Jump to content

Liderlik Tablosu

Popüler İçerik

Showing content with the highest reputation on 02/02/15 tüm alanlarda

  1. Nisekoi adlı animeye yaptığım amv umarım beğenirsiniz Shingeki adlı animeye yaptığım amv umarım beğenirsiniz
    3 points
  2. Ne zahmeti oyunu eleştirmek lazım zaten bitirdikten sonra :) İlk olarak söylemek istediğim oyun her açıdan çok iyiydi yani Mirror's edge oyununu oynayan herkes bilir oyunda parkur güzel , görsel efektler harika zaten , Hayatta kalma güzel yansıtılmış , bu arada 11 gb'lık oyuna göre herşey çok iyiydi yani :P Oyunda sadece zombiler düşmanın değil arada insanlarda kaynıyo :D Yani kısacası bir bak derim :D
    3 points
  3. Aynen ben de kağıt üzerindeki çizimlerini beğendim, özellikle akame çizimleri süper :good-job-onion-head-emoticon:
    2 points
  4. The Heroic Legend of Arslan, 5 Nisan'da Japonya'da 17:00'de (JST) yayınlanacak. Arslan: Yusuke Kobayashi (Honoka Takamiya - Witch Craft Works) Daryun: Yoshimasa Hosoya (Asahi Azumane - Haikyu!!) Narsus: Daisuke Namikawa (Goemon Ishikawa - Lupin The Third) Elam: Natsuki Hanae (Ken Kaneki - Tokyo Goul) Ekip: Manga: Hiromu Arakawa Asıl oluşturan : Yoshiki Tanaka (Kobunsha Kappa Novels tarafından yayınlandı) Yönetmen: Noriyuki Abe (Kuroshitsuji: Book of Circus, Yuu Yuu Hakusho) Seri Kurgusu: Makoto Uezu (Yuuki Yuuna wa Yuusha de Aru, Akame ga KILL!) Ana Karakter Tasarımcısı: Shingo Ogiso (anohana film posterinin tasarımcısı) Karater Tasarımları: Ushio Tazawa, Kazuo Watanabe Aksiyon Yönetmeni: Satoshi Kimura Konsept Tasarımı: Daisuke Niitsuma Sanat Yönetmeni: Tadashi Kudo Arkaplan: Studio Pinewood Renk Yönetmeni: Aiko Shinohara Ra Yönetmeni: Daisuke Suzuki Model Yönetmeni: Hiroshi Adachi 3DCGI: SANZIGEN Animation Studio Fotoğrafçılık Yönetmeni: Yukihiro Masumoto Fotoğrafçılık: Graphinica Düzenleme: Mai Hasegawa Ses Yönetmeni: Jin Aketagawa Ses Efektleri: Yasumasa Koyama Ses: Magic Capsule Müzik: Taro Iwashiro Animasyon Prodüksüyonu: LIDEN FILMS x SANZIGEN Animation Studio Prodüksüyon: The Heroic Legend of Arslan Prodüksüyon Komitesi Kodansa USA hikayeyi özetliyor: Görkemin ve hayretin şehri asil başkent Hamedan(Ecbatana)'da uzanan refah içindeki Pers Krallığı, müthiş ve yenilmez Kral Andragoras tarafından yönetiliyordur. Pers prensi Arslan, elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmasına rağmen, babası gibi uygun bir kralda gereken şeylere sahip birisi olarak görülmez. 14 yaşında, Arslan ilk savaşına katılır ve her şeyi kana bulanmış bir halde kaybeder. Kavurucu alevlere dönüşen savaş sisi, onu biricik krallığının başka ellere geçişiyle yüzleştirir. Ancak, yönetici olmak ve sorunlarla karşı karşıya gelmek Arslan'ın kaderidir. Şimdi, düşmüş krallığını yeniden kazanmak için bir maceraya çıkmalıdır. Kaynak: ANN & Crunchyroll
    2 points
  5. Senin dediğin gibi anime ile manga arasındaki fark çok anlaşılıyor hemen :D Bu arada tşk.ler beğendiğine sevindim :)
    2 points
  6. Evet arkadaşlar çevrilmesini istediğiniz ve kimse tarafından çevrilmeyen Animeleri buraya yazarsanız değerlendirmeye alabiliriz . << Yorum Yazmadan Önce Okuyunuz >> - Çevrilmesini istediğiniz serinin listede olup olmadığını kontrol ediniz. - Serilerinizi paylaşırken öncelikle varsa yanına myanimelist linkini, yoksa türkanime linkini yazınız. - Güncel çıkan serileri yazmamaya özen gösteriniz. Neden devam etmediğini fansubuna sorunuz. - Çevirmek için bir seri aldığınız takdirde yorum kısmına aldım diye yazarsanız sevinirim. Böylelikle isminizi Anime serisinin yanına yazarız ki diğer çevirmen arkadaşlarla çakışmalar yaşanmasın. Not: Bu benim şahsi başlattığım bir proje olup henüz çevirmenlerle konuşulmamıştır, gelen istek yoğunluğuna bağlı olarak boşta elemanımız varsa gerçekleştirilecektir. Zaman içinde çevirisine başlanan seri olduğu taktirde buraya yazılacaktır. *Listeye eklenen ve linki olmayan seriler silinecektir. Neden iletim silindi diye yazmadan önce listeyi kontrol edin. *Lütfen istediğiniz serinin alternatif isimlerinden sitemizde aratın bazı seriler diğer isimleri ile sitemizde mevcut durumdadır. Çevrilmesi İstenilen Animeler [66/384]
    1 point
  7. Anime Adı : Mermaid Forest Anime Türü : Gizem, Dram, Fantastik, Korku Bölüm Sayısı : 13 / 13 Yapım Yılı : 2013 Çevirmen : TheDirectEco Düzenleme : Mayu Özet; Eski bir efsaneye göre, denizkızının eti yenilirse ölümsüzlük getirebilir. 500 yıl önce, Yuta bilmeden bir parça denizkızı etinden yemiştir. Yüzyıllar boyunca, Yuta japonya genelinde seyahat etmiş, onu yeniden normal bir insana dönüşmesine yardımcı olacak bir denizkızını bulmayı umut etmektedir. Nihayet bir tane bulduğunda, o ve yoldaşlarının kendilerine yemek yapmak için bir kızı büyüttüklerini öğrenir. Böylece o kızı yiyip onun genç görünümünü elde edeceklerdir. İşte, denizkızlarının genç kalma yolu buydu. Yuta, o kızı onların ellerinden kurtarır ve birlikte kendilerini tekrar eski hallerine dönüştürecek başka bir denizkızı arayışına girişirler... Klasör Linki: [hide][/hide]
    1 point
  8. MÜHÜRblog Kısaca: Ame, 4 yaşında yaptığı yanlış bir büyü sonucu güçlerini kaybeder ve aynı zamanda babasının ölümüne neden olur. Üstelik bir insanı hiç bir iz bırakmayarak yok edecek kadar güçlü olan bu büyü yasaklıdır da. Aradan geçen 15 yıl boyunca buna inanan Ame bir gün nereden geldiğini anlayamadığı bir ses duyar ve bu ses ona son 15 yıldır doğru olduğunu sandığı şeylerin yalan olduğunu anlatmaktadır. Hikayemizin başladığı bu noktadan sonrası Ame'nin doğruları ve büyü gücünü arayış macerasıdır. Keyifli okumalar... Kişiler ve bazı özellikleri (Güncel) Adı geçen yerler Adı geçecek olan bazı büyülerin isimleri ve özellikleri Adı geçecek olan silahlardan bazıları Her türlü hata bildirimine açığım. Gözünüze çarpan imla ya da harf hatalarını bildirir misiniz? İlk 10 Bölüm 11 - 20. Bölümler XXI. Bölüm 19/04/2016 Neredeyse sabah olmak üzereydi. Zannettiğinden daha derin uyumuştu. Oysa yatarken heyecandan uyuyamayacağını sanıyordu. "Biraz hava almaya çıkmak en iyisi olacak." diye düşünüp odasından çıktı. İkinci kattan aşağı baktı. Asaliya'ya onlarla beraber Karden de gelmişti. Aşağıdan gelen tütün kokusu çok keskindi. Salona indi. - Ah demek seni de uyku tutmadı. dedi yaşlı kadın. - Aslında tam tersi yatar yatmaz uyumuşum. - Gençler daha çok dinlenmeli. Neden kalktın peki? Karden'in gözlerindeki ifadeden endişeli olduğu belliydi. Ame ona Kyats konusunda soru sormak istiyor ama bir türlü cesaret edemiyordu. - Bilmiyorum sanırım küçüklüğümden bu yana hep tarlada çok yorulduğum ve sabahları erkenden kalkıp tarlaya gitmeye alıştığım için olsa gerek. - Alışkanlıklar ha? - Hımm... - Kardeşinle iyi anlaşır mıydınız? - Aslında tam olarak her şeyi hatırlamış değilim ama... Sanki beni her şeyden koruyan oydu. - Yarın için heyecanlı mısın? - Sanırım korkuyorum. Sino olmaması ihtimalinden, ölmüş olması ihtimalinden, ruhunun hala neden huzura eremediği düşüncesinden... Yaşıyor olmasını daha çok isterim. Değişken konusunda bilgili değilim ama Kyats'a baktığımda daima acı görüyorum. Aynı şeyi yaşamak istemiyorum hatta korkuyorum. - Evet Kyats çok güçlü biri ve çok güçlü de bir değişken ruhuna sahip. Karden Ame'nin gözlerine baktığında daha fazlasını öğrenmek istediğini görüyordu ama bu hikayeyi Kyats'tan başkasının anlatması uygun düşmezdi. Olaya şahit olan bir kaç kişi hariç kimse neler olduğunu bilmiyordu. Gençler ise değişken için bir ruh gerektiğinden başka bir bilgiye sahip değildi. Kuramaun hariç. - Ben gidip biraz hava alacağım, deyip kalktı Ame. - Fazla uzaklaşma. Erkenden kahvaltı edilecek ve yola çıkılacak. - Uzaklaşmayacağım. Eğitim alanında olacağım. Belki bu sabah beni seçmek isteyen bir silah bulurum ne dersin? Karden, Ame'nin yüzündeki gülümsemenin ne kadar endişe dolu olduğunu gördüğünde içinde bir acı duydu. - Ona anlatmalısın. - Kyats! Ne zamandır...? - Kuramaun'a anlatırken her şeyi neredeyse tekrar yaşamış oldum. Ame'ye de bunları anlatacak kadar güçlü değilim sanırım. Aze... Aze çok özel biriydi. - Bu senin suçun değildi. - Ohta hazır mı? - Evet. - Umarım kızın ruhu Ohta ile birleşebilir. - Ame onun ölmemiş olma ihtimalini düşünüyor. - Umarım öyle olur. Kyats belindeki soğuk madene dokundu. Ohta bir çok madenin alaşımından ve özel büyülerle yapılan bir silahtı. İçinde ruh olmadığında kenarları keskin dahi olmayan düm düz, sivri uçlu bir demir çubuktu ama her türlü silahtan ve kalkandan daha güçlü bir alaşımı vardı. Savaş esanasında içindeki mühürlü ruh devreye girerek düşmana kullanıcısının tüm büyü ve fiziki gücünü net bir şekilde yansıtabiliyordu. Tabii iyi geçinmek koşuluyla... Sopanın baş kısmındaki çıkıntıda bulunan mührün damgasına dokundu. Aze'nin renkleri, capcanlı bir kırmızı ve belli belirsiz açık bir lila Ohtanın tepesinde dans ediyorlardı. - Aze ile silah ve kullanıcı olarak bu kadar iyi geçinebilmeniz şaşırtıcı. İkiniz de birbirinizden asi ve asabisiniz. - Haklısın. - Dramul, "Son dileğini reddedecek kadar kalpsiz değilim." dediğinde çılgına dönmüştün ama reddedememiştin. Sanırım sen de Ame kadar korkuyordun. Kyats güldü. - Aslında hala buralarda olması güven verici ama savaş esnasında onu kullanmak çok yorucu ve acı veriyor. Benden aldığı enerjiyi düşününce, beni koruma iç güdüsünün ne kadar yüksek olduğunu görebiliyorum. Karden, tekrar rica ediyorum Ame'ye sen anlat. Kura, Knıd konusunda hala şokta. Aynı şeyi kimse yaşamamalı. - Evet. Kura bileşim esnasında Knıd'ın duyduğu acıyı hissedince günlerce kendine gelemedi. Keşke Ame ile konuşan... - Bunu Kura'ya teklif dahi etmemeliyiz. Dramul da Kura'nın anlatmamasından yana. Kura ile Knıd çok yakındı. Knıd benim durumumu o kadar özel görüyordu ki Dramul'dan aynı şeyi istedi ve sonucunda yaşanan şey Kura'nın tüm dengesini bozdu. diye çıkıştı aceleyle. - Hey hey... Konuşan ben olmasaydım diyecektim bu kadar asabiyete gerek yok genç adam. Her neyse biraz da Ame ile ilgileneyim. Belki kendisine bir silah bulur. Kura'dan sonra kimse hali hazırda silahı olan birine değişken teklif edecek kadar çılgın değil. Kyats sessiz kaldı. Karden yavaşça yerinden kalktı. Eğitim alanına gitmek için dışarı çıktı. Elleri terliyor, kalbi deli gibi atıyordu. Lafa nereden başlayacağını düşünmek keyfini kaçırmıştı. - Onca yıl nelerin üstesinden geldin ama bununla baş edemeyecek kadar bunadın ha? Ame, Karden'in geldiğin görünce durdu. Elindeki kılıca baktı. - Daha çok çalışmalıyım. Yaşıtlarımın yeterince gerisindeyim hatta ufaklıklar bile beni geçmeye başlayacak. dedi gülerek. Ama Karden'in tek gördüğü gülümsemesinin altındaki dehşetle karışık endişeydi. Gerçekten çok korkuyordu. Karden eğitim alanının etrafını saran çitlerin dış tarafında duruyordu. - Kardeşin yaşıyor olsa ne hissedersin? - Tabii ki de çok mutlu olur ve onu koruyabilmek isterdim. diye atıldı Ame. Karden ellerini sıkı sıkı önünde birleştirip derin bir nefes aldı. - Az önce Kyats ile konuştuk. Sana değişkeni benim anlatmamı istedi. dedi. Bir süre Ame'nin tepkisini bekledi. Ame'nin yüzündeki ifade bilmek istemediği bir şeyi duymak zorunda kalan birinin ki gibiydi. "Zaten durumda bu değil mi?" diye düşündü Karden. Ame'nin cevap vermemesi üzerine devam etti. - Kyats, Jugale'den kaçtıktan sonra Karmok'la beraber kalmış. Onu, Karmok eğitmiş. Bu yüzden Kyats çok iyi bir kılıç kullanıcısıdır. Ama o Dramul gibi olmak istediği için gördüğü her türlü silah ve büyü üzerinde ustalaşmaya çalışmış. Bu yüzden de hiç bir silah onu seçmemiş. Karmok uzuca bir süre bunu kendi hatası olarak düşündü. Dramul ve Netrib gibi yetenekli değilse de hırsı sayesinde çoğunda ustalaştı da. Onu savaşırken gördün değil mi Ame? - Evet. Elindeki Ohtadan dalgalar yayılıyordu. - Ah evet o zaman büyü gücüne tam olarak sahip değildin. Kyats'ın Ohtasında Aze'nin ruhu var. O Ohtayı değişken hale getiren de içindeki ruhtur. - Biliyorum. - Dramul ve Karmok yeterince güçlendiklerinde Arigalarla yüzleşmek için yemin etmişler. Sanırım hikayeyi biliyorsun. Baban da onlardan biri. - Evet... Ame cevap verip vermemekte emin olamıyordu. Ama Karden her cümle bitiminde kısa aralar verdiği için kendini bir şeyler söylemek zorunda hissediyordu. - Aze, Dramul ile beraber gelen çok asabi ve aktif bir kızdı. Ailesinin yaptıkları onu çok sinirli biri yapmıştı. Babası ve annesi normal büyü sahibi insalardı. Tabii kardeşi de. Köylerinde küçüklüğünden bu yana rengi ve büyüleri farklı olan tek kişi Aze olduğu için korkmuşlar. Jugale'ye giden çocuklarla ilgili aldıkları duyumlardan sonra babası Aze'yi onların gelip götürmesindense kendisi... öldürmek istemiş. Ame, Karden'in son söylediği kelimelerle beyninden vurulmuşa dönmüştü! Babası bile Mamgot geldiğinde bunu düşünmemişti! Mamgot'u hissettiğinde ikisini de ölürebilirdi oysa... Karden'in sesi ile düşüncelerinden sıyrıldı. - Aze, yediği yemeğin zehirli olduğunu anlayınca evden kaçmış. Büyü gücü kuvvetli olduğu için zehir çok yavaş yayılıyormuş. Bu da canını daha çok acıtıyormuş. Dramul ve Jinef Aze'nin çığlıklarını duyarak yanına gitmişler. Her ikisi de yeterince güçlü olduğu için kolaylıkla Aze'yi zehrin etkisinden kurtararak kendilerine katılmasını istemişler. Dramul benim ve Jinef'in onları saklayacak kadar iyi iki kahin ve büyücü olduğumuza karar verdiğinde Karmok ile birleşmeye karar vermişti. Kyats ve Aze bu şekilde tanıştı. Aze, güzel bir kızdı ama asabiyeti ve sivri lafları insanlarla anlaşmasını güçleştiriyordu. Dramul ile tanıştıktan bir kaç yıl sonra bir çok büyüye hakim olmaya başlamış ve silahı olan yay da onu seçmişti. Kyats neredeyse bebekliğinden bu yana Jugale'de olduğu ve tüm büyüleri bildiği için ona saygı duyardı ama herhangi bir silah tarafından seçilmemiş olması ile ilgili çok ağır konuşurdu. _____________________________ - Ah yorgunluktan öldüm! diyerek yeşil çimenlere Kyats'ın yanına oturdu Aze. -Daha az çalış sen de... diye ruhsuz bir sesle cevap verdi Kyats. - Bu kadar iyi büyü yapmana rağmen neden hiç bir silah seni istemiyor anlamıyorum doğrusu. Sözcükleri çok sade olmasına rağmen delici bakışlarındaki alay net seziliyordu. Yeşil gözlerindeki ifadeye bakılırsa Kyats ile dalga geçmeye can atıyor olmalıydı. - Çünkü beni seçmelerine izin vermiyorum. dedi Kyats onun çilli burnuna parmağı ile vurarak. Aze acımış gibi yaparak sözlerine devam etti. - Saçmalama hepimizden daha çok çalışıyorsun. Her gün bir iki tanesi ile saatlerce idman yapıyorsun. Şu haline bak silah ve büyülerle uğraşmaktan yemek dahi yemediğin oluyor. Kız gibi inceciksin. - Benim yapım böyle! Dev gibi kaslar hiç benlik değil. Halimden memnunum ben. - Tobike'ye baksana aramıza katılalı daha beş ay olmasına rağmen ne kadar irileşti. Çünkü sağlıklı beslenip, düzenli spor yapıyor. Biraz örnek al. Kyats çok sinirlenmişti. Bu yüzden düşüncesizce davranıp Jilya ile eğitimde olan Tobike'nin kılıcına ağırlaştırma büyüsü yaptı. Kılıcını kaldıramadığı için şaşkına dönen Tobike Jilya'nın atağından zar zor kaçtı. - Gördün mü kaslar hep işe yaramıyor. dedi gülerek Aze'ye. - Kyats bir daha bunu yaparsan seni delik deşik ederim diye bağırdı Jilya. - Ah üzgünüm! Bir daha olmayacak! Kıpkırmızı kesilmişti utancından. Nasıl