Son derece olumlu eleştiriler aldı. Bize ise aralık ayına kadar beklemek düştü. Vakit geldi ve filmi izledik. Anime serisini izleyenler, özellikle de tekrar tekrar izleyenler hatırlayacaklardır ki çılgın bilim adamımız Hououin Kyouma, Mayuri ve Kurisu’nun ölmeyeceği, 3. Dünya Savaşı’nın gerçekleşmeyeceği, zaman makinesinin üretilmeyeceği ve SERN’in distopyasını kuramayacağı Steins;Gate dünya çizgisine geçiş yapmıştı. Her şey mutlu mesut derken Okabe’nin diğer dünya çizgilerindeki anıları Reading Steiner’a aşırı yükleme yapıp onu Steins;Gate dünya çizgisinden çıkarıyordur. Okabe her ne kadar dirense de Kurisu ile konuşurken bir anda yok olur. R dünya çizgisine geçen Okabe’yi artık kimse hatırlamıyordur. Christina bile unutmuşken Okabe’nin ona verdiği çatal ve Suzu’nun sözleri aklına gelir: “Cep telefonu, mikrodalga fırın ve SERN. Unutma. Unutmazsan bir yolunu bulacaksın.” Bir şeylerin eksik olduğunu fark eden Christina, zamanda sıçrama makinesini tekrar icat eder. Amacı eksik olan şeyin ne olduğunu bulmaktır. Geçmişe gittiğinde karşısında Okabe’yi bulur. Ancak Okabe, Christina’yı bir daha makineyi kullanmaması ve onu yok etmesi konusunda uyarır. Kendisinin unutulup gitmesini ister. Çünkü onun tek isteği Kurisu ve Mayuri’nin yaşayıp mutlu hayatlar sürmesidir. Kurisu bunu kabul eder etmesine ama laboratuardaki herkes eksikliği fark etmiştir. Üyelerin kaplerinde bir boşluk vardır. Okabe’yi kurtarmak için Kurisu’nun kendisine karşı olan savaşı artık başlamıştır. Animasyonlarla ilgili pek fazla söyleyecek bir şey yok. Anime serisindeki gibi. Televizyon serisinde kullanılan soundtrack’lere ek olarak yeni eklenen müzikler de yine serinin kalitesine kalite katıyor. Seiyuu konusunda zaten oldukça profesyonel olan kadro yine aynı şekilde devam ediyor. Miyano Mamoru yine en iyi şekilde hayat veriyor çılgın bilim adamımıza. Anime serisine göre filmin biraz sönük kaldığını söylemek gerek. Bunun sebebi ise bütün olan bitenin 90 dakikaya sığdırılması. Bazı sahnelerde çok fazla durulmuyor ve bunun eksikliğini hissedebiliyoruz. Ancak anime serisini izleyenler bu filmi de çok büyük ihtimalle seveceklerdir. Steins;Gate: Fuka Ryouiki no Déjà vu filmi bize zaten bitmiş bir hikayeden daha neler çıkarılabileceğini çok güzel gösteriyor. _______________________________________________________________________ Kaynak: AnimeFantastica: http://www.animefantastica.com/steinsgate-fuka-ryouiki-deja-vu-filmi-tanitimi
  11. Anime Tanıtım Monster Tür: Gizem, Korku, Dram, Polisiye, Psikolojik, Gerilim, Seinen Yayınlanma Tarihi: 7 Nisan 2004 – 28 Eylül 2005 Bölüm Sayısı: 74 Yönetmen: Masayuki Kojima Senaryo: Tatsuhiko Urahata Firma/Stüdyo: Madhouse, VAP, Shogakukan Production Başlıca Seiyuular: Koyama Mami (Eva Heinemann), Noto Mamiko (Anna Liebert), Isabe Tsutomu (Heinrich Lunke), Kiuchi Hidenobu (Kenzo Tenma) Manga: Monster Mangaka: Urasawa Naoki Müzik: Kuniaki Haishima Açılış: “Grain” – Kuniaki Haishima Kapanış: #1: “For The Love of Life” – David Sylvion (1-32. bölümler için ) #2: “Make It Home” – Fujiko Heming (33-74. bölümler için) Tuhaf ve bir o kadar ilgimizi çeken bir yazı ile giriş yapıyoruz seriye. Aynı gizemi koruyarak bir bina görüyoruz. Hemen ardından binanın hastane olduğunu anlıyoruz ve ana karakterimiz dahi bir cerrah olan Dr. Kenzo Tenma ile tanışıyoruz. Başarılı bir ameliyattan çıkmıştır. O sırada hastane koridorunda bir kadın da ağlamaktadır. İlerledikçe ana karakterimiz Dr. Tenma hakkında daha fazla bilgi almaya başlıyoruz. Diğer bir ana karakter olan Eva Heinemann da hikayeye Kenzo’nun sevgilisi olarak giriş yapıyor. Eva aynı zamanda Dr. Tenma’nın çalıştığı Eisler Memorial Hastanesinin müdürü Dr. Heinemann’ın kızıdır. Dr. Heinemann ise Dr. Tenma’nın başarılı ameliyatlarını kendine yıkarak prim sağlamaktadır. Bu durumda Tenma’yı tutmak için kızı ile nişanlamıştır. Tenma’nın arkadaşları ise kendisini bu konuda uyarırlar ve Tenma bir huzursuzluk yaşamaya başlar. Bunun üstüne hastane koridorunda onu karşılayan bir kadın Tenma’yı oldukça etkiler. Dr. Heinemann, hastaneye gelen hastalara