DragonSoul

Yine konu dışı, yine ben. Gençler malum yurdun dört bir yanına kar yağmakta. Normal bir insan için bu bir eziyet olabilir ama bizim için bir eğlence kaynağı. Kardan neler yaptınız bakalım?
 
Bu benden
 



 
Fotoğrafta belli olmuyor ama kuyruğu 1 metre daha ilerliyor ve havaya yükseliyor. Şu halinden daha ihtişamlıdır. Kendisi dişi bir kar ejderidir. Erkek ejderlere duyrulur
 
Ps: 4 saat sürdü ve ayak parmaklarım hala isyan ediyor :D

Shingeki no Kyoji'nin moviesi mi varmış ya ben neden görmedim :S Bir de burdaki 2. filmiymiş dünyadan haberim yok :D Moviesi varsa birincisini de siteye yükleyebilir misiniz, ben onu da göremedim de :D Bu arada diğer animeleri izlemedim ama SnK'nin 6. sırada olması beni şaşırttı doğrusu.

Ellerinize sağlık, tamamladığınız için çok teşekkür eder, çalışmalarınızın devamını ve başarılar dilerim :)

Anlattıklarınıza birebir katılıyorum. 1-2 Yıl öncesinde de ecchi üzerine forumda bu tarz bir muhabbet dönmüştü, "ecchi"nin kelime karşılığının "sapıklık" olduğunu söylemem dahi çok tepki çekmişti, çok ayıplanmıştım.. 
 
Şöyle birşey var ki, bu dile getirdikleriniz sanal dünyanın genel sorunu. Gerek yerli, gerek yabancı dizilerde olsun görebilirsiniz bunu. Takip ediyorsanız haberleri, Özgecan'ın katillerinin beraber oturup "Fatmagül'ün suçu ne?" izlediğini duymuşsunuzdur. Günümüzün en popüler yabancı dizilerinde, misalen "Game Of Thrones" da geçen ensest ilişkilerden, reyting için yapılan cinsellik içerikli sahnelerden haberdarsınızdır. Aynı şekilde, "One Piece" de Brook'un en yakın arkadaşının dahi bel altına inecek kadar, banyosunu gözetlemeye çalışacak kadar "sapık", ama seride gösterildiği şekilde "sempatik" olduğunu, farketmediyseniz bile şimdi farkediyorsunuzdur. Bir şey izlemek zorunda da değilsiniz, sosyal medyada hiç tanınmayan birinin, kişiyi ekleyip farklı emellerine alet etmeye çalıştığını yaşamış, veya yaşamışları tanımışsınızdır. Bizler istemesekte, bunlar hep beyinlerimize empoze ediliyor. Artık "Amerika'nın oyunları" mı dersiniz, "İlluminati" ile mi bağdaştırırsınız, "Yapay zekanın insanları köleleştirmesi" mi dersiniz bilmiyorum ama, şunu açıkça söyleyebiliriz ki, gittikçe insanlıktan koparılıyoruz.
 
Asıl sorun şu, televizyon başında dizi izleyenler, bilgisayar başında sosyal medyada gezinen, yabancı dizileri yalayıp yutanlar, animeleri izleyip yorumlayanlar henüz 10-15 yaşında ki hayata dair hiçbir bilgisi, sezisi olmayan çocuklar. Bu temiz kalpleri kirlilikten korumak için ne yapabileceğmiz hususunda, açıkçası net bir çözüm yolu olduğunu düşünmüyorum. Kimseye sosyal medyada gezinme, televizyon izleme, dizilere kendini kaptırma diyemezsiniz. Dememelisiniz de. Çağa ayak uydurmak lazım bir şekilde. Yapılması gereken şey, gençleri bunlardan koparmak değil. Gençleri bunlara olan ilgiden koparmak. Çevreme bakıyorum, kendi ailemde dahi; ne zaman oturup da beraber bir kitap okuduk, beraber telefonsuz tabletsiz vakit geçirdik, sohbet ettik hatırlamıyorum. Yapılması gereken şey, gençler için gerçek dünyayı ilgi çekici hale getirmek, sevdirmek.