bu kadar saçma ve tehlikeli bir şey yapabilmişti?! - Git kendine eğlenecek başka bir şey bul! Eğitimimizi berbat etme! - Zavallı Tobike sana hiç bir şey diyemedi bile diyerek güldü Aze. - Tabii ki de sonuçta daha çaylak o! - Ama senin aksine silahı var. Aze daha sesli bir kahkaha atıp, kalktı ve uzaklaştı. ____________________________ Karden eğitim sahasının az ilerisinde bulunan tahta banklardan birine oturdu. Ame'ye eliyle yanına gelmesini işaret etti. - Netrib doğduğu gün, tüm güçlü Ariga büyücüleri gelmişti. Dramul ve Jinef'in çocuğu olarak ne kadar özel olduğunu tahmin edersin. Jinef'i kaçırmaya geldiklerinde bebeğe bir şey olacağı korkusu ile tam bir saldırı düzenleyememişlerdi. Hamileliği boyunca aylarca çeşitli şekillerde saldırılar oldu ama o gün hepsinden daha farklıydı. Onlar için sağ kalan tek canlının Netrib olması yeterliydi. Yaptığımız kalkan büyüleri işe yarıyordu yaramasına ama Dramul'un aşırı sinirli ve endişeli hali bir çoğumuzun dengesini bozuyordu. Öyle ki bebeği olacağı haberine sevinememişti bile. Endişeleri yersiz çıkmadı. Altıncı ayda saldırılar başladı. Tüm aile buluşmaları ertelenmişti, herkes Vune'de kalıyordu. Ayrı olsak bile Netrib, Jinef'in karnında olmasına rağmen o kadar güçlüydü ki hissetmemek imkansızdı. Vune'nin kalkanını geçebilen tek Ariga Tlogur olmuştu. Öyle korkusuzdu ve güçlüydü ki arkasından kalkanı kapatmış olmamıza ve tek başına olmasına rağmen tüm gücü ile savaşıyordu. Tek hedef bebeği almaktı. Jinef yeni doğmuş olan Netrib'in gücünün bir kısmını emerek Dramul'un asasına mühürledi. Dramul bu sayede gücüne güç katmış oldu. Tlogur ile kapışması çok hızlı ve zorluydu. Tlogur'un elindeki asadan fırlattığı büyüler bir çoğumuza saplanıp bizi güçsüz ve acı içinde bırakıyordu. Elimden geldiğince şifa büyüsü yapıyordum. Daha yeni kendine gelmeye başlayan Jinef az da olsa bana yardım etmeye çalışıyordu. Netrib ise annesinin kucağında uyuyordu. O esnada Tlogur hiç beklemediğimiz bir hamle yaparak kalkanı içeriden kırdı. Hepimizin savaşa ve şifaya odaklanmamızı hedeflemiş ve kalkanı bize unutturmuştu. Kalkan kırılınca Mamgot ve Malukhlar içeri daldı. Hızla kalkanı kapattık ama bu esnada kalkan konusunda bana yardım eden Merz ağır yaralanmıştı. Mamgot içeri girer girmez tüm büyülerini benim üzerimde yoğunlaştırdı. Aze, Kyats ve Tobike ona karşı yetmiyordu. Dramul, Tlogur ile mücadele ediyordu. Üstelik ilk kalkan kırılmasında Tlogur, Karmok'u kalkandan dışarı itmişti. Her ne kadar Marşan onun arkasından gitmiş olsa da dışarıda Malukhların yanı sıra Şhabe ve diğer güçlü büyücülere karşı yeni gelen silahsızlardan biri ile beraber savaştığını düşünmek bile korkutucuydu. Marşan'a bir şey olmaması için normalden iki kat fazla uğraşmalıydı. Merz'den sonra ben ve Tobike de yaralanınca Dramul Jinef'in yanında olan Jilya ya da Pekhu'dan birini Mamgot'un karşısına göndermek istemiş olmalı ki bir an dikkati dağıldı. Pekhu hızla Kyats'ın yanına gitti. Jilya'nın yalnız kalması, Dramul'un bir anlık dalgınlığı Tlogur'un Jilya ve Jinef üzerine atağa geçmesine neden oldu. Saldrısı o kadar ani ve keskindi ki hiç birimiz neler olduğunu anlayamadan Aze kendini Tlogur'un önüne atmıştı bile. Tlogur'un fırlattığı tüm büyülü maddeler bedenine saplanmıştı. O an, Aze yere yığılır yığılmaz Netrib'den inanılmaz bir çığlık yükseldi. O ana kadar sakin sakin uyuyan bebek birden çılgınlar gibi ağlamaya başladı. Sanki aramızdan birinin ölümünü hissetmişti. O esnada neler olduğunu çoğumuz anlayamadık ama Tlogur ve Mamgot ellerindeki silahları kullanamaz hale geldi, Malukhların hepsi çamur yığınına dönüşüp cansızlaşarak düştükleri yerde kuruyup toz haline geldi, bizim tüm yaralarımız iyileşti, hatta Aze'nin ruhunun ayrılması bile yavaşladı. Bu güç karşısında Tlogur ve Mamgot geri çekildi ama güçlendirdiğimiz kalkandan çıkamadılar. Henüz silahlarını kullanamaz haldeyken Dramul, Jilya, Pekhu ve Kyats ikisini de öldürdü. Dışarıda Şhabe ve diğerleri bunu sezmiş olmalı ki bir süre sonra onların büyü güçleri de hissedilmez hale geldi. Herkes şaşkınlık içindeydi. Aze o an son olara Dramul'a fedakar olup olamayacağını sordu. Artık ruh olduğu için bizimle zihin yolu ile konuşabiliyordu. Kyats birden sinirle bağırmaya başladı. ____________________________ - Neden bahsediyorsun sen! Dramul geri çekme büyüsünü yapamaz mısın! Onu kurtaramaz mısın? - Kyats neler oluyor! diye çıkıştı Jilya. - Fedakar da ne demek! Kaç kişi başarabilmiş bunu! Etraftaki herkes şok geçiriyordu. Herkes neler olduğunu anlamıştı. Aze Tlogur'un Ohtasına ruh olmayı teklif etmişti. İkisnin arasında geçen konuşmayı duyabilen tek kişi Kyats'tı. Bu da Aze'nin onun zihnine de girmesi sayesinde oluyordu. "- Aze, bu ohtaya uygun olmayabilirsin." demişti Dramul." Ayrıca onu kullanabilecek kimse yok bizim aramızda." "- Biliyorum. Ama Ohtayı Kyats'a verip deneyebiliriz." "En iyi silaha sahip olmak isteyen sen değil misin Kyats? Senin için hiç bir silah yeterli değil." "- Saçmalama! Kimse senden bunu yapmanı istemiyor." "- Dramul lütfen bu sizden son isteğim. Siz de benim isteklerimi dışlamayın. Lütfen." Dramul, Tlogur'un Ohtasını aldı. - Hayır bunu yapmana izin vermeyeceğim. Bırak ruhu huzura kavuşsun. "- Biraz daha seninle kalmak istememi fazla görme Kyats. Keşke daha farklı olsaydı..." Son sözleri söylediğinde Dramul onun ohtaya girmesi işlemini başlatmıştı. Ruhu renklerine dönüşüyordu. Kyats'ın kulaklarından, ağzından ve burnundan kan gelmeye başladı. Jinef hemen Netrib'i Pekhu'ya verip Kyats'ın yanına koştu. - Dramul! Emin misin? - Artık duramam. Aksi takdirde Aze boşlukta yok olacak. Kyats günlerce bilinçsiz yattı. Uyandıktan sonra kimse ile konuşmadı, yemek yemedi, ohtasına hiç dokunmadı, hatta başka bir silahla idman ya da büyü çalışması bile yapmadı. Aze'nin bedeninden sonra ruhunu da öldürdüğü düşüncesine kapıldı. aradan iki yıl geçtikten sonra Satseilo'nun köyündeki baskına giden grup saldırıya uğradı. Kyats gruba yardım için giden birlikteydi. O zamana kadar hep kılıç kullanmıştı. Ariga grubundan biri Kyats'ı bağlama büyüsü ile hareket edemez hale getirdi. Hedefi Kyats'ın belindeki Tlogur'a ait Ohtayı almaktı. Ama Değişken aktif oldu. Hepimiz Kyats'ın kullanımı ile aktifleşeceğini beklerken kan kırmızı ve lila renkler ohtadan sızmaya başladı. Kyats ilk defa ohtayı belinden savaşmak için çıkarmıştı. Bölüm XXII 10/10/2016 Ame, Kyats ve Aze’nin hikayesini dinlediğinde kardeşinin yaşamasını daha da çok diledi. Kuramaun’un Knıd ile olan başarısız birleşimini duymak bile istemiyordu. Bir an Karden’in bunu da anlatıp anlatmayacağını düşündü. Yaşlı kadının yüzüne baktı. Karden sanki Kyats’ın Aze ile yaptığı o ilk savaşı düşüncelerinde tekrar yaşıyor gibi dalmış gitmişti. Ne birleşim sırasında olanları tam anlatabilmiş ne de o savaştan bahsetmişti henüz. Tek bildiği çok acı verdiği, Kyats’ın kulaklarından, ağzından ve burnundan kan geldiğiydi. Merakı daha fazlasını öğrenmek istemesine neden oluyor korkusu ise kulaklarını tıkayıp hiçbirini duymamış gibi davranmaya itiyordu. Aniden Dramul’un sesi ile irkildi. - Birazdan ayrılacağım. Gappo’dan daha fazla uzak kalamam. - Evet. Haklısın. - Kyast yola çıkacak olanları belirlemiş olmalı. Artık sen de Dışe’ye dönsen iyi olur. Asaliya’da kaldıkları yere Kyats Dışe adını vermişti. Ame’nin yaptığı kalkan büyüsü büyü gücü çok yüksek olanlar geldiğinde ince ipektenmişcesine bir altın renginde belli olduğu için koymuştu bu adı. Karden’in ne ara gittiğini bile anlayamamıştı Ame. Sanırım Kura’ya olanları ve savaşı dinleyemeyeceğim diye düşündü. Bu çok şaşırmasına neden oldu. Dinlemek istemediğini sanıyordu ama aslında ne kadar istediğini anlamıştı bu sayede. Sino eğer öldüyse onu ohtaya mühürleyip hep yanında mı tutmalıydı yoksa? Ame birden olduğu yerde durdu. Bu düşünceler neden birden bu kadar katı bir şekilde aklına yerleşmişti. Nasıl bu kadar soğukkanlı olabiliyordu? Olacaklara kendini bu şekilde mi hazırlayacaktı? Daha umutlu düşünmeliydi. Sino yaşıyor ya da kurtarılacak durumda olmalı diye düşündü. Dışe hareketlenmeye diğerleri de uyanmaya başlamıştı. Birçok kişi durumun ciddiyetinden yeterince haberdar değildi ve bu yüzden her zamankinden farklı bir manzara yoktu. Sadece hafif bir gerginlik vardı ki o da Ame’nin kız kardeşinin kurtarılmaya gidileceğine dair heyecanla karışık bir gerginlikti. Kyats yemekten sonra gidecek olanları açıklayacak, gidecek olanlara durumu anlatacak ve birkaç gün sonra da yola çıkılacaktı. İsimler ve Kyats’ın kararı neredeyse herkesi paniğe sürüklemişti. Gicecek olanlar Kyats, Ame, Marşan ve Tama idi. Baara ve Nesij bir yana diğer şehirlerdeki daağuelerin hiç birinden seçilen olmamıştı. Herkes Asaliya’dandı. Dahası Asaliya’dakilerin Vune, Dığe ve Hujj’a dağıtılmasına karar verilmişti. Baara, Nesij ve birkaç genç daha buna karşı çıtı. Kyats sert bir şekilde; - Ben ve Marşan burada olmayacağız. Bu tuzak olabilir. Asaliya’yı boşaltma nedenim bu. Asaliya dışında kimseyi seçmememin, deneyimli kahinlerin yerine özellikle Tama’yı götürme isteğimin nedeni de yine aynı. Eğer bu bir tuzaksa Jinef, Karden ya da Jan Tama’ya daha kolay ulaşacaktır. Ame ve Marşan’a gelirsek, Ame zaten bulunmalı ve Marşan’la çatışmaya girmek birçoğunuzdan daha rahat. Öncelikle ast üst ilişkisi var ve en az benim kadar iyi. Böylece neden Pekhu, Jilya, Karmok ya da dramul’u yanına almak istemediği belli olmuştu. Bu grubun dışındaki herkes geriden destek olmak için hazırda bekleyecekti. Dramul bunun farkına vardığı için gitmiş olsa gerek diye düşündü Ame. Hiçbir zaman yanılmamıştı şimdi olduğu gibi. Kyast mutlaka Karmok, Kurama ve Dramul ile bu konuyu tartışmış daha sonra diğerlerine açmış olmalıydı. Özellikle Karmok gibi ani çıkışları olan biri buna kesin karşı çıkardı. Ame gün boyunca önce Marşan daha sonra Tama ve Kyats ile çalışmalar yaptı. Birbirlerine ve tarzlarına alışmaları gerekiyordu. Onlar kendi aralarında zaten oldukça iyi anlaşıyorlardı. Tama’nın, Vune’den değil de Dığe’den geliyor olmasına rağmen Kyats ve Marşan’a alışma süresi uzun süredir bu grupta olmanın verdiği tecrübe ile kısa sürmüştü. Ame için aynı şey geçerli değildi. Tama neredeyse hiç konuşmuyordu ve Ame düşünce kanalları ile anlaşmaya henüz alışamamıştı. Kyats ve Marşan’la daha kolay oluyordu çünkü tek yapmaları gereken şey birbirlerinin arkasını kollayarak savaşmaktı. Bu yüzden de karşılıklı savaş stil ve hareketlerine alışmak yeterliydi. Fakat Tama bir büyücü olduğu için kılıç elde gitmekten daha farklı bir stile sahipti. Ame’yi ve diğerlerini koruyacak ve onlara gerektiğinde direktifleri verecek olan kişi Tama’ydı. Tama ile yaptıkları çalışma üçlü oluyordu ve birinde Ame neredeyse ölecekti. Çalışma ormanda geçiyordu, Kyats ile Marşan Tama ile Ame’nin düşmanı rolündeydiler. Tama, Kyats ve Marşan’ın hareketleri ile Ame’yi bilgilendirmeli Ame ise ona göre hareket ederek savaşmalıydı fakat Tama ile frekansları hiç uyuşmuyordu. Kyats’ın kılıç darbesinden son anda sıyrılmıştı. Birkaç tel saçı dışında bedenindeki her şey yerli yerindeydi. Tabii bir de yaşadığı korku dolu dakikaların getirisi olan kalp atışları hariç. - Acaba sadece kendi görü yeteneğimi mi kullansam? diye sordu Kyats’a. - Hayır. Tama ile olmaya alışmalısın. Görü yetin var diye onu bu şekilde dışlayamazsın. Ayrıca gücüne ihtiyacın olabilir. Kyats her zamankinden daha sert ve ciddi görünüyordu. Üç olarak kararlaştırdıkları gün dört olmuş nihayet Tama ile Ame frekanslarını yakalayabilmişti. Tama, Ame’nin direnişi olmadan zihnine giriyor Ame ise olmayacak yerlere girmeyeceğinden emin zihnini Tama’ya açabiliyordu. - Sanırım Dramul, Jinef ve Kuramaun’dan sonra kanallarım konusunda fazla hassaslaştım, dedi Tama’ya. - Haksız da sayılmazsın. Dramul ve Jinef bu konuda beni Kura kadar şaşırtmamıştı. Küçük bir çocuk benim kanalıma nasıl girebildi diye dikkatsizlik ettiğimi düşünmüştüm. Neyse ki onun dedikleri gibi farklı olduğunu anlamam fazla zaman almadı. Ame Kura ile ilgili şeyleri dinlemeyi hep sevmişti. Netrib ve Kura ile ilgili o kadar çok ve çeşitli hikaye duymuştu ki. Herkesle bir yaşantıları vardı. Dışe’ye döndükten sonra Kyats sabah yola çıkacaklarını ve dinlemeleri gerektiğini söyledi. O öğleden sonra çalışma yapılmamış, Baara, Nesij, Lami ve Sate Kurama’nın yanına Açba’daki Hujj’a gönderilmişti. Kyats o gece yatmadan önce onlarla son bir konuşma yaptı. Marşan ve Tama olan biteni duyduktan sonraki gerginliklerini atmış gibi görünüyorlardı. - Yarın ne olursa olsun hepiniz canlı kalmak için uğraşın. Birbirinizi ve kendinizi koruyun. Asla düşüncesizce bir harekette bulunmayın. Dört gün az bir süre biliyorum ama hepimiz birbirimizi yeterince tanımasak da anladığımızı sanıyorum. Daha önce de konuştuğumuz üzere bu basit bir kurtarma operasyonu değil. Sonuçları birçok nedene bağlı olarak değişebilecek bir durum. Tekrar tekrar aynı eyleri söylemek istemiyorum ama durumun ciddiyetini anlayın. Sino ölmüş olabilir, ölmemiş olabilir, ölmemiş ve bizim tarafımızda yer alacak olabilir, ölmemiş ve karşı tarafın yanında olabilir. Her duruma karşı hazırlıklı olmalıyız. Tama çok yorulacaksın biliyorum ama Pserey köyüne yaklaştığımız an tüm iletişim ve görü kanallarını açmalısın. Sana başka bir iş düşmemesini sağlayarak korumak için elimizden geleni yapacağız. Marşan ve Ame zorda kaldığınızda birlikte hareket edin. Benim zorda kaldığımı gördüğünüzde ise paniklemeden bir çaresine bakın. Hızlı ama doğru düşünün. Ame kendini çok zorlama ve bize güvenmekten de asla vazgeçme. Güvenmemen gereken kişiler olsaydık seninle bu yola asla çıkmazdık. Yarın gün doğumundan önce girişte Bjerin önünde olun. Jugale’den geçeceğiz. BÖLÜM XXIII 25/10/2016 - Jugale mi? diye şaşkınlıkla bağırdı üçü birden. Marşan bile şaşırmıştı bu duruma. - Evet. dedi Kyats sakince. Sanki her zaman yaptıkları bir şeymiş gibi. - Ama nasıl? Pserey Köyüne kuzeyden, Vuneden gidilemez mi? dedi Marşan, şaşkınlığı üzerinden ilk atan o olmuştu. - Tabii ki gidebiliriz ama bu bekledikleri bir şey olacak. Sonuçta Safon, Pserey Köyüne gideceğimizi biliyor ve bunu ya kuzeydeki Vuneden ya da Jagale sınırlarını dolaşarak yapmamızı bekliyor olacak. Büyük ihtimalle herkes alarma geçmiştir. Asıl anlamadığımız şey neden bu kadar zahmete girdikleri… - Acaba Ame yüzünden mi? diye kendi kendine yüksek sesle düşünmüştü Tama. Ame’nin kendisine baktığını görünce kızardı birden. Yani demek istediğim daha önce de seni test etmek için benzeri bir şey yaptılar. Yine bir şeylerin peşinde olmalılar diye düşündüm sadece. - Kesinlikle bir şeylerin peşindeler ama ne olduğunu kestirmek biraz güç. dedi Kyats. - Peki nasıl gideceğiz? Vune'den ya da Jugale'nin doğu veya batısından dolaşmayacaksak nasıl? - Jugale’deki Bjer ile. - Jugale’de Bjer mi var? diye atıldı Marşan. Ne zamandan beri...? - Aslında bilmiyoruz. Netrib orayı henüz dört yaşındayken bulmuş ya da bir şekilde yapmış. Başta yanlışlıkla oduğunu sanıyorduk ama asıl amacı devamlı bahsettiğimiz Jugale’ye gitmekmiş. - Bjeri onun açtığını mı sanıyorsunuz yani? - Emin değiliz ama evet. Küçük yaşta bunu yapması imkansız gibi görünüyor ama onun gücünün boyutunu