değerlerine göre öncelik tanımaktadır ve ünlü kişilerin ameliyatlarını Tenma’ya yönlendirmektedir. Dr. Heinemann ve kızı için insan hayatı aynı değerde değildir. Tenma ise farklı düşünmeye başlar ve bu sefer bunu uygulamaya karar verir. Bir ailede trajik bir olay sonucunda geriye sadece şok içinde bir kız çocuğu ve durumu ağır olan ikiz erkek kardeşi kalmıştır. Tenma acilen ameliyata başlar. Bu sırada önemli bir vali de ameliyat edilecektir ve Dr. Heinemann valinin ameliyatına geçmesi için Tenma’yı ikna etmeye çalışır. Kararını veren Kenzo emire karşı gelerek ameliyatına devam eder. Ve her şey bu ameliyattan sonra başlar. Bir anda gizemli ölümler meydana gelir ve aynı şekilde Tenma’nın hayatı iyiye gitmeye ve mevki almaya başlar. Bu gizemli ölümleri araştırmak için diğer bir ana karakterimiz müfettiş Lunge olaylara dahil olur. Bu gizemli ölümlere sebep olan kimdir? Bu ölümlerin Tenma ile bağlantısı nedir? Birçok sorunun cevabını bulmaya çalışırız seri boyunca Müfettiş Lunge ile birlikte. En önemlisi ise; Monster nedir? Kimdir? Gerçekten çok sıra dışı bir açılış ve müzikten sonra, sıradan bir atmosfer ile hikayeye giriş yapılmış. Bu tezatlık birbiri ile çok iyi bir uyum sağlamış. İlk başlarda karakter ve özellikleri iyi bir şekilde aktarılıyor. Küçük küçük olaylar gösterilmesine rağmen her olayın seride çok büyük önemi var. Gereksiz neredeyse hiç sahne yok. Bu bakımdan önemsiz gibi görünen her olayı dikkatlice izlemekte yarar var. Seri, ilk başta insanda fantastik öğelerin hikayede yer aldığı izlenimi uyandırıyor. Daha ilk baştan ismi olan Monster’dan bile olayın içinde bu tarz öğelerin var olacağı düşüncesi insana yerleşiyor. Böyle düşünerekten arka plana atan varsa, hiç beklemeden başlayabilir seriye. Tam tersine bu serinin en büyük özelliği, tüm olayların bizim dünyamızın gerçekleri ile aynı olmasıdır. Neredeyse her seride görülen o olağan dışı durumlardan sıkılanlar içinde en iyi seçim. Diğer bir önemli özelliği ise hitap ettiği yaş aralığıdır. Yetişkin bireyler için en ideal serilerden diyebilirim. İçerisindeki karakterler, olaylar, durumlar ve bunların aktarılması, hiçbirinde en ufak bir çocukça durum yok. –İçerisindeki bazı çocuk karakterler hariç – Açıkçası seinen bir seri olmasından dolayı da 13 yaşından aşağıdakilerin izlemesini tavsiye etmem. Bunun nedeni, Elfen Lied ya da Gantz gibi bir durumdan dolayı değil; ancak içerdiği derinlik ve yoğunluk bakımından tam anlaşılamayacağı ve içerisinde geçen olaylar ile durumların küçük yaştakiler için rahatsız edici olabileceğindendir. Seri boyunca sürekli küçüklü büyüklü birbiri ile bağlantılı olaylar olmaktadır. Her bir olay sonrasında seyirci olarak bir yorum yaparız. Şöyle olacak, böyle olacak diye. Bu seri için bu varsayımlar neredeyse hiç tutmayacak. Ben izlerken ne beklediysem olmadı. Birçoğumuz izlediğimiz şeylerde klişe durumlar ile karşı karşıya kalırız. Bu düşünce ile olayları tahmin etmeye çalışırken, sürekli yanılacağımız bir seri. Tarih olarak 1986 yılında başlıyor hikaye ve günümüze kadar uzanıyor. 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması olayı da önemli bir yer ediniyor seride. Almanya ve Çekoslovakya arasında geçtiği için hikaye, çevre de buna uygun tasarlanmış. Aynı zamanda, birçok etnik kökenli insanda hikayeye bir şekilde dahil oluyor. Değeri ve önemi çok geç fark edilmiş bir seridir. Bundaki en büyük etken de Türkçe’ye çevrilmesinin çok geç olmasıdır. Hani sürekli en iyi animeler olarak Code Geass, Death Note, FMA Brotherhood vb. sayılır ya… İşte bu üçlünün ya da sizin üçlünüzün hemen yanına gelebilecek kalitede bir seridir Monster. Bu serinin hiç mi kötü yanı yok diye sorarsanız, yapısı itibariyle -en büyük eksikliği- hiç gülemeyeceksiniz. Sürekli bir karanlık, ağırlık hakim seri üzerinde. O kadar değişik olaylar dönüyor ki, bir de bu olayların çoğu size yansıtılıyor ve öğreniyorsunuz. Diğer taraftaysa halen daha hiçbir şeyden haberi olmayanları görünce, biraz sabırsızlanabiliyorsunuz. Diğer bir eksikliği de sanırım görüntü kalitesi. Hd ve Full HD sürümleri yok maalesef ve 4:3 formatında. Hilte! Das