Yeniler pek bilmez ama eskinin Sohbet-Konu Dışı adamı bendim  B) Benim buralar hep  :ph34r:  Neyse
 
     Öncelikle birkaç faydalı bilgi verip konuya gireyim. Mutluluk canlıların birçoğunda bulunan bir duygudur. İnsanlarda ise vazgeçilmezdir. Duygu denilen kavramı basitçe anlatacak olursak, duygu; kanda belli hormonların belli yüzdelerle salgılanması ve bu hormonların etkilerinin birleşmesiyle oluşan sinirsel bir olgudur. Mevzu bahis mutluluk olunca, bu duyguyu sağlayan hormon ilk olarak "Endorfin"dir. Bu hormonun vücutta fazla bulunması sizi iyi bir ruh haline sokar. Buna ek olarak bir de "Dopamin" hormonu vardır. Bu da sizde harekete geçme hislerini uyandırır. Bu iki hormon bir arada olursa mutlu olursunuz. 
 
     Konuya derinlik kazandırmak adına bir ek bilgi daha vereyim. Aşk duygusunun oluşmasından büyük çoğunlukla endorfin, dopamin ve oksitosin hormonları sorumludur. Az önce değindiğim gibi ilk iki hormon mutluluk hormonudur. Yani aşık olduğunuz zaman bu hormonların etkisi ile mutlu olursunuz ve harekete geçme dürtüleriniz ortaya çıkar. Hiç saçını taramayan adam saçını tarar, dişini fırçalar, kuaföre gitmeyen kız saçını boyatır falan. 3. hormonun etkisi ise "bağlılık"tır. Kadınlar anne olduklarında da bu hormon salgılanır ve yavruya olan bağlılık ortaya çıkar. Keza aşkın bileşenlerinden biridir. Son olarak eğer aşktan karşılık bulamazsanız endorfin ve dopamin seviyeleri düşer. Yani mutsuz ama umutsuz şekilde bağlı bir şekilde aşık olursunuz.
 
     Hormonların duygular üzerindeki etkileri üzerinde kısaca bilgi verdikten sonra merak edilen soruya geliyorum. "Mutluluk hormonları nasıl arttırılır?". Evet, bu hormonların azlığı ciddi anlamda depresyon etkisi yaratır. Yani yüksek tutmak gerekir. Mesela sevdiğiniz bir insanı görmek, sevdiğiniz bir işi yapmak, size süprizlerin yapılması, lunaparkta eğlenmek... Bu ve bunlara benzer şeyler, doğru, sizi mutlu eder. Ancak bir yolu daha var, duyu organları aracılığı ile mutlu olmak.
 
     5 duyu organımız doğru şekilde uyarılırsa bu bizde mutluluk hissiyatını arttırır. Mesela sevdiğiniz bir müziği dinlemek sizi mutlu ederken Ajdar dinlemek modunuzu düşürecektir. Tavsiye etmem :D Aynı şekilde hamamda kese attırmak ya da salonda masaj yaptırmak dokunma duyumuzu uyaracağı için sizi mutlu edecektir. Sabah uyandığınızda güneşli gökyüzünü görmek de öyle. Annenizin yaptığı en sevdiğiniz yemeğin kokusunu almak da, ve tabi ki onu yemek de. Yemek evet, konumuz bu. Konuya girmek için uğraşıyorum bu kadar paragraftır : -_-
 
    Güzel yemek yemek tat duyumuzu uyarır, bu uyarı beynimizde lezzet sinyalleri oluşturur ve bu lezzet sinyalleri vücudumuzda mutluluk hormonlarının salgılanmasını tetikler. Mutlu olmanın en etkili yollarından birisidir. Depresyondaki bir kızın çok fazla çikolata yemesinin sebebini artık biliyorsunuz. Mutlu olmak. (Şişmanlarsa daha mutsuz olacaktır). 
 