düşünürseniz mümkün de.Kyats Marşan'ın sorularına sıkılarak yanıt veriyordu. - Neden açmış peki? - Kuramaun’un annesini kurtarmak için. Kura daima annesini Jugale’den kurtarmak istedi. Hala da bu konuda umut etmeye devam ediyor. Tabii hepimiz onun yanındayız fakat Jinef, Jan ve Karden henüz annesinin yerini tesbit edemediği için hiç harekete geçemedik. Kura, annesinin Jugale’deki kalede olduğundan o kadar emindi ki Netrib kendisinin bile nasıl olduğunu anlamadan Jugale’ye o Bjere gitmiş ya da bizzat açmış. - Netrib’den beklenecek bir hareket, dedi Tama. Ne o, ne de Ame az önceki Marşan’la Kyats’ın diyaloğuna karışmamış sadece dinlemişti ama Tama, Netrib’in küçüklüğünden bu yana bir çok şaşırtıcı hareketine şahit olduğu için Ame ve Marşan kadar sarsılmamıştı. - Jugale’dekilerin bu Bjerden haberdar olup olmadığını bilmiyoruz. Fakat şimdiye kadar varlığını bildiklerine dair hiçbir ize de rastlanmadı. Jugaledekilerin gücü küçümsenecek gibi değil. Sadece generaller değil Safon ve Taman’da dikkat edilmesi gereken güçlü büyücülerden. Üstelik Safon eskiden bizimleydi. Çoğumuzun hareketlerini okuyacak yeteneğe de sahip. - Peki oraya 'biz' nasıl gideceğiz? Netrib’in bizimle gelmesi ihtimalini düşümek bile istemiyoruım. - Yoksa peşinde oldukları şey o mu? diye atıldı Tama. - Hayır, Netrib bizimle gelmeyecek… Ama- - AMEEEEE! Kura’nın kızgınlık dolu sesi ile Kyast’ın sözü yarıda kesilmişti. - Kura mı? şaşkınlıkla Kyats’a bakıyordu Marşan. Kura inanılmaz sinirli görünüyordu. Nefes nefese kalmış eli ile kapıya dayanmış sinirli bir şekilde bir Ame’ye bir Kyats’a bakıyordu. - Bizi Bjere Kuramaun götürecek. dedi Kyats gözlerini Kura’dan ayırmayarak. Kyats sözlerini bitirir bitirmez Kura saniyeler içinde yukarı çıkıp Ame’nin yakasına yapışmıştı. Hala nefes nefeseydi. Dramul olanları anlatır anlatmaz Bjere koşmuş ve Asaliya’ya gelmişti. O kadar sinirlenmişti ki bir Ame’ye bir de Ame'nin tam arkasında duran Kyats’a dönerek sorular sormaya başladı. - Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Kız kardeşini ohtaya tıkmak da ne demek? Kyats buna nasıl izin verirsin? Kendini geç benim neler yaşadığımı bilmiyor musun? Ame, o senin kız kardeşin ona bunu yaşatamazsın! Kyats sana hiçbir şey anlatmadı mı? - Kuramaun. Sakin ol. dedi Dramul. Hepsi birden kapıya döndü. Belli ki Dramul Kura’nın arkasından gelmişti. - Nasıl sakin olabilirim. - Sana daha olanları tam açıklamadan çıkıp gittin! İnsanları dinlemeyi öğrenmelisin! Ame’nin kız kardeşi ölmemiş olabilir. Jinef de Jan da onun varlığını Pserey köyünde hissedebiliyor. Sadece çok cansız fakat hala orada. Ayrıca kimse kimseyi ricasını almadan ohtaya sokamaz bunu sen de Kyats da çok iyi biliyorsunuz. Şimi otur ve sakinleş! Dramul Kyats’a dönerek; - Üzgünüm olayı doğru dürüst anlamadan yanımızdan kaçtı. Onu Jinef bile durduramadı. dedi Kura’ya dönüp dik dik bakarak. Döndüğümüzde Jinef’e bir özür borçlusun Kura! Daha sonra diğerlerine dönerek; - Sanırım Kyats sizinle konuşmasını henüz bitirmemiş. - Ah bitmek üzereydi. Sadece Jugale’deki Bjer biraz akıllarını karıştırdı. - Jugale'deki Bjeri Netrib bulmuş. Bildiğiniz gibi yer değiştirme büyüsünde en iyi olanımız Kura. Sizi oraya o götürecek. Pserey Köyüne yakın sayılır. Orayı henüz keşfetmediklerini düşündüğümüz için Pserey’e gitmenin en kolay yolu bu gibi görünüyor. - Bir şartım var yoksa kimse hiçbir yere gidemez… diyerek araya girdi Kuramaun. Hepsi birden ona döndü. Dramul neler olduğunu tahmin etmiş gibi ona bakıyordu.Nazik ama isteksiz bir bakışla... - Ben de sizinle geleceğim. - Tamam. Kyats’ın bunu kabul etmesine Dramul bile şaşırmıştı. Karşı çıkacak gibi atıldı ama vazgeçti. Kyats’ın bir gerekçesi olmalıydı. - Bizimle gelebilirsin. Ame’nin yalnız kalacağı bir an olması ihtimali bile beni ürkütüyordu. Fakat benim de şartlarım var. Şartlarım derken Kuramaun’u dikkatle süzüyordu. Ame’nin gölgesi gibi olacaksın. Yanından asla ayrılmayacaksın. Aramızda sahip olduğu yeteneği silahına aktaramayan tek kişi o. Ve herhangi bir karar aşamasına gelindiğinde olayları akışına bırakarak müdahale etmeyeceksin. - Kızın ohtaya girmesi gibi mi? - Aynen. Aksi takdirde yanımızda işin yok. Ayak bağı olduğunu asla düşünmem çünkü çok yeteneklisin fakat duygusallaşmanı da istemem. Kabul ediyorsan gel kabul etmeyeceksen de başka bir yol bulmaya çalışırım. - Tamam kabul ediyorum. Olaylar akışına bırakılacak ve ben herhangi zorunlu bir durum olmadıkça Ame’den bir saniye bile ayrılmayacağım. - Hiç bir surette ayrılmayacaksın. Zorunlu bir durum olmaması için Marşan,Tama ve ben varız. Kafana göre davranmak yok Kura. Kuramaun’un sıkıştığı çok belliydi fakat kabul etmekten başka çaresi yoktu. Ya kabul edecek ve gidecekti, ya sadece sessizce onları Bjere gönderecekti ya da daha kötüsü başka bir yol seçmelerine ki bu Vune ile gitmek veya Jugale'nin etrafından dolaşmak demekti, göz yumacaktı. Gitmek istiyordu. Hem de çok istiyordu. Belki Tama ya da Ame orada annesini hissedebilirdi. İkisinde de aynı yetenek vardı ne de olsa… XXIV. Bölüm 09/11/2016 - Ne annen mi? - Evet. Yani oralarda bir yerlerde yanınızda olmama rağmen benimkine benzer bir güç hissederseniz eğer, bu o civarda olduğu anlamına gelir ve onun için de bir şeyler yapabiliriz… Belki. Tama ve Ame ilk defa Kura’yı bu şekilde mahcup görüyorlardı. Kendisi hissedemediği için onlardan rica etmişti. İkisi de severek kabul ettiler. -Tabii! Kura bakışlarını Kyats’a çevirdi. Tedirgindi. Jugale yakınındaki görevlere giden tüm kahinlere rica ederdi bunu. Hiç reddedilmemişti bu isteği ama Kyats konusunda tedirgindi. - Tamam, Tama ve Ame bu konuda uyanık olacaklar. Fakat Sino meselesinden sonra. Önce Pserey köyüne gidip bu işi halledeceğiz. Anlaştık mı, Kura? - Evet. Tabii diye hevesle atıldı. Birden korkuyla sordu; Peki ya hissederlerse ve bizim zamanımız veya gidecek durumumuz olmazsa ne olacak? - O zaman hemen bizimle iletişime geçilir ve yeni bir ekip hazırlanır. Sadece bu dörtlüden ibaret olmadığımızı biliyorsun, üstelik sana yardıma daima hazırız, diye cevap verdi Dramul. Kuramaun’un eski canlılığı çok geçmeden yerine gelmişti. Ama Ame’yi bir köşeye çekip sıkıştırmayı da unutmadı. - Ame, Knıd ve benimle ilgili bir şeyler söylemişlerdir kesin. Dengesinin ne kadar bozulduğu renklerinin değişiminden belli oluyordu. Saçları rengarenk olmuş gözleri de devamlı renkten renge giriyordu. Öyle ki odadakilerin hepsi aynı durumdaydı. - Evet, olanları biliyorum. - Knıd çok sakin ve cana yakın biriydi. İkimiz de Dramul’a ve Kyats’a hayrandık. Kyats derken sesini iyi ce alçaltmıştı. Gözlerinde endişe dolu bakışlarla devam etti; Kız kardeşin için de kendin için de bu konuyu dikkatle düşünmelisin. Neredeyse iki yıl oldu ama ben hala olanları atlatabilmiş değilim. Farkındaysan Kyats bile o kadar sene geçmesine rağmen bu konuda çok duyarlı. Grubun başına geçmesi ilk önce beni sinirlendirmiş olsa da mantıklı düşününce duruma en kolay hakim olacak kişi de o. - Herkes Bjere toplansın. dedi Marşan. Ame Kuramaun’a bir süre baktı ve elini uzatıp; - Merak etme, Sino hayatta, nasıl bilmiyorum ama bunu hissediyorum. Buna inanmak istiyorum. Sino o ohtaya girmeyecek. İçimdeki sese güveniyorum. - Ben de “sana” güveniyorum. Haydi gidelim. Hepsi Bjerin önünde toplanmıştı. Kura’nın yaptığı taşıma büyüsünün etkisini rahat göstermesi için Jinef ve Karden’in yaptığı Bjeri mühürleyen büyüler bir süreliğine ortadan kaldırılıp, onların oraya gitmesine olanak sağlandı. Kapı normalde gri bir renk alırdı ama bu sefer koyu ve mat bir sarı renge bürünmüştü. İlk geçen Kyats oldu. Arkasından sırayla Tama, Ame, Kura ve son olarak da Marşan geçti. Kura‘nın yorulacağından ya da ters bir etki edeceğinden şüphelendikleri için Ame’de Tama da şifa büyüsü için hazır bekliyordu. Tama, Ame’ye bir bakış atıp; - Gücünü buna harcama. İleride lazım olacak, dedi. Ame biraz utanmıştı. Sonuçta Tama bir şifacıydı ve onun yanında ukalalık eder gibi olmuştu. - Üzgünüm, diyebildi. - Üzülme, bana güven. Diğer şifacılar kadar tecrübeli değilsem de onlar kadar güçlü sayılırım. Aslında alındığı belliydi. Hafiften tersler gibi konuşmuş başını çevirip önden yürümeye başlamıştı. Kura yavaşça yanına yaklaşıp; - Hmmm aslında konuşması bile mucize. Alındığında sessizce işkence eder genelde. Ame Kura’ya dönüp yüzündeki ifadeyi görünce kıpkırmızı olup panikle, - N-Ne demek bu şimdi, dedi. - Kızarmana bakılırsa ne demek istediğmi anlamış gibisin diyerek gülmeye başladı Kura. Gerçekten de neşesi yerine gelmişti Kura’nın. Ame şaşkınlığını üzerinden atınca anlayışla baktı arkadaşına. Kura için zor bir görevdi. Hem Knıd ile olanların ağırlığı hem de annesini bulabilme umudu onu ikiye bölüyor olmalıydı. Bjer onları alabildiğince geniş, yüksek ağaçlarla kaplı ormanlık bir alana çıkarmıştı. Jinef’in rehberliğinde Tama önde yürüyordu. Pserey Köyü normal biri için birkaç günlük mesafedeydi ama onlar birkaç saat içinde orada olabileceklerdi. Ame, hala Kura’nın annesini nasıl hissedeceğini bilemiyordu. Dramul, Jinef ve Netrib’in güçlerinin benzerliği konusunda biraz daha uyanık davransa belki bu kadar yabancı olmayacaktı bu duruma. Acaba Sino’nun yaşadığını hissetmesi gibi bir şey miydi? - Sanki fazla sakin değil mi? dedi Marşan. - Evet. Bu durum çok can sıkıcı ve her an tetikte olmak çok yorucu, dedi Ame birden. İçindeki tedirginlik gittikçe büyüyordu. Ormandaki ağaçlar çok sık değildi bu yüzden birkaç metre ilerisini görmekte zorluk çekmiyorlardı. - Jinef, köyün ileride gördüğümüz tepede olduğunu söyledi, dedi Tama eliyle yaklaşık beş yüz metre kadar ilerideki tepeyi göstererek. Tama’nın bu sözlerinin üzerine hepsinde gözle görülür bir gerginlik hali ortaya çıktı. Hepsi birden Kyats’a dönüp ne diyeceğeni beklediler. Kyats bu beklentiyi fark edip ve onlara dönerek; - Daha önce yaptığımız plana bağlı kalacağız. Tama sen, Ame ve Kura şimdilik burada kalacaksınız. Marşan ve ben gidip her hangi bir tehlike olmadığından emin olana kadar da burada kalın. Saldırıya uğrarsak ne yapacağınızı biliyorsunuz. - Her zamanki gibi düşmanın güç seviyesine göre uzak ya da yakından destek vereceğiz. - Evet Kura. Her zamanki gibi. Düşüncesizce ve ani davranmayın. Buradan en kötü ihtimalle geldiğimiz kadro ile dönmeliyiz. Üçü bir ağızdan; - Tamam! dedi. Marşan ve Kyats göz açıp kapayıncaya kadar ufacık iki nokta haline gelip tepeye yaklaşmışlardı bile. Tama bir yandan Jinef'le konuşup bir yandan Kyats ile iletişim halinde bekliyordu. Karden ve Jan da uzaktan Pserey Köyünü gözetim altında tutup Jinef’i bilgilendiriyordu. Ame’nin zihninde yine bazı görüntüler ortaya çıkmaya başladı. Generallerin ikisini de görebiliyordu. Tama’ya generaller orada dedi. Kura panikle ona döndü. Tama’nın gözlerindeki panikten çok şaşkınlık ifadesiydi. - Ciddi misin? Neredeler, dedi Kura. Tam o esnada Tama; - Az önce Jinef de aynı şeyi söyledi, dedi şaşkınlıkla. Ame transa geçmiş gibiydi. Ne Kura’yı ne de Tama’yı duymuyordu sanki. - İki tanesi burada yanlarında Safon ve güçlü olduğunu düşündüğüm biri daha var ve onların dışında bir çok da Malukh. Generaller ve diğer iki büyücü yanlarında onlarca Malukh ile beraber köyün sağında kalıyor. Sol tarafta sadece Malukhlar var ama sayıca çok fazlalar. Tama, Ame’nin dediklerini zihin kanalları ile Kyats ve Marşan’a aktarıyordu. Buna rağmen Kyats ve Marşan sol tarafa yönelmediler. Bunu gören Kura; - Neden sol taraftan gitmiyorlar? - Bilmiyorum. Belki Maluklarla uğraşarak güçlerini harcamak yerine onları merkezde bir yerde gizlenerek beklemek istiyor olabilirler. Şu durumda ilk hamleyi bizim yapmamamız çok tehlikeli olacaktır. - Belki de hepsi bir yanılsamadır, dedi Ame sakin bir tavırla. Kura ve Tama ne demek istediğini anlayarak ona hak verdi. Bir çok kez Arigaların tuzağı ile karşılaşmışlardı. Üstelik bunların ikisi Ame ile ilişkiliydi. Kyats'la gittiği ilk görev ve Tobike’nin başına gelenler Ame’yi doğrudan ilgilendiren iki olaydı. Bu kadar kısa aralıklarla üçüncü bir tuzak saçma gibi görünse de olmayacak şey değildi. - Kyats’tan gelecek haberi beklemeliyiz. Üçü de bu konuda aynı fikirdeydi. Çok geçmeden Kyats Kura ile iletişime geçti. - Kura, Ame ve Tama’yla köye gelin. Bizi fark etmemiş olmaları imkansız ama henüz bir hareketlenme olmadı. Ame’ye söyle hissedilmemeniz için bir büyü yapsın. Ayrıca Ame’ye buraya geldiğinizde büyüyü çözmemesini ve Marşan'la benim büyüden etkilenmememizi sağlamasını da söyle. Sen de Bedr ile bizim güçlerimizi hissetiğin yere taşı onları. Acele etme. İşlerin ters gitmesini istemeyiz... Çok dikkatli olun. Kura, Ame ve Tama’ya dönerek Kyats’ın dediklerini iletti. Ame ise yola çıkmadan önce Kyats’ın dediklerini hatırlamıştı. - Kura’ya dikkat et. Onun ele geçirilmesini istemiyorum. Şuan aramızda parlaklığı ile en çok dikkat çekecek olan o. Hala neyi hedeflediklerini bilemiyoruz. Ame hissedilmemeleri için babasının defterinde okuduğu Pse büyüsünü yaptı. Bunu Kunj büyüsü ile birleştirerek gücünü arttırdı. Kura ise onları Kyats ile Marşan'ın bulunduğu, köyün meydanına çok yakın bir çitfliğin ambarına taşıdı. Kunj bu taşıma işlemine etki ederek normalden daha hızlı bir hale getirmişti. Ame oraya gider gitmez, Kyats’ın dediği gibi Pse büyüsünü çözmedi ama büyünün onlara tesir etmesini engellemek için Kunju çözdü. –––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––– - Kunj ha? Akıllıca bir büyü. - Ne diyorsun sen, Safon? diye gürledi Mamgot. Safon, Mamgot'a anlamlı bir bakış atarak yanlarında elleri ve ayakları zincirlenmiş bilinci yarı kapalı adama baktı ve; - Bu büyüyü senden mi öğrendi yoksa? Ha Sohrok? dedi. XXV. Bölüm 09/12/2016 Safon, Kunj büyüsünü hissetmişti fakat büyü kuvvetli olduğundan kaç kişi olduklarını henüz çözememişti. Hala, zaten orada olan iki kişinin varlığını hissedebiliyordu. Yeni gelenlerle ilgili ise bir fikri yoktu. Sadece Sohrok’un yaydığı parlaklığa yakın birini hissettiği için bunun Ame olduğunu kesitrebiliyordu. - Acaba Dramul ya da Jinef de onlarla olabilir mi? - Jinef… diye tısladı Mamgot. Yerde yatan Sohrok kıpırdanmaya başlayınca Safon ona yine sersemletme büyüsü yapmayı düşündü ama vazgeçti. Bir şekilde karşıdakileri harekete geçirmeliydi. Sol tarafta yoğunlaşmayarak, onları oradaki tuzağa çekmeyi düşünseler de akıllıca davranarak bu tuzaktan kurtulmuşlardı. Sohrok hafiften kendine gelmeye başlamıştı. - Ne var biliyor musun Sohrok? Dedi adamın bitap yüzüne bakıp. - …. -Hala konuşamıyorsun bile. Ama korkma artık oğlun burada. Seni kurtaracak. dedi ve kahkaha atmaya başladı. Kımıldayacak hali bile olmayan Sohrok'un gözlerindeki bakıştan, Safon’un söylediklerine şaşırdığı belli oluyordu. - Ame, diyebildi. –––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––– Ame oturduğu yerde doğruldu. - Tlogur ve Mamgot. İçerideki generaller onlar. Safon’un yanında onlar gelmiş. Sanki onları görmemde biri bana yardımcı oluyor gibi. - Ya diğer güçlü büyücü? - Güçlü fakat hissiyatı diğerleri gibi değil. - Düşük rütbelilerden biri olmalı. General dediklerimizin ast ve üstleri de vardır. Mesela Safon. Hiçbir general onun sözüne karşı gelemez. - İyi de “general” asırlardır süre gelen bir rütbe. Safon