Monstrum in mir wird explodieren! Felsefi değeri ve bize kazandıracakları bakımından da önemli bir seridir. İnsanlara bakış açımızı değiştirecek, günlük hayattaki davranışlarımızı sorgulamamızı sağlayacak niteliktedir. Topluma ve insanlara karşı daha duyarlı ve iyimser olmayı aşılamaya çalışmaktadır. Seri boyunca birçok farklı konuya değinerek, çevremize daha dikkatli ve inceleyici gözle bakarak toplumsal sorunların farkına varmamızı, en önemlisi de insanların ve insanlığın değerini bilmemizi sağlayacak bir yapım. İçerisinde barındırdığı birçok duygu ile kişiliğimizi sorgulayan, duygularımızı ve düşüncelerimizi daha iyiyi yönlendirmeye yarayan bir seri. Birbirinden farklı karakterleri olan ve kendimizi o karakterlerin yerine koyarak, empati kurmamızı sağlar. Temel olarak insan eşitliğini konu alsa da birçok önemli konu işlenmektedir. Müzik kısmında ise böyle bir seri için en uygun seçimler yapılmış. Açılıştaki müzik daha bölüm başlamadan insanın içine işleyerek, farklı bir duygu ve düşünce yapısına geçmesini sağlıyor. Aynı şekilde kapanıştaki iki parçada, bu durumu daha da irdelemektedir. Birçok seriden farklı olarak kapanışlarda sadece bizi etkileyen müzik yok. Aynı zamanda ilerleyen bir hikaye var ve bu hikaye gerçekten önemli. Kapanış müziğinin hemen ardından, bir sonraki bölümle ilgili 2-3 sahne gösteriliyor. Yine burası da çok kaliteli olmuş. Hikayenin geçtiği tarihinde etkisiyle, arkada rahatlatıcı bir müzik ile bildiğimiz eski bir televizyondan bakıyormuş gibi bir çerçeve kullanılarak, o eskiyi yansıtan temadan hiç çıkılmamış. [http://i.imgur.com/zlcKcI3.jpg] Animasyon kısmında ise Death Note ve Black Lagoon’daki gibi gerçeğe yakın bir çizim tekniği kullanılmış. Karakter detayları ve mimikleri çok iyi aktarılmış. Neredeyse hepsi günlük hayatta görebileceğimiz gerçeklikte. Aynı şekilde çok zengin bir çevre var. Bu çevrelerde aynı titizlikle güzel bir şekilde aktarılmış. [http://i.imgur.com/TF1wN3s.jpg] Seslendirme kısmında, kaliteli bir seiyuu takımı olduğu için seslendirmeler çok başarılı olmuş. Karakterler için seçilen seiyuular da tam yerinde olmuş. Zaten bu seiyuuları çoğunuz daha önce de dinlemişsinizdir. Mesela ana karakterimiz Tenma’yı seslendiren Kiuchi Hidenobu aynı zamanda Fullmetal Alchemist Brotherhood’daki King Bradley’i de seslendirmiş. Tenma için Bradley gibi adam deyimi de yerinde olur. Ayrıca HBO ve Guillermo Del Toro manganın diziye uyarlanmasında çalışmaya başlamıştır. Del Toro senaryo kısmında, Dr.Who ve Sherlock’tan bildiğimiz Steven Thompson ile çalışacaktır. Pilot bölümün Thompson tarafından yazılıp Del Toro tarafından yönetilmesi bekleniyor. ___________________________________________________________________________ Kaynak: AnimeFantastica: http://www.animefantastica.com/monster-anime
  12. Anime Tanıtım Fate/Zero Tür: Fantastik, Aksiyon, Doğaüstü Yayınlanma Tarihi: 2011 – 2012 Bölüm Sayısı: 13 + 12 Yönetmen: Aoki Ei Orijinal Hikaye: Urobuchi Gen, Type-Moon Firma/Stüdyo: Ufotable Başlıca Seiyuular: Emiya Kiritsugu (Koyama Rikiya), Kotomine Kirei (Nakata Jouji), Saber (Kawasumi Ayako) Açılış: #1 - Oath Sign – LiSA #2 - To The Beginning” by Kalafina Kapanış: #1 - MEMORIA – Aoi Eir #2 - Sora wa Takaku Kaze wa Utau – Luna Haruna - Manten – Kalafina Hikaye her 60 yılda bir gerçekleşen büyücüler arasındaki Kutsal Kase savaşını konu alıyor. Kutsal Kaseyi ele geçiren kişinin her dileğinin kabul olacağına inanılır. Büyücüler geçmişleriyle, kimileri kendisiyle ilgili sorunlardan kimileri ise aile görevi olarak gördükleri bu kase savaşına katılmak zorundadırlar. Savaş, büyü dünyasının önde gelen aileleri arasında yapılsa da arada istisnai durumlar meydana gelebiliyor. Büyücüler Kutsal Kase savaşında efendi statüsündedirler ve çağırdıkları geçmişin kahraman ruhları ise hizmetkarlarıdır. Hizmetkarlar, tarih kitaplarından bildiğimiz üstün savaş becerileri olan, efsanevi liderlerdir. Çağrılan hizmetkarların, efendilerinin emirlerini dinlememesine önlem olarak büyücülere 3 komut büyücü hakkı tanınır. Kısacası bu savaş taktiksel bir oyundur. Fate serilerine bakacak olursak 2011 yılında çıkan Fate/Zero, Fate/Stay Night serisinde yaşanan savaştan bir 10 yıl önceki Kutsal Kase savaşını anlatıyor. (Ne oldu 60 yılda bir olan savaşa derseniz iş spoiler kısmına girer) Yani Fate/Stay serisindeki karakterlerin annelerinin ve babalarının savaşlarını izliyoruz. Tabii kendi küçüklük hallerini, karşılaşmalarını, intikamlarının sebeplerini öğrendiğimiz ve en önemlisi Kutsal Kase savaşının mantığının çözümlendiği yapımdır. 