Jump to content

Liderlik Tablosu

Popüler İçerik

Showing content with the highest reputation on 03/08/17 tüm alanlarda

  1. Kısaca değinecek olursak; Dünya Kadınlar Günü ya da Dünya Emekçi Kadınlar Günü her yıl 8 Mart'ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür. İnsan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmaktadır.Türkiye'de ise 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlandı . Neden 8 Mart? 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün tarihi, 1800'lü yıllara dayanıyor. Kadınların mücadele ateşini, Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) 40 bin kadın dokuma işçisi, 8 Mart 1857'de yaktı. Bir tekstil fabrikasında başlattıkları grevde çıkan yangında 129 kadın can verdi. Bu feci olayın tarihi 8 Mart 1857'ydi. 40 bin kadın işçi, ABD’nin New York kentinde, bir dokuma fabrikasında greve başladı. Sadece "daha iyi çalışma koşulları" istiyorlardı. GREV FACİA İLE SONUÇLANDI Polisin fabrikaya kilitlediği kadın işçilerden 129'u, içeride çıkan yangında can verdi. O ölümler, dünya kadınlarının seslerini duyurabilmesi için yakılan ateşin ilk kıvılcımı oldu. YILLAR SONRA GELEN ANMA 8 Mart günü hemen olayın ertesinde Kadınlar Günü olarak kutlanmadı. İlk teklif 53 yıl sonra geldi. 26-27 ağustos 1910'da Danimarka'da toplanan İkinci Uluslararası Sosyalist Kadınlar konferansında. O kadınların anısına 8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanması ancak 54 yıl sonra olabildi. İLK ANMA 1911 YILINDA Alman Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, ölen ABD'li kadın işçilerin anısına 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını önerdi. Öneri oy birliği ile kabul edildi. İlk anma 1911 yılında oldu. 10 yıl sonra, 1921'de Üçüncü Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda günün adı "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak değiştirildi. Bazı ülkeler, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Kadınlar Günü kutlamalarına ve anmalarına yasaklar, kısıtlamalar getirdi. Kadınlar 1960’lı yılların sonunda 8 Mart’ı yeniden anmaya başlayabildiler. Son olarak Birlemiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977'de, 8 Mart tarihinin "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul etti. Ancak orada, BM tarafından yazılan günün tarihçesinde, ölen işçilerin anısına atıf yapılmadı. 8 Mart Türkiye'de ilk kez 1921'de kutlandı. 1975 yılından sonra kitlesel kutlamalar başladı. 12 Eylül Darbesi ile ara verilen kutlamalar 1984'ten bu yana devam ediyor. Böylesi bir günün, gerek ülkemizde gerekse de dünyada kadınlara yönelik her türlü şiddetin her geçen gün yaygın olduğu bir dönemde, kutlanması gereken en önemli günlerden birisi olduğunu düşünüyorum. Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun. Bazı firmaların yapmış olduğu reklam filmlerini paylaşmak istiyorum. Son olarak;
    2 points
  2. Ben seni bulurum biliyorsun asfkafjkaf :DD tabikide uğra dostum sen her zaman gelebilirsin (:
    1 point
  3. Hoşbuldum :) Hoşbuldum. Fantastik, bilim kurgu, polisiye, aksiyon ve her ne kadar filmlerde sevmesem de kitaplarda gerilimi seviyorum. En son Kaşifler ve Mucitler diye Galileo Galilei'nin hayatını anlatan bir kitap okudum, aynı sırada Harry Potter ve Sırlar Odası kitabını okudum. İkisini bir arada.
    1 point
  4. Biraz önce kadınlar günü dolayısıyla Bilgi Üniversitesinde yapılan etkinliğe, satırlı ruh hastaları tarafından saldırı gerçekleştirildiğini öğrendim. Şu aralar hep kendime aynı soruyu soruyorum: "Ne günah işledim de bu memlekette doğdum?" Sonumuz hiç iyi değil.
    1 point
  5. 9. Bölüm Eklenmiştir. İyi Seyirler.
    1 point
  6. Emeğinize sağlık canlar
    1 point
  7. "Kadınlar gülmezse olmaz ki yani? O zaman çiçekler de açmasın."
    1 point
  8. 1 point
  9. 29-30. Bölümler eklendi. İyi seyirler...
    1 point
  10. Teşekkürler İzleyip izlememe konusunda kararsızım ve zaten ilk sezonu izleyeli çok uzun zaman oldu, nasıl devam ediyor merak ediyorum. Seri bittiği zaman belki bakarım
    1 point
  11. Bu arada burayı nasıl unuttum ben. Çok uzun süredir bölüm vermiyordum zaten, bilgi geçeyim gelen arkadaşlar bana bir şey demesin sonra. Seri ekimde lisanslandı arkadaşlar. Ben boş kalana, serinin lisanslısı biraz ilerleyene ve elime para geçene kadar çevirisi devam etmeyecek.
    1 point
  12. mustafalrsm