sadece bir süredir onlarla beraber. dedi Marşan Kyats’a bakıp. - Evet ama Safon yeterince parlaklığı olsa Tseirk olacak güce sahip. - O kadar güçlü mü yani? diye homurdandı Kuramaun. - Evet güçlü. dedi Kyats. Marşan’a bakarak devam etti. Yaptığımız saldırı planında ufak bir değişiklik yapmamız gerekiyor sanırım. - Değişiklik mi? diye çıkıştı Ame. - Ame seni hissetmiş olmalılar. Safon senin onları görmene bu kadar kolay izin verecek biri değildir. - Acaba Sino’dan dolayı olabilir mi? dedi Kuramaun. Diğerlerine dönerek açıkladı; Hatırlarsanız sizden annemi yani bana benzer bir gücü hissederseniz beni bilgilendirmenizi istemiştim. Acaba onlar da yanlarında bulunan Sino’nunkine benzer gücü olan Ame’yi hissetmiş olabilirler mi? - Çok mantıklı. dedi Kyats. - Şu durumda ayrılmalıyız, değil mi? - Evet Marşan. Sen, Tama ve Kura ile birlikte kuzey uca gideceksin. Böylece biz onlara göre sizden daha güneyde kalacağız. Bulundukları yeri iki farklı kutuptan izlemiş oluruz böylece.Diğer bölgelerin aksine kendilerine bu kadar yaklaşmamızı beklemiyorlardır. Tama, güvenli bir yer bulmaya çalış. - Tamam. - Kura, sen de onları kuzeydeki güvenli bir yere taşı. - Tama’nın işi bitince sizi hissedilemez hale getirir ve beraber gidersiniz. Marşan, ilk saldırıyı bir açık yakaladığımızda senin gerçekleştirmeni istiyorum. Kura’yı elinden geldiğince bu işe dahil etmemeye çalış. Safon ve generallerden çok, şu düşük rütbeli canımı sıkıyor. Çünkü o hariç diğer üçüne karşı nasıl savaşacağımızı az çok kestirebiliyorum. Ame, senden bir süre daha görüntüler yakalamak için kendini zorlamanı istiyorum. Bu Marşan’a, saldırıya geçmesi için fırsat yaratabilir. - Peki. - İşte geldim. Fark eden olmadı. İzlenme belirtileri yoktu hiç. Kuzeyde köyün çıkışında bir kulübe var. Çok küçük bir yer değil. Fakat şuan onların bulundukları yere çok yakın. Senin de dediğin gibi oraya gidebileceğimizi hesaba katmamış olmalılar ki, izlendiğimi hissetmememi buna bağlıyorum. Kulübenin altında bir kat daha var. Sığınak ya da depo olarak kullanılmış olsa gerek ama şimdi boş. Ayrıca girişi de belli olmuyor. Oraya gidebiliriz. - Tamam, siz kulübeye doğru gidin. Benden haber bekleyin. Büyük ihtimalle uzun sürmeyecek çünkü Safon daha fazla beklemeyecektir. Oyun oynamayı sevdiğini biliyorsunuz. Tama Marşan ve Kura ile birlikte, Jan gibi köyün etrafını gezip bulduğu kulübeye gitti. Kyats ve Ame ambarda kalmıştı. - Ame, onlar gider gitmez varlığını açık hale getir. Safondaki iki kişi hissiyatı değişmemeli. - Tamam. dedi ve Ame üzerindeki büyüyü kaldırarak Marşan’a uyguladı. - Bu Safon’u kandırabilir mi bilmiyorum ama umut etmeliyiz. –––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––– - Biri gitti biri geldi. Bunlar beni aptal mı sanıyor? - Ne diyorsun yine Safon? - Kafası sadece savaş büyülerine çalışan generaller için zor bir durum tabii Mamgot. Hissettiğim büyücülerden biri, hissedemediğim diğerleri ile kayıplara karıştı. Bu ne demek biliyor musun? - Başka bir taraftan saldıracaklar. - Bingo! Aferin Mamgot. Safon Mamgot'un ismini basstıra bastıra söylüyordu. Generallerin kendisini sevmediğini biliyor, bu yüzden de devamlı en kolay sinirlendirebildiği Mamgot'a saldırıyordu. - Sence arkamızdan dolanma ihtimalleri nedir? diye sordu bu sefer Tlogur'a dönüp. - Aslında düşünmedim değil ama bize yaklaşmaktansa uzaklaşmayı tercih edip öncelikle köyün diğer yakasındaki Malukhları da hallecek olabilirler. Tabii geldikleri yönün aksi olan uçurumu hesaba katmamak lazım. Kendilerini köşeye sıkıştırmayacaklardır. dedi Tlogur. - Haklısın, tüm ihtimaller mümkün. Kimlerin geldiğini bilsem işime o kadar çok yarardı ki. dedi Safon sinirle. - Hnnm… - Ne o Sohrok… Bakıyorum da ses çıkaracak kadar kendine gelmişsin. Oğluna merhaba demek istemez misin? İstersen hissiyatını belirginleştirebilirim. Sohrok hala konuşacak kadar güçlenmemişti. Olduğu yerde kımıldayamadan homurdanıyordu. “Bir şeyler yapmalıyım” diye düşündü. “Büyü gücüm kısıtlanıyor. Neredeyse hiç halim yok. Hapis tutulduğum mahzenden çıktığımdan bu yana sersemletme büyüsü yapılıyor. Mahzendeki pranga yüzünden enerjim emiliyordu zaten bir de sersemletme ve kısıtlama büyüleri beni tamamen çaresiz hale getirdi. Bir şey yapmalıyım ama ne?” diye durumunu değerlendirmeye başladı. “Neresinden bakarsam bakayım durumum umutsuz.” Tam o sırada birinin zihnine girmeye çalıştığını hissetti. Bu parlaklığı tanıyordu. - Ame? –––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––– Ame birden irkildi. Kyats’a seslendi. - Kyats sanırım diğer büyücünün kim olduğunu… Kyats, o babam. Başta Sino olabileceğini düşünmüştü ama bu babasıydı. Kyats şaşkınlıktan kocaman olmuş gözlerle Ame’ye bakıyordu. - Ne…? Nasıl…? Seninle iletişime mi geçti. - Hayır, bir süredir onun zihnine girmeye çalışıyorum. Diğerlerinden daha zayıf gibi geldiği için yapabileceğimi düşündüm. - Zayıf mı? Sohrok mu? - Evet, sanki bilinci kapalı gibi. - Mümkün olabilir mi böyle bir şey? Sohrok burada olabilir mi? Ya Sino? Ona dair bir iz var mı? Hissiyat, görüntü her hangi bir şey…! - Hayır. - Çok ilginç. Keşke Sohrok’un kendini toparlayabilmesi için bir yol olsa. Bize büyük yardımı olurdu. diye yakınmaya başladı Kyats - Aslında var.dedi Ame. XXVI. Bölüm 19/12/2016 “Bu çocuk büyüler hakkında daha ne kadar bilgi sahibi?” diye düşünmeden edemedi Kyats. Uzaktan birine büyü yapmak sadece kendini şifacı veya kahin olarak geliştirenlere özel bir yetenekti. - Dramul’un bunu söylemiş olması çok işimize yarayacak.dedi Ame'ye. Yüzündeki memnuniyet belli oluyordu ama ciddiyetini de koruyordu. - Sanırım bu büyüyü Sino için düşündüler. ”Yaşıyor olması ihtimalini göz ardı etmemeliyiz.” demişti Dramul... –––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––– - Ame, seninle konuşmalıyım. demişti gitmeden önce yanına gelip. Beraber antrenman sahasının kenarındaki izleyici bölümüne oturdular. - Ame, eğer şansımız varsa Sino hala hayattadır. Senden öncelikle bundan emin olmanı istiyorum. Zihin bağlanma ve öngörü konusunda bir kahin kadar yeteneklisin. Jan sana Nır büyüsünü bilip bilmediğini sormamı istedi. - Evet, hakkında okudum ama hiç yapmadım. - En azından ne olduğu ile ilgili bir fikrin var. Gittiğinize de bu büyüyü kullanma ihtimaline karşın diğerlerine büyü konusunda sana fazla yüklenmemelerini söyleyeceğim. Yüksek derecede enerji kaybına neden olacaktır. Eğitimlerinden sonra bir süre en yakın köydeki hasta insanların ve hayvanların iyileşmesinde bu büyüyü kullanmanı istiyorum. Normalde onların üzerinde parlak bir büyücüye göre çok kolay tesir eden bir büyü ama büyük ihtimalle civar köylerin buraya olan mesafesi Pserey köyünde Sino’nun tutulduğu yerden daha uzak olacağı için hemen hemen eşit derecede enerji harcamana neden olacak. - Tamam, Kyats gidişimizi bir gün erteledi zaten. Bu yüzden dört gün çalışabilirim. - Hayır, son gün dinlenmelisin. Hem silah eğitimi hem de bu, fazla enerji kaybına neden olur. Buradaki işini bitirince başlarsın. Akşama kadar burada kalıp seni izleyeceğim. - Peki. Ame üç gün boyunca antrenmandan sonra civar köylerdeki hastaları tedavi etmekle uğraştı. Gerçekten de Nır insanın enerjisini çok harcıyordu. İlk gün yemek masasında uyuya kalmıştı. İkinci gün en azından yemeği bitirip odasına çıkacak kadar enerjisi vardı. Üçüncü gün de ikinci gün gibi olmuştu. “Umarım bu işin altından kalkabilirim” diye düşünmüştü o gece yatağa girdiğinde. –––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––– - Baba. - Ame! Bu gerçekten sen misin? - Evet, baba. Birazdan sana Nır büyüsü yapacağım. Bu yüzden iyileşme belirtilerini yanındakilerden gizleyebilir misin? - Biraz güçlenebilirsem, evet. - Peki başlıyorum. “Ame’nin burada ne işi var. Yanlış hatırlamıyorsam ona bu büyüyü öğretmemiştim. İkisine de öğretmemiştim. Yazdığım notlardan mı öğrendi acaba?” Sohrok çok şaşırmıştı. Ame en son beklediği kişiydi. Yavaş yavaş güçlenmeye başlamıştı. - Safon ve generalleri kandırmak için görünüşümde değişiklik olmaması için uğraşacağım. Vücudumdaki berelenmelerin geçtiği belli olmamalı. Büyüyü bir süre daha, biraz daha az enerji kullanarak yapmaya devam et Ame. Safon’un buradaki büyü yoğunluğunu anlamasını istemiyorum. - Peki. Zaten birazdan diğerleri saldırıya geçecek. Oradakilerin sana dikkati az da olsa dağılacak. –––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––– - Tama, Marşan birazdan saldırıya geçecek. Onların bulunduğu yere kadar ona güçlendirme ve gizlenme büyüsü yap. Fakat bunu yaptığını biraz da olsa belli et. - Tamam ama bu Marşan’ın yerini belli etmez mi? - Onları içten vuracak bir silahımız var artık. - İçten vurmak mı? Nasıl? - Sen dediklerimi yap. Bana güven. Marşan bunu duyar duymaz harekete geçti. Kuramaun Tama ile kalmaktan memnun görünmese de bir şey söylemiyordu. - Bu kadar surat asma yoksa benden hoşlanmadığını düşüneceğim Kura. - Neden surat astığımı biliyorsun. - Sen de neden ileride olamayacağını biliyorsun. O yüzden dikkatini topla her an sana ihtiyaç olabilir. Burada olmanın tek nedeninin bizi taşımak olduğunu düşünüyorsan o ayrı. - Tabii ki de hayır! Ben de savaşmak istiyorum. - O zaman tetikte ol. Karşımızdaki düşman hafife alınır türden değil. –––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––– - Ahaaa! Harekete geçtiler. Ve Kuzeyden saldırıyorlar. Sanırım yanlarında yeteneksiz bir büyücü getirmişler. Çok uğraşmasına rağmen gizleme büyüsünün içindeki güçlendirme büyüsünü saklayamıyor. Bu yüzden de gelenin sadece bir kişi olduğunu anlayabiliyorum. - Safon bekliyor muyuz? Harekete geçelim mi? Mamgot bunu o kadar aksi bir tavırla sormuştu ki Safon’un kendilerini yönetmesinden hoşlanmadığı çok açıktı. - Tlogur sen git. Yanına Malukhlardan da al. Tlogur hiçbir şey söylemeden ayrıldı. - Ah bana saygı duymayı asla öğrenemeyeceksiniz. diye söylendi Safon. Bu söylediği Mamgot’un homurdanmasına neden oldu ama Safon çok üzerinde durmadı. “Şuan bu ikisiyle uğraşamam. İşime bakmalıyım.” diye düşündü. Tam bu sırada güneyden köyün merkezinde saklananların tarafından da bir saldırı başladı. Hem de hiçbir gizlenme büyüsü olmadan tek bir kişi. –––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––– - Ame ben de saldırıya geçeceğim. Üzerimde herhangi bir büyü yapmana gerek yok. Sadece buradan çıkana kadar beni gizle ve sonrasında büyüyü kaldır. Geldiğimi bilmelerini istiyorum. - Bu çok tehlikeli olmaz mı? - Bu kadarını göze almalıyız. dedi ve ambardan çıktı. Ame kısa bir süre ona gizlenme büyüsü yapıp geri babasına döndü. - Ame, bu kadar yeterli. Kalanını kendim halledebilirim. Bu gidişle senin hiç enerjin kalmayacak. “Gerçekten de enerjim çok düştü. Asaliya’daki köylere yaptığım büyüden daha kısa sürmesine rağmen şuan yaptığım büyü beni neredeyse tüketti.” diye söylendi Ame. Kyats gizlilik büyüsünü kaldırıp belirdiği an Mamgot da birçok Malukhla beraber bulundukları yerden çıkmıştı. Safon ortalarda yoktu. Kyats’ı da Marşan’ı da izlemeye başladı. Özellikle de Kyats’ın silahını çok yakından ve ilgiyle izliyordu. Ohtadan sadece kırmızı ışık yayılıyordu. Kyats ve Mamgot’un ikisi de çok güçlü olduğundan dolayı savaşları geniş bir alanın tahrip olmasına neden oluyordu. Mamgot hamlelerinde ne kadar sert ve kaba ise Kyats da bir o kadar esnek ve akıllıca davranıyordu. Kyats, Mamgot’un kalkanı ile sertçe vurmasıyla neredeyse yüz metre uçmuş ve arkasındaki bir evin duvarına hasar vererek sertçe çarpıp düşmüştü. Bir anlık dalgınlık mücadelenin Kyats’ın aleyhine dönmesine neden olmuştu. Çok zeki değilse de savaş tecrübesi çok olan Mamgot bundan yararlanmayı iyi bilmişti ve çok güçlü bir saldırı gerçekleştirmişti. Ame hızla bir iyileştirme büyüsü yaptı. Kura’da Kyats’ı başka bir yere taşıdı. Tama, Kura’ya dönüp gülümsedi. Kura utanmıştı başını kaşıyarak utandığını belli etmemeye çalıştı. Kyats’ın dikkatinin dağılma nedeni; Marşan’ın, Tlogur’un karşısında çok güç duruma düşmüş olmasıydı. Çok yaklaşmamaya çalışarak Tama ve Kura, Marşan’ın Tlogur ile olan mücadelesini izleyerek ona destek oluyorlardı. Tlogur’un daha iyi durumda olduğu belliydi. Esnek ve hızlı hareketleri ile savuşturmayı başarsa da Tlogur’un ohtasının büyü parçalarına kılıçla karşı koyamıyordu. Kyats ise Mamgot’la savaşma konusunda artık daha rahattı. Darbeden sonra epey toparlanmıştı. Ame, Kyats’a güçlü bir şifa ve güçlendirme büyüsü yapıp Marşan’a döndü. Tama zorlanıyor olmalıydı. Ona yardım edip etmemek arasında kaldı. Neyse ki yaptığı bazı büyülerin etkisi Marşan’a yaklaşan Malukhların etkilenmesine neden olduğu için devre dışı kalmışlardı. Malukhlar büyünün etkisiyle kuruyarak toprağa dönüyor ya da çamurlaşıyorlardı. “Bu büyüyü ondan öğrenmeliyim. Çok işime yarayacaktır.” diye düşündü. Büyüyü biliyor olsaydı Kyats da Malukhlarla uğraşmayıp sadece Mamgot’a yoğunlaşabilirdi. Tama, Marşan’a ne kadar iyileştirme büyüsü yaparsa yapsın Tlogur’un ohtasından fırlayıp Marşan’a saplanmış olan büyü parçacıkları iyileşmeyi geciktiriyordu. Tama onun vücudundaki bu parçaların olduğu yerleri büyü ile kapatıp iyileştiremediği için kanama devam ediyordu. Mor parlaklıkların olduğu büyü kalıntıları açıkça görülüyor ama nedense tedavi edilemiyordu. Kura, Kyats’a yaptığı gibi Marşan’ı da taşıdı ama Tlogur büyü izlerini takip etmekte zorlanmıyordu. “Ne de olsa kendi büyü gücü zorlanmaması normal. Acaba Marşan’a yardıma mı gitsem?” diye düşündü Kura. Kyats’ın bu fikirden hoşlanmayacağını biliyordu ama Maşan’ın Tlogura karşı çok zorlandığı da açık bir şekilde ortadaydı. Tlogur, bir kez daha Kura’nın taşıma büyüsünün yerini Marşan’daki kendi büyü parçacıklarının hissini izleyerek rahatlıkla bulmuştu. Kura, Marşan’ı bir at harasına taşımıştı. Tlogur neredeyse Marşan’la aynı anda oraya varmıştı. Tama’nın da Kura’nın da elinden gelen çok bir şey kalmamıştı. Zaten yeterince yaralı olan Marşan birkaç darbe daha alırsa hayatı tehlikeye girecekti. Kura Tama’ya dönüp; - Buna daha fazla dayanamam. Sırf ben ortaya çıkmayayım diye Marşan’ı ölüme mi terk edeceğiz, deyip atılacağı sırada Tlogur, sol omzuna isabet eden kalın ve uzun bir bir ok ile yaralanmıştı. Tlogur’a ok atan kişiyi her iki tarafın da tanımadığı şaşkınlıklarından belli oluyordu. - Sizler de kimsiniz? dedi adam sinirle. Bölüm 27 09/01/2017 Tlogur hızla dönüp yeni gelen adama saldırdı. Tlogur kadar olmasa da uzun boylu ve kaslı biriydi. Tlogur’un kendisine tek kelime etmeden saldırması biraz şaşırtmış olsa da anında elindeki yayı bir mızrağa dönüştürerek saldırıyı karşılayabildi. - Bu saldırıyı karşıladı ha? diye şaşkınlık içinde Tama’ya döndü Kura. Tama’da kendisi gibi çok şaşırmıştı. Sadece o değil Kyats ve Mamgot da olan bitene bir anlam verememiş gibi bakıyordu. Mamgot hızla Tlogur’u püskürtmüş olan bu yabancıya doğru atıldı. Tam uzaklaşmak üzereyken Kyats önüne geçerek; - Burada bir şeyler unutmuyor musun? dedi. Kura bu boşluktan yararlanarak Marşan’ı yanlarına taşıdı ve Tama ona şifa büyüsü yapmaya başladı. - Acele edin bu yeni gelenin kim olduğunu bilmiyoruz. Tlogur’la bu şekilde dövüşebildiğine göre çok güçlü olmalı. Bize karşı nasıl davranacağından emin olamayız. dedi Kyats. Yabancı sayesinde Mamgot’a