2011 yapımın yayınlanmasıyla bu seriye yeni başlayacaklar olaylar serisini tarihsel olarak izlemek isteyeceklerdir fakat benim önerim çıkış tarihine göre izlemeniz. Önce Fate/Zero arkasında Fate/Stay izlerseniz serinin hiç bir çekiciliği kalmaz. Fate/Zero’da fark edeceğiniz ufak tefek detaylar ve yerine oturan taşlarla hikaye daha keyifli bir hal alıyor. Benden söylemesi. Hikayeyi biraz daha açarsak ilk serinin ana karakteri olan Emiya Shirou’nun babası Emiya Kiritsugu baş rolde ve hizmetkarı aynı şekilde Saber. Fate/Zero evreninde 4. Kutsal Kase savaşı başlamak üzere ilk 3 savaşta bir sonuca varılamadığı için gözünü hırs bürüyen büyücülerin arası iyice kızışıyor. Kotomine Kirei ise her şeyini kaybetmiş, savaşa ilgisi olmayan kilisenin bir adamıdır. Kirei’nin savaşa olan ilgisizliği, baş düşmanı Kiritsugu’nun savaşa dahil olduğunu öğrenmesiyle dengeler değişir. Spoiler kısmına girmekten çekindiğim için karakterler arası ilişkilerden bahsetmek istemiyorum çünkü hikaye birçok sürprizi barındırıyor. Teknik bilgilere geçersek görsellik hat safhada diyebiliriz. ufotable stüdyosu varını yoğunu Fate/Zero’nun görselliğine harcamış. Şahane savaş sahneleri var. Önceki seriye oranla daha bir sert yapım olmuş, özellikle büyücüler arasındaki psikopat karakterin sayesinde bu seride vahşet ön plana çıkartılmış. Tabii ki hep vahşet, kan, savaş yok; Kiritsugu ve Irisviel aşkı içinizi ısıtırken İskender’in modern dünyaya adapte olma çabası eğlencelik bir seyir hali meydana getiriyor. Hikaye tamamen kusursuz değil maalesef bir dolu mantık hatası var; en basitinden Kiritsugu’nun küçüklüğüne inelim derken zombi savaşı seyretmemiz gibi. Açılış ve kapanış şarkıları çok başarılı özellikle Oath Sing hafızalara yer edecek şekilde. Müzik ekibinde Lisa’nın haricinde Kajiura Yuki’ye rastlıyoruz ve soundtrack albümünü son hızla indiriyoruz. Müzik dışında seiyuu ekibi de oldukça başarılı. Kiritsugu ve Kirie’ye ses veren seiyuuların tonlamaları mükemmel. Görsel şölen haricinde kulak dolgunluğu da yaratan bir yapım. Bağlantılı animeleri gözden geçirecek olursak Fate/Stay Night serisinin ilk rotası Saber karakteriydi. Studio DEEN tarafından 24 bölümlük bir televizyon serisi olarak 2006 yılında Saber’ın hayatı, geçmişi, Shirou ile ilişkisini konu almıştı. Fate/Stay Night serisi ile bağlantılı olan ikinci rota 2010 yapım Unlimited Blade Works filmidir. Bu filmde rota Rin ile Archer’ı konu alır. Fate/Zero serisi 2011-2012 çıkışlı olmak üzere devam niteliğinde 2 sezon şeklinde karşımıza çıkıyor. Araştırmacı ruhlar için hikayede geçen kahraman hizmetkarları da listeleyelim; Saber : Kral Arthur Archer : Gilgamesh Lancer : Diarmuid ua Duibhne Caster : Gilles de Rais Rider : Iskender Assasin : Hasan Sabbah Berserker : Sir Lancelot _____________________________________________________________________ Kaynak: AnimeFantastica: http://www.animefantastica.com/fate-zero
  13. Anime Tanıtım Makai Ouji: Devils and Realist Tür: Komedi, Okul, Şeytan ve Cinler, Aksiyon, Fantastik, Gizem, Tarihi Yayınlanma Tarihi: 30/6/2013 Bölüm Sayısı: 12 Yönetmen: Chiaki Kon Orijinal Hikaye: Madoka Takadono Firma/Stüdyo: Dogakobo Başlıca Seiyuular: Takuma Terashima, Tetsuya Kakihara, Yoshitsugu Matsuoka, Jun Fukuyama, Takuya Eguchi… Kral Süleyman, İngilizce adıyla Solomon, tarihte yer alan bilgilere göre Kral Davut’un oğlu ve İsrail Krallığı’nın üçüncü kralıdır. Ayrıca dini kaynaklara göre Solomon bir peygamberdir ve peygamberlerin en zengini olmakla birlikte herkes tarafından imrenilen bir bilgeliğe sahiptir. Ayrıca kuş dilini bildiği, rüzgâra, hayvanlara ve cinlere hakim