   Ek Bilgi: Marketlerden aldığımız hazır gıdalara konulan, içindekiler bölümünde "tatlandırıcı" olarak bahsedilen bir madde vardır. "Mono Sodyum Glutamat", kısaca MSG. Bu kimyasalın etkisi dilimiz aracılığı ile beynimize lezzet sinyalleri göndermektir. Etkisi öyle güçlüdür ki, çamurla beraber tükettiğinizde çamuru bile biraz lezzetli algılayabilirsiniz. Evet, yanıltıcı bir etkidir ama sonuçta lezzet sinyallerini tetikler. Bu da mutlu eder. Çikolata, dondurma gibi yiyeceklerde bol miktarda vardır. Gıda bakanlığı tarafından izin verilen üst sınırdan daha fazla kullanılamaz. Bir dönem Browni Intense'lerde fazla miktarda kullanılmıştı ve bu miktar azalttırıldı. Sebebi ise bağımlılık yapması. Böylece daha fazla satacaklardı. Tek zararı bağımlılık değil tabi, çok tüketildiğinde günlük hafıza kaybı yaşatabiliyor. Yani kalıcı hafızanıza etki etmese de günlük hafızanızı zayıflatıyor, anahtarınızı evde unutmanıza şaşırmayın : : :) Ek olarak kanserojen etkisi de tehlikelidir. Yine de dozunu aşmadan mutlu olmak için cips yerim, mutsuz yaşamaktansa mutlu ol  B)
 
    Tüm bu bilgiler ışığında, yemek yemenin, daha doğrusu güzel yemek yemenin ne kadar önemli olduğunu basitçe anlayabilirsiniz. Bu yüzden dünya üzerindeki bütün milletler, kültürler yemek üzerine bu kadar düşer. Elbette ki güzel yemek yemeniz için birilerinin güzel yemekler yapması gerekir. 
 
    Dünya üzerindeki genele baktığımız zaman en büyük aşçılar hep erkeklerden oluşur. Buna anneler dahil değil tabi :D mesleki olarak bahsediyorum. Bu tarz büyük aşçılar genelde insanları mutlu etmeyi seven, mutlu ettikçe mutlu olan insanlardır. Lezzetli yemek yapmak önemliyse onu süslemek de önemlidir onlar için. Dediğim gibi görsellik de mutluluk seviyesini arttırmaktadır. 
 
    Şahsım adına rahatça söyleyebilirim ki, yemek yapmayı çok severim. Süslemeyi sanat kabul ederim ve saatlerce bile uğraşabilirim. İnsanlar yemeklerimi beğendiği zaman mutlu olurum. Sağda solda birilerine yemek tarifi sormam genelde karşı cins tarafından ilginç karşılanır. İlk 20 saniye halime güldükten sonra kafalarını eğip düşünmeye başlarlar. E tabi çağımızın yemek yapmayı bilmeyen kızları ciddi bir sorun  ^_^ ^_^^^^>
 
    Peki siz yemek yapmayı seviyor musunuz?
 
 
Edit: Kendi bloguma yazar gibi yazmışım yalnız. Eklesem mi ki bunu bloguma?
 
Edit 2: Konuyu ilginç bulanlar için
 
Tavsiye anime; Toriko
http://www.turkanime.tv/anime-seri/Toriko
 
Tavsiye film;
http://www.imdb.com/title/tt0382932/

Merhaba arkadaşlar uzun süredir anime izlemiyordum ve tekrardan başladım. Sonra yine evde Japonca bağırarak kapıları tekmelemeye başladım. Bir kaç gün önce Hayao Miyazaki'nin "Anime bir hataydı çöplükten başka bir şey değil." dediği bir gif gördüm.İlk önce Hayao Miyazaki gibi birinin neden böyle bir şey dediğini anlamadım ama sonra altındaki yorumları okuyunca bazı şeyleri farkına vardım ve üzüldüm.
 