karşı üstünlüğünü arttırmıştı. Mamgot o kadar şaşkındı ki Kyats’a odaklanamıyordu. “Neredeyse Safon kadar güçlü bu adam” diye düşünmekten kendini alamamıştı Mamgot. “Tlogur’un fırlattığı büyü parçalarının hiç biri denk gelmiyor hatta elindeki Kurama’nın ki gibi her şekle giren silahı kalkan haline getirerek geri bile püskürtüyor.” diye geçirdi içinden Kyats da. - Marşan’ın kalkanı aynı işlevi görmemişti ondaki fark ne? diye sordu Tama. - Farklı bir büyü kullanıyor olmalı. Ben daha çok güce dayalı bir saldırı gerçekleştiririm onunki Jilya’nın saldırısına daha çok benziyor. diye cevap verdi Marşan. Konuşurken çok acı çektiği beli oluyordu. - Evet, gerçekten de Jilya gibi kendi silahına ve karşısındakinin silahına büyü yaparak güç dengesini değiştiriyor. Bunu Netrib’de de görmüştüm. dedi Kura düşünceli bir tavırla. Ardından Marşan’a dönerek; - Kendini fazla yorma bir çaresine bakacağız. diye ekledi. –––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––– - Kura, Tama! Neler oluyor orada? diye sordu her şeyden uzak olan Ame. Onların yanına gitmek istiyor ama babasını bırakamıyordu. Babasına yaptığı büyüye devam etti. –––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––– Tlogur’la çarpışan yabancı birden ortadan kayboldu. Kimse bir şey anlayamamıştı. Bu kısa aralık Marşan’ın iyileştirilmesine yetmemişti. Tama panikle şifa büyüleri yapmaya ve Marşan’ın bedenindeki büyü parçalarını etkisiz hale getirmeye devam ediyordu. “Tlogur yabancının peşini bırakıp bize saldırabilir.” diye düşündü Beklediği gibi de olmuştu. Tlogur büyü parçalarının izlerini takip ederek Tama, Kura ve Marşan’ın yanına gelmişti. Elindeki silahı bir kez daha aktif hale getirdiği esnada bir ok daha, onlar nereden geldiğini dahi anlayamadan önce Tlogur’a ardından tam Tlogur’un karşısında duran Marşan’a saplandı. Okun karnını delip geçtiği Tlogur da, koluna saplanan Marşan da acı içinde bağırdılar. - Kimsiniz bilmiyoruz ama buradan gidin! diyen sesini duydular yabancının. Tama ve Kura aynı anda; - Marşan! diye bağırdı. Marşan’ın bilinci kapanmaya başlamıştı. Tlogur yabancıya saldırdı. Fakat o da fazla dayanacak gibi görünmüyordu. Yarası hareketlerinin yavaşlamasına neden oluyordu. Bu durumdan yararlanan Kura hemen Tama ve Marşan’ı Ame’nin yanına taşıdı. - Ame, Tama ile birlikte daha hızlı olabilirsiniz. Marşan’ı iyileştirmeyi denemelisiniz. dedi. Ame; - Tama ile birlikte büyü yapabilmek için babamın üzerinde kullandığım büyünün gücünü azaltmalıyım. Safon’un babam tam toparlanamadan durumunu fark etmesini istemiyorum. dedi. - Daha Tlogur’un büyü parçaları temizlenememişken bir de bu yabancının okunda bulunan büyünün eklenmesi Marşan’ı iyileştirmemizi çok yavaşlatıyor. Daha güçlü biri gerekli. Ame, Dramul ile iletişime geçmelisin! Marşan’ın durumu ağırlaşıyor. İkimizin müdahalesi yeterli olmuyor! dedi Tama. - Tamam! - Ame, Safon gitti. dedi Sohrok birden. - Gitti mi? dedi. Sonra Tama ve Kura’ya dönerek babasının dediklerini onlara da söyledi. - Gitmiş mi? diye sordu ikisi de bir ağızdan. Nereye? - Bilmiyorum ama az önce birden ortadan kaybolmuş. Yakınlarda varlığına dair bir hissiyat da yokmuş. Diye Tama ve Kura’yı yanıtladıktan sonra babasına; - Baba artık oradan çıkacak kadar güçlendin mi? - Sandığından daha iyiyim. Yaralarımın kapanması bile yeterliydi ama sayende büyü yapabilecek enerjim de oldu. Biraz daha dayanın. Kısa bir süre daha… Ame babasının üzerindeki büyüyü kaldırarak Marşan’a tüm gücü ile büyü yapmaya başladı. Tama ortaya çıkan güce şaşırmıştı. “En az Netrib kadar güçlü ve Kura kadar dengesiz” diye düşündü. –––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––– Mamgot elinden geldiğince Kyats’ın kendisine yaklaşmasına izin vermiyordu. “Şaşkın olan sadece ben değilim. Eğer ortalık bu kadar karışmasa ona kesinlikle yenilmiştim. Üstesinden gelemeyeceğim kadar güçlü. Üstelik o elindeki şey! Tam bir baş belası. Yaydığı enerji yüzünden Malukhların hepsi ziyan oldu!” Tlogur yabancı yüzünden yaralıydı ve ok onu delip geçmiş arkasında da iyileşme engelleyen bir çeşit büyü bırakmıştı. “Safon hala Sohrok’un yanında mı? Neden bir şeyler yapmıyor?” diye düşünürken kadın birden yanında bitiverdi. - Şuna bir el atmalıyım artık. Tlogur’un durumu kötü iyileşmesi zaman alacak bir de sen çıkma başıma. dedi. Ellerini pelerininden çıkararak havaya kaldırdı. Gökyüzü bulutlanmaya başlamıştı. Şiddetli bir fırtına çağırıyordu. Gök gürüldemeye şimşekler çakmaya başlamıştı. Tek tük damlalarla başlayan yağmur birden hızlandı. Kyats hemen büyük bir ağacın sık dalları altına girdi. Safon’un gücü doğadaki her şeyi zehirlemekti. - Tama, sakın olduğunuz yerden çıkmayın. Safon harekete geçti. - O zaman biz de geçeriz. dedi Sohrok. Kyats’ın hemen yanında duruyordu. - Sohrok…! - Hala şu saçma tozlardan yapıyor musun? - Evet. dedi Kyats gülümseyerek ve küçük bir kese çıkarıp Sohrok’a uzattı. Sohrok kesedeki tozdan çok az bir miktar aldı. - Tahmin ettiğim gibi güçlendirmişsin. Ame’nin bu kadar dayanıklı olma nedeni de bu mu? Başını evet şeklinde sallarken Kyats’ın yüzündeki gülümseme hala olduğu yerde duruyordu. Safon, Sohrok’u Kyats’ın yanında görünce yüzünde büyük bir şaşkınlık belirdi. - Demek yapmaya çalıştığınız buydu ha? - Evet ve şu sonradan gelen de işimizi kolaylaştırdı. Hey Safon! Bir kez daha kapışmaya ne dersin? dedi Sohrok ve elinin bir hareketi ile tüm bulutları dağıttı. - Sanırım bu teklifini geri çevirmek zorundayım Sohrok. diyerek geriye çekildi. - Bu halde bile beni yenemeyeceğini mi düşünüyorsun yoksa? Bak ne kadar da güçsüzüm. - Seni tanırım Sohrok. Oyununa gelmeyeceğim. Artık gidiyoruz. dedi. Üçü birden yok olmuştu. Kyats ve Sohrok hemen diğerlerinin bulunduğu ambara gittiler. Sohrok içeri girer girmez Marşan’ın yanına gitti. - Kenara çekilin. dedi. Elini Marşan’ın başına koydu. Marşan’ın bilinci daha hızlı yerine geliyordu. - Çok güzel doğru büyüleri kullanmışsınız. Ama daha gidecek yolunuz var. dedi Tama ve Ame’ye bakarak. - Baba… Ame, Marşan’ın tedavisini bitirip elini başından çeken Sohrok’a doğru tedirgin adımlarla ilerlemeye başladı. Sohrok daha sabırsız davranarak onu kolundan tutup kendine çekti ve sarıldı. - On beş yıl. Bu inanılmaz. dedi. Gözyaşları sessizce akmaya başlamıştı. Babasına sımsıkı sarılan Ame gürültülü bir şekilde ağlamaya başladı. Sohrok hala kendi kendine mırıldanıyordu… - On beş yıl… Kyats Kura’ya dönerek; - Hemen Bjere gitmeliyiz. Bizi oraya taşıyabilir misin Kura? dedi. - Tamam. Kura hemen taşımak için gereken büyüyü yaptı elerinden ruhunun sahip olduğu karışık renkler yayılmaya başlamıştı ama olmuyordu. Şaşkınlıkla Kyats’a baktı. - Olmuyor. dedi. Sadece büyünün olmaması değil ambarda Kura’nın dengesizliği ile değişmesi gereken renkler bile normalde oldukları gibiydi. Şaşkınlıkla Kuraya döndü; - Ne? Nasıl olmuyor? - Önce burada olanları “bize” anlatmaya ne dersiniz? Hepsi birden sesin geldiği yere döndü. Az önceki yabancı ambarın kırık dökük ıvır zıvırlarla dolu asma katında duruyordu. - “Siz” kimsiniz? dedi Kyats etrafta başka biri daha var mı diye bakınarak. - Bence onu biz sormalıyız. - Daağue diye bir şey duydunuz mu? dedi Sohrok araya girerek. - Daağue mi? Siz onlardan mısınız? - Evet. Bizler Daağueyiz. Karşılarındaki yabancının arkasından biri daha çıktı. - Bir çocuk ha! dedi şaşkınlıkla Sohrok. - Hey onlar Daağueymiş. Duydun mu bunu? dedi heyecanla yanındakine. Kocaman olmuş gözlere ve büyük bir gülümsemeyle karşısındakilere bakıyordu. Kura’nın dengesizliği işe yarıyormuş gibi saçları kırmızının birçok tonunda gözlerinin de biri sarı diğeri turkuaz rengindeydi. - Evet duydum. dedi diğeri terslercesine. Sert ve yabani bakışlarını onlara dikmişti. Gözleri simsiyahtı. - Gördün mü gerçekten varlar! Gördün mü? Doğru söylüyormuşum değil mi? Artık bana inanırsınız! - Güzel bir saklanma büyüsü. Kimden öğrendiniz bunu? diye araya girdi Sohrok. - Siz, bizi biliyor musunuz? Biz- - Hey! Fazla konuşma. Önce emin olmalıyız. Şu tanıştığın çocuğu sor onlara. - Ah! Evet! Adı neydi? Hmmm… Eeee… Hatırlayacağım. Bekle biraz. - Yeşil saçlı ve yeşil gözlü bir çocuk. İlk defa yaklaşık dokuz yıl önce gelmiş ve beş yıl öncesine kadar ara ara buraya gelmeye ve bizimkiyle oynamaya devam etmiş. Daağue olduğunu söylemiş. Yıllardır onu sayıklayıp ilerideki o garip yerde onu bekler. - Netrib mi yoksa? diye atıldı Kura. - Evet. Netrib. O nerede? Gelmedi mi? - Hayır o gelmedi. deyiverdi Kura karşısındakinin hevesini görünce. - Ahh! Çok yazık! Oysa onu görmeyi çok istemiştim. - Gitmeliyiz. Çocuk yaralı. dedi Sohrok Marşan’ı işaret ederek. - Bizimle gelin. Okun büyüsü çok güçlüdür. Şuan rahatlamış gibi görünse de içerde kalan bir parça dahi büyü varsa onu içten içe zehirler. Zeze büyüyü çıkarmanıza yardım edecektir. - Zeze mi? Sohrok ve Kyats bir ağızdan bağırmışlardı. - Evet. Bizi buraya o gönderdi...
    1 point
  9. Legendary Moonlight Sculptor (Macera, Aksiyon, Komedi, Dövüş Sanatları, Sci-Fi, Fantastik, Dram, Romantizm) Para için her şeyi göze almaya hazır, Continent of Magic (Büyü Kıtası) isimli oyunda efsanevi Savaş Tanrısı olarak bilinen Weed (Lee Hyun). Kendisi sonunda reşit olduktan sonra oyun oynamayı bırakmaya karar verir. Fakat karakterini silmek yerine satmayı tercih eder. Bazı raslantılar sonucu efsanevi karakeri 3,000,000,000 Won'a (~6,150,000 TL) satılır. Tam artık yoksulluktan kurtulduğuna ve kardeşi ile büyük annesine daha iyi bir hayat yaşatabileceğine sevinirken, babasından miras kalan borçları almaya gelen tefecilerin paranın neredeyse tamamını almasıyla mutluluğu kısa sürmüştür. Fakat artık para kazanmak için ona yeni bir yol açılmıştır. Bu seferki hedefi dünyanın ilk sanal gerçeklik oyunu olan Royal Road'dır (Kraliyet You). Bu hikayede, ailesine olan sevgisi, paraya karşı sınırsız arzusu, kurnaz zekası ve çalışkanlığı ile imparatorluk basamaklarını tırmanan Lee Hyun'un efsanesidir. Koreli yazar NAM Heesung'un yazdığı bu seri, şu anda 40 kitabı geçmiş bulunmakta. Ancak internette 20'den sonrasını İngilizce bulmak şu an oldukça zor. Buna rağmen Google çeviriye bile razı olan büyük bir hayran kitlesine sahip. Serinin şimdilik ilk 10 kitabını çevirmeyi düşünüyorum. Oldukça heyecanlı savaşlar, ilgi çekici görevler ile hikaye sizi kendine bağlayacak. Hikayede SAO'dakinden çok daha iyi savaşlar bulunmakta. Büyük ordular, kaleler ve ırklar, hatta iskelet orduları ve ejderhalar. Fakat hikaye sadece aksiyon üzerine de değil. Aynı zamanda şehirlerin yönetimi, oyun içindeki krallıkların ilişkileri ve stratejiler de bulunmakta. Bu açıdan bu serinin SAO ve Log Horizon karışımı olduğunu düşünüyorum Ama ikisinden de daha iyi bir seri. Her kitapta 10 bölüm var. Çeviriler biraz yavaş olabilir. Ama koca bir kitap çevirdiğimi düşünürsek, animelerden yavaş çeviri olması gayet normal. Bu yüzden şimdiden özür diliyorum. Umarım anime ve mangada olduğu gibi, Light Novel alanında da gelişebiliriz. Şu anki çevirmenler: 0nLin3 Soranohikari diagosakena (mutou) Cilt 1
    1 point
  10. Güler misin, ağlar mısın? Öncelikle yazıda bahsedilen olayın bir şaka değil, geçmişte gerçekten yaşanmış olduğunu belirtmekte fayda var. Bir otakunun evine giren hırsız pişman oldu. Herhalde ev sahibi Jake Terrey’in kendisini Bleach animesindeki Kurosaki Ichigo’nun Zanpakutousu Zangetsu ile kovalayacağını tahmin edemezdi! Hırsızı fark eden ev sahibi, hemen koşarak 1.5 metre uzunluğundaki Zangetsu’yu eline aldı ve hırsızı kovalamaya başladı. Neye uğradığını şaşıran hırsız panik halinde kendini sokağa attı. Zangetsu’yu böyle bir olay için kullanacağı Jake’in aklına gelir miydi bilinmez ama demek ki bir otakuya yamuk yapmayacaksın. Alıntı: AF
    1 point
  11. Sony Vegas Pro : Tıkla Adobe After Effects : Tıkla Cinema 4D : Tıkla SUPER Converter : Tıkla Converter; Video'yu ".avi" den ".mp4" e çevire bilir bu tür özelliğe sahipler ama bazen bu olay çevirirken video'nuzun kalitesinin bozulmasına neden oluyor. Pek önermiyorum o yüzden. Sony Vegas Pro: Kullanımı en kolay video programı diye bilirim karışıklılığı "Adobe After Effects" kadar zor değil sorduğunuz soruları kolaylıkla cevaplaya bilirim. Cinema 4D : 3D Şekillemeler yarata biliceğiniz yani intro gibi bişeyler yapabilmek için bi program pek sık kullanmadım desem yeridir. Hiç bi zaman intro'ya gerek duymadım ama bi kaç çalışmada yardımcı oldu. Yani: Cinema 4D ismindende anlasilicaği gibi 3D Şekillemeler yapabiliceğiniz bi program dahada ilersine gitmez. Adobe After Effects: Bu program'da çalişma yapmak için ilk önce "Photoshop" öğrenmeniz gerekiyor ki After Effects'de kafanız karışmasın. Ben after effects'i çok sıklıkla kullanıyorum vegas'dan daha iyi bi video editleme programı ap açık ortada zaten ama vegas için özel efek ekleme şeysileri var Bkz: Magic bullet videos, Newblue bu ikisi en kısa verebiliceğim örnek. Linkleri "google" üzerinden bulabilirsiniz atmaya üşendim şimdi >.> Japon anime filmlerinden alınan sahnelerin müzikler ile birleştirilmesiyle oluşturulan ve resmi olmayan müzik klipleridir. Ayrıca bilgisayar oyunlarından alınan sahnelerden yapılan videolara ise ''GMV (Game music video)'' denilmektedir. AMV'ler japon animasyon filmleri (anime) kullanılarak oluşturulurlar ve bunlar batı ülkelerinde olan benzerleri yani japon animeler kullanılmadan yapılanlar ile karışıtırılmamalıdır. AMV'ler için üzerinde oynamalar yapabileceğiniz çeşitli müzik veya video programları kullanılabilir. Önemli olan nokta ise hazırlamış olduğunuz kliplerin kullandığınız müzik ile senkronize olmasıdır. Batı ülkerinde çok daha fazla hayran kitlesi tarafından takip edilir. Bunun nedeni japon animelerinin görsellik ve konulara bakış açılarından zengin olması ve kültürel olarak farklı ve ilgi çekici gelmesidir. Diğer yandan japon hayranları için zaten yaşamlarının önemli bir parçası halindedir. İyi günler, iyi forumlar. Unutmadan bu programlar ile çok ders videoları var isterseniz 2-3 tane çekebilirim çünkü Türkçe olarak dinlemek daha iyidir. Bak yine unutuyordum, elimde 10-11 tane sony vegas "+" efektleri var yani "New Blue, Magic bullet videos" felan değil eğer isteyen olursa özelden mesaj ile atabilirim buraya atilmicak kadar değerli u.u ''Nasıl Yapılır'' Bölümü Hariç Kendi Anlatımımdır. -Mesajın buraya kadarki kısmı Myura adlı üyemize aittir. Japon Animelerinin bölümlerini belirli *programlarla editleyerek videolara uygun müziklerle bir video haline getirmeleridir. Ayrıca AMV bir dosya formatıdır. *AMV yapmak için tabii ki de video editlemek için programlara ihtiyacımız olur. Aşağıda bu programlar ve indirme linkleri bulunmakta. 1. AMV Studio 5 2. AMV Converter Studio 1.3.0 Birde Sony Vegas var fakat full sürümünü bulamadım :P Programlarda Sizin Önerdiğiniz , Bildiğiniz Programlarda Varsa Konu Altından Belirtin, İndirme Linklerini Bulup Konuya Ekleyeyim. Şimdi size AMV'nin yapımı hakkında videolar paylaşıcam : :) AMV yapmak için Sony Vegas Pro Türkçe anlatımları: https://www.youtube.com/user/AlperTungAEdits Gerçekten işe yarar efektlerin bulunduğu AMV tutorial kanalı (İngilizce) https://www.youtube.com/channel/UCEHjZj2ImUbfOm0FOuX0FhQ
    1 point
  12. mustafalrsm