olduğu anlatılmaktadır. Bunun dışında ise en önemli varlığı olan Cennet’ten ona hediye edilmiş bir yüzüğe sahiptir. Herkes bu yüzük sayesinde Solomon’un bu kadar ihtişamlı yaşadığını düşünmektedir. Hikâyemiz Kral Solomon’un soyundan gelen William Twining adındaki varlıklı bir çocuğun şeytanlarla olan karmaşık ilişkisinden oluşmaktadır. William tam bir realist yani gerçekçidir. Bilim dışındaki hiçbir olguya inanmamaktadır. Amacı çok çalışıp iyi bir eğitim aldıktan sonra iyi bir işte çalışmaktır. Tabii olaylar hiç beklediği gibi gelişmez. Yatılı olarak kaldığı okulun taksidinin ödenmediğini öğrenince evine gitmeye karar verir. Ailesi bir süre önce vefat ettiği için amcası ona bakmaktadır; ancak amcası da bazı yatırımlar sonucunda William’ın ailesinden kalan tüm parayı kaybeder ve ortadan kaybolur. Evin kâhyası olan Kevin dışında bütün hizmetliler evi terk etmiştir. Kevin ise nesiller boyu William’ın ailesine hizmet ettiğinden dolayı kalmıştır. William ise parası olmadığından okula devam edemeyeceğini düşünür ve evde para edecek bir şey olup olmadığına bakar. Tabii ev haciz edildiğinden tüm para eden eşyalar alınmıştır. William, ailenin gizli bir yerde kasası filan olduğunu düşünerek yer altındaki bir tünele girerler. Karşılarına bir kapı çıkar. Kapıyı kırmaya çalışan William elini yaralar, ama odaya girmeyi de başarır. Yaralanan elinden damlayan kanla ise yerde çizili olan büyüyü aktif hale getirir ve böylece Cehennem’den gelen Dantalion ile karşılaşır. İşin Cehennem kısmına gelelim… Cehennem’in yöneticisi olan Şeytan yani bilinen diğer adıyla Lucifer’dir. Anlatılana göre Cehennem’de rütbelere göre yönetilmektedir ve rütben ne kadar fazlaysa o kadar derin uykuya dalmak zorundasındır. Lucifer de en yüksek rütbeye sahip olduğundan yıllardan beri derin bir uykudadır. Onun yerine vekil olarak ise başka bir şeytan seçilmesi gerekmektedir. Bu seçimi ise Solomon’un soyundan gelen bir seçici yapabilmektedir. Bu seçici ise William’dan başkası değildir. William ise tam bir gerçekçi olduğundan bu tür saçmalıklara inanmaz ve Dantalion ya da bir başkasını seçmeyi aklından bile geçirmez. William ne kadar Dantalion’un teklifini geri çevirse de Dantalion onun yanından bir an olsun ayrılmaz. Zaten bunun için onun okuluna bile yazılır. Dantalion’un neden bu kadar ısrarcı olduğu ise geçmişinde Solomon ile yaşadığı bir takım olaydan ileri gelmektedir. Ayrıca geçmiş zamanda Solomon, 72 Şeytan ile müttefik olmuştur ve bunun dışında kalan şeytanlar ise William için tehdit oluşturmaktadır. Dantalion bunu bildiğinden dolayı William’ı koruma altına almıştır. Velhâsıl William’ın gerçekçi kişiliği yüzünden amacında bir adım bile ilerleyemez. Bu sırada Lucifer’in yerini almak isteyen diğer şeytanlar da William’ı kendi yanlarına çekmek için ellerinden geleni yaparlar. Hatta Dantalion gibi okula yazılırlar. William’ı parasızlık yüzünden geçirdiği stres yetmiyormuş gibi şeytanların hayatına girmesinden sonra uykusuz geceleri böylece başlamış olur. Karakter çizimleri Ouran High School Host Club’ın karakterlerini de tasarlayan Kikuko SADAKATA’ya ait. Tabii doğal olarak güzel! Hatta kat kat daha güzel diyebilirim. Hikâyenin başından sonuna kadar renkli bir atmosfer bekliyor zaten sizi. Komik olmasının yanında aksiyon sahneleriyle de sıkılmamanızı sağlıyor. Aksiyon olmasaydı bile sıkılmazdınız diyebilirim tabii. Komedi sahneleri çünkü oldukça güzel. William’ın gerçekçi kişiliği ile şeytanları takmaması zaten başlı başına komedi unsuru. Bunun yanısıra bir yan karakterimiz var ki çok tatlı bir şey kendisi. Isaac adlı karakterimiz William’ın en yakın arkadaşıdır. Buna rağmen William’dan zerre kadar zekilik almamıştır. Beş yıldır üst üste sınıfta kalmıştır. William’ın aksine doğa üstü olaylara inanmaktadır ve bununla ilgili kitaplar okumaktan hoşlanmaktadır. Zaten bu yüzden William’ın başına olaylar açar. Hikâye ise bize şeytanların sanki meleklerden daha merhametliymiş gibi gösterilmesine neden oluyor. Hatta melekler bazı sahnelerde o kadar kötü gösteriliyor ki şeytan mı, melek mi kötü bir karar veremiyorsunuz. Tabii bu bana göre, siz de izleyin ve kararınızı ona göre verin. Ayrıca unutmadan ilk başta yüzükten söz edilse bile sonraki bölümlerde yüzük karşımıza çıkıyor. Bu yüzüğün hikâyede ne kadar önemli bir yeri olduğunu da izledikçe göreceksiniz. ________________________________________________________________________ Kaynak: AnimeFantastica: http://www.animefantastica.com/makai-ouji-devils-and-realist