İlk önce anime benim hayatımı çok fazla değiştiren bir şey farklı bakış açılarını anlamamı sağladı empati kurma yeteneğimi geliştirdi. Japon milletine ve hayal güçlerine hayranlık duydum. Bunun için gerçekten çok mutluyum. Anime izlediğim için bazen pişmanlık duyuyorum çünkü hayatımı çalıyor gibi hissediyorum. Sonra gerçek hayattan ve insanlardan ne kadar nefret ettiğimi düşünüp her şeyin animelerde ne kadar harika olduğunu kendime kabul ettiriyorum belki de kendimi kandırıyorum ve gerçek hayattan kaçmak istiyorum.2 hafta önce yine anime izliyordum ve biraz kendimi kaptırmıştım(baya fazla) annem yanıma gelip "bunlar yüzünden gerçek hayatı unutmuyor musun?" dedi. Ben de "onun için izliyorum ya" dedim. Annem "Gerçek hayatla yüz yüze geldiğinde hayal kırıklığına uğrarsın ama." dedi ve çekip gitti, tabi ki de bu bende hiçbir şeyi değiştirmedi izlemeye devam ettim.Zaten bunun farkındayım.
 
Dünyanın ve ülkemizin asla iyi bir yer olamayacağını bu son günlerde daha iyi anlamış 16 yaşında bir genç olarak gelecek kaygısıyla gerçeklerden kaçıyorum ve başka şeylere bağlanıyorum. Artık arkadaşlarımı animeye başlatmak için zorluyorum ki onlarla animeler hakkında konuşabilelim. Siz de böyle yapıyorsunuz büyük ihtimal. Nerdeyse izlediğim tüm animelerde büyük toplumsal psikolojik sorunlar gözüme çarpıyor ve bölümü izleyip yorumları okuduktan sonra kimsenin umursamadığını görüyorum. İzlediğim tek bir anime serisi yok ki benden küçük kızlar objeleştirilmesin, bel altı bir şaka olmasın.Çoğu zaman sebepsizce öldürülen karakterler var şiddet her zaman ön planda. Bir animenin beğenilmesi için baş karakterin havalı genç bir erkek olması, her bölümde şiddetli dövüş sahneleri olması, ecchi sahne olması yetiyor gibi gözüküyor. Eğer dövüş olmazsa hemen "bu bölüm çok sıkıcıydı" yorumları beliriyor. Ben de dövüş sahnelerini tabi ki seviyorum ama başka şeylere de değer vermek gerektiğini düşünüyorum. Bunları izledikten sonra etkilenmiyor gibi gözükebiliriz ama bence bu bizi etkiliyor. Sürekli şiddet içeren şeyler gördükten sonra buna karşı fark etmeden kayıtsız kalabiliriz istemeden de umursamaz biri olabilir ve bu bize normal bir şey olarak gözükebilir.Benim bahsettiğim gereksiz ve nedensiz bir şekilde olan şiddet.
 
Bir anime izlemiştim Boku wa tomodachi ga sukunai diye ünlü bir anime siz de izlemişsinizdir. Pek ecchi izlemediğim için ve hoşlanmadığım için mi bu anime beni fazlasıyla şaşırttı bu size normal gelen bir şey mi? Tamam artık her animede liseli kızlar konuşurken sürekli kısa eteklerinin ve göğüslerini gösterilmesine bile alıştım ama bu animede baş karakterin küçük bir kız kardeşi vardı ve resmen her bölümde o küçücük 8-9 yaşlarındaki kız objeleştiriliyordu. Midem bulanmıştı. Gerçekten sizin izlediğiniz ecchiler her zaman böyle mi çünkü bu beni sinirden titretmişti. Bir kere kimsenin böyle bir hakkı yok keşke bunu anlayabilseniz kadınlar birer bireydir sizin göz zevkinizi tatmin etmek için yaratılmadık.Bu kadar saygısız olmayın. Bunları izleyen ne kadar sapık insan var düşünün ve tacize uğrayan ne kadar küçük kız.Biliyorum en yakın dostlarımdan birisini küçükken amcası asansörde taciz etmiş. Bunlardan etkilenmiyor gibi gözükebilirsiniz kim bilir benim daha izlemediğim ne iğrençlikler var. Ama bu tür şeyleri göre göre size normal gelebilir ve kayıtsız kalabilirsiniz.
 