    AMV'lerim

    1.AMV'm; Arkadaşlar 20 küsür saat uğraşıp yaptım AMV'yi, umarım beğenirsiniz İlk AMV'm sayılır. Beğenirseniz YouTube'de 1 like beni çok mutlu eder :) Az önce upload ettim. 2.AMV'm, 09.02.2015. Yaklaşık 3 haftadır falan uğraşıyordum, 30-40 saat falan oldu herhalde :D Umarım bunu da beğenirsiniz :) Spoiler yememeniz için aşağıya animeler ve hangi saniyeler arası olduklarıyla birlikte spoiler içerip içermediğini de ekliyorum: Baştan 25.saniyeye Sword Art Online, spoiler içermediğini düşünüyorum 25-57.saniyeler:RWBY, spoiler içermiyor. 0:58-1:36 arası Tokyo Ghoul, spoiler içerir. 1:37-2:02 arası Shingeki No Kyojin, spoiler içerir. 2:03-3:22 arası Akame Ga Kill, ağır spoiler içerir, izlemediyseniz sakın sakın bakmayın :D 3:23-3:58 arası Bleach, spoiler içerir. 3.AMV'm. Yine Akame Ga Kill, bunu yarışmalar için yaptım ama iyi olmamış olabilir bilemiyorum. Hayırlısı : :Dİyi veya kötü yorumlarınızı bekliyorum, şimdiden teşekkürler :D Beğenirseniz youtubeda +1 çook güzel olur :) Edit:Türkanime yarışmasını kazandı, Ainio yarışmasında 202 AMV arasında 67'nci oldu. 4. AMV'm! İlk defa Akame Ga Kill kullanmadan AMV yapmış oldum :D Hunter x Hunter 2011 AMV'si, 20-25 saat uğraştım, eğer izleyip beğenirseniz en azından bir yorum, beğeni atarsanız çok mutlu olurum :) :)şekkürler! 16 Ocak 2016:Konuyu ilk açtığımdan beri 1 yıldan fazla zaman olmuş. Ne kadar da hızlı geçti. Bakan, beğenen, beğenmeyen herkese gerçekten teşekkürler. İlk defa konuyu açarken hiç beklentim yoktu açıkçası ve bu konuyu açarak tanışmıştım forumla. Cevap geleceğini bile sanmazken bir sürü güzel tepki almıştım ve o motivasyonla diğer AMV'leri de yapmıştım. Artık pek vaktim olmadığı için büyük ihtimalle daha yapamam ama yazın eğer canım da çok isterse belki yaparım. Ama belki gören, bir efekt falan merak eden olursa sorabilir. Bir sürü arkadaşla da fikir alışverişinde bulunmuştuk forumdan zaten. Bu da son düzenlemesi olsun konunun :D
    1 point
  13. heheheh :D aslında benim içinde iyi oldu elimin dahada alışması açısından beğenmene sevindim :) Teşekkürler Akina ;)
    1 point
  14. Güncellendi - Naruto - bu sefer biraz daha detaylı çizim :)
    1 point
  15. 1 point
  16. Bir resme iki karakter çizmek zor olsa gerek ellerine sağlık :) Galiba Akame ga kill'in favori karakterlerini çizmeyi düşünüyorsun başarılar dilerim iyikide konunu takibe almışım yoksa haberim bile olmazdı bu güzel resimlerinden :D Devamını bekliyorum eğer yine tavsiye istersen Mine ya da Leone olabilir :P :5: :22:
    1 point
  17. Konu 3.kez güncellenmiştir :) Çizim Akame ga kill'den Kurome ve Natali'dir. İnş. beğenirsiniz :) :cheer2-onion-head-emoticon: :embarrassed1-onion-head-emotico
    1 point
  18. Ne yazacaksan topla hepsini 1 mesajda gönder .
    1 point
  19. Aynen konuşma olan yerde genel olarak sessiz müzik olmalı katılıyorum kesinlikle. Aksionlu AMV yapıyorsan o durumda sesi müziğin sakinleştiği kısımlara koyman gerekir bence.
    1 point
  20. Amvlerin arkalara konusmalari duyamayacak kadar sesli ve yuksek Rock tarzi müzikler koyuyorlar iğrenç oluyor. Bence konusmalar kesilmeden hafif duygusal müzikler seçilmeli
    1 point
  21. Mechiro ganbare :D susano iyi olmuş diğer 4 karakteride beklemekteyim
    1 point
  22. fantazinin sınırı yok :) ama bu sezon slaine hakşakı'yı baya bi yücelttiler ama ne demişler ne kadar çok yükselirsen düşüşün o kadar sert olur inaho havasını alır yakında
    1 point
  23. 12-13. Bölüm Final eklenmiştir. İyi seyirler. Bir seriyi daha tamamlamış bulunuyoruz. Emeği geçen çevirmen arkadaşlarımıza sonsuz teşekkürler...
    1 point
  24. Tabi ki, bitmek üzere yayınlarım hemen ^^ Aynen ya After Effects beni ciddi anlamda çok zorladı çıldıracaktım ki en sonunda yarıda bırakıp Premiere Pro'da devam ettim :D Sony Vegas'ı da merak ediyorum aslında özel efektleri falan varmış galiba araştırmıştım bir ara ama ben de üşendim bıraktım işte :D
    1 point
  25. Tşk.ler saolasın ama o kadar da pro olduğumu zannetmiyorum daha :) Tavsiyen için saol zaten Kurome'yi çizmeyi düşünüyordum :D Takipte kalın en yakın zamanda gelecektir :P :cheer2-onion-head-emoticon:
    1 point
  26. Sonunda bir ihtimal bence sonda prenses tam uyancakken slaine ve inaho yine önceki finaldeki gibi birbirlerinin üzerine düşüp prensesin olduğu gemiyi ya patlatacaklar yada prensesin olduğu yere düşüp prensese çarpıp prensesi öldürcekler Prensesin ölmesini istiyom yaaaaaaaaaaaa :angry: :P
    1 point
  27. Geçen arkadaşa Anime izleyelim dedim , Bana:'' o ne çizgi film gibi birşey mi ?'' dedi :D Bnde: ''he he işte onun gibi birşey ama daha güzel'' dedim :D :cheer3-onion-head-emoticon: (İzledikten sonra çocuk Anime'ye başladı bunuda belirtiyim :D )
    1 point
  28. Slaine yükselir büyük ihtimallede imparator olmaz hiç ümit yok nedeni açıklamakla uğraşmak istemiyom zaten biraz düşününce anlarsın neden olamıyacağını
    1 point
  29. Resmin müthiş olmuş Profesyoneller gibisin yaa :) Devam et eğer tavsiye istersen Akame ga kill'den Kurome 'yi çizebilirsin :P :5: :2: (Nico Nico Nii xD )
    1 point
  30. Gün gelecek forumdaki herkes en az 1 Zelda oyunu oynayacak (523452356 years remaining) :lol: :lol:
    1 point
  31. Aynen :D Bilmeyenlere yardımcı olmak güzel birşey :P
    1 point
  32. Origins için konuşuyorum, bir Skyrim veya Witcher olmasa da "En Güzel RPGler" listesinde sağlam bir yeri vardır kesinlikle. Ben şahsen bir beleşçi olarak ( :ph34r:) torrent ile indirdim bütün oyunlarını ama senin satın alarak oynama prensibin varsa Origins satın alınabilir. Dragon Age 2 ise Origins'in yarısı kadar bile güzel değil, satın almaya hiçbir şekilde değmez. Son olarak da 3. oyuna Dragon Age: Inquisition'a gelirsek :D henüz tamamını oynamadım ama grafikleri olsun, konusu olsun, savaş sistemi olsun gayet güzel gidiyor. 3. oyun da satın alınabilir yani :D Ama benim tavsiyem hepsini torrent amca ile indir! Otoparkların bile ücretli olduğu bu dünyada hiç değilse oyunları bedavaya oynayalım!
    1 point
  33. quincy