  14. Anime Tanıtım Sengoku Basara: Samurai Kings Tür: Aksiyon, Macera, Dövüş, Doğaüstü-Güçler, Tarihsel Yayınlanma Tarihi: 02/04/2009 Bölüm sayısı: 12 Bölüm süresi: 23 dakika Yönetmen: Itsuro Kawasaki Senaryo: Yasuyuki Muto Firma-Stüdyo: Production I.G, FUNimation Entertainmen Açılış: “JAP” by Abingdon Boys School Kapanış: “Break & Peace” by Dustz Müzik: Yuko Sakurai, Hiroyuki Sawano Başlıca Seiyuular: Kazuya Nakai – Date Masamune, Norio Wakamoto – Oda Nobunaga, Souichiro Hoshi – Sanada Yukimura, Takehito Koyasu -Sarutobi Sasuke, Tesshô Genda – Takeda Shingen, Toshiyuki Morikawa-Katakura Kojūrō Capcom’un video oyun serisinin aynı adlı anime uyarlaması olan Sengoku Basara, Japon tarihinin Sengoku dönemini anlatmaktadır. Dönem resmi olarak 1603 yılında başlar ve 1868′de Meiji dönemi’ndeki yeniden kurulmaya kadar sürer. Bu dönem ayrıca, Japonya’nın ilk modern dönemi olarak tanımlanmaktadır. Merkezi feodaliteye dayalı bir sisteme sahiptir. Anime de ki karakterler gerçekten var olmuş tarihi kişilerden esinlenerek yaratılmıştır. Feodalite söz konusu olunca aynı topraklarda birden çok lider (general,lord vb.) kendi ordularını toplayarak iktidar için kıyasıya bir mücadeleye girerler. Bu hiç sonu gelmeyen kanlı savaşlar devam ederken, Yüz Şeytan Ailesi’nin 6.cı Kralı Oda Nobunaga tüm ülke üzerinde hakimiyet sağlamaya çok yaklaşmıştır. Şeytan Ailesi ciddi bir tehdit oluşturmaya başlayınca, birbiriyle rekabet içinde olan iki savaşçı Date Masamune ve Sanada Yukimura kendi çatışmalarını bir kenara bırakıp beklenmedik bir birlik oluştururlar ve Şeytan Kral Oda Nobunaga’ya karşı mücadele ederler. Sengoku Basara, tarihten bilgiler barındırsa da konusu biraz havada kalmış bir anime serisi olduğunu düşünüyorum. Bunun sebebi; izleyici daha tam neyin neden olduğunu anlayamadan pat diye savaş sahnesi başlıyor, bitiyor. Tabii ki animenin ana teması savaş ama konu biraz daha derin işlenebilirdi bence. Karakterlerin birbiriyle diyalogları serinin eğlenceli taraflarından biri de olsa ana karakter Date Masamune’nin yarı İngilizce yarı Japonca konuşması anime severlerin pek alışkın olmadığı bir durum olduğu için kulağa farklı gelebiliyor. Masamune karakter olarak enerjik, iyimser ama hafifte kendini beğenmişliğe sahip bir savaşçı olarak animede yer alıyor. Genellikle tek katana ile savaşır ama ciddi dövüşlerinde parmaklarının arasında 3′er katana tutarak (Ejderha’nın Pençeleri) dövüşebilir. Önemli kararlar almadan önce sık sık Kojuro Katakura ile fikir alışverişinde bulunur. Kojuro, Masamune’nin sağ kolu niteliğinde biridir. Sanada Yukimura ise savaş delisi, heyecanlı bir karakter olarak Date Masamune ile tezat bir tavır sergiler. Yukimura için savaş her şey demektir. Sengoku döneminin en güçlü ordularından birinin komutanı olan, Takeda Shingen onu yetiştirmiştir. Yukimura, komutanına son derece sadıktır. Takeda’yı idolü olarak görür ve fanatik derecesinde bağımlısıdır. Sengoku Basara’yı izleyenler bilir, izleyecek olanlar ise eminim bu ikilinin arasında ki komutan-asker ilişkisine takılacaktır. Bunun sebebi, birbirlerine bıkmadan “Yukimuraaa” ve “Oyakata-samaaaa” diye seslenmeleridir. Serinin belki de en eğlenceli sahneleridir. Hatta sizinle şöyle, tatlı ve eğlenceli bir çalışma paylaşayım. Serinin 2.sezonu ise 11 Temmuz 2010 tarihinde yayınlanmıştır. Masamune ve Yukimura bu sefer de Toyotomi Hideyoshi’ye karşı mücadele vermekte ve ülkenin birliğini sağlamaya çalışmaktadır. Son olarak ise 4 Haziran 2011 yılında Sengoku Basara “The Last Party” adında film yayınlanmıştır. Tam da barış sağlandı derken, Toyotomi Hideyoshi’nin astı olan Ishida Mitsunari kutlamaların olduğu gün saldırır ve bir kez daha kargaşa çıkar. Masamune ve Yukimura tekrar Mitsunari ile mücadele etmek zorunda kalır. Animenin en iyi yönleri ise kesinlikle harika çizimleri ve bir hayli etkileyici müzikleri. Önemli bir sahnede arka fonda yoğunlaşan müzik izleyiciyi epey coşkulandırıyor. Kısaca; samuray,katana,dövüş temalı serilerden hoşlanıyorsanız Sengoku Basara tam size göre bir anime olabilir. [ İyi seyirler. ] http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=jugi1GviRfI ______________________________________________________________________ Kaynak: AnimeFantastica: http://www.animefantastica.com/sengoku-basara-samurai-kings