Sadece uzun süredir foruma üyeyim ve bu aralar pek aktif değilim böyle bir yazı yazmak istedim içimi dökmek için çünkü gerçekten animeler hiç normal değil ne kadar sevsem de azıcık düşünseniz bunun farkına varabilirsiniz.Keşke düşüncelerimi daha iyi ifade edebilsem eminim ki beni yanlış anlayan bir sürü kişi çıkacak ama kendimizi bu kadar kaptırmanın pek de iyi olmadığını belirtmek istedim.

Dizüstüler için öyle bir planım var :)
 
Macbook + Şeffaf kılıf + Anime = Paranın satın alamayacağı bir görünüm.

Emeğine sağlık, bu fikir daha da geliştirilebilir. Mesela laptoplara ya da buzdolaplarına da uyarlanabilir. (Gerçi buzdolabı biraz abartı oldu ama laptop fena değil hani :) )

Hepsi de güzel olmus ama ben sadece Sao olanı beğendim :)

Ah be Bursa'da olsaydınız ben de gelirdim :)

bir gün tüm şehirlerin de bulunacağı bir etkinlik düzenlenir umarım o zaman hep beraberce buluşabiliriz :D

Sevgilimiz yoki kutlayalım. neyse bizde iş çıktı dönme dolaba bineriz her yıl  <_< 

Sevgilim olmadığı için dönme dolab gününü kutluyorum :D :D

Öncelikle hafta sonuna denk geldiği için sevinçliyim... Ayrıca türk anime forumundan Ankara'da bulunan bazı arkadaşlarla buluşcaz :) Dönme dolaba bu soğukta bineceğimizi sanmıyorum ama (Ankara'da kar yağacak diyolar da) muhabbet esnasında anabiliriz :P

Arkadaşlar konu başlığından da anlaşılacağı gibi meşhur 14 Şubat'ın sevgililer günü olduğunu biliyoruz. Ancak 14 Şubat aynı zamanda Dünya dönme dolap günüymüş :) Şahsen 365 gün içinde gördüğüm en anlamsız gündür 14 Şubat ama artık anlamlı bir gün oldu benim için  ^_^  Bende bir foruma soruyum dedim, kimler 14 Şubat'ta dönme dolaba gidiyor :lol:

Sizinde düşüncelerinizi almak istedim. :)

Bence baya hoş olmuş, akıllı telefonu olanların ilgisini çekebilir.Özellikle beğenilen karakterler olursa daha çok ilgi çeker diye düşünüyorum.Güzel yaratıcı bir düşünce ;)

Herkese merhaba arkadaşlar!
 
Bu videoda anime ve manga severlerin en büyük sorunlarından birine değiniyoruz: "Neden benim telefonuma göre animeli kılıf yok?!"   Her ne kadar iPhone kullanıcıları anime temalı telefon kılıfları bulmakta zorlanmasalar da Samsung, LG, HTC ve diğer markaların telefonlarına sahip anime ve manga severlerin telefonlarına uygun kılıf bulmaları hayli zor; bu videoda bu zorluğu nasıl aşabileceğinizi, nasıl benzersiz anime temalı kılıflar yapabileceğinizi anlatıyoruz.   Yeni videolarımız için abone olmayı unutmayın  :)     Şu ana kadar uygulama yapılan telefonlar ve fotoğrafları;   Burak ŞOLT - LG G2  



 
naruutoo - GM Discovery
 



 
kurosaki-ichigo - Kurosaki İchigo - Samsung Galaxy S Duos S7562
 



 
Raşit Günden - Kaneki Ken - LG G2
 



 
Zekeriya Aydoğdu - Naruto - iPhone 5/5S
 



 
Serhat1 - Bleach, Naruto, Tokyo Ghoul  - LG G2
 



 
Haruka - Sony Xperia Z - Kurosaki İchigo
 



 
LaxMean - Samsung - Portogas Ace / Killua
 



 
doganoz - Kurosaki İchigo
 



 
agsg03
 



 
Not: Çalışmalarınızda kullandığınız telefonları da belirtirseniz güzel olur :)< :)>
 