    Bleach FC

    Abla 4. takım kaptanı olarak alıyorum o zaman :) Tamamdır.Hem üye hemde Primera espada olarak yazıyorum :)
    1 point
  34. Bunu gördüğüm her yerde şu fotoğrafı atmak zorundayım :D http://i.hizliresim.com/q3P2AZ.jpg
    1 point
  35. quincy

    Bleach FC

    Teşekkürler abla senide yapalım kaptan :D 4. takım kaptanlığı yakışır :P 2 senedir eski nicki kullandım biraz değişiklik lazım :)
    1 point
  36. SUNA

    Bleach FC

    Oy oy....yine güzel işlere imzanı atmışsın başkan... :P Süper olmuş...Yeni kaptanlar,teğmenler...Şimdiden hayırlı olsun herkese yeni ünvanları.. :PEğlenceli oluyor bence.. ( birde eski nickin daha bir güzeldi sanki ablam)
    1 point
  37. Dragon Age: Origins, 10. bitirişim falan oldu herhalde. Ama bu sefer senaryoyu %100 istediğim gibi yapabildim :P 5 dakika öncesine kadar da GTA: Vice City oynuyordum B)
    1 point
  38. Bleach, Gundam Age ve Magi Açılışlarında Gördüğümüz Visual Kei Grubu ViViD Dağılıyor 2009 yılında grup aktivitelerine başlayan 5 kişilik visual kei grubu ViViD, biz anime severlere “Blue (Bleach’in 14. açılışı – grubun 6. single’ı)”, “Hikari (Magi – The Kingdom of Magic’in 2. açılışı – grubun 11. single’ı )” ve “Real (Mobile Suit Gundam Age’in 3. açılışı – grubun 9. single’ı)” gibi efsane açılışları bırakarak, 29 Nisan’da Pacifico Yokohama Ulusal Kongre Salonu’nda gerçekleşecek son konserlerinden sonra dağılacaklarını resmi sitelerinden duyurdular. Grup üyeleri ve grubun bağlı olduğu ajans PS Company, bu durumdan ötürü hayranlarından özür dilerken; 6 yıl boyunca kendilerine verdikleri destek için hayranlarına teşekkür etmeyi unutmadı. ViViD’in gerçekleşecek son turnesi “The Beginning of The End” 22 Şubat’ta başlayacak ve yukarıda da bahsettiğim üzere 29 Nisan’da gerçekleşecek konserle son bulacak. 2009 yılında kurulan grup; vokalde Shin, gitarda Reno, ritim gitarda Ryouga, bass gitarda lv ve davulda Ko-Ki olmak üzere 5 kişiden oluşmakta. 2009 yılında çıkardıkları ilk mini albümleri The Vivid Color’dan sonra Infinity (2012) ve The Pendulum (2014) adında iki albüm daha çıkarmışlardır. Bugüne kadar çıkardıkları 12 single’ın sonuncusu “Thank you for all/From the beginning” 28 Ocak 2015 tarihinde piyasaya sürülmüştür. ViViD’e ait “Blue” isimli açılış dahil Bleach açılış ve kapanışlarında performans sergileyen tüm grupların canlı performanslarına buradan ulaşabilirsiniz... Alıntı:http://www.animefantastica.com/visual-kei-grubu-vivid-dagiliyor
    1 point
  39. Misafir

    ( 12 / 12 ) Death Parade

    Emeğinize sağlık.
    1 point
  40. Bu serinin sevdiğim yanı işlediği yalnızlık teması. Piyasada zaten yeterince romantik anime var konusunu bozmasını istemiyorum.
    1 point
  41. Çalışmalarını sitede yayınlamayı unutma :D After Effect biraz zor gibi daha denemedim ama Sony Vegas'ı öğrenmek beni zorlamıştı. Şarkı sözleriyle efekt yapmak için SV yetersiz. Ondan dolayı öğrenmem lazım ama çok üşeniyorum :(
    1 point
  42. Adobe After Effects veya Adobe Premiere Pro kullanabilirsiniz arkadaşlar. Biraz karışık programlar fakat bir iki araştırmayla anlaşılabilir. Ben animeleri indirdim yapmayı deneyeceğim bakalım. :') Photoshop kullananlar varsa daha kolay kullanabilirler arayüzleri biraz benziyor.
    1 point
  43. 1 point
  44. jans09

    Göz (FF)