  15. Anime Tanıtım YUYUSHİKİ Tür: Komedi, Okul, Yaşamdan Kesitler Yayınlanma Tarihi: 10/4/2013 Bölüm Sayısı: 12 Yönetmen: Kaori Orijinal Hikaye: Komata Mikami Firma/Stüdyo: Kinema Citrus Başlıca Seiyuular: Risa Taneda, Minami Tsuda, Rumi Ookubo, Ai Kayano, Mana Shimizu, Yui Horie, Megumi Han. Genelde her sezon en az bir tane olan liseli kız veya erkeklerin -genelde kızların oluyor- hayatını konu alan veya sadece esprilerden oluşan serilerden biri daha! Liseye yeni başlayan üç kızın hikâyesi anlatılmaktadır. Bu üç kızımızın “en aklı başında” olanı Yui’dir. Diğer iki kız ise Yui’yi aşırı derecede sevmektedirler ve Yui de buna karşılık onları sevmektedir. Diğer kızlarımızdan Yukari, zengin bir ailenin varisi olmasına rağmen genelde uykucudur ve biraz da aklı havada biridir. Grubun asıl kişisi ise kesinlikle Yuzuko’dur. Yuzuko zeki birisidir ve bu yönünü daha çok esprilerinde kullanarak arkadaşlarını gülmekten kırıp geçirir. Velhasıl bazen aşırıya kaçar ve Yui’nin hışmına uğramaktan kaçınamaz. Ancak şöyle bir şey var ki Yui, Yuzuko’nun yaptığı bir şeyi Yukari yaptığında ona olan tepkisi daha yumuşak olur. Tabii bu da Yuzuko’nun gözünden kaçmaz, ancak Yuzuko bunu asla kendisine karşı olan bir kötü niyet olarak algılamaz ve her ikisiyle de dostluğunu korur. Yui’nin Yuzuko’ya olan tavrı ise geçmişten gelmektedir. Yui ile ilkokulda tanışır ve zengin bir ailenin kızı olmasından dolayı onu bir prenses olarak görmesine yol açar. Ve bu yüzden ona karşı genelde daha iyi davranır. Yui’yi sınıfta seven başka bir kız daha vardır, o da Aikawa’dır. Aikawa, Yui’yi lisenin ilk günü görmüştür ve o günden sonra da az çok konuşmasına rağmen onu uzaktan da olsa izlemiştir. Zaten aynı sınıfta oldukları için çok da uzak sayılmaz bu mesafe. Tabii Aikawa’yı da seven diğer arkadaşı Kei ise Yui’ye karşı tavır alır. Ve Aikawa’nın diğer arkadaşı Fumi ile diğer üçlü kız grubu tamamlanmış olur. Bu iki kız grubu birbirleriyle arada iletişim kurarak ilginç esprilere konu olur. Ve geldik kızların okulun ilk günü gördükleri ilandaki kısma. Bilgi İşlem Kulübü diye bir afiş görürler ve sıfır üye olduğunu görünce şaşırırlar. Ancak o sıfır üye dedikleri kulübe kendileri arada sırada uğrayarak o kulübün bir üyesi olurlar. Kulüp odası küçücüktür ve sadece iki bilgisayar vardır. Ama kızlar için bu oda yeterli olmuştur. Kızlar o günün sonunda araştırdıkları şeyleri günün özeti olarak beyaz tahtaya yazarlar. Kulübün danışman öğretmeni ise Okaa-san diye çağırdıkları sınıf öğretmenleridir. Genel itibariyle izlenesi bir okul-komedi serisi bana göre. Konu alışagelmiş olabilir, ama seride ki karakterler için kesinlikle izlenmeli derim. Hele ki Yuzuko için… Çizim ve müzikler ise bana göre herhangi bir komedi serisinde ki gibi sıradan, ama hoş bir dengedeydi. Zaten bu tip bir seri izliyorsanız bu şeylerin ikinci planda kalması normal denebilir. Kendinizi yapılan esprilere o kadar veriyorsunuz ki arada çalan müziğin veya çizimin o kadar da göze batmadığını farkediyorsunuz. Bu arada bu tip serilerden hoşlanıyorsanız bir iki önerim var: Azumanga Daioh, Nichijou ve liseli erkeklerin komedisi olan Danshi Koukousei no Nichijou bu üç seri tartışmasız izlenmeli derim. ___________________________________________________________________________________ Kaynak: Anime Fantastica