    Kadiiiiiir nerelerdesin ya? Özlettin bak

    Kadiiiiiir nerelerdesin ya? Özlettin bak
    1 point
  13. Grafik okuyup güzel sanatlar fakültesi dekanı olmak. Bunu yaparken çift anadal yapıp pisikoloji de okumak istiyorum.( bu hayalimde bitek grafiker kısmı değişir belki hem bu hayalim değil hedefim )
    1 point
  14. Küçükken hayalim önce ressam, sonra hayvanları çok sevdiğim için veteriner ve daha sonra ise kendimi insanlara sevdirmek/tanıtmak, herkesin hayaline kavuşabildiğini kanıtlamak istediğim ve gerçekten bir çok mesleği bir çok filmde yapabileceğimi düşündüğüm için aktrist olmak oldu. Tabii büyüyünce işler öyle olmuyor galiba. Lisede dil bölümünden mezun oldum, çünkü yabancı dillere her zaman ilgim olmuştu. Farklı kültürlerden insanlar tanımayı severim , bu sebeple Turist rehberi olmayı istedim, ama hangi bölümden çıkarsam çıkayım bunu yapabileceğimi fark ettim. Maddi açıdan beni kurtarabileceğini düşündüğüm için -evet, para önemli- Mütercim-Tercümanlık kazanmayı istedim, ama olmadı. Şu an Fransızca Öğretmenliği okuyorum. Şikayetçi değilim, öğrendiğim dilleri genişleterek yine bir şirketin yahut bir kuruluşun başında en iyi yerlere gelmeyi istiyorum. Bunun yanı sıra hala Dünya'yı gezmek en büyük tutkum ve umarım bunu hiç kaybetmem. Bir yandan içimde hala ünlü olmayı arzulayan bir çocuk var, ama tiyatroyu, dansı, enstürman çalmayı hobi olarak yapmayı düşünüyorum, ha bunlarla ünlü olmayı istemez miydim? Elbet isterdim.
    1 point
  15. Kimse popüler olan sanat eseri değildir gibi bir şey demedi. Sanat için kullanılan çıplaklık vardır, birde yeteneksizlik sebebinden ortaya çıkan sadece para kazanma amaçlı ortaya çıkan seriler de çıplaklık vardır. Bunları aynı kefeye koymak bir hata olur. Bu sadece cinsellik için değil; şiddet,dram ve romantizm içinde geçerli. Bence siz 1-2 yıl sonra dönüp kendinize bakın. Ayrıca kalite sorgulanabilir bir şeydir. Eğer kaliteyi sorgulamazsanız, boş boş izlemekten, olanı kabul etmekten başka bir şey yapmazsınız. Yapımcı sizi yönlendirir, parayı kazanır. Seyirci mutlu olduğunu zanneder. Ancak bu sadece yalan bir mutlulukdur. Bu Türkiye için değil, dünya için geçerli. Çok farklıdır. Öncelikle arkadaş ortamına girmek için anime izleyen bir kitle hakkında olumlu düşünmem. Kişiğini ortaya koyamamış bir kitledir. Ben araştırarak bir şeyi izleyen bir kitleyi kabul ederim. Sırf arkadaşı izliyor diye izleyen bir kitleyi değil.
    1 point
  16. Bu tarz konulara rastlamayalı uzun zaman olmuştu. Uzun yazacağım hadi bakalım. Bazı şeylerin önüne geçilmiyor. Eğer bir şey mainstream olacaksa, önünü alamıyorsunuz illaki oluyor. Siz isterseniz "ya ne var bu animede" diye pankartlar açın, o anime milyonlar satıyor. Ve artık bu sektörü uzun süre takip etmiş biriyseniz, hangi animenin mainstream olacağını daha sezon başlamadan tahmin eder hale geliyorsunuz. Çünkü bu tarz animelerin satış taktiği her zaman aynı. Kitle