    GÖZ BÖLÜM 1 Bilinçsizce yolda yürümeye devam ederken, çıktığı hastanenin ışıkları, yerdeki su birikintilerine yansıyor ve zaten gözyaşlarından dolayı buğulu olduğu için karanlıkta net göremeyen gözlerine türlü türlü oyunlar oynuyorlardı. Ölüm; ne kadar da soğuk. Oysa sadece dört bilindik harfin yanyana gelmesinden ibaret, bu kadar basit; taşıdığı anlamın aksine. Nereye ve neden gittiğinden habersiz bir şekilde yürürken aklından sadece bu geçiyor ve olan bitenle ilgili o durmak bilmeyen komplo ve yaratıcı teorilerinin hiç biri ortalarda bile görünmüyordu. Su birikintilerine bakarak kaldırımların aslında ne kadar düzenden yoksun olduğunu bile düşünecek kadar uzaklaşmıştı düşünceleri bir çözüm aramaktan. Bacağını çarptığı, dışa doğru açık küçücük ahşap bir kapıya ve ardındaki küçük sevimli parka bakarken gözünde az önceden beri birikmiş olan damlacık yanaklarından süzülmüş ve görüşünü açmıştı. İleride bulunan banklardan birine oturma düşüncesi ile adım atmış olmasına rağmen içinden bir ses yürümeye devam etmesini öğütlüyordu. Neden yürüyecekti ki? Ne de olsa bir kaç saat içinde morga dönüp O'nun bedenini almayacak mıydı? En iyisi burada beklemek değil miydi? Nedense ayakları bu kararını dinlemiyorlarmışcasına yürümeye devam etti. On-onbeş adım sonra durdu ve geri dönerek parktaki o banka gidip oturdu. Kararına uyup geri dönmek bilincini biraz olsun açmıştı ama hala otomatikleşmiş hareketlerinden kurtulamamıştı. Elini ceketinin iç cebine götürdü ve oradaki paketi aldı; yanındaki çakmakla beraber. Yaktığı sigaranın her içine çektiği nefesinden ve parlayan alevinden sonra nasıl da azaldığını izledi, sanki ilk defa farkına varıyormuş gibi. "Son onbir yılımı ne için harcadım, ne uğruna...? Neden ben yürüyebiliyor, konuşabiliyor, düşünebiliyor hatta onun o çok sevdiği sigarayı derin derin içime çekebiliyorken o ölü bedeniyle bir hastane morgunda başındaki delikle yatıyor? " Haberi aldığında neredeyse delirecekti ama otopsi raporuna baktığında kanı donmuştu; yakın mesafeden tek el! "Bu nasıl olabilir? Neden? Hayatı boyunca benim yüzümden yaşadığı onca şeyden sonra hemde!" "Dönmeliyiz." Sesin geldiği yöne doğru döndü bu, ona durumu polisten önce bildiren arkadaşı Wilson'dı. "Demek beni buraya kadar takip ettin ha" diye düşündü. Hastaneye giderken Wilson'ın kafasındaki onlarca soruyu sormamak için kendi ile nasıl mücadele içinde olduğunu farkedebiliyordu. Bunun üzerine "Ben olduğumu sandılar" dedi. Wilson ifadesiz bir suratla baktı. Bu cevaba ifadesizliğinden başka verebileceği bir tepki de yoktu zaten. Şaşırmamıştı, korkmamıştı ya da sorularının cevabını alacak kadar tatmin olmamıştı. Sanki çözülmüşcesine konuşmaya devam ediyordu: "Projedeki eksikler için aramışlardı. Onlara bıraktığım için ilgilenmediğimi söyledim. O lanet heriflerin desteği olmadan da onu tedavi edebileceğimden emindim. Belki de onlara geri dönem için onu öldürmüşlerdir diye de düşündüm, ama bu olasılık çok saçma çünkü nefret insanın en kolay sahiplendiği duygudur bilirsin. Böyle bir şeyin beni korkutacağını düşündüklerini sanmıyorum. Ama..." Wilson'a döndüğünde olayın aslını hala kabullenemediğini söyleyen gözlerle karşılaştı. Kendisini susturan yaptığı bu itiraf mı yoksa o an Wilson'ın bakışlarından dolayı farkına vardığı gerçekler miydi bilmiyordu ama kardeşini senelerdir kurtulamadığı o lanetten kurtarmak için küçüklüğünden beri bu durumu saplantı haline getirmişti. Bilimsel, tıbbi, kimyasal her türlü çalışmayı takip ettiğini, üstelik daha üniversitede iken hastalığın, insan ve hayvan üzerindeki semptomlarını bildiğini dahası bunun bir hastalık olmadığının farkında olduğunu söyleyen o bakışlar. "Orada olan orada kalmadı" dedi Wilson'a. BÖLÜM 2 Sabah ayazından sıcak ama keskin B vitamini kokusunun hakim olduğu hastaneye girdiler. Asansöre binip en alt kata indiler. Sağ tarafta bir ameliyathane girişi vardı koridorun sonunda ise morg. Bu Tatsuo'da ölümcül ya da ölmesi muhtemel vakaları burada ameliyata aldıkları gibi bir izlenim bıraktı, sanki morga götürmek daha kolay olacakmış gibi... Dün akşam üstü ayarladığı cenaze işlemleri ile ilgilenen ofisin arabası geldi ve nasıl olduğunu bile anlayamadığı bir hızla halledilen cenaze işlemleri sonunda o gün öğlen Tsuyoshi'nin bedeni toprak altındaydı. Cenazede bir çok kişi vardı ama akrabaların dışında neredeyse hepsi Tatsuo'nun arkadaşlarıydı. Tsuyoshi onbeş yaşından bu yana hiç arkadaş edinememişti ki. "Senin yüzünden" Beyninde birden şimşek gibi çakmıştı bu ses. Bu bir düşünce değildi. Sanki biri beyninin içine girip ona seslenmişti. Hatta suçlamıştı. "Senin yüzünden" işte bir kez daha. Gözlerini açtığında Wilson, Aimi ve profesör Hiroshi başında duruyorlardı. Arabanın arka koltuğunda ne işi olduğunu düşünürken senin yüzünden seslerinin ardı arkası kesilmeden beyninde yankılandığını hatırladı. Demek bayılmıştı. Beraber önce bir şeyler yemeye gittiler, ardından da Tatsuo'yu eve götürdüler. Aralarından biriyle kalması için çok ısrar etseler de halletmesi gereken şeyler vardı ve onları bir bahaneyle atlatmak zorundaydı. Teselli etmek için içeri girip biraz oturdular. Çay içtiler ve kimse konuşmadı. Bir süre sonra kalktılar ve bir ihtiyacı olursa aramasını söyleyerek çıktılar. Onlar gider girmez çalışma odasına daldı ve bilgisayarın başına oturdu parmakları deliler gibi çalışmalarını farklı farklı dosyalayarak kopyalıyor ve sabit diske kopyalanan her veriyi siliyordu. "Senin yüzünden" Dehşet içinde uyandı. O göz... Üstelik beynindeki ses! Ses Tsuyoshi'nin sesiydi. Bunu nasıl da farkedememişti? On beş yıl öncesinden sinsice çıkıp gelen o suçlayıcı çığlık. Haklıydı yaşadığı her şey onun hatasıydı. Göle gitmeyi isteyen kendisiydi, ışığı merak edende ve o ışığı yakından görmek isteyende... Ama girdaba kapılan o oldu... Titrek ellerle ışığı açtı. Odanın aydınlanması içindeki karanlığı bastıramıyor ve son üç yıldır Aimi'nin söylediği sözler artık kendisini rahatlatmasına yetmiyordu. İçinden taşan kendinden nefret etme hissi "senin suçun değil" sözlerini kabul edemeyecek kadar vicdanını yırtıyor, parçalıyordu. Saate baktığında gecenin üçü olduğunu gördü. Biraz hava almak için pencereyi açmaya gittiğinde evinin karşısındaki kaldırımda, oturan birini gördü. Pencereyi açmaya neden korktuğunu bilemiyordu ama tedirginlik benliğini perdeyi dahi aralayamayacak kadar sarmıştı. Adam yanına yaklaşan kişiyi gördüğünde oturduğu yerden kalktı. Gözlerine inanamıyordu, adamın yanına gelen Aimi'ydi. Beraberce karşıya geçerek Tatsuo'nun evine doğru geliyorlardı. Karanlıkta pencerenin arkasından yanlış görüp görmediğini anlayabilmek için dikkat kesildi; hayır o Aimi'ydi. Eve gireceklerdi; kapıyı mı çalacaklar yoksa gizlice içeri mi sızacaklar diye düşünürken aşağı katın yolunu tuttu ve çalışma odasına daldı. Kaydettiği tüm verilerin bulunduğu diski aldı ve pencereden dışarı atladı. Kapı ile oynandığını duymanın verdiği panikle karışık mide bulantısı o kadar baskındı ki kusmamak için kendini zor tutuyordu. "Aimi ha?" Beyni deli gibi çalışıyor ve görünmeden saklandığı çalıların arasından nasıl kaçacağını düşünüyordu. Yan komşusunun bu saatlerde uyanmaması ve çalılıklarda bir gariplik olduğunu farketmemesi için dua ederken pencerede bir silüet belirdi. "Kaçmış" dedi yanındaki erkek sesi. Her kimse onu tanımıyordu. Sadece sert bir sesi vardı. Acaba şirketin adamlarından biri mi diye düşündü. Pencere açıldı. Aimi başını dışarı doğru çıkararak sağa sola baktı. "Akşam çayına attığım ilaç onu sabaha kadar uyutmalıydı." Mide bulantısı. Baş dönmesi. Panik. Korku. Sorular. Tüm hepsi beyninde patlıyor ve hareket etmesini öylesine etkiliyorlardı ki katatonikler gibi taş kesilmişti. Odadaki loş ışıktan bilgisayarı açtıkları çok belli oluyordu. İçindekilerin silinmiş olduğunu anladıklarında ne olacaktı peki, peşine mi düşeceklerdi? "Çayıma ilaç koyduktan sonra içip içmediğimi kontrol etmemen senin hatan" diye garip ve yersiz bir sevinç duydu. Ardından gelen ne yapacağını bilmeyen birinin paniği ile aklında cevapsız bir yığın soru birikti tekrar. "Neden? Ne yapmalıyım? Buradan nasıl çıkacağım? Beni fark edecekler mi? Bu verileri ne yapacağım? Kime güvenebilirim? Aimi!" BÖLÜM 3 Tüm vücudundan ter fışkırıyordu. Çalılıkların diğer tarafına nasıl geçeceğini düşünürken eve dönüp baktığında bilgisayarın ışığı ve silüetin kaybolduğunu fark etti. Çalılıkların içinde yere çökmüş üzerinde sadece pijamalarla elinde neredeyse kıracak kadar çok sıktığı diskle korkudan titreyerek neler yapacağını düşünüyordu. Arabanın anahtarları, cüzdanı, kimliği, telefonu kısacası kaçtıktan sonra işine yarayabilecek her şey evdeydi. "Kaçtıktan sonra mı? Ben bir suçlu değilim ki. Kurtulduktan sonra demek daha mantıklı olur bu da sanki esirmişim gibi oldu-- Aptallaşma! Şuan bunu düşünecek zaman değil". "Kendi kendime zırvalamaya başladım" diye düşünerek başını iki yana salladı. "Sen bir bilim adamısın Tatsuo, polis ya da dedektif falan olmasan bile durumlara çözüm üretebilmen gerekir. Bu şekilde zırvalayarak kurtulamazsın." Düşünceler kafasında ışık hızıyla birer birer geçerken üst katta arka odalardan birinde cılız bir ışık belirdi. "Şimdi! Şimdi kaçma zamanı. Ama nereye? Kime?" Önce buradan çıkması gerektiğinin bilincindeydi ve onlar üst kattayken çalıların arasında görünmeyecek kadar kısa olan iki evin bahçesini ayıran çitin üzerinden atlamalıydı, ama hareket etmeye o kadar korkuyordu ki yerinden kımıldayamıyordu bile. Bu ışık da kaybolmuştu. Bahçeyi aramaya gelirlerse ne yapacağını bilemiyordu bu yüzden onların merdivenlerde olduğunu düşünerek bir anlık dürtü ile karşıya atladı. Korkudan öylesine nefes nefese idi ki soluk alış verişini duymamaları için elini uzun kollu pijamasının içine sokup arta kalan kumaşı ağzına tepiştirdi. Kalbinin atışları damarlarının hatta bedeninin her yerinde hissediliyordu. Ayak sesleri! Ayak sesleri nerdeydi? Evden çıkmamışlar mıydı yoksa? Görmüş olabilirler miydi onu? Kafasını eve doğru çevirmeye öylesine korkuyordu ki. Sanki o tarafa baksa çitin arkasında çalılara gizlenmiş olduğunu anlayıvereceklerdi. Ve ayak sesleri... Önce evin çıkışındaki taş zeminde ardından yumuşak çimlerde, ama ters yöne doğru. İçinden geçen sevinç dalgası çok da uzun sürmedi çünkü iki kişiydiler ve diğeri hala kapının önündeydi. Çalılar o kadar sıktı ki aralarından hiçbir şey görünmüyordu; Tatsuo da başını kaldırmaya cesaret edemiyordu. Sonuçta durumlara çözüm üretebilecek kadar kaçıp kurtulma işinde bir dedektif ya da polis kadar olsa da nihayetinde bir bilim adamıydı ve o kadarına cesaret edecek kadar kendine o tip işlerde cesareti yoktu. "Senin yerinde Yuu olsaydı hiç aldırmazdı" YUU! İşte yardım isteyebileceği tek kişi. Nasıl da düşünememişti onu? "İyi de Hokkaido'ya nasıl gideceksin seni salak? Eve girdiğinde sana ilaç içirmeyi düşünmüş olan Aimi sence telefonunu ve cüzdanını bıraktığını fark etmemiş midir?" Kendisine doğru hareket hissetmediğinden yavaş yavaş çite dokunmamaya çalışarak ama komşusuna da görünmemesi gerektiğinin farkında olarak yerde sürünmeye başladı. Zaten sesli olan solukları gittikçe hızlanarak daha sesli hale gelmeye başladı. Sigarayı azaltmalıydı. Tam bahçe duvarı ve çitin kesişimine gelmişti ki; "Burada ne yapıyorsunuz böyle Profesör Arata?" Tatsuo yavaş yavaş arkasını dönerken nasıl olup da kalp krizi geçirmediğine şaşıyordu. BÖLÜM 4 Arkasından gelen ses boylu boyunca yattığı yere çivilenip kalmasına neden oldu. Ne ayağa kalkabiliyor ne de arkasına dönebiliyordu. Yavaş yavaş arkasına dönmeye başlamıştı ki o gür sesli adam yanına doğru çöktü ve "Profesör sanırım başınız belada." dedi. Tam "Ah gerçekten mi?" diyecekti ki yanında çökmüş ona meraklı gözlerle bakan kişinin yan komşusu Miyazawa Sawagari olduğunu gördü. Sawagari ha? Korkudan kulaklarının bile kendisine böylesine ihanet etmiş olması inanılır şey değildi. Dört yıllık komşusunun sesini tanımamak ha? Kısa bir sessizlikten sonra "Evet durumlar biraz karışık." diye cevapladı fısıldayarak. Kekelemesine rağmen hayatında bu kadar rahatlatıcı bir an dahi yaşamamıştı. O tarafa doğru gelen ayak sesleri ile birden irkildi. Sawagari'nin ayağa kalktığını gördüğünde neredeyse çığlık çığlığa bağıracaktı. Sawagari ismini söylediği için geliyorlardı kesin. "Ah siz misiniz bayan. Bir an profesör döndü sandım" Bu da ne demek oluyor Sawagari de mi onlarla birlikte yoksa? Gözleri karardı bir an ama Sawagari'nin konuşmasını dinledikçe bir rahatlama yaşamadı da değil... "Döndü mü? Nasıl yani?" "Profesör bir iki saat kadar önce bir kaç adamla evden ayrıldı." dedi. "Gerçekten mi? Kim olduklarını biliyor musunuz?" Aimi'ydi konuşan! Sawagari yavaş yavaş çitin ilerisine doğru yürümeye başladı ve çitin sonuna geldiğinde Tatsuo'nun bahçesine geçip onlarla konuşmaya devam etti. "Aslında net göremedim ama sanki Profesör Arata baygın gibiydi. Kendisini kötü hissettiğini sandım bir an. Kötü bir şey olmadı ya?" dedi. Bu adam müneccim falan olmalı. Aimi'nin penceredeyken ilaç hakkında söylediklerini mi duymuştu yoksa? "Ah hayır. Biz sadece kardeşi yüzünden üzgün olduğunu düşünerek gelmiştik fakat kapıyı açmayınca... Bilirsiniz... Şey bir yakınının ölümü insanı çok etkiler ve ikiz kardeşi olduğunu da düşünürseniz... Tatsuo sanki diğer yarısını kaybetmiş gibiydi. Akşam üstü evden ayrılırken çok üzgündü, biz de teselli etmek ve onu rahatlatmak istedik." "Ah anlıyorum. Sanırım birileri sizden önce davrandı. Üstelik gerçekten de kötü görünüyordu." Sawagari sen nasıl bir adamsın diye düşünmeden edememişti. Nasıl da rahattı. "Ah! Osamu, Tatsuo evde değilmiş. Bizden önce başkası gelip almış. Sanırım onu düşünen başka arkadaşları da var." Tanrım ne kadar da yapmacık geliyordu o nazik ses. Aimi, Osamu denilen adama gitmeleri gerektiğini söyledi. Sawagari de onlar uzaklaşana kadar izlemiş olmalı ki uzunca bir süre ne Sawagari göründü ne de bir ses çıktı. Sessizlik fazla rahatsız ediciydi. Aimi'den sonra güvenebileceği insanları daha dikkatli seçmesi gerektiğini düşündü. Sawagari belki de onlarlaydı ve şuan fısıltıyla, işaretlerle onun yerini söylüyordu. Ama bu olmadı. Sawagari geri dönüyordu. "Gittiler." Ağlayacaktı neredeyse! Koskoca adam ağlayacaktı! Mide bulantısı yine başlamıştı ve başı da deli gibi dönüyordu. Belki çaydan aldığı tek yudumun yegane etkileriydi bunlar. "Yine de bir süre daha burada kal. Daha sonra eve geçeriz. Hey suratıma öyle bakma ve korkma Kojika evde değil. Bir süreliğine kız kardeşine gitti." "Teşekkürler." "İyi misin?" "Sence." İkinci kez bayılmıştı. BÖLÜM 5 "Bu kadar çok mu stres altındasın? Sorun ne? Nasıl bir belaya bulaştırdın kendini bilmiyorum ama sana hiç uymadığını söylemeliyim. Aslında daha evden çıkamadan bayılmamış olmana şaşıyorum." Gözlerini açtığında bayıldığı andaki -İyi misin?- sorusunun yerine direkt olarak bu azarlamalarla karşılaşmak şaşırtmıştı ve elinde olmayan bir çaresizlikle güldü. "Hey, hey! Sinir krizi falan geçirmeye kalkma sakın." Kahkahalarını tutamıyordu. Her şey nasıl bu hale gelmişti? "Onlar gittikten sonra evine girip bunları aldım." dedi sinirli bir sesle ve orta sehpanın üzerinde duran cüzdanını, bir kaç parça kıyafeti, telefonunu, anahtarını gösterdi. "Sen de kimsin Tanrı aşkına!?" deyiverdi Tatsou. "Komşun Sawagari'yim. Beraber bahçede sabahlara kadar oturup sake içtiğin, kaplıcaya gittiğin, kotatsunun etrafına toplanarak kış gecelerinde çay içtiğin, çocuklarına her gördüğünde tatlı, şekerleme ve o garip oyuncakları verdiğin adam." "Biliyorum." dedi utançla ağzından çıkan mırıltılı bir sesle. Sawagari ayağa kalkarak parmaklarını saçlarından geçirdi ve "Bak sorun ne bilmiyorum ama başının gerçekten de belada olduğunu dört yaşındaki kızım bile anlayabilir. Üstelik evine devamlı girip çıkan şu kadın da bunun içinde. Sanırım bana bir cevap borçlusun ha? Ne dersin?" Sawagari bir yazardı. Olayları kavrama konusunda da çok akıllıca hareket edebilen biri olduğu, az önceki davranışlarına bakınca su götürmeyen bir gerçekti. "Aslında anlatması biraz karmaşık, inanması ise zor bir durum." diye sözlerine başladı. Sawagari elinde birer bardakla oturma odasına geri döndü. Gözleri yerlerine geri oturmuştu bir kaç yudum sonra. Öyle şaşkın ve berbat görünüyordu ki! "Eğer sorun olmayacaksa önce bir telefon görüşmesi yapsam. Bunu ertelemek istemiyorum." Dışarı çıkarken arkasından sesini net bir şekilde duyuyordu. "Tabi ki sorun olmayacaktır. Kimi istersen ara. Birinin yardımı olmadan bu işten yakanı sıyıramazsın. Hatta yardım alacağın kişilerin de başı belaya girecektir." Gözlerindeki "Sen ne yaptın?" sorusu o kadar net ve açıktı ki Tatsuo daha fazla orada kalabileceğini sanmıyordu. Tüm bunları daha önce bilse büyük ihtimalle bahçede o halde görmesine rağmen kendisine yardım etmeyeceğini düşünerek Yuu'nun numarasını çevirdi. Cep telefonu kapalıydı. Belki de değiştirmişti. "Sanırım bir de ofisi denemeliyim." diye düşündü. "Nishiura Dedektiflik Ofisi." "İyi günler bayan. Nishiura ile görüşebilir miyim?" "Kim arıyordu?" "Profesör Arata deyin lütfen." "Tatsuo?" Sesi o kadar şüpheciydi ki karşıda konuşanın Yuu olduğundan emin olmasa telefonu kapatabilirdi. Fakat Yuu o bir anlık şaşkınlığını hemen atlatmayı başardı ve inanılmaz bir neşe ile konuşmaya devam etti. "Hey ses versene? Bunca yıl sonra sesimi duyup kapatmak için aramadın ya?" Susar susmaz her zamanki o kulakları sağır eden gürültülü kahkahasını patlattı. "Aslında başım dertte." Diyebileceği başka bir şey yoktu ki. "Biliyorum işim düştüğünde aramış oldum ama gerçekten birinin bana bir yol göstermesi gerekiyor." "Hemen buraya gel. Seni bekleyeceğim." Birden sertleşen sesi onun aslında ne kadar ciddileşebileceğinin bir kanıtıydı. "Teşekkürler, Yuu." "Beni aradığın için sağol Tatsuo. Gerçekten." BÖLÜM 6 Odaya döndüğünde Sawagari boş bardakları koymaya mutfağa gidiyordu. Geri döndüğünde tam Tatsuo ağzını açtığı sırada... "Sana bir şekilde yardım etmek için çok düşündüm. Aslında işim gereği bir çok insanla ilişki içindeyim ve çok fazla araştırma yapıyorum. İlk aşamada seni eleştirmiş gibi görünebilirim ama şaşkınlığımı mazur görmelisin. İstersen hemen-" "Sawagari, ben halledeceğim. Biraz önce bir akadaşımı aradım." diye sözünü kesti. Ailesini tehlikeye atacak bir hareket yapmasına izin vermemeliydi. "Arkadaş mı? Şu kadın gibi çıkmasın o da?" "Yuu bu dünyada ailem kadar çok güveneceğim bir insan hatta daha bile çok." "Tamam. Peki. Şimdi planın ne? Bu çalışmaları ne yapmayı düşünüyorsun? Bunlar.. Çok.." "Biliyorum onları yok etsem bile beni ele geçirdikleri sürece yok olmuş olmaları bir işe yaramayacak ve inan benim de ölmeye hiç niyetim yok. En azından bu sebepten. Güçlü ya da cesur biri değilim ama benim de bir yaşama iç güdüm var." "Tıpkı hayvanlar gibi." "İnsanlar da hayvanlar da bu dünyanın birer parçaları ve yaşamak için iyi ya da kötü her yolu denerler." "Benimle bir şekilde iletişim halinde olacağına söz vermelisin. Bir de biletini ben alsam iyi olur, yeterince nakitim var. Belki de kontrol ederler. En azından seni havaalanında arıyorlarsa işe yarar. Eğer başka bir şey varsa, söyle hemen hallederim!?" "Havaalanı konusunda haklısın. Sanırım senden isteyeceğim şey veremeyeceğin bir şey." Tatsuya'nın dudaklarının gülümseyarek kıvrılmasına, şaşkın bakışları ile cevap vererek ne olursa diyordu sanki. "Şu pratik zekan." Cevabını duyunca o da gülümsemeye başladı. "Aslında ben de hızlı düşünürüm; sayılar ve formüllerle tabii.. Ama sen tüm her şeyi kapsayan bir pratik zeka ile doğmuşsun." Sawagari sanki Tatsuo'yu bir daha göremeyecek gibi bakıyor bu da Tatsuo'nun ciddi ciddi korkmasına neden oluyordu. Sawagari'nin garajdaki arabasına binerek saklandı. "Umarım Aimi bir yerlerde pusu kurmamıştır da sabah saatin beşinde Sawagari'nin nereye gideceğinden şüphe etmez" diye düşündü. Bir çok konuda umut etmekten başka şansı kalmamıştı artık. Havaalanında Sawagari aracını park yerine park etti ve bileti almaya gitti. O gelene kadar Tatsuo koca Armadanın içinde kalmıştı. Sabah saat sekizdeki uçakta boş yer vardı. Şimdi geriye sadece uçuşu beklemek kalmıştı. BÖLÜM 7 Yukarıdaki hikayede adı geçen; kurum ve kişiler tamamen hayal ürünü olup gerçek kurum ve kişilerle hiçbir ilişkisi yoktur :)
    1 point
  45. mal nickinden de anlaşılacağı üzere hakikaten mal olan bu ne düdüğü olduğu belirsiz varlığı, troll çabaları, uygunsuz kelimeler kullanması sebebi ile kılıçtan geçirdim hayırlı uğurlu olsun.
    1 point
  46. TAÇE çevirmenine hakaretten Edwarda banned Ne kendini bilmezler var -_-
    1 point
  47. MTByakuya KyoshiSazaki KyoshiSazan Üçüz hesap ve forum trolleme çabasından ( farkındaysanız çaba dedim beceremedi bile :D ) banned
    1 point
  48. lnotxogi Anime mangayı giyim mağazası adı sandığı için
    1 point
  49. Songena

    Chibi Stil

    Neye benzedi sizce? :D Bir de chibi olsa da çok güzel ff karakteri yapılır ve eğlenceli. ;)
    1 point
This leaderboard is set to İstanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli bilgi

Forum kurallarımızı okudunuz mu? Forum Kuralları.