  16. Anime Tanıtım Fuse Teppou Musume no Torimonochou Tür: Aksiyon, Dram, Tarihi Yayınlanma Tarihi: 20.10.2012 Yönetmen: Miyaji Masayuki Orijinal Eser: Kazuki Sakuraba Firma/Stüdyo: TMS Entertainment Başlıca Seiyuular: Miyano Mamoru (Shino), Kotobuki Minako (Hamaji) Kapanış: Choucho Musubi – Chara Bu filmin hikayesi, gerçek karakterler ile fantastik kitap karakterlerini bir araya getirdiği için, öncelikli olarak filmde de ismi geçen Takizawa Bakin‘i tanıtmayı uygun gördüm. Bakin Amca samuray bir aileden gelen, 19. yüzyılın Edo dönemine adını yazdırmış olan dönemin en popüler yazarıymış. Birçok kitabı arasından konumuzu ilgilendiren Nansō Satomi Hakkenden (The Eight Dog Chronicles) adında tamamlanması 28 yılını alan köpek soyundan gelen sekiz onurlu samurayı konu aldığı kitabıdır. Bakin Amca ortaya hikayeyi atmış ve bu hikaye kabuki tiyatrolarına, başka romanlara, filmlere, mangalara, anime serisi ve anime filmlerine ilham olmuştur. The Hakkenden: Legend of the Dog Warriors adlı anime serisi 1990 yılında orijinal hikayeye en çok benzeyen anime yapımıdır ama bu kadar geriye gitmeye gerek yok çoğunluğun bildiği yakın zamanda yayınlananHakkenden: Touhou Hakken Ibun serisi melez sekiz köpek ailesini tanıtmıştı. Fuse Teppou Musume no Torimonochou filmi ise yine bir paralel hikaye olarak Hakkenden serilerindeki sekiz lanetli köpek soyunu konu alıyor. “Inga In her şeyin başlangıcı, -ga ise sonu Her ikisi de bu hikayeden alınmıştır.” Hamaji, büyükbabasından öğrendiği avcılık becerisi ve sürekli sırtında taşıdığı kocaman silahıyla birlikte dağlarda hayatını sürdüren genç bir kızdır. Kızdan çok erkeğe benzemektedir. Büyükbabasının vefatından sonra yalnız kalan Hamaji’ye bir gün bir mektup gelir. Mektup Edo (Tokyo)’daki abisi Dousetsu’dandır. Abisi, Hamaji’nin Edo’ya gelerek onunla birlikte yaşamasını istemektedir. Bu teklifine balıklama atlayan Hamaji dağdaki yaşantısını bir kenara bırakarak Edo’nun yolunu tutar. Dağlı kızımız Edo’ya vardığında şehrin kalabalığı ve gürültüsünden sersemleyerek kaybolur üstüne bir de meydan ortasında gurur tablosu olarak sergilenen altı adet kesik köpek kafasını görünce iyice şaşkına döner ve kaçmaya başlar. Tesadüf eseri peşindekilerden kaçmakta olan beyaz saçlı Shino ile yolları kesişir ve bu sefer de birlikte kaçmaya başlarlar. Güç bela abisinin evine varan Hamaji Edo’ya çağırılma nedenini sonunda öğrenir. Ortalıkta Fuse adı verilen köpek-insan melezi, insanların ruhlarıyla beslenen yaratıklar dolaşıyordur ve Shogun Hükümeti bu Fuselerin başlarına yüklü bir miktar ödül koymuştur. Dousetsu’nun amacı Hamaji ile birlikte bir avcı ekibi olarak Fuseleri avlayıp ödülü almaktır. Bu şekilde ikili Edo’da bir Fuse avına başlar fakat Hamaji’nin kaderi çoktan bir Fuse ile birleşmiştir. Edo döneminde Sakura ağaçları içinde başlayan hikaye güzel ve tempolu bir şekilde devam ederek tatmin edici bir final sundu. Gönül isterdi ki daha çok Hamaji x Shino sahneleri görelim ama romantik bir türü olmadığından dolayı araya az biraz fan service serpiştirmişler. Animasyonlar açısından arka plan görüntüleri özellikle ilkbahar döneminde geçen sahnelerdeki kiraz çiçeği ağaçlarının görüntüleri muhteşem. Hemen hemen her mevsimden kaliteli arka plan görüntüleri yapmayı başarmışlar. Şahane arka plan görüntülerine kıyasla karakter tasarımları biraz zayıf kalsa da bu beni rahatsız eden bir özellik değildi. Müzikleri ise bir film OST albümünden beklenir nitelikte kaliteliydi özellikle Chara’nın kapanış şarkısındaki performansı tekrar tekrar dinlenir nitelikte. Seiyuu kastına bakarsak “Miyano Mamoru var daha ne olsun?” dedirtiyor. Film, Naoki edebiyat ödüllü yazar Kazuki Sakuraba‘nın Fuse Gansaku: Satomi Hakkenden isimli romanından uyarlanarak, Spirited Away’in yardımcı yönetmenlerinden biri olan Miyaji Masayukiyönetmenliğinde karşımıza çıkıyor. Gerek ekip, gerek hikaye açısından oldukça kaliteli bir yapım, hele ki Hakkenden serilerine ilginiz varsa sevebileceğiniz türden bir filmdir, tavsiye ederim. http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=T5Yk3gaYArI Kaynak: AnimeFantastica: http://www.animefant...no-torimonochou
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli bilgi

Forum kurallarımızı okudunuz mu? Forum Kuralları.