Kullanabileceğiniz resimler:
 
One Piece - Ace - http://hizliresim.com/AAnPaB
Bleach - İchigo - http://i.hizliresim.com/58LPv5.jpg
Shingeki no Kyojin - http://i.hizliresim.com/zmyl5D.jpg

Ben güncel seri takip etmeyenler sınıfındayım.Nedeni daha çok oturupta seriyi taksit taksit 1bölüm 2 bölüm değilde adam akıllı bir kerede 12 bölümü rahatça izleme düşüncesi...Heee ama bu benim tarzım ( Sloganıda verdik :D )
İnsanların şu düşüncelerine karşıyım.Bir anime yeniyse kötüdür...
Şurası bir gerçek benim izlediğim dönemdeki anlayışlarla şu 3-4 senede anime tarzları çok fazla değişti...Yaş ortalaması normalde yükselmesi gerekirken azda olsa geriledi.Heee bu kötü birşey mi değil ama şu tarz sorunları oluşturuyor...Daha ben animeye başlayalı 2 sene olmadı diyen arkadaşın listesinde bir FMA,bir Elfen Lied,bir Hellsing,bir HXH,bir GTO eksik...
Çoğu yeni dönem anime izleyenlerin en büyük kesmi artık konudan çok çizime önem veriyor...Bu gözler Naruto izlemeden Shuppidene başlayan insan gördü :mellow:
Animelere 3-4 belkide daha uzun zamandan beri izleyen insanların altın anime diye diğer serilerden ayırdıkları çoğu yapımı yeni izleyiciler atlıyor.Çoğu kişi GTO'nun çizimlerine göre yorum yapıyor.İnsan düşünüyor OP ilk çıktığında dağlar denizlere shanksın gözleri kadar paralel miydi diye ?
Bu yönden açıkcası böyle izleyiciler beni fıtık ediyor... -_- Kalkıpta bir Steins Gate izlememiş insan Bilim-Kurgu serilerini bitirdim demesin.
Bildiğim çoğu kişi DN ile animeye başlıyor...Bu tarz bir animeyi sevdiyseniz diğer serilerede göz atmalılar.
İnsan üzülüyor...D.Grayman,HXH 2011,Hellsing,Baka to test,Gantz,GTO,KHReborn,Darken Than Black izlemeyen bir seri yetişiyor diye...
 
Gel gelelim yeni seriler dediğim gibi kötü mü ? Hayır...Elbette zaman ve teknoloji ilerliyor.Güzel seriler ,tür ve yenilik olarak çok aşırı çoğalmaya başladı.
Bazıları cidden güzel.Yeni animelerin bol kanlı olması ve standart ecchi özelilkerini bir kenara koyarsak bir kaç tane beğendiğim var.
Sidonia Kishi... Çoğu yeni üyenin bildiğini sanmam mesela ama çok güzel bir seriydi...Orjinal konusuyla SNK mesela...
Hee ama malesef bana SAO o kadarda güzel gelmedi.Vasat bile diyebilirdim.Kill la Kill 'i Akame ga kill'i izlemedim daha mesela.Tokyo Ghoulu çok aşırı önerince izledim geçen 2 ay önce...Ama eskiden saatlerce T.A'nın ilgili animelerine tıklayıp direk izlediğim serilerin yerini artık 30-40 dk arayarak ve seçerek bulup izlediğim seriler almaya başladı...
 
Kısa geç lan derseniz : Ben en azından her üyenin belli başlı bazı animeleri izlemelerini tavsiye ediyorum.Kalkıpta 30 anime izlese bile kişinin listesinde bir GTO,bir HxH,bir Darken Than Black,bir Toradora,bir Hellsing varsa bu kişi için gözüm arkada gitmez ^_^

Anime ve mangaya başladığımdan beri merak ettiğim bir konudur, sadece dizi izlediğim zamanlarda güncel veya yeni çıkmış diziler özelikle takip edilmezdi, bu yüzden midir bilinmez yeni çıkmış seri kötüyse kötü ortalamaysa ortalama olarak değerlendirilirdi. 