aynı. Beğenilen şey aynı. Formülü çözenler parayı kırıyor işte. Bu tıpkı Rihanna'nın neredeyse hiç yaratıcılık olmayan rastgele bir şarkısının daha ilk günden Youtube'ta neredeyse 1 milyar görüntülenme almasına benziyor. Önünü alamıyorsunuz. Şimdi insan belirli çeşitlilikte anime izledikten sonra, aşağı yukarı neyi sevdiğini, nelere dikkat ettiğini bilir hale geliyor. Ayrıca bir şeyi izlerken de daha ilk 2-3 bölümden o animede kaliteli bir senarist yer almış mı, yönetmen orijinal mi, müziklere emek verilmiş mi tarzı sorulara yeterli cevaplar verebilecek hale geliyor. Veya sadece MyAnimeList tarzı sayfasına ya da afişine bakarak, bir animeyi sevip sevemeyeceğini mantıklı sebeplerle açıklayabilir hale geliyor. Bu ortamlarda olgunluk şudur: Eğer bir anime uzaktan baktığında senin zevkine hitap etmiyorsa, uzaklaş oradan. Onu sevenler sevsin, hatta çok sevsin. Karışma, boşver. Gözüne gözüne soksalar bile görmezden gel. "Benim tarzım değil pek." de geç. Neden diye sorarlarsa da "Şunlar var ya beni pek sarmıyor." dersin olur biter. Sen direk gidip "Mainstream ondan sevmiyorum." dersen, üstüne iyice üşüşüyorlar. Yapma, boşver. Herkese zaman verin. Sen de ben de başkası da bu tarz hobilere ilk başladığında, türünün en iyileri olarak dayatılanları bize nasıl dayatıldıysa öyle kabul etmiştik. Başkaları güzel diyorsa vardı bir bildikleri, biz de oturup izliyorduk. Beğenmesek bile kendimizi beğenmeye zorluyorduk, türünün en iyisiydi sonuçta. Ama ne zaman farklı sularda yüzmeye başladık, ne zaman gizli gemleri keşfetmeye başladık; işte o zaman anladık ki her önüne gelenin dayattığını kabul etmemek gerekiyormuş. Sizin de aklınız var, bakış açınız var. Size bir şeyler dayatanların da %90'ı daha yeni yeni bu hobiye kendilerini atan insanlar. Onların da zamanla gözü açılacak. 3-4 sene sonra geriye baktıklarında "Ben bu animeyi nasıl beğenmişim ya" diyecekler. Kendinizi bu tarz topluluklardan uzak tuttuğunuzda genelde yalnız kalıyorsunuz. Mesela ben Ping Pong The Animation'a 10 vermiştim. Ama çevremde 3-4 insana izletene kadar göbeğim çatladı. Son 5-6 senedir izlediğim en mükemmel anime olmasına rağmen, Türkiye'de sadece 3-4 kişiyle AMT'de bir başlıkta haftalık içimizi dökebildik. Türkçe çevirisinin bile tamamlanması sanırım 1 yıla yakın süre aldı. Ufkunuzu açmanın bir diğer yolu da İngilizce altyazıyla anime izleyebilmektir sanırım. Öbür türlü çeşitlilik olmuyor, popüler kültür neyi sunarsa onu tüketmek zorunda kalıyorsunuz. Hatta bir yerden sonra anime şirketleri hep birbirinin kopyası Light Novel/Manga adaptasyonları yapmaya başlayınca (son bir kaç senedir böyle), koskoca mevsimde izleyecek 1 tane bile seri bulamıyorsunuz. Kendinizi LN veya VN'lere veriyorsunuz. Verin anacım, okumak izlemekten daha güzel bazen.
    1 point
This leaderboard is set to İstanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli bilgi

Forum kurallarımızı okudunuz mu? Forum Kuralları.