Ama nerde bir forumda sitede görsem hep yeni ve güncel serilerin çok fazla tartışıldığı(sadece güncel değil kastım tabi ki güncel şey tartışılır ama daha 2 bölümü çıkmış serinin sayfalarca tartışıldığını gördüm ki seri alaydı sadece)

Bu gazdan mıdır bilinmez yeni seriler ne kadar boktan olursa olsun 2. sezon garantisi vermeye başladılar. Az çok animasyon olmasından bir mantık kurulabilir, sonuçta sürekli görselik gelişiyor ama anime izleyen insanlarda bu çok abartı cidden. Ki işin ironik yanı mangalarda ise seri baya bir ilerleyince adı duyulur hale geliyor, mangalarda pek çizim önemseyene rastlamadım. Buda ilk teorimce çizimin animelerde konudan daha önemli görünmesi olabilir. Yinede mangada da güncel serilerin aşırı bir popüleritesi son zamanlarda görünmekte.

Azcık özgün ve her yıl çıkan moe loli ecchi harem klasik saçmalıklarından az özgün bir yapım çıkınca ortalama bir seri bile olsa en iyi seri ilan edilir hale gelebiliyor.

Sao,Snk,Akame, tokyo ghoul,knb gibi.(Bu serilere kötü demiyorum ki içlerinden kötü gördüklerim yok değil ama ortalama veya ortalamanın üzerinde seriler)


Ama çizimi kötü olanlardan örnek vericeksek vakti zamanında hxhnin yeni serisi çıktığında adı bile bilinmezken kenarda köşede 3 büyükleri aratmıyacak kalitede belki bazılarından kaliteli bir seri diye savunur haldeydik(İlk bölümlerinde) Ki bu serinin adının çok fazla duyulmaya başladığı vakitler karınca arcının başlarıydı. Önceden hayalet takımı olaylarında da ad yapmadı değil. Aynı şekilde gintamayı izlemek için saatlerce yer arıyorduk hiç bir sitede adam akılı çalışan izleme linki yoktu. Ki bu seri de daha geçen senelere nazaran anca adı duyulmaya başladı.

Güncel serilerin takibi fazla iken asıl güzel seriler izlenmiyor veya çizim gibi özelliklerden çekici gelmiyor. Peki sizce bunun asıl nedeni nedir?

intahar koşusu yapanlar japonlar işte. japonları tam psikopat yapmışlardı o oyunda ya genelde en zorun bi altı expert'te oynarım cod oyunlarını. o oyunda world at war mıydı neydi adı. o oyunda bazı bölümleri ne kadar uğraşırsam uğraşayım expert te geçememiştim. ama benim en en en en favori bölümüm cod 4 teki sniper bölümüdür. o bölümü oynarken çıldırıyordum zevkten lise 3 te falandım galiba. oyunu oynarken çıkardığım sesler falan :D video ya çekseler dünya çapında meşhurolurdum yemin ediyorum :D

Aynen :)
 
Hmm tmm bir bakarım :) Tavsiye içinde tşk.ler :D

Kolay kolay sinirlenmem ama üniversite okurken ve mezun olduktan sonra yapılan şu muhabbetler beni gıcık ediyo (ve nedense karşı taraf benden büyük oluyo) :
 
Biri: Hangi bölüm okuyosun ya da hangi bölümden mezun oldun?
Ben: X bölümü
Biri: Peki iş bulma durumu nasıl ?
Ben: Fazla yok
Biri: Ee.. Niye seçtin o zaman?
 
Gel de sinir olma.O anda aklına bir şey de gelmez aksine.Zaten bir hata yapmışız belli ama böyle de adamın yüzüne pat diye vurulmaz ki...